AmeldeFıkhı 125-01

125- Amelde Fıkhı Ekber Ders 125

AMELDE FIKHI EKBER DERS 125

Kıymetli izleyenlerimiz; hayat veren nurun keşif notları amelde fıkıh ekber ile devam ediyor. Şuanda konumuz inşaAllahu Teâlâ sulhtur. Sulh, barış, kardeşlik, dostluk ve muhabbet ki yüce İslam bu temeller üzerinedir düşmanlıklar insanların kendi uydurdukları şeylerdir. Asil olan sulh, barış, kardeşlik, sevginin kalp ve ruhları kuşatması buda Allah sevgisi ile bir kuşatıcı sevginin ortaya çıktığını görüyoruz. Yüce Allah’ı kendi tanıttığı kendi ilkeleriyle kendi tanıtmasıyla yüce kitabı, yüce esması, yüce evsafı ile tanıyıp Allah’ı eşsiz sevgiyle sevdikten sonra artık bu sevgi ruhları kalpleri kuşatır. Bunun bu sevginin olduğu yere kin nefret ve düşmanlık gelemez ora da bunları bilemeyenler ancak orada olursa adalet olur. Adalette haksızlığa karşı hakkı hakikatin ortaya koymak her hakkının hakkını vermek her haksızdan da gasp ettiği hakları almaktır bu ise tam bir adalettir sevgi adalet bir arada olmalıdır ruh kuvvetleri biliyorsunuz. Hikmet adalet iffet ve şecaattir eğer hikmet adalet iffet ve şecaat ruh da yoksa o ruh gerçekleri savunamaz. Yani sevgi demek küfre karşı küfrü sevmek demek şiki sevmek demek küfre şirke nifaka zulme hoş göstermek demek değildir. Bunları da bu yüce kavramları da iyi anlamak gerekmektedir. Şimdi dersimiz sulhtur amelde fıkıh ekberin keşif notlarıyla dersimiz devam ediyor. Şeri ıstılahta görüyorsunuz ki anlaşmazlığı ortadan kaldırmak için yapılan bir akittir. Yani ortada bir anlaşmazlık var onu kaldırmak için tam bir anlaşmadır ki buda bütün anlaşmaların adı biliyorsunuz akittir sülf anlaşması da bir akittir karşılıklı bir sözleşmedir. Bunun meşru yönü ise mendup olmasıdır şayet bir kadının kocasının uzaklaşmasından, yatağını terk etmesinden, nafakasında ihmal göstermesinden yahut yüz çevirmesinden korkarsa sulh ile aralarını düzeltmelerinde her ikisine de bir vebal yoktur. Sulh daha hayırlıdır. Bunları kim buyurdu? Yüce Allah buyurdu Nisa suresi 128. Ayet-i kerimede. İşte burada sulhun, barışın, muhabbetin, sevginin ne kadar hayırlı olduğu yüce Rabbimiz tarafından ortaya konduğunu görüyoruz bu Ayeti Kerimede ki delildir.

Dakika 5:00

Bakın sahih şerefli sünnette ise bakın ne buyurdular; Bir haramı helal, bir helali de haram kılanı müstesna sulh Müslümanlar arasında nedir? Gereklidir. Şimdi bu hadisi şerifin sahih olduğunu da kayıtlara almıştır kıymetli muhaddislerimiz. İcma konusunda da yine yüce İslam’ın kıymetli ilim adamları bu konuda icma ettiklerini ve görüş birliğinde olduklarını görmekteyiz. Şimdi Müslümanlarla had ehli arasında ki sulh zimmet akdi ile anlaşma ile veya eman ile olur. Yine baliğ ehli ile adil ehli arasında olmaktır karı koca arasında yapılan sulh davalar arsında ki olan sulh barış anlaşmaları. Şimdi davalının ikrarı ile birlikte olan sulhlar vardır birde davalının inkârıyla birlikte bir sulh vardır bunların hepsini incelemiş kıymetli âlimlerimiz ortaya hükümler konmuş çareler konmuştur. İslam bütün çarelerin bulunduğu ilahi nizamdır ilahi kanunlarla ortaya konmuştur. Yüce İslam ve onun şeriatı onun için kıymetliler İslam ve İslam şeriatına ve onun bütün hükümlerine bütün Müslümanların ve tüm insanlık âleminin dikkat etmesi gerekir etmeyen bunun hesabına yüce Allah’a verecektir. Dünya da eğer adil bağımsız hukukun üstüne dayalı gerçek bağımsız mahkemeler dünya da olur veya olmaz olması şarttır bu İslam’ın yüce emridir. Şayet olmazsa büyük mahkeme de bunun hesabını herkes verecektir hâkimlerin hâkimi olan Allah’a verecek bu hesabını herkes bizden söylemesi biz sözü önce kendimize söyleriz beraber dinleyelim deriz bütün insanlara da. Davalar birbirlerini sulh edinceye kadar davalıları reddedilmez değil sulh edinceye kadar davalarını reddediniz. Çünkü mahkemece verilen hüküm arlarında kin tohumları eker bak burada asil olan illa sulha barışa ulaşmaktır. İmam-ı Azam, imam-ı Ebu Hanefi cihan âlemi bu bütün dünya hukukçuların hocası sahabeden ve tabiiden sonra dünyanın en büyük olan hukukçularından olan imam-ı Azam sulhun en caiz şekli inkâra rağmen yapılanıdır. İşte bak öyle diyor inkâra rağmen yapılan sulh önemine değiyor imam-ı Azam. Şimdi Şafiler gibi kıymetli âlimlerimizin de delilleri koca hanımıyla hul yaptığını inkâr etse sonra hanımı ile sulh yapsa bu sulh sahih olmaz demişlerdir. Hul ’den sonra ama hul nedir geçen derslerimiz de bunların hakkında bilgi verdik yeri geldikçe vermeye devam edeceğiz.

Dakika 10:16

Hâlbuki o mal ona haramdır. Şimdi bir haram helal kılan veya bir haramı helal kılan sulh müstesna işte Peygamberimizin bu sözüne istinaden onlarda Şafiler ve yanında bazı âlimler de olmak üzere bu hükmü açıkladılar. Davalının susması halinde yapılan sulh Hanefi âlimleri bakın şöyle bir işin özüne bakınca bu bir caizdir. Yani sulh caiz olan bir hükümdür. Çekişmeyiniz Ayeti Kerime de yüce Allah buyuruyor kulların tümüne çekişmeyiniz kardeşlik ve sulh barış varken düşmanlık etmeyiniz sulh meşru bir uygulamadır. Yine Hanefi dâhilerine göre yüksek âlimlerine göre davalı için yeminden kurtulmak ve anlaşmaya son verme maksadı ile yapılır. Yine her bir tarafa kendi kanaatine göre ne yapılır muamele edilir çünkü sulh yaparken kaş yapıyım derken göz çıkarmamak kaydı ile 2 tarafı da sulha hak ve adalete insaf ölçülerine çağırmak gerekiyor bu sulhun konusunda Hanefiler icab ve kabulü yine sulhun rüknü olarak ortaya koydular. Her akitte olduğu gibi yani icabsız, kabulsüz bir rükün bir akit bir anlaşma meydana gelmez sadece Hanefilere değil Hanefiler bunun özünü ortaya koyarken öbürleri bu özü en az bazen 3, bazen 4, bazen 5 maddeye çıkarmışlardır. Yine bu işle ilgili olanlar akıllı olması ve küçük ise sulhun içinde ki kişi ona zarar verilmemesi burada küçükler için yetkili olan şahsiyetler için başta baba, dede, vasi gibi kimselerin bulunması gerekiyor ve mürtet olmamsı gerekiyor. Çünkü mürtetle müminin sulhu zaten ortada bu görünmüyor mürtedin cezası İslam’da ağırdır çünkü mürtet yüce değerleri terk eden iman ve İslam’ı Allah’ı ve Allah’ın ilkelerini ter eden adamdır. Mürtet İslam ise Allah ve Allahın ilkeleridir Allah’a kulluğun onun emirlerine ve kanunlarına itaatin ta kendisidir. İslam mürtet bunları terk eden insandır onun içinde mürtetle de sulh yapılmaz. Mürtet önce adaletin önüne konur adaletin önünde bir defa mürtedir hesap vermesi ve adaletin onun Üzerinde uygulanması gerekir ondan sonra işe bakılır sulh yoluna gidilir.

