[jw7-video]

23- Amelde Fıkhı Ekber Ders 23

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 23

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler. Konumuz, teyemmüm ile beraber devam ediyor. Amelde fıkıh ekolünde okuyoruz, okutuyoruz. Ameldeki fıkhî konularda keşif notları vermeye çalışıyoruz. Şimdi konumuz teyemmüm. Teyemmüm hâli hazırda veya gelecekte suya ihtiyaç duymak; mesela su varken teyemmüm olmaz. Ama su var, fakat o suyu kullanınca başka da arkasında su yoksa susuzluktan biraz sonra helâk olacağı biliniyorsa o zaman mevcut suyu kullanmayıp teyemmüm edebilir. Hayatı tehlikeye giren bir canlı, hatta bir köpek dahi olsa hüküm aynıdır. Çünkü Yüce İslam hayat vermeye bir de insanlara hayat verip hayat kurtarmaya geldiği için, hiçbir konuda insanın hayatının tehlikeye atılmasına İslam razı olmaz. Bilhassa tehlikeden kurtarır. İşte, ruhsattan maksat, canın telef olmaktan korunmasıdır. Bakın, buradaki ruhsatlara bakınca, şimdi ruhsatın buradaki amacına bakıyoruz. Canlıların telef olmaktan korunması kurtarılmasıdır. Şimdi yemek pişirmek, necaseti temizlemek gibi hususlar ihtiyaç türleri arasındadır. Şimdi mesela öyle bir suyun var ki; hamur yapman gerekiyor, yemek pişirmek gerekiyor, varlığı bağışlanmayan necaseti mutlaka temizlemen gerekiyor. Bu gibi hususlar ihtiyaç türleri arasındadır. İşte bu konularda da ipuçları, keşif notları veriyoruz ki ötesini anlamanız kolay olsun. Teferruata geçtiğimiz zaman zaten ne günler ne geceler ne aylar ve yıllar yetmez. Bu nedenle size Amelde Fıkh-ı Ekber’den de keşif notları vermeye devam ediyoruz. Hayat veren nurun dersleri devam ediyor. Ey kıymetliler! İşte, üstadım şöyle dedi, önderim liderim böyle dedi, falan şöyle, filan şöyle demiyoruz. Yüce İslam’ın Yüce delillerine istinat eden. İslam’ın dünyada ekolü var okulları. Hazreti Muhammed’in Ashab-ı Gûzin’in, tabiînin okulunda iyi okuyan bu 14 asırdır insanlığı okutan ekoller, ilmî ekoller der; ki Kur’an-ı Kerim’e, Sünnet-i Şerife, icmâya, kıyasa ve maslahata, istihsana dayanan bu ilmî delillerle bu ekolün derslerini, ilmî delilleri ile beraber dört mezhebin ortaya koyduğu fıkıh anlayışından sizlere keşif notları vermeye çalışıyoruz. Bu dört okul, tabii diğerleri de istisnai olarak, kıymetli başka âlimlerimiz de dâhil ama bu dördü, önde Hanefilerde daha önde olarak 14 asırdır gelmektedirler. Dünyayı bunlar okutmaktadırlar.

 

Dakika 5:25

 

Deliller ortadadır. Bunun için dersimiz sıradan bir ders değil, bir gerçek bir İslamî okuldur. Hayat veren nurun dersleridir. Bugün en kıymetli müçtehitlerimiz ilimlerle İslam anlayışını ilmî olarak ortaya koymuşlar ve sahabînin Hz. Muhammed’in ortaya koyduğu İslam anlayışını insanlığa okutarak gelmişlerdir. İşte bu okulun adı fıkıh okuludur. Bu itikatta Fıkh-ı Ekber (Amelde Fıkh-ı Ekber) okuludur. Buradan keşif notları veriyoruz ki; insanlık İslam’ın hem delillerini hem de geniş caddesini, hayat veren nurun derslerinden haberdar olsun. Bilenler biliyor, bilmeyenlere biz bu Yüce rahmet sofrasını takdim ediyoruz. Buyurun diye. Onun için kıymetli efendiler, su arayacak olursa malın telef olmasından korkmak. İşte o zaman da yine öyle bir mal telefi ortaya çıkacaksa (kişi) teyemmüm eder. Çünkü malın da Yüce İslam telef olmasını, yok olmasını istemez, tehlikeye atılmalarını da istemez. Şimdi şöyle bir bakalım. Zarar şer’an kabul edilmez. Yani zararın olduğu yerde bir defa, Yüce İslam zararı def eder, faydaları celb eder. O zaman baktın ki bir şey de zarar var o zarardan uzak kalmak için teyemmüm gerekiyorsa suyu mesela bulamıyorsun, aramaya gitsen tehlike var; bunun gibi zarardan seni İslam korur, kurtarır ve ‘tehlikeye kendini atma’ der, orada da teyemmümünü yap der. Mesela suyun aşırı derecede soğuk olması. Şimdi (kişi) soğuk suyla gusletse hasta olacak, bu kesin belli. Böylesi durumlarda da teyemmüm eder. Hanefiler cünübe tahsis etmişlerdir, soğukluk konusunu. Küçük hades sahibinin ise teyemmüm etmesi caiz değildir, demişlerdir. Bak, burada da namaz abdesti almak da (soğuk suyla almak da) tehlike hafiftir. Hatta faydalıdır soğuk su orada. Ama boy abdestinde, soğuk suyla tehlike varsa gusül edince Hanefiler burada, demişlerdir ki; soğuk suda tehlike varsa, sadece cünüp olan teyemmüm eder. Namaz abdesti için kişi artık suyla abdestini alır. Teyemmüm etmesi caiz olmaz, demişlerdir. Şahanedir, bu da Hanefilerin bu teşhis ve tespitleri de şahane mi şahanedir (Rahmetullahi Aleyhim Ecmain). Bütün âlimlerimizin tamamını Allah hep çok rahmet eylesin ebediyyû’l ebed mağfiret eylesin lütufla keremle muamele eylesin.

