[jw7-video]

26- Amelde Fıkhı Ekber Ders 26

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 26

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler; şimdi vakit namazların vakitleri konusunda Amelde Fıkh-ı Ekber derslerimiz keşif notlarıyla devam ediyor. Şimdi Sevgili Peygamberimiz’den bize gelen haberlere şöyle bir bakalım: Biliyorsunuz vakit, zaman dilimi demektir. Beş vakit namazın da kendine mahsus vakitleri bulunmaktadır. Şimdi söyle bakalım: Câbir bin Abdullah’tan (Radıyallahu Anhüm ve erdahüm ecmain) rivayet edildiğine göre Cebrail (A.S.) Hz. Peygamber’e (A.S.) gelerek dedi ki: “Ey Şanlı Peygamber, Ey Muhammed! Kalk namaz kıl” demiştir. (Allahümme salli ve sellim âlâ barik âlâ Muhammed bi adedi ılmi). Hz. Peygamber (A.S.V.) da güneş zevâlde iken öğle namazını kılmıştır. Sonra Cebrail (A.S.) yine ikindi vaktinde gelerek, kalk namaz kıl demiştir. Hz. Peygamber (A.S.V.) da kalkıp ikindi namazını kılmıştır. Sonra akşam vaktinde gelerek Cebrail (A.S.) yine aynı sözü söylemiş o da güneş batınca akşam namazını kılmıştır. Sonra yatsı vaktinde gelip, kalk namaz kıl ey Şanlı Peygamber demiş ve o Şanlı Peygamber (A.S.V.) da aydınlık kaybolunca yatsı namazını kılmıştır. Sonra Cebrail (A.S.) sabah vaktinde gelerek kalk namaz kıl demiştir. Hz. Peygamber de (A.S.V.) sabah vakti ortalık aydınlandığında, daha sabah güneş doğmadan sabah namazını kılmıştır. Sonra ertesi gün öğle vaktinde gelerek kalk namaz kıl dedi. Hz. Peygamber (A.S.V.) da kalkıp öğle namazını, her şeyin gölgesi bir misli uzadığı zaman kaldı. Sonra ikindi vaktinde gelip kalk namaz kıl dedi, o da ikindi namazını her şeyin gölgesi iki misli uzadığı zaman kıldı. Sonra akşamleyin aynı vakitte geldi ve her bir önceki günün vaktinde kıldırdı. Sonra yatsı vaktinde gecenin yarısı geçtikten sonra veyahut gecenin üçte biri geçtikten sonra geldi ve Hz. Peygamber (A.S.V.) yatsı namazını kıldı. Sonra sabah ortalık iyice aydınlandığı zaman geldi ve kalk namaz kıl dedi. O da sabah namazını kıldı. Sonra Cebrail (A.S.) şöyle dedi: “Bu iki vaktin arası sabah vaktidir”. İşte, kıymetliler. Bu Hadis-i Şerifi kıymetli muhaddislerimizden Buhârî Şerif rivayet etmiş ve sahih bir Hadis-i Şerif olarak kabul edilmiştir. Şimdi Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

 

Dakika 05:05

 

“Akşam vaktinin yıldızlar birbirine karışıp, çoğalıncaya kadar tehir etmedikçe ümmetim hayır yahut fıtrat üzerindedir. Akşam namazını acele kılmanın müstehap ve yıldızlar birbirine karışıncaya kadar tehir etmenin mekruh olduğuna delâlet etmektedir.” İşte bu Hadis-i Şerif’te Hâkim, Müstedrek’inde rivayet etmiştir. Kutup bölgeleri ile benzer yerlerde yaşayan Müslümanlar ise namaz vakitlerini kendilerine en yakın, normal vakitlerin bulunduğu bölgelere göre takdir etmelidirler. Sabahın vaktine şöyle bir tekrar göz atalım: Fecr-i sadık, ufuktaki genişliğine yayılan bir beyazlıktır. Yani genişliğine yayılan bir beyazlıktır. Bu ufukta buna fecr-i sadık deniyor. Bir de fecr-i kazib vardır. Gökyüzünün ortasında yükseklere doğru uzunlamasına yayılan kurt kuyruğuna benzer bir beyazlıktır. Bu beyazlıktan sonra yine karanlık gelir. İşte orucun başlaması; sabah vaktinin girmesi, yatsı vaktinin sona ermesidir. Bunlara dikkat edildiği zaman işte sabahın vakti ortaya çıkmaktadır. Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, bu konuda zaten gereken bilgi anlaşılmıştır. Çünkü fecr-i sadıkla güneşin doğması arası sabahın vaktidir. Bunun için fecr-i sadık tam sabah vaktinin girmesi. Fecr-i fazip de fecr-i sadıktan önce bir beyazlık görülür, peşinden siyahlık görülür. İşte o siyahlık sona erince fecr-i sadık başlar. Öğle vakti her şeyin gölgesinin bir misli uzamasına kadar devam eden vakittir. İmâm-ı Ebû Yusuf ve İmâm-ı Muhammed ile üç mezhep imamının görüşüdür bu. Ebû Hanife’nin görüşü olan Zâhiru’r Rivâye’ye göre ise öğle vaktinin sonu, her şeyin gölgesi iki misli uzayıncaya kadardır. En yüksek noktadan batıya doğru yani güneşin en yüksek noktadan batıya doğru meyil etmeye başlamasıdır. Buna da güneşin zevâli deniyor. Güneşin gökyüzünün ortasına ulaşması hâline istivâ vakti adı da verilmiştir. Buraya da dikkat edilirse iyi olur. Gölge kısalıyorsa bu vakit zevâlden önceki vakittir. Belli bir noktada durmuşsa; yani gölge uzamayıp belli bir noktada durmuşsa, yani artma ve eksilme olmuyorsa o vakit güneşin istivâ vaktidir.

