[jw7-video]

170- Amelde Fıkhı Ekber Ders 170

AMELDE FIKHI EKBER DERS 170

 

Kıymetli izleyenler bazı sahabelerimizden gelen haberde Müslümanın Müslüman olmayana varis olacağını söylemişlerdir bazı sahabeler. Bunlarında mesela bazıları Muaz hazretleri Muhammed Bin Ali Bin El Hüseyin ve Mesrük İbni El Hanefi de yine Hasan El Basri kimseler ki yine Muaviye de bunlardandır. Kâfirler, Müslümanlara varis olamazlar ama Müslüman gayri Müslim’e varis olur demiştir bunlar. İslam daima yücedir hiç bir şey ondan daha yüce değildir. Hadisi şerifine de istinat ederek bu hadisi şerifinde Hasen olduğu söylenmiştir. Yücelikten maksat derin bakımından veya galibiyet ve hâkimiyet bakımından yani neticede zafer Müslümanların olması bakımındandır. Ahmet Bin Hanbel’e göre Müslüman azat ettiği Müslüman olmayan kölesine varis olabilir. Yine vela azat eden kimseye aittir hadisi şerifi de mevcuttur.  Yine aynı zamanda bu hadisi şerif delildir. Gayri Müslimlerin birbirlerine varis olma konusu da bunda da ulema zengin keşifler yapmış farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Malikiler dinleri farklı olan varis olamaz. Yahudi Hristiyan’dan Hristiyan Yahudi’den miras alamaz demiştir Malikiler. Yine müşrikten müşrikte onlardan miras alamaz demişlerdir. İki ayrı dinden olanlar birbirlerine varis olamazlar hadisi şerifine dayanarak Yahudilik ve Hristiyanlık dışındaki diğer inanç mensupları hepsi bir sayılırlar. Birbirlerine varis olurlar bu İmam-ı Malikten başka bir rivayet vardır kendi aralarında varis olurlar diye. Hanefi uleması Şafi ve Hanbeliler Müslüman olmayanlar birbirilerine varis olurlar demişlerdir. Çünkü burada küfür tek bir millettir. Yani küfrü eğer din sayacaksanız küfür tek dindir. İmanda İslam da tek bir dindir. Onun için kâfirler birbirlerinin dostlarıdır. Enfal suresi 73 ayeti kerimede buyrulmaktadır. Ayet umumi oluşu ile bütün kâfirleri içine alır. Yine yüce Allah (C.C) haktan gerisi ancak dalalettir buyurmuştur buda Yunus suresi ayet 32’dir.  Çünkü İslam nazarında küfür dinlerin batıl olma noktasında müsavidir. Hepsi bir din gibidir.

(Dakika: 5.18)

Gayri Müslimler Müslümanlara karşı düşmanlıkta ve onların aleyhine ittifak etmekte müsavidirler. O halde onlar hepsi tek bir din hükmündedir. İbni Ebi Leyla’ya göre Yahudi ve Hristiyanlar birbirlerine varis olurlar. Lakin bunlarla Mecusiler arasında miras alışverişi olmaz demiştir buda İbni Ebi Leyla’nın şahsi görüşüdür. Mürtet ve zındığın mirası mürtet hiçbir kimseye varis olamayacağında ittifak vardır. İslam onu irtidat üzere terk etmez o kesin cezalandırılır. İrtidat eden kişi İslam’dan dönen kişi İslam’ın terk eden kişi öldürülür. Ancak Hanefilere göre irtidat eden kadın ise öldürülmez kadın öldürülmez Hanefi ulemasına göre. Sevgili Peygamberimiz A.S kadınları öldürmeyi yasaklamıştır. O Müslüman oluncaya veya tövbe edinceye kadar haps edilir. Hanbeliler miras taksim edilmeden önce İslam’a dönen mürtedi bundan müstesna etmişler ve ona da mirastan vermişlerdir. Buda Hanbelilerin görüşüdür. Diğer ulema bu görüşte değildir. Mürtetten miras alma konusunda ihtilaf ve zengin keşifler vardır bu konuda da. İmam-ı Azam’a göre mürtet erkek ise Müslüman iken kazandığı mallarına Müslüman yakınları varis olurlar. İrtidat halinde kazandıkları ise fey bunlar ganimettir Beyt-ül Male konulur devlet hazinesine. Kadın ise bütün terikesi Müslüman varislerinindir. İmam-ı Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed kadın mürtet ile erkek arasında fark görmemişler her ikisini de Müslüman yakınları varis olurlar demişlerdir. Mürtet o itikadı ile terk edilmez. İslam’a dönmesi için icma edilir. Onun faydalanması hususunda değil de varislerinin faydalanması konusunda İslam hükmü itibara alınır. Cumhur’u ulema ki bunlar Maliki, Şafi, Hanbeliler mürtet asli kâfir gibidir ne varis olur ne olunur dediler. Onun malı fey yani ganimet olarak Beyt-ül Male konulur. Çünkü o Müslümanlara karşı harbidir. Onun malının hükmü harbinin malının hükmü gibidir. Malı mevkuftur yani İslam’a dönerse tekrar onun olur dediler. Karı kocadan birinin irtidat etmesi Hanbeli ulemasına göre zifaftan önce irtidat ederse bunlardan biri karı kocadan nikâh derhal münfesih olur. Biri diğerine varis olmaz olamaz. İrtidat zifaftan sonra olmuşsa bu hususta rivayetler vardır. Ayrılık derhal vaki olur. Diğeri de ayrılık kadının iddetinin bitmesine bağlıdır. Hangisi ölürse diğeri ona varis olmaz. Zındığa gelince zındık Müslüman olduğunu izhar edip küfrünü gizleyen münafık kişidir. Sevgili Peygamberimizin zamanında bunlara münafık deniliyordu bugün ise zındık denmektedir. Fesat çıkarmak İslam’ı yıkmak için gizli propaganda yapmak ve Müslümanları akidelerinde şüpheye düşürmek hususlarında münafıktan ayrılır.

(dakika 11.09 )

