HadısŞerifKülliyatı 234-01

234 – Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 234

234- Hadis-i Şerif Külliyâtı Ders 234

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîn’’

 ‘’ Rabbi Eûzu bike m‘in hemezâtiş şeyâtîn ve eûzu bike Rabbi en yahdurûn’’

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

Çok kıymetli ve muhterem efendiler,

 

Yanlış kesimlerle ilgili dersimiz devâm ediyor. Ebû’d-Derdâ (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) anlatıyor; Rasûlullah (A.S.V) mücessemenin yenmesini yasakladı. Mücesseme ok atışlarında hedef olarak kullanılan hayvandır. Kezâ hâlisanın yenmesini de yasakladı. Hâlisa kurdun kaçırdığı fakat ondan kurtarılan hayvandır. Bu da Tirmizî’nin haberidir. Bir rivâyetin ok atışlarını hedef olarak kullanılan hayvan ibâresine kadar olan kısmı Tirmizî’de gelmiştir gerisi Rezîn’in açıklamasıdır. Bu ziyâde kısım yine Tirmizî’nin diğer bir hadisinde kayıtlı ibrâz hadisinde mevcûttur ki, bu da 1474 numaralı hadise bakılabilir.

 

Mücesseme bizzât Tirmizî metninde açıklandığı üzere öldürmek maksadıyla ok atışlarına hedef kılınan hayvana denir. Ancak bu maksatla kuş ve tavşan gibilerinin daha çok kullanıldığı belirtilir. Bu hadisten hayvanların atışlara hedef olarak kullanılmasının tecvit edildiği anlaşılmaktadır. Rasûlullah bunu yasaklamıştır. İspanyolların boğa güreşi adı altında hayvanlara karşı işledikleri vahşet bu hadis-i şerifler açısından İslam nazarında merduttur, kesinlikle tecvîz edilemez.

 

Buhârî’nin bir rivâyetinde: “Hz. Enes (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Rasûlullah (A.S.V) hayvanların hedef yapılmasını yasakladı der.”

 

Semüre Hazretleri’nden gelen bir rivâyette: “Rasûlullah (A.S.V) hayvanın hedef yapılmasını yasakladı, hedef yapılmışsa etinin yenilmesini haram kıldı denilmiştir.” Hâlisa kurdun ağzından alınmış olup kesilmeden önce ölen hayvandır. Şu hâlde kurdun dişlemesi sonucu aldığı yara ile ölen koyun veyâ herhangi bir hayvan eti bunların yenilemez. Esâsen dinimiz sadece av için husûsî yetiştirilmiş köpek, şâhîn gibi hayvanların yaraladıkları dışında başka hayvanların sebep oldukları yaralar sebebiyle ölen hayvanların yenilmesini helâl addetmez, yâni helâl değildir. Bunlar da daha önceki ve daha sonraki hadis-i şeriflere bakıldığı zaman 3474 numaralı hadis-i şerifte de yine 3480 numaralı hadis-i şeriflerde de tekrar açıklanacaklarını size duyurabiliriz.

 

Zührî (Rahimehullah) diyor ki, Arap Hristiyanlarının kestiklerini yemekte bir beîs yoktur ancak Allah’tan başka birisinin adını andığını işitirsen o zaman kestiğini yeme.

 

Dakika 5:03

 

İşitmemiş isen bu durumda vehimlenme çünkü Yüce Allah onların küfrünü bildiği hâlde kestiklerini helâl kılmıştır. Hazreti Ali’den de bu mânâda rivâyet yapılmıştır. Bu da Rezîn’in açıklamasıdır. Bu ilâve rivâyet Buhârî’nin Kitâbu’z Zebâih’de yine 22’nci bapta kaydedilmiş olduğunu görmekteyiz. İbn-i Hacer Abdurrezzak’ın musannafında müsned senetli olarak zikredildiğini belirtir.

