[jw7-video]

102- Amelde Fıkhı Ekber Ders 102

AMEL’DE FIKH-I EKBER DERS 102

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, fıkıh okulu ile dersimiz devam ediyor. Bugünkü konumuz İnşâAllahu Teâlâ Mekke-i Mükerreme’yle Medine-i Münevvere’nin faziletleri hakkında dersimiz İnşâAllah devam etmektedir. Kıymetli âlimlerimizden bazıları yine diğer başka âlimlerimiz Sevgili Peygamberimiz’in (S.A.V) mübarek cesedini kucaklayan mekânın dünyanın en faziletli ve üstün parçası olduğu, ardından da Mekke ve Medine’nin yeryüzünün en faziletli beldeleri olduğunu üzerinde icmâ meydana gelmiştir. Bakın, burada Kadı İyâz gibi, yine başka âlimlerimiz gibi kıymetli âlimlerimiz öyle demişlerdir. Burayı tekrar ediyorum ki Ümmet-i Muhammed (S.A.V) durumu iyi anlasın: Şanlı Peygamber’in (S.A.V) mübarek cesedini kucaklayan mekânın dünyanın en faziletli ve üstün parçası olduğu, ardından da Mekke ve Medine’nin yeryüzünün en faziletli beldeleri olduğu üzerinde icmâ meydana gelmiştir dediler. Şimdi Mekke Medine konusunda da ihtilâf olduğu söylenmektedir. İmâm-ı Mâlik Hazretleri (Rahmetullahi Aleyh ve Aleyhim Ecmain) Hazreti Ömer (Radıyallahü anhüm ve ardahüm ecmain), yine diğer Medineli sahabelere, sahabeye tâbi olarak Medine’nin daha üstün olduğu görüşündedirler. Bu bir fazilet yarışıdır, fazileti hakkında birçok sahih hadisler mevcuttur. Bunun sebeb-i hikmeti Medine’nin faziletli oluşu, Hazreti Muhammed’in (S.A.V) orada metfun oluşundandır. Medine tayyibedir. Ateşin gümüşün kirlerini attığı gibi Medine de habis insanları nefyeder, uzaklaştırır. Evet, kıymetliler. Bunun Müslim gibi kıymetli muhaddislerimizden rivayet edildiğini görüyoruz. Âlimlerin çoğunluğu ise Mekke’nin daha faziletli olduğu kanaatindedirler. Delillerden birisi de Mekke hakkındaki şu Hadis-i Şeriftir: “Vallahi sen Allah’ın yarattığı arzın en hayırlısı ve Allah’a en sevimli olan kısmısın. Senden çıkarılmasaydım, çıkmazdım.” Bu bir Hadis-i Şeriftir. Yine diğer Hadis-i Şerif: “Ey Mekke! Vallahi sen Allah’ın yarattığı arzın en hayırlısı ve Allah’a en sevimli olan yersin.

 

Dakika 5:03

 