Malikiler hariç Cumhur’a göre zındığın hükmü yukarda geçen tafsilat ve ihtilaf burada da cari olmak üzere mürtet gibidir. Şafi ve Hanbelilere göre onun malı Beyt-ül Male konulur. Malikilere göre ise mürtetlerin aksine zındığa varis olunur Malikilere göre. Eğer Müslümanlığı ishal ediyorsa Müslüman akrabası ona varis olur. Şimdi bir esas itibarıyla irtidat mirasa engeldir. Mürtet ittifakla başkasına varis olamaz. Hanefi uleması hariç Cumhur’a göre variste olunamaz. İmameyn ise mutlak olarak varis olunur. İmam-ı Azam’a göre Müslüman iken kazandığı mallarına varis olunur. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler diğerlerinden biride (dar) ülke farkı müstakil otoritesi ve hususi savunma gücü olan vatana (Da)r denmektedir. Darul vatan denilen şey müstakil otoritesi ve hususi savunma gücü olan vatandır. Şimdi farkından maksat ise varis ve müverrislerden her birinin idari otoritesi ve askeri gücü birbirlerinden farklı olan ve aralarında muahede bulunmayan bir devletin tebaasında olmasıdır. Mesela birinin Hindistan diğerinin İsveç’ten olması gibi bu engel dar’ı İslam ile dar’ı harp arasında veya dar’ı harbin kendi beldeleri arasında açıktır. Dari İslam veya Müslüman ülkeler ise Müslümanlara nispetle tek bir vatan olarak itibar olunur. Hangi beldede olursa olsun bir Müslüman yine hangi beldede olursa olsun diğer bir Müslümana varis olur. Çünkü İslam Müslüman beldelerini ne kadar uzak olursa olsun ve siyasi yapıları farklı ve münasebetleri kesik olsun tek bir vatan haline getirilmiştir. Misal dar’ı harpte bir Müslüman ölse Dar’ı İslam’da ki yakınları ona varis olur. O engel gayri Müslimlere mahsustur Müslümanlara değil. Çünkü İslam beldeleri tek bir vatandır. Dar’ı harp ise ahkâmı devletten devlete değişir. Dar farkı Hanefilere göre sadece Müslüman olmayanlar arasında mirasa mani bir haldir. Dar farkı üç türlüdür. Hakiki olur hükmi olur hakiki ve hükmi olur. (dakika15:35) Hakiki ve hükmi fark bu tebalık uyruk ve ikametin farklı olmasıyla tahakkuk eder. Mesela örneğin varisin dar’ı harpte bir harbi müverrisinde dar’ı İslam da bir zimmi olması gibi. Hiç biri diğerine varis olamaz. Hükmi fark buda sadece tebalık veya uyruğun farkı olmasıyla tahakkuk eder. Örneğin varisin bir Alman müverrisinde bir İngiliz olup beraberce Almanya veya İngiltere de oturmaları veya birinin zimmi diğerinin müstemen olup beraberce darül harp tebaasından olmaları yahut da her ikisinin de ayrı devletlerden olup müstemen olarak beraberce dar’ı İslam da oturmaları gibi. Bunların her biri ayrı devletten olan birer harbidir. Birbirlerine varis olamazlar. Hakiki fark ikametin farklı olmasıyla tahakkuk eder. Uyrukları aynı olduğu için birbirlerine varis olurlar. Tebalık veya uyruk aynı olmakla beraber ikametin farklı olmasıyla tahakkuk eder. Uyrukları aynı olduğu için birbirlerine varis olurlar. Mani olan farklılığın esası tebalıktır ve hükmi farklılık mirasa mani olmakta tek bir sebeptir yani mirasa mani olmakta hususunda tek bir sebeptir. Ne? Mirasa mani olan farklılığın esası tebalıktır. Dar farklılığı hakikidir mirasa mani değildir. Şayet ikisi de dar’ı İslam da bulunuyorlarsa dar farkı hükmidir. Bu durumda mirasa manidir. Dar’ı İslam da birbirlerine varis olamazlar. Ancak zimmi olurlarsa varis olabilirler. Şafilere göre dar farkı mirasa mani olan hallerden değildir. Zimmi ve müstemenide içine alan o ahit ile harbi arasında miras alışverişi olmayacağını beyan ettiler. Velayet alakası bulunmadığı için miras alışverişi olmayacağını beyan ettiler. Böylece birinci nevide Hanefilere muvafakat etmiş oldular. Yani Hanefilerin görüşünü kabul etmiş oldular neticede. Malikiler Hanbelilere göre mirasa mani değildir dar farkı hiç bir şekilde darul harp insanları ister beldeleri ayrı olsun ister bir olsun birbirlerine varis olur dedi Malikiler ve Hanbeliler.

(Dakika.20:09)

Çok kıymetli ve muhterem efendiler İslam âlimlerinin İslam fakihlerinin nasıl çalıştıklarını görünüz. Onlar her konuyu detaylı nasıl incelediklerini de görünüz. Bütün dünyayı asırlardır okutan âlimlerdir işte bunlar. Dört mezhebin okulu ekolü dünyayı okutarak geldiler. Kıyamete kadar böyle gidecekler Cenabı Hak bütün İslam âlimlerine bol bol Cenabı Hak rahmet eylesin. Onun için bu dört mezhep başta olmak üzere bütün İslam âlimleri sürekli rahmetle anılmalıdır. Terike konusunda da dersimiz devam ediyor. Geride bıraktığı şeydir yani lügatte sözlükte terike geride bıraktığı şeydir. Hanefilerin dışında Cumhur ise geride bıraktığı mallar ve sabit hakların hepsidir demişlerdir. Şirp ve mesil ve bunun gibi irtifak hakları gibi aynı haklara kiraladığı ve iale ödünç olarak aldığı faydalanma hakkı gibi menfaatlere şufa hakkı mesela şart muhayyerliği gibi şahsi hakların hepsine şamildir Cumhur’un anlayışına göre. Hanefi uleması ise terike ölenin malik olduğu mallar ve mali haklardır diye tarif ederler işte görüyorsunuz Hanefiler işe daha da detaylı bakıp her yönüyle bir keşiften geçirmektedirler. Dünyanın en müthiş kâşif âlimleri bu kıymetli âlimlerdir başta Hanefiler olmak üzere. Hanefilere göre terike ölenin malik olduğu mallar ve mali haklardır. Şirp hakkı nedir derseniz bir nehirden tarla bağ bahçe ve hayvan sulamak için faydalanmanın sırası mesil ise bir hanenin dışarıya su ve selini damlalığını akıtma hakkıdır. Yüce İslam bütün hakları keşfi eylemiş ve hükmünü ortaya koymuştur. Hanefi ulemasının mütekaddimi fakihlerine göre menfaatler mal değil mülktür demişlerdir. Cumhur’a göre mutlak olarak mal veya hakkın hepsi terikeden sayılır. Hanefi uleması Terike’yi mal veya mal ile bağı olan haktan ibaret saymışlardır. Yine Hanefiler varis olunan mal ayni mallardır demişlerdir. Terike ile ilgili haklar konusunda da başkasının hakkının taalluk ettiği haklar bunlara terike denilmez bunlar ölenin teçhiz ve tekfininden önce gelir. Çünkü borçlar bide fa öncelikle ödenmelidir. Bunlar kendisine taalluk eden haklardır. Başkasının hakkının taalluk etmediği haklar işte buna terike denilir.  Ölümün teçhiz ve tekfini sonra borçlarının ödenmesi sonra vasiyetlerinin yerine getirilmesi sonra varislerin geri kalan malı taksim etme hakkı işte bunlar sırayla inşallah incelemeye alınmıştır.

(Dakika 25:21)

Ölenin teçhiz ve tekvin konusunda Maliki, Şafi ve Hanbeliler örf esas alınarak bunlar yapılır. Hanefiler israf ve cimriliğe kaçmadan ölenin teçhizi ve tekvininden başlamak vaciptir demişlerdir. Ölenin hakkını taalluk ettiği zaruri işlerdendir teçhiz ve tekvin olayı. Yüce Allah buyuruyor onlar ki harcadıkları vakit ne israf nede cimrilik yapmazlar sıkı tutmazlar ellerini harcamaları ikisi arası ortalama olur buyuruyor Cenabı Allah Furkan suresi ayet 67 Allah C.C Hazretleri. Yine sünnete göre erkekler için üç kadınlar için beş parçadır. Ne? Kefen kumaşın orta hallisidir. Teçhiz yıkama kefen taşıma kabir kazdırma ve defin masraflarının tamamına teçhiz denmektedir. Teçhiz masrafları terikeden ayrılır. Ölenin terikesi yoksa kefeni sağlığında nafakasını sağlamakla yükümlü olan kişi üzerine vaciptir. Burada vacipler farz anlamındadır unutmayın ve yine babası oğlu hanımı ve hanımının hizmetçisi gibi kendisinden önce ölen masrafları da her şeyden önce terikeden ayrılır. Şafi ve İmam-ı Ebu Yusuf’a göre Hanefi mezhebinde fetva onun bu reyine göredir. İmam-ı Muhammed Malik ve Ahmed Bin Hanbel’e göre fakir bile olsa hanımın teçhizi koca üzerine değildir. Kendi malından veya akrabalarının malından yapılır. Hanımın teçhizi koca üzerine değildir. Kendi malından veya akrabasının malından yapılır. Fakat tabi bu görüşte olmayan âlimlerimiz de var. Bit ‘at ve matemler defin törenleri perşembe ve cuma günleri kırkıncı gün ve yıl dönümü günlerinde verilen davetler için yapılan masraflar kaside ve ilahiler söyleyen mevlithanlara verilen hediyeler teçhiz masraflarından sayılmaz. Bütün bunlar terikeden harcama yapılması caiz olmayan bidat’lardır. Asrımızda halkın icat ettiği bidat ve görüşlerdendir bunlar. İşte matemler defin törenleri perşembe ve cuma gönleri kırkıncı gün ve yıl dönümü günlerinde verilen davetler için masraflar kasideler ilahiler söyleyen mevlithanlara verilen hediyeler teçhiz masraflarından sayılmaz. Bütün bunlar terikeden harcama yapılması caiz olmayan bidat’lardır demiştir bakın kıymetli âlimlerimiz bunları kaleme almışlardır.

