HadısŞerifKülliyatı 187-01

187 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 187

187- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 187

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve ezvâcihi sahbihî ve etbâihi ve ıtratihi ecmaîn’’

 

‘’Eûzu bi kelimatillahittâmmâti min şerri mâ haleka ve zerea ve berea’’

‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Dersimizin konusu yine haddi sirkattir. Üseyd İbn-i Hudayr (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Hazretleri anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) şöyle hükmetti: “Kişi çalınan malını hırsızlık iddia mı yapılmayan kimsenin elinde görünce dilerse malını hırsıza ödemiş olduğu bedeli ona ödeyerek alır. Dilerse hırsızın peşine düşer.” Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman (Radıyallâhu Anhüm) böyle hükümettiler. Bu haber de Nesâî’nin haberidir. Ulemâ çoğunlukla kaydedeceğimiz bu ikinci hadisle amel etmeye meyletmiştir. Kişi çalınan malını aynı ile bulursa onu alma hakkına sahiptir. Müşteri ödediği parayı satandan yani hırsızdan geri alır. Hattâbî, gasp edilen, çalınan kapıp kaçırılan vesaire malların hep bu hükme tâbî olduğunu belirtir.

 

Cünâde İbn-i Ümeyye’den rivâyete göre, Büsr İbn-i Ertât (R.A) demiştir ki: “Rasûlullah’ı (A.S.V) dinledim, sefer de eller kesilmez” diyordu. Bu da Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî’nin haberidir.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Her zaman hatırlattığımız gibi bu hadis-i şeriflerin tümünün hükmünü Fâkih Ulemâ inceler, hükmü onlar ortaya koyarlar. “Allah yolunda insanlarla uzakta da yakında da cihâd edin, Allah yolundaki bu cihâdınızla kınayanların kınamalarına aldırmayın. Allah’ın hududunu hazerde ve seferde ikâme edin.”

 

Şâbî Rahimehullah anlatıyor; “İki kişi üçüncü bir şahsın hırsızlık yaptığına dair şahitlikte bulundular. Bunun üzerine Hz. Ali (Radıyallâhu Anhüm) adamın kolunu kesti. Bu iki kişi gidip bir müddet sonra diğer bir adamı getirip: “Biz hatâ etmişiz hırsızlığı yapan o değilmiş bu imiş” dediler. Hz. Ali (Radıyallâhu Anhüm) bunların şahitliğini iptal ederek getirdikleri bu şahıs aleyhinde kabul etmedi. Ayrıca onlara önceki adamın diyetini yükledi ve: ‘’Bilsem ki siz bu işi bilerek yaptınız kollarınızı keserdim’’ dedi. Buhârî haber veriyor bunu da. Buhârî bu eseri bir cemâat bir şahsa zulmetseler, yaralasalar, öldürseler, çalsalar, iftirâ etseler vesâire bunlardan bir tanesi mi cezâlandırılır yoksa cürme iştirak edenlerin hepsi aynı cezâyı eşit şekilde çarptırılırlar mı? Yani hepsine kısas mı uygulanır? Diye başlayan uzun bir bâbın başlığı zımmında kaydeder. Aynı başlıkta hepsine kısas uygulanır hükmünü teyit eden çeşitli tatbikât örnekleri kaydeden Buhârî bu bap başlığına şöyle devam eder;

 

Dakika 5:34

 

İbn-i Ömer der ki: “Bir köle gizlice öldürülmüştü, Ömer İbnü’l Hattâb bilsem ki bunun öldürülmesine San’a ahâlisi iştirâk etti, hepsini öldürtürdüm” dedi.

 

Muğîre İbn-i Hâkim babasından naklediyor: “Dört kişi bir çocuğu müşterek öldürmüşlerdi, Hz. Ömer dördününde öldürülmesini emretti.” İbn-i Hacer Buhârî’nin senetleri atarak özetleyerek kaydettiği bu vakaların kaynaklarını, hâdiselerin mâhiyetini vesâire Fethu’l Bârî de uzun uza diye kaydetmiştir.

 

Evet, sevgili dostlarımız!

 

Hadis-i şeriflerin durumunu bildirdik konularla ilgili ama hükümleri Amel’de Fıkh-ı Ekber derslerimiz de Fâkihlerimizin ortaya koyduğu hükümleri açıkladık, oraya bakılmalıdır. Hadis-i şeriflerden âyet-i kerimelerden hüküm çıkarabilmek selâhiyeti Fâkih Ulemâ’ya aittir, herkes rastgele hüküm çıkartamaz.

