HadısŞerifKülliyatı 138-01

138- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 138

138- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 138

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîn’’

‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’

‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Dersimiz İnşâ’Allah’u Teâlâ konumuz emân ve sulh hakkındadır.

 

Osman İbn-i Ebî Hazm, babası vasıtası ile dedesi Sahr (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri’nden rivâyet ediyor; Rasûlullah (A.S.V) Taife karşı gazveye çıkmıştı. Sahr bunu işitir işitmez Rasûlullah’a (A.S.V) imdat etmek üzere bir grup atlı ile hareket etti. Ancak Rasûlullah’ı (A.S.V) fetih yapmadan geri dönmüş buldu. Sahr o gün, Allah’a yemin ederek şu kasır Rasûlullah’ın (A.S.V) hükmüne boyun eğmedikçe kuşatmayı kaldıramayacağım dedi ve oradan ayrılmadı. Nihâyet içerdekiler Rasûlullah’ın (A.S.V) hükmüne boyun eğdiler. Sahr Rasûlullah’a (A.S.V) şöyle yazarak durumu bildirdi; (Emma ba’d) Ey Allah’ın Rasûlü (A.S.V)! Sakif senin hükmüne boyun eğmiştir ben onları süvariler arasında getiriyorum. Rasûlullah (A.S.V) ‘’Esselâtu Câmiatün’’ diye nidâ edilmesini emretti. Kahraman yani Sahr için Rabbim şu kahramana atlarını adamlarını mübârek kıl diye 10 kere dua etti. Derken halktan bir grup, Rasûlullah’ın (A.S.V) yanına geldi, Muğîre İbn-i Şû’be söz alıp, ey Allah’ın Rasûlü! Sahr halamı yakaladı, hâlbuki halam Müslümanların girdiği şeye îmâna girmişti dedi.

Rasûlullah (A.S.V) onları çağırıp: Ey Sahr bir kadın Müslüman oldu mu artık kanlarını da mallarını da korumuş olurlar, Muğire ’ye halasını iâde et dedi, o da kadını ona iâde etti.

 

Sahr Benî Süleym’e ait olan bir suyu Hz. Peygamberden (A.S.V) istedi. Benî Süleym İslam’dan kaçarak bu suyu terk etmişti, Sahr; Ey Allah’ın Rasûlü! Beni ve kavmimi oraya yerleştir dedi. Rasûlullah (A.S.V) pekâlâ dedi ve onu oraya yerleştirdi. Sonra Süleym’ler Müslüman oldular ve Sahr’a gelip suyu kendilerine iâde etmesini söylediler, Sahr buna imtina edince Süleym’ler, Rasûlullah’a (A.S.V) başvurdular. Ey Allah’ın Rasûlü! Biz Müslüman olduk suyumuzu iâde etmesi için Sahr’a geldik, o imtina edip vermedi dediler.

Rasûlullah (A.S.V) Sahr’ı çağırttı ve gelince: Ey Sahr! Bir kavim Müslüman olunca mallarını ve kanlarını korurlar bunlara sularını geri ver diye emretti.

Sahr; Baş üstüne ey Allah’ın Rasûlü! Dedi.

 

Dakika 5:02

 

Râvî der ki; Ben Rasûlullah’ın (A.S.V) yüzünün bu sırada suyu Sahr’dan geri almaktan duyduğu hayâ sebebiyle genç kızın yüzü gibi kızardığını gördüm. Ebû Dâvûd bu haberi vermektedir. İşte görüyorsunuz efendiler, rahmet dolu hayâ dolu bir Peygamber karşısında ona itaat eden bir Ashâb-ı Güzin var (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn). O Şanlı Peygambere ebediyyû’l-ebed Salât-ü Selâm olsun.

 

Zeyd İbn-i Abdillah anlatıyor; Biz Basra’da Mirdeb denen yerdeydik, saçları dağınık bir adam geldi elinde kırmızı renkli deri parçası vardı kendisine: “Köylüsün galiba dedik.”

Evet, dedi.

Elindeki şu deri parçasını bize ver de ne var bir bakalım dedik, hemen alıp içindekini okuduk şu yazılıydı: Yüce Allah’ın Rasûlü Muhammed’den Benî Züheyr İbn-i Kays’a! Siz şâyet Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şehâdet eder namaz kılar zekât verir ganimetten beşte biri Peygamberin hissesini ve safi payını da edâ ederseniz sizler Allah ve Rasûlünün emânıyla emniyette olursunuz. Biz bu mektubu size kim yazdı diye sorduk? Rasûlullah (A.S.V) dedi. Bunu da Ebû Dâvûd ve Nesâi haber vermektedir.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

