HadısŞerifKülliyatı 105-01

105- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 105

105- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 105

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âli Muhammed’’

‘’Eûzu billahi mimmesteâzebihi Muhammed Mustafa Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem ve Mûsâ ve Îsâ ve İbrâhimellezi veffâ ve min şerri mâ halekâ ve zerâ ve berâ ve min şerri mâ tahtes serâ ve min şerri külli dâbbetin rabbi ahîzün bina sıyetiha inne rabbi alâ sırâtın müstakîm, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyîl azîm’’.

 

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Ey sevgili izleyenler,

 

Dersimiz Mümtehine Sûresi ile ilgili Esbâb-ı Nüzûl konusunda hadis-i şeriflerle dersimiz devam ediyor. 828’inci hadis-i şerife gelmiş bulunmaktayız.

 

Hz. Âişe’yi Sıddıkâ (Radıyallâhu Anha) Vâlidemiz anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) kadınlarla bîatı elle musafaha etmeden sözle yapıyor. Ve şu âyette belirtilen şartları koşuyordu: “Yüce Allah’a hiçbir şeyi eş tutmamaları, hırsızlık yapmamaları, zinâ etmemeleri, evlatlarını öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira düzüp getirmemeleri, emredilecek herhangi bir iyilik hususunda sana âsî olmamaları”. Bunlar Mümtehine Sûresinin 12’nci âyet-i kerimenin meâlidir. Hz. Peygamberin (A.S.V) eli mâlik olmadığı hiçbir kadının eline asla değmedi. Kadınlar bu şartları kendi sözleriyle ikrâr edince: “Peygamber (A.S.V) artık gidin sizinle bîat ettik” derdi ve musafaha da bulunmadan onlarla bîatını tamamlardı. Hayır, Allah’a yemin olsun asla onun eli hiç bir kadının eline değmedi, fakat kadınlarla sözle bîat akti yaptı. Bunu Buhârî, Müslim ve Tirmizî bu haberi vermektedirler. Hâl ve fakirlik korkusu ile diri diri çocuk gömme hadiseleri İslam öncesi câhiliye döneminde bunlar vardı, zamanımız da fakirlik olmasın zindelik gençlik korunsun, terbiye meşakkati çekilmesin, gayri meşru çocuğun arı olmasın gibi çeşitli mülâhazalar kadınları çocuk öldürme âfetine itebilmektedir. Bugünkü dünyada da çocuklar başka türlü öldürülüyor, çağdaş katillik devam etmektedir. Evet, sevgili dostlarımız! O zamanda çocuklar diri diri topraklara gömülüyor öldürüyorlardı. Şimdi de birçok bahânelerle bu putperest, câhiliye devrinin âdetleri başka kisveler altında devam etmektedir. İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; kadınlar bîatı ile ilgili âyet-i kerime de geçen herhangi bir iyilik hususunda sana âsî olmasınlar şartı hakkında şunu söylemiştir; “Bu Yüce Allah’ın kadınlara koşmuş bulunduğu bir şarttır”.

 

Dakika 5:20

 

Bunu da Buhârî Şerif rivâyet etmektedir, yani Peygambere onun getirdiği İslam ilkelerine karşı koymasınlar âsî olmasınlar diye bakın kadınlardan da bu konuda bîat almıştır Peygamberimiz Yüce Allah’ın emri üzere. Saff Sûresi ile ilgili de Abdullah İbn-i Selâm (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; kendi aralarında müzâkere eden bir grup ashâbın arasında oturuyordum, keşke diyorlardı Allah nazarında hangi amelin daha muteber olduğunu bilsek de onu yapsak. Bunun üzerine şu meâldeki âyet-i kerime nâzil oldu; “Göklerde ne var yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih ve tenzih etmektedir o Galib-i Mutlaktır yegâne hüküm ve hikmet sahibidir”. “Ey îmân edenler! Yapamayacağınız şeyi niçin söylersiniz? Yapamayacağınızı söylemeniz en şiddetli bir buğuzu davet etmiş olmak bakımından Allah indinde büyüdü”. Bu da Saff Sûresi 1 ve 3’üncü âyet-i kerimelerinde bu meâl de bu âyet indi. Tirmizî bu haberi vermektedir. En sevgili amelin kendisine şeksiz şüphesiz îmân etmek sonra da îmâna muhâlefet eden isyan ehli ile cihâd etmek olduğunu bildirdi. “Ey îmân edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz?” Diye gelen vahiy ile ayıplandılar. Evet, çünkü mü’minlerden bir kısmı hoş bulmadı ve nefislerine ağır geldi, işte bunun üzerine: “Ey îmân edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz?” diye gelen vahiy ile ayıplandılar. İşte insanoğlu böyle hem faziletli amel arıyor onu da söyleyince zoruna gidiyor.