Dakika 15:00

Çünkü mürtedir cezası dünyada da ahrette de mürtet için kurtuluş yolu yoktur bir tek kurtuluş yolu terk ettiği yüce değerleri dönmesi imana gelmesi lazım kurtuluşu buradadır çünkü Allah ve onun ilkeleri terk edilemez inkâr edemezler. İnkâr eden insanlar bunun sonucuna katlanmak zorundadır, zorundadır cehennem tıka basa doldurulacaktır kiminle bütün imansızlarla imanlı kim? İmansız kim? Allah’ı yüce evsaf ve Esmasıyla kitabı ve kanunlarıyla Allah’ı tanıyan ve kalben tasdik edip diliyle ikrar eden ve Allah’ın emirlerine itaat edip ameli Salih işleyen insanlar mümin kişilerdir.  Ameli Salih kişilerdir bunun ilkelerini İslam ortaya koyar batıl inanç sahiplerin hepsi kâfirdir. Nedir? Batıl hakka uymayan. Allah’ın ortaya koyup şu haktır dediği İslam’ı kanun ve kurallarla bunlar haktır dediği ne kadar emir ve kurallara uymayan İtikadi, ameli, ahlaki, hukuku ne varsa hepsi batıldır. Hakka uğrayacak hakkın ortaya koyduğu hakikate aklını başına al dünyada bir sürü inanç gurupları var hiç biri işe yaramaz. Hepsi cehennemi doldurur küfrü adam iman diye seçmiş, zulmü iman diye seçmiş, putları iman diye seçmiş, ilah diye seçmiş, her birisinin bağlandığı bir put var. Kimisi parayı putlaştırmış Allah’ın önüne koymaya çalışıyor hâşâ kimin nefsini putlaştırmış varsa da yoksa da nefsine tapınıyor nefsi ne derse onu yapıyor. Allah ne derse onu yapmıyor. Müslüman imanlı kişi Allah ne derse onu yapar oda Kuran-ı Kerimle, Hz. Muhammed’le bu gerçekler ortaya konmuştur bunun 2. İlah yok ki 2. bir kanun kurallar olsa dünyada veya Ukba da Allah bir onun ilkeleri de bir oda İslam ilkeleri. Geçmişi yenilemiş geleceğin bütün çarelerini delillerini de içine almış çağların üzerinde ve ilerisinde yüce İslam var sen bunu bir türlü anlamak kavramak istemiyorsun tabi anlamak kavramak istemeyenlere söylüyoruz öbürlerine bir şey dediğimiz yok. Kıymetliler; her kime kardeşi tarafından bir şeyi af olursa artık örfe uymak ve ona diyeti güzellikle ödemek lazımdır. Bak burada da idamlık insanlar için yetkili olan kimse değildir. Kim? Ölenin yakınları varisleridir. Öldürülenin katledilen kişinin yakınları bunlar yetkilidir. Bu Ayet-i Kerimeye göre burada sulhun işte yetkili şahsiyetleri bunlar. Ne yaparlar? İster katili idam ettirirler hâkime, isterse diyet alırlar, isterse affederler, yetkili bunlar ne hâkim yetkilidir burada ya devlet yetkilidir ne başkası yetkilidir. Burada kesin kes Cenabı Hak ne yapmıştır?  Yetkiyi ölenin yakınlarına vermiştir sulhun çaresi orada budur.

Dakika 20:00

Bu Ayet-i Kerime kasten öldürme karşılığında sulh yapmak hakkında nazil olmuştur. Kasten adam öldürmüş bak onun bile çaresi burada budur. Sonra içinden birisi varislerin affetse katili hepsi ne yapar artık onu idam ettiremez ama diyet alabilirler. Birisinin affı ne yapıyor? Öbürlerinin idam ettirmesi önüne geçiyor orda o yetki de verilmiş. Kıymetli efendiler; yine Hanefi ve Hambelî gibi yüksek fakihlerin durumu da bakın ne diyor malum olması şart değildir yani sulh yapılan şeyin illa malum olması şart değildir dediler. Paylaştırınız hakkı arayınız sonrada birbirinize hakkınızı helal ediniz. Kim diyor bunu? O cihan Peygamberi Hz. Muhammed buyuruyor bunu. Kıymetli efendiler; o şanlı peygamberin yanına aralarında herhangi bir delilleri olmayan insanlar geldiler birisi iyice anlatabiliyor derdini delilleri parlak, parlak ortaya koyamasa da konuşmayı biliyor kendini savunmayı biliyor öbürü haklıda olsa kendini savunmayı bilmiyor. Şimdi hâkim bunların durumuna göre kanaat verecek kanaatini ve hükmünü verecek Peygamberimiz dedi ki bunlara hâkim burada dedi. Halini iyice anlatana kanaat getirip onun hakkında dedi bir hüküm verebilir onu haklı çıkarabilir ama bu demek değildirdir ki dedi öteki haksız demek değildir dedi. Yarın Allahın huzurunda dedi burada haklı çıkmak hâkimi kandırmak sizi kurtarmaz dedi Peygamberimiz. Aranızda dedi birbirinizin hakkını dedi bile, bile kim üzerine geçirir hakkını yerse bu kesin ateşi dedi ateş yemiş olur dedi hâkimin sizi haklı çıkarması kurtarmaz dedi. O zaman haklı çıkan dedi ki ya ResulAllah ben dedi haksızım bu arkadaşım yanımda ki bu haklıydı dedi helalleştiler gittiler oradan. Yani hâkimi de kandıra bilirsiniz ama Allah’u Teâlâ’yı kandırma şansı kimsenin yok, aklını başına alsın herkes. Bütün hâkimler Allaha hesap verecek adil olanlar kurtulacak adil hüküm vermeyenler Allah’u Teâlâ’nın hışmına, gazabına çarpılacaklar. En büyük cezayı hâkimler ve devlet adamları ve bütün yetkililer yetkisi ne kadarsa o kadar Allaha hesap verip cezaları o derece şiddetli olacaktır adil olanları kurtulacak. Aklını başına al bizden söylemesi biz sizlere İslam hukukunun amelde fıkıh Ekber’in keşif notlarını veriyoruz, ipuçlarını veriyoruz ona göre. Dağın kendini vermiyoruz dağın altında ki kıymetli maden ve cevherleri veriyoruz okyanusları vermiyoruz okyanusların içindeki kıymetli değerli cevherleri veriyoruz. Bunun kıymetini bilen alacak ve onu ömür boyu uygulayacak yüzü iki cihanda ak çıkacak bunu bu gerçekleri kabul etmeyenlerin kalbide paslı yüzleri de kara olarak Allah’ın huzuruna gelecekler.

Dakika 25:16

Sulh davalının izni ile olursa sulh sahih olur. Evet, kıymetliler işte her konuya işaret ettiler hükmü ortaya koydular. Husumet ve çekişmenin şer’ an sona ermesi sulhun işte hükmüdür dediler. Şef-i lehine şufa hakkı, şefinin şufa hakkı sabit olur dediler, yine ayıp kusur sebebiyle geri verme ve hak kazanma hükmü yani sulh ve barışın özelliklerine göre hükümlerini de ortaya koydular. Yine sulh bedeli eğer nakledilebilir bir şey olursa kabızdan önce onda tasarruf caiz olmaz dediler. Ne güzel söylediler kısas dolayısıyla sulh hali dışında ikale, ikale sini yani onun feshini kabul etse sulh fesh olur dediler, sulh de mala karşı mal verme manası vardır. Yine mürtet olan kimsenin ‘’Darul Harbe’’ iltihakı veya mürtet olarak ölmesi bunlarda ne yapar sulhu ortadan kaldırır. Aynı zamanda sulh etme şartları ortaya doğuncaya kadarda askıda da kalır duruma göre dediler. Ayıp veya ruyet muhayyerliği sebebiyle reddetmek; İşte bunlar,  bunun gibi sulhu onun akdini iptal eden nedenler de zikredildi burada yine sulh yapacak kişinin ölmesi batıldan sonra batıl olduktan sonra sulhun hükmü konusunda da dava başlangıçta ki haline döner dediler. Kısas dolayısıyla sulh yapılmışsa diyet almak için katilden talepte bulunur dediler. Yine Hz. Osman, Abdurrahman Bin Avf’ın hanımı ile sekizden birinin dörtte biri karşılığında seksen bin dinar vermek üzere anlaşma yapılmıştı,  buda varisler arasında ki bak sulhun bir göstergesidir. Çok kıymetli ve muhterem izleyenler; dersimiz devam ediyor. Hanefi âlimleri terekenin malum olması şarttır dediler miras hakkında eğer sulh yapılacaksa bunu bilinmesi teslimin mümkün olması için bir şarttır dediler. Yine terekeden payına düşeni bilmesi gerekir dediler, aynı zamanda kabz da şarttır dediler. Neydi Kabz? Eline teslim edilmesi. Faize de düşülmemiş olması içinde gereken itinanın gösterilmesini de ortaya koydular. Şimdi ibra ile derslerimiz devam ediyor,  hakkın düşürülmesi; ibra demek borcunu ıskat etmesi demektir kıymetliler ibra bir ıskat’ tır aynı zamanda tembih etmektir.

