Tefsir 330-01

330- Tefsir Ders 330 hayat veren nurun keşif notları

330- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 330

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Tevbe Sûresi 100’üncü Âyet-i Kerime’den 110’uncu Âyet-i Kerime’ler)

 

 

وَالسَّابِقُونَ الأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالأَنصَارِ وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُم بِإِحْسَانٍ رَّضِيَ اللّهُ عَنْهُمْ وَرَضُواْ عَنْهُ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي تَحْتَهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ﴿١٠٠﴾

Muhâcir ve Ensâr’dan İslam’a ilk önce girenlerin başta gelenleri ve iyi amellerle onların ardınca gidenler işte Allah onlardan râzı oldu, onlar da Allah’tan râzı oldular. Ve onlara altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ki, içlerinde ebedî kalacaklar. İşte büyük ve muhteşem kurtuluş budur.

Kıymetli dostlarımız, Yüce Peygamberimizin, Şanlı Peygamberimizin (Aleyhisselâtu Vesselâm) çevresinde Ashâbları Muhâcirlerden Ensâr’dan oluşmuştur öncelikle. Bunlar İslam’ın en büyük parlayan öncü yıldızlarıdırlar. Bunlar kesin cennetliktirler onların izini takip edenler de böyledir Yüce Allah bunlardan râzı olduğunu onlarında Allah’tan râzı olduklarını burada apaçık beyân buyuruyor. Muhâcirlerin ve Ensâr’ın şanı çok yüksektir en yüksek dereceleri kazanan zât-ı muhteremlerdir bunlar. İslam’ın dünyaya doğmasında canları gibi Peygamberimizin canını, malları gibi Peygamberimizin bütün varlığını korumaya kendilerini adamışlar en zor en tehlikeli günlerde Peygamberimizden bunlar hiç ayrılmamışlardır. Onun etrafında pervaneler gibi dönmüştür bu zât-ı muhteremler (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn). Bunların bir tanesinin adını duyarsanız derhâl ‘Radıyallâhu Anhü’ deyin. Kadın ise ‘Anha’ deyin çoğunluktaysalar ‘Anhüm ve Erdahüm’ deyin. Kadınların çoğunluğunaysa ‘Anhünne’ deyin yani bunları sakın bu şekilde ihmâl etmeyin (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) tekrar, tekrar bu zât-ı muhteremlere bu şekilde bizim dua etmemiz ve böyle yâd etmemiz gerekmektedir. Bunlar gökteki parlayan yıldızların en parlaklarından başta gelenler bunlardır öncü parlak yıldızlar bunlardır. Bunlar Muhâcirin ve Ensâr’dır. Hz. Muhammed’in Ashâbları işte bunlardır. Bunların yolunu takip edenler de işte bunlardandır. Tâbiîn, Tebei Tâbiîn ve bize kadar bizden kıyâmete kadar bu yolu takip edenlere Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat denir, Fırka-i Nâciye denir. Hz. Muhammed’in ümmeti de 73 fırka olacağını söylemiş bir fırka cennete gidecektir, öbür fırkalar ateştedir buyurmuştur. O fırka işte bu Hz. Muhammed’in ve Ashâbının, Tâbiînin yolunu Ehl-i Sünnet yolunu takip edenlerin yoludur. İşte o yolun yolcularına Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat denir.