 

Dakika 10:15

 

Gölge artmaya başlayınca güneşin zevâle geçtiği bilinir. Güneş batıya doğru meyil etmeye başlarsa bu andan itibaren öğle vakti başlar. Cumhura göre öğle vakti her şeyin gölgesinin bir misli olduğu zaman sona erer. Bu cumhura göredir. İmâm-ı Âzam’ın görüşünü zaten anlattık. Ebû Hanife’nin delili ise şöyle, bir bakalım; Şanlı Peygamber (A.S.V.): “Öğle vaktini hava serinlediği zaman kılın. Çünkü öğle vaktindeki hararetin şiddeti, cehennemin hararetinin şiddetinden kaynaklanmıştır.” İşte İmâm-ı Âzam’ın delili bu Hadis-i Şeriftir. İbn-i Huzeyme, Hâkim bu hadisi sahih olarak rivayet etmiştir. Evet, kıymetliler. Şimdi öğle vaktinin başlangıcı ile ilgili olarak bütün müçtehitlerin dayandıkları delil Allahu Teâlâ’nın; “Güneşin zevâli vaktinde namaz kıl.” (İsrâ Suresi, 78. ayet). İkindi vakti; bir de ona bakalım: İkindi vakti güneşin batmasıyla son bulur. Güneş doğmadan önce sabah vaktinden bir rekâta yetişen kimse sabah namazına yetişmiştir. Güneş batmadan önce ikindi vaktinden bir rekâta yetişen kimse de ikindi namazına yetişmiştir. Şimdi fakihlerin çoğunluğunun görüşü şöyledir: Güneşin sararma vaktinde ikindi namazını kılmak mekruhtur. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) buyurmuştur ki: “Bu vakitte kılınan namaz münafıkların namazıdır. Münafık oturup Güneşi bekler. Güneş şeytanın iki boynuzu arasına girdiği zaman çabuk olarak ikindi namazını 4 rekât kılar. Allah’ı çok az anar.” İşte, kıymetliler. İkindinin vakti güneş sararmadan önceki vakittir. Şimdi bu konuda da bu Hadis-i Şerifi kıymetli muhaddislerimizin pek çoğu rivayet etmişlerdir. Yine ikinci Hadis-i Şerifi de yine kıymetli muhaddislerimiz Hazreti Enes’ten rivayet etmişlerdir. Âlimlerin çoğuna göre ikindi namazı orta namazdır. Şöyle bir baktığımız zaman bunun da dayanağına bakalım: Hz. Peygamber (A.S.V.): “Namazlara devam edin. Orta namaza da devam edin.” Bakara Suresi 238. ayetini okudu. Orta namaz, ikindi namazıdır. Şimdi bunu Kur’an-ı Kerim tefsirinde, önceki Kur’an-ı Kerim’in tefsiri ile ilgili keşif notlarında bu konuda çeşitli bilgileri sizlere verdik. Burada da fıkıhla ilgili konulara değiniyoruz.

 

Dakika 15:26

 

Hz. Peygamber (A.S.V.) şöyle buyurdu: “Orta namaz, ikindi namazıdır.” Evet, kıymetliler. Fıkıh bu konuda başka haberlerin de olduğunu yine önceki dersimizde belirtmiştik. İmâm-ı Mâlik’e göre meşhur olan görüş sabah namazının orta namaz olduğudur. Nesâî’nin İbn-i Abbas’tan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: “Hz. Peygamber (A.S.V.) gecenin başlangıcında yola çıktı sonra konakladı. Uyandığın zaman güneş doğmuştu yahut güneşin bir kısmı doğmuştu Güneş yükselinceye kadar sabah namazını kılmadı. Güneş yükselince orta namazı kıldı”. İşte birinci görüş daha sağlamdır. Çünkü bu konuda rivayet edilen hadisler sahihtir dediler. Bu haberlerin hepsi mükemmeldir. Namazların hepsi mükemmeldir. Olaya bir defa her namazın faziletinin çok yüksek olduğunu unutmamak lazım. Fakat ikindi namazının da Arabistan’da işlerin sıkışık ortamında olduğu için onun özel bir yerini belirtmiş bulunmasında çeşitli hikmetler vardır. Biz çeşitli delilleri incelemeye devam edelim. Akşam vakti güneşin batmasından itibaren başlar. Akşam vakti şafak kayboluncaya kadardır. Bu konudaki Hadis-i Şerifi de yine Hanefi, Hanbeli ve Şafiî’nin de eski mezhebine göre akşam vakti şafağın kaybolma zamanına kadar uzanır. Delil ise -işte- akşam vakti şafak kayboluncaya kadardır, Hadis-i Şerifidir. Şafak ufuktaki kırmızılıktır. O kırmızılık kaybolunca -işte- akşamın vakti çıkar. Ebû Hanife’ye göre şafak adette kırmızılıktan sonra, ufukta devam eden beyazlıktır, İmâm-ı Âzam’a göre bu. Bu beyazlıktan sonra devam eden siyahlık ortaya çıkar. İki şafak arasında 3 derecelik bir fark vardır. 1 derece ise 4 dakikadır. Bakın: İki şafak arasında 3 derecelik bir fark vardır. Bir derecede ise 4 dakikadır. 3 kere 4 çarpınca 12 dakika yapar. İmâm-ı Ebû Hanife’nin dayandığı delil Sevgili Peygamberimiz’den gelen şu haberdir: “Akşam vaktinin sonu ufuk karardığı zamandır.” Bakın bu da Hadis-i Şerif. Yine, “Şafak kaybolunca yatsı namazının vakti girer” iye bir Hadis-i Şerif daha mevcuttur.

