Tefsir 356-01

356- Tefsir Ders 356 hayat veren nurun keşif notları

356- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 356

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Hud Sûresi 49’uncu Âyet-i Kerime’den, 68’inci Âyet-i Kerime’ler)

 

تِلْكَ مِنْ أَنبَاء الْغَيْبِ نُوحِيهَا إِلَيْكَ مَا كُنتَ تَعْلَمُهَا أَنتَ وَلاَ قَوْمُكَ مِن قَبْلِ هَذَا فَاصْبِرْ إِنَّ الْعَاقِبَةَ لِلْمُتَّقِينَ ﴿٤٩﴾

وَإِلَى عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ مُفْتَرُونَ ﴿٥٠﴾

يَا قَوْمِ لا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِنْ أَجْرِيَ إِلاَّ عَلَى الَّذِي فَطَرَنِي أَفَلاَ تَعْقِلُونَ ﴿٥١﴾

وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَاء عَلَيْكُم مِّدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً إِلَى قُوَّتِكُمْ وَلاَ تَتَوَلَّوْاْ مُجْرِمِينَ ﴿٥٢﴾

قَالُواْ يَا هُودُ مَا جِئْتَنَا بِبَيِّنَةٍ وَمَا نَحْنُ بِتَارِكِي آلِهَتِنَا عَن قَوْلِكَ وَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَ ﴿٥٣﴾

إِن نَّقُولُ إِلاَّ اعْتَرَاكَ بَعْضُ آلِهَتِنَا بِسُوَءٍ قَالَ إِنِّي أُشْهِدُ اللّهِ وَاشْهَدُواْ أَنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تُشْرِكُونَ ﴿٥٤﴾

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

 

Yokluğu ve hiç düşünülmeyen ölümsüz tek olan âlemlerin Yüce Rabbisinin yüce Kitâb’ı ki, insanlığı ölümsüzlüğe mutlu hayata hazırlayan Kur’an-ı Kerim’in Hud Sûresi’nin 50’nci âyet-i ile derslerimiz devam ediyor. Bu hayat veren nurun dersleri ki, bunun îmânın, İslam’ın şanlı Kuran’ın hayat veren dersleridir ki, nur kaynayan kaynak İslam’ın kendisidir. Seni dünyada tam bir cennet ortamına hazırlar. Bu Dârul İslam’dan seni alır Dârüsselâm’a Cennet-i Âlâ’ya Allah’ın cemâline hazırlar. Hayat bu hayattır temiz hayat budur hayat-ı tayyibe budur bunun dışındaki hayat İslâmî bir hayat tarzı değildir cennete götürmez cennete hazırlamaz. Çünkü bu İslâmî hayatı Allah kendisi ortaya koymuştur Yüce Allah’u Teâlâ’nın râzı olduğu istediği kuluna teklif ettiği en yüce hayat tarzı işte İslam’ın Kur’an-ı Kerim’in ortaya koyduğu hayat tarzıdır. Sakın başka bir yola sapmayın Allah’ı bırakmayın! Allah’ı bırakmak ne demek? İslam’ın ilk emri Allah’ın emridir hangi emrini bırakırsan orada Allah’u Teâlâ’ya sırt dönüyorsun. Nereye gideceksin nasıl kurtulacaksın? Allah’a rağmen hayat olur mu? Allah’a Kur’an’a İslam’a rağmen kurtuluş olur mu? Olmaz. Aklını başına al! Cenab-ı Hak bizim elimize bütün insanlığa bakın bir ibretli sahneyi daha koydu. Nuh Peygamberin kavmini dün akşamki dersimizde dinledik. Şimdi de Hud Aleyhisselâmın kavmi olan Âd Kavmi’nin durumunu bize Allah’u Teâlâ kendi anlatıyor. Beyân O’nun, kelâm O’nun, Kur’an O’nun kitâbı.