(Dakika 30:12)

Harcama yapan kişi bunu tazmin eder mesela birisi bunu bu yollara harcamış bunu diyor harcama yapan kişi kendisi tazmin eder. Varis ise kendi malından alınır değilse teberru etmiş sayılır. Ne yazık ki bugünkü varisler bu bidatlara canı gönülden katılmaktadırlar ve yaptıkları işi de bidat olduğunu bilmiyorlar dinin bir emriymiş gibi yapıyorlar. Teçhiz masraflarının borçlardan önce gelmesi Hanefi, Maliki ve Hanbelilerin görüşüdür. Şafiler ise borçların ödenmesini teçhiz masraflarından öne almaktadır. Malikiler de rehin ile teminat altına alınmış borçların teçhizden önce geleceğini söylerler. Borçların ödenmesi teçhizden sonra borçlar ödenir. Hz. Ali’nin R.A ve 31 47 aleyhim ecmain hazretleri Şanlı Peygamberin A.S efendimizin vasiyetten evvel borcu ödediğini gördüm diyor bunu Hz. Ali diyor. Vasiyet borçtan daha az bağlayıcıdır veya ev edatıyla atıf yapılması da bu görüşü teyit etmektedir. Şayet ayette geliş sırası bir tertip içinde olsaydı atıf ve edatıyla yapılırdı ve ile yapılmamış veya anlamında ev edatıyla yapılmıştır. Vasiyet zayıf yoksulların nasibi olduğu için takdim edilmiş yine vasiyet eden kişi onu kendi arzusuyla ortaya koyduğu için takdim edilmiş borç mutlaka eda edilmesi lazım gelen sabit bir şey olduğu için ertelenmiştir. Borcu ödemek borçlu üzerine farzdır. Vasiyet ise nafile ibadettir. Farz daha kuvvetlidir. Evet, kıymetliler yine Hz. Ali den gelen borç vasiyetten öncedir varise vasiyet yoktur diye haber gelmektedir. Zekât ve kefaretler gibi Allah’a olan borçları ödemek ise varisler üzerine vacip değildir. Vasiyet etmiş ise o takdirde öderler. Yine borçların çeşitleri konusunda rehin olarak verilen mal ile ilgili borç gibi. Hanefilere göre bu borcun ödenmesi teçhiz ve tekfininden öne alınır demişlerdir. Daha cenaze defnedilmeden bu borç verilmelidir diyor Hanefi uleması. Allah’a olan borçlar bunlar zekât, kefaret ve ecir borçlarıdır ki Hanefilere göre borçlunun ölümüyle sagıt olur. Ölen adına varislerinin onu ödemeleri vacip değildir. Vasiyet etmişse malının yalnız üçte birinden onun adına vekâleten öderler ancak teri kesinden kendi adına ödenmesini vasiyet etmişse ödenir. Cumhur’u ulema Maliki, Şafi,  Hanbeliler ise bu borçların edası vaciptir ve terikeden alınır ölen vasiyet etmemiş dahi olsa ödenir. Bu görüş esastır.(dakika (Dakika 35:29)

Çünkü burada ölenin zimmetini borçtan kurtarmak vardır. Kul borçları iltizam ettiği borçlar bunlar önce gelir. Ödünç aldığı para Mehir borcu ücret ve buna benzer bir şey karşılığı olarak zimmette vacip olan her şey aynı derecede kabul edilir. Hanefi uleması kul hakları Allah haklarından önce gelir. Şafiler bunun aksidir. Cumhur’u ulema fark görmemiştir. İkrar ilga edilmeyen bağlayıcı bir delildir. Evet, kıymetliler Malikiler önce rehin malı gibi Ayn’na taalluk eden haklar daha sonra teçhiz masrafları sonra borçlar ve vasiyetler ayrılır demişlerdir. Sadakayı fıtri yemin kefareti oruç zıhar ve katil kefareti gibi iltizam ettiği kefaretler terikeden verilir. Bunların hepsi ödeme vakti gelmiş zekâtta bunlar gibidir. Şafi uleması örfte neyse teçhiz ve tekvin masrafları ayrılır. İster Allah için ve isterse kullar için iltizam etmiş olsun borçları ödenir. Yine zekât kefaret ve hac gibi Allah borçları kul borçlarından önce ödenir. Terike o zekât için rehin verilmiş gibi kabul edilir. Rehin mal teçhizden önce gelir. Yine Hanbelilerde borcu ödenir zekât fıtra kefaretler farz hac ve ecir gibi Allah borçları olsun isterse karz olarak aldığı borç satın aldığı malın semeni ücret gibi kul borçları olsun müsavidir. Sevgili Peygamberimizin vasiyetten evvel borcu ödediği sabittir. Terike bunları ödeyemez ise hisseleşirler yani varisler mirastaki hisseleri esas alınarak bu borçları aralarında taksim ederler. Vasiyetlerin tenfizi konusunda vasiyetler kalan malın üçte birinden ödenir. Yüce Allah buyuruyor C.C bütün bu hükümler yaptığı vasiyetten veya borcundan sonradır buyuruyor Nisa suresi ayet 12 Üçte birden fazla olan vasiyetler varisler izin vermedikçe yerine getirilemez. Bir kısmı vermezse sadece izin verenlerin hissesi miktarınca nafiz olur. Vasiyet mirastan önce gelir. Hanefilere göre vasiyetlerin tertibi konusunda Hanefi uleması vasiyet Allah’ın farzlarından bir farzla ilgili ise borç bu vasiyetten önce gelir. Vasiyet zekât hakkında ise borç daha kuvvetlidir. Namaz şayet vasiyet namaz farz hac nezir ve kefaret gibi zekâtın haricinde bir ibadet için ise kul borcu bunlardan önce ödenir.