 

Dakika 20:00

 

Ebû Hanife’nin durumuna dikkat etmek gerek. Ebû Hanife Tâbiîn zamanında ashapla görüşen; bilinen İslam’ı bildiği gibi, bir de yaşanan İslam olabildiğine dikkat lazım. İşin kaynağına İmâm-ı Âzam’ın daha yakın olduğunu unutmayalım. Mâlikîlerle, Şafiîlerin; onların da kıymetli görüşlerine göre akşam vakti abdest alıp, avret yerini örtecek elbiseyi giyinip, ezan ve kamet okuyup 5 rekât namaz kılıncaya kadar devam eder. Yani akşam vakti dar bir vakit olup akşam namazına yukarıdaki anlatılan şekilde kılıncaya kadar devam eder. Bu Mâlikîlerle Şafiîlere göre akşamın vakti çok dardır. Şimdi şöyle bir bakalım: Bu görüşler bazı Hadis-i Şeriflerle -tabii- gerçekler ortaya konmuş. Cebrail (A.S.) sadece tercih edilen vakti açıklamıştır. Buna da fazilet vakti denilmektedir. Onun için bu kadar akşamı dara bağlamayı, ihmalliği, tembelliği ortadan kaldırır. Ama öbür taraftan İmâm-ı Âzam gibi onun ortaya attığı delillerde vaktin yeteri kadar olduğunun ve İslam’ın da geniş bir caddeyi İslâmîye ve kolaylık dini olunca o açıdan da hepsi bir değer kazanmaktadır ve bu çok büyük değerlerle dolup taşmaktadır. Onun için hepsi çok faydalıdır. Yatsı vakti Hanefilerde fetva verilen görüş ile diğer mezheplere göre yatsı vakti kırmızı şafağın kaybolduğu andan itibaren başlar. Fecr-i Sadık’ın dolmasından hemen önceki zamana kadar devam eder. Şafak kırmızılıktır. Şafak kaybolunca namaz kılmak farz olur. İmâm-ı Âzam’ın delili de başka bir Hadis-i Şeriftir. Onu daha önce zikir eyledik. Uyku hâlinde kusur yoktur. Kusur ancak diğer namazın vakti girinceye kadar namazı kılmayandadır. Her namazın vaktinin diğer namaz vakti girinceye kadar devam ettiği konusu da açıktır. Sabah namazı ise istisna edilmiştir. İcmâ ile tahsis edilmiş, istisna edilmiştir. Yine ümmetime zorluk vermesem, yatsı namazının gecenin üçte birine yahut yarısına kadar tehir etmelerini emrederdim. Yani ümmetime zorluk vermesem diyor fakat İslam kolaylık dini olduğu için kat’iyen zor olanı Peygamberimiz ümmetine emretmemiştir. Tavsiye dahi etmemiştir. Sadece faziletleri haber vermiştir. Herkesin gücüne bırakmış ama kesin ilâhî emirleri de bir, bir yerli yerince haber vermiştir ve uygulamıştır. Hz. Peygamber (A.S.V.) yatsı namazını gecenin yarısına kadar tehir etti. Sonra yatsı namazını kıldı. Çok kıymetli ve muhterem efendiler. Tabii bu hadislerin içerisinde sahih değildir, denilenler bulunmaktadır.

 

Dakika 25:24

 

Mesela şimdi bu yatsı namazının tehiri ile ilgili hadisin zayıf olduğu söylenmektedir. Buradan da bakın; bu hadisin zayıf olması, ümmetine zor olan bir şeyi kat’iyen Peygamberimiz’in teklif etmeyeceği alâmetleri yine görülmüştür. Çünkü bu konudaki hadis zayıf hadistir denmiştir. Güçlü hadislerde ise bu tür ümmetime zorluk verecek şeyler bulunmaz, bulunursa şayet bu bir fazilet gereğidir. Kıymetliler, şurada vitir namazının vaktinin başlangıcı da yatsı namazından sonradır. Vitir namazının vaktinin sonu sabah vakti girmeden hemen öncesine kadarki zamandır. Vitir namazı yatsı namazından sonra kılınır ve vakti de yatsının vaktidir. En faziletli yahut müstehap olan vakitlere şöyle bir bakalım: Hanefilere göre erkekler için, sabah vaktini aydınlıkta kılın çünkü bunun ecri daha büyüktür. Hanefiler bu Hadis-i Şerifi Peygamberimiz’den almışlardır. Yine tertil üzere 60 yahut 40 ayet okuyacak şekilde namazını kılmaya başlar. İşte erkekler için, Hanefilerin sabah namazını kılma durumunu böyle açıklamaktadırlar. Enes (R.A.) fazileti elde etmekte kolaylaşmış olur. Enes, hadisinde: “Bir kimse sabah namazını cemaatle kılar, sonra güneş doğuncaya kadar oturup Allah’ı zikreder sonra da iki rekât namaz kılarsa, bu kimse için tam hac ve tam bir umre sevabı vardır.” Bu Enes’ten gelen bir fazilet tavsiyesidir. Evet, kıymetliler. Kadınlar için en faziletli vakit sabah namazının karanlıkta kılınmasıdır. Yani ilk vakti girer girmez kadınlar sabah namazını kılabilirler. Sabah namazının dışındaki namazlarda kadınlar, erkekler cemaatinin dağılmasını beklerler. Müzdelife’de erkek ve kadın hacılar için sabah namazının karanlıkta kılınması daha faziletlidir. Bu da Müzdelife’deki bir olaydır. Yani Müzdelife’de erkek ve kadın hacılar için sabah namazının karanlıkta kılınması daha faziletlidir. Çünkü orada hacla ilgili yapılacak şeyler var. Bir de açığa ait bir muayyen zaman ve mekân bulunmaktadır. Sıcak ülkelerle diğer ülkelerde yazın öğle namazına gölgede yürünecek şekilde, serinde kılmak müstehaptır. Sıcak ülkelerde. Sevgili Peygamberimiz: “Öğle vaktini serinde kılın, çünkü sıcaklığın şiddeti cehennemin hararetinin şiddetindedir.” buyurmuştur. Öğle namazını kışın, ilkbahar ve sonbaharda acele kılmak müstehaptır.

