AmeldeFıkhı 133-01

133- Amelde Fıkhı Ekber Ders 133

AMELDE FIKHI EKBER DERS 133

 

Bu da İslam’ın kendisi.  Evet, yine kıymetli âlimlerimiz Hz. Ali’den gelen haberi sizlere söyledikten sonra Hazreti Ali’nin durumunu da bildirdikten sonra Malikiler ve Şafiiler kesilir ve tazir cezası verilir.  Şanlı Peygamber (S.A.V.)  hırsız hakkında şöyle buyurdu: Eğer çalarsa sağ elini,  tekrar çalarsa sol ayağını,  yine çalarsa sol elini, tekrar çalarsa sağ ayağı kesilir.  İşte görüyorsunuz, haberler değişik şartlara göre değişik haberler ortaya konduğunu görüyoruz.  Hırsıza göre, hırsızın durumuna göre işlerin değiştiğini görüyoruz, hükümlerin ona göre verildiğini görüyoruz.  İçtihatlarında ona göre,  hükümlerinde ona göre, bu mezhep âlimlerinin de ona göre bunları keşfettiklerini görüyoruz.  Yani birinin delili var da diğerinin delili yok mu onun da var.  Dört mezhebin hak mezhebi olması buradan geliyor.  Hepsi Kuran’ı Kerim ve sünnete dayanıyor.  Şartlar farklı olduğu için farklı hükümler getiriliyor.  Bu mükemmel mi mükemmeldir kıymetliler,  mükemmel mi mükemmeldir. Başta bu dört mezhep mükemmel hizmet vermiş bu dünyaya ve vermekte ve Dünyaya önderlik etmekte devam ediyor.  Çünkü temel sağlam, her şeyi sağlam.  Evet, sahih bir hadisi şerif sabit olmadığına göre Hanefi ve Hanbelilerin görüşüyle hüküm verilmesinde bir beis yoktur diye de görüşünü açıklayanlar olmuştur.  Tamam, dosdoğru, o da doğrudur. Neden?  Çünkü hadis-i şeriflerde derece, derece, hadisi şeriflerin Mütevatır olmayan durumları ayrı, Mütevatır olan durumları ayrı. Ona göre de zaten ulema ona göre hükümler vermişler.  Şimdi böyle verilmesi de rahmetin yaygınlığını ve zenginliği ortaya koyuyor,  bütün işler kolaylaşıyor, merhamet üstüne merhamet yağıyor, adalet de gerçekleşiyor.  Bu ihtilaflar tamamen rahmettir ama ilmi olmayan tekrar söylüyorum ilimden nasip almayanlar bu ihtilafların rahmet olduğunu bilmiyor,  öğrenememişler.  Bilmedikleri şeye de ne yapıyorlar, yine zırh cahillikleriyle karşı çıkıyorlar mezhep düşmanlığı yapıyorlar.  Bilmiyorum deseler de yeterdi kıymetliler.  Çünkü öyle hikmetler var ki insanların buna gerçek âlimlerden başka kavrayamayacak insan kitleleri var dünyada bu ilimleri.  Birisine bir haber sağlam yoldan ulaşıyor,  diğerine haber ulaşmamış. Kendine haber ulaşmayanın içtihadı farklı,  öbürünün ki farklı olacaktır.  Harun El Reşit mesela Malik Hazretleri’ne diyor ki senin bu hadis kitabını bütün dünyanın her tarafını mecbur edelim,  onunla amel etsin herkes. Bak zorlayınca,  bak İmamı Malik ne büyük âlim ne diyor halifeye.  Aman efendim öyle şey mi olur diyor. Bana ulaşmayan ne kadar hadisi şerifler var, sahabe dünyaya dağıldı diyor.  Her sahabe hadis yüklü diyor. Onlar o hadisleri gittikleri yerlere götürdüler,  şimdi oralarda hadisi şerifler komple tedvin edildi,  ediliyor.  Bunlar yarın da büyük zenginlikle bize  geri dönecek diyor.

 

Dakika 5:11

 

Bak halifenin tutucu baskıcı fikrine aydın ve münevver bir cevapla karşı çıkarak halifeyi yanlıştan kurtarıyor.  İşte bütün âlimlerimizin ufku geniştir.  Yalnız içinde ehli bidat kafasıyla yetişmişler var. Bidat dolu kafaları doğuyu batıyı taklit eden mukallitler var,  bunlara karşı dikkat edin.  Evet, kıymetliler,  bu hadisi şerifler hakkında hadislerin dereceleri farklı olduğu için bu hadisler sahih değildir diye bir durum yok.  Hadisler değişik ortamlarda söylenmiş. Mademki sahih değil, niye kaynaklarını alıyorsun?  O zaman şu hadisi aldım ama sahih değil,  al veya alma.  Onun için dikkatli konuşulması da gerekiyor sahih hadisler senetleri farklıdır,  güçlü senetleri olan hadis şerifler vardır,  o zayıf olan senetli hadisi şerifler vardır.  O zayıf olan sana zayıf gelmiştir,  sen ulaşamamışsın onun senedine.  Öbürüne ulaşmış o, dikkat et buraları da incele.  İncelemeden sakın bir kanaatte bulunma.  Yine elle yapılan bir tecavüz sebebiyle diyet olarak 500 dinar takdir edilmesi.  Yani şeriattaki diyetin yarısı kadar,  en büyük maslahat ve hikmetlerdendir. Bir el kesmenin cezası da 500 dinardır.  Yani bir adam haksız yere birinin elini kesti. Bu da diyet olarak 500 dinar ödemesi gerekir.  Bu takriben 50 devenin fiyatı karşılığıdır.  Herkes yani yüce İslam haksız yere bir el kesmenin de yani bunun da cezası ensesinde bekliyor adalet kılıcıyla.  Ele yapılan tecavüzün diyetini 500 dinar olarak tespit etmiştir.  İşte kıymetli âlimlerimizin keşifleri, her konuda keşfetmişler.  Yine kıymetli âlimlerimizin büyük bir çoğunluğu ne kadarı kesilir, bu da bilekten itibarendir demişler. Bilek ekleminden elinin kesilmesini emretmiştir, bazı âlimlerimiz ise sadece parmakların kesileceğini söylemişlerdir.  Yani burada da bir ihtilafın rahmet olduğunu görüyoruz her konuda olduğu gibi.  Ayağın kesileceği iyi kısım ise çoğunluğa göre ulemanın ayak ekleminden itibarendir demişler.  Hazreti Ömer (r.a.) bir hırsızın ayağını ekleminden kesilmiştir diye rivayet bulunmaktadır. Bu rivayet İbnü’l Münzir’ in rivayeti olduğunu görmekteyiz.  Yine Hazreti Ali’den gelen haber de (R.A.)  sadece ayağın küçük parmağının kesileceği üzerine basabilmesi için topuk kısmının bırakılacağını rivayet etmiştir.  Bak burada da bir rahmetin yaygınlığını ihtilafın rahmete dönüştüğünü görüyoruz.

 

Dakika 10:17

 

İmamı Ebu Sevir’de bu görüşü ileri sürmüştür.  Şimdi bu Sevir denilen kişi de kıymetli bir âlimimizdir. Uygulama olarak meşhur ve racih olan elin bilek ekleminden,  ayağında bilekten kesileceği,  buradaki içtihatta ki farklılıkların hırsızın özelliklerinde görebilirsiniz. Gerçek hâkim hükmünü verirken, bunları incelerken bu içtihatları göz önünde tutarak zengin bir rahmetin içinde güzel bir adaletin uygulanma şansını,  fırsatını bu âlimler dünyaya ne yapmışlar,  cevher dolu tepsilerle dünyaya bu ilmi takdim etmişlerdir.  Yalnız hâkimi iyi yetiştirin,  gerçek hâkim yetiştirin.  İki dünya adaleti daima ayakta kalsın.  Adalet gereği gibi uygulansın. Sünnet olan kesilen organın bir süre hırsızın boynuna asılmasıdır. Bu da âleme ibret olsun da bir daha kimse hırsızlık yapmasın diye burada da bir caydırıcı hikmet bulunmaktadır.  Bir hırsızdan binlerce,  milyonlarca insan ibret alırsa onların da hayatı bu şekil kurtulur.  Hem hırsızlar kurtulur hem de hırsızlıktan,  o suçtan insanlar hem de hırsızların şerrinden toplum kurtulur. Yani İslam’ın adalet anlayışı hikmet anlayışı dürüm dürümdür.  Çok yönlü faydalar dolup taşmaktadır.  Kesik elim boynunu asılmasını emretti diyor. Kim? Peygamber efendimiz.  Kesilen yer dağlanır.  Tabii o gün öyleydi bugün de gereken tıbbi müdahale yapılır ve bu fazla zarar görmemesi için tıbben elden gelen de yapılır.  Onu götürün,  Peygamber Efendimiz buyuruyor:  elini kesip dağlayın,  sonra bana getirin.  Adam tekrar Şanlı Peygambere getirildiğinde Allah’a tövbe et dedi, adam da Allah’a tövbe ettim dedi. Bunun üzerine Şanlı Peygamber Allah’u Teâlâ tövbeni kabul etsin buyurdu.  Görüyorsunuz, buradaki adaletin içeriği tövbe istiğfar dolu. Peygamber Efendimiz de açıkça tövbe ettirdi hırsıza,  o da tövbe ettim dedi.  Allah senin tövbeni kabul etsin dedi.  Bakın şu duaya bak Peygamber duasını aldı.  Burada adalettir,  merhamettir.  Burayı da doğru anlamak lazım.  Adalet yapmazsanız, suçluyu ve suçu beslerseniz, burada suçu olmayan insanlara acımasızca kötülük etmiş olursunuz.  Hırsızı korumuş olursunuz ve hırsız da o suçtan kurtulmamış olur, tövbe etmemiş olur, Dünya’sı da berbat,  öbür âlemi de berbat olacaktır.  Yani siz İslam adaletini iyi anlayın.  Merhamet kaynıyor ve suçtan insanları kurtarıyor,  bir de suçlunun şerrinden toplumları kurtarıyor.

