[jw7-video]

192- Tefsir Ders 192 hayat veren nurun keşif notları

192- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi -192

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Sevgili dostlarımız,

İslam ve Müslüman dünyanın dostu olduğu açık meydanda İslam’ın merhamet dolu vicdanı Müslümanın da bu vasıflarla vasıflanmış vicdanı bütün insanlığı kucaklayan merhametle, sevgiyle ve hak ve hakîkatle insanlığın dostu olduğu kesin açıktır. Çünkü İslam evrensel dindir. Ama buna dost olmayanlar var. O dost olmayanları Cenab-ı Hak bize ne yapıyor? Dost olmayanlara dikkat edin, onlarla dost olmayın diyor. Bunlar size dost değil diyor, sizi dost edinmeyeni sizde dost edinmeyin, onlara karşı uyanık olun. Siz onların dostusunuz ama onlar size değil diyor Cenab-ı Hak. Onlara itimat edip yar tanımayınız, kendinizi kaptırmayınız, sıkı-fıkı olmayınız, tuzaklarına düşmeyiniz diye Yüce Allah bunu uyarırken bak ne diyor; Mümtehine Sûresinde hem bu uyarıyı yapıyor hem de şunu söylüyor. Mümtehine Sûresi âyet 8; “Sizinle savaşmayan, yurdunuzdan çıkartmayan kimselere karşı iyilikten Allah sizi men etmez, adâlet edenleri sever.” Gördünüz ya! Hem dostu düşmanı tanıtıyor hem de diyor ki: “Sizinle savaşmayan, yurdunuzdan çıkartmayanlara iyilikten men etmez diyor Allah’u Teâlâ yine siz iyilik edin ama fakat dostu, düşmanı tanıyın adâlet edenleri sever siz adâletten ayrılmayın” diyor Cenab-ı Hak. Kime diyor? Müslümanlara diyor. Müslümanın şiarı bu Müslümanı doğru anlamak için Kur’an-ı Kerim’i doğru anlaman gerekiyor. Bir Müslümanın da doğru Müslüman olması için İslamiyet’i bilerek yaşaması gerekiyor. Bir Müslüman hatâ etti diye İslam’a artık hücum etmek bu da zâlimliğin tâ kendisidir, hattâ kâfirliktir. Bir Müslüman kuldur bilir, bilmez, yanlış yapar. İslam’a hücum etmek ne demek? Tam gâvurluğun kendisidir. İslam bütün âlemin dostudur. Sen kendi dostuna sİlâh çekiyorsun kendi kurtuluşuna, kendi saadetine sİlâh çekiyorsun ve senin saadet evini yakıp yıkıyorsun, kendi evini yıkıyorsun haberin olsun. İslam bütün âlemin kurtuluşu için geldi. Siz iyilik ediniz, siz adâlet ediniz dost olmayın demiyor Müslüman dünyanın dostudur. Onları dost edinmeyin diyor çünkü onlar dost değil de onun için dostluk değil yapmıyor. Alâmet mi arıyorsun işte alâmet meydanda Müslümanlar 14 asırdır her milleti barındırdı idâresi altında başkaları kendi içinde kimseyi barındırmadı şurada 50 seneye kadar. Şu 50 senedir de ne oluyor dünyaya materyalizmi aşıladılar ve ahlâkî bir çöküntü ortaya çıktı. İnsanlık ruhen çürüttüler insanoğlunu iyiye, doğruya çalışanlar müstesnâ, bilimsel faydaya çalışanlar müstesnâ. Müslüman dünyanın hem âmiri, hem dostudur çünkü İslam Allah’ın kendi idaresidir. Müslüman da bura da görevlidir, Allah’ın kulu olarak herkes görevlidir.

Dakika 5:00

Çünkü bütün insanlığı Allah kendi halîfesi olarak yaratmıştır. Herkes görevlidir ve bu görev ve bu görevi veren Allah’ın kendisidir. Kul muyuz? Kuluz, görevliyiz Allah’ın verdiği görevleri, yaptığı teklifleri seve, seve Rabbimizin emrinde çalışmak zorundayız ki işte kulluk bura da tam sultanlıktır. Kula kulluk ebedî aşağılıktır ve zillettir, meskenettir, esarettir. Allah’a kulluk ise sultanlıktır. Dünyada da öyle hürriyet burada seni hür yaratan Allah hürriyetin kefili kendisi, başka hürriyete kefil olacak birisi var mı? 2’nci İlâh yok ki hürriyete kefil olsun. O senim hürriyetine kefil oldum diyenin, hürriyetine kim kefil olacak? Bu konuları doğru anlayalım, doğru ve ruh dünyamıza gerçek hürriyetin tadını tattıralım. Nefsin elinde maymun olarak, putun elinde maymun olarak, paranın elinde uşak olarak, dünyanın elinde uşak olarak değil paraya sen hükmedeceksin, dünyaya sen hükmedeceksin ama Allah’a kul olacaksın ve Allah’tan aldığın emre göre hareket edeceksin. İşte o zaman bu kulluk hâkimiyettir ve sultanlıktır. Herkes için bu geçerli. Birisi sultan olsun öbürü esir olsun demiyor İslam dini. Bütün insanlığın tamamını mutlu etmek, eşit bir hak hukûk sahibi kılmak, sosyal adâleti uygulamak ve dünyanın tümünde huzuru sağlamak çünkü Allah’ın, hepsi Allah’ın kulları ayırım yapamazsın ki. Ayırımı yapan zâlimlerdir, gerçeği bilmeyen câhillerdir, zorbalardır, insanlığın hakkını yiyenlerdir, kan akıtan kâtillerdir. Tekrar söylüyorum, İslam kimsenin hakkını yemez, yedirmez. Yalnız gel şura da iyi anlaşalım İslamiyet’i iyi tanıyalım. Allah’u Teâlâ’yı (C.C) O’nun yüce sıfatlarıyla, yüce isimleriyle, kitâbıyla, kevnî âyetleriyle, kitâbî âyetleriyle bir defa Allah’ı tanıyalım. O zaman iş kolay Allah’ı tanıdın mı Peygamberini tanırsın onun ilkelerini de tanırsın. Ama Yüce Allah’ı önce iyi tanı Allah göklere hükmetsin bana karışmasın dersen sen Allah’ı hiç tanımıyorsun. Allah göklerinde Rabbi ’si, yerlerinde Rabbi ‘si kâinatta ezelî ve ebedî tüm âlemler de yaratma O’na ait, emir O’na ait, hükümranlık O’na ait. Tasarruf O’nun elinde onun için kudretine nihâyet bulunmaz, irâdesine de karşı konulmaz. Bunu böyle bil kudretine nihâyet bulunmaz, irâdesine de karşı konulmaz, ölmeden gel aklını başına al. Azrâil gelmeden şimdi bir nefes aldık ikinci nefes almaya hak ve salâhiyetimiz var mı? Allah bize hayat veriyor da yaşıyoruz hayatın kaynağı o, o veriyor hayatı birinci nefesi aldık ikinci nefesi bize Cenab-ı Hak o ikinci nefesi vermezse hayat bitiyor. Gel hayatın sona ermeden Azrâil gelmeden Kur’an’ı, İslam’ı, Allah’ı tanı. Bu senin kârine seni ne kadar sevdiğimi bil ki onun için sana bunu net olarak ifâde ediyorum net olarak.