Senden çıkarılmasaydım, çıkmazdım.” Bu Hadis-i Şerif de Peygamberimiz’den geliyor. Yine başka haberde: “Bana ne hoş ve ne sevimlisin, ey Mekke!” Şanlı Peygamber diyor bunları (AS.V.) “Eğer kavmim beni senden çıkarmasaydı senden başka bir beldede ikamet etmezdim.” Kıymetli muhaddislerimizin bunları rivayet ettiğini görüyoruz. Bunların hasen ve sahih olduğunu da söylediklerini görmekteyiz. İzz bin Abdüsselâm: “Hac ve umre için oraya gitmek icap eder (Mekke’ye).” Allahu Teâlâ, yeri ve gökleri yarattığı günden itibaren orayı Harem kılmıştır. Cahiliye devrinde de İslam devrinde de emin bir Harem kılmıştır. Hac yahut umre niyeti ile Mekke’ye girilir. Mekke’ye girmenin adabı konusunda da kıymetli âlimlerimiz -bakın- tespitlerini ortaya koymuşlar. İhrama girenin Mekke’ye girmesi, Arafat’a çıkması münasiptir. Mekke Haremine ulaştığında dua eder ve şöyle der: “Allahümme hâzâ haramüke ve emnüke fe harramni alennâr” (ilâ âhir) Bu gibi dualar yapılmaktadır. Mekke’ye giriş guslü niyetiyle yıkanır, yani Mekke’ye giren boy abdesti alırsa bu da adabındandır. Mekke’ye Keda yolundan girmek, yine oradan çıkmak sünnettir dediler. Şafiîlerde esas olan görüşe göre Mekke’ye binekli değil yürüyerek girmelidir dediler. Gece veya gündüz girebilir. Eziyet vermemek, sakınmak da lazımdır kalabalık olduğu zaman. Şan ve heybetini hissetmelidir. Yine Mekke’ye ihramlı girmek Şafiîlerde müstehap diğerlerine göre ise vaciptir. Gözlerinin dua etmesi müstehaptır yani gözleri Beytullah’a artık ulaşınca, Beytullah’ı görür görmez dua etmesi müstehaptır. ‘’Allahümmezid hâzâl beyte teşrifen ve tâzimen ve tekrimen ve mehabeten’’ (ilâ âhir) Bu gibi dualar yapılmalıdır. Yine Kâbe-i Şerif’in karşısında şöyle der: ‘’Allahümme el-beytü beytüke, vel haramü haramüke’’ (ila ahir). Bunlar ve bunun gibileri söylemeli okumalıdır. Yine Mekke-i Mükerreme’ye ilk girdiğinde kudûm tavafını yapmaya gitmek de sünnettir. Cumhura göre sünnet, Mâlikîlere göre vaciptir. Güzel veya asaletli kadının gidişini geceye bırakması da müstehaptır dediler.

 

Dakika 10:00

 

Ben-i Şeybe kapısından girmek de müstehaptır dediler.

 

‘’Eûzü billahil azim bi vechihil kerim ve sultanihil kadim mineşşeytanirracim bismillahi velhamdülillahi, Allahümme sâlli âlâ Muhammedin ve âlâ âli Muhammed’’

‘’Allahümmağfirli zünübi ve efdahli ebvabe rahmetike’’ Bu gibi duaları da yine yapmaya devam etmelidir. Çıkarken de sol ayağını atar, aynı duayı okur. Yalnız sonunda ‘’veftahli ebvabe fazlike, veftahli ebvabe fazlike, veftahli ebvabe fazlike’’ bu duayı, bunu ilave eder. Mescid-i Haram’a girince Hacer-ül Esved’e gider, kudûm tavafına başlar, Mescid-i Haram’ın tahiyyesi tavaftır, tavafta iki rekât namaz kılması müstehaptır, ayakkabı ve silahla girilmez. Kur’an-ı Kerim’i hatim etmesi müstehaptır. Veda tavafı Mâliklere göre mendup, diğer imamlara göre ise vaciptir. Harem’in özellikleri konusunda ve ona karşı saygılı olunması konusunda, ihramsız girilmemesi gerekir Harem-i Şerif’e. Şafiîlere göre müstehap, diğerlerine göre vaciptir. Harem’de avlanmak ihramlı olana da olmayana da icmâen haramdır. Harem’de avlanılmaz; zarar veren muzır hayvanlar müstesnadır. Otları koparılmaz, ağaçları kesilmez; ısır da müstesnadır. Şu altı çeşit de ısırın hükmüne dâhildir: Sinemaki -bu tedavi için kullanılır-, yine mihcem gibiler ki şüphesiz bu beldeyi Allahu Teâlâ gökleri ve yeri yarattığı gün haram kılmıştır. İşte Allah’ın haram kılması ile kıyamet gününe kadar haram kalacaktır. Dikeni koparılmaz, avı kovalanmaz, yolda bulunan yitiği sahibini bulmak için ilan edecek dışında kimse alamaz, taze otları da koparılmaz. Yine Hz. Abbas’tan gelen haberde (Radıyallahu Anhüm ve Erdahüm Ecmain): “Ya Resulullah! Izhır hariç olsun; demircilere ve evlere lazım oluyor.” deyince, Allah’ın elçisi: “Izhır da hariç” buyurdu. Mâlikîler dışında cumhura göre bitkilerin kesilmesi durumunda tazmin edilmesi icap eder. İnsanın yetiştirdiği ceviz, badem, hurma, erak ağacı -ki misvak yapılan ağaç-, nar, marul, karpuz, buğday gibi bitki ve ağaçların kesilmesi haram değildir. Çünkü insanlar bunu eker, biçerler. Kuru ot ve ağaçların kesilmesinde bir beis yoktur. Ak mantar almak da mubahtır. Karga, dölengeç, fare, yılan, kudurmuş köpek, sivrisinek, karınca, pire, kene, kaplumbağa ve av olmayan hayvan; bunlardan dolayı bir şey gerekmez demişlerdir. Dikkat edin: Vech Vadisi’nin av ve ağacı da haramdır, haram kılınmıştır.