 

Dakika 15:16

 

Evet, dağlama hasın denilen şey ki zeytinyağı iyice kaynatılıp kesilen kısım ona sokulmak suretiyle yapılır.  Böylece damarlar dağlanmış,  kan kesilmiş olur.  Görüyorsunuz, 14 asır önce bu uygulama yapılmış ve netice alınmış.  Ama şu duayı biz yaparız:  Yüce Allah kimseyi hiçbir mümin kardeşimizi bu duruma düşürmesin.  Hiç kimsenin de imansız olmasını biz istemeyiz.  Bütün dünyayı canı gönülden İmana, İslam’a çağırıyoruz.  Beraber cennete girelim diye. Hiçbir kimsenin cehenneme gitmesi bizi mutlu etmez ki, sevinmeyiz.  Bizim küfre rızamız yok ki. Hiç kimsenin kâfir olmasını istemeyiz. Çırpıntımız ne?  Herkes iman etsin,  ameli salih’e gelsin ve cennete girsin. Çırpıntımız bu.  Yüce Allah kanun ve kuralları, emirleri ortaya koymuş, teklifini yüce İslam’ı bütün insanlığa teklif etmiş. İşte size İslam hepiniz Müslüman olun diyor İnşallah.  Aha Peygamber, aha kitap diyor.  Sen sırtını dön,  kulağını tıka,  gözünü yum. Duymamazlıktan geliyor bir taraf, bir tarafta eline kılıcı almış Peygamberi öldürmeye,  Kuran’ı yok etmeye,  Müslüman’ı yok etmeye çalışıyor.  Şimdi sen bu zihniyete karşı elin kolun bağlı mı duracaksın,  gerekeni yapacaksın, haddini bildireceksiniz,  adalet her yerde lazım. Evet, kıymetliler görüyorsunuz dağlama işi zeytinyağı iyice kaynatılıp kesilen kısım ona sokulmak suretiyle yapılır.  Damarlar dağlanmış, kan kesilmiş olur.  İşte burada da yüce İslam’ın burada mükemmel tıbbi 14 asır öncesinden bugün tıpta başka imkânlar vardır damarlar dikilir.  Ona göre de gereken yapılır ve hatta tekrar kesilen şey oraya tekrar dikilebilir. Bu imkânlar da var.  Evet, çünkü kesilen kısım adamın eline verilip boynuna asılıp gönderiliyor.  Bir daha da yapmada denilir ki zaten o adalet onu diyor, bir daha yapma. Tövbe istiğfar et,  kendini ıslah et.  Allah’ın emirlerine karşı gelme. Kul hakkı yeme. Bunlara af yok, bunlar ya tazmin edilir ya da cezası çekilir.  Bunun bir dünyası var,  mezarı var mahşeri var.  Dünyevi cezalar var bir de uhrevi cezalar var. Adamın imanı yoksa sen bu dünyada ne yaparsa yapsın cehennemden bunu çıkaramazsın.  Ne yaparsan yap imanı olmayan cehennemden çıkarma şansın yok. Günahkarlar bir gün çıkar,  cehennemden İmanı var da günahı da var, çünkü günahsız insan olmaz, onlar bir gün çıkar günahlarda derece, derece kat, kat . Azı var çoğu var, küçüğü var büyüğü var,  tövbe edileni var edilmeyenler var,  var da var.  Günahkâr bir gün çıkar veya girmez affa uğrar  ama İmansıza ne af var ne cehennem den çıkmak var.

 

Dakika 20:23

 

Ona ebedi cennette yok. Aç Kuran’ı baştan sona bak,  Ehlisünnetin görüşüne bak, ehli bidatin bu konuda görüşlerine hiç itibar etme, bunu da sana hatırlatıyorum sık, sık. Yine hırsızlık haddinin sıfatı konusunda hırsızlık haddi Allah’u Teâlâ’nın halis bir hakkıdır.  Yani burada ulema hırsızlık diyor onun haddi tam Allah hakkıdır diyor. Yani bu adalet Allah’ın hakkı olduğu için yerine gelecek adalet uygulanacaktır.  Burada dikkat et!  Hırsız Allah hakkı onun haddi Allah hakkı olduğu için gerçek hırsızlara hüküm uygulanmalıdır, had uygulanmalıdır çünkü Allah hakkıdır. Neden Allah hakkıdır,  kamu ile ilgilidir de ondan. Kamu hakkı Allah hakkıdır.  Buna da dikkat et. Af,  sulh ve İbra edilmek ihtimali yoktur.  Yani had cezalarında hırsızlık da bunlardandır buna af yoktur,  sulh yoktur ibra da yoktur.  Hâkim mesela bu konuda af için yetkisi yoktur, hâkim sadece had cezasını uygular adaleti sağlar,  hâkimin görevi bu.  Devlet de böyledir, devlet adaleti sağlar.  Allah haklarında devlet affedemez.  Sulh bu konuda sulh da yoktur,  bu konuda İbra da yoktur. O zaman herkes kendi hatırına, hatırlı insanları,  torpilli insanları getir bunların bir kısmını affet, bir kısmını sulh et, bir kısmını ibra et, ötekilerine de cezayı uygula. Öteki garibanlara, öyle dava yok. Allah hakları böyle kıymetliler. Bu konuda hüküm verildikten sonra hırsızı affetse,  mesela adam malı çalınan adam esas orada bu konuyla ilgisi olan kişi o, malı çalınan şahıs mesela hırsızı affetse, bu benim malımı çaldı ama ben affediyorum dese onun bu affı nedir, batıldır. Dikkat et onun affı da geçerli değil. Niye?  O sadece şahsı ile ilgili bir şey söyleyebiliyor ama hırsızlık kamuya göre, kamunun güvenliğine göre ve Allah hakkını çiğnemek olduğu için şahıslar sadece hırsıza ne yapar, kendi şahsi hakkını yani ne kadar malı çalınmış ona feda edebilir o ayrı ama Allah hakkını kul affedemez.  Allah hakkı ile ilgili suçun had cezasını da kimse affedemez. Buraları herkes doğru anlasın. Ama şimdi ilahi hadler uygulanmadığı için had cezaları veyahut da kısmen uygulandığı için tam uygulanmadığı için işte görüyorsunuz dünyada hırsızlığın,  haydutluğun, soygunun haddi hesabı yok.  Yani her dalda,  her kurumun içinde neler çıkıyor.

 

Dakika 25:02

 