(Dakika 40:38)

Allah hakkıyla kul hakkı ayrı bir malda bir araya gelse Allah (C.C) müstağni kullar muhtaç olduğu için kul hakkı önde gelir. Vasiyet etmiş ise kul borçları ödendikten sonra kalan malın üçte birinden Allah hakkının ödenmesi vaciptir. Vasiyet etmemiş ise vacip değildir. Namazlardan bir kısmını kılamamış olsa ve kendi adına fakir doyurulmasını vasiyet etse varislerinin üzerine her namaz için yarım sağ buğday hesabı ile terikesinin üçte birinden onun namına fakirlere vermeleri vaciptir. Vitir namazı içinde verir. Ebu Hanife’ye göre vitir farzdır. Amelde farz itikatta vaciptir. Ramazan orucunu tutamaz ise kazasına imkân bulduğu halde kaza etmeden ölürken fakir doyurulmasını vasiyet etse her gün için yarım sağ hesabı ile terikesinin üçte birinden fakirlerin doyurulması varislerin üzerine vaciptir. Hac için vasiyet etmiş ise yine terikenin üçte birinden eda edilir. İşte kıymetli ve muhterem izleyenler derslerimiz devam etmektedir. Kıymetli izleyenler veraset yolu ikidir. Ya farz ile veya asabe olarak Hanefi ve Hanbeliler buna hısım zevil erham yoluyla miras almayı da ilave ettiklerini görüyoruz. Farz ile miras almak demek kitap ve sünnet veya icma ile miktarı tayin edilmiş bir hisseyi hak etmek demektir. Asabe olarak miras almak ise farz sahiplerinden kalan veya farz sahipleri olmadığı hallerde terikenin tamamını hak etmek demektir. Farz sahipleri önce gelir. Sevgili Peygamberimiz buyuruyor A.S farz olan hisseleri sahiplerine ulaştırın farzlardan geri kalanda en yakın erkek mirasçınındır yani asabenindir. Kişi bazen sadece farzını alarak varis olur. Bunlar altı kişidir. Anne, nine, koca, hanım, anne bir erkek kardeş, anne bir kız kardeş bazen sadece asabe olarak varis olur. Bunlar oğul, oğulun oğlu, öz erkek kardeş, baba bir erkek kardeş, amca, kardeş oğlu, amcaoğlu, kölenin efendisi ve kölenin hanım efendisi. Bazı hallerde farz ile bazen asabelik yoluyla mirasçı olan hepsi kadın varislerden olmak üzere dört sınıftır. Bunlar kız, oğlun kızı, öz kız kardeş ve baba bir kız kardeştir.

(Dakika 45:25)

Yine bazı hallerde farz ile bazı hallerde de asabe olarak varis olup ikisini de bir arada cem edebilir. Bunlar baba ve dededir. Farz hissesini alır. Geriye bir şey kalırsa onu da asabe olarak alır. Hanefi ve Hanbeliler miras alması varis olması demektir. Hanbeliler karı ve koca hariç farz sahipleri bulunmadığı hallerde varis olurlar demişlerdir. Yani bunlar kimler için? Zevil erham asabeler ve karı koca hariç farz sahibi farz sahipleri bulunmadığı hallerde varis olurlar demişlerdir. Malikiler İmam-ı Şafi mezhebinde zevil erham varis olmaz kalan mal farz sahiplerine ret yoluyla dağıtılmayıp Beyt-ül Male konulur demişlerdir. Burada Hanefi ve Hanbelilerin görüşleri uygulanmaktadır bugünkü çağımızda da Ogün ki çağda öyleydi bugünkünde de bunlar uygulanmakta. Varislerin adedi erkeklerden icma vaki olanlarının on yine bunlar oğul, oğlunu oğlu, baba sonra ila nihayet dede, kardeş, sonra kardeş oğlu amca sonra amcaoğlu, koca ve kölesini azat eden efendi. Yine biraz daha açarsak bunlar on beştir demişlerdir böyle incelediklerini görüyoruz. Oğul, oğlunu oğlu, baba sonra ilanihaye dedeler, öz kardeş, öz erkek kardeş, baba bir erkek kardeş, öz erkek kardeşin oğlu, baba bir erkek kardeşin oğlu, öz amca, baba bir amca, öz amcanın oğlu, baba bir amcanın oğlu, koca ve kölesini azat eden efendi bunların haricindeki erkek akrabalar zevil erham yani hısım sayılırlar. Kadınlardan varis olduğunda icma vaki olan yedidir. Bunlar kısaca kız aşağı doğru oğlunun kızı anne yukarı doğru nineler kız kardeş hanım kölesini azat eden hanımefendi bunları da daha geniş bakıldığı zaman on âdete ulaştığını görüyoruz. Kız, oğlun kızı, anne, anneanne, babaanne, öz kız kardeş, baba bir kız kardeş, ana bir kız kardeş, hanım kölesini azat eden hanımefendi bunların haricinde kalan kadınlar zevil erhamdandır. Evet, kıymetli efendiler mal varisler arasında şu sıraya göre taksim edilir. Farz sahipleri Kuran’ı Kerim de ve hadisi şerifte veya icma ile hisseleri bildirilmiş varislerdir.

(Dakika50:30)

Bunlar ister nesebi akraba olsun ister sebebi akraba olsun eşittir bunlar on ikidir. Nesebi varislerin üçü erkek yedisi kadındır. Sebebi varisler ise ikidir karı koca. Üç erkek baba dede ve ana bir erkek kardeş yedi kadın ise kız, oğlun kızı, öz kız kardeş, baba bir kız kardeş, ana bir kız kardeş, anne ve ninedir. Farz sahibi olanlar şeran miktarı beyan edilmiş hissenin sahibi olan kişidir bu hisse ancak ret ile artar ve avıl ile eksilir. Nesep yoluyla asabe olanlar terikeden kalanı alan baba tarafından erkek akrabalardır. Farz sahibi bulunmazsa terikenin tamamını alır. Örneğin oğul, baba, öz veya baba bir erkek kardeş, öz veya bir baba amca böyledir. Nesebi asabelik sebebi verasetten daha kuvvetlidir. Yine ret yoluyla mal alabildiği halde nesebi farz sahipleri için bu sebebi farz sahipleri olan karı kocanın bu yolla mal alamamasıdır. Sebebe dayanan asabelik Azad eden kişinin vela hakkı olduğu gibi. Yine Azad eden efendinin asabesi gibi bu Hanefilerin tertibidir bu sayılanlar. Nesebi olan farz sahiplerine ret. Ret yoluyla verilmesi Hanefi ve Hanbelilerdir. Maliki ve kadim Şafilere göre ise ret yoktur kalan mal Beyt-ül Male konulur. Sonra gelen Şafiler ise Beyt-ül Mal bulunmaz ise karı koca hariç diğerlerine ret yolu ile miras verileceğine fetva vermişler yani Hanefilerin Hanbelilerin görüşünü kabul etmişlerdir. Aynı Malikilerde aynı duruma gelmişlerdir. Bura da hepsi aynı görüşü paylaşmış olmaktadırlar çünkü o zamanın şartlarıyla bu günkü durum farklıdır.  O gün Beyt-ül Mal var idi ve başta bir İslam devleti vardı. Kuralları da ona göreydi. Ama bu günkü sistemler farklı. Zevil erham farz sahibi ve asabe olmayan akrabalara denir. Bunlar hala, teyze, erkek kardeşin kızı gibi kadınlardan olur veya ölen kişiyle aralarında bir kadın bulunan erkeklerden olur. Annenin babası, dayı, kız kardeşin ve kızın çocukları zevil erhamdırlar. Ret ile miras alabilecek farz sahiplerinden ve nesebi sebep yoluyla asabe olanlardan hiç varisi yoksa varis olurlar.