Dakika 30:15

Hanefi âlimleri ayın’lar dan da ibranın sahih olmadığını ortaya koyduklarını görmekteyiz. İbra borcu zimmetten ıskat eder dediler, ibradan maksat zaten bu borcu zimmetten ıskat etmesidir borçluyu borçtan kurtarmak; borçtan ibra bir teberru sayılır dediler. Malikiler de ibranın mülkiyetinin nakledilmesidir dediler, Şafilerin sonraki görüşleri ki buna yeni mezhebi cedit denmektedir temlik etmektir dediler,  meçhul şeyin ibrası batıldır da dediler. Yine bazı Şafi uleması ibranın bir ıskat olduğudur da demişlerdir. Nerden bakarsanız bakın bu kıymetli âlimlerin asil anlayışları hep aynıdır teferruat büyük bir zenginliktir. Onun için herkes kendi mezhebinin kıymetini bilsin bu hak mezheplerin ortaya koyduğu deliller bir, bir mükemmeldir ve çok mükemmeldir ve sağlamdır onun için bunlar hak mezhep olmuşlardır. Sonra mezhep kavramını anlamayan insanlar ya mezhepsiz olmuşlar yahut ta mezheplere karşı bir tepki ortaya koymuşlar bu bir zır cahilliktir ve dinsizliğe bir köprü olduğunu da söyleyen kıymetli alimlerimiz vardır. Şimdi bunun meşru olması konusunda ibranın, ibra menduptur dediler ibra ihsan iyilik ve sılanın bir çeşididir. Borçludan hakkın ıskatı manasına gelmektedir, eğer borçlu darlık içinde ise ona geniş bir zamana kadar mühlet veriniz. Sadaka olarak bağışlamanızda sizin için daha hayırlıdır eğer bu gerçekleri bilirseniz. Kim buyuruyor bunu? Yüce Allah buyuruyor. Nerede?  Bakara suresinin 280. Ayeti Kerimesinde o şanlı nur saçan Kuran-ı Kerimin ayetlerinde. Sonra Hanefi kâşifleri o büyük ulema ne dediler? İbranın rüknü icaptır dediler. Yine diğer ulemanın çoğunluğu ise buna Cumhuru ulema diyoruz ki hak sahibi borçlu olan siga yani ibra edilen yine borç ayın veya hak gibi ibra mahalli, ibra konusu bunlar birer, birer Hanefilerin dışında ki kalan ulemaya göre hepsi rükündür. Görüyorsunuz ki rükün anlayışı özde aynı ama teferruatta farklı görünmektedir. Yine kabule ihtiyacı konusunda da Malikilerin haricinde diğer âlimler bu konuda ibranın kabule ihtiyacı yoktur dediler.

Dakika 35:00

Fakat Malikiler burada farklı düşündüler ve hepside güzel düşündüler, güzel hükümler ortaya koydular. Sonra Şafiler ve Hanbelîler sadece icab ile tamamlandığı kanaatinde oldukları için reddedecek olsa dahi borcun ibrası sahih olur dediler. Yani adan reddetse bile ibra edilen kişi mesela reddetse bile borçtan kurtulur dediler. Hanefilerle Malikiler bu konuda reddetmekle reddolunur dediler. Adam kabul etmiyorsa reddolunur dediler hem bu doğru hem öbürleri doğru eğer iyi anlayabilirseniz çünkü mesela reddettiği zaman adam ibrayı borç boynunda kalıyor o zaman ret olunmuş oluyor. Ama reddettiği zaman borcu düşerse o zaman öncekilerin dediği gibi reddetmekle yinede ibra ne yapıyor? Sahih olmaktadır diyor onlarda. Yani ne kadar güzel çok geniş mükemmel düşünen âlimler bunlar. Dar kafalı insanlar bu ilmin güzelim özelliklerini bilmeyenler niye o öyle dedi, bu böyle dedi buna aklı ermiyor. Çünkü burnunun ucunu göremeyen ‘’rabbi yesir ’in’’ ne olduğunu bilmeyen insanların bunlara akıl erdirmesi mümkün olmadığına göre ne diyecek bunların ilmini tasdik edecek bunlar yüksek âlim,  bunlar müçtehit, kıymetliler herkes müçtehit olamıyor. Müçtehitlik dinde müçtehit var birde ekolün içinde müçtehitler var dinde müçtehitlerin sayısı az ekol içinde müçtehitler çok, çok ama dünya insan nüfusuna göre bunlar çok sınırlı çok azınlıkta kalıyorlar. Yine âlim yetiştirmek o kadar kolay ve ucuz bir şey değil bir âlim ömrünün tamamını ilme vermedikçe âlim olamaz ve ilim adamları bütün dünya da devletler ve milletler tarafından desteklenmektedir. İlim adamlarının ilmi ile insanlar aydınlanır yüce, İslam A‘dan, Z ‘ye ilimdir ve dünyayı okutarak geldi dünyayı okutarak gidiyor ve ne yazık ki ilmin kabuğuyla uğraşanlar var manaya ulaşanlar var manaya ulaşanların sayısı az. İlmin kabuğunda kalanlar kabukla tabiatla uğraşıp ta bir türlü manaya yaradan Halik’ın yüceliğine hiç o taraflı olmayan materyalistler var. Yani ilimde bugün ehlinin elinde olursa insanlığa fayda ve aydınlanmadır. Ehlinin elinde olmazsa işte atom yaparlar beyninde bomba patlatırlar her şey ehlinin elinde işe yarar bu tabancayı delinin eline verirseniz babasını da vurur sağına soluna da ateş açar. İlimde böyledir gerçek ilimler hep ehil insanlarda olmalıdır,  zalimlerde, despotlarda, katillerde eğer onların eline bu fırsatı verirseniz ilim orda kötüye kullanılır. Onun için faydası olmayan İlmi Hz Muhammed ilim kabul etmemiş onun şerrinde Allaha sığınmıştır.