Neden? Adalet tam uygulanmadığından. Adaleti uygulayın. Adalet uygulandığı,  tam uygulandığı zaman dahi bu ne yapar? Bu en aza iner. Yine tek tük suç bulunur ama adaletin olmadığı zaman suçlar üretilir,  yaygın hale gelir.  O zaman toplumda huzur kalmaz ki.  Şu anda dünyaya bakın,  bugün bir devlet adamının etrafında korumacılar neredeyse etten duvar örmüş.  Bu korumaların içinde etten duvar örenlerin için de aynı suçu işleyecek kişiler varsa seni şimdi bu tedbirin tedbir,  çaren çare midir?  Generalleri şöyle dizdin bir yere,  hepsi general,  milli savunmanın başrolündeki kişiler.  Bunların içinde aynı suç işleyecek kişiler olduğu zaman oradaki generallerin can güvenliği var mıdır?  İnsanları ruhları ile kalpleriyle iyi yetiştir,  bir de adaleti iyi sağla. Bu böyle gitmez,  işte gitmiyor. Görüyorsunuz, dünyada neler oluyor, neler oluyor…  Ey dünya, insanlık âlemine sesleniyorum. İnsanı yetiştiriniz doğru yetiştiriniz insanı. Buna iman İlim irfan veriniz öncelikle,  zorlamayın kimseyi doğruları öğretin. Zaten İnsanoğlu doğruya âşıktır,  bulunca alır. Sen ona doğruyu ver, doğru nedir?  Yaratanın doğrularını yarattığından esirgemeyin.  Önce yaratan Kuran’ı Kerim’i, Hz Muhammed’i ve Muhammed’e indirdiği yüce değerleri dünyaya veriniz.  Bunu böyle söylemediğiniz zaman insanlığa iyilik etmiş olmuyorsunuz.  Kavuk sallamış oluyorsunuz, doğruyu söylemiyorsunuz.  Dünyaya bakıyorsunuz, her birisi bir faaliyet raporu hazırlamış,  karanlık güçlerle işbirliği,  kimisi bilmem doğuda kimisi batıda, kimisi şimal kimisi cenupta kimisi illegal kimi legal örgütlerle işbirliği,  bunlar dünyanın karına mı?  İnsana insanlığı öğretiniz. Gizli localardan kararlar al, dünyaya bilmem neler uygula.  Birilerinin çıkarına,  öbürlerinin çıkarı ne olacak? Onlar insan değil mi? Onlar Allah’ın kulu değil mi senin kadar?  Yapmayın bu dünyaya bu kötülükleri yapmayın. Azrail ensenizde duruyor vallahi de billahi de ensenizde duruyor Azrail’in orduları.  Alıp götürecek, mezara tıkacak,  oradan da cehenneme zincire vurarak götürüp atacak.  Yapmayın bu insanlar bu kötülükleri.  Yüce İslam A’dan Z’ye barış ve adalet, sevgi ve merhamet. Niye bu insanlardan bu İslam’ı esirgiyorsunuz? İnsanlara yazık etmiyor musunuz?  Ben diyor adam falanın yolundayım.  O falanın yolunu gel Kuran-ı Kerim’den öğren, Kuran-ı Kerim’in amentüsüne bir bak. Ezelden ebede bütün değerler Kuran-ı Kerim’in, İslam’ın amentüsünde var. Bizim amentümüz de İsa var Musa var Meryem var ve diğer bütün Peygamberler var.  Bütün ilahi kitaplar var. Bizim amentümüz de yok şu yok,  Ne?  Kuran’ı Kerim’in reddettiği Allah’ın Peygamberin reddettiği,  batıl adına uydurma, safsata, adına,  hurafe ve bit tat adına,  ne varsa bunlar İslâm’ın amentüsün de yok bunlar.

 

Dakika 30:03

 

Yanlışımı koyalım Amentünün içine yoksa doğrularla dolu bir amentüyü dünyadan esirgiyorsunuz siz.  Bu dünyayı kucaklayan Amentü bu işte.  Evrensel ruh ve iman burada.  Evrensel bütün kalpleri kucaklayan kalp ve onun imanı burada.  İnsanlardan bunu esirgemeyin.  En büyük cihat yüce İslam’ı doğru anlatmaktır, cihadı kebir bu,  aç Kuran-ı Kerim’e bak.  Bu dediklerim hakkında ayet bulamazsan gel yanıma.  Yerinde Kuran-ı Kerimi zaten baştan sona dünyaya verdik biz.  Onun için böyle geçiştiriyorum bunu ben,  verdiğim için.  Şimdi de bak başka İslam’ın amelde fıkhı ekberin keşif notlarını veriyoruz ki İslam adaletini dünya tanısın. Başta Müslümanlar iyi öğrensin.  Ey Müslüman bu dinini iyice öğren,  kadını erkeği,  kızı oğlu Yüce İslam A’dan, Z’ye iyi öğrensin. Dünyaya ışık tutun,  kendinizi kurtarın,  dünyanın kurtuluşu için çalışın.  Bu Allah’ın rahmetinin yaygınlığı,  merhametinin yaygınlığı,  adaletinin tamamen yaygınlığıdır, sevginin kuşatmasıdır,  merhametin kuşatmasıdır.  İslam’da bütün güzellikler adına hepsi İslam’da mevcuttur. Yüce Allah ne buyuruyor,  ben bu İslam’ı tastamam tamamladım diyor.  Allah bir şeyi tamamladım diyorsa bunda eksik kusur olmaz. Eksik kusur insanoğlunda,  bu dini İslam’ı bilmeyenler de.  Müslüman adam ama ‘’Rabbiyesir’i’’  bilmiyor,  ‘’Sübhaneke’yi’’ bilmiyor,  bir imam ‘’Fatiha’yı’’ açıklamadan emekli oluyor, böyle Müslümanlık,  böyle ilim, irfan olur mu? Birisi meal yazmış, meali bile doğru okuyamıyor,  meali okuyor içini anlamıyor.  Bu cehaletten İslam âlemini de kurtarın,  İslam dini İlim irfan dini.  Bilenleri öne geçirin, bilenlerle hareket edin.  İşte müçtehit âlimlerimizin de kıymetini bilin.  Hak mezheplerinin kıymetini bilin. Bütün ilimlerin irfanların,  bilim adamlarının kıymetini bilin.  Bilimden bahsediyoruz bilimden,  sahte Prof’tan bahsetmiyoruz, gerçek bilim adamından bahsediyoruz. Gerçek filof, gerçek Prof. lazım,  etiket sahibi değil.  O etiketin altını dolduranlar lazım bize,  biz bundan bahsediyoruz,  dünya bunlardan faydalandı faydalanacaktır.  Birinin ak dediğine diğeri kara diyor. Birisi Allah var diyor birisi yok diyor.  Bunlardan filof, Prof. olur mu?  Bunlar Dünyanın baş belası.  Bütün dünya varsa güneş yok diye,  bak Güneş Dünya’yı aydınlatıyor,  senin yok demenle Allah yok olur mu? Birisi çıkmış diyor insanlar maymundan meydana geldi diyor.  E Kuran’ı Kerim bütün Peygamberlerde diyor babamız Âdem annemiz Havva diyor.  Âdem yoktan yaratıldı Havva ‘da onun bünyesinden yaratıldı diyor.  Şimdi biri çıkmış maymundan şundan bundan, öteki tek hücreli tohumdan diyor,  diğeri başka bir şeyi söylüyor.  Bu bilimsel araştırmalar kesinlik kazanmadan milletin beynini bulandırmak için bilim kesinlik kazanırsa bilimdir ve gerçekle bağdaşmayan, insanların beynini karıştıran,  cahil cühela gençleri sapıtan,  bilgileri bilgi diye insanlara öğretmeyin,  doğru hak bilgileri öğretin. İnsanların tefekkür,  tezekkür,  fikir yürütmesi,  eşya üzerinde aklının yürütülmesi,  tefekkür üzerinde telakki edilmesi zaten bu insan fıtratına Allah bunu koymuş, İslam bunu A’dan, Z’ye destekliyor.

 

Dakika 35:24

 

Ama yanlışları milletin beynine,  önüne getirip de dayatmayın. Yenmeyen zehirli yemekleri getirip millete yediriyorsunuz, ondan sonra hastaneleri dolduruyorsunuz.  Ondan sonra sahte doktor çağırıyorsunuz.  Dünyayı ehil ellere verin,  bütün dünyayı, bütün insanları.  Tüm insanlık Allah’ın kulları bunlar, Âdem’in Havva’nın çocukları. Bunlar biz hepimiz bizim hepimizin atası anası bir, Rabbimiz yaratan bir Peygamberimiz evrensel Rahmet Peygamberi.  Ondan önceki Peygamberler de bütün hepsi amentünün içinde var. Daha ne istiyorsun sen bu Müslümandan bu İslam dininden?  Bizde bakın nasıl kucaklama var.  Hep bölme parçalama sen de. İsa’yı, Musa’yı, Ali’yi, Veli’yi yanlış tanıtıyorsun millete.  İşte bu hak yoldan sapınca dünyaya bozuk inançlar, batıl uydurma, inanç grupları çıktı ortaya. Ama insanlara yazık etmiyor musunuz? Kendinize de yazık insanlara da yazık ediyorsunuz.  Bütün Peygamberlerin yolu bir,  hepsi İslam’da görevli Peygamber. Bütün Peygamberler Müslüman. Sen milleti başka birini uyduruyorsun, başka bir uydurukça şeyi çıkarıyorsun ortaya Ali, Veli adına, ondan sonra milleti sapıtmışsın.  Bak dünyada insanlar nasıl bölünmüş parçalanmış,  devam ediyor bölünüp parçalanmalar.  Bu bölünüp parçalanmalardan rant sağlayan fayda sağlayan zihniyettir.  Bunlara prim verme.  Gel Allah’ın Birliği’nde hepimiz birleşelim ve bütün Peygamberlerin amentüsünde birleşelim,  bütün Peygamberlerin ve Şanlı Kur’an bütün geçmişin, geleceğin,  değerleri içinde toplanmış gel orada birleşelim. Muhammed’in imanı ile İsa’nın imanı aynı, gel burada birleşelim. Musa’nın, İsa’nın,  Muhammed’in ve İbrahim’in ve diğer Peygamberlerin iman amentüsü aynı, gel burada birleşelim.  Birleşecek yer bura,  diyalog yeri bura. Yanlışla doğru diyalog kuramaz.  Biri yanlışından vazgeçecek. Doğru da bulaşacak ki diyalog olsun.  Diyalogculuk, eğer doğruyu söylemeden bir araya geliyorsa diyalogculuk, zehirlen balı karıştırmaktır bu yenmez. Ben onu da söyleyeyim, yanlışla doğru yan yana getirdiğin zaman yanlış yanlışından vazgeçecek sen de ona doğruyu söyleyeceksin,  Allah bir diyeceksin,  Muhammed hak Peygamber, İsa Allah’ın kulu ve Peygamber’i, Meryem’in oğlu Allah’ın oğlu değil diyeceksin,  bu doğruyu söyle.  Üzeyir Allah’ın oğlu değil diyeceksin o da Allah’ın kulu ve bir Nebi’si diyeceksin doğruyu söyleyeceksin.  Musa’nın doğru Tevrat’ında ne varsa Kuranı Kerim tasdik ediyor, yanlışları reddediyor,  eski yeniliyor. Musa hakkında da doğruyu söyleyeceksin. Çünkü doğruların bulunduğu merkez Kuran-ı Kerim ve Hazreti Muhammed (S.A.V).