Dakika 10:05

İster ağa ol, ister paşa ol, ister mareşal ol, ister hâkim ol, istersen dağda çoban ol, ister işçi ol, ister patron ol, ister ne olursan ol gel Hakk’ı tanı. Dediğim gibi Azrâil gelmeden tanı. Azrâil ne zaman gelecek? Liste elinde senin bir ömür süren var ömür süren hangi nefeste ömrün sona erecek o Azrâil’in elinde buna Ecel-i Müsemmâ deniyor. Herkesin ecel listesi Azrâil (AS.) elinde ve Azrâil’in orduları can almakla görevli. Mikâil ’in orduları İsrâfil ’in, Azrâil’in orduları herkesin ayrı görevleri var. Biz de Allah’ın kulları insanoğluyuz bizim de görevimiz Allah’u Teâlâ’yı tanımak ve emirlerini yerine getirmek, böyle yaşamak, böyle ölmek huzuruna gidip göğsünde îmân parlayarak Tevhîd Îmânı göğsü ak, yüzü pak olarak huzuruna çıkmamız gerekiyor. Ben yağlayıp yuvarlayanlardan değilim sahte müjdelerle insanları aldatanlardan da olamam. Hattâ o aldatanlara da sesleniyorum diyorum ki, birini siz aldatıyorsanız önce kendiniz aldanmışsınız, birini yağlıyorsanız önce siz yağlanmış, kandırılmışsınız. Ya nefsiniz, ya iblîsiniz sizi kandırmış gelin sizde doğruya gelin, gerçeğe gelin hakîkate gelin (فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ) “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” diyor Cenab-ı Hak yağla, yuvarla demiyor. Beşir ve nezir Hakk’a dayanacak hak olacak Hz. Muhammed Beşir’dir, Nezir’dir her peygamber böyledir. Beşir ne demek müjdeliyor, Hakk’ı müjdeliyor hakîkati Nezir ne diyor; seni uyarıyor tehlikeleri haber veriyor. Nerde? Allah’ın haberlerinde Vahyi İlâhî Kur’an-ı Kerim’de Hz. Muhammed’e bildirilen, İslam’ın hak olan gerçek kaynaklarında kitap, sünnet, icmâ, kıyas ana kaynak hak deliller burada. Onun için birbirimizi aldatacak davranışlara, sözlere, yaldızlı reklamlara da kapılmayalım. Bunun için Cenab-ı Hak ne diyor; Onlar bize dost değil her şey orta da onlara yardaklık yapma. Şimdi Müslüman cihânın dostu ama İslam ne yapıyor? Bize dost olmayanlar var Cenab-ı Hak onu bildiriyor. Bakara Sûresi 10’uncu âyetine bir bak (فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ) “onların kalplerinde hastalık var” diyor. Kişinin kalbi, ruhu bozulduğu zaman kendinin ne olduğunu bilmez yaptığı işi doğru zanneder. Gel Kur’an-ı Kerim’e de seni sana nasıl anlatıyor, gerçek teşhisi nasıl tespit ediyor. Sana hayat veren reçeteyi eline, kalbine nasıl sunuyor, aklının önüne nasıl koyuyor. Kur’an’da ki hayat veren reçete aklın, kalbin, ruhun önüne koyuyor hakîkati hayat veren reçeteyi. Yağlayıp yuvarlamıyor, aldatmıyor, aldanmışları kurtarmaya çalışıyor. Sen kaçarken zor yok ki zor olunca imtihan, imtihan olmuyor, imtihanlıktan çıkmıyor. Zorlama yok, irâdene sesleniyor, aklına sesleniyor Kur’an-ı Kerim.

Dakika 15:00

Kur’an-ı Kerim bütün gerçekleri aklının önüne koyar, irâdesinin önüne koyar, özgürlüğünün önüne koyar. Kabul eder veya etmez kendi bilir. İbn-i Übey ve benzerleri Übey Bin Abdullah buna İbn-i Übey deniyordu. Münâfıkların reisi bu adam Peygamberi dinliyordu, Kur’an-ı Kerim’i dinliyordu yine münâfıklığından vazgeçmiyordu. Allah bunlardan eylemesin öyle bir bozuk kalbe, öyle bir bozulmuş ruha hizmet ediyor ki bozukluğa yanlışa hizmet ediyor. Doğrulmak için irâdesini kullanmıyor ama o büyük Peygamber âlemlere rahmet olan, rahmeti olan Peygamber bunları da idâre etti mehil müddetler verildi adam olsunlar, Müslüman olsunlar diye kimisi oldu kimisi cehennemi boyladı.

İbn-i Abbâs’tan gelen bir haber de şöyle diyor; Tüm insanlığa karşı İslam’ın nedir – zaferidir. İslam hep muzafferdir İslam mağlup olmaz 52’nci âyete dayanarak söylüyor bunu. Bunu herkes kulağına küpe etsin. Allah mağlup olur mu? İslam Allah’u Teâlâ’nın kendi ilkeleridir, kendi nizâmı, kendi kânûnlarıdır. İslam mağlup olmaz Müslüman olursa şehittir, kalırsa gâzîdir. Onun vicdanı, onun ruhu her yerde hür dolaşır. Şehit olurken, parçalanırken dahi onun ruhu arşa doğru uçar ve arşın kandillerine doğru gider ki bir kandil 7 kat gökleri kuşatır öyle büyüklüktedir. 100 bin kandillerden bahsediliyor bir kandilin bütün 7 kat gökleri kuşattığından bahsediliyor. Burada Bizim mükemmel kâşiflerimiz vardır bu kâşiflerin keşfine kimsenin öyle kolay, kolaya ulaşması da mümkün değildir. Hz. Muhammed 7 kat gökleri öte aşmış Kâbe Kavseyn’e ulaşmıştır. Bütün insanlığın yükselmesinin öncülüğünü, önderliğini Hz. Muhammed yapmıştır. Ne diyor insanlık âlemine? Yükselin aşağıya gitmeyin diyor yukarı, ileri, yukarı Hz. Muhammed bu hamleyi kendisi bizzat yapmış harekete geçirmiştir. İslam dini dünyaya doğar doğmaz bütün dinamikler harekete geçmiştir. Dünyada ki bütün çalışmalar ondan sonra hızlanmıştır. İnansın veya inanmasın kişi dünya da İslam geldikten sonra dünya da büyük bir Reform ve Rönesans bunun hareketini başlatmıştır İslam dini. Dâima iyiden iyiye eğer İslam daha iyi keşfedilip anlaşılsaydı dünya dünyaya göre cennete dönerdi. Kimsenin boynu eğri kalmaz, garibanlar ezilmezdi, zâlimler garibanların sırtından geçinmezdi. Bugün öyle vicdanlar, kısır vicdanlar ortaya çıktı ki, garibanların sırtından dünya hala sömürülmektedir. Gerçek hizmet edenler müstesnâdır ama garibanın, yoksulun, mazlumun sırtından onun adına dünyayı sömürenlerin haddi hesabı yoktur. Nerede sosyal dünya, sosyal adâlet, sosyal devlet nerede? Kıymetli efendiler, münâfıklar şöyle derler; Bir daireden bahsederler, dönen daireden münâfıklar. Ne derler; Dünyanın başında dönüp dolaşan felâket, inkılap, hakkın üstün gelmesine İslam’ın yükselmesine güvenmezler.

Dakika 20:07

Kim? Münâfıklar ama Müslüman görünürler, Müslüman görünür gâvur yaşarlar. Niye? Hakk’ın üstün gelmesine, İslam’ın yükselmesine katiyyen güvenmez münâfık. Dünyanın başında dönüp dolaşan felaket ve inkılaplar var derler başkalarına güvenirler bunlar devrim olur derler, devlet başkalarının eline geçer derler. Yani Müslüman olmayanların eline geçer bu dünya derler diye ihtilâf, inkılap peşinde koşarlar. İslam’dan da şüphe ederler şüphe etmezlerse zaten gâvur olmazlar. İslam bir defa şüphe götürmeyen hakîkattir bir, birde îmân şüpheyi kabul etmez, şüphenin olduğu yerde tasdik olmaz, tasdikin olmadığı yerde de îmân olmaz. Îmânın aslî hükmü tasdiktir tasdikten sonra dilin ikrârı ve onun inandığını yaşama hayata geçirme olayı başlar. Ama aslı kalbin tasdikiyle îmânın ortaya çıkar. Münâfıkta bu tasdik olmadığı için, şüphe olduğu için ne yaparlar? Münâfıklar İslam’dan şüphe ederler, münâfıklar Peygamberden şüphe ederler. Zaten şüphe etmeselerdi Hz. Muhammed’in bunlar peşinde namaz kılıyorlardı ve vaazını, nasihatini, Vahyi İlâhîyi dinliyorlardı. Ama bir türlü Müslüman görünüp gâvur yaşıyorlardı. Gayrimüslimle Müslüman olmayan, İslam’a dost olmayan kişilerle işbirliği yapıyorlar. Münâfığın şiarından biride budur. İslam’a dost, Müslümana dost olmayanlarla işbirliği yaparlar. Niye? İslam’dan şüphe ettiği için, Peygamberden şüphe ediyor, Kur’an-ı Kerimden şüphe ediyor. Sen Müslümanlar güçlü olursa onlara yaklaşıyor Müslüman görünüyor, Müslümanlar zayıfladı mı gâvurun yanına hopluyor. İşte münâfıkların bâriz alâmetlerinden bazıları bunlardır. Pek çok alâmeti vardır münafığın. Mü’minler Allah ve Resulüne güvenirken münâfıklar İslam’ın düşmanlarıyla işbirliği yaparlar, İslam düşmanlarına güvenir münâfıklar. Öyle münâfıklığın alâmeti sadece üç değildir, o üçü münâfıklığın bâriz alâmetlerindendir Hz. Muhammed’in söylediği. Yalancılık, emânete ihânet, sözünde durmamak şimdi bunlar kimde üçü varsa işte münâfıklık alâmeti tam olarak vardır. Ama bu üçten ibaret değil o üçü önemli alâmetlerindendir. Sonra o üçün içinde nelerin toplandığına da bakarsanız o üç birçok alâmetleri de içinde topladığından dolayı önem kazanmaktadır ve öne çıkmaktadır. Bunun için kıymetli dostlarımız mü’min Müslüman, hakîkî mü’min, hakîkî Müslüman bir defa kime güvenir? Kesin Allaha tam güvenir, resulü Peygamberine tam inanır tâbî olur ve Müslümanlar, gerçek Müslümanlar birbirlerine de itimat ederler, güven verirler. Hem karşıdan güven beklerler, hem de kendileri de güven verirler. Güvenilir insan olmak Müslüman olmanın şiarıdır. Güvenilir insan olacaksın, güveneceksin ve güven vereceksin. Müslüman mısın? Daha emânete ihânet edemezsin, yalan söyleyemezsin ve sözünden dönemezsin. Birinci sözü Allaha verdik ve İslam’a, İslam’ın değerlerine bunları yaşayacağımıza biz Allaha söz verdik.