 

Dakika 30:19

 

Hz. Peygamber (A.S.V.) şiddetli soğuk olunca öğle namazını acele kılar, şiddetli sıcak olunca da serinleyinceye kadar tehir ederek kılardı. Tehir; yani biraz geciktirirdi. Kıymetliler, ikindi namazının farzını tehir etmek ister yaz ister kış olsun müstehaptır. İkindi namazını kıldıktan sonra ise nafile namaz kılmak mekruhtur. Akşam namazını ise mutlak olarak acilen kılmak müstehap olup, ezan ile kamet arasında, ancak üç ayet okuyacak kadar bir fasıla verilir. Tehir etmek mekruhtur. Bunda Yahudilere benzeme söz konusudur. Akşam namazını yıldızların iç içe göründüğü zamana kadar tehir etmedikleri müddetçe ümmetim hayır üzerindedir yahut fıtrat üzerindedir buyurmuştur. Sevgili Peygamberimiz’den gelen bu haber. Bunu da Müslim-i Şerif, İbn-i Abdullah’tan rivayet etmiştir. Evet, kıymetliler. Yatsı namazını bulutsuz vakitlerde tehir etmek müstehaptır. Hava bulutlu olursa hemen kılmak menduptur. “Eğer ümmetime sıkıntı vermeseydim yatsı namazını gecenin üçte birine yahut yarısına kadar tehir etmelerini emrederdim.” dediği hadis hakkında zayıf olduğu söylenmiştir. Vitir namazını gecenin sonuna kadar tehir etmeleri müstehaptır. Bu gece kalkabilenler için; yoksa yatsıdan sonra vitrini hemen kılmalıdır. Bakın-Şanlı Peygamber (A.S.V.) ne diyor: “Gecenin sonunda kalkamayacağından korkan kimse gecenin evvelinde vitri kılsın. Gecenin sonunda kalkacağına ümidi olan kimse gecenin sonunda vitri kılsın. Çünkü gece namazı hem gece, hem de gündüz meleklerinin hazır olduğu bir namazdır. Bunu yapmak daha faziletlidir.” İşte kıymetliler. Peygamberimiz burada da durumu belirtmiştir. Mâlikîlere göre vaktin ilk cüzlerinde namaz kılmak daha faziletlidir. Hangi vakit olursa olsun Mâlikîler vaktin ilk girer girmez, ilk cüzünde namaz kılmak daha faziletlidir, derler. Çünkü hepsinin dayandığı deliller bulunmaktadır. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) kendisine amellerin hangisi daha üstündür diye soru soran bir kimseye cevap olarak: “Vaktinde kılınan namazdır” buyurmuştur. Mâlikîler bu hadisi delil olarak almışlardır ve diğerleri de ya bunun aynısı ya da buna yakındır. Vaktin evvelinde kılınan namazdır. Şimdi rivayette bu da var.

 

Dakika 35:09

 

Yine Sevgili Peygamberimiz’den Hz. Ömer’in oğlundan gelen bir haberde: “Vaktin evvelinde kılınan namaz, Allah’ın râzı olacağı namazdır. Vaktin sonunda kılınan namaz Allah’ın affına sebep olan namazdır” diye rivayet bulunmuştur, bu rivayet yapılmıştır. Hz. Ömer’in oğlundan geliyor bu haber de. En faziletli namaz, öğle vaktini yazın ve kışın zevâlden sonra, bir adam boyunun dörtte biri kadar sonraya tehir etmektir. Eğer öyle vakti sıcaklığı, çok şiddetli olduğu bir vakit ise tehir etmek menduptur. Yatsı namazının cemaatle kılınması için tehir edilmeksizin, öne alınmasının mendup olduğu hususunu araştırmış ve ortaya koymuştur. Tercih edilen görüş de budur. Evet, kıymetliler. Bu yüksek âlimlerimiz, bu kaynakları çok güzel incelemişler âlimlerimiz. Allah hepsine çok rahmet eylesin. Şafiîlere göre yatsı vakti de olsa namazların derhal kılınması sünnettir. Bak Mâlikîler gibi düşünmüşlerdir. Öğle vakti bu hükümden müstesnadır demişler. Tehir edilmesi sünnettir demişler Şafiîler de. Nereden baksanız hepsi aynı konuyu çok güzel incelemişler. Hepsi mükemmel. Akşam vaktine “işa” adını vermek mekruhtur. İşa, yatsı vakti demektir. Şimdi bu yasaklanmış olmasıdır. Yatsı namazından önce uyumak, yatsı namazından sonra hayır sözleri dışında söz konuşmak mekruhtur. Yine muhaddislerimizin rivayet ettikleri Ebû Berze el-Eslemî’den gelen bir haberde: “Hz. Peygamber (A.S.V.) “atme” adını verdikleri yatsı vaktini tehir ederek kılmayı sever. Yatsı namazını kılmadan önce uyku uyumayı, namazdan sonra da dünya kelamı konuşmayı çirkin görürdü.” diyor. Dikkat edin: Yatsı namazını kılmadan önce uyku uyumayı Peygamberimiz çirkin görürdü. Namazdan sonra, yani yatsı namazından sonra da dünya kelamı konuşmayı da çirkin görürdü. Bunların içerisi hikmet doludur. Hanbelilere göre yatsı namazı dışındaki namazların vaktin ilk cüzünde kılınması daha faziletlidir. Şiddetli sıcak olduğu zamanlar da öğle vakti ile bulutlu zamanlardaki akşam namazı, bu hükümden müstesnadır demişlerdir.