 

Cuma Sûresine geldik efendiler, Hz. Câbir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Biz Hz. Peygamber (A.S.V) ile birlikte namaz kılarken yiyecek maddesi taşıyan bir kervan geldi, cemâatte bulunanlar camiyi bırakıp kervanı karşılamaya koştular, camide 12 kişi kaldı. Hz. Ebû Bekir ve Hz Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) kalanlar arasında idiler. Bu durum üzerine şu âyet-i kerime nâzil oldu; “Onlar bir ticaret yahut bir oyun bir eğlence gördükleri zaman ona yönelip dağıldılar seni ayakta bıraktılar”. De ki: “Allah indindeki sevap mü’minler için eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır. Yüce Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır”. Bu da Cuma Sûresinin 11’inci âyet-i kerimesidir, Buhârî, Müslim, Tirmizî bu haberi vermektedir.

 

Dakika 10:08

 

Bir rivâyette Hz. Peygamberin de (A.S.V) nefsimi kudret elinde tutan zâtâ Yüce Allah’a yemin olsun şâyet herkes gitmiş ve hutbeyi dinleyen kimse kalmamış olsaydı vadiden üzerinize ateşten bir sel gelecekti diyerek bu davranışın ne kadar fena olduğu dile gelmiştir. İşte görüyorsunuz sevgili dostlarımız, insanların içine îmân kökleşinceye kadar insanlar ne hâlde oldukları görülmektedir. İslamî âdâb üzere terbiye terbiyeye terbiye dönemine âittir, yani İslam’ın bu ilk günlerindeki acemilik devirlerin de yaptılar, sonra ise artık îmân İslam gönüllerine yerleşti. Beşerî zaafın her zaman nazardan uzak tutulmaması gerektiğine dair bir ders ve bir uyarı görülmektedir bu âyet-i kerimede de.

 

Sevgili dostlarımız,

 

Münâfikûn Sûresi ile de dersimiz devam ediyor. Hz. Câbir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Medine’ye dönersek şerefli kimseler alçaklara andolsun ki, oradan çıkaracaktır. Münâfikûn Sûresinde 8’inci âyette Cenab-ı Hak münâfıkların bu tezgâhını haber vermektedir. Bu âyet-i kerime hakkında şu açıklamayı yapmıştır Hz. Câbir; bunu söyleyen meşhur münâfık Abdullah İbn-i Übey İbn-i Selûl’dür, bunu Buhârî Şerif, Müslim ve Tirmizî haber vermektedir.

 

Zeyd İbn-i Erkâm (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; bir sefer esnasında Hz. Peygamber (A.S.V) ile beraber çıkmıştık, bir ara bütün askerler sıkıntıya düştü. Übey İbn-i Selûl fırsattan istifade şöyle dedi; “Rasûlullah’ın yanındakilere infâk etmeyin” bu münâfıkların lideri böyle diyor. “Peygamberin yanındakilere hiçbir yardımda infâkta bulunmayın infâk etmeyin de etrafından dağılsınlar”. Ayrıca şunu da ilave etti: “Hele Medine’ye bir dönelim azîz olanlar zelîl olanları oradan sürüp çıkaracaktır”. Ben hemen gelip bu sözleri Hz Peygamber’e haber verdim, Rasûlullah (A.S.V) Übey İbn-i Selûl’e adam göndererek yanına çağırdı ve böyle mi söyledin diye sordu? İbn-i Selûl öyle bir davranışa yer vermediğine dâir yemin etti. Orada bulunanlar bu söze inanarak Zeyd Rasûlullah’a (A.S.V) yalan söyledi dediler. Bu sözlerine çok üzüldüm öyle ki Cenab-ı Hak beni tasdiken şu vahyi indirdi, münâfıkların foyasını ortaya döken âyet-i Allah gönderdi. “Ey Muhammed Mustafa (S.A.V)! Münâfıklar sana gelince senin şüphesiz Allah’ın Peygamberi olduğuna şehâdet ederiz derler, Yüce Allah senin kendisinin Peygamberi olduğunu bilir bunun yanında münâfıkların yalancı olduklarını da bilir yani münâfıklar yalan söylüyorlar”. Zeyd İbn-i Erkâm doğru söyledi bunu da Münâfikûn Sûresinin 1’inci âyeti haber veriyordu.