Dakika 25:08

Onun için Müslüman kendine güvenilen insandır, karşıya da güven veren insandır. Unutmayalım bunları! Câhillikten dolayı gerçekleri bilmemekten İslam’ı tahsil edememiş, öğrenememiş, bitarafı Müslüman, bitarafı câhil, bitarafında sevap, bitarafında günah işleyen insanlar bu hâllerine tövbe etmeli, düzeltmeli ve ilerlemeli, yükselmeli, bilmediklerini öğrenmeli, Kur’an’ı iyi anlatan dersleri hayat veren dersleri ömür boyu takip etmelidir. Bilmiyorsan bileni anla dinle! Hz. Muhammed’i Allah okuttu, Cebrâil (AS.) elçilik yaptı. Hz. Muhammed’de Sahâbî’yi okuttu, dünyayı okuttu bak. Dünyanın okumuşları da diğerlerini okutuyor. Birbirimizi öğreterek faydalı olarak, birbirimizi okutarak mezara kadar sürekli ilerleyeceğiz, bilgimize bilgi katacağız. Yerinde donmuş bilmem ne gibi bir kalıba girmiş çıkamayan gibi olmayacağız. Müslüman sürekli gelişen, yükselen insandır. “İki günü eşit olan ziyandadır” diyen Hz. Muhammed’dir. Katiyyen iki günün eşit olmayacak bugün bilgin kazancın 5 ise yarın mutlaka 6 olması gerek, öbür gün yedi olması gerek, bilgine bilgi kat kendini geliştir. Yükselt kendini, terfi ’ye üstüne terfi ‘ye yap İslam’ı Kur’an’ın âyetleriyle terfi ‘ye yükselir. İslam’ı bilmekle îmân da terakkî olur, gelişme olur derece alırsın, hâlden hâle yükselirsin. Kur’an’ı, sünneti iyi bilenlerle, icmâyı kıyası iyi bilenlerle ilim gerçek mürşittir. Gerçek ilim ehliyle babadan oğula ilim intikâl etmez. Babası âlim, oğlu câhil olabilir. Ne yapıyor adam – babadan oğula, elden ele el veriyor. İslam da ehliyet vardır. Babadan oğula intikal yoktur, ehliyet vardır. Ehliyet kimdeyse irşâd oradadır, mürşit oradadır. Ehliyet yoksa kim olursa olsun bu Evliyâ babamın oğlu olsa ehliyeti yoksa bu onda irşâd ehliyeti yoktur, mürşit olamaz. İslam da ehliyet ilim irşâdındadır, İslam da mürşit gerçek hak ilimdir, hakîkattir. İşte bu kimde varsa ki bizim müçtehitlerimiz de, mürşitlerimiz de bunlar var, bizim sağlam kaynaklarımız var, sağlam eserlerimiz var. Biri çıkmış diyor ki, kendisini Evliyâcı kabul edenlerden Enbiyâ’yı unutmuş ve hattâ Cenab-ı Hakk’ı da unutmuş, Kur’an’ı da devre dışı bırakmış, sünneti de devre dışı bırakmış kendini Evliyâcı zanneden hangi Kur’an, hangi tefsir, hangi kitap diyor. Ehl-i Sünnet yoluyla yazılan her tefsir mükemmeldir sadece birisi biraz daha fazla keşfedebilmiş açmıştır öbürü biraz daha özde kalmıştır. Kimisi kulağını kısadan göstermiştir aha kulağım der, biri biraz daha uzatarak göstermiştir. Ama gerçek ilim ehlinin elinden çıkan kitaplarımızın hepsi sağlamdır. Hangi kitap, hangi tefsir diyor milleti Kur’an’dan soğutuyor. Her tefsir her kitaptır yeter ki Ehl-i Sünnet yolunda ehil kalemlerden çıksın bu yazı ve ehil âlimlerimizin yazmış olduğu Fahrettin Râzî ve diğer müfessirlerimiz, Elmalı, bunlar nedir? Mükemmel bizim müfessirlerimizdir.

Dakika 30:00

Bunların sayısı çok hangi tefsir demek, Kur’an’ı milletten dışlamak demek milleti Kur’an’dan dışlamak demektir. Bu tür Evliyâcı zanneden kendini kişilere dikkat edin! Bunlar misyoner gibi konuşuyorlar ve ne yaptıklarının farkında değil yaptıkları iş yanlış, yanlış konuşuyorlar. Kur’an-ı Kerim’i âyeti âyet tefsir eder. Kendisi bu hangi Kur’an diyenler, hangi tefsir diyenler Kur’an’ı bilmeyen kişiler hukûkçuyum diyor hukûku bilmiyor. Ben diyor evliyâcıyım diyor fakat Evliyânın kaynağını bilmiyor. Evliyânın kaynağı nedir? Kur’an-ı Kerim’i doğru bilen, sünneti bilen, icmâyı bilen ve bunları keşfeden zatı muhteremlerdir. Bak hem Evliyâcı görünüyor hem Evliyânın kaynağını bilmiyor. Bunlara da dikkat edin! Başına kaba sarığı sarınmış sırtına kaba cübbeyi giymiş içi bomboş Kur’an-ı Kerim’inden yarım sayfa tefsir edemiyor ve hadis-i şerifleri Ehl-i Sünnet yolunda Ehl-i Sünnet anlayışıyla ifâde edemiyor. Rasgele konuşuyor ilmi yok bunu tahsil edememiş bunlara itimat etmeyin. Sarık kaba olmalı ama içini doldurmalı, cübbe olmalı ama içini doldurmalı. Uzun sakallı, kaba sarıklı, kalın cübbeli oldu mu birileri ooh işte biz bulduk daha yitirmeyelim. Be adam bunun için bak içi dolu mu? Bir kısmı böyle görüyor şimdi şekilde arıyor İslam’ı İslam ne çırılçıplaklardadır, ne boyadadır, ne cilâdadır, ne sarıkta, ne cübbede ilimde irfânda. Hak irşattadır ki, o da İslam’ı doğru bilmekten geçer. Öbürü soyunmuş soğana çevirmiş kendini o orada kendini öyle avuttuğunu zannediyor. Beriki de ne yapmış? Sarığı iyi sarmış kaba bir sarık, cübbeyi giymiş, sakalı uzatmış bu da İslam’ı bundan ibâret zannediyorsa bu da yanlış. Öbürüsü kendini karanlık odaya kapatmış ve iyi bir şey yaptığını zannediyorsa bunlar yanlış. İslam güneşten parlak bir din, çağları, gönülleri, ruhları aydınlatan bir din. Karanlık senden kaçsın sen nereye kaçıyorsun? Cehâlet senden kaçsın ve insanlar da câhillikten kurtulsun sen nereye kaçıyorsun? Aydınlat etrafını ilim ruhların aydınlığıdır. İslam tamamen ilâhî ilimdir, ilâhî gerçeklerdir. Kur’an-ı Kerim’i tek, tek âyet, âyet bilsen Allah anlatamamışta Kur’an okumuyorsun, Kur’an’la konuşmuyorsun birinin sözlerini sakız gibi çiğneyip duruyorsun da ama Kur’an’ı Allah’ın sözlerini niye anlamıyorsun? Âyeti, âyet tefsir eder, âyeti hadis-i şerif, Peygamber tefsir eder. Yine âyeti şer-i ilimler tefsir eder. Öyle âyetler de rasgele konuşmaya da gelmez, bu bir ilim ehliyet ister. Bir de kelimelerin anlamını, onun sarfını, nahilini de bileceksin, kelimenin yapısını, cümlenin yapısını da bileceksin. Onun ilimlerini de tahsil etmeye çalış veyahut ta sağlam kaynaktan oku en azından. Ama var olanı yok sayma Kur’an seni dışlar sen Kur’an’ı dışladığın an kendin dışlanırsın kendini nerede bulacağını düşün. Kur’an’ın aleyhine de, Müslümanın aleyhine de konuşma bilerek doğruyu ortaya koy alan alır, almayan almaz.