(Dakika 55:11)

Bu Hanefi ve Hanbelilere göredir. Maliki uleması müteahhir âlimleri farz sahiplerine onlar bulunmadığı takdirde zevil erhama ret yoluyla miras verebileceği görüşündedirler. Şafi fukahasının sonra gelenleri Beyt-ül Mal bulunmuyorsa zevil erhama sarf edileceğine dair fetva vermişlerdir. Burada da yine Hanefilerin ve Hanbelilerin görüşüne geldiklerini görüyoruz. Mevla El Müvalat bu nesebi meçhul bir şahsın bir başkası ile cinayet işlediği takdirde diyetini yükleneceğine öldüğü zaman mirasını alabileceğine dair akit yapmasıdır. Bu akdi kabul edene Mevla El Mübalat dostluk ve yardımlaşma anlaşması denmektedir. Mevla El Mübalat olan kişi aynı sözü söylese sende benim Mevla’m dostumsun dese kabul etse bunlardan her biri diğerine varis olur. Evet, kıymetliler sadece Hanefiler bunu Hanefiler söylemiştir. Zevil erhamdan sonraya koymuşlardır sırada da. Hanefilerin bu görüşü Hz. Ömer, Hz. Ali ve Hz. İbni Mesut’un görüşleridir. Cumhur’u ulema onlara muhalefet etmiş buda Zeyd Bin Sabit’in mezhebidir. Şafi şöyle derdi. Vela-ül takadan başka hiç bir vela hükmü yoktur demiştir. Başkası üzerine nesebi ikrar olunan şahıs başkası varis bırakmasa hiç bir varis bırakmasa terikesi sırasıyla başkası üzerine nesebi ikrar edilen şahsa kalır. Kendisine vasiyet yapılan kişiye sonra Beyt-ül Male kalır. Bu benim oğlum demesi gibi nesebi ikrar edenin kendisine ait olur. Yine onun kendi amcası olduğuna ikrar etse dedesi de tasdik etse o şahıs onun amcası olur ama nesep sabit olduktan sonra ondan dönmek mümkün değildir. İkrar ile varis olmak hakkı sadece Hanefilere göre sabit olur. Nesebini kendisi üzerine olduğunu ikrar etmesiyle sabit olmaktadır. Yine nesebin başkasına üzerine olduğunu ikrar etse o başkası da o ikrarı tasdik etse o zaman onun nesebi o şekil sabit olur. Yine belirtilen şahıslar bulunmadığı veya bulunduğu halde bu vasiyete izin verdiği takdirde bu fazlalığı alır. Miras yolu ile değil vasiyet yolu ile olur. Başkası için bir şahıs bir başkası için malının yarısını veya tamamını vasiyet etse mirasçılardan da kimse yok ise sadece Hanefilere göre malın tamamını alabilir. Çünkü Hanefilere göre karı kocaya ret yapılmaz. Hiçbiri bulunmazsa terike Beyt-ül Male konulur.

(Dakika 1:00.35)

Mezheplerde varislerin mirasçı kılınmasındaki usuller konusunda da sahabeden alınmış hicaz usulü ve ırak usulü diyen usullerin olduğunu görmekteyiz. Hicaz usulü Sevgili Peygamberimizin (A.S.V) feraizi en iyi bileniniz Zeyd’dir diyerek sahabenin en güzel feraiz bileni olduğunu olduğuna şahit olduğu Zeyd Bin Sabit’ten alınmıştır. Maliki, Şafi, Hanbeliler, Cumhur bu tarik üzeredir. Kuveyt, Sudan, Kuzey ve Batı Afrika da tatbik edilen usul budur. Kuveyt, Sudan, Kuzey ve Batı Afrika da tatbik edilen usul budur. Irak usulü ise Abdullah Bin Mesut’tan gelmektedir. İbni Mesud da sahabenin en meşhur âlimlerindedir. Hanefi uleması fakihleri ki bu usulü benimsemişlerdir. Mısır, Suriye ve Irak da bu tatbik edilmektedir Hanefilerin İbni Mesuda dayanan usulü uygulanmaktadır. Hatta burada Mısır, Suriye, Irak’tan maksat diğer birçok İslam ülkesi de buna dâhildir. Ümmetim arasında ümmetime en merhametli olanı Ebu Bekir Allah’ın dini hususundan en titiz olan Ömer hayâ bakımından en sadık olanı Osman helal ve haramı en iyi bileni Muaz Bin Cebel Kuranı Kerimi en doğru okuyan Ubeyd feraizi en iyi bilen Zeyd Bin Sabittir. Her ümmetin bir emiri vardır. Bu ümmetin emiri de Ebu Ubeyd’e Bin Cerrahtır. Bu hadisi şerifin malul olduğunu malul derecesinde olduğunu söylemişlerdir. Buna İbni ihvan hâkim sahih demişlerdir. Ayrıca Ahmed Bin Hanbel, İbni Mace, Tirmizi, Enes’ten bu şekilde rivayet ettiklerini görmekteyiz. Evet, kıymetliler inşallah farz sahipleriyle dersimiz devam edecektir. Çok kıymetli ve muhterem izleyenler feraiz hakkındaki derslerimiz farz sahipleri ile devam ediyor. Farz sahipleri şöyle bakıyoruz farz ve tağsib diye türlerini görüyoruz. Farz sahipleri muayyen hisseler takdir edilen kişilerdir. Bunların dördü erkektir. Bunlar koca, baba, dede, ana bir erkek kardeş sekizi kadınlardandır. Bunlar zevce, anne, nine, kız, oğlun kızı, öz kız kardeş, ana bir kız kardeş, yine ana bir kız kardeş, baba bir kız kardeş şer’an Kuranı Kerimde belirtilen hisseler altıdır. Yarım olanlar dörtte bir olanlar sekizde bir, üçte iki, üçte bir ve altıda bir bak tekrar ediyorum yarım dörtte bir sekizde bir üçte iki üçte bir ve altıda bir.

(dakika1:06.12)

Şimdi yarım alanlara bir bakalım bunlar koca koca ölenin evladı olmadığı yani oğlu, kızı, oğlunun oğlu ve oğlunun kızı olmadığı zaman mirasın yarısını alır koca. Kız ölenin kızı tek başına bulunduğu zaman mirasın yarısını alır. Oğlun kızı yine tek başına varis olursa oda yarım alır. Öz kız kardeş tek başına bulunursa yine yarım alır. Yüce Allah Kuranı Kerimde buyuruyor. Kız bir tek ise o zaman bunun yarısıdır. Nisa suresi ayeti kerime 11. Koca hakkında da şöyle buyuruyor zevcelerinizin çocuğu yoksa terikesinin yarısı sizindir. Buda Nisa suresi ayet 12. Kız kardeş hakkında da senden fetva isterler deki Allah (C.C) Kelale yani babası ve çocuğu olmayanın mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklar. Eğer babası ve evladı olmayan bir erkek ölür onun ana baba bir veya sadece baba bir, bir tek kız kardeşi kalırsa terikesinin yarısı onundur. Oğlun kızına ait hissenin delili ise icmadır. Dörtte bir hisse iki kişiye ait bir farzdır. Buda yine koca ve zevce koca ölenin varis olan evladı olursa dörtte bir alır. Zevcede evladı olmadığı zaman dörtte bir alır. Yani zevce birden fazla olsa da ölenin varisi olan evladı olmadığı zaman dörtte bir alır. Yine dörtte birin delili Cenabı Hak Nisa suresi ayet 12 de buyurmuştur. Eğer onların zevcelerin çocuğu varsa size teri kesinden düşecek hisse dörtte birdir. Şayet çocuğunuz yoksa bıraktığınızdan dörtte biri onlarındır yani zevcelerindir. Sekizde bir alanlar ölenin varis olan evladı bulunduğu takdirde zevce veya zevcenin hissesidir. Ya zevce birse onun hissesidir bir değilse zevcelerin hissesidir. Yine Nisa suresi ayet 12 de Cenabı Hak buyurmuştur. Eğer çocuğunuz varsa terikenizden sekizde biri yine onlarındır buyuruyor. Üçte iki alanlar.