 

Dakika 40:02

 

Eğer bu durumlar zorluk verecekse tehir etmek mekruhtur da demişlerdir. İşte, kıymetliler. İmamın namazları hafif kıldırmasını da Sevgili Peygamberimiz emrederdi. Cemaate hafiflik olması için, imamın namazları hafif kıldırmasını emrederdi. Şimdiki namazlar çok hafiften öte tadil-i erkânı olmayan, ne yaptığını bilmeden yatıp kalkma namazı hâline gelmiş. Şimdiki namazların pek çoğu böyle görülmektedir. Namazlar yerli yerince kılınmalı ama imam olanlar da yerli yerince kıldırmalı ama hafif kıldırmalıdır. Hafiften acaba toplum ne anlıyor? İki sayfa Kur’an okuyacağı yerde bir sayfa okur, bir sayfa okuyacağı yerde yarım sayfa okur. Hem içinde bulunduğu şeraiti bir de cemaatin yapısını, cemaatin içerisindeki durumu gözden geçirir imam; ona göre namazı yerli yerince kıldırır ama hafif kıldırır. Yani çok okuyacağı yerde az okur. Cemaatin durumunu tespit eder, teşhis eder, keşfeder. İmam dünyanın en büyük filozofu ve sosyolog, psikolog, cemaatinin yapısını bilen kişidir; böyle olmalıdır. Cemaat imama tâbidir. İmam cemaate tâbi değildir. İmam cemaatin en sıcak, en samimi hem dostu, hem hocası, hem öğretmeni, hem de onun doktorudur. Onun gibidir. Bunun için ehiller cahillere uyarsa orada yanlış ortaya çıkar, kargaşalar çıkar, başıbozukluk ortaya çıkar. Herkes hakka, hakikate uyuyacak. İmam da Yüce İslam’ı iyi bilecek. Evet, kıymetliler. İşte bu şanlı âlimlerimiz bize bütün gerçekleri incelemişler. İnsanlığın önüne hazır mı hazır bir rahmet sofrası koymuşlar. Pek çoğu ne oturmayı biliyor bu sofrada ne yemek yemeyi biliyor. Aynen aklı ermeyen kimisi çocuk, kimisi deli bunak gibi dolaşıyor. Allah herkese aklıselim ile bu rahmet sofrasında oturmayı, oradan da Rahmet-i Rahim sofrasında cennet ve cemaline ulaşmayı Cenab-ı Hakk nasip eylesin. İslam kişiyi Allah’ın cemaline, cennete hazırlamaktadır. Öğle namazını serin vakitte kılmak, herhâlde müstehaptır. Şimdi Hanbelilerin görüşlerine işaret ediyoruz: Sıcaklık şiddetli olunca öğle namazını serinleterek kılın. Çünkü sıcaklığın şiddeti cehennem ateşinin şiddetinden kaynaklanmaktadır. Bulutlu havalarda ise öğle namazı ile akşam namazını tehir etmek, ikindi ile yatsı namazlarını da acele kılmak müstehaptır Hanbelilerde. Hanbelilere göre işa vaktine yani yatsıya atme adını vermek müstehap değildir. İbn-i Ömer bir kimsenin atme dediğini duyunca bağırıp, kızar ve şöyle derdi: “Bu vakit ancak yatsı vaktidir.”

 

Dakika 45:06

 

İşte haberler değişik haberler olunca keşifler de değişiyor ve bu değişmenin faydasıyla cadde genişliyor, rahmet artıyor. Çünkü ihtilâf, rahmetin genişliğinin açık belgesidir âlimler arasında. Çünkü belgeler, rahmetin geniş olduğunun belgeleridir. İçtihatlar da o yönde yürümektedir. Onun için kıymetliler; ulemânın içtihadının ve ihtilâfının rahmet olduğunu unutmayın. İslam caddesi genişledikçe genişlemiş ve bütün Ümmet-i Muhammed’in işleri o kadar kolaylaşmış, öyle bir İslam’ın hayat tarzı ortaya çıkmış ki kolaylıklarla, mutluluklarla, faziletlerle dolup taşmaktadır. Onun için en başta bu dört mezhebin İslam anlayışını biz Amelde Fıkh-ı Ekber olarak, dünyaya keşif notları olarak vermemizin hikmeti, Yüce İslam’ın hayat tarzı yaşamaya doyulmaz. Mutluluklar üstüne bir mutluluktur. Yeter ki dinini bil, ihlas ile amel et. Bil, bilerek yap bu işleri. Biz de bu konuda bütün mümin kardeşlerimize ve insanlık âlemine Allahu Teâlâ’nın rızâsından başka hiçbir gayemiz olmadan, sizlere faydalı olmayı Allah’ın lütfu keremiyle -zaten O’nun lütf-u keremi tevfik ve hidâyet olmadan hiçbir başarı olmaz-, O’na hamd ederek, onun emrinde bir kul olmaya ve insanlığa faydalı olmaya devam edeceğiz. Vakit içinde namazın ne zaman eda sayıldığı konusunda şimdi sizlere bilgi vererek İnşâAllah dersimiz devam edecektir. Çok kıymetli izleyenlerimiz, namazla ilgili derslerimiz Amelde Fıkh-ı Ekber’den keşif notları olarak devam etmektedir. Şimdi Hanefi ve Hanbelilerle bunlardan nakledilen en kuvvetli habere göre şöyle bir bakalım: İftitah tekbirine yetişmek ile bu namazın tamamı eda olur demişlerdir. Kendisine tahsis edilen vakit içinde, bir namazın iftitah tekbirine yetişmek ile bu namazın tamamı eda olur demişler. Şimdi bu konuda Hadis-i Şerife bakalım: Validemiz Ayşe (R.A.) gelen haberde Şanlı Peygamberimiz (A.S.V.) şöyle buyurdu: “İkindi namazının bir secdesine güneş batmadan önce yetişen kimse ile güneş doğmadan önce sabah namazından bir secdeye yetişen kimse, bu namazlara da yetişmiş olur.” buyurdu Sevgili Peygamberimiz. Tabii bunlar eda olan namazlardır. Namazın geri kalan kısmı vakit içinde eda edilene tâbidir,