Dakika 35:00

Müslümanları da karalama, hiç kimseye şahsiyette yapma çünkü bizim dünya da düşmanımız sadece şeytandır, şeytandan yana olanlardır. Biz insanlığı, İslam insanlığı kurtarmaya geldi. İnsanlığın tamamen tepesinde ebedî ezelî rahmet sermayesidir İslam dini bizim düşmanımız yok Allah’ın düşmanlarından başka Allah’ı tanımayan, kitâbını tanımayan insanları dahi biz Allah’u Teâlâ’nın kurtarıcı yüce değerleriyle kurtulmalarını istiyoruz. Bu da tebliğ ile olur kabul eder etmez tebliğ de doğruyu söylemekle olur.

Onun için kıymetli dostlarımız, işte Cenab-ı Hak, mü’minler diyor Allah ve Rasûlüne güvenirler. Ama münâfıklar İslam düşmanlarına onlarla iş birliği yaparlar. İslam kendine düşman olanlarını da kurtarır, kurtarmak ister kurtulmak istiyorsa eğer karşı taraf kurtulmak istemiyorsa o irâdesinde hürdür kendi bilir. Yine Haşr Sûresi’nin 11’inci âyetinde Cenab-ı Hak: “Münâfıklar mutlaka yardım ederiz dediler.” Allah’u Teâlâ bunlara diyor ki; “Onların yalancı olduklarına Allah şahitlik eder” münâfıklar yalan söylerler. İster İslam‘ın düşmanlarına söylesinler size yardım ederiz diye yine yalan söylerler. İster Müslüman desinler size yardım ederiz yine yalan söylerler güvenilmez. Çünkü onlar Allah’a güvenmiyor ki, Peygambere güvenmiyor, Kur’an’a, Müslümana güvenmiyor ki kendilerinde güvenilecek bir tarafı yok ki Allah ne diyor onlar için Allah şahitlik ediyor ki diyor Allah ben şahidim ki diyor münâfıklar yalan söylüyorlar diyor. Allah diyor bunu (C.C). Bir insan yalancıysa, sahtekârsa, sözünde durmuyorsa, emânete ihânet ediyorsa bunların ne vatanı olur, ne milleti olur, ne dini olur, ne namusu olur ne de kutsal değerleri olur. En tehlikeli yaratık bunlardır. Vatanını satanlar, namusunu satanlar, yüce değerlerine ihânet eden zihniyet bunlardır. Çünkü bunlar yalancı, sahtekâr, emânete ihânet ederler. Her vazife emânettir, Allah’ın her emri bize emânettir. Vatanına, milletine, mukaddesâtına hizmet emânettir, üzerine aldığın görevlerin emânettir bunları dosdoğru yapacaksın. Emânetin ehliyeti birinci derecede doğruluktadır.

Yine Mâide Sûresi’nin 5’inci âyetinden de anlıyoruz ki, “İslâmî hükümlere kim îmân etmezse, inanmayı kabul etmezse ameli boşa gitmiştir hüsrandadır, ziyandadır, kendine yazık etmiştir.” İşte hakîkat orta da kimsenin zarar etmesini İslam istemez, kimsenin hüsrâna düşmesini istemez. Hüsrân iflastır, her şeyin bütün değerlerini kaybetmektir. Onun hakkını yemiş, bunun hakkını yemiş, çalmış, çırpmış, sövmüş, vurmuş, kırmış, yetkisini kötüye kullanmış, sömürmüş, devlet malı denizdir yemeyen nedir demiş yemiş şişmiş affedersin o sizin bildiğiniz gibi onlar gibi şişmiş. Ne olmuş sonrada bunlar? Onlar işte o zaman mahşere gelmiş bunlar. Hak sahiplerini Cenab-ı Hak orada çağırıyor herkes hakkını alacak.

Dakika 40:00

O hakkını alıyor, bu hakkını alıyor adam da bir defa verecek bir şey de yok o hak sahiplerin günahlarını da boynuna yüklüyorlar, namazı varsa alıyorlar, orucu varsa elinden alıyorlar, haccı zekâtı varsa alıyorlar, neyi varsa alıyorlar. Yine de hak sahiplerine hakkı ödeyemiyor, onların günahlarını boynuna yüklüyorlar, sürüyorlar cehenneme işte müflis budur diyor Hz. Muhammed. Müflis budur iflâs eden işte budur diyor. Demek sen milletin malını yiyeceksin, söveceksin, döveceksin, kıracaksın, gönülleri patlatacaksın, gönül sırçalarını sen kıracaksın. O sırçaların gönülden sıçrayan her sırça senin içine hançer olarak ne yapacak? Saplanacaktır. Senin de bu dünyada mutlu olman mümkün değil gönül kırılmaz, gönüller Kâbe-i Şerif’ten daha kutsaldır îmân dolu gönüller bütün insanlığın gönlü îmân için yaratılmıştır. Kâbe pek kutsaldır ama kalpler daha kutsaldır. Neden? Kalbin mimarı yok Kâbe’yi yıkılsa onu binlerce mimar yapar. Ama kalbi kırarsan kim yapar bunun mimarı kimdir bir düşünün söyle! İslam kalpleri, ruhları esirgeyen, koruma altında tutan, güvence altında tutan, hayat veren, onun mutlu olmasını isteyen bütün değerleriyle, reçetesiyle, bütün ab-u hayatıyla,  Kibrit-i Ahmer’leriyle, her türlü çareyle gelmiş İslam dini. Zuhmar Esved-ül Ansî Yemen de yabancı peygamberlik ilân etmiş Feyruz Ed-Deylemî’nin eliyle öldürülmüş. Burada şuna dikkat et, yalancı peygamberler var dünya da yalan söyleyen yalancı ilâhîyatçılar var, sahtekârlar var bunlara dikkat et. Devrî saadette de oldu bunlar, ondan sonra da oldu, bugünde var, yarın da olacaktır. Yalancı sahtekârlara dikkat et! Ve netice de Efendimiz (A.S.V) mûcize olarak bildirmiştir. Bu Zuhmar Esved-ül Ansî Yemen de yalancı Peygamberlik ilan etti bu adam. Peygamberimiz mucize olarak bildirdi. Dedi ki; Onu dedi falanca falan gün öldürecek ve hak ettiği cezâyı bulacak dedi ve bu mûcize gerçekleşti. Nitekim Feyruz Ed-Deylemî’nin eliyle öldürülmüştür. Efendimiz (A.S.V) mûcize olarak da bunu bildirmiştir. Muaz Bin Cebel de Yemen Vâlî ’si idi ona da Efendimiz yazdı durumu bildirdi Muaz Bin Cebel (Radıyallâhu Anhum ve Erdahüm Ecmaîn Hazretlerine) Müseylemetül Kezzâb, Efendimize yeryüzünü paylaşalım demişti. Bir yalancı peygamber de budur Müseylemetül Kezzâb ’tır. Yalancı kişi demek, yalancı peygamber demek Peygamberimize böyle diyor. Diyor ki; Yeryüzünü paylaşalım diyor Hz. Muhammed’e (A.S.V). Efendimiz de ona, Araf Sûresi’nin 128’inci âyetini yazıp gönderiyor. Diyor ki; Allah’ın Rasûlü Muhammed’den yalancı sahtekâr Kezzâb, Müseylemetül Kezzâb’a diye yazıyor mektubu, âyeti e yazıyor. Âyet-i kerime de Cenab- Hak ne diyor;   (إِنَّ الأَرْضَ لِلّهِ يُورِثُهَا مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ) “Muhakkak ki bütün âlemler Allah’ın olduğu gibi yeryüzü de Allah’ındır. Yüce Allah o Kürre-i Arza dilediği kimseyi vâris kılar” diyor.