 

Dakika 5:15

 

Okuduğum âyet-i kerimelerde bak ne diyor; Âd kavmine de kardeşleri Hud’u gönderdik Hud peygamberi (Aleyhisselâm). Dedi ki Hud Aleyhisselâm: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Siz sadece iftira edip duruyorsunuz.” Allah’a iftira nedir? Şirk koşmak Allah’a en büyük iftiradır. Allah’tan başka ilâh yok başka bir ilâh edinmek Allah’a en büyük iftiradır kişi kendine zulmeden en büyük zâlimdir. Hud Kavminin bakın başına gelenler de işte bundan geldi. Diyor ki yine Hud Aleyhisselam; “Ey kavmim! Bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak beni yaratana aittir. Artık akıllanmayacak mısınız?” “Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin, sonra O’na tövbe edin ki, üzerinize gökten bol, bol bereket indirsin ve sizi kuvvetinize kuvvet katarak çoğaltsın. Gelin günahkâr olarak dönüp gitmeyin.” Dediler ki: “Ey Hud! Sen bize açık bir mûcize getirmedin. Bizde senin sözünle tanrılarınızı ilâhlarımızı terk etmeyiz yani putlarını bırakmak istemediler ve biz sana inanmayız” dediler. İşte Allah’u Teâlâ’ya O’nun kânûn ve kurallarına Yüce İslam’ın nurlu Kur’an’ın emir ve hükümlerine karşı çıkarak başkalarının emrinde yaşayan bütün milletler ile helâk oldular. Ama ferdî ama içtimâi helâk oldular gittiler. Îmânsız ölen herkes helâk olmuştur cehennemin bulmuştur. Bakın yine dediler ki: “Ancak şu kadarını diyebiliriz ki, “biz ilâhlarımızdan, tanrılarımızdan bazısı seni fena çarpmış” dediler. Hud peygambere yani bizim putlarımız seni çarpmış dediler Hud peygambere. Bugün de hakîkî Müslümana çağdışı diyen karanlık beyinlerle Hud Peygamber’in kavminin puta tapanların aynısıdır. Çünkü aydınlık, çağdaşlık, münevverlik, erdemlilik, yükseklik, ilericilik Allah’a kul olmaktadır, Kur’an-ı Kerim’i iyi keşfetmektedir, iyi bir Müslüman olmaktadır. Bütün peygamberler Müslümandır, aydındırlar, yüksek şahsiyetlidirler bütün peygamberler. Ve bütün cihânın rahmet Peygamberi Hz. Muhammed ise bütün peygamberlerin sultanıdır, imamıdır, önderidir, rehberidir. Çünkü onlar şehirlere, köylere, devletlere geldi. Hz. Muhammed evrensel olarak bütün milletlere, bütün çağlara geldi. Geçmişi Kur’an-ı Kerim insanlığın önüne sergiler ekrana getirir. Geleceğin tamamen belgelerini, delillerini ortaya koyar.

 

Dakika 10:00

 

Bakın bir peygambere bu putperest zihniyet ne dediler? Seni bizim tanrılarımız, putlarımız seni fena çarpmış dediler Hud peygambere. Hâlbuki kendileri tamamen çarpılmış ama Hud peygambere diyorlar seni çarpmış bizim putlarımız ilâhlarımız diyorlar. O da dedi ki; “Allah’ı şahit tutuyorum, sizde şahit olun ki, ben Allah’a koştuğunuz o şirklerden, ortaklardan ben uzağım” dedi. Zaten peygamberler putları kırmaya gelir insanları putperestlik den kurtarmaya gelir en aydın en münevver gerçek mutlu aydınlığın içine çekmeye Allah’a kulluğa geliyor davet ederek Hakk’a doğruya çağırırlar. (إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّهِ رَبِّي وَرَبِّكُم) Hud (AS.) dedi ki; Bak, “O’ndan başka her şeyden uzağım artık hepiniz toplanın bana istediğiniz tuzağı kurun sonra hiç de bekletmeyin.”

 

مِنْ دُونِه۪ فَك۪يدُون۪ي جَم۪يعاً ثُمَّ لَا تُنْظِرُونِ﴿٥٥﴾

 

إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّهِ رَبِّي وَرَبِّكُم مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلاَّ هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿٥٦﴾

 

 