 

Şimdi de dersimiz hamir ve onun haddi hakkındadır. Hâl aklın örtülmesidir. Kur’an-ı Kerim’in bu maksatla kullandığı kelime hamr ’dir. Hamr; lügat olarak bir şeyi örtmek mânâsına gelen bir kökten türemiştir. ‘’Ey iman edenler! Hamr, içki, kumar, tapınmaya mahsus dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bunlardan kaçınınız ki, murâdınıza eresiniz. Şeytan hamr de ve kumar da ancak aranıza düşmanlık ve kin düşürmek sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık siz hepiniz vazgeçtiniz değil mi?’’ Bu meâlini verdiğimiz âyet-i kerime (Mâide Sûresi’nin 90 ve 93’üncü âyet-i kerimeleridirler).

 

Hz. Peygamber (A.S.V): “Aklı örtüp sarhoşluk veren her şey Kur’an-ı Kerim’de yasaklanmış olan hamr ‘dir buyurmuştur. Evet, Peygamber Efendimiz hamrin geniş tarifini yapmıştır. “Ümmetim hamr’e başka bir ad takarak onu içecektir.” Bu hadis Kur’an-ı Kerim’de şarap haram edilmiştir, bira değil diyenlere cevap verir. “Bilesiniz üzümden hamir yapılır, hurmadan hamr yapılır, baldan hamr yapılır, arpadan hamr yapılır, buğdaydan hamr yapılır, mısır ve pirinçten hamr yapılır, ben sizi sarhoş eden her şeyden yasaklıyorum.” buyurdu Peygamberimiz. Bu hadis-i şerifte Kur’an-ı Kerim’de üzümden yapılan şarap haram edilmiştir.

 

Dakika 10:07

 

Bira arpadan yapılmalıdır, haram değildir sözüne cevaptır. “Sarhoş eden bir şeyin azı da çoğu da haramdır.” Bir küpü farak içilince sarhoş olunan şeyin bir avucu dahi haramdır. Bu hadisler de dininiz sarhoş olmayı haram kılmıştır, sarhoş etmeyecek az bir miktar haram değildir diyenlere cevap vermektedir. Kısacası dinimiz aklı örten ve sarhoşluk veren her şeyi içki nevinden olsun, başka neviden olsun, az olsun, çok olsun, sarhoş edecek miktarda olsun, etmeyecek miktarda olsun kesinlikle yasaklamıştır. Bunun için buna dikkat lâzımdır.

 

Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Rasûlullah (A.S.V) hamr için hurma dalları ve nalınlarla had vurdu.” Hz. Ebû Bekir (Radıyallâhu Anhüm) 40 darbe ile had vurdu, Buhârî, Müslim ve diğerleri haber veriyor bunu da. Yani içki içene, bunlara bunun cezâsını verdiler. İçenlerin çoğaldığı ve hattâ Hâlid İbn-i Velîd’in bu mevzû da mektup yazdığı belirtilir. Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm) meseleyi istişâre konusu yapar, Muhâcir Ensâr ve Ashâbın fikirlerini alır. Abdurrahman İbn-i Avf Kur’an-ı Kerim’de zikri geçen hadlerin en hafifi olan seksen darbeyi tavsiye eder. Hz. Ali de (Radıyallâhu Anhüm) bu neticeye ulaşan bir görüş ortaya koyar. Bir kimse şarap içerse sarhoş olur sarhoş olan hezeyanda saçmalama da bulunur, hezeyan yapan iftirâ da atar. İftirânın cezâsı Kur’an-ı Kerim’de seksen sopadır. Rasûlullah’ın (A.S.V): “Benim sünnetime ve benden sonra da Hulefâ-i Râşidin’in sünnetine sarılın.” Hadis-i şerifini esas alan İslam Ulemâsı bu mesele de Hz. Ömer zamanında ki icmâyı esas almıştır. İbn-i Hacer bu mesele de üç görüşten bahseder; En doğru görüşe göre kamçı ile vurmak câizdir, ancak ellerle ayakkabılarla ve elbise ile vurmakla iktifâ edilmesi de câizdir. Kamçı ile vurulmalıdır, kamçısız vurulmalıdır gibi görüşler vardır. Yani hamr içmenin sarhoş olmanın cezâsı sopadır. Bu da kırk celde ile başlar kamçı ile vurmayı câiz görenler, kamçının sopayla kamış arası kalınlıkta olmasını şart koşarlar. Hurma dalı ve benzeri şeyleri tecviz edenler bunların yaş kuru arası ve mutedil olmasını şart koşarlar. Vururken de çok şiddetli, ne çok şiddetli ne de çok hafif olmayıp vasat olması, vuran kimsenin elini başından daha yukarı kaldırmaması şart koşulmuştur. Kamçıya karşı olanlar, kamçı ile vurulurken ölüm olursa vurana diyet gerekir demişlerdir.