 

Evet, sevgili dostlarımız;

 

Hulâsa ulemâ başka mulâhaza ve deliller de ileri sürerek iç yağının Müslümanlara helâl olduğunu buna dâir Cumhur’un görüşünün haklılığını ortaya koymuştur. Ulemâ ehli kitap husûsunda bir noktada daha ihtilâfa düşer, bâzıları sünnet olmayanların aklaf kabuklu denilen kişilerin kestikleri yenilemeyeceği kanaatindedir. Nitekim İbn-i Abbâs’ın (Radıyallâhu Anhüma ve Erdahüm Ecmaîn) şöyle söylediği rivâyet edilmiştir; Kabuklunun kestiği yenmez, namaz ve şehâdeti kabul edilmez. Diğer taraftan Hasan’ı Basrî (Rahimehullah) ve İbrâhim Nehâî ehli kitaptan bir Müslüman olduğu takdirde yaşlı ise ve helâk olmaktan korkarsa onun sünnet olmasını şart koşmaz, ruhsat tanır. Kestiğinin yenilmesin de bir beis görmezler. İbnü’l Münzîr bu İhtilâflı meselede Cumhur’un yukarıda kaydedilen âyet-i kerimeye dayanarak kabuklunun kestiği hayvanın yeneceğine hükmettiğini kaydeder. Kur’an-ı Kerim’de bahsi geçen ve yiyecekleri helâl kılınan ehli kitâbın bir kısmı sünnetsizdir. Nitekim Rasûlullah’ın (A.S.V) Heraklius ve kavmine: “Ey ehli kitap! Bizimle sizin aranızda aynı olan bir kelimeye gelin.” Bu da ‘’Âli İmrân Sûresi’nin 64’üncü âyet-i kerimesinden, böyle diyerek hitâp etmiştir. Oysa Heraklius ve kavmi sünnet olmayan takımdandır ve ehli kitap diye isimlendirilmiştir.

 

Ey Müslümanlar! Yüce İslam’ı iyi anlayın! Allah’u Teâlâ nîmet kapılarını Müslümanlara açmıştır ve nîmet kapılarını Müslümanlara açtığı için bu kapıları kapatmayın, yolları genişletmiştir Müslümanlara Cenab-ı Hak, bu yolları daraltmayın konuları iyi anlayın. Hristiyan’a Yahûdî’ye kız verme ama ona hâkim olabileceksen onun şerrinden erkekçe, Müslüman’ca korunabileceksen onun kızını alabilirsin ama kız veremezsin. Onların kestiğini yersin. Niye? Nîmet kapılarını Allah Müslümanlara açmış. Bu nedenle bu kapıları kapatmayın, daraltmayın, yeri gelince seni Cenab-ı Hak sıkıntıdan kurtarmak için Müslüman’a nice güzelim kapılar açılmış, yollar genişletilmiştir. Bunu daraltmaya kalkma, bunun Yüce Allah’ın ruhsatlarını kabûl et, Allah’ın ruhsatlarını benim ruhsatım falan filanın ruhsatı değil ki, ehli kitâbın kestiğini yiyin demiş.

 

Dakika 10:02

 

Onların meselâ Kur’an-ı Kerim’de haram olmayan onlarda ki nîmetleri de yiyin demiş ama Kur’an-ı Kerim’in haram ettiği hiçbir şeyi yiyemezsin o da ayrı mesele, sahîh sünnetin haram ettiğini yiyemezsin. Bu ister Müslüman bunu yese haram olanı yine yiyemezsin, Hristiyan Yahûdî yese haram olan bir şeyi yine yiyemezsin, bunları iyi anla! Nîmetin kapılarını Allah Müslüman’a açmıştır cennetin kapılarını da açmıştır iyi Müslüman olmaya bak, dinini iyi anlamaya bak. İşte sizlere itikâtta, amel de, ahlâkta, hukûkta Yüce İslam’ın bütün ilimlerinin özetini, keşif notlarını yüksek ulemâ düzeyinde sizlere vermeye çalışıyoruz. Bir de âyet-i kerimeleri, sahîh hadisleri de size tebliğ ediyoruz ki işte İslam’ın asîl delilleri, asîl kaynağı Kur’an-ı Kerim, sahîh sünnet yâni hadis-i şerifler, icmâ ve kıyastır bir de ferî deliller vardır. Yeri geldikçe hepsine değinerek gidiyoruz. İslam’ı insanların rastgele konuşmalarında aramayın, Yüce İslam’ı fâkihlerimiz Kur’an-ı Kerim’den, sahîh sünnetten, icmâ ve kıyastan çıkarılan hükümler de arayın. Adam rastgele konuşuyor, ondan sonra bir âyet okuyor, doğru dürüst mânâ vermeden yorum yapmaya kalkışıyor, zamanı öldürüyor. Bunlar ilim değildir bunlara dikkat edin.