 

Dakika 50:06

 

dolayısıyla edadır. Mâlikî ve Şafiîlerde esah olan görüşe göre; bir namazın bir rekâtı, iki secdesi ile birlikte vakit içinde kılınmışsa bütün namaz eda edilmiş sayılır. Bir namazın bir rekâtı, iki secdesi ile birlikte vakit içinde kılınmışsa bütün namaz eda edilmiş sayılır. Belki bir rekâttan daha azı kılınmışsa bu namaz kaza olur demişlerdir. Yine bu konuda Peygamberimiz’den gelen haberde; “Namazın bir rekâtına yetişen o namaza yetişmiştir.” diye Hadis-i Şerif rivayet edilmiştir. Müslim-i Şerif’te bu Hadis-i Şerif’i rivayet etmişlerdir. Şimdi vakit konusunda içtihat etmek, kendi görüşüyle amel etmek. Havanın bulutlu olması yahut karanlık bir evde hapsedilme, bir bilen kişi bulunmaması durumunda kendi kanaatiyle kişi karar verir, içtihat eder. Böyle ortamlarda içtihat etmesi vacip olur. Yine güvenilir bir kimsenin verdiği habere müracaat ederek, onunla amel eder. Kanaat hâsıl olunca da namaz kılmak mübah olur, tehir etmek ihtiyat olarak müstehap olur. Şimdi böylesi durumda namazını kaza eder, vakit girmeden önce kılındığı hakkında kesin bir bilgisi yoksa bu namazı kaza etmesi gerekmez. Namazı tehir etmek konusunda da; “Vaktin evveli Allah’ın rızâsını, sonu da Allah’ın affına sebeptir.” Hadis-i Şerifine istinaden; vakit insanlar için daralmış olursa, o zamana kadar tehir etmek uygun olmaz. Vakit çıkarsa bu kişi günahkâr olur. Fakat namazı caiz olur, kazaya kalmaz. Burada da Peygamberimiz’in sözüne dikkat: Vaktin evveli Allah’ın rızasına, sonu da Allah’ın affına sebeptir. Bunu söyleyen Peygamberimiz’dir. İşte, ona göre hareket etmelidir. Şimdi mekruh olan vakitler: Peygamberimiz’den gelen haberde üç saat vardır ki Hazreti Peygamber (A.S.V.) bu saatlerde namaz kılmamızı, ölülerimizi defnetmemizi bize yasaklar. Kim söylüyor bunu? Ukbe bin Âmir, El Cühenî’de (R.A.) söylüyor. Rivayetini Müslim-i Şerif yapıyor Ukbe bin Âmir’den. Şimdi güneş doğduğu zaman yükselinceye kadar, güneş tepeye geldiği zaman zevâline kadar güneş batmaya meyl ettiği zamandır ki; işte bu üç vakitte bunlar mekruh olan vakitlerdir.

 

Dakika 55:06

 

Peygamberimiz’den de Hadis-i Şerif bu şekil rivayet edilmiştir. Güneş bir yahut iki mızrak boyu yükselir. İki buçuk metre yükselir. Mâlikîlere göre 12 karıştır. Güneşin yükselmesi, şimdi mızrak gölgesi oluncaya kadar, mızrağın gölgesi kendi boyuna denk gelinceye kadar diye de bu şekilde de haberler bulunmaktadır. Buhârî ve Müslim-i Şerif’te Resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum. Rivayet ediyor Buhârî ile Müslim Peygamberimiz’den: “Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar namaz yoktur. İkindi namazından sonra Güneş batıncaya kadar namaz yoktur.” Müslüm-i Şerif’te de şöyle rivayet edilmiştir; sabah namazından sonra namaz yoktur diye. Şimdi, sabah namazından sonra göz kararı ile güneş bir mızrak boyu yükselinceye kadar, güneş doğarken bir mızrak boyu yükselinceye kadar, güneş tam tepe noktasına geldiği zamanki istivâ vakti zevâl ile gelinceye kadar yani öğle vakti girinceye kadarki geçen zaman güneşin sararma vaktinden güneş batıncaya kadar, ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar; bu vakitler kerahat vakitleridir. Yasaklanmış olan vakitler bu şekilde beş kısma ayrılmaktadır. Temelde üçtür fakat buradan gördüğümüze göre beş kısımdır. Güneş doğarken şeytanın iki boynuzu arasında doğar. Bu zamanda güneşe kâfirler tapar. Cehennem ateşi yakılır ve cehennemin kapıları açılır. Güneş batarken de yine şeytanın iki boynuzu arasında batar. Bu vakitte güneşe kâfirler taparlar. Güneşperestler güneşe taparlar. Yine kâfirlere benzeme yahut zevâl vaktinin gazap zamanı olmasındandır; yani bu vakitlerde yasaklanmasının. Namaz kılmanın hikmetlerini araştırmaktadırlar.