Dakika 40:10

Büyük kıymetli bu görüşlerin mecellede yer aldığını görüyoruz. Hanefilerin görüşünü mecelle olduğu gibi kayda aldığını da görüyoruz ve Hanefi ulemasının bütün âlemleri bütün çağları kucaklayan bir araştırma akademiye bir sahip olduklarını görüyoruz. İbra kabule bağlı değildir ancak ret ile merdut olur dediler. Bunu diyenler kim idi? İşte Hanefi ve Malikiler. Kıymetliler; Tabi her konuda aranan şartlar vardır burada da şartlar teberru ehliyetine sahip olmak yani akıl sahibi buluğu ermiş olmak hacı altında olmayan birisi olmak reşit bir insan olmak gibi şartlar ileri sürülmüştür ibra konusunda. Yine velayet sahibi olmak rızanın bulunması rıza ve ihtiyarı da şarttır. Kimin? İbra eden kişinin yine vekâlet vermek bu konuda sahihtir dediler. Hastalık yine ağır hastalık konusunda mirasçısını mirasçıların geçerli kabul etmesine bağladılar eğer mirasçısını ibra ederse buda miracıların geçerli kabul etmesine bağladılar. 3’te birini aşan miktarında mirasçıların kabul etmesine bağlı bıraktılar çünkü 3’te 1’den fazlasına vasiyet edenin salahiyeti yoktur. Alır hastalık haline gelmişse bir insanın artık malın 3’te 1’i ne geçer desti geçer ondan ötesi mirasçılara kalır. Hanbelî öldükten sonra da durum böyledir malının 3’te 1’irine onun desti geçer ama kalanı varislerindir herkes aklına başına alsın. Yine Hanbelî gibi kıymetli ilim adamları bilinen olmasını da ortaya koymuşlardır yani ibra edilen tarafın bilinen olması ve muhayyer olmasını da ileri sürmüşlerdir. Yine ibra edilenlerin bilinen ve muhayyer olmaları lazımdır mecelle bunu da kayda almıştır. Şafi ulemasına göre ibra mahallinin malum olması gerekir dediler onlarda nerden bakarsanız hepsi güzel keşfediyor özde aynı şeyi söylüyorlar teferruatta ise olayı sergiliyorlar ne güzel yapıyorlar. Hanbelîler başta Hanefiler ve Malikiler olmak üzere bilinmeyenden caiz kabul etmişlerdir bakın Hanbelîlerin dışındakilerde bilinmeyende olsa bu kabuldür dediler. Onlar da olayı sergileyip bunu ortaya koydular hepside mükemmel keşifler yaptılar bir ayın olmaması gerekir dediler borçların ibra edilmesi sahihtir hakların ibrası da sahihtir.

Dakika 45:00

İbra edilenin ibra esnasında mevcut olması Hanefi gibi dahi olan o âlimler kadının kocasını gelecekte ki nafakadan ibrasını caiz görmezler çünkü ortada daha bir gerçekleşmiş bir şey olmadığından boşamadan önce iddet nafakasından ibrasını da caiz görmezler. Çünkü orda da gerçekleşen bir şey yok ve doğru söylerler ancak malik olduğu nikâhta taraf söz konusudur ve ancak malik olduğun köleyi azat etmek söz konusudur. Kim buyuruyor bunları? Şanlı Peygamberimiz buyuruyor işte ulema Peygamberimizin bu sözlerine istinaden o hükümleri ortaya koydular hadis-i şerifleri güzel keşfettiler şanlı Kuran-ı Kerimi güzel mi güzel keşfettikten sonra ne yaptılar? Nasların üzerinde nasların hükmünü açıkladılar. Nas olmadığı yerde de içtihada kıyasa başvurdular ne güzel yaptılar. Ey yüce rabbim bütün âlimlerimize çok rahmet eyle çok mağfiret eyle yarabbi çünkü onlar ilimle bu insanlık âlemini aydınlatan zati muhteremlerdir (Rahmetullahi aleyhim ecmain ve mağfiretü) ancak nikâhına sahip olduğu boşaması söz konusudur ve ancak malik olduğu köleyi azat etmesi söz konusudur. Nikâhtan önce talak olmaz çünkü nikâh yok ki talak olsa malik olmadan öncede yani azat etmek olmaz çünkü yanın da bir hürriyeti isteyen biri olacak yüce İslam tam bir hürriyet dinidir hürriyetin kefili İslam’da Allah’u Teâlâ’dır köle köleye kefil olamaz hürriyetin kefili Allah’tır esir esire köle olmaz. Sen hangi hürriyetten bahsediyorsun meyhane hürriyetinden mi? Kerhane hürriyetinden mi? Dağdakilerin vahşetinden mi? Vahşilerin hürriyetinden mi? Bitkilerin ağaçların hürriyetinden mi? Böceklerin hürriyetinden mi bahsediyorsun? İnsan hürriyetinden mi bahsediyorsun insan için yaratılmış bütün âlem insana da kanun ve kurallarla ilahi hükümleri teklif eden Allah’u Teâlâ çünkü hür olan kefil olabilir Allah yarattığı kullara işte kefil o hürriyetin kefili iyi bir Müslüman yeryüzünün en hür ve istiklal sahibidir. Çünkü Allahın emrindedir kula kulluk etmez birinin emrinde olan insanlar hepsi köledir sıfatları farklı, farklı kölelerdirler. Kimisi çağdaş köledir kimisi bilmem ne köledir falan filan ama Allaha onun emirlerine bağlı kalınca Allahın emrinde bir kul tam bir hürdür Allaha bağımlıdır mahlûkatın tümüne karşı bağımsız ve hürriyet sahibidir. Gördün mü? İmanın istiklalini. İman ölürken de hürdür, öldükten sonra da hürdür, yaşarken de iman hürdür, zindanda da hürdür iman niye iman kalp ve ruh işidir Allaha bağımlılık işidir ve mahlûkata karşı tam bağımsızdır. Burayı da anlayan anlıyor anlamayana da zoraki anlatabilecek durumda değiliz çünkü öyle bir gücümüzde yok zaten salahiyetimizde yok.

Dakika 50:02

Kesin bir ifade ile söylenmiş olmalıdır. Ne? İbra. Sende ki alacağından seni ibra ettim gibi bir kesin mana çıkmalıdır bir ifade ile uygun bir şarta kılınmışsa buda ittifakla caizdir. Ödeyebilecek imkânın olursa öde değilse sana hakkımı helal ediyorum demesi ve onun bu şekilde söylenmesinin reddedilmemesidir öteki de bunu kabul etti mi oldu gitti. Evet, kıymetliler oda zaten borçlu niye kabul etmesin ki ama istisnalarda kay deyi bozmaz olabilir. Malikiler bunun caiz talikini caiz kabul ederler yine yarısından veya 3’te 1’den seni ibra ediyorum buda ulemanın hem fikir olduğu bir durumdur ve sahihtir dediler. Alacağının yarısını indir gibi durumlarda şanlı Peygamberin sözüne dayanmaktadır buda sahih bir rivayettir Peygamberimizden. Yine Malikiler bunların caiz olduğunu söylediler geri kalanı vermen şartıyla dese buda caizdir dediler burada da Hanbelîler hariç diğerleri hepsi başta Hanefiler olmak üzere caizdir dediler. Şeriata haykırı olmamalıdır yapılan işlerin hiç biri şeriata haykırı olmamalıdır ibra eden hakka önceden malik olmamalıdır o hakkın sahibi olmalıdır malik olmadığı şeyde talakta yoktur köle azat etmekte yoktur yani malik olmalısın o şeyi yapabilmek için. Evet, kıymetliler yine ibra mahalli konusunda da kıymetli âlimlerimiz bakın kullar için olan haklardan ise ittifakla bu caizdir dediler. Ne havale gibi sadece kullar için olan haklarda dediler. Yani hakların ibrası konusunda ibra edilmeleri sahih olmaz hangiler onlar Allah hakları buna kimsenin yetkisi yok ki Allah haklarına kul haklarının üstün geldiği tazir, kısas, diyet, zevceler arası adil şekilde muamele yani kasım denmektedir ki bunu yerinde açıkladık açıklamaya da devam edeceğiz. İntifa fesih ve telef olan malın tazminatın ödenmesi diğer şahsi haklardan ibra sahih olur dediler. Burada kul haklarının öne geçtiği yerler buralar bu bil haz da Hanefilerin ortaya koyduğu ve hükümlerdir ve güzel keşifler yapmışlar her konuda Allah onlara da öbürlerine de çok rahmet eylesin. Karı kocasının arasında karşılıklı ibra olabilir dediler var olanı bütün davaları kapsayacak şekilde ibra sahih olur mu? Evet, olur dediler. Umumi ibra şekilleri bulunmaktadır yine kıymetli âlimlerimiz Şafiler ve Hanbelîler bunların sahih olduğunu da söylediler. Yine sîgada ki ibra konusunda da ıskat ibrasında borç zimmetten düşer.