Dakika 5:05

İslam’ı doğru anlayanlar, doğru yaşayanlar, doğru anlatanlar Fırka-i Nâciye’dir. İşte 4 mezhebin ekolü buraya bağlıdır ve 4 mezhepteki müçtehit okulları bütün ilhâmını buradan almışlardır bütün âlimlerimiz. Ehl-i Bid’at sayılanlar vardır Ehl-i Bid’atın bid’at yönlerini almayız ama onların doğru yönleri de bizdendir. Doğru tarafları bizdendir ama yanlışlarını alamayız çünkü Ehl-i Sünnetin dışında Ehl-i Bid’at mezhepleri vardır. Bunlar yanlış okulda okuyorlar yanlış eğitim alıyorlar. Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamamışlardır bunlar Hâricîler bunlardandır. Kaderi inkâr edenler ve Mürcie gibiler Şîa’nın birçok sapık kolları vardır. İçinde doğrusu Ehl-i Sünnete, Ehl-i Beyte yakın olanları vardır Ehl-i Beytin hepsi Sünnî’dir. Sünnî ne demek? Peygamberin yolunda giden sünneti işleyen demektir. Peygambersiz Ehl-i Beyt olur mu? Kur’an-ı Kerim’siz Ehl-i Beyt olur mu? Ehl-i Beyt, Kur’an-ı Kerim’in, Muhammed’in ve Ehl-i Sünnet yolunda devam eden Ehl-i Beyt Ehl-i Beyttir. Kuran-ı Kerim’in yolunda olmayan kim olursa olsun ne Müslüman olabilir ne de Ehl-i Beyt olabilir. Onun için dünyada Allah’u Teâlâ’nın ortaya koyduğu yüce değerleri peygamberler öğretir Üsve-i Hasene önder, örnek Peygamberdir. Hz. Muhammed Müslümanlığı Ashâblarına, Muhâcirine, Ensâr’a ve bütün çevresindeki Müslümanlara İslam’ı öğretti, yerleştirdi. Hz. Muhammed’in Kur’an anlayışı gibi Kur’an’ı anlayacaksın. Sahâbî bunu güzel anladı hepsi pek çoğunluğu müçtehit bunların ve bu zât-ı muhteremlerin izinde, yolunda İslam anlayışı ile ilim irfân ile delillerle, belgelerle bu yolu takip etmek her Müslümanın görevidir bu yola Fırka-i Nâciye Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yolu denir ki, Peygamberimizin ve Ashâblarının  yolunda gidenler demektir. İşte Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat fırkası budur Sünnîlik demekte bu demektir. Sünnîlik Peygamberin sünnet yolunda Peygamberin yolunda demektir. Sünnet bir mânâsı da yol demektir, Allah’ın kânûnları demektir ve Adetullah demektir. Bir de özel sünnetler vardır nedir onlar? İtikâdî, amelî, ahlâkî, hukûkî. Bugün ne yapıyoruz? Müekked sünnetler var, gayri müekked sünnetler var aynı zamanda sünnetin dereceleri de var. Kavlî Sünnet var, Fiili Sünnet var, Takrîrî Sünnet var.

Kavlî Sünnet: Peygamberimizin sözleri,

Fiili Sünnet: Amelleri işlediği amelleri,

Takrîrî Sünnette: Sukut edip kabullendikleri karşı çıkmadıkları,

Onun için Hz. Ali ve 12 İmamlar Ehl-i Beyt hepsi Peygamberin sünnet yolundadır. Kur’an-ı Kerim’in yolundadır. Bunların hepsi değerli büyük şahsiyetlerdir. Bunları Ehl-i Sünnet yolundan ayrıymış gibi, Kur’an yolundan ayrıymış gibi göstermek ne kadar yanlıştır. Bir de Kur’an ’sız Ali tanımak Kur’an ’sız Ali olmaz, Muhammed’siz Ali de olmaz.