 

Dakika 15:07

 

Evet, sevgili dostlarımız Zeyd İbn-i Erkâm (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) onlar tıpkı sıralanmış kof kütük gibidirler. Münâfıklar hakkında Cenab-ı Hak böyle diyor Münâfikûn Sûresi’nin 4’üncü âyeti. Bunu da Buhârî, Müslim, Tirmizî yine haber vermektedir. ‘’Beni Müstalik Müreysi Gazvesinde’’ geçtiği bu hadisenin bildirilmektedir.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Ertesi gün Münâfikûn Sûresi nâzil olur ve meselenin iç yüzünü ortaya koyarak Zeyd İbn-i Erkâm’ın yalancı olmadığını dosdoğru dürüst olduğunu beyan eder. İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri bir keresinde: “Kimin hac edecek kadar veya zekât farz olacak kadar malı olur da bu farzları ifâ etmezse ölüm sırasında geri dönüş rec’a talep eder” buyurmuştu. Bir adam kendisine: “Ey İbn-i Abbâs! Allah’tan kork geri dönüşü küffar talep edecektir” dedi. İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) ben size bu hususta âyet okuyayım dedi ve şu âyet-i okudu; “Ey îmân edenler! Sizi ne mallarınız ne evlatlarınız Allah’ın zikrinden alıkoymasın, kim bunu yaparsa işte onlar hüsrâna uğrayanların tâ kendileridir. Herhangi birinize ölüm gelip de, ey Rabbim! Beni yakın bir müddete kadar geciktirseydin de sadaka verip dursaydım iyi adamlardan olsaydım diyeceğinden evvel size rızık olarak verdiğimizden Allah yolunda harcayın, hâlbuki Yüce Allah hiçbir kimseyi eceli gelince asla geri bırakmaz. Yüce Allah ne yaparsanız hakkıyla haberdardır”. Münâfikûn Sûresinin 9 ve 11’inci âyet-i kerimeleri işte bu meâlde durumu İbn-i Abbâs Hazretleri bunu bildirdi. Adam tekrar, zekât vermeyi gerekli kılan miktar nedir diye sordu? İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) mal 200 dirheme ulaşır ve geçerse, adam pekâlâ, haccı gerekli kılan şey nedir diye sordu? İbn-i Abbâs azık ve binek cevabını verdi. Bunu da Tirmizî haber vermektedir.

 

Sevgili dostlarımız, şimdi de Teğâbün Sûresi ile dersimiz devam ediyor; Alkame Hazretlerinin İbn-i Mes’ûd (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri’nden naklettiğine göre İbn-i Mes’ûd: “Kim Allah’a îmân ederse Allah onun kalbini doğruya götürür”. (Teğâbün Sûresi âyet 11) bu meâldeki âyetle ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştır; Bunlar kişinin mârûz kaldığı musibetlerdir, inanan kişi Yüce Allah’ın lütfu ve keremiyle bu musibetlerin Yüce Allah’tan olduğunu bilir Allah’ın takdirine teslimiyet gösterip râzı olur ve sabreder. Bunu da Buhârî Şerif haber vermektedir. Hidâyet musibetlerin Allah’tan geldiği inancıdır. Böylece mü’min kişi musibetler geldikçe imtihan edildiğine inanacak, bu imtihanı kazananın sabırla mümkün olacağını bilecektir. Çünkü onun îmân kuralında şu âyetin hakîkatleri konuşacaktır.

 

Dakika 20:12

 

Meâlen: “Andolsun sizi biraz korku biraz açlık biraz da mallardan canlardan ve mahsullerden yana eksiltme ile imtihan edeceğiz. Sabredenlere lütuf ve kerimimi müjdele” Bakara Sûresi âyet-i kerime 155.