55:15

Yine ıstıfa yani hakkını alma konusunda da kabzettiğini ikrah etmesinden ibarettir bu konuda da. Yine ibradan dönme konusu hakkın sakıt olmasıdır yani burada esas olan rücu ittifakla makbul olmadığı gibi kabul edilemez adam ibra etmiş sonra dönmüş olmaz dediler. Malikiler ibradan dönme caiz olmaz diyor hibeden de dönme caiz değildir çünkü bu konuda Peygamber efendimizin uyarıları vardır ve sakındırıcı sözleri vardır. İbradan sonra dava dinlenmez Hanefiler ibradan sonra meydana gelmiş borç ile ilgili dava dinlenir dediler oda borç ile ilgili dediler ki. Yine İmamı Azam ve Malikiler borcun ikrarına itibar edilmez borç ikrar ile sabit olmuştur sagıt ise geri dönmez dediler. İşte hüküm bu yani herkes ağzından çıktı mı sözüne sahip olması gerekir. Yine Hanefi ekolünün yüksek kâşiflerine göre mal karşılığında sulh demektir. Yani ivaz karşılığında ibra, mal karşılığında sulhtur dediler. Malikilerin dışında kalan o diğer ulema topluluğu ise ne dediler? Böyle bir ibra batıldır dediler. Hepsi bakış açıları açısından güzel mi güzel incelemeler keşifler yaptılar hükümleri ortaya koydular. Kıymetli izleyenler; dersimiz devam ediyor; İstihkak konusunda da buda hakkın talep edilmesidir lügat anlamı. Vacip olan işe müstahak denilir şer’i manası onun sözlük manasına lügat anlamına da uygun düşmektedir. Kıymetli âlimlerimizin istilahta ki verdikleri mana vacip lazım olan bir hak olduğunun ortaya çıkmasıdır dediler mesela bir şey başka bir kimseye ait olmak üzere vacip lazım olan bir hak olduğunun ortaya çıkması ve çıkarılmasıdır. O şeyin mülkiyetinin ona ait olduğu hükmü verilir neticede, istihkak işte budur. Kıymetli âlimlerimiz bunu da güzel keşfettiler mesela kıymetli Hanefi ekolünün âlimleri miktarın satıcının mülkü olmadığı ortaya çıkmıştır akit neticede batıl olmuştur buda yine bir istihkak meselesidir. Mebi nedir?

Dakika 1:00:00

Mebi satılan şey, malın kendisi. Bunları da terimler olarak terimleri koruyoruz ki ilmi terimler unutulmasın temel taşları yerinde dursun diye dünya durdukça bu ilmi terimler yerinde durmalı manasına bunların iyice aşina olmalıdır. Kıymetli izleyenlerimiz, şimdi siz eğer asli temel taşlarını yerinden alır yerine o kalitede olanı koyamazsanız o temel sarsılır. Bizim kıymetli âlimlerimiz bu temeli de çok iyimi iyi koruyarak gelmişler, aklını başına al yapmacık uydurmasyon kelimeler onun yerine götürüp de koyamazsın, mukassa eşitlik sağlamak ne demektir bu? Bir borcun başka bir borçtan kesilmesidir, yani takas denilen şeydir borçların takas edilmesi meşru mudur? Evet meşrudur. Bir bakalım şöyle bütün kıymetli âlimlerimizin burada görüş birliği de vardır. Şanlı Peygamberin (a.s.v) yanına gelip şöyle dedim diyor: Bu İbni Ömer’in rivayetidir ben bakide deve satıyorum sattıklarımı,  dinarla aldıklarımı dirhemle aldığım gibi, aksine dirhemle sattığım dinarla aldığımda oluyor. O âlemlere rahmet Peygamberi şöyle buyurdu: aranızda her hangi bir şey yani alacak verecek kalmasın,  ayrılmanız böyle bir alacak verecek kalmadan ayrılmanız şartıyla o günün fiyatından almanda, satmanda bir mahsur yoktur buyurdu o şanlı Peygamber (a.s.v) efendimiz. İşte görüyorsunuz her konuda bir delil ortaya koyuyorlar mukassa konusunda da yani takas konusunda da bu kâşif âlimlerimiz delilleri ortaya koyarak hükümleri ortaya koydular keşiflerini yaptılar. Çok çalıştılar mükemmel çalıştılar ve mükemmelde içtihatlar ortaya koydular ve hükümleri çok salpam olarak ortaya koydular. Yine kıymetli âlimlerimizin çoğunluğu Malikiler hariçtir zorunlu mukassa konusunda ne dediler caizdir dediler. Borçların takası bu kıymetliler, Şimdi borçlar takas edilmesi mümkündür caizdir dediler. Şer’i bir hükme muhalefet etmektir nedir? Şer’i caiz olmayan takaslar var mıdır? Vardır. Bunda da şeriatın hükümlerine aykırı ise yapılan bir takas işte o nedir caiz olmayandır. Şeriatın kurallarını iyi bilmemiz gerekiyor hepimizin takastan maksat nedir? Iskattır dediler yani karşılıklı kişilerin borçtan kurtulmaları oda kurtuluyor.

Dakika 1:05:02

Oda kurtuluyor. Şimdi birde biliyorsunuz dünyada zorbalar olduğu için ortaya zorlamalar ikrahlar ortaya çıkmaktadır bu zorlamanın terimin ilim ilmi terimi ikrahtır. Mecbur etmenin anlamıdır olur ki bir şey hoşunuza gitmezken o sizin için hayırlı olur bir şeyi de sevdiğiniz halde o da hakkınızda şer olur siz bilmezsiniz ama Allah bunu hepsini bilmektedir çünkü her şeyi bilmektedir. Bu Ayeti Kerimedir şanlı Kuran’ın Bakara suresinin 216. Ayeti Kerimesinden bu manayı anlıyoruz bir işi yapmak zorunda bırakmaktır ikrahın anlamı b ir işi yapmak zorunda seni bırakıyor zorluyor burada can tehlikesi de vardır mal tehlikesi de vardır. İşte diğer tehlikeler vardır ki mülci ikrah tam bir ikrahtır seçimin kişinin seçim ve tercihini yani ihtiyarını ne yapar? Tamamıyla ortadan kaldırır burada tam bir zorlama vardır. Yine kişinin nefsine yahut da vücudunda ki organlardan her han gibi birisine gelebilecek bir zarar ile tehdit edilmesi halinde söz konusu olur. Evet, hükmü konusunda da ikrah kişinin rızasını ortadan kaldırır mülci ikrah böyledir. İhtiyari yani seçim ve tercihi bozar yok eder öldürmek ile tehdit yani seni öldüre cam diyor birisi şu işi yapmazsan diyor. Yine vücudundan azalarından birisini kesmek ile tehdit etmek canın veya herhangi bir organın telef olmasından kesinlikle korkmuş olmak canın veya organın telefi ile sonuçlanacağı kesinlik eğer arz ediyorsa az ya da çok ve peş peşe şiddetli dayak gibi hususlar buna bir misaldir. Biliyorsunuz insanlık âlemi bu zorbalarla zaman, zaman baş başa kalmaktadır ki ne kadar suçsuz ne kadar masum o suçtan habersiz olan dünyada ne kadar mümin Müslüman kardeşlerimiz zorda ve darda insanlar varsa Allah bunları acilen bu zalimlerin elinden kurtarsın her şeye kadir olan yüce rabbimizden istiyoruz. Birde mülci olmayan eksik olan ikrah vardır hapisle bağlamakla tehdit ediyor yani cezaya öne atılacağından kesin korkuyor buda rızayı ortadan kaldırmakla birlikte bunlar ihtiyarı yani seçeneği ortadan kaldırmaz çünkü bu mülci olmayan nakız buna ikrah denmiştir.