Dakika 10:00

Kur’an’ı, sünneti, icmâyı, kıyası, ilmi, irfânı yok sayarak Ehl-i Beyt yolunda kimse olamaz, Ali sevgisi de olmaz, 12 imam sevgisi de olmaz, îmân da olmaz. Hz. Ali Kuran-ı Kerimi mânâsıyla, ilmiyle, irfânıyla bilen yaşayan o yolda bütün varlığını Allah’ın yoluna adamış bir zât-ı muhterem dünyanın en büyük âlimlerinden, en büyük kahramanlarından, en büyük Mücâhitlerdendir. Hz. Muhammed’in neyidir? Damadıdır, yakın akrabasıdır yani amcasının oğludur. Onun için Hasan, Hüseyin, o diğer 12 imamların tamamı (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) bunlar ilim, irfân yolcularıdır. Kuran’ı Kerim’i bilirler, İslam’ı bilirler bunları doğru tanımak için Kur’an’ı bileceksin Kur’an’ı doğru bilirseniz Hasan, Hüseyin’i doğru tanırsınız. Kur’an-ı yok sayarsanız Kur’an’a yapılan Yahûdî, Siyon iftiralarını eğer kabul ederseniz Tevrât’a yapılanları, İncîl’e yapılan ihânetleri Kur’an’a da yapıldı diye Kur’an bozuldu diye kabul ederseniz o zaman sizin yolunuz Ali yolu Veli yolu değildir. Kur’an bozulmadı ebediyyû’l-ebed bozulmayacaktır son kitaptır. Kur’an-ı Kerim’e bozuldu diyenler bunlar İslam’ın, îmânın baş düşmanlarının zehrini içen insanlardır. Onun için Ali de, Veli de, Hasan da, Hüseyin de (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) 12 imamlar da bunlar değerli şahsiyetlerdirler. Bunların içerisinde içtihâd farkları olabilir hepsi Sünnî’dir sünnet yolundadır. Peygamberin yolu demek Sünnîlik yani sünnet yolu demektir. Hz. Ali Peygamberin yolunu bırakıp da ayrı bir yol mu icat etti de şimdi Sünnîlik ile Alevîliği ayrı, ayrı göstermeye kimin hakkı var? Her Sünnî Hz. Ali’yi sever her Ehl-i Beyt’te zaten Sünnî’dir ortada bir ayrılık yok ki. Ortadaki ayrılık ne var? Cehâlet var, Kur’an’ı bilmemek var, sünneti bilmemek var, Ali’nin ve Hasan Hüseyin’in yolunu bilmemek var. Nedir o yol? Kur’an’ı, sünneti, icmâyı doğru bileceksin. O zaman Muhammed’in yolundasın çünkü Hz. Ali ve Ehl-i Beyt Hz. Muhammed’in yolunda, Kur’an-ı Kerim yolundadır. Kur’an-ı Kerim’i yok sayarak haramlarını helâl sayarak, helâllerini de haram sayarak ne kişi Sünnî olabilir ne de Ali, Veli yolunda olabilir. Çünkü yol bir tane 500 tane değil ki bir tane. İslam yolu, Allah’ın yolu bu da Peygamberin izinde gitmekle, Kur’an’ı, sünneti, icmâyı, kıyası bilmekle, İslam’ın aslî kaynaklarını ilim yoluyla tahsil etmek ile olur. Câfer-i Sâdık zât-ı muhterem kıymetli bir hem kendisi bir allemedir büyük bir âlim hem de aynı zamanda İmâm-ı Âzâm ile aralarında bir içtihâd farkı da yoktur. Bunların arasını ikiliğe çeviren kimdir? Müslümanların arasını bölmek, parçalamak isteyen İslam’ın karşıt güçleridir bu oyuna gelmemek lâzım. Emevîlikle Alevîliğin arasında vaktiyle geçmiş bir olayı Sünnîlere mâl etmek Siyon, Siyonizm’in İslam düşmanlarının gayretidir yoksa Hz. Ali’ye, Hasan, Hüseyin’e “Kerbelâ Olayına” hiçbir gök Sünne îmânı olan Sünnî daima bağrında o yarası kanar durur. Hazreti Hüseyin’i sevmeyen bir Sünnî, Sünnî olamaz, Sünnîliği yok sayan bir Alevî de Alevî olamaz çünkü Sünnîlik Peygamberin yoludur.

Dakika 15:15

Doğru oturalım doğru konuşalım. Kur’an’ı bilmez, sünneti bilmez, atar üfürür ve bir yere körü körüne bağlanır bunun adını Sünnîlik de koyamazsın Alevîlik de koyamazsın. İslam kimsenin tek elinde değil İslam, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in ortaya koyduğu ilkelerdir ve Hazreti Muhammed’e gelen bütün ne varsa Yüce Allah’ın kendi inzâl eylediğidir. İslam Hz. Muhammed’e inzâl olunan ilâhî kânûnların tümüdür. Bunun aslı, anayasası da Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an’ı yok sayarak Müslümanlık olmaz. Ehl-i Beyt yolu da olmaz, Muhammed yolu da olmaz. O zaman senin, İncîl’e ihânet edenlerin ihânetinin içine düşmüş olursun, Tevrât’a ihânet edenlerin ihânetinin içine düşmüş olursun, aynı dalâletin içine yuvarlanmış gitmiş olursun. Yazık değil mi? Elde bu kadar eşsiz bir ilâhî hidâyet rehberi Allah Kelâmı Kur’an-ı Kerim varken, sahîh sünnetler eldeyken, bütün bu belgeler eldeyken bu ikilik nereden geliyor? Cehâletten geliyor, birilerinin aldatmasından geliyor. Birileri rant sağlıyor, birilerini etrafına topluyor ve ilme açık değil. İlimsiz irfânsız ne yapıyor? Ahkâm kesmeye başlıyorlar işte dünyadaki tefrika İslam içindeki cehâlet tefrikayı körüklemektedir. İslam’da cehâlet olmaz İslam cehâleti dünyadan yok etmeye geldi. Kur’an-ı Kerim bilinmeden, ilim, irfân sahibi olmadan, bunun mektebine, medresesine gitmeden, eğitimini, öğretimini, asîl ilim ehliyeti ehliyetli olan insanlardan onun okulundan mezun olmadan kendi kafana göre karanlık odalarda ahkâm kesilmez. Onun için İslam A’dan Z’ye ilim irfândır.