Yine Hud Aleyhisselâm dedi ki: “Ben muhakkak ki, hem benim Rabbim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah’a tamamen sığındım tevekkül ettim O’na da yanmaktayım dedi. Ona güvenmekteyim dedi. Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, idâresi ve yönetimi O’nun elinde olmasın” dedi. Yani ne varsa bütün âlemler de onların tamamen idâresi, yönetimi Allah’ın kudret elindedir dedi. Benim Rabbim, hiç şüphe yok ki elbette ki doğru yolu ortaya koyan İslam’ı ortaya koyan benim Rabbimdir dedi. İşte en doğru yol Allah’ın kendi yoludur dedi. Başka yol yok ki başka yollar beşerî yollar putların yolları cehâletin yolları îmânsızın götürdüğü yolların hiçbiri yol değildir sapıklıktır, cehâlettir hepsi cehenneme götürür. İslam ise bilim adına, ilim irfân adına doğru ve gerçeğin tamamı İslam’ın kendi kapsamındadır. İslam Arap’ın, Acem’in, bir milletin dini değildir ezelî ebedî bütün değerlerin bizzat kendisidir. Onun için bütün milletleri kucaklayan din İslam dinidir. İslam bütün milletlerin dinidir inanır veya inanmaz onu kendi bilir. Ama nasıl ki güneş bütün âlemlere doğar, İslam güneşinde üzerine doğan bir güneştir.  Nasıl ki aylar, yıldızlar bütün göklerde dünyada herkesi ne yapar? Faydalandırır Allah’ın lütfuyla. Yağmurlar bütün âleme yağar okyanuslar, hava, rüzgâr, güneşli nasıl ki, bütün insanlık için yerde ve gökte ne varsa bu bütün insanlığın faydasına sunulmuştur. İslam, İslam dini de bütün milletlere rahmet olarak gelmiştir ve tamamen Allah’ın lütfudur Kur’an-ı Kerim tamamen Allah’ın rahmetidir İslam dini ve bütün milletlere gelmiştir.

 

Dakika 15:25

 

Dar kafaların ortaya koyduğu sistemler hiçbir zaman ilâhî değildir ilâhî olan yüce İslam’dır şanlı Kur’an’da Hz. Muhammed’e Allah’ın inzâl eylediği Yüce İslam’dır.

 

Bunun için kıymetli dostlarımız, Cenab-ı Hak Hud Aleyhisselâmın diliyle cihana hakîkati Allah kendi anlatıyor.

 

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقَدْ أَبْلَغْتُكُم مَّا أُرْسِلْتُ بِهِ إِلَيْكُمْ وَيَسْتَخْلِفُ رَبِّي قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلاَ تَضُرُّونَهُ شَيْئًا إِنَّ رَبِّي عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ ﴿٥٧﴾

وَلَمَّا جَاء أَمْرُنَا نَجَّيْنَا هُودًا وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَنَجَّيْنَاهُم مِّنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ ﴿٥٨﴾

 

“Eğer, yine de yüz çevirirseniz, ben size ne ile gönderilmişsem, işte onu teklifi ettim dedi Hud Aleyhisselâm. Ayrıca Rabbim, sizin yerinize başka bir kavmi getirir de siz O’na zerrece zarar veremezsiniz. Hiç şüphesiz O, her şey iyi koruyup gözetendir” dedi Hud Aleyhisselâm yine kendi kavmine.

 

وَلَمَّا جَاء أَمْرُنَا نَجَّيْنَا هُودًا وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَنَجَّيْنَاهُم مِّنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ ﴿٥٨﴾

 