 

Dakika 10:13

 

Şimdi kıymetliler, Şafiîler ve Hanbeliler ise soğuk sebebiyle de teyemmüm eden bir kimse Şafiîlere göre namazını kaza eder. Bakın, Mâlikîlerle Hanefilere göre kaza etmez. Bakın, burada yine kâşif âlimlerimiz -o kıymetli müçtehitler- ben Şafiîler ve Hanbeliler ise diyor bakın; soğuk sebebiyle de teyemmüm eden bir kimse için burada Şafiî bilhassa, Şafiîlere göre namazını kaza eder. Mâlikîlerle Hanefilere göre kaza etmez ve kıldığı namaz geçerlidir, demişlerdir. Evet, buradan da bu gerçeklere söyle baktığımız zaman. Hanbelilere göre ise iki rivayet vardır; birisine göre kaza etmesi gerekmez, diğerine göre ise iade etmesi gerekir, demişlerdir. Şimdi burada da tabii Hanbelilere göre iki görüşün olmasını şartlar değişik olmasına bağlamak gerekir. Zarûretin durumlarına göre bunları da iyi anlamak gerekir, çünkü büyük şahsiyetlerdir. Hiç boşuna kelime, cümle kullanmazlar bunlar. Onlar büyük âlimlerdir (Rahmetullahi Aleyhim Ecmain). Kova ve ip gibi su çekme aracını bulamamak. Mesela su var kuyuda ama kuyudan su alma şansın yok, suyu kuyudan alamıyorsun, böylesi durumlarda da yine teyemmüm eder. Evet, kıymetliler buna tabi teferruatla bakanlar vardır. Ama biz işin özünü, aslını ve özünden aldığımız keşif notlarını size vermeye devam ediyoruz. Yine namaz vaktinin çıkmasından korkmak; mesela namaz vakti çıkacak, daraldı, suda yok -ne yaparsın-, Şafiîler teyemmümü caiz görmemişler. Bakın, burada Hanbeliler teyemmümü caiz görmemişlerdir. Bakın, burada şimdi farklı görüşler var bunlarda detaylı incelenmeye gerek duyulan hususlar. Hanefiler vaktin çıkmasından korkmak hâlinde, Hanefi âlimleri ancak şu durumlarda -ne yaparlar- teyemmüm edebilir. Cünüp dahi olsa cenaze namazının geçmesinden veyahut abdest almaya kalkışacak olursa, imâmın namazı bitirmesinden ya da güneşin zeval vakti ne girmesinden korkmak, gibi bir sebeple bayram namazının geçmesinden yine korkulması hâlinde, bu gibi durumlarda Hanefilere göre (kişi) teyemmüm eder. İbn-i Abbas (R.A) Hazretleri’nden gelen haber de o şanlı sahabî dedi ki; ‘’Aniden bir cenaze namazı ile karşılaşsan ve bunu kaçırmaktan korkarsan teyemmüm ile cenaze namazını kıl’’ dedi.

 

Dakika 15:07

 

Yine İbn-i Ömer (R.A)’dan gelen haberde; ‘’Abdestsiz iken yanına bir cenazeyi getirdiler, o da teyemmüm edip o cenazenin namazını kıldı’’. İşte kıymetliler bunlar sahabîden bize gelen delillerdir. Şimdi Hanefilerin bakın, keşiflerine bakıyoruz. Çok mükemmel bir caddeyi, İslam’ı ki çok geniş keşiflerde bulunmuşlar. Mesela yine der ki Hanefiler; su olmadığı için küsuf namazının ve farz namazların sünnetlerinin geçeceğinden korkarsa ve abdest alacak olduğu takdirde, vaktinin geçeceğinden korkacak olursa, bu şekilde geciktirmiş olduğu sabah namazının sünneti için dahi olsa, teyemmüm alabilir, dediler. Şimdi Mâlikîler de şöyle, demişlerdir: ‘’Vaktin çıkacağından korkan teyemmüm caizdir’’, demişlerdir. Hem vaktin çıkacağından korkuyor, tabii suyu da bulamıyor, su bulamayan vaktinde çıkacağından çekinen kişiler teyemmüm caizdir, demişlerdir. Bunlar da Yüce İslam’ı caddesini çok geniş olarak keşfetmişlerdir. Netice olarak baktığımız zaman teyemmüm sebepleri şöyle özetlenebilir. Bir, su bulamamak, ikincisi suyu kullanamamak su var ama kullanamıyor. İşte bunlar teyemmümle efendim ibadete bunlar nedendir. ‘Teyemmüm ile eda edilen namaz iade edilir mi’ konusunda da bakın, ne dedi fakihlerimiz; iade etmesi gerekmediği üzerinde fakihler ittifak etmişlerdir. Hanefiler Mâlikîler ve Hanbeliler bakın, ne diyorlar: ‘’İade etmesi de gerekmez kazası da yoktur’’, demişler. Fakat burada Mâlikîler şu görüşe de yer vermişlerdir. Şimdi kusurlu davranmış ise -diyor- teyemmüm eden kişi vakit içerisinde namazı iade eder, demişler. O da teyemmüm etmenin sebeplerinde bir kusur varsa o kusura bağlamışlardır. Çünkü suyun araştırılmasında veya bulmakta herhangi bir şekilde kusurlu davranmış ise -diyor- vakit içerisinde namazı iade eder demiş. Bunu kim demiş Mâlikîler. Burada da bir uyarı var yani Müslümanlar gevşek davranmasınlar demiş. Bunlarda kusurlu davranmayın, gereken görevimizi iyi yapmaya çalışın diye burada uyarı da var. Şimdi bunların bu görüşlerin hepsi bir rahmet olup coşmakta, bir rahmet deryası dalgalanmaktadır. Bu müçtehitlerin, içtihatları ihtilafları, rahmettir. Sakın başka türlü kimse anlamasın. Delillerine gelince bakın, şimdi burada mesela Hanefiler, Mâlikîler, Hanbeliler, ne dediler iade etmesi de gerekmez, kazası da gerekmez, dediler,

 

