HadısŞerifKülliyatı 152-01

152- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 152

152- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 152

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

 

اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ*

وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ*

‘’Bismillâhi Zîşan azîmu sultan şedîdül burhan kaviyyül erkâm mâşââllahu kân Eûzubillahi min külli şeytâni insün ve can’’

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Sevgili ve muhterem izleyenler, dersimiz ihrâm ile ilgili devam etmektedir.

 

İbnu Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki: “Nifaslı ve hayızlı kadınlar mîkâta gelince gusül ederek ihrâma girerler ve Beytullah’a olan tavaf hâriç bütün haccın kurallarını menâsikini îfa ederler.” bunu da Ebû Dâvûd haber vermiştir.

 

İbnu Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki: “Beş hayvan vardır, bunların öldürülmesi ihrâmlıya günah değildir; “Karga, çaylak, akrep, fare, kelb-i akur”. Bu haberi de Buhârî, Müslim, Muvattâ, Ebû Dâvûd, Nesâî haber vermiştir.

 

Evet, sevgili dostlarımız, Alkame İbnu Ebî Alkame annesinden rivâyet etmiştir ki: “Annesi, Hz. Âişe (Radıyallâhu Anha ve Erdahünne Ecmaîn),yi ihrâmlı iken diyor bedenini kaşıyan kimse hakkında soru sorulunca dinlemiştir Hz. Âişe şu cevabı verir; “Evet, kaşınsın ve şiddetle kaşısın.” Sonra Hz. Âişe ilâve eder: “Ellerimi bağlasalar, (kaşınmak için ayaklarımdan başka bir imkânım olmasa) ayaklarımla kaşınırım”. Evet, haber gelmiştir bunu da Muvattâ bildirmektedir.

 

Evet, sevgili dostlarımız, Esmâ Binti Ebû Bekir (Radıyallâhu Anha ve Erdahüm Ecmaîn ve Erdahünne) O da şöyle haber veriyor; Hac yapmak üzere Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm) ile birlikte çıktık. ‘’Arc nam’’ mevkie kadar geldik. Orada Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) konakladı, bizde konakladık. Hz Âişe (Radıyallâhu Anha) Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)’ın yanına oturdu ben de babam Ebû Bekir’in yanına oturdum. Rasûlullah’ı binek devesiyle Hz Ebû Bekir’in binek develeri tekti ve o da Ebû Bekir’e ait bir köle ile birlikte (yoldaydı). Ebû Bekir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri oturup, kölenin gelmesini beklemeye başladı. Köle geldi ama berâberinde deve yoktu. Hz Ebû Bekir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn): “Deven nerede?” diye sordu? Köle: “Sabahleyin onu kaybettim!” dedi. Ebû Bekir (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn): “Tek bir deveyi kayıp mı ettin!” deyip köleye vurmaya başladı. Rasûlullah bu sırada gülüyor ve şöyle diyordu; “Şu ihrâmlıya bakın neler de yapıyor?”

(İbnu Ebû Rizme der ki: Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm): “Şu ihrâmlıya bakın neler de yapıyor?” deyip gülüyor, (başka bir şey söylemiyordu.)” Bunu da Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce haber vermişlerdir. Burada da tedip için uyarı için bir tedip hareketidir. Yoksa canını acıtmak için değil uyarmak içindir.

 

Dakika 5:40

 

Sevgili dostlarımız,

 

Şimdi de telbiye ile ilgili hadis-i şeriflerle dersimiz devam ediyor.

 

İbnu Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) şunu söyledi; Sizin Beyda’nız, hakkında Rasûlullah’a iftira ettiğiniz şurasıdır. Ama, Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) sadece mescidin -yani ‘’Zülhuleyfe Mescidinin-’’ yanında ihrâma girip telbiye getirdi. Bunu da Buhârî, Müslim ve diğerleri haber vermişlerdir. Onun bu izâhını naklen Tahâvî benimsediğini belirtir. Ayrıca Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf, İmâm-ı Muhammed, İmâm-ı Şâfiî, Ahmed İbnu Hanbel (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn) bunların mezheplerine tâbî olan diğer ulemânın bu açıklamayı benimsediklerini kaydederler.

 

Evet, sevgili dostlarımız Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) öğleyi kıldı. Sonra devesine bindi. Beyda tepesine çıktığı zaman telbiye getirdi.” Bunu da Ebû Dâvûd haber veriyor.