 

Dakika 15.01

 

Hanbelilere göre mubahtır, Şafiîlere göre de avdan ve ağaçtan dolayı tazmin lazım gelmez. Evet, kıymetliler. Hanefilere göre bir sakınca görülmemiştir, Cumhura göre kâfirin Harem’e girmesine mâni olunur. İmâm-ı Ebû Hanife (Rahmetullahi Aleyh), yerleşmek için değilse girebileceğine cevaz vermiştir. Lügatte kayıp eşyayı mülkiyetine geçirmek helâl olmaz. Haremde bulunan kayıp eşyalar alınmaz, ilan edip sahibine vermek niyetiyle olursa müstesna. “Mescid-i Haram’ın yanında, onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın.” (Bakara Suresi, 191’de) Yüce Rabb’imiz böyle buyurmaktadır. Yine Ahmet bin Hanbel Hazretleri, üçte bir diyet daha icap eder demişlerdir. İmam Şafiî’ye göre ağırlaştırma, develerin yaşı bakımından olur. Şafiîlerde ise diyet ağırlaştırılmaz. Asilere karşı savaşmak caizdir. “Mescid-i Haram’ın yanında onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın.” ayet-i kerimesine istinaden Şafiîlere ve Mâlikîlere göre Harem’de şer’i hadler ve kısaslar uygulanır. Sevgili Peygamberimiz, Kâbe örtüsüne sarılmış hâlde İbn-i Hatal’ın öldürülmesini emretmiştir. Yine zarar verici akrep, yılan, fare, kudurmuş köpek, karga da -Harem dâhilinde- bunların da ortadan kaldırılması emredilmiştir. İmam Muhammed ve İmam Ebû Hanife ile Zâhirîlerden gelen haberde hat veya kısas icap eden kişi, Harem’de bulunduğu müddetçe emniyettedir. Delil: “Kim oraya girerse emniyette olur.” diyen ayet-i kerime (Âl-i İmrân Suresi, 97). Bu ayet-i kerime ile Allah’a ve âhiret gününe imân eden kişinin Harem’de kan dökmesi helâl değildir. İşte, hem ayet-i kerime hem de Hadis-i Şerif Ebû Hanife ve diğer imamların delili olarak ortaya konulmuştur. Müşriğin defnedilmesi haramdır, yani Harem bölgesine. Ceza kurbanları ve hedyler Harem’de kesilir. Ancak üç mescidi ziyaret için sefere çıkılır, nezir edildiği zaman gitmek gerekir. Diğer mescitlerde bu konu vacip olmaz. Şafiîlere göre abdest bozarken Kâbe’ye önünü ya da arkasını dönmek haramdır. Mekke’de bulunan tarihi mühim yerleri ziyaret etme konusunda da kıymetli âlimlerimizden, Mâliklerden, yine diğerlerinden Hıcır dâhilinde Hz. İsmail’in annesi Hz. Hacer’in kabirleri Ebû Kubeys Dağı’nda bulunan Hz. Âdem’in kabri, Kur’an-ı Kerim’de zikredilen Sevr mağarası, Hira mağarası, yine Sahabe-i Gûzin’in mezarları ve imamların kabirleri ziyaret edilir.