Dakika 1:10:01

İhtiyarı ifsat etmiyor ama rızayı ortadan kaldırıyor Hanefi âlimleri edebi ikrahtır dediler 1, 3. İçinde 3. Tür ikrah için Hanefiler rızanın bütünlüğüyle ortadan kalkma sebep olmakla ihtiyarı ortadan kaldırmaz. Usul veya füruundan yani yakınlarından, anasından, babasından, kardeşinden veya kız kardeşinden her hangi birisine hapsetmek ve tehdit etmek bu türden sayılmıştır. Bunun hükmü de istihsanen şeri bir ikrah olmaktadır bu istihsanendir kıyasen değildir. Buna bağlı olarak ikrah sonucu yapılan tasarrufların geçerli olmaması hükmüne bağlanmıştır. Yani ikrah altındaki kişinin yaptığı tasarruflar geçerli değildir çünkü isteyerek yapmıyor bir zorlama altında. Yalnız Şafi ekolünün o kıymetli âlimleri sadece ne dediler? Mülci ikrah olmak üzere onlar tek bir çeşittir dediler. İkrahın şartı konusunda da zulüm yoluyla acilen ve kuvvet kullanarak gerçekleşmesi mümkün durumda olmasını ileri sürdüler vetetmekten de aciz olması gerekiyor yaptığı tasarruflar bu şekilde geçerli olmaz dediler. Fakat görüyorsunuz Şafilerinde diğerlerine bakınca özde hepsinin aynı olduğunu görürsünüz. Uygulamayan kadir olacak kim? Zorba seni tehdit ediyor ama ona mesela tehdit ettiği şeyi yapabilme gücü olacak imam-ı Azam gibi o yüksek dahi ancak sultan yani devlet adamları devlet ve benzeri yönetici tarafından ikrah olur demiş. İmam-ı Azamın zamanı bunu gerektiriyordu o günkü şartlar öyleydi ikrah başka bir ikrah şekli görülmüyordu imam-ı Azam kendi zamanının şartlarına göre çok mükemmel keşif yaptı ama çünkü kendisine devlet adamları çok zulüm etti Emeviler ve Abbasiler zamanında fakat 2 talebesi başka ikrahlarda da karışılışınca onlar ne dediler? Mükemmel onlarda imam-ı Aza’mın meşhur talebi bunlar onlarda çağlarında ki şartları gördüler ikrah yöneticiden de başkasından da zulüm eder dediler ve doğru söylediler çünkü başkasına zarar verebilmek tasallut sahibi olan her kişi tarafından bu mümkündür dediler. Çok doğru keşfettiler herkes çağını güzel okudu gelecek çağlara da ışık tuttular. Asır ve zaman ayırımı sebebiyle bunun ortaya çıktığını görmekteyiz. Evet, kıymetliler işte işaret ettiğimiz gibi ulema içinde bulunduğu şartları ve geleceğin şartlarını da temel taşlarını da ortaya koyarlar sen o günün şartlarını bugüne taşıyacak gücün olacak gücün bu asrın âlemi geçmişe küfrederek geçmişe söverek alçaklık yapmakla bir yere varamaz.

Dakika 1:15:08

Geçmişe rahmet oku geçmişin asil hükümlerini asil kaynakları bugüne taşımayı bil alçaklığı bırak geçmişini söven alçaktır alçak alçakların en alçağı şerefsizdir. Mezhep düşmanlığını da bırak, taassubu da bırak İslam’da taassupta yok çünkü ortada ilim var delil var ne taassubundan bahsediyorsun taassup, cahillerin gözünü yumması kulağını tıkaması demektir körü, körüne bir yere bağlanıyor. İslam da buda yok senin mezheplerin ilimle parlayan ilimle dünyayı aydınlatan zatı muhteremlerin ekol dünyayı okutan ekol bunlar. Mezhep düşmanlığını yapanlarda akıl diye bir şey yok taassupta da akıl yoktur sadece körü körünü saplantı vardır. Biz o kıymetli âlimlerin kıymetli hüküm ve delilleriyle beraber o güzelim çalışmalarını ortaya koyuyoruz keşif notlarını olarak öz ve özünü vererek artık onun teferruatına geçme imkânı olanlar buyursunlar. Evet, efendiler zanlı galip ile zannetmesi ve kaçmak başkasının yardımını istemek veya direnmek gibi bir çareye bu tehditten kurtulmaktan aciz olması şartıyla kişi ikrah altındadır ikrah altında olan kişilerin tasarrufları geçerli değildir.  Canın bir vücutta ki bir parçanın veya malın telefini yahut da hanımın yahut da anne babanın hapsedilmesi tehdidi gibi kendisi için önemli olan bazı kimselere ulaşacak bir eziyeti eğer taşıyorsa veya durumuna göre rızasını ortadan kaldıran bir kederin elemin ona ulaşmasını taşıyorsa o zaman nedir? İşte bu ikrahtır. İkrah olması için bu gibi özellikleri ihtiva etmesi gerekiyor rast gele her zorlama ikrah sayılmıyor. Zorlandığı işi yapmaya kalkışması sahih olmaz her zorbaya da hemen boyun eğmeyeceksin kendi gücünün de bütün gücünün imkânlarını da tam gözden geçireceksin zalime haddindi bildirmenin yollarına da bakacaksın. Koyun gibi hemen gidip de kasabın önüne yatayım demeyeceksin tehdit edilen işin acil olması eğer o anda bu tehlike varsa tehdittir ikrahtır o anda yok da sonraya kalmışsa o zaman kurtulma imkânların da olabilir. Korkunun mevcut olması yani kesin şarttır. Hanefiler ve Hanbelîler ikrah edildiği şeyden daha azını yapmak kişiyi mühre yapar dediler. Evet, zaruret sebebiyle kendilerine muhtaç kaldıklarınız müstesnadır buda zaruret ‘’Elham Suresi 119. Ayeti Kerime’’ kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayanız tehlikeye atılmayınız diyen Ayeti Kerime de yine ikrah ile kendisine ruhsat verilen hissi tasarruflar konusunda da diliyle küfür sözü söylemek yahut Hz. Muhammed’e kötü söz söylemek