Dakika 20:18

 

teyemmüm ile eda edilen bir namaz hakkında. Şimdi bunların delillerine de şöyle bir göz atalım. Şimdi Ebu Said El Hudri Hazretleri’nden (R.A) rivayet edilmiştir ki: ‘’İki kişi bir yolculuğa çıkmış, namaz vakti girmişti, beraberlerinde su yoktu. Her ikisi de temiz bir toprakla teyemmüm edip namaz kıldılar. Sonra vaktin içerisinde suyu buldular. Onlardan birisi abdest alıp namazını iade etti, diğeri iade etmedi. Sonra Resûlullah’ın yanına vardılar, ona durumu anlattılar. Peygamberimiz, (namazını) iade etmeyen kişiye, ‘Sen sünnete isabet ettin, kılmış olduğun namaz sana yetti’ derken; namazını iade eden kimseye de ‘Sen için de iki defa ecir vardır’, dedi’’. İşte Şanlı Peygamberimiz bu caddeyi ne kadar geniş tuttuğunu da ve bu âlimlerin de bu delilleri ne kadar güzel keşfettiklerini görmekteyiz. Bu Hadis-i Şerifi Ebu Davud rivayet etmiştir Ebu Said El Hudri (R.A) Hazretleri’nden. Kıymetliler biz de sizlere delilleri vermeye çalışıyoruz. Temiz toprak Müslümanın abdest suyudur. İster 10 yıl süreyle suyu bulamasın suyu bulduğu zaman da onu tenine dokundur. Bakın, burada kolaylığın temelinde işte bu gibi deliler bulunmaktadır. Bu Hadis-i Şerifi de Tirmizi (bunun) sahih olduğunu ‘hasen sahih’ dediğini görüyoruz. Yine Nesei Hâkim Ebu Davud’un da kıymetli muhaddislerimizin de bu Hadis-i Şerifi rivayet ettiklerini görmekteyiz. Şimdi teyemmümün rükünleri veya farzları konusunda da şöyle bir göz atalım. Yüzün meshi esnasında niyet etmek. Şimdi dört mezhebin ittifakı ile niyet teyemmümde farzdır. Kıymetliler, yüzün meshi esnasında niyet etmek, dört mezhebin ittifakı ile bu niyet farzdır. Mâlikîlere göre hadisin mâni olduğun şeyi mubah kılmaya da teyemmümün farzına, yüzü mesh ederken, niyet etmek şeklindedir. Bunlarınki de bu görüşe aykırı değildir. Cumhura bu da uygundur. Farz kendisine has bir niyeti gerektirir. Evet, kıymetliler, şöyle bir bakalım. Şafiîlere göre esas olan mutlak olarak niyet edecek olursa dilediği farzı kılar. Mutlak olarak niyet edecek olursa, Şafiîlere göre dilediği farzı kılar. Nafile niyeti ile farz kılmaz. Bu konuda Mâlikîlerle aynı görüştedirler.

 

Dakika 25:11

 

Fakat bu Hanefilerin görüşü burada çok geniş delillere dayanmaktadır. Hanbelilere göre de şöyle bir bakalım. Bunlarda Şafiîlerin görüşündedirler. ‘’Suyu bulduğun takdirde onu derinde dokundur, çünkü bu senin için daha hayırlıdır’’ Hadis-i Şerifi daha öncede geçmişti. ‘Ne için teyemmüm ediyorsa tayin etmek vaciptir’, yine bu Hanbelilere göredir. Şimdi gelelim Hanefilere göre burada onların keşif notlarına delillerine bir bakalım. Üç şeyden birisine niyet etmek şarttır Hanefilere göre. Hadesten taharete niyet eder veya namazın mubah olmasına yahut da namaz tilavet secdesi ve cenaze namazı gibi taharetsiz sahih olmayan, özel olarak kastedilen bir ibadete niyet eder. Hanefilere göre neye niyet ettiğini bilmek şartları aranır. Hanefi Mezhebi’nin görüşü evla tutulmuştur. Çünkü caddeyi geniş olarak tutmuştur. Şimdi şöyle bakalım. Şimdi niyetin şart olduğunun delili daha önce geçen ameller ancak niyetlere göredir ve her kişi için ancak niyet ettiği şey vardır. Hanefiler şunu delil göstermişlerdir. ‘’Toprak aslında kirleticidir. Onun temizleyici olabilmesi ancak niyet ile mümkündür. Abdest hakiki bir taharettir. Abdest için niyet şart değildir’’, demişler. Dolayısıyla teyemmümde niyetin farz olması, aynı zamanda da bakın, durumu bu şekilde izah etmiş olmaları da Hanefilerin olayı geniş tuttuklarını görmekteyiz. Hanefilere göre Müslüman olmak ve temiz şartı ile niyet edilen şeyin hakikatini bilmesi için neye niyet ettiğini bilmek şartları aranır. Burada Müslüman (için) müsamahakârlık konusunda kolaylığı ve genişliği Hanefiler ön planda tutmuşlardır. Daima Hanefiler işin hem delile iyi dayamışlar. Hem de olayı geniş ve kolay tutmuşlardır. Yine şöyle bakıyoruz Hanefilerin durumlarına; namazın kendisi ile sahih olabileceği, teyemmümün niyetinin sahih olabilmesi için, şu üç şeyden birine niyet etmek şarttır, demişler. Ya hadesten taharete niyet eder. -Bakın, ne kadar cadde geniş Hanefilerde- veya namazın mubah olmasına yahut da namaz tilavet secdesi ve cenaze namazı gibi taharetsiz sahih olmayan, özel olarak kastedilen bir ibadete niyet eder. Bakın, burada caddeler çok geniş Hanefilerde.