Ne zamanki emrimiz geldi, bakın söz dinlemeyen kavimlerin durumu böyledir. Peygamber dinlemez, Allah’ın kitâbını dinlemez, Kur’an’ı dinlemez, ilmi irfâna bakmaz neyin bilim neyin bilim değil onu bilmez. İşte artık laf dinlemeyen Allah, Peygamber, kitap, îmân dinlemeyen ilim irfân hak hukûk tanımayan zihniyete Allah’ın emri gelir. Nedir o? Helâk olma yok etme emri. Ne zamanki emrimiz geldi diyor, Hud’u ve beraberinde ki îmân edenleri, tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık. Hep inananlar kurtulmuştur dâima. Dünya böyle bir mezar mahşer böyledir sırat mizan böyledir haşır-neşir böyledir ve neticede büyük mahkeme böyledir. Sonuç ne ile sonuçlanır? Cennet ve cehennem ile sonuçlanır. Ayrıca onları çok ağır bir azâbtan da kurtardık. Kimi kurtardı? İnananları. Hud Kavmi helâk oldu. Ne ile? Bir kum fırtınası Allah estirdi bunların tamamını evlerinin barklarını yok etti. Hud’u ve inananları da Allah kurtardı. Burada dünyada kurtuluş öbür âlemde kurtuluş, çünkü İslam kişiyi hem dünyada kurtarır hem mezarda hem mahşerde kurtarır. İslam tek kurtarıcıdır bunun kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir işte hayat veren nurun dersleri bu Kur’an’ın kendi yüce dersleridir bütün insanlığı kurtaracak Arş’ı Âlâ Üniversitesi’nin dersleri Kur’an’ın kendi dersleridir. Ağa, paşa dersleri değil bunlar Yüce Allah’ın bizzat kendi kelâmıdır ve kelâmının tedrisatıdır Allah’ın Kitâb’ını öncelikle bu okulu ekolü bitir bu okulda oku. Allah’ın Kitâb’ını oku öğren Allah’ın sana yaptığı teklifleri iyi anla Allah’ın istediği gibi kul ol. O zaman hem sen hem de insanlığın tümüne faydan dokunur. Ne bozarsın ne bozulursun ekosisteme bile zararın değil kârin olur. Bunun için Cenab-ı Hak insanlığa ilâhî dersleri öğütleri veriyor.

 

Bakın Cenab-ı Mevlâ buyuruyor;

 

Dakika 20:35

 

وَتِلْكَ عَادٌ جَحَدُواْ بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَعَصَوْاْ رُسُلَهُ وَاتَّبَعُواْ أَمْرَ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ ﴿٥٩﴾ 

 

İşte dünyada ki milletlerin başının belâsı burada ki tehlikeyi Cenab-ı Hak şöyle anlatıyor; İşte diyor Âd kavmi buydu diyor yani Hud peygamberi dinlemeyen Âd kavmi buydu. Rablerinin âyetlerini bile, bile inkâr ettiler. Bugün Kur’an-ı Kerim’i inkâr eden zihniyetin bir defa sonucu daha beter olacaktır.  Ve peygamberlerine isyân ettiler Hud peygamber onlar isyân ettiler. Peki, bugün Hazreti Muhammed’e isyân edenlerin hâlini düşünün. Ona dil uzatanların hâlini düşünün. İşte bu çağın Âd kavmi Muhammed dil uzatan zihniyettir helâk olmuştur olacaklardır. Çünkü Allah’ın adâleti tecellî etmiştir hep edecektir. Başa geçen her zorbanın emrine uyup arkasından gittiler işte insanları helâk eden sebep Allah’ın sözünü dinlemiyor zorbaların sözünü dinliyor. Ne diyor? (وَاتَّبَعُواْ أَمْرَ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ) diyor Cenab-ı Hak. Zorbaların o (جَبَّارٍ عَنِيدٍ) olan diyor zorbaların ki onların emirlerine tâbî oldular. O başa geçen her zorbanın emrine uyup arkasından gittiler. Helâk olmanın sebebi cehennemi doldurmanın sebebi şirke küfre düşmenin sebebi bu işte. Allah’ı dinlemiyor, âyetlerini dinlemiyor, peygamberi dinlemiyor zorbaları dinliyor birilerine kul oluyor o zorbalara kulluğu tercih ediyor Allah’a kulluk etmiyor. Ey aklım, izânım var diyen adam! Allah’a kulluk et Allah’a, iyi bir Müslüman ol. Bütün insanlar Allah’ın kullarıdır İslam tamamen insanların tamamına gelmiş bir dini İslam’dır hak dindir Hakk’ın dinidir. Bunun ilâhî anayasası Kur’an-ı Kerim’dir Kur’an’ı Kerim’in bütün âyetlerine sıkı sıkıya sarıl, duyduk duymadık deme! Kur’an-ı Kerim 14 asrı aştı kıyâmete kadar dünyaya ne yapıyor? Haykırıyor insanlığı kurtarmak için. Hazreti Muhammed’in önderliğinde rehberliğinde İslam’ın Kitâb’ı onun İslam’ın sünneti, icmâ, ümmeti, kıyas-ı fukahâsı aslî delillerle hareke et bu aslî delillere sıkı sarıl. Bunların tümünün kaynağı yine Kur’an-ı Kerim ve Hazreti Muhammed’dir. Duyduk duymadık demeyin! Bütün peygamberlerin arasında ayrım yapılamaz hepsi Müslümandır hepsinin kitâbı bugün bütün peygamberlerin gelsem dünyaya hepsinin kitâbı Kur’an-ı Kerim’dir hepsinin Peygamberi Hazreti Muhammed’dir. Çünkü Cenab-ı Hak Kitâb’ını, Rasûlünü gönderir şeriatını ortaya koyar. Nebîlerle de ne yapar? O düzeni destekler. Nebîler gelmiş şeriatı uygularlar Rasûller ise, geçmişi de yenilerler Allah’ın onlara yeni şeriat vermesiyle.