Hanbelilere göre beş vakitte nafile namaz kılmak mekruhtur. Mâlikîlere göre sadece üç vakitte namaz kılmak mekruh olup, diğer iki vakitte namaz kılmak tenzihen mekruhtur. Şimdi Hanefilere göre ise 5 vakitte de namaz kılmak tahrimen mekruhtur. Şafiîlerce üç vakit için itimat edilen görüş de budur. Diğer iki vakitte namaz kılmak tenzihen mekruhtur. Şimdi mekruh namazların çeşidi hakkında âlimler arasında farklı düşünceler, görüş ayrılıkları vardır. Şimdi 3 vakit güneşin doğma, batma ve istivâ vakti hakkında Hanefiler şöyle demişlerdir: “Bu vakitlerde namaz kılmak tahrimen mekruhtur.”

 

Dakika 1:00:03

 

Yine mutemet ve sahih olan görüşe göre cuma günü bu hükmün dışındadır. Nitekim her günün ikindi namazı da bu hükmün dışındadır. Hazır olan cenaze namazı dışındaki namazlar bâtıl olur. Tilavet secdesi günün ikindi namazı ve bu vakit ile kayıtlandırılmış. Adak namazı ve başlanmış fakat bozulmuş bulunan namaz da bu hükmün dışındadır demişlerdir. İkindi namazının tahrimini kerahatle eda etmek sahihtir, çünkü kendi vakti olduğu için. Güneş batmadan önce ikindi namazından bir rekâta yetişen kimse ikindi namazına yetişmiştir. İşte bir Hadis-i Şerifte böyle rivayet edilmiştir. Buna zayıf diyenler olmuştur. Yine tilavet secdesini yahut adanmış bir namazı veya başlanmış bir nafile namazı eda etmek de tenzihen mekruh olmakla beraber caizdir demişlerdir. Hazır olan cenaze namazını kılmak da sahihtir demişlerdir. Yine Tirmizî’de rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte Sevgili Peygamberimiz’den şöyle haber vardır: “Ey Ali! Üç şeyi tehir etme: Vakti geldiği zaman namazı, hazır olduğu zaman cenazeyi defnetmeyi, dengini bulduğun zaman kız çocuğunu evlendirmeyi tehir etme.” Hz. Ali’den gelen bir haberdir, Peygamberimiz’den naklediyor. Peygamberimiz, Hz. Ali’ye böyle söylüyor. Hz. Ali’nin şahsında da bütün ümmetine gerçekleri yansıtıyor. Hz. Peygamber (A.S.V.), gündüzün ortasında -cuma günü dışında- güneş zevâle geldiği zaman namaz kılmayı yasaklamıştır. İşte, öğlen güneş tam tepedeyken, zevâldeyken namaz kılmanın yasak olduğu vakitlerden bir i deodur. Mâlikîlere göre farz namaz kılmak, mekruh değildir. Üç vakitte nafile namaz kılmak mekruhtur Mâlikîlere göre; fakat farz namaz kılmak mekruh değildir demişlerdir (namaz kılmak). Haram olan bir vakitte iftitah tekbiri almışsa namazı kesmesi vacip olur. Nafile namaz kılan kişi, eğer namaz kılmak haram olan bir vakitte iftitah tekbiri almışsa namazı kesmesi vacip olur. Bu da Mâlikîlere göre. Şimdi diğerlerine göre, bir de Şafiîlere göre bakalım: Onlar günahkâr olur demişler, yasaklanmış vakitlerde namaz kılan kimse ta’zir cezasına çarptırılır demiştir Şafiîler. Yine Şafiîler cuma günü istivâ vaktinde namaz kılmak mekruh değildir derler. Yine delilleri Resulullah (S.A.V.) cuma gününün dışında, gündüzün ortasında namaz kılmayı yasaklamıştır.

 

Dakika 1:05:08

 