Kıymetli dostlarımız,

Biz hepimiz Allah’ın kullarıyız birbirimize doğruları söyleyelim, doğruda birleşelim. Doğrunun kaynağı, merkezi Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’dir. Onlarında bağlı olduğu yer Allah’u Teâlâ’nın kendisidir. Onun için birbirimize gerçekleri söyleyelim. En kıymetli ilaçların içi biraz acıdır dışında şekerlemeler vardır o biline biline o şifasından dolayı içilir. Bizde, birbirimize hayırlı olan şeyleri söyleyelim ve dost acı da söyler bazen acı da söyler ama çok şifalı, çok faydalı ve gerçek olunca bunları takdir edelim birbirimizi ama gerçeği söyleyelim Kur’an’la konuşalım. Müslümanlık budur Kur’an’la, sünnetle, icmâ ile kıyas ile konuşmaktır, yani ya Kur’an’ı kendin bileceksin veyahut da bilenle hareket edeceksin. Kendin bilmiyorsun bileni de kabul etmiyorsan bu katmerli zır câhilliktir zehri mürekkep denilen şeydir. Hem bilmiyor, hem bileni kabul etmiyor. Hem ilmi yok hem ilmi kabul etmiyor. Gericilik bu işte yobazlık bu, hem ilmin yok hem kabul etmiyorsun ilmi irfânı, olmaz öyle şey. O zaman biz Peygamberimize de yanlış davranıyoruz, Ehl-i Beyte de yanlış davranıyoruz. Kur’an-ı Kerime de biz çok büyük bir yanlış davranıyoruz.

Dakika 20:00

Üstelik bu şekil de davranan kişi kendini cehenneme tepe takla atan kişidir. İlimsiz, irfânsız hiç Müslümanlık olur mu? İslam ilim, irfân âlemlerin ilmi irfânı İslam’dır, nuru İslam’dır. Kur’an-ı Kerim ezelî, ebedî nurun parladığı kaynadığı bir ilim yeridir hem de Allah’ın ilminden gelmiş son kitap olduğu için Allah kendi himâyesine almış. Kur’an-ı Kerim’e bozulma şansı yoktur diyen Allahu Teâlâ. Allah’a inanıyor musun, inanmıyor musun? İnanıyorsan Allah diyor ki: Kur’an-ı Kerim’in muhafızı benim onu kimsenin bozma şansı yok onu ben indirdim, onu ben koruyorum, ben muhafaza ediyorum diyor.

(إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ﴿٩﴾) buyuruyor. ‘’Hicr Sûresi 9’uncu âyet-i kerime’’ artık gerçekleri bilelim gerçeklerle tanışalım cehâleti bırakalım.