 

Dakika 25:23

 

Kur’an-ı Kerim’in İslam geçmişi tamamen yenilediği için bütün âlemlerin yepyeni eskimez bir şeriatı İslam dinidir, bütün milletlerin. Hepimiz Allah’ın kulları Âdem’in çocuklarıyız Muhammed’in ümmetiyiz inanan da inanmayan da. İnanmadığı sen zaman Allah’a kulluğun dışına çıkabiliyor musun? Ben Allah’ı dinlemiyorum dediğin zaman Allah’tan kurtulabilecek misin? Azrâil’den kurtulabilecek misin? Ben Muhammed’in ümmeti değilim dediğin zaman kurtulabilecek misin? Azrâil’in orduları Aleyhisselâm kuşatmış Allah’ın kudreti âlemleri kuşatmış, tamamen Allah’u Teâlâ’nın hükümranlığı altında bütün âlemler. Kurtuluş var mı? Yani ben inanmıyorum demekle işin içinden çıkacak mısın? İmkân ve ihtimâl yoktur ne zâlim kurtulabilir ne âlim ancak îmân ve Amel-i Sâlih sahipleri onların güzelim îmân ve Amel-i Sâlihleriyle Allah onları vesile ederek onlara lütuf edecek cennetini. Öbürlerinden küfründen, şirkinden, zulmünden dolayı da adâletini uygulayıp atacak cehenneme. Allah’a karşı konulmaz, Kur’an-ı Kerim’in âyetleri inkâr edilmez çünkü bunlar beşeri değil. Kur’an-ı Kerim ilâhî ve eşsiz bir mûcize muhkem bir kitap eşi bulunmayan bir nizâmın kaynağı bu ilâhî. Bunun için Cenab-ı Hak, bütün başa geçen her zorbanın emrine uyup arkasından gittiler Allah’a itaat etmediler, zorbalara itaat ettiler. Helâk olmanın sebebi bu, o günde buydu, bugün de bu, yarında budur. Allah’a itaat et, Peygamberleri Allah gönderir onlar görevlidir Allah’ın eşi benzeri de yoktur Allah birdir.

 

وَأُتْبِعُواْ فِي هَذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلا إِنَّ عَادًا كَفَرُواْ رَبَّهُمْ أَلاَ بُعْدًا لِّعَادٍ قَوْمِ هُودٍ ﴿٦٠﴾

 

Cenab-ı Hak; Hem bu dünyada, hem de kıyâmet gününde lânetle izlendiler. Yani dünyadan bu kavimler helâk olunca yakaları bırakılmıyor işleri bitmiyor ki. Ne dünyada bunların yakasını bırakıyor Allah’ın orduları ne mezarda bırakıyor ne mahşerde tâ cehenneme kadar yakası bırakılmıyor. Öldüm bitti değil burada ölünce bitmiyor bu iş, bu işin bitmesi Allah’a îmân bir itaattedir işte ebedî mutlu hayat budur. Niye birbirimize kavuk sallayalım doğruyu söylemeyelim? Gerçek bu hakîkat bu, Allah’ın mülkünde olup da Allah inkâr edilir mi? Allah’ım mülkündesin Allah’ın verdiği gözle bakıyorsun, O’nun verdiği kulakla duyuyorsun ve onunla konuşuyorsun O’nun verdikleriyle, tutup Allah’ı inkâr ediyorsun. Ve O’nun gönderdiği Kitâb’ı O’nun Peygamberini inkâr ediyorsun öyle mi? Hadi bakalım öyleyse Azrâil’e can verme, hadi ölme, yiğit isen dirilme, yiğit isen mezardan kalkma, yiğit isen mahşere gelme, yiğit isen sen sırat köprüsünün başına gelme yiğit isen eğer. Ağalık, paşalık, mareşallik para etmez Allah’a îmân ve Amel-i Sâlih para eder.