 

Dakika 30:02

 

Evet, kıymetliler Allah bütün âlimlerimizin tamamına rahmet eylesin. Biz onlara hayranız rahmet okumakla görevliyiz. Onlara bol bol rahmet okuyacağız. Çünkü ilim sofrasında oturmak -Allah’ın lütfuyla- bizlere nasip olmuşsa o büyük âlimlerin insanlık âlemine ne kadar güzel hizmet verdiklerini unutmamak gerekiyor. Bütün Ümmet-i Muhammed İslam âlimlerine gece gündüz rahmet okusunlar. ‘Yüz ve ellerin mesh edilmesi’ bakın, teyemmümde ‘yüz ve ellerin mesh edilmesi’. Çünkü şanı Yüce olan Allahu Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri buyuruyor Şanlı Kur’an’da; onunla yüzlerinizi ve ellerinizi mesh ediniz diye buyurmuştur. Hanefilerle Şafiîlere göre ellerden maksat, abdestte olduğu gibi kolların dirseklere kadar mesh edilmeleri ve her taraflarının mesih ile kaplanmasıdır. Burada da Hanefilerle Şafiîler bu keşifte bulunmuşlardır. Ayet-i kerimenin şümulünden ve sahih Hadis-i Şeriflerden aldıkları keşif notları böyledir. ‘’Dirseklere kadar ellerinizi’’ buyruğu ile kayıtlanmıştır. Peygamber (A.S.V.) şöyle buyurmuştur: ‘’Yüz içinde eller için toprağa, bir el vuruş’’ diyor bu Hadis-i Şerifin zayıf olduğu söylenmiştir. Teyemmüm iki vuruştur; bir vuruş yüz için, diğer bir vuruş ise dirseklere kadar eller içindir. Şimdi bu iki vuruşu söyleyen rivayet eden Ebu Davud, Ahmet Bin Hanbel gibi muhaddislerimizdir. Tabii güçlü haberler zayıf haberleri -ne yapıyor- takviye ederek, gerçek ortaya çıkmaktadır. Kâşiflerimiz güzel keşfetmişler. Hiç tereddüde mahal yoktur. Bu dört mezhep 14 asırdır dünyayı aydınlatarak gelmiştir. Onun için bunların okulunda okuyanlar gereğini yapsınlar. O delillere göre amel etsinler. Bunların hiçbirinin zararı olmaz bu 4 ekol cennete uzanan ilmin direkleridir. Yerden bunlar cennete uzanmaktadır. İlmî katmanlar, ilmî erbaplar, ilmî direkler seni doğru cennete yükseltir. Bu dört mezhebin delilleri Kur’an-ı Kerim, sünnet, icmâ, kıyas, aslî ve fer’i delillerdir. Çok kıymetli sağlam esaslara dayanmaktadır. Peygamber (A.S.V), ona yüz ve eller ile teyemmüm etmesini emretmiştir.

 

Dakika 35:00

 

İşte Ammar Bin Yasir ’in hadisidir bu da. Ne diyor; ‘’Ona -diyor- yüz ve eller ile teyemmüm etmesini emretmiştir’’. İşte Hadis-i Şerif, bu Hadis-i Şerifin sahih olduğu söylenmiştir. Yine Hazreti Ammar şöyle diyor (R.A) -Yüce Rabb’imiz Ashab-ı Gûzin’in tamamından razı olsun (R.A) diyor ki Hz. Ammar-: ‘’ben cünüp oldum, ancak su bulamadım, bu bakımdan toprak üzerinde yuvarlandım ve namazı kıldım. Bunu Peygamber’e (A.S.V) anlatınca şöyle buyurdu: ‘Sana bu şekilde yapman yeterdi’ ve Peygamber Aleyhisselâm avuçlarını yere vurdu. Ondan sonra avuçlarına üfledi, sonra da yüzünü ve ellerini onlarla mesh etti’’. İşte teyemmümü, Peygamberimiz bu şekilde ambarın şahsında bütün ümmetine öğretmiş oldu. Hanefilerle Şafiîlere göre ise farz olan iki defa vurmaktır. Biri yüz için, diğeri ise eller içindir. Mâlikîlerle Hanbelilere göre ise farz olan, birinci vuruştur. İkinci vuruş ise ileride geleceği üzere sünnettir, demişlerdir. Onlar da burada böyle anlamışlardır, saygımız sevgimiz onlara da tamdır. Fakat biz iki vuruşu alırız, onunla amel ederiz. Çünkü deliller ortada. Hanefilerle Şafiîlerin görüşünü biz tercih ederiz. Bunu da açıkça söyleriz, dile getiririz. Abdestte kıyas edilmesi üzerinde ise ittifak edilmiş değildir. Şimdi söyle bakalım. İbn-i Ömer’in (R.A) rivayet ettikleri bir şanlı Hadis-i Şerifte; ‘Teyemmüm iki vuruştur; bir vuruş yüz için ve bir vuruşta eller içindir’. İşte kıymetliler bu Hadis-i Şerife de ‘mevkuftur’ diyenler olmuştur. Şimdi Ebu Davud’un rivayetine göre Peygamber (A.S.V.) iki vuruş ile teyemmüm etmiş. Bunlardan birisi ile yüzünü, diğeriyle de kollarına mesh etmiştir. Şimdi bu Hadis-i Şerifler hakkında bir şeyler söylenmiştir. ‘’İki avucunu toprağa vurmak, sonra bunlara üfledikten sonra, her ikisiyle yüzünü bileklerine kadar ellerini mesh etmen yeterli olurdu’’. Bunu da Buharî Müslim rivayet etmişlerdir. Kıymetli ve muhterem efendiler! Hadis-i Şeriflerin anlama konusunda keşifleri konusunda Sahabelerin değişik haberleri vardır. Değişik haberleri yine bizim müçtehitlerimiz güzel keşfetmişlerdir. Yine İslam caddesi kolay tutulmuştur, geniş tutulmuştur. Mâlikîlerle Hanefiler parmak aralarının hilallenmesini de vacip kabul etmişlerdir.