Dakika 45:00

Kimden? (مِنْ عِبَادِهِ) kullarından diyor. Şimdi bu âyeti gönderiyor; çünkü yeryüzüne vâris olanlar birinci derecede peygamberlerdir, ondan sonra da Sâlih kullardır. Öbürleri ise hırsızdır, gasp edenlerdir ve zorbalardır. Vârislik onların hakkı değildir zorbalıkla bir an için durumu ele geçirmiş olabilir bu da yine Sâlihlere yardım edilmediği yüzünden olur. Sâlih kullar yeryüzünde var olduğu müddetçe Sâlihlerin etrafında hak ve hakîkatin ve sosyal adâletin etrafında onu destekleyenler var olduğu müddetçe zâlim ve zorbalar yeryüzüne vâris olamazlar. Oluyorlarsa kötü taraftar bulduğu içindir bu da insanlığın çilesidir, başının belâsıdır, kendi eliyle başına belâ getirmesidir. İyiden yana olmaması, kötünün taraftar bulmasıyladır. Hz. Hamza’nın kâtili Müseylemetül Kezzâb’ı öldürdü. Hz. Hamza’yı öldürdüğü zaman buna Vahşî deniyordu bu putperestti. Ebu Cehil ’in, Hindin de kölesiydi. Hindin kölesi olan bu kişi putperestti, putperestlerin kölesiydi. Ama Müslüman oldu bu Hz. Hamza’yı şehit etmiş olduğu hâlde Müslüman olduğu için affa uğrayanlardan birisi de odur. İslam kişinin geçmişini ne yapıyor – silip atıyor bir adam Müslüman oldu mu geçmiş günahlarının tamamı affedilir. İslam geçmişi siler, atar. Müslüman olduktan sonra artık günahlardan korun, îmânını, Amel-i Sâlih’ini artır, hayır da, sevap da yarış cenneti kazan o da Müslüman oldu nitekim Müslüman olmadan önce Hz. Hamza’yı (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Seyyid ’üş Şühedâ şehitlerin efendisini ne yaptı? Şehit etti, şehit olmasına vesile olmuştu. Müslüman olduktan sonra bu vahşi Hz. Hamza’yı şehit eden adam Müseylemetül Kezzâb’ı öldürdü ve İslam’ın büyük bir düşmanını öldürdü ve bununla övündü hakkıydı. Müslüman olmadan önce dedi Müslümanların en kıymetlisinin şehit olmasına ben sebep oldum dedi. Şimdi ise İslam’ın baş düşmanlarından birini öldürdüm Allah’ım, o günahıma karşı bu sevabımı dedi ne olur karşılaştır de beni affet dedi. İslam nice vahşi ruhları en asil bir ruha çevirmektedir. İnsanı insan yapan İslam’dır. Vahşi ruhları en medeni hâle getiren, sevgiyle dolup taşıran Yüce İslam’dır. Îmân kalbe girip Kur’an’dan beslendiği zaman Muhammed’i (A.S.V) örnek aldığı zaman işte vahşi ruhların dünyanın en medenî ruhları hâline geldiğini görürsünüz. Örnek mi istiyorsunuz? Hz. Ömer’i düşünün, Hz. Ömer Müslüman olmadan öne kızını can ciğer kızını diri, diri toprağa gömen bir putperest idi. Ruhlar ne kadar vahşi kendi çocuğuna bile acımıyor, dünya bu kadar vahşi bir ortamda iken İslam o Ömer’i ne yaptı? İslam Ömer’i oradan aldı. O vahşi kendi kızına bile acımayan vahşi ruhlu Ömer’i dünyanın en âdil Ömer’i hâline getirdi.

Dakika 50:00

Fâruk sıfatını takındı nice âyetler Hz. Ömer’in içinden geçirdiği arzularına uygun olarak Cenab-ı Hak Ömer’in arzularını Hakk’a uygun bulmuştur. Onun arzularına göre nice âyetler güzel anlaşılmıştır ve âyetler gelmiştir. Bütün insanlığı en vahşi ortamdan İslam alır en medenî ortama getirir. Fertlerin mutlu olmasını mı istiyorsunuz? Ailelerin, cemiyetlerin, milletlerin, devletlerin mutlu olmasını mı istiyorsunuz? İslam’ı A’dan, Z’ye ruhların reçetesini, yazan İslam’ın reçetesinin ilaçlarını kullanın. Bunu Allah yazdı, Muhammed uyguladı bunun başka tarifi yok ve bu taptaze bozulmadan kıyâmete kadar bu hayat veren değerler devam ediyor. Onun için Hz. Hamza’nın işte kâtili bu Müseylemetül Kezzâb’ı yalancı peygamberi öldürdü. Ben müşrik iken insanların en hayırlısını şehit ettim, Müslüman oldum ve insanların en şerlisini öldürdüm demiştir. Üçüncüsü Tülayha’nın kavmi ona da Hâlid Bin Velid’i gönderdi. Hâlid Bin Velid de yalancı peygamberlerden biri de Tüleyha idi o da Tüleyha yenildi ve kaçtı. İslam ordusunun karşısında kimse duramadı ki 14 asır, îmânın önünde küfür duramaz. En asgaride bir îmân küfürden 10 kat güçlüdür asgaride bunun cihâna bedel olan îmânlar da var. Bunun için îmân da kemâl İslam da kemâle doğru yüksel, insanlığı yükselt bu ruhların kalplerin yükselişi İslam’la mümkündür. Kanını mideni, etini, kemiğini beslersin başka şeylerle ama İslam reçetesine göre beslemezsen organ sistemlerin de bozulur. Ruhunda hayır kalmaz, kalbinde hayır kalmaz, ruhunda fırtınalar eser, seller gelir, depremler depresyonlar olur, her gün bir tsunami yaşarsın iç dünyanda İslam reçetesini kalbine, ruhuna uygula kalbin mahiyeti gâyesi îmân, İslam îmânıdır. İslam îmânınla kalbini bir defa parlat, tevhîd îmânıdır, İslam îmânı Allah’ın birliğinin bütün âlemlere, kalplere, ruhlara, akıllara, beyinlere, hayallere onun birliğinin hâkim olmasıdır. Diliyle bir deyip de birçok ilâh tanıyanlar gibi olma diliyle Allah bir diyor yaşantısına bakıyorsun, kaç tane ilâh tanıyor adam böyle tevhîd olmaz. Onun için bu Tüleyha kaçtı, İslam ordusu karşısında onun kalbi yenildi sonra iyi bir Müslüman oldu. İran savaşlarında o zaman Mecûsî vardı Kisrâ dünyanın ikinci süper devletiydi. O devlete karşı yapılan, şirke karşı yapılan büyük bir hizmetleri görüldü Tülayha’nın Fezâre, Katafan, Benî Selim, Benî Yerbu, Seca, Kezzâb’ın karısı, Kinde, Hutam Bin Zeyd bunlar Hz. Ebû Bekir’in eliyle bunların işi de bitirildi. Bunlarda sahte peygamberlik ilan etmek isteyenler idi, karşı çıkanlar idi İslam’a. Yine Kassan Kavmi cebele bir fakire bir tokat vurmuş.