 

Dakika 20:04

 

Hira Dağı veya Nur Dağı Mekke’nin kuzeyinde 5 kilometre uzaklıktadır. Arafat’a giderken solda kalır, yüksekliği 200 metre olduğu tespit edilmiş. Sevgili Peygamberimiz’e (S.A.V), Alak Suresi’nin başındaki ayetlerin gelmesiyle ilk vahiy orada inmeye başlamıştır, yani Hira Dağı (diğer adıyla Nur Dağı). Kıymetliler, Sevr Dağı’na gelince; 500 metre yüksekliğindedir. Mekke’nin güneyine düşer. Mekke’ye uzaklığı 6 mildir. Hicret sırasında üç gün Efendimiz (S.A.V), Ebûbekir’le orada gizlenmişlerdir. Salât ve selam Şanlı Peygamber’in üzerinden ebedî eksilmesin, Ebûbekir’den de Allah râzı olsun (R.A.). Dârü’l-Erkâm, Safa Tepesi yakınındadır. Erkam’ın evidir, davetin gizli yapıldığı yer olarak burası Müslümanların davet merkezi olmuştur. Hz. Ömer de orada İslam’a dâhil olmuş, Müslüman olmuştur. Yine Mualla kabristanı (hacûn denilen kabristan) Mekke’nin kuzeydoğusunda kalır, bir kısım Ashab-ı Gûzin ve Tabiîn’in kabirleri oradadır. Sevgili Peygamberimiz’in iki dedesi Abdülmenâf ile Abdülmuttalib, amcası Ebû Talip, annesi Hazreti Âmine, müminlerin annesi Hazreti Hatice orada yatarlar. Abdullah bin Zübeyir ile Hazreti Ebûbekir’in kızı Esma da orada medfundur. Mina konusunda da; Mekke’ye 7 kilometre uzaktadır. Hz. İsmail’in yerine kurban edilen koçun ismi ile anılan Mescid-i Kesh yine Mescid-ül Bey’at ve büyük Mescid-i Hayf, Mina’da bulunmaktadır. Arafat; yüksekliği 225 metre olan, Mekke’nin güneydoğusunda 25 kilometre uzaklıkta bulunan bir yerdir. Şanlı Peygamberimiz (S.A.V) Hicret’in 10. yılında Veda Haccı’nda vakfeyi, Rahmet Dağı’nın eteğinde yapmıştır. Burada Mâide Suresi’nin 3. ayet-i kerimesi: “Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetini tamamladım ve size din olarak Müslümanlığı verip ondan hoşnut oldum.” şanlı ayet-i kerimesi orada nazil olmuştur. ‘’El yevme ekmeltü leküm dineküm ve etmemtü aleyküm nimeti ve râzıtü lekümül İslâme dinâ’’ (Sadakallahülazîm’ül âlâ).

Kıymetliler, Medine hareminin sınırı, Ayr ile Sevr arasında yer alır. Delili konusunda da, Sahihayn’de nakledilmiştir. “Medine-i Münevvere, Ahr’den Sevr’e kadar haremdir. Ayr güneyde bulunan meşhur bir dağdır, Sevr Dağı ise kuzeyde Uhud Dağı’nın arkasında yer alır.

 

Dakika 25:00

 