 

Dakika 40:07

 

Şimdi söyle bakalım, fakihler; yüzüğün çıkartılması, vücudu üzerine ittifak etmişlerdir. Teyemmüm ederken yüzüğünü çıkart ve öyle teyemmüm et. Bakın, Mâlikîlerle Hanefiler aynı şekilde elin ayaları ve parmaklar ile meshin tamamlanması maksadı ile parmak aralarının hilallenmesini de vacip kabul etmişlerdir. Şafiîlerle Hanbeliler ise ‘menduptur’, demekle yetinmişlerdir. Allah bunlara pek çok rahmet eylesin, ne güzel bunlar içtihatlarda, keşiflerde ilmî delilleri incelemekte, ne güzel çalışmışlardır. Şimdi bir de tertibine bakalım. Şafiîlere göre tertip farzdır, Hanbelilere göre ise büyük hadesin dışında farzdır. Şimdi Hanefilerle Mâlikîlere göre yüz ile eller arasında teyemmümde tertibi gözetmek vacip değil, müstehaptır, demişlerdir. Ne güzel söylemişlerdir hepsi de. Şimdi müvalât (peş peşe yapmak), Hanbelilerle Mâlikîlere göre farzdır. Yani peş peşe yapacaksın diyor. Mâlikîler alındığı namaz ve benzeri şey arasında müvalât (peş peşelik) şartını koymuşlardır. Yani Mâlikîler ek olarak teyemmüm ile teyemmümün kendisi için alındığı namaz ve benzeri iki şey arasında da müvalât peş peşelik şartını koymuşlardır. Şafiîlerle Hanefiler de ise teyemmümde müvalât, abdestte olduğu gibi sünnettir, demişlerdir. Evet, hepsi de güzel söylemişlerdir. Temiz toprak, Mâlikîlere göre farz başkalarına göre de şarttır. Evet, şimdi temiz toprak buradan da netice aynı olarak karşımıza çıkmaktadır. Hanefilerin görüşü Mâlikîler gibidir. ‘’Yer cinsinden olan her şeyle teyemmüm caizdir’’. Bakın, şu geniş caddeye bak. Hanefilerin görüşü Mâlikîler gibidir. Ebu Hanife ve İmâm-ı Muhammed şöyle demektedirler: ‘’Yer cinsinden olan her şeyi ile teyemmüm caizdir’’, demişlerdir. Şimdi söyle bakalım çöl halkından bir grup kimse Sevgili Peygamberimiz’e (A.S.V.) (onun yanına) gelip şöyle dediler: ‘’Bizler 3-4 ay kumluklar arasında kalıyoruz. Aramızda cünüp, lohusa ve hayızlılar oluyor. Bizler su bulamıyoruz’’. Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu bu çöl halkına: ‘’ben size toprağı tavsiye ederim’’ (dedi); arkasından ellerini yüzü için bir defa yere vurdu, sonra da ötekisini vurdu, bununla dirseklerine kadar ellerini mesh etti. İşte kıymetliler, bu durumda da Hanefilerin, Mâlikîlerin (görüşüne) şöyle bakıyoruz.

 

Dakika 45:09

 

Keşifleri ifade edildiği gibi. Şimdi Mâlikîlerle Hanefilere göre elbiseye, keçeye, atının eğerine elini vurduğunda, toz yükseldiği takdirde, teyemmüm caizdir, demişlerdir. Bakın, burada da hayat kolaylaştırmaktadır, hayat ne kadar kolay olarak ifade edilmektedir. Yüce İslam’ın hayat dini olduğunu, zorlukları ortadan tamamen kaldırdığını, eşsiz bir modern hayat tarzı ki ilahi bir hayat tarzı olduğunu görmekteyiz. Kıymetli kâşiflerimiz de bize bu caddeyi en güzel keşfetmişler, hem de geniş ve kolay tutmuşlardır. Hanbelilere göre de gasp edilmiş ve buna benzer mescit toprağı gibi topraklarla da teyemmüm edilmez. Şimdi şöyle bakıyoruz. Kıymetliler bakın, burada ‘mescit toprağı’ diyor. Görüyorsunuz ki; camiler dünyevi maksatlarla bile kullanılmadığı; camiinin içerisine camiye ait olan kısımları kullanma (diyor). Mescit toprağı gibi topraklarla da teyemmüm edilmez, denmiştir. Çünkü camiler kirletilmez hiçbir konuda. ‘’Toprak benim için bir temizlenme vasıtası kılınmıştır’’. Bakın, Peygamberimiz’den gelen bu haberde, ‘’Toprak benim için bir temizlenme vasıtası kılınmıştır’’ diyor, buyuruyor. Bu haberi de Hz. Ali’den rivayet etmişlerdir. Hasen olduğu söylenmiştir. Efendim. Temiz toprak söz konusudur. Toprak aslında temizdir, ona temiz olmayan bir madde karışınca durumu değişir. Şimdi kıymetli ve muhterem izleyenler! Şimdi teyemmümün özelliklerine şöyle bir bakalım. Hanefi ve Şafiîlerin görüşüyle şöyle bir baktığımız zaman; eller, yüz gibi bütünüyle mesih ile kaplanmaları vaciptir. Yani Hanefi ve Şafiîlerin buradaki görüşleri keşiflerine göre; eller, yüz gibi (bütünüyle) mesih ile kaplanmaları vaciptir, demişlerdir. Yani (kişi) doğru mesh etmelidir. Mâlikîlerle Hanbelilerin görüşü; ‘’Vacip olan teyemmüm, bir tek vuruş olup, bununla parmakların iç tarafıyla yüzünü mesh eder, sonra da ellerini ayaları ile de (ellerini) mesh eder’’. Peygamber (A.S.V.) teyemmüm hakkında buyurdu ki: ‘’Yüz ve eller için bir tek vuruş vardır’’. Çünkü maksat toprağın farz olan yerlere ulaştırılmasıdır. Bu nasıl yapılırsa yapılsın abdestte olduğu gibi caizdir.