 

Dakika 40:00

 

Peygamberlerin amentüsü bir,  şeriatları da Allah kendisi yeniliyor zaten.  Son şeriatta Muhammed’in şeriatı.  Niye insanları bölüyorsun ki sucu diye bucu diye? Tekrar söylüyorum biz Allah’ın kullarıyız,  Âdem’in çocuklarıyız, Havva’nın çocuklarıyız.  Hepimiz. Birbirimize iyilik edelim iyilik, doğruyu söyleyelim.  Yağcılık, rantiyecilik,  gerçekleri gizlemek,  takiyyeler de bulunmak, ikiyüzlü davranmak, insan vasıflarını aykırı bunlar. Çırpıntımız mezara inmeden dünyaya doğruyu söyleyelim de mezara mahşere gelince,  Ya Rabbi senin verdiğin güçle,  kuvvetle, imkânlarla, aczimizle işte bu kadar çırpındık, yine senin lütfun ile yaptık, kudret,  kuvvet hep sendendi, yine senden deme hakkımız olsun azıcık şöyle.  Yoksa hepimiz mezara yaklaştık,  uzak kimse yok ki.  Evet, kıymetliler hadler de sulh yapılması bâtıldır dediler.  Dikkat edin, bunlar kıymetli fıkıh kitaplarımızda kıymetli kaynaklarımız da bulursunuz bunları. Bunlardan birisi de Kavaidü’l Fıkhiyye olduğunu,  yine çok kıymetli pek çok fıkıh eserlerimizin olduğunu,  kütüphanelerin dolup taştığını iyi bilmemiz gerekiyor.  Yine had cezası affetmek caiz olmadığı gibi şefaat ve aracılık yapılması da katiyen caiz değildir.  O âlemlerin Rahmet Peygamberi, Hazreti Muhammed(A.S.V.)  bütün milletlerin ve çağların Peygamberi Hazreti Muhammed (A.S.V.)  efendimiz hırsızlık yapmış biri onun huzuruna getirildi. Ve o Şanlı Peygamber adaletin de Peygamberi olan o Peygamber o hırsızın eli kesildi,  kendisine ey Allah’ın Resulü biz işin bu noktaya varacağını sanmıyorduk denildiğinde o Muhammed’in kızı Fatıma bile olsaydı yine haddi onu uygulardım,  kolunu yani elini keserdim diyor. Kızım Fatıma olsa ne bir başkası olsa fark etmez diyor, buyuruyor.  Zübeyir gibi kıymetli sahabe dedi ki: Had artık devlete,  devlet başkanına ulaşmışsa Allah şefaat edene de kendisi hakkında şefaat edilene de lanet etsin dedi.  Evet, kıymetliler; yani adalete intikal ederse bu iş adalet gerekeni yapmak zorundadır. Ama adalete intikal etmeden önce herkes kendi arasında helalleşir, gereken yapar.

 

Dakika 45:02

 

Adalete intikal etti mi daha bunun çıkarı çaresi yoktur.  Had uygulanır adalet yerine gelir.  Çünkü hâkimin affetme yetkisi yoktur,  adaleti uygulamaya mecburdur.  Hırsızın akıllı ve baliğ olması gerekir.  Aklı başında olmayan kimseler, çocuklar bunlar sorumlu değildir, bunlara hırsız muamelesi yapılmaz.  Biri çocuk,  öbürü aklı yok bunun gibi. Ümmetimde üç kişiden kalemin hükmü kaldırılmıştır.  Nedir,  buluğ çağına ulaşıncaya kadar çocuklardan,  aklı başına gelene kadar delilerden,  uyanıncaya kadar uyuyan kimselerden kalem kalktı diyor.  Çocuk veya deli bir grup akıllı ve baliğ kimseyle hırsızlık işine katıldıkları takdirde İmamı Azam ve İmamı Züfer hepsine de el kesme cezası verilmez diyor.  Burada da çocukla akıllı bir arada, deliyle akıllı bir arada. Burada niye el kesme uygulanmıyor,  burada şüphe var.  Çocuk mu yaptı deli mi yaptı, akıllı mı yaptı?  İşte burada şüphenin olduğu yerde hadler uygulanmıyor.  Had cezası öyle kolay kolay uygulanan bir ceza durumu değildir.  Bunun bütün şartları yerine gelmedikçe uygulanmaz.  İmamı Azam Ebu Hanife ve İmam Züfer malın çıkarılması manevi yönden herkes tarafından gerçekleştirilmiştir diyorlar bunu da delil olarak söylediler.  Evet kıymetliler.  Bu da yine birçok kaynakta mevcuttur,  Fethu’l Kadir de bunlardan biridir.  Hata unutma ve yapmaya zorlandıkları şeylerin sorumluluğu Ümmetimden kaldırıldı.  Adam hata yoluyla yapmışsa bir şeyi ona da had cezası olmaz.  Unutma yoluyla olduysa veya zorlandı ise mesela tabancayı dayadı adam şunu, şunu yapacaksın gibi. Bunlardan diyor,  Ümmetim bunlardan sorumlu tutulmaz diyor. Çünkü burada isteyerek yapmıyor,  istek arzusunun, iradesin dışında. Malikiler hırsızın açlıktan dolayı hırsızlık yapmak zorunda kalmış olmaması gerektiğini de ilave etmişlerdir ve mükemmel bir ilavedir bu da çok şahanedir. Çünkü toplumda insanları aç bırakmak o toplumun o devletin suçudur.  Aç kalan insana hiç ceza verilir mi? Onu önce fakirlikten, açıktan kurtar.  Hanbeliler ayrıca hırsızın çaldığı şeyin ne olduğunu ve mükellef kimse için onu çalmanın haram olduğunu bilmesi şartını da eklemişlerdir, bu da mükemmel bir eklemedir.  Adam cahil mi, ehil mi, bu yaptığı işin lehte aleyhte ne olduğunu biliyor mu?  Bakın bu da mükemmeldir.  Yani âlimlerimize rahmet okuyun. Ey dünya bu hak mezheplerin âlimlerine var ya bu dünyanın tamamı rahmet okuması lazım.  Çünkü Dünyayı bunlar okutarak geldiler,  doğusu da batısı da bunlardan öğrendi.  Kimseye bunu gizleyemez, yani güneşi balçıkla sıvayamaz olmaz.

 

Dakika 50:00

 