 

Dakika 15:08

 

İbn-i Hacer vurulacak cisimle ilgili ihtilâf hakkında şu açıklamayı yapmıştır; Müteahhirundan bazıları orta bir yol tutarak mütemerrit yani içki de ısrarlı olanlara kamçı, zayıflara ve mütemerrit olmayanlara durumlarına göre elbisenin kenarı veya ayakkabılar kullanılır demiştir. Uygunu da budur demişlerdir.

 

Sevr İbn-i Zeyd ed-Dîlî anlatıyor; Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm): “Hamr için uygulanması gereken haddin miktarı hususunda Ashâb-ı Güzin ile istişâre de bulundu. Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm) seksen sopa vurulmasını uygun görüyorum dedi.” Çünkü kişi içince sarhoş olur, sarhoş olunca hezeyana düşer saçmalar, hezeyana düştü mü iftirâ atar, iftirânın cezâsı ise seksen sopadır. Böylece Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm) içki içenler için haddi seksen sopa takdir etti diye haber Muvattâ’dan gelmektedir.

 

Abdurrahman İbn-i Ezher (Radıyallâhu Anhüm) anlatıyor: “Huneyn’de iken Hz. Peygamber’e (A.S.V) şarap için bir adam getirildi. Rasûlullah (A.S.V) tahkiren yüzüne toprak saçtı. Sonra Ashâb-ı Güzine emretti, ayakkabılarıyla ve elleriyle bulunan değnek çubuk vesâire başka şeylerle adama: “Yeter çekin ellerinizi!” deyinceye kadar vurdular. Rasûlullah’ın (A.S.V) vefatından sonra Hz. Ebû Bekir de (Radıyallâhu Anhüm) içki içenlere 40 darbe vurdurdu. Arkadan Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm) Hazretleri de halîfeliğinin başlangıcında 40 sopa vurdurmaya devam etti. Ancak hilâfetinin sonunda insanlar azıp fısk artınca 80 sopa vurdurdu. Hz. Osman (Radıyallâhu Anhüm) ise 2 kere had uyguladı, birini 40 diğerini 80 yaptı, Hz. Osman’dan sonra Hz. Muâviye (R.A) haddi 80’de sabit kıldı. Bu haber de Ebû Dâvûd’dan gelmektedir.

 

Hz. Ali (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor: “İçki haddi için Rasûlullah (A.S.V) 40, Hz. Ebû Bekir 40, Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüma) 80 sopa vurdular. Hepsi de sünnettir bu bana daha hoş geliyor.” Müslim, Ebû Dâvûd. Yani suçlunun suçtan vazgeçmesi için duruma göre had cezâları bu şekilde uygulanmıştır.

 

Sevgili dostlarımız,

 

İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) buyurdular ki: “Kim ısrarla içki içerse dördüncü sefere kadar kamçılayın, sonra devam ederse öldürün.” Ebû Dâvûd, Tirmizî haber veriyor bunu da. Sonradan bu öldürün hadisi nesh edilmiştir, hükmü ortadan kaldırılmıştır. İçki yüzünden öldürülmez dördüncü değil onuncu kere içmiş olsa bile. Bazı âlimler hadis hükmüyle amel edilmemesi ile hâsıl olan icmâ ile mensûhtur demişlerdir.