 

Dakika 50:00

 

İşte sonuç budur. Toprağın farz olan yerlere ulaştırılmasıdır. Bu nasıl yapılırsa yapılsın, abdeste olduğu gibi caizdir. Şimdi teyemmümün şeraitine de şöyle bir bakalım. Tabii toprağın temiz olması şartın birincisidir, kıymetliler. Şafiîlerle Hanbelilere göre bu topraktır. Yani ‘tâhir said’ denildiği zaman bu, topraktır. Hanefilerle Mâlikîlere göre ise ‘’Yer cinsinden olan her şeydir’’, demişler. Bakın, ‘’Yer cinsinden olan her şeydir’’ demiş, -kim- Hanefilerle Mâlikîler. Şafiîler ile Hanbeliler ise ‘Sadece topraktır’, demişlerdir. İşte keşiflerin sahasına şöyle bir bakın, Hanefilerle Mâlikîlerin buradaki keşif sahası çok geniş. Şayet gasp edilmiş toprak ile -Hanbeliler söylüyor bunu- defalarca açılmış mezarın toprağı ile ya da mescit toprağı ile teyemmüm edecek olursa caiz olmaz, demişlerdir Hanbeliler. Yine şartlardan birisi de; ‘vaktin girişinden sonra olmalıdır’. Şimdi namaz vakti girdi; teyemmümü namaz vakti girince al, diyor. Fakat Hanefilere göre teyemmümün nitelikleri bahsinde beyan edildiği gibi bu şart değildir. Diğer bir şart da suyu aramaktır. Dört mezhebin de ittifakıyla su aramak şarttır. Yani teyemmüm edebilmek için. Şimdi Hanefiler, ‘’her taraftan bir ok atımı miktarı aramadığı sürece teyemmüm caiz değildir’’, demişler. Dört yöne bakmak yeterlidir demiş Hanefiler. ‘’Allah üzerinize dinde bir zorluk yapmak istemez. Fakat o sizi temizlemek ister’’. Yüce Allah Şanlı Kur’an’da böyle buyurmuştur. ‘’Allah üzerinize dinde bir zorluk yapmak istemez. Fakat o sizi temizlemek ister’’. Temizlenmenin de maddi manevi görünen görünmeyen yönleri var. O da Yüce Rabb’imizin emriyle ortaya çıkmaktadır. Bunlar O’nun emrine bağlıdır. (Kişi) suyu bulacağını ümit ediyor ise araması da menduptur. Şimdi şöyle bir bakalım. Bir mil ve daha fazla bir mesafe varsa teyemmüm eder, demişlerdir. Şimdi Mâlikîler araması lâzımdır -su araması lâzımdır-, demişler. Eğer satın alması onun için -tabii zorluk ortaya çıkıyorsa- lâzım değildir, demişlerdir. Şafiîler ise ‘’Suyu bulamayacak olursa aramaksızın teyemmüm eder’’, demişlerdir. Vehm ederse! Bakın, burada ‘vehm ederse’ o zaman bir ok atımı araması gerekir, demişlerdir. Bulamayacak olursa teyemmüm eder, demişlerdir. Buradan da anlaşılan suyu aramanın vacip olduğu ortaya çıkmaktadır. Evet, kıymetliler. Hanbeli Mezhebi’nde (şöyle); ‘Her bir namaz vakti için suyu araması lâzımdır’, demişlerdir.

 

Dakika 55:04

 

‘’Şayet yola devam etmekte ise sadece gittiği tarafta araştırır’’ da demişlerdir Hanbeliler. Şimdi yine ‘’Suyu satın almaya gücü yetiyorsa, satın alması vaciptir’’ de, demişlerdir. İşte Şafiîlerde bunu da dile getirmişlerdir. Hanefilere göre -bakın- teyemmümün şeriatine şöyle bir bakalım. ‘’Niyet, kalbin, fiili yapmayı kararlaştırmasıdır. Niyetin vakti, elini kendisi ile teyemmüm edeceği şeye vuracağı vakittir’’. İşte, ellerini toprağa vuracağı zaman niyetini yapar. Hanefilerde niyet bu şekildedir; kalbin bir şeye karar vermesidir. Şimdi ibadet niyetiyle yapması Hanefilerde yeterlidir. ‘’Mescide girmek, Mushaf’a dokunmak niyetiyle teyemmüm etse, cünüp dahi olsa, o teyemmümle namaz kılamaz’’. Şimdi bakın, burada da ibadet kastı olması gerekiyor. Mescide girmek sadece, Mushaf’a dokunmak sadece, bu niyetlerle teyemmüm etse, cünüp dahi olsa o teyemmümle namaz kılamaz. Kabirleri ziyaret etmek, ezan okumak, kamet getirmek, selâm vermek, selâm almak veya İslma’a girmek maksadıyla alınan teyemmümle de namaz kılamaz. Çünkü bunlarda ibadet kastı yok. Bunun için teyemmümü mubah kılan, özür olacak. Yani burada şartlardan birisidir Hanefilere göre. Özürlü bulunacak teyemmüm edebilmesi için. ‘Sudan bir mil uzaklıkta bulunmak’; özürden birisi (de) bu. Su var uzakta, yakında yok; işte bu bir özürdür. Veya daha önce saydıklarımız özürler gibi. ‘Teyemmüm mahallinin tamamının mesh edilmesi’. Bakın, bu da Hanefilerde şarttır. Yüz ve kollar iyi mesh edilmeli. Eli tümüyle yani üç parmak ile mesh etmek, yine iki vuruşla yapılması yine Hanefilerde; hayız lohusalık veya hadis gibi teyemmüme aykırı olan şeylerin kesilmiş olması. Mesela hayızdan kesildi ama su yok. Lohusalıkta böyle ki yani; hayızdan kesilmedikçe yapılan teyemmüm geçerli olmaz. Lohusalıkta böyledir. Yani bunların kesilmiş olmasıyla su da bulamadığı zaman (kişi) teyemmüm eder. ‘Meshi engelleyen şeylerin vücuttan giderilmesi’. Mesela vücudunda bir mum yapışmış veya buna benzer şeyler yapışmış, ‘onları mesh edeceğin yerlerden önce gider(kurtul), sonra mesh et’; şartlardan biri de Hanefilere göre budur. Şimdi şöyle bir Şafiîlerin görüşüne de bakalım. ‘Bir defa teyemmüm edilecek maddenin toprak olması gerekmektedir’. Şafiîler de bu şarttır. Yine, temiz toprak olması gerekir. Müstamel olmamak gerekir. Yani kullanılmış olmayacak. Ve içine bir şeyler karışmamış olması gerekir. Şafiîlerde teyemmümü kastetmiş olmak gerekir.