استعيذ بالله

وَمِمَّنْ حَوْلَكُم مِّنَ الأَعْرَابِ مُنَافِقُونَ وَمِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ مَرَدُواْ عَلَى النِّفَاقِ لاَ تَعْلَمُهُمْ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْ سَنُعَذِّبُهُم مَّرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ إِلَى عَذَابٍ عَظِيمٍ ﴿١٠١﴾

 

Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimede de: Hem diyor çevrenizdeki bedevîlerden münâfıklar var diyor, hem de Medine halkından münâfıklık da ısrar edenler var diyor. O gün Peygamberimize tuzak kurmak için çeşitli münâfık gruplar vardı Cenab-ı Hak burada bunlardan bir kısmını anlatıyor ki, bunların şahsında diğer münâfıkları tanıyın şerlerinden tabii emin olmak, tedbirimizi almak, tanımak, ruh hâllerini okumak için Kur’an-ı Kerim sana belgeler veriyor. Diyor ki; Peygamberimize bile bakın, Sen onları bilmezsin. Birde gizli münâfıklar var çok gizli münâfıklar, onları biz biliriz diyor ve Peygamberimize tanıtıyor. Peygamberimiz sürekli Allah’ın okulunda okur sürekli Allah okutur onu çünkü sürekli ona âyetler geliyor vahyi ilâhî geliyor. Hz. Muhammed Allah’ın okulunda okuyan kişidir zât-ı muhteremdir (Aleyhisselâtu Vesselâm) onu gönderen Allah’a hamd-ü senâlar olsun. Yüce Allah rahmet Peygamberiyle âlemlere en büyük lütuflarda bulunmuştur. İslam nimeti en büyük nimettir. Gece gündüz “Elhamdülillahi A’lâ Nimeti’l-İslam” diye Allah’a gece, gündüz hamd etmeliyiz, şükretmeliyiz. Diyor ki Cenabı Hak: “Biz onları iki kere azâba uğratacağız.” Münâfıklar Allah’ın azâbından kurtulamazlar ne dünyada, ne mezarda, ne mahşerde. Daha sonra da büyük bir azaba itilecekler diyor Cenabı Hak. Görüyorsunuz ki kurtuluş yok çünkü hayatı Allah yarattı ve hayat veren Allah’u Teâlâ’dır. Öldüren, dirilten Allahu Teâlâ’dır. Allah’ı inkâr edene hayat veren de Allah’tır. Allah’ı adam inkâr ediyor ama Allah onu bir müddete kadar yaşatıyor. Niye? İmtihan meydanı da onun için, yaşatmadı demesin.

وَآخَرُونَ اعْتَرَفُواْ بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُواْ عَمَلاً صَالِحًا وَآخَرَ سَيِّئًا عَسَى اللّهُ أَن يَتُوبَ عَلَيْهِمْ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٠٢﴾

Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimede de: Onlardan diyor bir kısmı günahlarını itiraf ettiler. Ve iyi bir amelle kötü bir ameli karıştırdılar. Ola ki, Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah Gafurdur, Rahîmdir. Burada da onlara bakın mehil müddet tanıyarak durumlarını düzeltmesini istiyor ve affetmekte istiyor.

خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِم بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلاَتَكَ سَكَنٌ لَّهُمْ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿١٠٣﴾

أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَأَنَّ اللّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ ﴿١٠٤﴾

وَقُلِ اعْمَلُواْ فَسَيَرَى اللّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿١٠٥﴾

Dakika 26:05

Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimede de: Onların mallarından diyor sadaka al ki, onunla kendilerini temizlersin, tertemiz edersin. Bir de haklarında hayır dua et diyor. Peygamberimize o tövbe edenlerin. Çünkü senin duan kalplerini yatıştırır. Allah işitendir, bilendir. Yine buyuyor; Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah kullarının tövbesini kabul eder ve sadakaları da alır kabul eder. Allah tövbeleri kabul edendir çok merhametlidir. Ve de ki; “Çalışın! Yaptıklarınızı hem Allah görecek, hem Rasûlü, hem de mü’minler görecektir.”

(وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ) bak ne diyor Cenabı Hak: Sonrada, gizliyi de, açığı bilen Allah’ın huzuruna iletileceksiniz. Hepiniz Allah’ın huzuruna getirileceksiniz hesap vereceksiniz. İşte o zaman neler yaptığınızı size O bildirecek diyor. İşte kıymetliler, (فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ) buyuruyor.

وَآخَرُونَ مُرْجَوْنَ لِأَمْرِ اللّهِ إِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَإِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿١٠٦﴾

Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimede de: Savaşa katılmayanlardan diğer bir kısmının affı da Allah’ın emrini beklemek için geri bırakılmıştır diyor. Ya kendilerini cezâlandırır ya da tövbelerini kabul eder Allah Alîmdir, Hakîmdir.