 

Dakika 20:00

 

Yine Tirmizî içki sebebiyle kimsenin öldürülemeyeceğini teyit eden rivâyetlerden şunu kaydetmiştir; “Yüce Allah’tan başka ilâh olmadığına şehâdet eden Müslüman kişinin kanı şu üç sebep dışında helâl olmaz: “Cana can, kısas, dul, zâni, dininden dönen mürtet bunların dışında insanlar öldürülmez” hadis-i şerifini Tirmizi rivâyet etmektedir. Bazı âlimler bu hadis gerçek öldürmeyi değil şiddetle dövmeyi kastediyor demiştir. Şunu da belirtelim ki, müteahhirinden bazıları bu hadisle amel edilmesi gerektiğini söylemiştir. Süyûtî ve Sindî bunlardandır. Suyûtî, Tirmizî’ye yaptığı hâşiye de dördüncü de öldürmeyi ifâde eden ondan fazla sahîh ve sarîh rivâyet kaydeder. Mensûh olduğunu söyleyenler, mûteber bir delil gösterememişlerdir.

 

İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; “Rasûlullah hamr hususunda kesin bir had takdir etmedi. Bir adam içmiş sarhoş olmuştu, cadde de yalpa yaparken kendisine rastladı, adamı tutup hemen Rasûlullah’a (A.S.V) getirmek için harekete geçtiler.” Adam, Abbâs (Radıyallâhu Anhüm) Hazretlerinin evinin hizasına gelince boşanıp kaçtı ve Abbas’ın evine girerek ona ilticâ etti. Durum Rasûlullah’a (A.S.V) anlatılmıştı, güldü ve: “O bunları kaçma girme ve ilticâ yaptı mı?” dedi. Hakkında herhangi bir emir vermedi, Ebû Dâvûd. Yani adamın aklı başında olduğuna hükmedildi, suçunun sükût bulmaması sebebiyledir. Sarhoşluktan yattı zannettiler,   Rasûlullah (A.S.V) sarhoşluk görmedi ve bu yüzden bunu terk etti had vurmadı. İşte efendiler, hadis-i şerifleri iyice ehli tarafından incelenip hüküm verilmesi buradan geliyor. Başkalarına kalsaydı o adama cezâ vereceklerdi bak Peygamberimiz vermedi. Niye? Onu tam sarhoş olarak görmedi ve suç oluşmadıkça da cezâ oluşmaz.

 

Ümeyr İbn-i Saîd En-Nehâî Rahimehullâh anlatıyor; Hz. Ali’yi (Radıyallâhu Anhüm) dinledim, şunu söylemişti: “Ben had vurduğum kimselerden biri ölecek olsa içimde üzüntü duymam, ancak içki sebebiyle had vurduğum ölürse onun üzüntüsünü hissederim. Çünkü o ölecek olsa yakınlarına diyet öderim, zîrâ Hz. Peygamber (A.S.V) içkinin haddi ile ilgili kesin bir miktarı sünnet kılmadı. İçki haddi ile ilgili miktarı biz takdir ettik.” Bunu da Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd haber veriyor. Hz. Ali’nin Rasûlullah onu sünnet kılmadı tâbirinde ki zamirle darbın sıfatı kastedilmiş olmaktadır. Yani bu durumda mânâ şöyle olur; “Rasûlullah (A.S.V) kamçı ile dövmeyi sünnet kılmadı, içki içenleri el, ayakkabı, hurma dalı, elbisenin kenarıyla dövmeyi sünnet kıldı.” Beyhâkî bu hususa dikkat çekmektedir.

 

25:05

 

İbn-i Şihâb Rahimehullâh Hazretlerine: “Köle içki içecek olursa ona tatbik edilecek haddin miktarı nedir?” diye sorulmuştu. Şöyle cevap verdi; “Bana ulaştığına göre ona hüre verilen cezânın yarısını uygulamak gerekir.” Hz. Ömer, Hz. Osman ve İbn-i Ömer (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn): “İçki de kölelerine hürlere tatbik ettikleri haddin yarısını tatbik ederlerdi.” Bu da Muvattâ’nın haberidir.

 

 

Evet, sevgili ve muhterem izleyenler!

 

İmam tâzir selâhiyetine dayanarak bu çeşit cezâlar verebilir, yani devlet ve yetkili kişiler. İslam hukukunu iyiden iyiye İslam hukukçuları tarafından incelenir, kişinin durumuna suçun durumuna göre cezâlar tâzir cezâlarını devlet takdir eder yetkililer tarafından.

 

Hz. Ömer (Radıyallâhu Anhüm) anlatıyor…

 

Dakika 26:44

 

(Visited 40 times, 1 visits today)