Dakika 1:20:09

Veya Müslüman’ın malını telef etmek gibi işlerdir. Evet, Kıymetli efendiler; Cenabı Hak bu duruma önce hiçbir Müslüman’ı Allah bu duruma düşürmesin sonra da tabi bütün insanlığın kurtuluşu İslam ‘dadır. İslam yeryüzünün barışıdır ruhların ebedi salahı, felahı, necahı, İslam iledir. Biz bunu hak ve hakikati olduğu için söylüyoruz taassubumuzdan ileri gelen cümleler falan değil hatta bizim dediğimizden yücedir. İslam biz gücümüz nispetinde o gücü övmeye çalışıyoruz onun için dünya aklını başına alsın Allah’tan rivayet istesin. Kıymetli efendiler; ikrah ile dersimiz devam ediyor ikrah konusunda rabbimiz Nahl Suresi 106’da buyuruyor. İmanından sonra kalbi iman ile sabit veren mut bayken küfre zorlananlar müstesna olmak üzere kim Allah’ı tanımaz ve fakat göğsüne küf re açarsa mutlaka Allah’ın gazabı onların başındadır tepesinde onlar için çok büyük bir azapta vardır buyurmuştur yüce Rabbimiz. Bu ayeti kerimeye dayanarak zahireler ne dediler? İşte ikrah buradadır dediler Malikiler ancak öldürmekle tehdit diliyle küfür sözü söylemeyi mubah kabul ederler. Bir organın kesilmesi tehdidinde bulunarak yapılan ikrahı diliyle küfür sözü söylemeyi kabul etmezler bunlar da delili bakın Müseylemetül Kezzab’ın uyguladığı muamelede yaptığı zulümde durum şöyle izah ediliyor Müseylemetül Kezzab kim? Yalancı bir Peygamber bende Peygamberim diyen alçağın biri. Şanlı Peygamber (a.s.v) Hz Muhammed’in ashabından 2 kişiyi yakaladı bu sahte Peygamber Kezzab. Onlardan birisine Muhammed hakkında ne diyorsun? Diye sordu. O da o Allah’ın resulüdür dedi. Peki, benim hakkımda ne dersin? Diye sorunca durumu anlamış olmalı ki ruhsata sarıldı bu zatı muhterem sende böylesin demiş oda onu serbest bırakmıştı. Diğerine aynı şeyleri sordu Muhammed (a.s.v) hakkında ne dersin? Diye sorunca sahabe o şanlı sahabe dedi ki o Allah’ın resulüdür dedi. Müseylemetül Kezzab o alçak sahte Peygamber peki benim hakkımda ne dersin? Diye sorunca ben sağırım duymuyorum dedi o sahabe yani o sahte Peygamberin Peygamberliğini reddetti bu sözlerini 3 defa aynı şekilde tekrar eyledi oda aynı şekilde cevabını tekrarladı ben sağırım, dilsizim, duymuyorum dedi. Yani yalancı Peygamberi tasdik etmedi diliyle de olsa kalbi zaten iman dolu bunun üzerine müselleme onu öldürdü bu durum Hz. Muhammed’e ulaşınca bu haber geldi Peygamberimize şöyle buyurmuştur cihan Peygamberi 1.’si Yüce Allah’ın ruhsatını esas alarak amel etmiştir. Kalbi iman doluydu diliyle Kezzab’ın dediklerini söyledi kurtuldu, 2. İse hakkı açıkça söylemiştir ona ne mutlu buyurmuştur Peygamberimiz o şehit olan içinde. Biri ruhsata biri azimete sarıldı ama azimet daha fazla faziletli. İşte görüyorsunuz yüce İslam hayat dini olduğu için her çareyi ortaya koymuş âlimlerimizde bu delillere dayanarak keşiflerini yapmış hükümlerini açıklamışlardır. Ammar bin Yasir’i kâfirler Muhammed’e sövmesi için zorlamışlar sonra Resulullah’ın yanına geri dönmüş ve Peygamberin (a.s.v) ne haber ey Ammar sorması üzerine haberler kötü ey Allah’ın resulü dedi Ammar biz sana sövmedikçe beni bırakmadılar dedi. Ammar illa Peygambere söveceksin diye zorluyor zalimler putperestler. Kime? Müslümanlara işte Ammar Bin Yasin de bunlardan biri anasını babasını zaten şehit ettiler öldürdüler hem de hunharca. Bunun üzerine Allah’ın resulü ona tekrar işkence yapmaya dönerlerse sen de aynısını söyle onların dediğini yap buyurdu. Bakın kendine küfredilmesine o gariban zarar görmesin diye müsaade ediyor o bir rahmet merhamet Peygamberi işte bu. Her çağda her ortamda Danimarkalılar vardır. İşte Peygambere hakaret eden çağın en alçakları bulunmaktadır. Peygambere dil uzatan her çağın en ağır çağıdır hangi çağda hangi medeniyet ortamında olursa olsun o alçakların en alçağıdır vahşilerin en vahşi melunların en melunu kâfirlerin en kâfiridir. Bütün Peygamberler Allah’ın sevgili kullarıdır. Hz. Muhammed’de en büyük Peygamberidir, bütün Peygamberlerin imamıdır, bütün çağların da Peygamberi, bütün milletlerin Peygamberi. Alçaklar bunu bilmeseler de bu gerçek hakikat böyle. Evet, kıymetliler biz İsalara, Musalara, İbrahimlere ve diğer Peygamberlere toz bile kondurmayız onlar İslam’ın amentüsünün içinde hepsi bulunmaktadır bütün Peygamberler bütün ilahi kitaplar hak olanlar. İslam’ın amentüsünde mevcuttur kimseye toz kondurmayız biz İsa bizim, Musa bizim, ey alçak Muhammed’e küfreden alçak İsa’yı ilahlaştıranlar, Musa’nın yolundan sapanlar, İncili Tevrat’ı tahrif edenler gerçek İncil gerçek teferruatta bizim amentümüzün içinde bütün Peygamberler böyle biz tos kondurmayız bunlara. Adam olmak istiyorsan Kuran-ı Kerimi önce anla o zaman düşün derhal Müslüman ol.

Dakika 1:30:00

Çünkü İslam’ın amentüsü ezeli ve ebedi bütün değerleri içine toplamış yanlışlara almış atmış doğruları toplamış tasdikten geçirmiş. Kuran-ı Kerim hem mümin ve Müheymin. Dikkat et! Kuran-ı Kerim mümin ve Müheymin hem de Musaddik geçmişte ki gerçekleri hem koruyor, himayesi altında tutuyor hem tasdik ediyor, yanlışları alıp atıyor ret ediyor, eskimişleri yeniliyor, eskimez yenileri ortaya koyuyor. Daha ne istiyorsun? Evet, kıymetliler daha birçok kıymetli âlimlerimiz deliller ortaya koymuşlardır. Müşrikler onu yakalamış. Kimi? Ubeyd Radıyallahu anh Hazretlerini Ubeyd’de 5’te büyük kahramanlarımızdan birisidir. Büyük şehitlerimizden birisidir her şehidimiz büyüktür. Seyyidi Şühedalar vardır Hz. Hamza gibi. Mürşitler onu yakalamış Ubeyd Radıyallahu anh. Hazretlerinin rivayet edilen bu kısasıdır. Mekke halkına satmış. Kim satmışlar? Müşrikler satıyorlar müşrikler müşriklere satıyor. Mekke halkı ise ısrarla defalarca ilahlarından hayırlı bir şekilde söz etmesini ve Muhammed’e sövmesini isteyip durmuşlardı. Ancak onun yaptığı müşriklerin ilahlarına sövmek görüyorsunuz putlara sövüyor Hz. Muhammed için (a.s.v) da hayırla yâd etmekten başka bir şey olmadı. Hz. Muhammed’e salatı selam okuyor bu zatı muhterem putlara sövüyor müşriklerin elinde esir bu. Dikkat edin! Onun kâfire onun küfre sapacağından ümitlerini kesmeleri üzerine onu öldürmeye karar vermişlerdir. Onlardan 2 rekât namaz kılmak için müsaade istemiş ölümden korktuğunu zannetmesinler diye namazını oldukça çabuk ve kısa eda etmiş ondan sonrada secde halindeyken ölmek için kendisini yüz üstü bırakmalarını istemiştir. Ancak onlar bu isteğini kabul etmediler bunun üzerine ellerini semaya kaldırarak şöyle dua etmiştir yüce Rabbimize. Allah’ım (c.c) ben burada düşman yüzünden başka bir şey görmüyorum nereye baksam düşmanı görüyorum benden şanlı Peygambere Hz. Muhammed’e benden selam söyle diyor bakın ölüyorken idam edileceği zaman böyle diyor daha sonrada Allah’ım sen bunların sayılarını biliyorsun sen onları darmadağın et onlardan hiç kimseyi bırakma diye dua etti.

Dakika 1:35:00

Arkasından Şu beyitleri okumaya başladı işte iman buna derler hak aşkı buna derler hakkı seven budur işte Muhammed’i seven budur (a.s.v) bunun gibilerdir. Ne dedi beytinde? Aldırış etmem Müslüman olarak öldürülünce diyor yeter ki Müslüman olarak öleyim diyor aldırış etmem Müslüman olarak öldürülünce Allah yolunda ölürken hangi yanım üzerine düştüğüne. Ne tarafıma düşersem düşeyim diyor yeter ki Allah yolunda öleyim diyor gördün mü imanı ey dünya ey Müslümanlar işte bu imanla dünya kurtulur. Dünyaya barış bu imanla gelir adalet bununla gelir bu imanları bir araya getirin birleştirin dünyayı bu imanın emrine verin bu kadronun eline dünya zarardan zulümden kurtulur, sevgi her tarafı kuşatır, barış ilahi adalet hukukun üstünlüğü dünyaya hâkim olur. İşte Peygamber efendimize bu haber ulaştı. Şanlı Peygamber ne dedi? O şehitlerin efendisidir ve cennette benim arkadaşım olacak dedi. Onu asıp öldürdükleri zaman yüzü kıbleye doğru döndü. Resulullah onun hakkında şöyle buyurdu; O şehitlerin efendisidir ve cennette benim arkadaşım olacaktır. İşte kıymetli efendiler; şehitlerin efendisi Hz. Hamza gibi şehitlerin efendisi var ama bak başka efendilerde var çünkü şehitlerin hepsi efendidir dereceleri farklıdır hepsi efendidir cennetin efendileridirler. Onun için kıymetliler işte canını seve, seve Allah’ın yoluna veren kahramanlar bunlar Cenabı Hak bunlardan razı. Protokol da kimler var? Peygamberler, Sıddıklar, şehitler, Salihler var. Bu 4 sınıfla beraber olmaya bak aklını başına al bu 4’den sakın ayrılma, Hz. Muhammed’e tabi olan şeriatına o zaman ya sıdıklardan, ya şehitlerden, ya Salihlerden olursun. Allah’ın huzuruna yüzün ak olarak çıkmak istiyorsan Hz. Muhammed’e tabi ol onun şeriatını bir, bir ameli Salih olarak yerine getir. Tam iman ile de imanın kalben tasdik dilinle ikrarda bulun. İşte o zaman bu 4 sınıftan biriyle olmak için çırpın. Muhammed’e tabi olmadan Allah’ın ne rahmetine, ne merhametine, ne sevgisine ulaşamazsın. Çünkü Muhammed’e indirilen İslam’ı tümünü Allah ne yaptı inzal eyledi Muhammed’e görevi Allah verdi aklına başına al bizden söylemesi biz feryat ediyoruz. Ama ne yapalım aczimiz belli cehrimiz ortada gafletimiz ortada tebliğ inşat kendi nefsimizi kuşatarak insanlara faydalı olmaktan başka hakkı tebliğden başka görüyorsunuz yapacağımız bir şey yok ki en büyük Cihat’ı kebir hakkı dünyaya tebliğdir.