 

Ebû Cübeyr anlatıyor (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn); İbnu Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretlerine dedim ki: “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)’ın, vacip kıldığı zaman getirdiği telbiye husûsunda Ashâb-ı Güzin’in ihtilâfına doğrusu hayret ediyorum!” Bana şu cevabı verdi; “Bu meseleyi ben herkesten iyi biliyorum aslında Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) tek bir hacc yaptı. Bütün ihtilâflar bununla ilgili. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) hacc maksadıyla (Medine’den) yolla çıktı. ‘’Zülhuleyfe Mescidi ’ne’’ gelip iki rekâtlık ihrâm namazını kılınca, haccı fiilen olduğu yerde başlattı. Namazı bitirince de hacc için telbiye de bulundu. İşte bu telbiye’yi bir kısım insanlar işitti. Bunu kendisinden bende (işittim ve) hatırım da tuttum sonra hayvanına bindi devesi onu yerden kaldırınca tekrar telbiye getirdi. Bu ikinci telbiye’yi de işitenler oldu. (Her seferinde telbiyeleri) farklı kimselerin işitmesi, insanların dağınık ve hareket hâlinde olmalarından idi. Böylece, devesi onu kaldırdığı zaman çektiği okuduğu telbiyesini de yeni insanlar işitti. İşte bunlar: “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm), devesi kaldırdığı zaman telbiye getirdi” dediler. Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) yoluna devam etti. Beyda tepesine çıkınca da telbiye getirdi. Bu telbiye’yi de işiten başkaları vardı. Bunlar: “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Beyda’ya çıkınca telbiye getirdi” dediler. Yüce Allah’a kasem olsun! Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) namazgâhında haccı başlattı. Devesini kaldırdığı zaman telbiye getirdi sonra Beyda tepesine çıkınca orada da telbiye getirdi.” Saîd İbnu Cübeyr sözüne devamla dedi ki;

 

Dakika 10:03

 

“İbnu Abbâs’ın sözü esas alanlar (Zülhuleyfe ’deki) namazgâhta iki rekâtlık ihrâm namazını kılar kılmaz telbiye getirdi”. Bunları Ebû Dâvûd haber vermektedir.

 

Nafî söyle anlatıyor; İbnu Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Harem Bölgesi’nin en yakın yerine geldi mi telbiye’yi artık bırakırdı. Sonra Zu-tuva nam mevkiinde geceyi geçirir, orada sabah namazını kılar, sonra yıkanırdı ve derdi ki; Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) böyle yapmıştı.” Bunu da Buhârî, Müslim haber veriyor. İbnü’l Münzir Mekke’ye girerken yıkanmak bütün âlimlere göre müstehaptır.

Evet, sevgili dostlarımız, ulemânın ekseriyeti sadece abdest alınmış olsa bu da kifâyet eder müstehab yerine gelir demişlerdir. Çünkü Yüce İslam insanların durumuna, gücüne göre teklif eder.

 

İbnu Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; “Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) buyurdular ki; “Mukim olanlar veya Umre yapanlar, Hacer’i Esvet’i istilâm edinceye kadar telbiyeyi bırakmazlar.” bunu da Ebû Dâvûd ve Tirmizî haber vermektedir.

Evet, sevgili ve kıymetli efendiler, istilâm kelime olarak selâmdan gelir. Selâmlamak diye dilimizde dilimize çevirmişizdir. Bu Kâbe-i Muazzama ’nın Rükn-i Şarki veya rüknü Hacer’i yani Hacer’i Esved denen köşesindeki Hacer’i Esved’e tekbir ve tehlil getirerek, eller konup ve sonra öpülmek sûretiyle gerçekleşir. Yaklaşamadığı takdirde uzaktan Hacerül-Esved’in hizâsına gelindiği vakit Hacer’e dönülerek ellerin içi Kâbe’ye çevrilip kulaklar hizasına kaldırılıp “Bismillâhi Allahu Ekber” diyerek eller Hacer’in üzerine konuluyormuş gibi işaret edilerek karşıdan selâmlanır ve sağ elinin içi öpülür. Bu da yakından öpmek yerine geçen bir istilâmdır. İstilâmın daha geniş açıklaması için daha önceki hadis-i şerif’te bu açıklanmıştır ve ilerde 1551’inci hadiste ayrıca açıklanacaktır.

 

İbnu Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) şöyle beyân ediyor; Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)’ı telbiye çekerken -bir rivâyette mülebbiyen değil, mülebbiden demiştir- işittim söyle diyordu:„Lebbeyk Allâhümme lebbeyk. Lebbeyk lâ şerike leke lebbeyk. İnne`l-hamde ve`n-ni`mete leke ve`l-mülk, lâ şerike leke.“ Bu kelimelere başka ilâve de bulunmuyordu, bunu da Buhârî, Müslim ve diğerleri rivâyet etmişlerdir.