İşte görüyorsunuz emre bakın itaate bakın! Fey küffardan at ve deve kullanmadan alınan mallardır. Ganimet ise, at ve süvari kullanarak yani savaşarak kahır ve galebe yoluyla zorla alınan mallardır. Ganimete Cenab-ı Hak şu âyette yer vermiştir; “Ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Yüce Allah’ın, Peygamberin, yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır.” ‘’Enfâl Sûresi âyet-i kerime 41’’ Öyle ise Allah ve Rasûlünün payı tek bir paydır, Rasûlullah’ta (A.S.V) sonra ganimetteki veya fey ’de ki Rasûlullah’ın (A.S.V) payı ne olacak, âlimler bu hususta araştırmalar yapmışlardır. Ahmed İbn-i Hanbel ve Şâfiî Hazretleri bunun günümüzde amme hizmetlerine İslam’ı kuvvetlendirecek işlerde harcaması gerektiğini söylemiştir. Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) bu hisseyi at ve silâha harcadıkları rivâyet edilmiştir, Katâde halîfeye aittir devlete devlet başkanına oda milli menfaatler üzere kullanır demişlerdir. Ebû Hanîfe humus 5’e değil 4’e taksim edilir demiştir, bu 4 kalem: Yakınları, yetimler, miskinler, yolculardır. Kezâ yakınlarının hissesi bu gün sabit mi değil mi? Bu da araştırma konusudur çoğunluk sabit olduğuna kânîdir, humusun humustan fakir ve zengin olanlarına kadına 1 erkeğe 2 olarak verilir demişlerdir.

 

Dakika 10:03

 

İmâm-ı Mâlik ve Şâfiî Hazretleri bu görüştedirler, Ebû Hanîfe merhum sabit olmadığı kanaatindedir. Hanefîler Hz. Peygamberin (A.S.V) hissesi ile yakınlarının Zevi’l-Kurba’nın hissesi humusa iâde edilir ve ganimetin beşte biri üç kısma ayrılır; yetimlere, miskinlere ve yolculara demişlerdir Hanefiler. Yine sabittir diyenlerin delili meselenin Kur’an-ı Kerim ve sünnette gelmiş dört halîfe zamanında da aynen uygulanmış olmasıdır. Üstelik halîfeler bu payı verirken zengin fakir ayrımı yapmamış fakire daha çok verme cihetine gitmemiştir. Çünkü Rasûlullah (A.S.V) Zevi’l-Kurba hissesini dağıtırken çok zengin olmasına rağmen Abbâs’a da vermişti. Humus ‘tan bir pay yetimleredir, yetim babası olmayan buluğa ermemiş Müslüman çocuktur, muhtaç iseler bunlara verilir. Miskinler fakir ve ihtiyaç sahibi Müslümanlardır. Yolculara gelince bu uzaktan gelmiş yolcudur, memleketin de malı olsa bile yolculuk hâlinde ihtiyacı varsa ona da humustan ödeme yapılır. Ganimetin geri kalan 4 hissesi savaşa katılanlara dağıtılır. Atlı 3 hisse alır, biri kendisi ikisi atı için, piyade olan tek hisse alır bu Cumhur’un araştırmasıdır. Savaşa kadın ve köle çocuklarda katılmış ise komutanca bahşişte bulunulur. İstilâ edilen yerlerdeki akar da menkul gibi taksim edilir. Fey’e gelince savaşsız alınan mallar bu konuya girmektedir savaş yapmadan alınanlar. Sulh anlaşması şartına uygun olarak alınanlar, cizye olarak alınanlar, ticâret için Dârul-İslam’a girenlerden alınan gümrük vergileri, Dârul-İslam’da ölüp vârisi olmayanların malları vesâire.

Hz. Ömer şöyle demiştir; Cenab-ı Hak fey de tasarruf hakkını sadece Rasûlullah’a (A.S.V) tanımıştır. Ondan sonra kimseye bu hak tanınmamıştır ve şu âyeti okumuştur; “Ey îmân edenler onların mallarından Allah’ın Peygamberine verdiği şeyler için siz ne at ve ne de deve sürdünüz, fakat Allah Peygamberlerine dilediği kimselere karşı üstünlük verir. Allah, her şeye kâdirdir.” Haşr Sûresi’nin 6’ncı âyet-i kerimesini Hz. Ömer bu şekilde okumuştur. Rasûlullah’ta (A.S.V) sonra fey’ in harcanacağı yerler konusunda da önce savaşçılara ihtiyaçlarını verecek şekilde ödenir, sonra ehemmiyet sırasına göre amme işlerine harcanır demişlerdir. Çoğunluğun görüşü fey’ in beşe taksim edilmeyeceği tamamının tek bir kalem olarak harcanacağı bunda bütün Müslümanların hakkı bulunduğu esasında toplanır. İşte görüyorsunuz ne güzel çalışılmış ne güzel incelenmiş konular.