Uhud Dağı haremdendir.” Şanlı Peygamber (S.A.V) Hz. Muhammed, iki tepe arasını harem kılmıştır. Peygamberimiz, Medine’nin çevresini 12 mil olarak tespit etmiştir. Evet, kıymetliler. Bazı isimleri Taybe, Tabi, Daar gibi Medine-i Münevvere’nin isimleri bulunmaktadır. Cenab-ı Hakk bu faziletlerin tamamına ulaşan, fazilet yarışında vuslata eren, Allah’ın rızâsını kazanan, cemale ulaşan kullarından eylesin. Her sözü nur ve hak olmayı nasip eylesin. Kıymetli ve muhterem izleyenler, Yüce Rabb’imize ebediyyû’l ebed, namütenâhi, bitmez tükenmez hamd-ü senalar olsun. Şanlı Peygamberimiz’e salât-ü selam olsun, ebediyyen. Ümmet-i Muhammed’e bizden selam, her sözü nur ve hak olan kullarından eylesin. Dersimizde Amelde Fıkh-ı Ekber’den keşif notları verirken bugünkü dersimiz Şanlı Peygamber’in, rahmet peygamberinin şehri olan Medine-i Münevverede’ki o şanlı rahmet peygamberinin mescidi, camisi olan Mescid-i Nebi’nin ravzası da onun içinde bulunan Peygamber Efendimiz’in mescidi, Medine-i Münevvere’de ki Ravza-i Mutahharası’nın da içinde olduğu mescit ki bu mescidin fazileti hakkında -bakın- Sevgili Peygamberimiz (S.A.V), Sahabe-i Kiram ile birlikte bu mescidi 70×60 arşın genişliğinde inşa etmiştir. Hz. Ömer, Hz. Osman, Abdülmelik bin Mervân ve oğlu Velid zamanlarında genişletilmiş, Memlükler ve Osmanlılar zamanında tamir ve genişletme çalışmaları sürmüştür. Suudiler zamanında yapılmıştır sonuncu genişletme. Doğu, batı ve kuzey yönlerinden büyük bir alan Mescid-i Nebi’ye ilave edilmiştir. Bin namazdan daha faziletli olduğu, Ebû Hureyre’nin rivayet ettiği Sahihayn’de, Hadis-i Şerifte nakledilmiş. Bakın, o Şanlı Peygamber (S.A.V) ne buyuruyor: “Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram hariç başkasında kılınan bin namazdan daha faziletlidir.” Farza da nafileye de şâmildir. Fazileti, sevap bakımındandır. Bin namaz yerine geçemez, hiçbir hilaf yoktur. Edası gereken bir namaz yerine bu, sevap bakımındandır. Âlimlere göre ilave kısımları hakkında da bu fazilet söz konusudur. Hazreti Ömer’den gelen haberde Ömer bin Hattab Hazretleri (R.A.) Mescid-i Nebevî’ye ilave yaptıktan sonra şöyle dedi: “Mescidi genişletsek de cebbaneye kadar uzansa bile yine Mescid-i Nebevî’dir.” dedi Hz. Ömer (Radıyallahu Anhü ve Erdahüm Ecmain).

 

Dakika 30:14

 

Yine bir kimse arada hiçbir vakit kaçırmadan. “Şu mescidimde kırkvakit namaz kılsa cehennemden kurtulacağına, kıyamette de necat bulacağına hükmolunur.” diye Peygamberimiz’den rivayet vardır. Bu, Enes Hazretleri’nden gelen bir haberdir. Taberânî, Evsaf’ında böyle rivayet etmiştir. Efendiler, lâbe; siyah taşlarla kaplı olan araziye denmektedir. Medine’de doğu ve batı kısmında bulunan iki lâbe vardır. Evet, kıymetliler. Medine hareminin vasıfları, özellikleri hakkında: Medine haremi, iki lâbe arasında kalan kısımdır. İşte lâbe bugün harra denilen yerlerdir. Ebû Hanife İmâm-ı Âzam’ın dışında (Rahmetullahi Aleyh ve Aleyhim Ecmain) cumhura göre gerek ihramlı gerekse ihramsız avlanmanın, ağaç kesmenin haram olması konusunda Medine de Mekke gibidir der. İbrahim Aleyhisselam: “Mekke’ye harem çizdi. Ben de Medine’yi haram kıldım, iki lâbesi arasındaki ağaç ve otlar kesilmez, avı avlanmaz.” Bunu Müslim-i Şerif’in rivayet ettiğini görüyoruz Kıymetliler, şimdi bakıyoruz ki bunu kim yaparsa tövbe ve istiğfar eder diyor. İmamı Âzam ise: Ey Ebû Umeyr! Kuşcağız ne yaptı?” hadisi ile istidlâl etmiş olabilir. “Medine’nin sıkıntı ve şiddetine kim sabrederse, kıyamet gününde onun hakkında şahit ve şefaatçi olurum.” buyuruyor Peygamberimiz’den gelen haberde. Yine Hanefilerde kendine güvenen kimse için Mekke ve Medine’de ikamet etmek mekruh değildir. Rahmet Peygamberi’nin (S.A.V) komşusu ve Medine halkı olmuşlardır. Taberânî’nin zayıf kabul edilen bir haberinde, “Medine’de geçirilen bir Ramazan-ı Şerif, başka yerlerdeki bin Ramazan-ı Şeriften daha hayırlıdır.” diye bir rivayeti vardır. “Ümmetimden ilk şefaat edeceklerim Medine ehli, sonra Mekke ehli, sonra Taif ehlidir.” diye bir haber bulunmaktadır, bunu da Taberânî’nin rivayet ettiğini görüyoruz. Evet, kıymetliler. Medine evlerini gördüğü zaman Sevgili Peygamberimiz’e Salâvat-ı Şerife okumalıdır. “Allahümme hâzâ haramüke hâzâ haramü nebiyyike fec’alhü ve gayeten li minennâr ve emanen minel azabi ve sûil hisab”