 

Evet, sevgili dostlarımız, „Lebbeyk Allâhümme lebbeyk. Lebbeyk lâ şerike leke lebbeyk. İnne`l-hamde ve`n-ni`mete leke ve`l-mülk, lâ şerike leke.“ 

 

Dakika 15:16

 

Evet, sevgili ve muhterem izleyenler!

 

İşte derslerimiz devam ediyor; sâdeyk –her an itaatindeyim- mânâsında da bu kelime de kullanılmıştır bazı telbiyelerde, (Vezarıbu ileyke vel amel)-Dilek sana arz edilir amelde sanadır- diye bu kelimeler de bazı telbiyeler de bulunur. İslâmî telbiyenin Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm)’e Cebrâil (Aleyhisselâm) tarafından öğretildiğini haber vermektedir. Telbiyenin yüksek sesle söylenmesi emredilmektedir. Kadınlar alçak sesle söylerler. Cumhur buradaki emrin nedib ifade ettiğine dolayısıyla telbiye’yi yüksek sesle yapmanın müstehap olduğuna hükmetmişlerdir. Bu da hüküm itibarıyla böyledir. Telbiye her hâl değişikliğinde tekrar edilir. İnişlerde, yokuşlarda, başkalarıyla karşılaşmalarda, gecenin veya gündüzün gelmesinde, oturmalarda, kalkmalarda, binmelerde, inmelerde namazların peşinden mescitte vesâire, her tekrar peş peşe üç sefer yapılır. Üç tamamlanmadan kesilmez, mâmâfih selâm verilmişse alınır ve fakat selâm verilmez. Telbiyeden sonra dua edilir. Bu dua da kendisi sevdikleri ve mü’minler için dilediğini talep edebilir. Ancak en iyi istenecek şeylerin Yüce Allah’ın rızâsı cennet ve ateşten istiâze olduğu belirtilmiştir. Ya Rabbi, yakîni ve rızâ hâlini Senden diliyorum, tükenmez nimetler eksilmez göz aydınlığı diliyorum gibi dualar yapılır. Telbiye’ ye hacılar şeytan taşlama anına kadar devam ederler. Umre yapanlar da tavafa başlayıncaya kadar devam ederler. Telbiye ihrâm giyen herkese kadın erkek, abdestli abdestsiz, hayızlı cünüp vesâire herkese müstehaptır.

 

Şimdi de ihrâmın ifsadı hakkında bu da şu kısımlara ayrıldığını görüyoruz;

 

Hac ve umrenin kaza edilmesini yeniden yapılmasını gerektirenler, bedene deve veya sığır kesmek gerektirenler, dem koyun veya keçi kestirmek gerektirenler. Sadaka yani fıtır sadakası miktarında borç gerektirenler, tasadduk miktarı belirlenmeyen bağış, fıtır sadakasının az da olabilir bunu da gerektirenler, oruç tutmayı gerektirenler bedelini ödemeyi gerektirenler gibi kısımlara ayrıldığını görmekteyiz.

 

İmâm-ı Mâlik (Rahmetullâhi Aleyh) Hazretleri anlatıyor; Bana ulaştı ki Hz Ömer, Hz Ali ve Hz. Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) “Bunlara hacc etmek üzere ihrâma girmiş bulunan birisi hanımı ile cinsi temasta bulunursa ne gerekir?” diye sual sorulmuştu.

 

Dakika 20:00

 

Şu cevabı verdiler; “Bunlar başladıkları haccı tamamlarlar. Sonra müteakip sene yeniden hacc yaparlar ve cezâ olarak da kurban hedy keserler.”

Hz Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) şunu söylemiştir; “Müteakip yıl bunlar hacc için ihrâma girince, haccı tamamlayıncaya kadar birbirlerinden ayrılırlar”. Bunu da Muvattâ haber veriyor.

 

İbnu Abbâs (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) “Mina’da iken ifâza tavafından önce hanımıyla cinsi temasta bulunan bir kimse hakkında sorulmuştu: “Bir bedene kesmesini emretti”. Bir rivâyette şöyle demiştir, “İfâzadan önce ehline temas eden kimse cezâ olarak yeni bir umre yapar ve bir de kurban hedy keser. Bunu da Muvattâ haber veriyor yine.

 

Evet, sevgili ve muhterem izleyenler, İnşâ’Allah dersimiz Say’d hakkında onun cezâsı hakkında devam edecektir.

 

Dakika 21:35

 

(Visited 32 times, 1 visits today)