وَالَّذِينَ اتَّخَذُواْ مَسْجِدًا ضِرَارًا وَكُفْرًا وَتَفْرِيقًا بَيْنَ الْمُؤْمِنِينَ وَإِرْصَادًا لِّمَنْ حَارَبَ اللّهَ وَرَسُولَهُ مِن قَبْلُ وَلَيَحْلِفَنَّ إِنْ أَرَدْنَا إِلاَّ الْحُسْنَى وَاللّهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ ﴿١٠٧﴾

Birde Müslümanlara zarar vermek, komplo kurmak, tuzak kurmak, darbe yapmak için kâfirlik etmek ve Müslümanların arasına ayrılık, fitne, fesat sokmak ve daha önce Allah ve Rasûlüne karşı savaş açmış olanı beklemek için mescit yapanlar var. Bu mescidin adı da Mescid-i Dırar yani mescit adı altında bir darbe merkezi kurdular münâfıklar ve başlarında o zamanın süper devletlerinin gizli ajanları da vardı. Münâfıklar onlarla birleştiler gizli komplo kurmak istediler. “İyilikten başka bir maksadımız da yoktu” diye yemin de edecekler. Allah her şeyi bildiği için onların yalan yere yemin edeceklerini bildirdi Hz. Muhammed’e (A.S.V).

Dakika 30:23

Fakat bunların kesinlikle yalancı olduklarına Allah şahittir diyor. (وَاللّهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ) buyuruyor. Bunlar kesin yalancıdırlar yalancılıklarına Allah şahitlik ediyor şu duruma bakın.

Kıymetli dostlarım,

Bütün tuzakları İslam bozmuştur ruhları okuyan İslam. Bugün Müslümanlar bu hâle düştüyse Kur’an-ı Kerim’i anlamıyor dinlemediğinden düştüler sürünüyorlar. Kurtuluş ve yükseliş, arşa çıkış, ebedî mutlu hayata kavuşmak Kur’an-ı Kerim’e sarılmak Kur’an’ı Kerim’i keşfetmekle olur. Kur’an’ı Kerim’i keşfedip Allah’ın hükümranlığını tanımak O’nun emrinde olmaktır. Her emri Allah’tan alacaksın. Nasıl alacaksın? Her emri Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de yazılı Hz. Muhammed’in getirdiği İslam tümü Allah’ın emir ve kânûnlarıdır. Bize teklif etmiştir Yüce Allah İslam’ı. işte İslam’a sarıl, yüksel, Arş’a çık yoksa sürünürsün. Gel sürünme, sarıl (وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُو) toptan sarılın diyor Allah Teâlâ. İslam’a, Kur’an-ı Kerim’e, benim kopmak bilmeyen ipime toptan sarılın diyor tâğutları bırakın diyor.

لاَ تَقُمْ فِيهِ أَبَدًا لَّمَسْجِدٌ أُسِّسَ عَلَى التَّقْوَى مِنْ أَوَّلِ يَوْمٍ أَحَقُّ أَن تَقُومَ فِيهِ فِيهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ أَن يَتَطَهَّرُواْ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّرِينَ ﴿١٠٨﴾

Cenabı Hak ne diyor; O Mescidi Dırar’a gitme ey Muhammed orada sakın namaz da kılma diyor Mescid-i Dırar Mescid adı altında diğer bütün camileri, mescitleri, dini, İslam’ı, îmânı yok etmek için darbe yuvası kurdular adını mescit koydular buna Yüce Allah Mescid-i Dırar diyor.

لاَ تَقُمْ فِيهِ أَبَدًا لَّمَسْجِدٌ أُسِّسَ عَلَى التَّقْوَى مِنْ أَوَّلِ يَوْمٍ أَحَقُّ أَن تَقُومَ فِيهِ فِيهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ أَن يَتَطَهَّرُواْ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّرِينَ ﴿١٠٨﴾