Dakika 55:00

Kısastan korkmuş Rum diyarına kaçmış ve mürtet olmuş bu da Hz. Ömer zamanındadır. Kassan kavmi bu da Cebele’nin yaptığı bir iştir bu kendini perişan edenlerdendir. Hakk’ın dostluğuna koş ey insanoğlu yalancılardan korun, sahtekârların tamamından korun. Gerçek İslam’a, gerçek Kur’an ilmine, irfânına, gerçek îmâna, Ehl-i Sünnetin anladığı İslam anlayışına dikkat et Hakk’ın dostluğuna koş. Neler yaratır lütuflara, ihsânlara, izzet ve istiklâle erdirir neler sana neler yaratır. Nice, nice sana lütuflar da bulunur, nice ihsânlar da izzet ve istiklâle erdirir, seni azîz eder, zilletten kurtarır. İslam izzettir, en yüce azîzlik İslam’ın kendisindedir. İyi Müslüman olan herkes bu şerefe nail olan kişidir. İslam’la yükselir Arş’a kadar, Allah’ın Cemâline kadar yükselir. İşte cennet Allah’ı Cemâlidir. Bunu istemiyorsan o zaman bunun tersi var, Allah’ın gazâbı ve cehennem küfür, şirk ve kötülükler de oraya götürüyor. İ’lây-ı Kelimetullah  İle İslam’a hizmet edecek toplumlara işaret edilmektedir bu âyetler de. İ’lây-ı Kelimetullah’a hizmet edeceksin ey Müslüman, İslam’a hizmet edeceksin ey Müslüman İslam’a hizmet edecek toplumlar la, ümmetle beraber olacaksın ey Müslüman! İnsanlığın tarih, barış, sulh, adâlet buradadır. Hakk’ın gücünü, caydırıcı gücünü bura da göstereceksin ki, dünya da zulüm dursun, adâlet uygulansın, merhamet dünyayı kuşatsın. Bu haberin kökeninde de Hz. Ebû Bekir, Ömer var. Ebû Bekir bu sıfatları taşıyan Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir bu sıfatları taşıyan İ’lây-ı Kelimetullah için çalışan, İslam’a hizmet eden zât-ı muhteremlerin başın da geliyor. Ensâr bunlardan, Yemen ehli bunlardan o 4 Halîfe zaten bunların başını çekiyor. Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Aşere-i Mübeşşire, Ensâr ve Muhâci’run bunların başını çekiyor. Yine Yemen ehli bunlardan Hâkim, El-Müstedrek de bu kayıtlar var. Ebû Mûsel-Eş’arî’ ye Peygamberimiz (Kavmi haze) demiş. Yani bunun kavmi İslam’a hizmet edecek kavimdir demiş. Fars eski Îran kavmi Selmân-ı Fârisî’nin omzuna Peygamberimiz vurarak hep bunlar birer mûcize (haze vezuhü) bu ve arkadaşları demiş yani Îran’ın Müslüman olacağını Farslıların, orada Türklerin Müslüman olacağını büyük hizmetler de bulunacaklarına Peygamberimiz hep işâret etmiş. Bak Feyzü’l Kadir de ne diyor  bir hadis-i şerifte Hz. Muhammed diyor ki;

(lev kanel îmânü muallegan bis-süreyya lenâ lehü ricâlün min ebnâi farise) diyor.

Dikkat et bu hadis-i şerife de birileri her ne kadar işine gelmese de câhillerin, fâsıkların, hasetçilerin işine gelmese de bu bir hakîkattir, gün ışığında dünyayı aydınlatan hakîkattir hem de.

Dakika 1:00:10

Hadis-i şerife dikkat et! Îmân Süreyya’dadır diyor Süreyya’ya bağlı olsa diyor Hz. Muhammed; Îmân Süreyya’ya bağlı olsa acem soyundan bir takım insanlar herhâlde uzanır o îmânı Süreyya’dan, Süreyya yıldızından alırlardı diyor. Bu hadis-i şerifle İmâm-ı Âzâm’a işaret olduğunu İslam’ın bütün âlimleri kabul etmişlerdir. İstisnalar kaideyi bozmaz. İmâm-ı Âzâm bu hadisi şerifle İmâm-ı Âzâm’a işaret edildiği kabul edilmiştir. Çünkü kendisi Farslıdır ve Türk’tür. Türklerin içinden, Farslıların içinden ne kadar büyük İslam âlimlerinin geldiğine bir bakın. Fıkıh da, Metodoloji de en öne çıkanlardan da başta İmâm-ı Âzâm gelmektedir. Bu İmâm-ı Âzâm kelimesinden bile huylananlar var, büyük imam demek niye huylanıyorsunuz? Ali büyük, Veli’den, Ali büyük demenin durumu ne ise bu da imamların içinde, büyük imam demektir. Niye huylanıyorsunuz? Niye onun büyüklüğünü çekemiyorsunuz? Bunun ilminden dünya Müslümanlarının 3’de 2’si en azından faydalanmış ve kabul etmiş. Niye buna karşı siz acaba haset ediyorsunuz? Hanefî ekolüne bir bakın müçtehitler ekolüne, o okul da yetişen müçtehitlerin ekolüne bakın iyi keşif edin. İmâm-ı Şâfiî Hazretleri de önce yanılmış, İmâm-ı Azamı tenkit etmiş, sonra da takdir üstüne takdir etmiştir. Niye? Sonraki ilmi daha ilerlemiş, daha iyi anlamış. 2 tane Şâfiî görüyoruz bak önceki Şâfiî muhâlif, sonraki Şâfiî ise İmâm-ı Âzâm’ın mezarına gidip onun hürmetine Allah’a dua ediyor. Kıymetliler, biz birini överken öbürünü küçültmeyiz, bizim âlimlerimizin hepsi büyük ama İmâm-ı Âzâm da değerli bir ilim adamıdır, İslam âlimidir, hem de öne çıkmış biridir. Öne çıkarılmış, Ulemâ çıkarmış kabul edilmiş onun ilimdeki üstünlüğü kabul edilmiş. Allah ona öyle bir dehâ vermiş bugün 4 tane büyük müçtehit 4 tane Arş’a doğru uzanan büyük İslam’ın ilim direkleridir. Kabul edin, etmeyin bu bir gerçektir. İmâm-ı Âzâm, İmâm-ı, Şâfiî, İmâm-ı Mâlik ve İmâm-ı Hanbelî bunlar ilmin evtadı direkleridir Arş’a doğru ilmin direkleridir bu ekolden nice müçtehitler yetişmiştir. İster kabul et, ister etme bu bir gerçektir. Câfer-i Sâdıklar 12 imamlar da bu ekolün içindedir. Doğrular hep doğru bizimdir, yanlışlar ise ister bizde ister başkasında olsun yanlışın tedâvisi doğrularla ortadan kaldırmak gerekir. Öyle birisine karşı taassupla hareket etmemek gerekir. Taassup İslam da yoktur söylediklerimizin taassupla alâkası olmadığı gibi taassubu yıkmak içindir. Gerçekçi olmak lâzım Peygamberin bu hadisini sen bu yüksek âlimlere isnâd etmez de kime edeceksin. O zaman kendi gözünde birilerini büyüttün, ilmin mâhiyetine bakmadın, bir yeri okudun tek kanatlı uçamayan bir kuşa döndün. Ama bütün ilimlerin, bütün ekollerin içine bir baksaydın, iyice inceleseydin delilleri sadece senin önüne o dayattıkları bir şey okudun sadece. Onun dışına da çıkmadın, çıkamadın, gücün de yetmedi, fırsatta belki olmadı.

Dakika 1:05:15

Ama okuyanlara, bilenlere neden karşı çıkıyorsun? Yani bu sadece senin bildiğinden ibâret mi bu olay? Buna dikkat et! Senin serçen varsa elinde öbürünün elinde şahini vardır, öbürünün daha başkası vardır, öbürünün daha başkası ardır. Yani bir tane benim kuşumdan başka kuş, yok benim serçemden başka büyük kuş olmaz dediğin zaman olmaz bu. İslam’ın içinde yetişmiş bizim çok değerli zât-ı muhteremlerimiz var. Allah hepsine kandım deyinceye kadar, ebediyyû’l-ebed rahmet eylesin. Hattâ Ehl-i Sünnetin dışında da bizim âlimlerimiz var onların yanlışları bir tarafa onların doğruları da bizim.