 

Dakika 35:01

 

diye de dua etmelidir. Kıymetliler, şimdi Mekke-Medine haremleri hakkındaki, özelliklerindeki farklara şöyle bir bakalım: Medine hareminin otlarından almak caizdir, Hz. Câbir (R.A.) anlatıyor: Resûl-i Ekrem (S.A.V), Medine haremini tespit ettikten sonra sahabeden bazılarının, “Ya Resulullah! Bizim işlerimiz, develerimiz var. Buradan başka da arazimiz yok. Bize biraz ruhsat ver.” demesi üzerine şöyle buyurdu: “Deve palanının ön ve arka tahtaları, sedir, kapı, kuyu ve çıkrığı gibi ihtiyaçlara kullanmak müstesna. Medine hareminin ağacı kesilmez, değnekle yaprakları çırpılmaz.” Mekke’deki ızhır otu gibi bunları da yasaktan istisna etmiştir. Hz. Ali (Kerremallahu Veche) (R.A.) Hazretleri: “Medine’de Ayr ile Sevr arası haramdır, otları koparılmaz, avı kovalanmaz. Kişinin devesini otlatması durumu hariç hiçbir ağacı kesilmez.” demiştr. Kıymetliler, Câbir’den gelen (Radıyallahu Anhü ve Erdahüm Ecmain) haberde Şanlı Resul buyuruyor: “Allah’ın resulünün muhafaza altına aldığı meranın otu koparılmaz, ağacı kesilmez. Ancak ağacın yaprakları değnekle hafifçe çırpılarak indirilir.” O Efendimiz Hazretleri’nden bu haber de rivayet edilmiştir. Bunların her ikisini de Ebû Davud’un rivayet ettiğini görüyoruz. Mescid-i Nebevî’yi, Şanlı Peygamber’in ravzasını ziyaret konusunda Mescid-i Nebevî’yi ziyaret müstehaptır. Hz. Ebûbekir (R.A.) ve Hz. Ömer’in kabirlerini ziyaret de müstehaptır. Hz. Ebûbekir (R.A.) ve Hz. Ömer’in kabirlerini ziyaretin yanında Peygamberimiz’in kabrinin olduğu yer, dünyanın en faziletli noktasıdır. Buraya da dikkat et! Dünyanın en faziletli noktası neresidir denirse, Şanlı Peygamberimiz’in kabrinin olduğu yerdir ve ora ravzadır, cennettir. Sevgili Peygamberimiz’in (S.A.V) kabrini ziyaret sünnettir: “Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip olur. Kim başka bir ihtiyaç için değil sadece beni ziyaret için gelirse kıyamet günü ona şefaatçi olmam, Allahu Teâlâ’nın vereceği bir hak olur. Kabrimin yanında bana salavat getiren kimseye Allahu Teâlâ Ve Tekaddes Hazretleri (C.C.) onun salavatını bana ulaştıracak bir melek tayin eder ve dünya ve âhiret işleri hususunda kendisine kâfi olur. Ben de o kimseye kıyamet gününde şefaatçi veya şahit olurum.” İşte, kıymetliler. Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberler. Yine buyruluyor ki: “Onlar kendilerine zulmettikleri vakit sana gelip de Allah’tan mağfiret dileselerdi sen de onlara mağfiret isteyiverseydin, elbette Allahu Teâlâ’yı tövbeleri hakkı ile kabul edici, çok esirgeyici bulacaklardı.”