 

Dakika 1:00:00

 

2 vuruş ile yüzünü ve ellerinin mesh etmek -aynı Hanefilerde olduğu gibi-, necaset varsa üzerinde onu önceden temizlemek -temizleyebildiği kadar-. Kıbleyi bulmak konusunda içtihatta bulunmak, teyemmümden önce kıbleyi bulma konusunda bir istişarede bulunmak, bu konuda içtihattan önce teyemmüm edecek olursa fakihlerce uygun olan görüşe göre sahih değildir. ‘Teyemmümün vaktin girmesinden sonra yapılması’ -bu da- Şafiîlerde şarttır. Farz-ı Ayn ibadetler için ayrı ayrı teyemmüm etmek -bu da- Şafiîlerde böyledir. Bu konuda en geniş düşünen Hanefiler ve Mâlikîlerdir. Hanefi Mezhebi’ne göre teyemmümün sünnetleri de şunlardır: Besmele çekmek -yani Bismillah demesiyle bu gerçekleşir-. ‘Bismillahirrahmanirrahim’; bu sünnettir teyemmüm ederken. Elleri ile doğru götürüp geriye doğru çekmek ve kaba toprak bulaştıysa ellere hafif silkelemek, bunlar birer birer sünnettir. Yine parmakları aralıklı tutmak, toprağın parmak aralarına ulaşması için hafif parmakları açarak toprağa elleri vurmak. Aralıklı tutmak da sünnettir. Tertip ve müvalât (yani peş peşe) yapmak da (bunlar da) sünnettir Hanefilerde. Şimdi Mâlikîlere göre bakalım, teyemmümün sünnetleri nelerdir? Tertip, müvalât Mâlikîlere göre farzdır. Yani müvalât Mâlikîlerde farzdır yani peş peşe yapmak. Onun için -kıymetliler-, bunlar da bu konuyu böyle değerlendirmişlerdir. El ve kolları için ikinci vuruşu yapmak ve dirseklere kadar mesh etmek.  Tozu mesh edilen azaya nakletmek, bunlar da Mâlikîlerde birer birer sünnettir.  Bunlarda da yine ‘Bismillahirrahmanirrahim’ demek de sünnettir. Susmak ve kıbleye yönelmek de sünnettir. Sağ el ile işe başlamak, parmak aralarını hilallemesi de sünnettir Mâlikîlerde.  Şafiîlere göre şöyle bakıyoruz. Onlarda da ‘besmele’ yine sünnet, yüzün üstünden başlamak sünnet, parmakları aralamak yani hilallemek sünnet, müvalât(a) riayet etmek onlarda da sünnet. Müvalât, (sadece) Mâlikîlerde farz. Yüzüğün çıkartılması sünnettir yine Şafiîlerde, ikinci vuruşta çıkarılması ise vaciptir. İki rekât namaz kılmak, ondan önce misvak kullanmak, -bunlar da- sünnettirler. Hanbelilere göre sünnetlere şöyle bir bakalım. Onlarda da ‘besmele’ yine sünnettir. Tertip ve müvalâtı, abdestte olduğu gibi teyemmümde de vacip kabul etmişlerdir. Bakın, Hanbeliler besmele çekmeyi, tertip ve müvalâtı abdestte olduğu gibi teyemmümde de vacip kabul etmişlerdir Hanbeliler.

 

Dakika 1:05:11

 

Vaktin sonuna kadar geciktirilmesi sünnettir. Ancak bu geciktirme suyu bulmayı ümit edecek olursa yapılır, demişlerdir. Hz. Ali’den gelen bir haberde; ‘’Vaktin sonuna kadar bekler, suyu bulursa abdest alır bulamazsa teyemmüm eder’’ haberine dayanmışlardır. Hanbeliler parmakların hilallenmesini müstehap kabul etmişlerdir. Şimdi yine Hanbelilerde yüz ve eller için tek bir vuruş vardır. ‘’İki vuruş yapması da caizdir ve bu da güzeldir’’ de demişlerdir ve güzel söylemişlerdir. Şimdi muhterem efendiler, teyemmüm ile dersimiz devam etmektedir.  Şimdi teyemmümün mekruhları vardır. Sünnetlerden bir tanesini terk etmek Mesih tekrarlamak mekruhtur. Tabii gereği gibi sünnetleri yerine getirmezsen, tenzihen mekruh olur. Vacipleri yerine gelmezse tahrimen mekruh olur. Onun için şimdi, bir de teyemmümü bozan, iptal eden konularla İnşâAllah dersimiz devam edecektir. Kıymetli izleyenler abdest ve gusül bozan her şey teyemmümü de bozar. Çünkü teyemmüm bu ikisinin bedelidir yani teyemmüm abdest ve gusülden bedeldir. Aslı bozan onun yerine geçeni de bozar. Bu kuralı unutmamak gerekir. Yine teyemmümü bozan şeylerden biri, özrün kaybolmasıdır. Mesela suyu buldun veya kullanacak duruma geldin bunlar teyemmümü bozar. Suyu görmek veya Hanefilerle, Mâlikîlere göre bir defa dahi olsun yeterli miktarda su kullanacak gücü elde etmek teyemmümü bozar. Bu Hanefilerle Mâlikîlere göre. Namaz esnasında suyu görecek olursa, Hanefilerle Hanbelilere göre teyemmümü bozulur. Namaz esnasında suyu görecek olursa teyemmüm bozulur. Bu da Hanefilerle Hanbelilere göredir. Mâlikîlere göre teyemmümü bozulmaz. Şafiîlere göre böyle bir durumda seferî olanın teyemmümü bozulur, demişler. ‘’Amellerinizi iptal etmeyin’’, Muhammed Suresi 33. ayetini de delil göstermişlerdir. Şimdi kıymetliler. Vaktin çıkması bu da Hanbelilere göre bâtıl olur, demişlerdir -‘vaktin çıkması’-. Meshin müddetinin sona ermesi gibidir bu, demişler. Yine irtidat -Şafiîlere göre- iptal eder teyemmümü, demişlerdir. İrtidat, dinden çıkmanın adıdır. Hanefilere ve diğerlerine göre teyemmümün teyemmüm irtidat ile bâtıl olmaz, demişlerdir. Şimdi, diğeri de ‘’Teyemmüm ile namaz arasındaki uzun süre -Mâlikîlere göre bu- teyemmümü iptal eder.