 

Âmir İbn-i Seyr (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) Peygamber olarak ortaya çıktığı zaman: “Handan Kabilesi bana gelip şu adam hakkında araştırıp bize haber getirebilir misin?” Şâyet bizim adımıza memnun kalırsan biz de onu kabul ederiz.

 

Dakika 15:10

 

Şâyet beğenmediğin bir husus olursa biz de reddederiz dediler. Ben de pekâlâ dedim, yola çıkıp Hz. Peygamberin (A.S.V) yanına kadar geldim, gördüm inceledim ve memnun kaldım, kavmim de Müslüman oldu. Rasûlullah (A.S.V) Ümeyr Zi-Merran’a şu mektubu yazdı; Râvî devamla der ki; Rasûlullah (A.S.V) Malik İbn-i Mirâre er-Rehâvî’yi Yemenin tamamına elçi olarak gönderdi. Akzu Hayvân Müslüman oldu. Râvî devamla der ki; Akka Rasûlullah’a (A.S.V) git, köyün ve malın için kendisinden emân al dedi. O da hemen Rasûlullah’a (A.S.V) geldi, Rasûlullah (A.S.V) kendisine şu emân mektubunun yazdı;

 

Bismillâhirrahmânirrahîm

 

Allah’ın Rasûlü Muhammed’den (A.S.V) Akzu Hayvâna! Eğer arazisinde malında kölesinde İslam’a sâdık kalırsa kendisine emân vardır. Allah’ın ve Rasûlü Muhammed’in (A.S.V) garantisi vardır. Bu emânı Hâlid İbn-i Saîd İbn-i Âs yazdı, bu haberi de Ebû Dâvûd vermektedir. Rasûlullah’ın (A.S.V) mektubu bize geldi şöyle yazıyordu;

 

Bismillâhirrahmânirrahîm

 

Allah’ın Rasûlü Muhammed’den (A.S.V) Ümeyr Zi-Merran’a ve Hemdan halkından Müslüman olanlara size selâm olsun. Ben kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a olan hamdimi size beyân ediyorum (Emma Ba’d) İslam’a girdiniz haberi Rum diyarından geldiğiniz anda bize ulaştı size müjdeler olsun, zîrâ Allah hidâyeti ile sizi doğru yola sevk etmiş bulunuyor. Sizler Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in (A.S.V) Allah’ın elçisi olduğuna şehâdet ettiniz namazı kıldınız zekâtı edâ ettiniz mi! Artık Yüce Allah ve Rasûlünün kanlarınız ve mallarınız üzerinde garantisi vardır. Kezâ üzerindeki halkı Müslüman olan bütün arazi dağıyla, sahiliyle bu garantiye dâhildir. Kimseye zulüm ve sıkıntı yapılmayacaktır, bilesiniz sadaka ne Muhammed’e ne de ehli beytine helâl değildir. Mâlik İbn-i Mirâre er-Rehâvî kaybı yani sırrı korudu emâneti vazifeyi eda etti mektubu haberi getirdi, ona iyi davranmayı emrediyorum. Çünkü o kavmi içinde itibarlı birisidir bu mektubu Ali İbn-i Ebî Talib yazdı.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

İşte görüyorsunuz haberler hadis-i şeriflerle sizlere ulaştırmaya devam ediyoruz.

 

Kâ’b İbn-i Mâlik (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Kâ’b İbnü’l Eşref Rasûlullah’ın (A.S.V) aleyhine hicivler düzüyor ve bunlarla Kureyş kâfirlerini ona karşı tahrik ediyordu. Rasûlullah (A.S.V) Medine’ye hicretle geldiği zaman şehrin ahâlisi kozmopolitti.

 

Dakika 20:16

 

Bir kısmı Müslüman, bir kısmı putlara tapan müşrik, bir kısmı da Yahûdî idi. Yahûdî’ler Rasûlullah (A.S.V) ve Ashâbına rahatsızlık veriyorlardı. Cenab-ı Hak Rasûlüne (A.S.V) sabır ve af emrediyordu. Yüce Allah şu âyeti onlar hakkında inzâl buyurmuş idi; “Hiç şüphesiz sizden önce kitap verilenlerden ve Allah’a eş koşanlardan çok üzücü sözler işiteceksiniz, sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki bu üzeriniz de sebat edilecek işlerdendir” buyurdu Cenab-ı Hak Âli İmrân Sûresi 186’ncı âyeti kerime.