(Dakika 1:11.03)

İki veya daha fazla kızlar erkek kardeşleri bulunmadığı zaman kızlar üçte iki alırlar. Yüce Rabbimiz yine Nisa suresi ayet 12 de buyuruyor. Fakat onlar kız evlatları ikiden fazla kadınlar ise ölünün bıraktığının üçte ikisi o kızlarındır buyurmaktadır. Oğlun iki ve daha fazla kızları ölenin oğlu onları asabe kılacak birisi ve iki kızı olmadığı hallerde bunlar icma ile üçte iki alılar. Kim bunlar? Oğlun iki kızı ve daha fazla kızları varsa yine iki veya daha fazla öz kız kardeşler bunlarda üçte iki alırlar. İki ve daha fazla kız ve yine iki ve daha fazla oğul kızları bulunmadığı ve kendilerine asabe kılacak biri olmadığı hallerde üçte iki alırlar kim iki ve daha fazla öz kız kardeşler. İki ve daha fazla baba bir kız kardeşler iki veya daha fazla baba bir kız kardeşler. Şimdi öncekiler öz kız kardeşler idi. Bunlarda baba bir kız kardeşler ne yapıyorlar üçte iki alıyorlar. Eğer kız kardeş iki ve daha ziyade ise oğlan kardeşinin bıraktığının üçte ikisini alırlar buyuruyor. Buda Nisa suresi 176 ayeti kerime. Terikenin üçte biri ve kalanın üçte birini alanlar anne ölenin varis olan çocuğu yoksa veya birden fazla kardeşleri varsa anne üçte bir alır. Baba ve dede bulunmadığı ve ölene varis olan evladı olmadığı zaman birden fazla ana bir kardeşleri üçte bir alırlar. Bununda delili yine Nisa suresi ayeti Kerime 176. Çocuğu olmayıp da ona ana ve babası mirasçı olduysa üçte biri anasınındır. Eğer onlar çok iseler o halde onlar üçte birde ortaktırlar buyuruyor yüce Rabbimiz. Şimdi birde ğarraveyn (tarafeyn) meselesi vardır. Kalanın üçte birini anne eğer baba ve karı kocadan biriyle beraber bulunuyorsa o zaman alır. Bu aşağıda geleceği üzere ğarraveyn (tarafeyn) olarak incelenmiştir. Altıda bir alanlar baba evladı varsa altıda bir alır. Ölenin çocuğu varsa ona babadan her birine anne babadan her birine terikenin altıda biri vardır. Dede ölenin çocuğu var babası yoksa icma ile altıda bir alır. Anne yine altıda bir alır.

(Dakika 1:16.28)

Ölenin çocuğu varsa anne babadan her birine terikenin altıda biri vardır ve yine ölenin kardeşleri varsa anneye altıda bir vardır. Nisa suresi ayeti kerime 11. Cedde-i Sahih’a yani anneanne ve babaanne anne bulunmadığı zaman altıda bir alır. Birden fazla olurlarsa altıda biri taksim ederler. Yakın olan uzak olanı hacb eder. Şanlı Peygamberimiz A.S efendimiz nineye altıda bir verdi. Bir anneanne Hz. Ebu Bekir’e gelip kızımın oğlunun mirasını isterim dedi. Hz. Ebu Bekir R.A ona biraz bekle etrafımla istişare edeyim dedi çünkü senin için Kuranı Kerimde bir hisse bulamadım Sevgili Peygamberimizden de senin hakkında bir şey duymadım dedi. Etrafına sordu Muğire R.A ona altıda bir verildiğine şahit olduğunu söyledi. Hz. Ebu Bekir ona beraberinde başka şahit kimse var mıydı diye sordu Muhammed Bin Mesleme El Ensari de buna şahitlik yapınca Hz. Ebu Bekir o nineye altıda bir verdi. Sonra babaanne geldi ve miras istedi Hz. Ebu Bekir onlara benim reyime göre bu altıda biri aranızda paylaşacaksınız dedi ve onları ortak etti. Kıymetli efendiler bu ğarraveyn (tarafeyn) meselesine Ömer’iyye de denmektedir. Ğira yani parlak mesele denildiği gibi bu hükmü Hz. Ömer verdiği içinde Ömer’iyye denmiştir bu ğarraveyn (tarafeyn) meselesine. Yine bir veya birden fazla oğul kızı üçte ikiyi tamamlamak için altıda bir alır. Bunun delili Nesei hariç Kütübü Sitte sahipleri rivayet ettiklerini görüyoruz. O şöyle der ölenin bir kızı bir oğul kızı birde kız kardeşi olursa her birine her biri ne alır diye soruldu. Oda kız terikenin yarısını kız kardeşte yarısını alır ama sen İbni Mesuda git dedi bu mesele İbni Mesuda soruldu yine İbni Mesud şöyle dedi. Resulullah S.A.V. verdiği hükümle hükmedeceğim kız yarım oğlun kızı üçte ikiyi tamamlamak için altıda bir kalanı da kız kardeş alır dedi.

(dakika 1:20.53)