Biz de şu faşist zihniyetten dünyayı kurtarın ey dünya,  doğruları söyleyin.  Teşekkür edileceklere teşekkür edin. Gerçek ödül verilecekler vardır,  en azından bunlara bir rahmet okuyun.  Başka bir şeye eliniz yetmiyorsa.  Tersli konuşma hakkına sahip değilsiniz.  Ancak bunlara rahmet okumakla Allah’a şükretmek ile görevlisiniz.  Peygambere Salatü Selam okuyun, Allah’a hamd edin,  çünkü bu ilimleri Allah bu dünya nasiplensin diye bu âlimleri Allah ilim verdi,  bunlara verdiği ilimle âlemlere tecelli etti. Dünya nasiplensin diye.  Evet, kıymetliler, bir değeri ve önemi olması gerekir.  Yani bir çalınan şey mütekavvim olmasıdır.  Yani kıymet takdir edilen bir mal olması gerekir.  Her şeyde mal değerinde değildir.  Mütekavvimden murat ise kıymetli olan ve tazmin olunan mala mütekavvim denmektedir ki bu ismi bilhassa Hanefiler bu terimi kullanmışlardır.  Öteki kıymetli âlimlerimizde de olduğu gibi.  Hür bir çocuğu çalsa birisi, eli kesilmez.  Çünkü o mal değildir.  Ancak tazir olunur, tazir cezası verilir yani çocuğu çalana. Mesela şarap,  domuz veya murdar bir hayvan derisi çalsa eli kesilmez.  Şarap çalmıştır,  onu çalmış,  burada bir şey çalmış eli kesilmez. Çünkü bunlar mütekavvim mal değildir.  Bunların Müslümanlar yanında hiçbir kıymeti değeri yoktur,  hatta bunlar necistir,  pisliktir yani. Ama bu hükümler daha önce de açıkladığımız gibi bir başkasının elinde mal olarak kabul ediliyorsa ona bir değer veriyorsa,  onun malına da zarar veremezsin, oda ayrı.  Mesela batılılar domuzu yiyor, tamam o onlarındır. Onların mesela malına sen gidip zarar veremezsin, verirsen tazmin edersin. Ama bir Müslümanın elinde bir domuz bulunmaz. Niye? Bulunsa da onu öldürürsen ödenmez ve tazmin edilmez.  Çünkü Müslüman için onlar zaten mütekavvim mal değildir.  Necis şarap da böyle.  Diğer pis olan her şey böyledir.  Müslüman için hüküm böyle iken başkaları için farklı. Hanefi uleması burada bakın ne diyorlar?  1 Dinar veya 10 dirhem veya bunlardan birinin kıymeti kadardır.  Yani çalınan şeyin en azı ne kadar olmalıdır,  bunun miktarı çalınan şey ne kadar bir miktara ulaşırsa hırsızlık sayılır.   Ulema asgari de de buna ölçü koymuş,  10 dirhemden aşağısında el kesilmez demişler.  Peygamberimizden gelen haber bu.  El Bir dinar veya 10 dirhem miktarı olan hırsızlıkta had cezası uygulanır.  El ancak kalkanın kıymetine denk bir miktar hırsızlıkta kesilir.  Yani en az ancak bir kalkan değerinde.  Şimdi o zamanın kalkanı değeri nedir?  Bugünkü kalkanın değeri nedir?  Bunları da tabi bugünkü örfe göre iyice İncelemeden zaten bir şey yapamazsın.

 

Dakika 55:14

 

Bunlarda incelenir. Evet, kıymetliler İslam’da rastgele bir şey yoktur.  10 dirhemden aşağı miktarda had cezası olmaz. El kesme cezası ancak 10 dirhem veya daha fazla miktarlarda olur diyen değişik hadisi şerifler görmekteyiz. Yine Şanlı Peygamber (S.A.V.)  değeri 1 dinar veyahut 10 dirhem olan bir kalkanı çalan bir adamın eline had cezasının uygulandığı rivayet edilmektedir. Yine Abdullah kalkanın kıymeti 10 dirhemdi diyor bir kalkan.  Ama bugün farklı olabilir.  Bugünkü örfe göre farklı olabilir.  Bunun içinde bugünkü örfü de bugünkü değerleri de göz önünde tutarak hareket etmeli, miktar ona göre belirlenmelidir ki elbette hukuk dalında iyi yetişen hâkimlerimiz bunları bilirler ve yaparlar.  Yine sevgili Peygamberimiz ancak kalkan kıymeti miktarındaki bir hırsızlıktan dolayı had cezası uygulardı diyor başka bir hadisi şerifte.  Aynı zamanda da kalkanın kıymeti 1 dinar idi.  Bir dinarın değeri de 10 dirhem olduğunu görmekteyiz. Yine Cumhuru ulema, ulemanın çoğunluğu ki Hanefiler hariç diğerlerinin tamamı nisap miktarı altında çeyrek,  şer’i dinar,  gümüşte 3 şer’i halis dirhem diye kıymet miktarı belirlenmiştir.  Çeyrek dinar ve daha fazla miktarı bulan hırsızlıkta had cezası uygulanır.  Değeri 3 dirhem tutan bir kalkan sebebiyle had cezası uygulandı diyor hırsıza.  Hanefiler değerinin bir dinar diğerleri çeyrek dinar olduğunu söylemişlerdir.  Ki bugün en az Hanefilerin görüşü ve onun üzerindeki miktar bir de hırsızın sosyal yapısı,  eğitim yönü, fakirlik yönü olup olmadığı iyice araştırılır,  ondan sonra eğer orada hırsız ihmal edilmişse eğitim-öğretim gösterilmemiş fakir bırakılmışsa orada o devlet ve toplum suçludur.  Ne yapacaksın o zaman o hırsızı eğiteceksin bir de onu fakirlikten kurtaracaksın.  Yanlış bilgi aldıysa yanlışın yerine doğruyu söyleyeceksin.  Evet, kıymetliler,  kıymetli âlimlerimiz kıymetli ilimleri bize miras olarak bırakıp gittiler.  Bu mirasın değerini bilmeliyiz.  Hanefi uleması kaliteli olması şarttır.  Yani çalınan mal değerli, kaliteli olacak. Öyle değersiz şeyler için insanlara ceza verilmez. Dirhemler de 7 miskal ağırlığında olmalıdır diyen haber de bulunmaktadır.  Bir dirhem 6 daniktir.  10 dirhem ise 7 miskal tutar.

 

Dakika 1:00:00

 

Miskal cahiliye döneminde de İslam döneminde de değişmemiştir.  Evet, kıymetli kaynaklarımız da bunlara yer verilmiştir.  Şimdi Hanefi uleması bakın ne dediler,  dinar’ın 12000 dirhem olduğu bilinmektedir.  Bir dirhem ise 2975 gramdır.  Hanefilere göre ise bir dinar 10 dirhemdir.  Bir miskal veya bir dinar 13/7 dirhem olduğuna göre bir dinar 4.45 grama eşit olur. Yani yaklaşık 4 buçuk grama eşit olur.  Ne, 1 dinar. Şimdi bunlar da yine bugünün örfüne göre bugünkü değerlere göre yeniden yepyeni hesaptan geçirilir.  Yine İmamı Azam efendimize göre külçe halinde bile olsa on dirhem çaldığı takdirde had cezası uygulanır.  Önemli olan kullanılır olması değerinin bulunması. Mutlak ifade örf ve adet ile kayıtlanır. İşte buraya da noktayı böyle koydular. İmameyn ve Erkeri gibi kıymetli âlimlerimiz. Bunlar kim? İmameyn,  İmamı Azam’ın baş talebesi Ebu Yusuf ve İmamı Muhammed’dir.  Dirhemlerin madrup yani basılmış olması gerekir.  Bu zahiri rivayet de böyle denmiştir ve en sahih olan da budur demişlerdir.  Cumhur ulemanın benimsediği de budur.  Hırsız değeri basılmış olan 10 dirhem den daha düşük bulunan bir külçe veya nukrayı,  yani eritilmiş haldeki altın ve gümüş parçasını çalsa ne olur, had cezası uygulanmaz, yani eli kesilmez.  Basılmış on dirhem ve daha fazla miktarı eşit olursa had cezası uygulanır.  Her konuda görüyorsunuz ayrıntılı, güzelim bilgiler verdiklerini görmekteyiz.  Kıymetli izleyenler; dersimiz yine had cezalarıdır ki konumuz sirkat yani hırsızlıkla ilgili.  Yine Hanefi âlimleri 8 dirheme düşmesi gibi bir durumda tabii ki bu had uygulanmaz demişlerdir.  İmamı Muhammed, İmamı Malik ve İmamı Şafii gibi kıymetli âlimlerimiz ayının hızdan muhafaza edildiği yerden çıkarıldığı sırada kıymetine itibar olunur demişlerdir ve bu uygun görüşlerden kabul edilmiştir.  Yine çalınan şey on dirhem değilse yine onlar da had uygulanmaz demişlerdir.  Beş dirhem diğer birinin elinden de 5 dirhem çalsa yine had uygulanmaz demişler,  iki ayrı defada olmak üzere 10 dirhem çalacak olsa yine durum böyledir demişlerdir.