Onun için kıymeti efendiler, işte bu hadis-i şerifi burada İmâm-ı Âzâm’a işaret etmişlerdir. Büyük âlimlerimizin de bunu kaleme aldıklarını görüyoruz ve bu büyük âlimlerin gidin yoklayın şöyle kaleme aldıklarını görürsünüz ve İmâm-ı Âzâm’ı şeksiz, şüphesiz bu hadis-i şerifle işaret edildiğini kabul etmişlerdir. Kadisiye kahramanları da bunlardandır. Bakın bura da İslam’a, İ’lây-ı Kelimetullah’a hizmet edecek nicelerine işaret ediyor bak bura da birini işaret etmiyor. İşte benim kahramanımdan başka kahraman yok demiyor bak bura da işarette. Ne diyor? İslam’a hizmet eden bütün milletleri içine alıyor. Ama başta kim geliyor? Elbette Muhâci’run Ensâr geliyor. Peşinden kim geliyor? İşte Türkler, Farslar geliyor ve İslam’a hizmet eden diğer milletler geliyor. Bunların hangi birini inkâr edeceksin bak Yemenlilere işaret ediyor ve oradan Farsa, Türklere işaret ediyor. Ve Arap’ın İslam’a hizmet edenlerini yok mu sayacaksın? Türk’ün İslam’a hizmet edenlerini yok mu sayacaksın? Fars’ın İslam’a hizmet edenlerini yok mu sayacaksın? Başka İslam’a hizmet edenleri sen yok mu sayacaksın? Yani benim pehlivanımdan başka pehlivan yok dünya da öyle mi? Öyle dava yok, bu dar görüşlülük İslam da yok bizde varsa bunu bizim geliştirmemiz gerekiyor. Millet olarak bakın şunlar sayılmıştır; mürtetlerle savaşan babayiğitler de bu gruptadır. Millet olarak da Araplar, Farslar ve İslam’a hizmet edecek kıyâmete kadar herkes bu kapsamdadırlar. Bu bir defa Arap’ın, Fars’ın, Türk’ün İslam’a hizmet ettiğini inkâr edebilecek babayiğit var mı bu dünya da? İslam’ı cihana yayan bu zât-ı muhteremlerdir. Allah İslam’a îmânıyla kim hizmet ettiyse en büyük devlet adamından, en büyük kahramanından tut, şehidinden gâzîsinden tut ve o yolda azıcık bir hizmeti olana varıncaya kadar Allah hepsine bol, bol rahmet eylesin, Allah hepsinden râzı olsun, mağfiret eylesin. Îmânıyla bu İslam’a kim hizmet ettiyse ve edecekse onlara da Allah bol, bol rahmet eylesin, mağfiret eylesin. Biz, biziz arkadaşlar, efendiler biz bir bütünüz, ben yok İslam da biz varız. ‘’Eşhedüler, Neşhedüye’’ dönmedikçe, ‘’ağbüdüler nağbüdüye’’ dönmedikçe maslahat hâsıl olmaz, Kur’an’ı okumuş bile olmazsın, anlamış olmazsın, Kur’an da ‘’Eşhedüler, Neşhedüye’’ dönüşmüştür.

Dakika 1:10:10

Fertler cemiyete, cemaate dönüşmüştür. O küçük ordular büyük ordulara, o aileler büyük millete, büyük devlete dönüşmüştür. Biz biziz arkadaşlar, efendiler sen-ben ayrımından vazgeçip biz ümmet ruhunu bir defa tamamen taşımamız o ruhun içinde hepimiz birer damla olmamız gerekiyor. Bir ruh gibi, bir kalp gibi tek yürek, tek bilek olmamız gerekiyor. Çünkü bu birliği Allah istiyor bizden Allah istediği için biz de tercüman olmaya çalışıyoruz. Başka bir şey yaptığımız yok çünkü Hakk’ın emrinin dışında bizim emrimiz olamaz. Biz onun kuluyuz onun için İslam’ı cihâna yayanlar ve yayacak olanlara Allah bol, bol rahmet eylesin, mağfiret eylesin, mezarları nur üstüne nur olsun. (نَارٌۜ نُورٌ عَلٰى نُورٍ) ziyade olsun eksiltmesin Cenab-ı Hak.

Ameli mürtetlerde burada söz konusudur. Şimdi mürtetlerden bahsediliyor. Mürtet kimisi itikatta dinden çıkar, kimisi amelde dinden çıkar. Şimdi ameli mürtetler de bu mürtetlerin içerisindedir. Onun için Yahûd Hristiyan, Hristiyan Müslümana mevkii terk ettiği gibi… Dikkat et! Yahûdîler kime terk etti meydanı? Hristiyanlara terk etti, Hristiyanlar Müslümanlara terk etti. Peki, Müslümanlar kime terk etti edecek kıymetini bilecek, şükrünü edâ edecek. Yeni Müslüman mevkii ne yapacak? Yeni Müslümanlara mevkii bırakacaklardır. Kıymetini bilmedin mi ne yapacak Cenab-ı Hak senden alacak mevkii senden alıp kıymetini bilene verecektir. İşte şükrüne edâ edecek yeni bir Müslümana mevkii terk edecektir. Kim? Müslümanlar, kıymetini bilmeyen Müslümanlar burayı iyi anla! Ve mevkii ona teslim etmede mecbur kalacaklardır. Niye? Görevini yapmıyor tembel atalete, keselete, gaflete, cehâlete kendini sevk eylemiş. Müslüman böyle olur mu? Müslüman görevini yapmadığı zaman, Allah görevini yapana senden alır verir. Bu Âyet-i Kerime’ler de bunlara bir, bir Cenab-ı Hak değinmiştir ve işaretini vermiştir. Tarihin akışı böyle gelmiş, İstanbullar fethedilmiş, her kıtaya İslam yayılmıştır. Türkler ve Müslüman milletler aklını başına almalıdır. Türkler yükseldiler, cihân devleti kurdular daha sonra gaflete düştüler şımardılar ve şuanda ki içinde bulunduğumuz durum meydanda. Şuanda ki içinde bulunduğumuz durum İslam’a yakışır bir durum değildir. Müslümanın şiarına yakışır bir durum değildir. Şimdi Türkler ve Müslüman Miletlerin tamamı aklını başına almalıdır. Tekrar söylüyorum; Ey Türkler ve Müslüman dünyası! Müslüman Miletler aklınızı başınıza alınız, yüce emânetin kıymetini biliniz. Bıraktığınız yerden bu yüce emânete sarılınız.

Dakika 1:15:00

(وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُو) toptan sarılınız. Birisi sarılsın, birisi seyretsin değil toptan sarılınız. Kim diyor bunu? Yüce Allah söylüyor. Toptan sarılınız, aklınızı başınıza alınız. Bu yüce davaya toptan sarılınız yoksa elinizden gider, başkalarına gider. Kıyâmete kadar Yüce Allah geniş lütfu ve ilmiyle nice topumlar gönderecektir daha kıyâmete kadar. İslam yücedir. Hep yüksektedir, hiç yere düşmez. İslam’ın kıymetini bilmeyen yere düşer ve sürünür şuanda durum bundan ibârettir. Eğer birileri sürünüyorsa sebebi budur. İyiler taraftar bulamaz, kötüler taraftar bulunca işte durum ne olur sürünme başlar, meydan elinden çıkar. Dünyanın asîl vârisi sen iken zâlimlerin ve dayatmacıların eline geçer meydan ve geçtiği gibi. Hakk’ın feyzini, lütfunu, yüksek hürriyetini bırakıp dost aramayın dost Allah’tır. Hakk’ın feyzidir, Hakk’ın lütfudur, yüksek Allah’ın verdiği hürriyetidir. Bu yüce değerlerin tümü İslam’ın içeriğidir. Bunları bırakıp da başka bir şey aramayın. Sen Allah’ı bırakınca başka kimi bulacaksın? Yüceyi bıraktın, hangi cüceye sarılacaksın? Yaratanı bıraktın hangi mahlûka sarılacaksın? Bâkîyi bıraktın hangi fânîye sarılıp da kurtulacaksın? Aklını başına al! Bâkî dururken fânîye, yaratan dururken yaratılmışa hiç kişi kulluk yapar mı? Allah’ın ortaya koyduğu kânûnları, nizamları bırakır mı? Kıyâmete kadar işte hak kapısı açık bilimle ilerle, keşiften keşfe git ve bilinenden bilinmeyene terakkî et. Sana kim dedi ki çağ dışı kelimesi Müslümanın ruhundan bile geçemez, rüyasına bile giremez. Müslüman ilerinin, yükseğin adamıdır. Nereden çıkarttılar da bunu sana yakıştırmak istediler. Buna dikkat et düşmanın suçluyu ama sende buna çalışmamışsan, görevini yapmamışsan sende suçlusun. Bu suçtan kurtulmamız gerekmiyor mu? Ubâde Bin Sâmit diyor ki; “Bunlar umûmîdir.” İkrime Hz. Ebû Bekir’dir derken Ubâde Bin Sâmit umûmîdir. Ne diyor? Yani bütün İslam’a hizmet eden kişiler övülmektedir bu âyet-i kerimelerle Ata yine İbn-i Abbâs’tan Hz. Ali’dir diyor. Bunların hepsi doğrudur. Ebû Bekir bunun içinde, Hz. Ali bunların içinde. Yine Ebû Zer diyor ki; Bir gün Mescid-i Nebî de: “Ey Rabbim şahit ol! Rasûlün mescidinde dilendim kimse bir şey vermedi. Öğle namazı kılınmıştı Hz. Ali de namazdaydı Ali namazda iken parmağında ki yüzüğü uzattı dilenciye verdi, o da aldı diyor. Efendimiz (A.S.V) olaya bakıyordu Peygamberimiz ve nitekim bu âyetler geldi ve okundu. Demek ki burada Cebrâil (AS.) gelip Mâide 55’inci âyet-i getiriyor.