Ebu Musa’ya geldik İbni Mesut’un kavlini haber verdik dedi ki bu allame aranızda oldukça bundan sonra bana bir şey sormayın dedi Ebu Musa El Eş ‘ari hazretleri. İşte görüyorsunuz baba bir kız kardeş bir veya birden fazla baba bir kız kardeş öz kız kardeşlerle beraber bulunur iki kız kardeşin hissesi olan üçte ikiyi tamamlamak için altıda bir alır. Kendisini asabe yapacak birisi ve ölenin aslından baba gibi ve Fer’inden mesela oğul da kimse bulunmazsa iki kız kardeşin hissesi olan üçte ikiyi tamamlamak için altıda bir alır dedi. Yine ölenin varis olan Fer’i yani evladı ve erkek aslı babası bulunmadığı hallerden ana bir kız kardeş veya ana bir erkek kardeş altıda bir alır. Yüce Allah Kuranı Kerimde buyurdu eğer mirası aranan erkek veya kadın çocuğu ve babası olmayan bir kimse olur ve onun bir erkek veya kız kardeşi bulunursa bunlardan her birinin hakkı altıda birdir. Farz sahiplerinin durumu dördü erkeklerdir. Baba, dede, ana bir erkek kardeş ve koca sekizi kadınlardandır. Zevce, kız, oğlun kızı, öz kız kardeş, baba bir kız kardeş, ana bir erkek kardeş, anne, annenin annesi olan nine Cidde-i Sahih’a. Varisler dört kısımdır.  Farz hisse ile varis olur bir kısmı sadece bunlar yedi kişidir. Koca zevce anne anneanne babaanne ana bir erkek kardeş ana bir kız kardeştir. Anne ve kızlı erkekli çocukları nineler ve karı koca. Bir kısmı sadece asabe olarak varis olur. Bunlar on ikidir. Baba ve dede hariç asabe binefsihi olanlar köleyi azat eden erkek efendisi ve kadın efendisi bir kısmı bazen farz ile bazen asabe olarak varis olup her ikisini de icabında alabilirler. Bunlar iki kişidir. Baba ve ceddi sahih yani babanın babasıdır. Bunlar ölenin oğlu veya oğlunun oğluyla beraber bulunurlarsa farz olarak altıda bir alırlar bunlar bulunmazsa asabe olurlar. Bir kısmı ise bazen farzını alır bazen asabe olur fakat ikisini cem edemez. Bunlar dört kişidir. Kız, oğlun kızı, öz kız kardeş, baba bir kız kardeş bunlar farzını alır asabe yapacak biri bulunursa asabe olarak varis olur. Nesebi farz sahipleri denilir bunlara. Karı koca hariç bütün varisler böyledir. Zevciyye nikâh sebebiyle varis olur bazıları da sebebi farz sahipleri denilir ki bunlar koca ve zevcedir. Erkek varislerin durumları babanın durumu mirastan mahrum edilmez başkasını hacb eder. Mirasçı olan Fer’in kadın ve erkek oluşuna göre mirası farklı olur. Bazen sadece farzını alır. Bazen asabe olur. Bazen de her ikisini de beraber alır. Babanın üç hali vardır. Farz olarak altıda bir baba ölenin Fer’inden erkek varis bulunursa yani oğul oğlu, oğlunun oğlu, oğlunun, oğlunun oğlu gibi aşağı doğru bunlardan biri bulunursa sırf altıda bir alır. İkinci hali asabe olarak terikenin tamamını veya kalanı alır. Mirasçısı bulunmazsa Fer’inden ölen kişinin geride sadece babası kalsa terikenin tamamını o alır. Asabe binefsihi olur. Geriye babası ve bir hanımı kalsa hanımı farz olarak dörtte bir babada asabe olarak kalanı alır. Yine üçüncü hali babanın ölenin Fer’inden kadın mirasçısı olursa baba farz olarak altıda bir asabe olarak da kalanı alır burada Fer’inden maksat kızı oğlunun kızı ve aşağı doğru oğul vasıtasıyla gelen kız torunlardır. Mesela ölenin geride babası ve bir kızı kalsa kız malın yarısını baba farzı olan altıda biri ve kalanı alır. Yine Sevgili Peygamberimizden gelen haberde ölenin çocuğu varsa Peygamberimizden gelen haberlerde olduğu gibi Nisa suresi ayet 11 de ölenin çocuğu varsa ana babanın her birine teri kesinden altıda bir düşer. Ama çocuğu yok da anası babası varis bulunuyorsa anasına üçte bir eğer ölenin kardeşleri de varsa o vakit anasına altıda bir düşer buyuruyor Cenabı Hak yine bu ayeti kerime ölenin kız olsun erkek olsun çocuğu varsa babanın hissesinin yalnız altıda bir olduğunu işaret ediyor. Eğer çocuğu erkek ise o asabe binefsihi olur. Malın kalanını alır ve babadan önce gelir. Kız ise baba altıda biri farz olarak kalanı da asabe olarak alır. Çünkü baba en yakın erkek mirasçıdır. Farzları sahiplerine ulaştırın kalanı en yakın erkeğindir hadisi şerifine istinaden. Çocuğu yoksa daha kalanın tamamını alır. Annenin farzının üçte bir olduğunu açıklamış babanın hissesi hakkında ise sükût etmiştir. Bu nas babanın anne payını aldıktan sonra kalanı alacağını işaret ediyor. Birinin hissesi açıklandığında kalan diğerinin olur. Şimdi bu konuda örneklere bir bakalım.(dakika 1:31.59) Ölenin bir adamın geride hanımı ölen bir adamın geride bir hanımı babası ve bir oğlu kalsa hanım terikenin sekizde birini alır baba altıda bir alır farz olarak kalanın oğlundur. Yine ölen kişinin geride hanımı ve babası kalsa hanım dörtte bir alır. Kalan hepsi asabe olduğu için babanındır. Yine bir kadın ölse geride kocası babası ve bir kızı kalsa koca mirasçı olduğu için dörtte bir alır. Kız yarısını babada asabe olarak kalanı alır çünkü o en yakın erkek akrabadır. Bir adam ölse geride hanımı babası ve bir kızı kalsa hanım ölenin Fer’inden varis bulunduğu için ki bu kızdır sekizde bir alır. Kız malın yarısını alır. Baba önce farz olarak altıda biri sonrada asabe olarak kalanı alır. Dedenin durumları konusunda da dede baba gibidir. Dededen maksat asabe olan veya babanın babası olan dededir. Ceddi sahih veya ceddi sabit denilir ki buna ölen ile kendisi arasına kadın girmeyen dededir. Ceddi fasit ölene akrabalığı kadın vasıtasıyla olan dededir. Onun ne farzı vardır nede asabe olur. O zevil erhamdandır. Üç ahvalde dede baba gibidir. Kim ölüye o bulunduğu zaman varis olamayacağı bir vasıta ile bağlanırsa miras alamaz. Genel kaidesi gereği baba varsa mirastan bir şey alamaz. Babadan dolayı dede sagıt olur. Ölen şahıs geride bir oğul oğulun oğlunu bırakmış ise dede yalnız farzını alarak varis olur oda altıda birdir.

(Dakika 1:35.46)

Mesela adam ölse geride hanımı bir oğlu bir dedesi kalsa hanım Fer’inden mirasçı bulunduğu için farzı olan sekizde biri dede farzı olan altıda biri oğulda asabe olarak kalanı alır. Geride oğlunun oğlu ve dedesi kalsa dede farz olarak altıda biri oğlunun oğlu asabe olarak kalanı alır. Ölenin Fer’inin Fer’inden varisi yoksa dede yalnız asabe olarak varis olur ve malın tamamını veya farz sahiplerinden sonra terikeden kalanı alır. Yine bir şahıs geride hanımını ve dedesini bırakarak ölse hanımı dörtte bir dede asabe olarak kalanı alır. Geride sadece dede kalmış ise terikenin tamamını onun olur. Ölenin bir kızı veya oğlunun kızı var ise dede hem farz ile hem de asabe olarak varis olur. Altıda biri farz olarak kalanı da asabe olarak alır. Yine geride zevcesi oğlunun kızı ve dedesi kalsa zevce malın sekizde birini oğlun kızı yarısını dede farz olarak altıda birini asabe, asabe olarak da kalanı alır. Ebeveynin her birine altıda bir vardır buyuruyor ayeti kerimede Cenabı Hak Nisa suresi ayet 11 Dedeye baba olmadığı zaman hem dilde hem de örften mecazen baba denir. Yine Sevgili Peygamberimiz oğlun torununu kastediyor. Oğlun öldü diye torununu kastediyordu. Onun mirasından bana düşer dedi. Oda sana altıda bir düşer buyurdu. Adamın birisi Peygambere gelmiş böyle demişti. Sahabe de baba bulunmadığı zaman dedenin mirasçı olması üzerinde icma etmişlerdir. Evet, kıymetli ve değerli izleyenler dedenin babadan farklı olduğu hususlar Cedde-i Sahih’a veya babanın annesi baba bulunduğu zaman hacb olunduğu halde dede ile hacb olunmaz. Dede ile mirasçı olur. Yine ğarraveyn meselesinde de farklıdır. Ebeveynini ve eşini bırakan bıraksa anne eş hissesini aldıktan sonra kalanın üçte birini alır. Ölen kişi geride ebeveynini yani anne babasını ve eşini bıraksa anne eş hissesini aldıktan sonra kalanının üçte birini alır.