Dakika 1:05:20

 

Yine bir grup tarafından işlenildiği zaman,  yani hırsızlığı bir grup yapıyor,  grup bir grup kimsenin nisap miktarı mal düşecek kadar olduğunda her bir şahsın cezasını verileceği,  had cezası uygulanacağı konusunda ulemanın hem fikir olduğunu görüyoruz. İmam Azam Ebu Hanife ve İmamı Şafii hiçbirine had uygulanmaz demişlerdir. Hiçbiri nisap miktarına ulaşan bir şey olmadığı için demişlerdir,  çalınanlar nisap miktarına ulaşmadığı için demişler,  yani ulaşmadığı zaman böyle.  İmamı Azam’ın ve İmamı Şafi’nin durumu.  Hırsızın eli ancak çeyrek dinar ve daha fazla miktarlarda kesilir diyen hadis-i şerif göz önünde bulundurularak keşifler yapılmış,  bu da İmamı Şafii’nin delili olarak kayda alınmıştır.  Hanefi uleması hüküm verildiği gün itibarıyla çalınan malın kıymeti ona göre takdir edilir değerlendirilir demişlerdir. Yine Hanbelilerde çalındığı gün itibariyle demişler Hanefilerin görüşünü benimsemişler,  Hanbelilere göre bir grup kıymeti üç dirhem olan bir malı çalma olayına katılsa ceza hepsine uygulanır da demişler.  Kısas gibi bir kişide grup da aynıdır.  Yani bir kişi de grupta aynıdır demiş Hanbeliler.  İmamı Azam Ebu Hanife ve Şafi’nin durumu ise tabi onların görüşü daha da geniş,  keşfi kapsamaktadır.  Yine koruma altında bulunmalıdır.  Çalınan mal muhafaza maksadıyla yani hırs,  koruma altında olan bir mal olmalıdır.  Kıymetli efendiler,  mesela koruma altında olmayan bir mal hırsızlık sayılmıyor.  Teknenin öğretmediği meyve veya keser sebebiyle el kesilmez. Teknede toplandığı zaman el kesme,  had cezası uygulaması vardır.  Yine başka rivayette avda veya teknede toplandığı zaman şeklindedir.  Mal muhafaza altında olması gerekir. Oradan çalındığı zaman hırsızlık sayılır.  Yine hırs sözlükte bir şeyin muhafaza edildiği yer demektir.  Şer’i manası ise ev,  dükkân, çadır,  şahıs gibi genel olarak insanların malını korumak için tahsis edilmiş şeylerdir.

 

Dakika 1:10:00

 

Hırs evler, dükkânlar,  çadırlar, hazine dairesi,  sandıklar gibi muhafaza altında olan yerlerdir.  Hz. Peygamber’e (S.A.V) dalları sarkmış bir hurma ağacının meyvesinin hükmü hakkında soruldu,  şöyle buyurdu: ihtiyacı olup da yemlerine ve ceplerine doldurmadan sadece yiyene bir şey icap etmez. Muhafaza edildiği yere buraya da cerin denmektedir ki cerin’e konduktan sonra kalkan kıymeti bir miktarı kim çalarsa had uygulanır.  Dalındaki meyveyle dağın koruduğu yani dağda bulunan ağacı meyvesi sebebiyle el kesme cezası verilmez.  Ancak murah ve cerin de korunan mal ve meyvede kıymeti kalkan değerini ulaşanların çalanların üzerinde had cezası uygulanır buyrulmuştur.  Bunun için Yüce İslam her şeyi incelemiştir.  Meydana bırakılmış bir mal çalıntı sayılmaz,  koruma altında olması gerekir.  Girilmesi yasak olmayan mescitler,  yollar,  meydanlar gibi muhafaza gayesi ile hazırlanmamış yerlerdir.  Başkası yardımıyla hırs sayılıp izinsiz girilebilen,  girilmesi yasak olmayan yerler var adı geçenler gibi.  Koruyucunun uykuda yahut uyanık olması fark etmez. Peygamberimiz (A.S.V.)  Saffan uykudayken,  Onun rıda’sını çalan hırsızın bakın ne yapıldı,  cezası verildi, had uygulandı.  Yine böyle hırsız katar halinde giden kervandaki hayvanların birinin sırtında bulunan bir yük dengini çalsa bunun için de had uygulanmaz. Hanefilerin görüşü, o zamanki örfün tesirine göre önümüzdeki örf de kafile başkanı olan şahıs taşınan bütün eşyadan sorumlu sayılmaktadır.  Diğer üç imama göre yolu kat etmek ise de onları muhafaza etmek de maksadı sayılır demişlerdir.  Kafile başkanı baktığı zaman görebilmekte ise önüne kattığı bütün hayvanların koruyucusudur.  Yük dengini açarak malı alırsa yine had cezası uygulanır. Çalınan şeyin sahibi muhafaza edildiği hırstan çıkarılmasından önce hırsızlığın farkına varıp onu alacak olsa yine had uygulanmaz demişlerdir.  Gündüz meydana gelmişse,  yine hırsızın eli kesilmez, ona tazir cezaları verilir.  Had cezası verilmediği takdirde mutlaka tazir cezası verilir.  Hırsız başıboş bırakılmaz.  Baş ve son vakti itibariyle gizlice olması da gerekir.  Gece meydana gelmişse Hanefi ulemasına göre hırsıza had cezası uygulanır.

 

1:15:00

 

Hırsız çaldığı malı korunduğu hırzın dışına atsa da yine had uygulanmaz demişlerdir.  Yine ve hırzdan alıp birine vermek,  hırzı unutmayalım malın korunduğu yere bu isim verilmiştir. Önce hatırlattık belki unutursunuz.  Malın korunduğu yerden alıp birine vermek, İmamı Azam’a göre bu da had cezası uygulanmaz ama tazir cezası verilir.  Yine İmamı Muhammed,  İmamı Ebu Yusuf ikisinin de ellerinin had cezası ile cezalandırılması gerektiğini söylemişlerdir yani burada hırsızın eli kesilir demişlerdir.  Maliki,  Şafii ve Hanbeliler içeri girenin cezası verilir yani buradaki ceza had cezası verilir demiştir Maliki,  Şafii ve Hanbeliler.  Malı hırzdan çıkarmak,  yani korunduğu yerden çıkarmak,  duvarı delerek malı çalmak. İmamı Ebu Hanife İmamı Azam’a göre İmamı Muhammed buna yine hat cezası verilmez tazir cezası verilir demişlerdir.  Çünkü çıkarmada bir güçlük zorluk olduğu için çalmada.  Hazreti Ali (r.a.) hırsız zarif delil getirip haddi kendinden düşürecek belagat ve hitabet sahibi ise yine had cezası uygulanmaz demiştir Hazreti Ali. Yine İmamı Ebu Yusuf dışarıdakinin eli kesilir.  Çünkü maksat hırza girmek değil malı almaktır demiştir.  İmamı Malik’e göre ise malı çıkaranın cezası verilir yani had cezası uygulanır demiştir İmamı Maliki’de.  Şafiler ise onlarda İmamı Azam gibi düşünerek had cezası verilmez demişler ama tazir cezasından kimse kurtulamıyor.  İmam Ahmet her ikisinin de cezası had olarak verilir demiştir.  Burada bu görüşlerin sahih olduğu tabii hepsi sahih, sahihlerin, sahihi tabi örfe göre İçinde bulunduğun şartlar incelenerek.  Bunlar verilirse İşte en sahih görüş o zaman ortaya çıkar yoksa hepsi sahih içinde bulunduğu şeriata göre.  Hırsızlığa katılmak veya çalınan eşyayı gruptan birinin sırtına yüklemek Hanefi ulemasına göre bunlar malı taşıyandan başkasının eli kesilmez demişlerdir.  Hanefîlerce istihzan delili gereğince Hanbelilere göre hepsinin eli kesilir demişlerdir. Grubun yardımıyla gerçekleştiği için söylemiş Hanbelilerde.  Bir hayvan üzerine yük yükleyip de hırzdan çıkarmaları konusunda da istihsan delili gereği ellerinin kesilmesi icap eder demişlerdir. İşte görüyorsunuz ki hem Hanefiler hem Hanbeliler delilleri ortaya koyarak bütün âlimlerimiz,  fakihlerimiz delillere göre keşiflerde bulunuyorlar,  hükümler ortaya koyuyorlar.

 

Dakika 1:20:20

 

Tarrâr ve nebbâş yani yankesici ve kefen soyucu.  Tarrâr yankesici demektir,  nebbâş da kefen soyucu demektir.  Tarrâr’ın elinin kesilmesi hususunda ittifak etmiştir ulema.  Öbürü de yan kesicidir.  Tarrâr’ın elinin kesilmesi hususunda ittifak olduğunu görüyoruz.  Tarrâr kim idi? Yankesici idi.  Peki nebbâş kimdir?  Şimdi onun üzerinde de görüşler ortaya koyacaktır.  Yemin iç tarafına bağlanmış ise yine had cezası uygulanır demişler.  Yani gizlemiş iki tarafa bağlamış.  Dirhemler yerin dışına dökülecek durumda ise had cezası uygulanmaz demişler ki ince keşifler yapmışlar.  Hanefiler nebbâş ise ölülerin kefenlerini çalan kimse olduğunu duymuştuk öğrenmiştik onu.  Nebbâş ölülerin kefenini çalan kefen soyucu.  Bu konuda İmamı Azam İmamı Muhammed’e göre buna da had cezası uygulanmaz ama tazir cezası verilir.  İmamı Ebu Yusuf ile İmamı Malik,  Şafii ve Hanbeliler ise nebbâş’ın da had cezası verilir eli kesilir demişlerdir.  O da bir hırsızdır demişlerdir.  Hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesiniz.  Kim diyor bunu?  Cenabı Hak Yüce Allah Kuran-ı Kerim 38. Ayeti Kerimede.   Ölülerimizi soyan dirilerimizi soyan gibidir.  Bu da Hz. Aişe validemizden gelen bir haberdir.  Yine kıymetli Şanlı Peygamberimiz (S.A.V.)  yakanı yakarız,  suda boğanı bizde boğarız.  Kefen soyanın elini keseriz diye de bir rivayet vardır Peygamberimizden.  Dolayısıyla İşte bu delillere göre tüm delillerin incelenmiş ulema bundan sonra keşfini yapmış ve hükmüne ortaya koymuştur.  Evet, kıymetliler; Cumhur ulemanın görüşüyle amel etmek tercihe şayandır diyenler olmuşlardır.  Yine ortak bir ev konusunda da Hanefiler geniş ise hırsız oradan bir şey aldığı zaman had cezası uygulanır demiş Hanefi uleması.  Hanbeliler ise kapı kapalı ise had cezası verilir.  Şafii ve Malikiler ise onlarda had cezası uygulanır demişler.  Çarşılarda bulunan mallar Hanefi uleması gece çalmışsa Had cezası uygulanır.