 

Evet, sevgili dostlarımız;

 

Lafzın zâhirî maksûd değilse burada bir kinâye başka bir maksat vardır, mecâz söz konusudur. Bunun araştırılması gerekir bu da ulemânın görevidir. Ulemânın işine burnunu sokma ey câhil zümre! Dünya böyledir birçok yönü vardır hattâ her insana göre bir dünya vardır bile denilebilir. Sözgelimi dindar bir kimse için dünya bir mâbed gibidir, ibâdet yapılan bir yerdir, yankesiciler için her gün yeni insanların çarpılacağı bir yerdir. Âlim için ilmin geliştirileceği bir kütüphanedir. Tüccâr için iyi bir pazar, çiftçi için mükemmel bir tarla ve çiftliktir. Sözü uzatmaya ne hâcet! Aslında tek bir varlık olan küre-i arzımız, her meslek, her meşrep, her mizâc ve her rûh sahipleri için ayrı ayrı nice İslamlardır, dahası değişen rûh hâlleri de maddî şartlarına göre bir insan için bile birçok İslamlar vardır. Bâzıları hiç ölmeyecek gibi ona bağlanırken bâzıları artık yaşanmaya değersiz olarak intihârı bile tercih edebilmektedir. Hemen cevâp verelim: Rasûlullah (A.S.V) bu bin bir yüzlü İslam’ın bâzen iyi bâzen kötü yüzünden bahsetmiş, bâzen âbitlerin, dindârların dünyasını bâzen de hovardaların, sefihlerin ve âhireti hiç düşünmeyen zâlim, müptezel takımlarının dünyasını değerlendirmiştir. Bu sebeple bir hadis-i şerifte hadis-i şerif İslam âhiret için bir ekim yeri. Âhiret için zirâat yapılacak bir kerecik ‘’Lâ İlâhe İllallâh’’ ile ebedî bir cennet ağacı kazanılacak kadar kıymetli bir yer olarak belirtilirken aynı dünya bir hadis-i şerifte sinek kanadından da değersiz ve hattâ mel’ûn olduğunu belirten hadis-i şerifler olarak değerlendirilmiştir.

 

Dakika 15:17

 

Bu senin değerlendirmene bağlı, bu hadis-i şerifte 1884 numaralı hadis-i şerifte İslam hayâtını bir kerecik (‘’Subhânallâh, Velhamdülillâh, Velâ İlâhe İllallâhu Vallâhu Ekber’’) denecek kadar fazla yaşanabilmesi üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha kıymetli olduğu ifâde edilirken bir başka hadis-i şerifte aynı dünyanın hapishâne ve hattâ bazılarında cife olduğu belirtilmiştir. Mevzûyu tamamlayacak bir izâhı da 1973 numaralı hadisin açıklama kısmına bırakarak hadislerle İnşâ’Allah dersimiz devâm edecektir.

 

Cenab-ı Hak dünyasını cenneti kazandıran, Allah’ın rızâsı ve Cemâline ulaştıran bir İslam olarak dünyasını değerlendiren ömrünü değerlendiren, Allah’ın emrinde bir kul, Peygambere tâbî olan bir ümmet olmayı içiyle dışıyla gerçek Müslüman olmayı ebediyyû’l-ebed îmân-ı kâmil sahibi olmayı bütün amelleri sâlih olmayı Cenab-ı Hak bizlere nasîbî müyesser eylesin. İşte herkese nasip olsun diye derslerimiz devâm ediyor.

 

Dakika 17:11

 

 

(Visited 7 times, 1 visits today)