Dakika 1:40:29

Evet, Cenabı Hak hakkı cihana tebliğ eden ve insanlığın hidayetine vesile olan kullarından eylesin. Kıymetli izleyenler; ikrah ile dersimiz devam ediyor konumuz. Yine ikrah kanı malı ve ırzı malın telef edilmesinde tam ikrahtan maksat ise malın yakılması bu Şafi Hanbeli ve yine bu kıymetli âlimlerimizin Hanefiler başta olmak üzere Hanbelilerinde görüşü bu ikrah konusunda zarar vermekte yoktur. Zarara başka bir zararla karşılık vermek de olamaz bunu da Peygamberimiz buyurdu yine mubah olmayan ve ruhsatta verilmeyen haram ve hissi tasarruflar konusunda da hak ile olması hali müstesna. Allah’ın haram kıldığı canı öldürmeyiniz Ayeti Kerimesinde buyrulduğu gibi mümin erkeklere ve mümin kadınlara işlemedikleri şeyleri isnat ile eziyet edenler muhakkak ki onlar apaçık bir yalan ve bir günah yüklenmişlerdir. Buda bir Ayeti Kerime Ahzap suresi 58 önceki ayette Enam Suresi 151. Ayeti Kerime idi. Anne ve babaya az veya daha fazla vurmakta buna örnek olarak ortaya konmuştur. İkrah yoluyla buda mubah olmaz çünkü haramdır biri sana zorlasa da babana vur diye sakın vurma onlara öf bile deme ve onları azarlama çünkü bunları yüce Allah buyuruyor. İsra Suresi 123. Ayeti Kerime. Zinada böyledir zinanın haram olması aklen de sabittir zinaya yaklaşmayınız çünkü o bir hayasızlık ve yol olarak en kötü ve çok çirkin olandır.  Şöyle bir baktığımız zaman özünde özüne doğru küfür sözü söylemek ruhsatı bulunmakla birlikte kâfir olmak öldürmek ve zina hiçbir halde mubah değildir yani zorlama karşısında bile bunları yapamazsın dediler ulema işin özünü buraya bağladılar. Sözle ruhsat var ama öbürlerine ruhsat yok. Yine şarap konusunda da ikrah tam bir ikrah ise zorlama altında içki içmesi mubahtır dediler oda tam bir mülci ikrah varsa ve buna had vurulmaz dediler çünkü ikrah altında olduğu için yani tam bir zorlama altında eksik bir ikrah olursa kıymetli Hanefi uleması eksik ikrahlarda had Vâcib olur dediler.

Dakika 1:45:16

Cumhur ise bu konuda eksik bir ikrah sonucu içki içmiş bir kimseye de had vacip olmaz dediler. Allah ümmetimin hata, unutma ve zorlamaları karşısında yaptıklarını affetmiştir buyuruyor Peygamberimiz buraya istinaden. Hırsızlık yapmak üzere ikrah, ikrah tam olduğu zaman yine had uygulanmaz dediler. Hadler şüphelerle bertaraf olur mu? Olur dediler. Hanefi uleması günahta kalkmaz had de kalkmaz dediler. Evet, ikrah ne zaman ikrah eksik olursa tam ikrah olmazsa dediler. Şafiler sarhoş kişinin iradesiyle yaptığı tasarruflar mutlak olarak geçerlidir dediler. Hanefiler iradesiyle yapmış olduğu tasarrufların onlarda geçerli olacağını zaten daha önce ileri sürmüşlerdi. Malikiler ikrarlar ve akitler müstesna geçerli olduğunu söylemişlerdir işte her açıdan güzel keşifler yapıldığını görüyoruz ortaya zengin bir çalışma ve ilim ortaya çıkmaktadır rahmet yaygınlaşmaktadır işler daha da kolaylaşmaktadır yüce İslam tam selamet ve kolaylıklar dinidir. Evet, kıymetliler Cumhura göre ise günahta fakihlerin Cumhuru tam ikrah karşısında günahta yoktur, had da yoktur dediler. Küfür üzerine ikrah tam olduğu zaman irtidat hükmü verilmez ve kadında ikrah altında kalıp küfür sözü söyleyen kimseden bain yani boşanmış olmaz bunda da ittifak vardır dediler. İkrah eksik olursa küfür sözünü telaffuz edecek olursa Zahireler, Hanbelî ve Şafilere göre ikrah altındaki kişi mürtet olmaz zorlananlar müstesna olmak üzere. Kim imanından sonra Allah’ı inkâr ederse diyen Ayeti Kerimeye istinaden Malikiler Hanefiler başta Hanefiler olmak üzere Malikilerde eksik bir ikrah ile zorlanan kimse kâfir olduğuna hükmedilir mürtet olur dediler. Yani yarım yamalak bir ikrahla kişi küfür kelimesi kullanamaz kullanırsa kâfir olur dediler yani mürtet olur dediler. Kim? Hanefiler ve Malikiler. Haça karşı namaz kılmak, puta secde etmek üzere yapılan ikrah hakkında da aynı görüşleri ileri sürüldüğünü görüyoruz. Yine Hanefiler Malikiler burada ikrah eksik olarak haça karşı namaz kılarsa puta secde ederse kâfir olur mürtet olur dediler öbürleri ise burada onu tam bir zorlama altında kabul ettiler.

Dakika 1:50:04

İkrahın kalp ile alakası yoktur hak dinin yükseltilmesi ise vacip olan bir şeydir İslam üstün gelir fakat ona üstün gelinmez. Bunları kim buyuruyor? Hz. Muhammed buyuruyor. Yine ulemanın pek çoğunluğu ne dediler? İslam’a girmek için zorlanması caiz olan kişi harbi olan kişidir dediler. Hanefiler ise zimmî ve müstemen kendisine eman verilmiş kişide İslam’a girmek için ikrah edilmeleri caizdir dediler. Fakat Cumhur bu görüşe muhalefet ettiğini görmekteyiz zimmî konusunda tercihe şayan olan Cumhurun görüşüdür diyenler olmuştur. Harbi olan kimse de İslam’a girmek için ikrah edilmez yine görüşünü ileri sürenlerde olmuştur dinde ikrah yoktur diyen Ayeti Kerimeye göre istinat etmişler. Nas nedir? Kuran-ı Kerim de kerim ayetler ve hadis-i şerifler ve icma, sünnet bunlar bir defa İslam’ın şeri delilleri aslını teşkil eder bunlarda olmadığı zaman işte müçtehitlerimiz kıyas yaparlar içtihat ederler kıyası 4. delildir fakihlerin kıyası fakih herkes fakih olamaz.

Dakika 1:55:12

İslam’da fakih olmak, müçtehit olmak ve müçtehitlerin bir arya gelerek içtihatta bulunmaları icmayı ümmeti oluşturmaları her müçtehit içtihat eder ama müçtehit olmalı, hâkim olmalı. Nas karşısına içtihat Allah’ın emri karşında reyde kıyas ile ısrar eder. Kimdir biliyor musunuz? Malum ki merhum iblisin hali budur nas karşısında içtihat eden, nassı dışlayan, Allah’ın emri karşısında Allah’ın emrini tanımayan, yani Kuranı Kerimi, ayetini, icmayı tanımayan, kendi reyiyle ve kendi kıyasıyla isyan eden, melun iblisle başlamıştır bu iş iblisin hali olduğu malumdur onun için Müslüman 1. Derecede.

Dakika 1:56:35

(Visited 41 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}