Bu Hadis-i Şerife de istinat ederler. Yine başka bir haber de Hz. Peygamber (A.S.V.) cuma günü dışında, gündüzün ortasında namaz kılmayı kerih görmüştür. Ve şöyle buyurmuştur: “Cuma günü dışında, cehennem alevlendirilir.” Birçok muhaddisimiz bu Hadis-i Şerifleri rivayet etmişlerdir ve sahih demişlerdir. Mekke haremi konusunda da mekruh vakitlerde Mekke hareminde namaz kılmak mekruh değildir demişler. Şimdi bunun da deliline şöyle bir bakalım: Cübeyr bin Mut’im’den gelen bir rivayette Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Ey Abd-i Menaf oğulları! Gece ve gündüz, hangi saat olursa olsun bu beyti tavaf edip, namaz kılan hiçbir kimseye engel olmayın. Mekruh olmaz bu vakitlerde namaz kılmak, evlâ değildir.” Şimdi ihtilâftan çıkmak için tavaf edilmeli ama kerahat vakitlerinde namaz kılmak evlâ değildir demişlerdir. Fakat Peygamberimiz’in hadisinin geneline baktığımız zaman bu hadisi Buhârî Müslim rivayet etmektedir. Hadis-i Şerif daha da bağlayıcıdır. Bir namazı uyuyarak yahut unutarak kaçıran kimse hatırladığı zaman onu kılsın. İşte Buhârî ve Müslim’de zikredilen bir Hadis-i Şerif şöyledir: “Şanlı peygamber (A.S.V.) ikindi namazından sonra iki rekât namaz kıldı ve şöyle buyurdu: Bu iki rekât, öğle namazından sonra kılınan iki rekât sünnettir buyurdu.” Yine Buhârî ve Müslimin haberinde Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.), Bilâl’e (R.A.): “İslam’da yapmış olduğun en umutlu bir amelini bana söyle. Çünkü ben nalillerinin sesini cennette işittim” buyurdu. Bilâl de: “Bence umutlu bir amel işlemedim; ancak gece veya gündüzün bir saatinde her ne zaman abdest almış, temizlenmişsem mutlaka bununla Allah’ın bana müyesser kıldığı kadar namaz kılmışımdır” dedi Bilâl-i Habeşî Hazretleri. Bakın: İslam’a ömür boyu hizmet eden bir zât-ı muhterem böyle diyor. Yine başka bir haberde kâğıt güneş doğmadan önce sabah namazından sonra Allah’a şükretmek için secde ettim. Kıymetliler, bundan önceki dersimiz Şafiîler hakkında idi. Şimdi de Hanbelilere göre bütün vakitlerde kaza namazları kılmak caizdir demişlerdir Hanbeliler.

 

Dakika 1:10:00

 

Bir Namazı kılmadan uyuyakalan ya bunu unutan kimse hatırladığı zaman bu namazı kılsın. Peygamberimiz’den gelen haberi Hanbeliler delil olarak gösteriyorlar. Uykudan dolayı kusur yoktur. Kusur ancak uyanıklık durumunda namazın kılınmasındadır. Sizden biri bir namazı unuttuğu yahut uyuyakalarak kılamadığı zaman, hatırlayınca onu hemen kılsın. Bir kimse güneş doğmadan önce, sabah namazından bir rekâta yetişirse namazını tamamlasın. Bunlar Sevgili Peygamberimiz’den rivayet edilen haberlerdir. Yine adanmış bulunan namazı kılmak da Hanefilere göre ise caiz değildir. Ey Abd-i Menaf oğulları! Gecenin ve gündüzün herhangi bir saatinde bu beyti tavaf edip, namaz kılan hiçbir kimseye engel olmayın. Fakihlerin cumhuruna, ona göre sabah namazı ile ikindi namazından sonraki vakitlerde cenaze namazı kılmak caizdir. Güneşin doğması, batması ve gün ortasında caiz değildir. Cenaze namazının zarûrî olarak caiz olmasıdır. Üç saat vardır ki Hz. Peygamber bu saatlerde namaz kılmamızı ve ölülerimizi kabre koymamızı yasaklamıştır. İşte, kıymetliler. Ulemâ bunları bir bir değerlendirmiş, herkes keşfini ortaya koymuştur. Hepsi de kıymetlidir. Hz. Peygamber (A.S.V.) ile beraber sabah namazını kıldım; İbn-i Esved’den gelen haber. Namazı bitirince orada kendisine katılmayıp oturmakta olan iki kimseyi gördü ve onlara: “Bizimle birlikte cemaatle namaza katılmanıza engel olan şey nedir?” diye sordu. Onlar da şöyle dediler: “Ya Resulullah! Biz namazı evimizde kalmıştık” dediler. Bunun üzerine o Şanlı Peygamber (A.S.V.) şöyle buyurdu: “Bunu yapmayın, evinizde namaz kıldığınız ve sonra da mescide geldiğiniz zaman cemaatle namaz kılınıyorsa onlarla birlikte siz de namaz kılın. Çünkü bu namaz sizin için nafiledir.” Umumî hüküm taşıyan hadisler yasaklayıcı, husûsi hadisler mübah kılıcıdır. Umumî hüküm taşıyan Hadis-i Şerifler yasaklayıcı, husûsi Hadis-i Şerifler mübah kılıcıdır. Yasaklayan hadisler mübah kılana takdim edilir. İşte, kıymetliler. Yine Ayşe Validemiz’den (R.A.) şöyle bir haber vardır: “Şanlı Peygamber Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) ikindiden önce iki rekât sünnet namaz kılmıştır. Kendisine; “Bu namaz kaçırıldığı zaman onları kaza eder misin?” dedim. Hz. Peygamber (A.S.V.): “Hayır” cevabını verdi.” Nafile namazların yasaklanmış vakitlerde kılınması konusunda Mekke ile diğer mekânlar arasında bir fark yoktur.

 

Dakika 1:15:16

 

Çünkü Hadis-i Şerif umumîdir. Bunun gibi zevâl vaktinde, cuma günü namaz kılmakla diğer günlerde kılmak arasında bir fark olmadığı gibi; yaz-kış arasında da bir fark yoktur. Çünkü yasaklayıcı nitelikteki hadisler umumîdir. Yani nafile namazları cuma gününde Kâbe-i Şerif’te de kerahat vakitlerinde kılma diyor. Çünkü yasaklayıcı hükümler umumîdir diyor. Evet, kıymetliler. Dersimiz bu konularda İnşâAllah devam etmektedir. Cenab-ı Hakk doğru anlayan, doğru anlatan, hakkı ve nuru ifade eden kullarından eylesin.

 

Dakika 1:16:23

 

 

 

(Visited 136 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}