(Dakika1:40.38)

Amma baba yerine dede bulunsa Cumhur’a göre anne terikenin tamamının üçte birini alır yani dede ile ğarraviye olmaz. Ebu Yusuf’a göre ise eşin nasibin sonra anne kalanın üçte birini alır. Baba icma ile kardeşleri hacb eder amma dede bunları Maliki, Şafi, Ahmed, Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre hacb edemez. İmam-ı Azam’a göre hacb eder. Köle Azad eden baba oğlu ile beraber İmam-ı Ebu Yusuf’a göre vela hissesini altıda birini alır. Baba yerinde dede olsa bir şey alamaz. Vela’nın tamamı oğulun olur. Ebu Yusuf’un haricindeki diğer fukahaya göre burada baba ile dede arasında fark yoktur her ikisi de Vela’dan bir şey alamazlar. Dedenin kardeşlerle beraber olursa mirası nedir? Dede ölenin öz veya baba bir erkek ve kız kardeşleriyle beraber bulunursa hüküm ne olur? Bunda ihtilaf vardır. Dede ana bir erkek ve kız kardeşlerle beraber bulunursa bunları nasıl baba ıskat ediyorsa asabe olan dedenin de ıskat ettiğinde ihtilaf yoktur. İcma ile ana bir kardeşlerin çocukları ahyafın oğulları dede sebebiyle sagıt olur. Kardeşlerle beraber bulunduğu zaman miras hakkında dedenin mirası hakkında Kuranı Kerimde sünnette nakli delilerden bir şey varid olmamıştır. Bunların hükmü sahabe içtihadıyla sabit olmuştur. Bu hususta sahabilerden de farklı görüş vardır. Birincisi Ebu Bekir’i Sıddık, İbni Abbas, İbni Ömer, İbni Zübeyir, Ubey Bin Kââb, Huzeyfe Bin El Yaman, Ebu Said El Hudri, Muaz Bin Cebel, Ebu Musa El Eş ‘ari, Hz. Aişe ve Radıyallahu anhüm erdahüm ve ecmain Cenabı Hak hepsinden razı olsun. Bu gibi sahabilerden Hasan El Basri ve İbni Şirin gibi tabiinden ona tabi olanların görüşüdür. Buna göre Benu El Ayan ve Benu El Allat baba ile beraber varis olmadıkları gibi dede ile beraber olunca da varis olmazlar. Çünkü dede baba gibi malı tek başına alır. Yani dede mirasta baba gibidir.

(dakika 1:45.04)

Kardeşleri ister öz ister baba bir ister ana bir olsun hacb eder. Ebu Hanife’nin görüşü de bu İmam-ı Azam. Onun bu reyine göre kız ve erkek kardeşler dede ile miras taksimine girmezler. Evet, kıymetliler Kuranı Kerimden ve sünnetten delilleri Kuranı Kerimde pek çok ayeti kerimede dede için baba lafzı kullanılmıştır. Babaların İbrahim babaların İbrahim İshak ve Yakup‘ dinine tabi oldum diyor Yusuf suresi ayet 38 de. Yine Hz. Ömer şöyle demiştir. O torun benim oğlum olurda ben nasıl onun babası olmam. İbni Abbas, Zeyd Bin Sabit Allah’tan korkmaz mı? Oğlun oğlunu oğul olarak kabul ediyor da babanın babasını baba olarak kabul etmiyor diyor. Sünnetten delillerine gelince farzları sahiplerine ulaştırın. Geri kalan en yakın erkek varisindir buyuran hadisi şeriftir. Babalık ciheti kardeşlik cihetinden önce gelir. Diğer görüş ise Hz. Ali İbni Mesud Zeyd Bin Sabit ve diğer bir kısım sahabenin görüşüdür. Kardeşler dede ile beraber varis olurlar. Dede öz veya baba bir kardeşleri hacb etmez. Mirası aralarında taksim ederler. Bu görüş Cumhur’un üç mezhep ve Ebu Yusuf ve Muhammed’in reyidir. Delilleri Benu El Ayan kardeşlerin Benu El Ayan ve Benu El Allat’ın mirasçı oldukları Kuranı Kerim ile sabittir. Bunlar ancak bir nas veya icma ile hacb olunurlar. Hâlbuki burada bunlardan hiç biri yoktur. Dede ve kardeşler mirası mahkeme hak etme hususunda müsavidirler. Hepsinin de ölen ile aralarında bir derece vardır ve oda babadır. Mirasa nasıl girecek? Dedenin kardeşlerle durumunda ihtilaf etmişler. Hz. Ali kerremallahu veche farzı olan altıda bir hisseyi alır kalanı asabe olur farz sahiplerinden sonra kalanı alır. Mesela dede ile bir veya bir kaç kız kardeş bulunsa kız kardeşin sayısı bir tane ise mirasın yarısını birden fazla ise üçte ikisini alırlar geri kalan asabe olarak dedenin olur. Dede ile bir öz kız kardeş birde baba bir kız kardeş bulunursa öz kız kardeş mirasın yarısını diğeri altıda birini dede de kalanı alır. Şimdi diğer bir halde de ortak bölüşme dede kardeşlerden biriymiş gibi aralarında taksim edilir. Dede ile bir öz birde baba bir erkek kardeş olsa mal dede ile öz kardeş arasında yarı yarıya taksim edilir. Dede ile iki öz kız kardeş iki öz kardeş birde baba bir erkek kardeş bulunsa terike üçe taksim edilir. Dede kız kardeşleri asabe yapmaz. Kız kardeş farz sahibi olur. Dede ile bir öz birde baba bir kız kardeş olsa öz olan kız kardeş mirasın yarısını diğeri altıda birini geride kalan alır. İkinci yol İbni Mesut’un görüşüdür.

(Dakika 1:50.56)

İbni Mesud dedenin hissesi üçte birden aşağı düşmedikçe kardeşlerle eşit taksime girer demiştir bu Zeyd Bin Sabit’in mezhebine de muvafıktır. Yine Hz. Ali’den gelen haberde de ikinci halde dediği gibi Benu El Ayan öz kardeşler ile beraber bulunan Benu El Allat’an baba bir kardeşlere itibar edilmez. Mesela öz kız kardeşle birlikte bulunan baba bir kız kardeş dedenin zararına olacağı için mirasta hesap edilmez fukaha bunu şöyle ifade etmiştir. Benu Allat taksimde dedenin zararına olarak Benu El Ayan ile beraber hesaba katılmazlar. Zeyd Bin Sabit’in görüşü aşağıda gelecek bunun hilafınadır. İbni Mesud farz sahibi kız kardeşler dede ile beraber bulunmaları halinde ikinci halde olduğu gibi Hz. Ali’ye muvafakat etmiştir. Hz. Ali ile Zeyd Bin Sabit’in usulünü bir araya getirmiştir. Neydi o ikinci halde? Asabe olur kalanı alır mesela dede ile bir veya bir kaç kız kardeş bulunsa kız kardeşlerin sayısı bir tane ise mirasın yarısını birden fazla ise üçte ikisini alırlar geri kalan asabe olarak dedenin olur. Evet, kıymetli ve muhterem efendiler üçüncü yol Zeyd Bin Sabit’in görüşüdür buna göre kardeşlerle beraber farz sahibi varis yoksa malın tamamını üçte birinden hangisi daha fazlaysa onu alır. Benu El Allat baba bir kız kardeş baba bir kız ve erkek kardeşler mukasseme de dedenin hissesini azaltırlar el muadde sayılma denilir buna öz kardeş onu hacb etmiştir. Dede bir öz kız kardeş dede bir öz kız kardeş ile beraber bulunursa her ikisi de farz olan hisselerini aldıktan sonra bir şey kalırsa onu baba bir kız kardeş alır. Mesela dede ile beraber bir öz kız kardeş iki baba bir kız kardeş bulunduğu takdirde dede için mukasseme daha hayırlı olur. Yine mukasseme veya kalanın üçte biri veya bütün mirasın altıda biri buda farzlardan sonra altıda birden fazla mal kalırsa böyle olur. Farz sahipleri farz hisselerini alır sanki geri kalan malın tamamı olur asıl olan üçte birden noksan olmamasıdır. Burada kalanın üçte birinden noksan olamaz. Bu meselede deden ğarraveyn meselesindeki anneye kıyas edilmiştir. Hekderiyye meselesi ile dersimiz devam edecektir İnşallahu Teâlâ.

(Dakika 1:56:02)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 63 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}