Dakika 1:20:00

Hz. Ali’nin bu yaptığı da Allah’ın hoşuna gidiyor ki ve cömerttir Allah cömerttir sever.  İslam da cimrilik yoktur. Müslüman yeryüzünün en merhametli en cömert veren 7 Ulya sahibi insandır Müslüman merhametlidir, katiyyen başkalarını aç kalmasını, açık kalmasına tahammül edemez. Vicdanı merhametle dolar taşar sevgi dolu insan demektir Müslüman her yönüyle (رَبِّ اشْرَحْ لِي) bakın bu âyeti okudu Peygamberimiz Hz. Ali’nin o güzel tavırdan sonra

(رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي  وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي  وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي يَفْقَهُوا قَوْلِي )
Ve peşinde ki Hz. Hârun’un ona Mûsâ’ya yardımcı vezir olarak Mûsâ’nın, Hârun’u istediği gibi Peygamberimizde dedi ki: Ya Rabbi! Mûsâ’ya Hârun’u verdiğin gibi dedi bana da Ali’yi ver dedi Cenabı Hak’tan istedi ve onu kendine din de kardeş edindi. Her Müslüman birbirinin kardeşidir ama bir de özel kardeşler vardır ayrıca Hz. Ali de bunlardır. Yine Kasas Sûresi’nin 35’inci âyetinde: “Seni kardeşinle güçlendireceğiz” diyor. Mûsâ’ya Hârun’la seni güçlendireceğiz diyor Cenab-ı Hak bu âyet-i kerime de Peygamberimiz de bu âyetleri de okudu. “Benimde göğsümü genişlendir Allah’ım” dedi (رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي) okudu. Hârun’a karşılık da bana Hârun’u vezir yap dedi. Vezir demek yardımcı demektir. İşte Cebrâil (AS.) yine Mâide bu 55’inci âyeti getirdi. Hz. Ali Hz. Muhammed’e vezirdir, yardımcıdır Allah onu ona bağışladı. Hârun’u, Mûsâ verdiği gibi (AS.) Şîâ Hz. Ali’nin bu âyetle istiklâl etmek istemişlerdir. Yani Allah diyorlar Ali’yi Hz. Muhammed’e vezir yaptı. Öyle ise bu âyet-i kerimeye göre Ali’nin Halîfe olması lâzım imam olması gerekir demiştir Şîâ grubu ama Hz. Muhammed’e vezir sadece gördüğüm sadece Hz. Ali değil ki. Ebû Bekir de veziriydi, Ömer de veziriydi, Osman da vezirdi ve Hz. Ali de vezirdi. (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) bu Ashâbı bölüp parçalamanın, birine alıp öbürüne atmanın kimin işine yaradığını biliyor musun sen, bunları kimler yaptı biliyor musun? O zamanın İslam’ı içten yıkmak isteyen Siyon şartları yapıyordu ve İslam’ın aleyhinde ki gizli servisler yapıyordu. Gizli “Mit” yapıyordu o zaman da, gizli mafyalar yapıyordu. Nitekim ne oldu? Emevî ve orada ki Ehlibeyt olayını düşman ne yaptı? Emevî yerine Sünnî dedi. Alevî Sünnî ayrımını ortaya koydu. Hz. Ali’yi sevmeyen bir Sünnî Müslüman bulabilir misin sen? Ehlibeyti, 12 imamalar sevmeyen bir tek Sünnî Müslüman bulabilir misin sen? Bu oyuna gelme ey arkadaş bu oyuna gelme! Ali, Ali’yi yanlış tanıyanların Ali’si değil, Ali Ali’yi doğru tanıyanların Ali’sidir. (R.A) Ali; İyi bir Müslüman’dır, iyi bir âlimdir, iyi bir kahramandır, Hülafâ-i Râşidîn ’dir, Aşere-i Mübeşşirdendir ve Hz. Muhammed’in damadıdır, Hasan, Hüseyin’in babasıdır, Fâtımâ’nın efendisidir. Bu (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn)

Dakika 1:25:00

Ali’yi Ehlibeyti sevmiyor diye bir Sünnî bulabilir misin sen? Ama senin öyle dilin var ki Yahûdî senin diline Yahûdî senin diline öyle bir ayar vermiş ki, öyle bir yanlış ayar vermiş ki Siyon Yahûdî’si tabii doğru dürüst Yahûdîleri kastetmiyoruz. Siyon İslam düşmanları, İslam’ı içten yıkmak isteyenler sana öyle bir diline yar vermiş ki, Ali’ye ne demiş İbn-i Sebe: (Ente Rabbikümül Ala) Sen bizim büyük Rabbimizsin diyor. Ali’nin düşmanı Ali’ye diyor ki; Sen bizim büyük Rabbimizsin diyor bu Ali düşmanı. Öteki saf ve zavallı, câhil de inanmış Ali’ye Allah demiş müellihe buna müellihe deniyor yazık değil mi? Îsâ’yı ilâhlaştıranların düştüğü ortama düşmüş, düşürülmüş birileri. Bundan vazgeç Hz. Ali değerli bir şahsiyettir, büyük bir şahsiyettir, büyük bir İslam Âlim’idir, Kur’an-ı Kerim’in mânâsını çok güzel bilen bir âlimidir. Hattâ Kur’an’ın mânâsını bilmeden Kur’an okumanın okuma olmadığını bile söylemiştir Hz. Ali. Yani burada neye önem veriyor? İlme, irfâna veriyor. Sen Ali kuyuya bir şarap damlasa koyunlarımı oradan sulamam, ot bitse oradan koyunlarıma yedirmem diyor. Sen şaraba Kur’an’ın haram dediğine sen helâl diyorsun, bir de bunu Ali adına içtiğini söylüyorsun. Bu Ali’ye iftirâdır, Kur’an’a iftirâdır, Muhammed’e iftirâdır, Sünnîlere iftirâdır, Ehlibeyte iftirâdır, şerefli, namuslu Alevîlere de iftirâdır. Bunu yapma ey bu yanlıştan vazgeç. Kur’an ’sız Sünnîlik, Alevîlik olmaz. Hz. Ali ne için kılıcını salladı ömür boyu?  İ’lây-ı Kelimetullah uğrunda, Kur’an uğruna, İslam uğruna sen Kur’an’a muhalefet ederek Ali’yi sevdiğini mi zannediyorsun? Kur’an’ı yok sayarak? Muhammed bakın 12 imamlar bir, bir Kur’an’ın âlimleri bunlar, bunlar müçtehit kişiler, yüksek şahsiyetler. Senin ise ağzından şarap dökülüyor Ashâbın bir tarafına dil uzatıyorsun suçu kim işlediyse suçlu odur, kimse başkası değildir. Sıffın savaşında kimler suçluysa…

Dakika 1:28:03

 

 

 

 

 

 

(Visited 78 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}