 

Dakika 1:25:06

 

Gündüz çalmışsa uygulanmaz demişlerdir. Maliki ve Şafiler bu konuda had cezası uygulanacağını söylemişler.  Otomobilleri çalan hırsızın mesela bu çağımızda eli kesileceği hükmü bu delillerden çıkarılmıştır.  Yani otomobil çalan hırsızın eli kesilir demişlerdir.  İmamı Ahmet muhafız varsa hırsızın eli kesilir demişlerdir.  Koruyucu varsa bekçi varsa, yoksa zaten koruma altında olmayan bir mal olduğu için orada çalıntı kabul edilmiyor o zaman veya tazir cezası veriliyor, had cezası verilmiyor.  Yine çalınan malın bir değerinin olması konusunda İmamı Azam, İmamı Muhammed,  çabuk bozulan cinsten bir malsa diyor had cezası verilmez eli kesilmez demişlerdir.  Yine efendimizin (S.A.V.)  meyve ve keserden dolayı el kesilmez buyurmuşlardır.  Şimdi buradan baktığımız zaman deliller ortada.  Semer meyvedir keserde tomurcuğu içinden çıkan yağ demektir.  Mesela hurmanın tomurcuğu veyahut hurma ağacının içinden çıkan yağ demektir. Yani bunlardan dolayı had cezası verilmez,   el kesilmez buyurmuş Peygamber Efendimizden gelen haber. Yine bir seneden fazla dayanıp biriktirilebilen cinsten olursa had cezası uygulanır buyurmuş. İmamı Ebu Yusuf biriktirme imkânı olmayanlarda da had cezası uygulanır demiştir. Bu da mala bakmamış, hırsızın yaptığı işleme, hırsızlığına bakmıştır.  Günümüzde meyvelerde önemli mallardan olmuştur. Yine Maliki, Şafii ve Hanbeliler bütün mallardan dolayı had cezası uygulanır demişlerdir.  Hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesiniz diyen ayeti kerimeden hareket ederek.  Çünkü ayeti kerimenin hükmünün genel olduğunu görmekteyiz.  Dalındaki meyveyi çalma konusunda da kıymetli âlimlerimiz muhafaza altında değilse had cezası uygulanmayacağı konusunda hemfikir olduklarını görüyoruz.  Şeriatın Garrai Ahmediyye’yi Muhammedîye hırsızın göz önüne alınmasına delalet ve işaret etmiştir.  Yani hırsızın çaldığı yer hırzdır,  yani malın muhafaza edildiği yeri göz önüne alınmasına delalet ve işaret etmiştir. Örfe müracaat etmek de lazımdır.  İmamı Şafii meyveden dolayı had cezası hırsıza uygulanmaz demiştir.

 

Dakika 1:30:00

 

O zaman ki örfe göre duruma göre hırz bulunmuyordu. Bahçeler, duvarlar yahut dikenli tellerle çevrili ise o zaman koruma altına alınmış diğer mallar gibi olurlar.  Çünkü içinde bulunduğumuz dönemin malın muhafaza edilmesi ile o zaman ki zamankiler farklı olmaktadır,  onun için örf burada geçerlidir.  Cumhur ulemanın durumuna baktığımız zaman hırz olmayan bir yerden meyve çalarsa bir hırsız ancak kıymetini ödemesi icap eder demiştir. Hanbeliler ise misli olanını vermesini istemişler.  O hükmü koymuşlar.  Bu konuda gelen haber şanlı Peygamberimizden ihtiyacı olup da hukne yapmadan, yani elbisesine,  torbasına,  çantasına doldurmadan,  saklamadan ağzı ile yenecek bir şey alıp yiyen kimseye hiç bir ceza gerekmez.  Çünkü onun ihtiyacı olmuştur,  ihtiyacından dolayı.  Oradan bir şey dışarı çıkarana ise hem aldığını misli miktarını ödemek hem de ceza lazım gelir buyurmuştur.  Kimde kabına konduktan sonra ondan bir şey alır ve miktarı da kalkan kıymetini ulaşırsa o zaman had cezası uygulanır bu ceza icap eder buyurmuştur. Gereken toleransı da yüce İslam gösteriyor ve cezaya ulaşan suçu da tespit ediyor.  Kabına,  teknesine konuluncaya dek meyve ve keserden dolayı hırsızın eli kesilmez.  Daha önce de bu hadisi şerif geçmişti. Biriniz bir hurma bahçesine uğrayınca ihtiyacı varsa zaruretten sadece ondan yesin,  cebine ve yenine doldurup almasın diyen hadisi şerif.  Buna garip diyenler olmuştur.  İbni Hacer ise sahih derecesinden geri kalmayan bir hadistir demiştir.  İşte birisine daha güçlü ulaşırken birine daha biraz garip ulaşmış olabiliyor senetleri. Şimdi Hanefi uleması aslı mübah olan bu gibi şeylerde had cezası verilmez. Eğer bir malın aslı mubahsa Hanefiler böyle söylediler.  Mesela saç,  abanoz, sandal ağaçlarından yapılmış tahta,  hurma salkımı ve işlenmiş tahtayı istisna etmişlerdir.  Burada bu adı geçenler istisna edilmiştir.  Mübah olan yani İslam diyarında aslı mübah olan bu gibi şeylerde had cezası verilmez demiş Hanefi uleması.  Bu adı geçenleri de istisna etmişlerdir. Yine kıymetliler sayılan bu şeyler insanlarca muteber olan mallar arasında dâhil olursa o zaman yine örfe göre durum değişir had  cezası uygulanır.

 

Dakika 1:35:16

 

Başkasına ait olan şeyi hiçbir zaman almamalıdır.  İyi niyetle de olsa samimiyetle de olsa sahibinin haberi olmadan asla almamak onun çaresidir.  Mazeret ile baş başa kalınca da haber vermen gerekir.  Maliki, Şafii ve Hanbeliler bu konuda muteber olan bütün mallar konusunda da örfe göre ne yapılır, had cezası uygulanır demişlerdir. Aslı mübah olsun ya hiç olmasın demişlerdir ki Hanefiler bunlara muhalefet etmiştir. Şimdi buna uygun diyenler de olmuştur.  Şimdi örfün durumuna göre bunların hepsi uygundur.  Hangi örfe hangisi uygunsa bununla hüküm verilmelidir.  Alma hakkı konusunda bir yorum veya şüphe bulunmamalıdır.  Harbi olan kimsenin malı misali.  Şimdi günümüzde ise fetva borçludan alacağını almanın caiz olduğu şeklindedir. Hakkın çiğnendiği diyarımızda hüküm böyledir. Çalmak konusunda Hanbeliler bu konuda Maliki ve Şafiiler ile İmamı Ebu Yusuf göre ise bu çalıma hırsızlık açısından bakmışlar had cezası uygulanır demişler. Bunlar,  onların dışındakiler ise Kuran’ı Kerimi çalan için kaç cezası uygulanmaz demişlerdir. Davul, zurna, haç, tavla, satranç bunları çalan kimse için had cezası uygulanmaz demişler yalnız burada da tabii her suçun bir tazir cezası vardı. Hırsızın çalınan maldan mülkiyeti bulunmamalıdır.  Eğer hırsızın çaldığı mal da bir hakkı varsa o zaman zaten had uygulanmaz, ancak fazlasını almışsa o tazmin ettirilir.  Sen ve senin malın bana aittir, Hadisine göre bu da bir hadisi şeriftir. Beytülmal’den çalan hırsızın da eli kesilmez çünkü onun da az çok orada hakkı vardır ancak tazir cezası verilir.  Hz. Ömer’in beytülmalden mal çalan hırsızın elini kesmediğini görüyoruz. Hz. Ömer’in mektup yazıp Beytülmalden mal çalan bir Hırzın hükmünü sorduğunda Hz Ömer şu cevabı veriyor.  Bunu valinin birisi soruyor. Hz. Ömer’den onun elini kesme,  çünkü beytülmalde hakkı olmayan bir kimse yoktur demiştir Hazreti Ömer.  Yine Hz. Ali de onun da orada hissesi vardır diye Hazreti Ali’den de aynı haber gelmiş Hazreti Ali de hilafet zamanın da beytülmal den çalınan hırz elini kesme cezasını vermemiş.