 

Dakika 1:10:12

 

Diğer mezheplerde iptal etmez’’. Burada Mâlikîler böyle keşfetmişler, öbürleri de daha geniş tutmuşlardır olayı. Mâlikîler daha önceden de görmüş olduğumuz gibi teyemmüm ile namaz arasında müvalâtı yani peş peşeliği şart koşmaktaydırlar. Bir önceki dersimizde geçmişti. şimdi su ve toprak bulamayan kişinin durumu nedir? Bunun hükmü nedir? Suya ulaşamayan gemi yolcusu gibi -bakın, gemide adam ama suya ulaşamıyor- denizin ortasında, suda acze düşen kişi de bu durumdadır. Acizdir, mesela her tarafta su var ama kullanma gücü yok. Cumhura göre böyle bir kimsenin namaz kılması vaciptir. Hanefiler ve Şafiîlere göre namazını iade eder, Hanbelilere göre iade etmez. Ancak Mâlikîlerdeki mutemet görüşe göre ‘böyle bir kimsenin üzerinde namaz düşer’, demişler. Şimdi bu konudaki görüşleri biraz teferruatına değinerek sürdürelim. Anlaşılmayan kısımları da anlaşılmış olur İnşâAllahu Teâlâ. Hanefilere göre müftabih olan, Ebu Yusuf ile Muhammed’in görüşüdür. Yani fetva bunlarla verilir, demişlerdir. ‘’Toprak ve su bulamayan kimse, vücuben namaz kılanlara benzer.  Hareketler yapar, şayet kuru bir yer bulduysa rükû ve secde eder, yoksa ayakta olduğu hâlde ima ile kılar. Kıraat ve niyet etmez. Su veya toprak kullanabilecek imkân olduğunca namazı iade eder. Elleri ve ayakları kopuk bir kimse, yüzünde de yara var ise taharetsiz ve teyemmümsüz olarak namaz kılar ve esah olan görüşe göre de iade etmez’’. Yani kıldığı namaz geçerlidir diyor. Bu Hanefilere göre. Mâlikîlere göre namaz, eda olarak da kaza olarak da sakıt olur. Bakın, böylesi hâllerde Mâlikîler bu şekil düşünmüşlerdir. Şafiîler ise Şafiî’nin mezheb-i cedidinde tek başına, sadece farzı kılar. Şimdi Şafiî Hazretleri’nin Irak’taki tutumuyla daha sonraki tutumlarında, mezhebinde, yeni görüşler ortaya çıkmıştır. Onun için burada ‘mezheb-i cedidinde’ diye ifade edilmektedir ki; yani sonraki görüşleri. Bir önceki görüşleri ile sonraki görüşleri arasında birbirine uymayan durumlar vardır ki; bunu da müçtehit sürekli ilerler ve terakki eder. Bu da bunun alametidir. Ve Şafiî Hazretleri -bakın, ne diyor-, ‘’Tek başına sadece farzı kılar namazı iade eder’’, demiş. ‘’Cünüp olan bir kimse sadece Fatiha’yı okumakla yetinir’’, demiş yine Şafiîlere göre.

 

Dakika 1:15:00

 

Namazı da iade eder, demişler. Hanbelilere göre sadece farzı kılar, demişler, onlar da. Ve diğer konularda Şafiîler gibi söylemişlerdir. Ayşe Annemiz’den gelen bir haberde; ‘’O, kız kardeşi Esma’dan bir gerdanlık emanet almış ve bunu kaybetmişti. Resûlullah (S.A.V) da bu gerdanlığı aramak üzere adamlar göndermiş, onu bulduklarında da namaz vakti girmişti. Yanlarında su yoktu. Onlar da abdest almaksızın namaz kıldılar. Peygamber’e (A.S.V.) durumu arzedince; Şanı Yüce Allah bu ayet-i kerimeyi indirdi’’, diyor. Yani ‘teyemmüm ayeti indi’, diyor bu olay üzerine. Bu haberin kaynağında da Buharî Şerif ve Müslim-i Şerif bulunmaktadır. ‘’Onlara namazı iade etmelerini emretmedi’’, diyor bakın. Yani onlara, ‘bu namazı siz öyle kıldınız yeniden kılın demedi’, diyor. ‘’Su ve toprak bulamayan kişi yalnızca Fatiha’yı okur. Sadece bir kere tesbih eder ve sükûnet içerisinde yapar ki yeteri kadarını yapar ve selâm verir’’, demişlerdir.  İşte kıymetliler Hanbelilerin durumunu da bu şekilde, bu delillerle ifade etmeye çalıştık. ‘’Nafile kılmaz böylesi durumda olan kişiler, imâm da olamazlar. Kendisi durumunda olan kimsenin imâmlığını yapabilir’’. Yani herkes onun gibi ise o zaman olur yoksa öyle olmayan(a) -durumu müsait olanlara- bunlar, imam olamazlar. Yıkanmamış ve teyemmüm yaptırılmamış, ölü üzerine kılınan namaz bâtıldır. Şimdi vücudu dağılmamış ise gusül edilmek veya teyemmüm için kabrinin açılması, caizdir. Dağılmasından korkulacak olursa o vakit kabri açılmaz ve dokunulmaz. Kıymetliler! Şanlı İslam’ı, nur saçan, hayat veren nurlu İslam’ı, İslam’ın aslî ve fer’i delillerini çok güzel okuyan, bu okullarda iyi okuyan ve iki cihanda hayat bulan, mutlu olan kullarından eylesin Yüce Rabb’imiz.

 

Dakika 1:18:52

 

 

(Visited 138 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}