 

Dakika 40:24

 

(Nisâ Suresi, 64. ayet-i kerimede) Yüce Rabb’imiz buyurdu. Hz. Ömer’in oğlu: “Haccedip de beni ziyaret etmeyen, bana cefa etmiş olur.” diye Peygamberimiz’den rivayeti vardır, mutlaka Peygamberimiz ziyaret edilmelidir. “Vefatımdan sonra beni ziyaret eden, hayatımda iken beni ziyaret etmiş gibi olur.” İşte, kıymetliler. Bu da Peygamberimiz’den rivayet edilmiştir. Şanlı Peygamber (S.A.V) ,o rahmet peygamberini ziyaret eden elbette ki namaz kılarak Allahu Teâlâ’ya tâat ile ibadette de niyet etmesi müstehaptır. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) Hazretleri’ne çokça salât ve selam okumak müstehaptır. Yine yıkanmak ve en temiz elbiselerini giymek müstehaptır. Yani abdestli, boy abdestli olmaya gayret etmek. Medine’nin şerefini düşünmelidir, adabı ve erkân dualar ile girilmelidir. Kabr-i şerif ile minber arasında bulunan Ravza-i Mutahhara’ya teveccüh etmelidir. Minberin yanında tahiyyetü’l mescid namazını kılmalıdır. O Rahmet Peygamberi’nin (S.A.V) durduğu yerlerdendi. Yine mescidin kıble tarafındaki daire öne alınmalıdır. Allahu Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri’ne (C.C.) şükretmeli, ziyaretini tamamlamayı ve kabul etmesini ondan dilemelidir. Kabrinin karşısında sırtı kıbleye, yüzü kabr-i şerife dönük bir şekilde 4 arşın kadar uzakta olarak durmalı, gözlerini yere eğerek huzurunda olduğunu muhafaza etmelidir. Selam ve tazimlerini sunmalıdır. Peygamberimiz’e salât-ü selam okumalıdır. Esselâmü Aleyke ya Resûlullah! Esselâmü Aleyke ya nebî Allah! Esselâmü Aleyke ya Hıratallah! Esselâmü Aleyke ya hayra halgîllah! Esselâmü Aleyke ya Habib Allah! Esselâmü Aleyke ya nezîr! Esselâmü Aleyke ya beşîr! Esselâmü Aleyke ya tuhru! Esselâmü Aleyke ya tahir! Esselâmü Aleyke ya nebiyyerrahmeh Esselâmu Aleyke ya nebiyyel ümmeh! Esselâmu Aleyke ya Ebe’l Kasım! Esselâmü Aleyke ya Resûlallah! Esselâmu Aleyke ya Resûle rabbil âlemin! Esselâmü Aleyke ya seyyidil Mürselîn vel hamdülillahi rabbil âlemin. Bu salavatlar, selamlamalar böyle devam etmektedir. Evet, kıymetliler.

 

Dakika 45:00

 

Neticede yine sonra doğuya doğru bir arşın kadar ilerleyerek Hz. Ebûbekir’e, şu tarzda sağ tarafına selam eder: ‘’Esselâmü Aleyke ya Ebabekr! Ebabekri Safiyye Rasûlillah ve sanihi fil ğari cezakâllahü an ümmetin nebiyyihi sâllâllahü teâlâ aleyhi ve selleme hayra’’ Kıymetliler, sonra sağa doğru bir arşın daha yürüyerek Hazreti Ömer’in hizasına gelir ve ona da ‘’Esselâmü Aleyke Ya Ömer! Eazzallahü bikel İslam cezakâllahü an ümmeti Muhammedîn sâllâllahü teâlâ aleyhi ve selem hayra’’ Sonra yarım arşın kadar geriye çıkıp şöyle hitap eder: ‘’Esselâmü aleykümâ ya daciayh rasülillah ve rafikayhi” (ilâ âhir)’ Böyle devam eder. Sonra Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) başı hizasında, mübarek yüzü hizasında durarak Allahu Teâlâ’ya (C.C.) hamd-ü sena eder. Her türlü işi için anne babası, akrabaları, hocaları ve sevdikleri diğer müminler için dua eder. Duaya şöyle başlar: ‘’Allahümme inneke hute ve kavlükel hak velev ennehüm izzâlemü enfüsehüm” (ilâ âhir) diye, böyle devam eder. Kıymetliler, istiğfar eder ve emsali dualar yapar. Sonra Ravza-i Mutahhara’ya döner, orada çok çok dua edip namaz kılmaya da gayret eder. Yine gelen haberde: “Kabrim ile minberim arasında cennet bahçelerinden bir bahçe vardır. Minberim ravzanın üstündedir.” Minberin yanında da durup dua eder. Ebû Lübâbe’nin kendini ve bağladığı ve kabir ile minber arasında bulunan direğin yanına gelir. İki rekât namaz kılar ve arzu ettiği duaları kendi yapar. Hannâne direğinin yanına gelir. Efendimiz’in (S.A.V) kabrini tavaf etmek caiz değildir, kabre el sürmek, öpmek mekruhtur; Efendimiz’in hayattaymış gibi önünde durmaktır. Mescid-i Haram’da olduğu gibi orada da itikâfa niyet etmelidir. Ayrılırken iki rekât namaz kılmalı ve böylece dua etmelidir: ‘’Allahümmelillâ tec’alhü âhirâl ahdi bi harami rasülik’’ (ilâ âhir) İmâm-ı Mâlik, Medinelilerin kabr-i şerifi önünde durmalarını mekruh görmüştür. Bu yabancılara mahsustur. Salât-ü selamda bulunur. Nebi-i Muhterem (S.A.V.): “Allah’ım, kabrimi tapınılan bir put hâline getirme.” diye Peygamberimiz’in duasını görüyoruz. Önemli tarihî yerleri ziyaret etmek de mesmudur, en önemlileri şunlardır: Kuba Mescid-i Şerifi: Güney batısında yer alır, cumartesi günü oraya gidilmelidir.