 

Dakika 1:40:08

 

Yalnız tabi her hırsızlığın unutmamak lazım ki her suçun bir cezası vardır had uygulanmasa tazir cezası uygulanır. Zimmi çalarsa Beytülmal ’den ona had uygulanır demişler.  Şüphe bulunduğu takdirde mümkün mertebe hadleri kaldırınız buyuruyor Peygamberimiz.  O zaman el kesilmez.  Bu Hanefi, Şafii ve Hanbelilerin yaptıkları keşiftir.  Malikiler ise bunlara muhalefet etmiş had cezası uygulanır demiştir Malikiler.  Evet kıymetliler İmamı Ahmet, karı kocanın birbirinin malını çalması halinde bunlara da had cezası uygulanmaz. İmamı Azam zaten başta olmak üzere bu görüşü bu hükmü ortaya koymuştur.  Şafiilerde bunun muhalefetini yapmışlar, had cezası uygulanır demişlerdir.  Ayet ve haberlerin manası geneldir hükmünde hareket etmişlerdir.  İmamı Malik el kesileceği hükmünde İmamı Şafii’nin kanaatindedir.  Yani Şafii gibi düşündüğünü söylemişlerdir.  Çalınan malın kendisinin çalınması asıl maksat olmalı, asıl maksada tabii durumda bulunmamalı diyen maddeye göre altın veya gümüşten yapılma bir tasma, köpeği ya da kediyi İmamı Ebu Hanife, İmamı Muhammed, İmamı Ahmet ve Şafilerde bunların had cezası uygulanmayacağı,  maksadı zira asıl çalınma maksadı güdülen örneklerdeki sırasıyla Mushaf-ı Şerif,  çocuk, içecek ve yiyecek veya bir köpek çalma gibi durumlarda diğerleri de buna tabii olarak zikredilmiş ve bunlar da tazir cezası vardır,  fakat el kesilme cezası uygulanmaz, had uygulanmaz demişlerdir.  İmamı Ebu Yusuf ve Şafiler ise bunlar bu konuda da muhalefet etmişlerdir. Malı çalınan kişi de aranan vasıflar konusunda malın sahih bir yol ile elinin altında olması şarttır diyen görüşte hareket ederek bu da mülkiyet yoluyla,  emanet yoluyla,  tazminat yoluyla, yani o mala kişi sahip olmasıdır herhangi bir meşru yol ile. Bir de malın muhafaza edildiği yer ile ilgili bu malın Darül Adil’de yani İslam yurdunda,  Darül İslam ‘da olması şarttır dediler.  Çünkü başkasının yurdunda zaten o malı hakkı ile muhafaza edemezsin.

 

Dakika 1:45:03

 

İslam yurdunda bu mümkündür. Yine ispat konusunda da delil veya ikrar o da itiraftır.  Ortada delil olacak. Şimdi bunların de şeraiti erkek olmak,  kadınların şahitliği hırsızlığa alet edilmez.  Adaletli olmak ama başka şahit bulunmadığı zaman deliller değerlendirilir kadın da olsa.  Öyle yer gelir ki sadece kadının şahitliği geçerli olacak yerlerde gelir ama genel anlamda kadın bu gibi konularda rahatsız edilmez.  Asıl şahidin bulunması,  tekadüm olmaması,  zaman aşımı.  Malı sahih bir yolla el altında bulunduran tarafından davada bulunulması gerekmektedir. Erkek hırsız ile kadın hırsızın ellerini kesiniz diyen ayeti kerimeye göre hareket edilmekte ve ona göre keşifler yapılmaktadır. Ayrıntılara bakılmaktadır. Rastgele hiçbir hareket edilmemiştir.  Evet, kıymetliler ikrarın şeraiti el kesme cezası verilmesi için İmamı Azam, İmamı Muhammed ve âlimlerin pek çoğunluğuna göre bir defa ikrar yeterlidir demişlerdir.  İmamı Ebu Yusuf ile Hanbelilere göre şahitlerin sayısı 2 olduğu gibi ancak iki defa ikrar ile el kesme cezası verilir dedi Hanbeliler ve İmamı Ebu Yusuf başta olmak üzere bu teşhisi yaptılar.  İmamı Azam ve İmamı Muhammed dava açılması da şarttır dediler.  Yani dava açılmadan bu işler olmaz dediler.  Haddi düşüren şeyler konusunda da benden çalmadı, mesela birisi benden bir şey çalmadı dediği zaman o had düşer.  Malı çalınan şahsın delili yalanlaması, ikrardan dönmesi hırsızın dava açılmadan önce hırsız çalınan malı sahibine geri verirse had yine düşer dediler. Hırsızın mahkemeye intikal etmeden önce çalınan mala Malik olması da haddi düşürür. İmamı Ebu Hanife, İmam ı Azam, İmamı Muhammed, had düşer demişlerdir bu gibi durumlarda. Yine Ebu Yusuf, Şafii, Ahmed Bin Hanbel ve Malik bu konuda hâkime götürdükten sonra çalınan malı sahibi hibe etse el kesme cezası düşmez. Hâkime gittikten sonra dikkat et buraya.  Şanlı Peygamberimiz (S.A.V.)  Saffa’nın rıda’sını,  hırkasını çalan hırsızın elinin kesilmesini emretmişti.  Safran ben böyle olmasını istemedim rıda ona sadaka olsun deyince Resulullah (S.A.V.) onu bana getirmeden önce böyle yapsaydın ya buyurmuştu.

 

Dakika 1:50:00

 

Delil bu hadisi şerife göre delillerini ortaya koymuş oluyorlar.  İmamı Azam, İmamı Muhammed ise hibeden mülkiyet malı kabzetme vaktinden itibaren sabit olur demişlerdir.  O vakitten itibaren onun mülkiyeti ortaya çıkar.  Yani hibenin etkisi geriye doğru görülür.  Malın çalındığı vakte doğru. Gerçek olarak ya da bir şüphe bulunmakla beraber çalınan malın hırsıza ait bir mülk oluşu el kesme cezasına mani olur dediler ve bunun gibi deliller ileri sürdüler. Kıymetliler yine yol kesici yol kesme konusunda da Hanefiler hırade, yol kesicilik haddini hırsızlık haddine ilhak ve ilave ederler.  Kim? Hanefi uleması.  Yol kesmek ‘’Sirkati Kübra’’ büyük hırsızlık diye nitelendirmişlerdir Hanefi uleması.  Had cezası da taliz edilir, ağırlaştırılır.  Küçük hırsızlık buna ‘’Sirkati Süra’’ denmektedir.  Bu ise yol kesme ise büyük hırsızlık olarak nitelendirilmiştir.  Buna da ‘’Sirkati Kübra’’ denmiştir.  Şimdi bu Allah’a ve Resulüne müminlere harp açanların yeryüzünde yol kesmek suretiyle fesatçılığa koşanların cezası ancak öldürülmeleri ve ya asılmaları yahut sağ elleriyle sol ayaklarının çaprazlarına kesilmesi, çaprazlama kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmelidir buyuruyor. Kim buyuruyor? Yüce Allah (C.C.) Maide Suresi 33.  Ayeti Kerimede. İslam uleması adam öldürüp malı alan kişiye had cezası ittifakla verilir,  yani had cezası uygulanır kesin olarak demiş hepsi hemfikir olmuştur bütün âlimler. Hem yol kesiyorlar hem adam öldürüyorlar hem mal alıyorlar.  Yol kesme esnasında ölen ve malı alınan kişinin velisinin affı ile bu ceza düşmez. Görüyorsunuz burada veli söz sahibi değil,  yol kesenlerden tam bir had cezası ki bunun cezası işte söylendiği gibi.  İbnül Münzir gibi kıymetli âlimlerimiz bu hususta icma olduğunu söylemişlerdir. Yol kesmenin rüknü konusunda tağallüden yani zor kullanarak almak için yola devam etmelerine imkân kalmayacak ve yol kesilecek şekilde yolcuların yolunu tutmaktır, yollarını kesmektir. Bunun rüknü,  özeti budur. Yine bunun şartları akıllı ve buluğa ermiş olması,  erkek olması,  İmamı Azam’a göre.  Yine bünyeleri kadınların bünyeleri zayıftır,  gönülleri hassastır,  harp ehli sayılmazlar.  İmamı Azam onun için kadını eşkıyalık sıfatıyla sıfatlandırmamıştır. İstisnalar kaideyi bozmaz. İmamı Safi ise kadınlar ve erkekler eşittir demiştir. Yol kese biliyorsa bir kadın o imkânlara sahipse ve bugünkü çağda tabii ki silahla donanmış birisi ile silahsız olan insanların durumu aynı olmayacaktır veyahut da ansızın.

 

Dakika 1:55:55

 

 

 

 

 

 

(Visited 47 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}