O mescit içinde sen kesinlikle namaza durma, ey Muhammed (A.S.V) o Mescid-i Dırar’da. İlk gününde temeli takvâ üzerine kurulan mescit elbette içinde namaz kılmana daha lâyıktır. Bu mescit Mescid-i Nebi ve Küba Mescidi bunların içinde Allah’u Teâlâ’ya tevhîd îmânıyla îmân edilen Allah’a ihlâsla ibadet edilen bütün mescitler takvâ üzere kurulmuş mescitlerdir. Başta Peygamberimizin Ravzasının bulunduğu mescit ve Küba Mescidi başta bunlar geliyor. Ondan sonra diğer bütün mescitler dünyada ihlâs ile yalnız Allah’a kulluk ediliyorsa tevhîd üzere ve Kur’an-ı Kerim katıksız, katkısız, tarafsız eğer iyice anlatılıp anlaşılıp o îmânla ibadet edilen bütün mescitler işte takva üzere kurulan mescitlerdir. Hem böyledir hem de yeryüzü Muhammed ümmetine mescit kılınmıştır.

Cenab-ı Hak bu gerçeği de duyurduktan sonra bak ne diyor; Elbette o takva üzere kurulan mescitler namaz kılmana daha lâyıktır. Onun içinde günahlarından arınmayı seven kişiler vardır. Allah da arınmış, tertemiz ak pak olmuş olanları sever.

Dakika 35:30

أَفَمَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَى تَقْوَى مِنَ اللّهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ أَم مَّنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَىَ شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِهِ فِي نَارِ جَهَنَّمَ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ ﴿١٠٩﴾

O hâlde binasını Allah korkusu ve Allah rızâsı üzerine kurmuş olanı mı hayırlıdır, yoksa binasını yıkılmak üzere olan bir uçurumun kenarına kurup da onunla birlikte cehenneme yuvarlanan mı daha hayırlıdır? Allah, zâlimler güruhunu hidâyete erdirmez. İşte bu âyetler geldi Mescid-i Dırar denilen fitne, fesâd yuvası o darbe hazırlıklarının yapıldığı o fitne merkezi orada ortadan kaldırıldı.

لاَ يَزَالُ بُنْيَانُهُمُ الَّذِي بَنَوْاْ رِيبَةً فِي قُلُوبِهِمْ إِلاَّ أَن تَقَطَّعَ قُلُوبُهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿١١٠﴾

Onların kurmuş oldukları bu türlü binalar, kalpleri parça parça olmadıkça münâfık kalpler öyledir çok kötü kalp münâfık kalpleridir şeddeli îmân, İslam, Kur’an, Muhammed düşmanlarının kalpleri beter mi beterdir. Bunların kalpleri parça parça olmadıkça kalplerinde bir nifâk düğümü olup kalacaktır. Allah âlimdir kalpleri biliyor çünkü Allah her şeyi biliyor. Yaratan yarattığını bilmez mi? Allah hakîmdir dilediği gibi hükmeden her şeyinde hikmet dolup taşan O’dur.

Onun için Cenab-ı Mevlâ cümlemizi şirkten, nifâktan, küfürden şikaktan, kötü ahlâktan muhafaza buyursun. Peygamberimizin sık yaptığı dualardan biri de budur.

‘’Allahümme inni Eûzübike mineşşirki veşşekki velküfrü vennifâkı veşşikâk ve-suil ahlâkı ve sui-menzari fil ehli velmâli velveled’’ buyurmuşlardır. Diğer bir duasında ‘’Allahümme innî Eûzübike Minel küfri vel-fakri vemin azâbil kabri vemin fitnetid deccâl vecünüdih’’ buyurmuşlardır.

O şanlı Peygamberin duaları nur saçıyor, Cenab-ı Hak hayat veren nurun dersleriyle irşâd olup ölümsüz mutlu hayatı bulmayı, iki cihânda mutlu olmayı hepimize Allah nasîb eylesin. Bütün insanlığın kurtuluşuna geldi Kur’an-ı Kerim. Hidâyet sırlarının tamamı nur saçan nur deryâsı olan Kur’an-ı Kerim’dedir, İslamda’dır, Muhammed’in önderliğindedir. (Aleyhisselâtu Vesselâm) Biz de Yüce Allah’a kul olmak Muhammed’e ümmet olmak iyi bir Müslüman olmak için çırpınıp duracağız birbirimize nuru teblîğ edeceğiz o zaman birbirimizin hayrına çalışmış oluruz.

Dakika 39:45

 

(Visited 75 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}