 

Sevgili dostlarımız, İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Ey îmân edenler! Eşlerinizin evlatlarınızın içinde hakîkaten size düşman olanlar da vardır. O hâlde onlardan sakının. Bu da Teğâbün Sûresi âyet 14 bu meâldeki âyet hakkında şu açıklamayı yaptı. Kim? İbn-i Abbâs. Bu hitaba maruz kalan kimseler bir kısım Mekkeli erkeklerdir. Bunlar hicret ederek Hz. Peygambere (A.S.V) gelmek isterler. Fakat kadın ve çocukları kendilerini terk etmelerini istemeyerek hicretlerine ne yapmışlardır? Engel olmuşlar mümânaat etmişlerdir. Bu kimseler bilâhare hicret edip gelince halkın din hususunda çok şeyi öğrenmiş olduğunu görürler. Bunun üzerine kendilerinin önceden hicret etmelerine mânî olan zevce yani hanımları ve evlatlarını cezalandırmak istediler. Bu hâl karşısında Cenab-ı Hak mezkûr âyet-i kerimeyi inzâl buyurdu; bunu da yine Tirmizî haber vermektedir. Zevcelerinizden bazıları ve kezâ evlatlarınızdan bazıları vardır ki, size düşmanlık ederler. Onlar, sizin hayırlar da bulunmanıza Allah’a ibadet etmenize mânî olurlar veya din ve dünya işleriniz de sizinle husûmete iddialaşmaya girişirler, öyleyse onların müdâhalesi sebebiyle hayırlar işlemekten geri kalmayın. Onlara uymaktan sakının, bunlarla beraber affeder kusurlarını başlarına kakmaz örterseniz şüphesiz Allah çok mağfiret edici çok esirgeyicidir. Bu da Teğâbün Sûresi yine âyet-i kerime 14.

 

Sevgili dostlarımız,

 

Talâk Sûresi ile dersimiz devam ediyor. İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri’nden rivâyet edildiğine göre: “Ey Peygamber (A.S.V)! Kadınları boşayacağınızda onları iddetlerini gözeterek boşayın”. Bu da (Talâk Sûresi âyet 1) bu meâldeki âyet-i kerime iddetlerinin önünde boşayın diyerek kıraat etmiştir okumuştur. Bunu da Muvattâ ve Müslim haber vermektedir. İmâmı Mâlik derki: “Bununla her temizlik devresinde bir kere boşaması gerektiğini kastetmiştir” der. Yukarıdaki rivâyet Abdullah İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) hanımını boşaması vakasında vârit olmuştur. İbn-i Ömer bazı rivâyetlerde Âmine Bintü Gıfâr bazılarında da Nevâr diye zikri geçen hanımını hayız hâlinde boşar.

 

Dakika 25:09

 

Hz. Peygambere (A.S.V) gelip Abdullah İbn-i Ömer karısını hayızlı iken boşadı diye haber verir. Rasûlullah (A.S.V) oğlum karısına dönsün kadın temizlendiği zaman onu boşasın veya nikâhında tutsun diye emreder. Rasûlullah (A.S.V) bu hükmüne delil zımnında Talâk Sûresinin ilk âyetini açıklayıcı mâhiyette ilâvesiyle tilavet buyurur. Onları boşayacağınızda iddetlerinin önünde boşayın.

 

Evet, efendiler bilindiği üzere evlilikte kadın 3 bağla erkeğe bağlıdır. Sünnete uygun boşamada Talak-ı Sünne, kadın iç temizlik esnasında boşanır. Yani bir çırpıda boş olsun veya boşadım demekle boşanmaz. Her boşamada tabiri caizse bir bağ koparılarak 3 temizlik müddeti içerisinde her seferinde bir bağ koparılmak sûretiyle boşama işi tamamlanır. Yukarıdaki rivâyet bu boşama fiilinin hayızlı hâlde olmayıp kadın hayızdan kurtulup temizlik hâline girdiği zamanda olacağını açıklığa kavuşturmaktadır. Mevzu üzerine geniş açıklama talakla ilgili bölümde tabii ki Fıkh-i Ekber’de geçti bunlar Amel’de Fıkh-ı Ekber’de ve diğer derslerimizde de geçti. Fakat bu da yine sırası Talâk meselesi geldiği zaman yine geniş bilgi vermeye çalışacağız İnşâ’Allah’u Teâlâ. İnşâ’Allah dersimiz Tahrîm Sûresi ile devam edecektir.

 

Cenab-ı Hak bütün evlenen Ümmeti Muhammed’e mutlu evlilikler nasîb eylesin, ayrılma mecburiyetinde kalanlara da Allah yardım eylesin.

 

Dakika 28:07

 

(Visited 29 times, 1 visits today)