 

Dakika 50:04

 

“Kuba Mescidi’nde kılınan bir namaz, umre gibidir.” buyrulmaktadır. Yine, “Şanlı Peygamberimiz (S.A.V) bazen yürüyerek, bazen de binekle Kuba Mescidi’ne gelir ve orada iki rekât namaz kılardı, her cumartesi oraya gelirdi.” demiştir sahih bir haberde. Üzüntü ve dertlerin giderilmesi için de Yüce Allah’a dua eder. Musalla veya Gamame Mescidi: Gamame Mescidi, bayram namazı kıldığı yerdir. Fetih Mescidi şehrin kuzeybatısında Hendek Savaşı’nın olduğu yerdedir. Kıbleteyn Mescidi kuzeybatısında, Atik Vadisi’nin kenarındadır. Kâbe’ye doğru dönme emri orada geldi; orada geldiği için “kıbleteyn, iki kıbleli” denmiştir. Bâkî kabristanı Mescid-i Nebevî’nin doğusunda olur, çok yakındır. Ehl-i Beyt ve Uhud şehitlerinin de bulunduğu on binden fazla sahabe orada medfundur. Cuma ve perşembe günleri ziyaret edilmeli ve şöyle denilmelidir: ‘’Esselamü aleyküm dâre kâvmin mü’minin ve inna İnşâAllahu biküm lahigûn allahümmağfirli ehli bagiil garkat allahümâğfirlenâ ve lehüm’’ Ey Müminler topluluğu! Size selam olsun. Allah dileyince biz de size katılacağız, Allah’ım! Bâkî gargat ehlini mağfiret et, bizi de onları da bağışla. Sevgili Peygamberimiz’in oğlu İbrahim’in, Hz. Osman, Hz. Abbas, Hz. Hasan, Ali bin Hüseyin, Cafer bin Muhammed, Peygamberimiz’in halası Safiye’nin (R.A.) kabirleri ziyaret edilmelidir. Bunlar sahih Hadis-i Şeriflerde mevcuttur. Diğer tarihî yerleri ziyaret de müstehaptır. Eliz kuyusu, Kuba Mescidi’nin yanındadır, Bedir Savaşı’nın olduğu mıntıkada, Medine’nin 150 kilometre güneydoğusunda bulunmaktadır. Bedir köyü vardır, Bedir şehitleri de orada yatmaktadır. Medine’nin 4 kilometre kuzeyinde yer alan Uhud Dağı da ziyaret edilmelidir. Uhud’un uzunluğu 6 kilometre, yüksekliği 1200 metredir. Şanlı Peygamber (S.A.V): “Uhud bizi seven bir dağdır, biz de onu severiz.” Hz. Hamza ve şehit düşen diğer sahabelerinin kabirleri bulunmaktadır Uhud ‘un eteğinde. Evet, kıymetliler. Cenab-ı Hakk tüm fazilet yarışında bulunan, bütün faziletleri de kazanan kullarından eylesin.

 

Dakika 54:39

 

(Visited 78 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}