 

Kâ’b İbnü’l Eşref Hz. Peygambere (A.S.V) ezâ vermekten bir türlü vazgeçmiyordu, sonunda Rasûlullah (A.S.V) Sâ’d İbn-i Muaz (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerine onu öldürecek birini yollamasını emretti, onu Muhammed İbn-i Esleme (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) öldürdü. Kâ’b öldürülünce Yahûdî’ler ve Müşrikler çok korktular, Rasûlullah’a (A.S.V) gelerek: “Arkadaşımızı geceleyin kapısını çalarak öldürdüler” dediler. Rasûlullah (A.S.V) onlara Kâ’b İbnü’l Eşref’in bu şerefsizin geçmişte söylediklerini neler yaptıklarını hatırlattı, sonra da hepsini kendisi ile onlar arasında yapılacak ve şerirlerin uyarak sıkıntıları sona erdirecek bir anlaşma imzalamaya çağırdı. Rasûlullah (A.S.V) onlarla kendisi ve bütün Müslümanlar arasında muteber olacak yazılı bir anlaşma yaptı. Bunu da Ebû Dâvûd- haber veriyor. Kâ’b İbnü’l Eşref bu şerefsiz, bir Peygamber düşmanı idi belâsını buldu, bu konuda çeşitli haberler verildi, daha da ileride haberler verilecektir.

 

İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) Necranlı’larla 2000 elbise üzerine sulh yaptı, yarısını “Safer Ayında” yarısını da “Recep Ayında” Müslümanlara teslim edeceklerdi. Ayrıca gazvede kullanmak üzere ariyeten 30 zırh, 30 at, 30 deve ve her çeşit silâhtan 30’ar adet vereceklerdi. Müslümanlar bunları Yemen’de ihânetli bir harp olduğu takdirde Necranlılar’dan alıp kullanacaklar sonra iâde edeceklerdi. Buna mukâbil Müslümanlar da Hristiyan mabetlerini yıkmayacaklar, dini ilmi reislerine dokunmayacaklar. Bir hadise çıkarmayıp yahut da faiz yemedikleri müddetçe dinlerinde rahatsız etmeyeceklerdi bu anlaşmaya göre. Bunu da Ebû Dâvûd haber veriyor. Necran; Yemen’in Mekke cihetine düşen bir kariyesinin adıdır. Arap olmasına rağmen Hristiyanlaşmışlar idi, bunlar kendi inançlarında delilsiz direnmeye devam ederler, Rasûlullah (A.S.V) bunları lânetleşmeye dâvet etmişti.

 

Dakika 25:09

 

Âyet-i kerime şöyle buyurmaktadır; Sana gelen ilimden sonra artık her kim seninle münâkaşaya kalkarsa şöyle söyle: “Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım sonra lânetleşelim de Allah’ın lânetinin yalancılara olmasını dileyelim” buyurdu Cenab-ı Hak. Onlara böyle bir teklifte bulundu Cenab-ı Hakk’ın emriyle Peygamberimiz. Bu da “Âli İmrân Sûresi 61înci âyet-i kerime’’ İstişâre için izin alan heyet aralarında görüyorsunuz Muhammed Hak Peygamberdir, biliyorsunuz bir Peygamberle lânetleşmeye cüret eden hiçbir kavim yoktur ki büyükleri sağ kalmış küçükleri de büyümüş olsun. Bu durumda mübaheleyi kabul sonumuzun gelmesi demektir diye müzakere de bulunurlar. Mübahele teklifini kabul etmemeye Müslümanları memnun edecek bir antlaşma yapmaya karar verirler.

 

Evet, efendiler!

 

İşte görüyorsunuz Hak Peygamber olduğunu bile bile adamlar Müslüman olamayanlar da var. İşte bunlar da Necranlılar ama sonuçta “İslam, Hak ve hakîkat geldi bâtıl zâil oldu.”

 

Hz. Peygamber (A.S.V) vefat anında Yahûdî ve Hristiyanların Ceziret-ül Arap’tan sürülmesini, Arap Yarımadası’nda İslam’dan başka bir dinin barınamayacağını vasiyet etmiştir. Bu vasiyete uyan Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Necranlıların emvalini satın alarak kendilerini Irak’ta Küfeye iki gün mesafe de Nehrü Eban köyüne gönderdi. Necranlılar, Hz. Ali halîfe olunca gelip; Ey Ali! Senin dilinle şefaat diliyoruz, senin elinle yazılan bir sulh yapmıştık. Ömer bizi yurdumuzdan sürdü lütfet yurdumuzu bize iâde et derler. Hz. Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) olur mu öyle şey Hz. Ömer bu işin yetkilisi idi, onun icraatından hiçbir şey değiştiremem der. Mucemu’l-Buldân da belirtildiği üzere Necranlılar bu yeni yerleşim bölgesine de Necran adını verirler.

 

Evet, sevgili dostlarımız, İnşâ’Allah derslerimiz Sevgili Peygamberimizden gelen haberlerle devam edecektir.

 

Dakika 28:55

 

(Visited 42 times, 1 visits today)