 

Dakika 30:10

 

Ben birinin adına konuşmuyorum işte Kur’an-ı Kerim Yüce Allah’ın Kitâb’ı bütün insanlık benden bende insanlıktan bir parçayım. Onun için birbirimize doğruyu konuşalım bütün konuştuklarımı kendime konuşuyorum ve kendime konuşurken de seni kendimden sayıyorum çünkü Allah’ın kullarıyız onun için. Bir de Allah emir vermiş Kitâb’ımı tebliğ edin bu dünyaya diye. Bunu açıklamayanlara Allah lânet ediyor bu Kur’an’ı açıklamayanlara, doğru açıklamayanlara. Ağızlarına ateşten gem vurulacak bunların doğruyu söylemeyenlerin Kur’an-ı Kerim’i dünyaya doğru anlatmayanların, İslam’ı tebliğ etmeyenlerin vay geldi hâllerine! Para pul hatırına, mevki makam hatırına, rant (getirim) sağlamak hatırına ve birilerinin mizâcına kavuk sallamak için Kur’an’ı anlatmayanlar doğrusunu söylemeyenler insanlığa iyilik mi ediyorlar? Kendilerine iyilik mi ediyorlar? Ateş yiyorlar ateş, ateş üstünde oturuyorlar. Doğruyu söylemeyen helâl kazanmayan ateş üstünde oturur ve ateş yer. Doğru kazan doğru ye Allah’ın verdiği ömrü kimse azaltmaz. Azaltamaz, çoğaltamaz Allah’ın verdiği rızka da kimse engel olamaz, verdiğine engel olamaz vermediğini veremez. Allah’ı iyi tanı (C.C) ama O’nun yolunda çalış en çalışkan sen ol, en bilgili bilimsel hareket eden sen ol. Tembel, tembel miskin, miskin dolaşma İslam cehâleti yok etmeye geldi. Cehâlet yok edilince nedir? İlim, irfân egemen olur kalplere ruhlara işte o zaman bak dünyanın tadına. İslam bir ilmin, irfânın tabiatüstü en yücesidir çünkü ilâhî’dir. Önce İslâmî ilimlere bir bak şöyle Kur’an-ı Kerim’i keşfet. Bak o zaman insanlığın bütün hayrı merhamet orda, adâlet orda, hukûkun üstünlüğünü orada gör saygıyı, sevgiyi orda gör. Çünkü ebedî uçsuz bucaksız sevgiyle İslam mahlûkatı kucaklar kuşatır ve ilâhî hukûkun üstünlüğünü egemen kılar kimsenin hakkını kimseye yedirmez. Onun için bak ne diyor Cenab-ı Hak; Hem bu dünyada hem kıyâmet gününde lânetle izlendiler. Kim bunlar? Allah, Peygamber, kitap dinlemeyenler zorbalara uşaklık edenler. Bilin ki, Âd kavmi yani Hud peygamberin kavmi gerçekten Rablerini inkâr ettiler. Yine bilin ki, Hud’un kavmi olan Âd defolup gittiler.  (أَلاَ بُعْدًا لِّعَادٍ قَوْمِ هُودٍ) Cenab-ı Hak öyle diyor. Rablerini inkâr ettiler neticede defolup gittiler helâk oldular. Helâk edildiler küfürleri sebebiyle, isyânları sebebiyle. Demek ki sen Allah’ın, mülkünde Allah’ı inkâr edeceksin öyle mi? Allah’ın mülkünde Allah’ın Kitâbı’nın âyetlerinin hükümlerini kabul etmeyeceksin öyle mi? Hadi o zaman kurtul paçanı kurtar. Ne dünyada, ne mezarda, ne mahşerde kurtulma şansın yok. Allah’ın adâleti ensende perçemin Allah’ın kudret elinde hak ettiğin yere gönderecektir.

 

Dakika 35:15

 

Cenab-ı Hak burada Nuh’un oğlu şimdi Hud peygamberin soyu şöyle bir şey yapalım. Birinci keşifte şöyle deniyor; Nuh’un oğlu Sam, Sam’ın oğlu İrem, İrem’in oğlu Avs, Avs’ın oğlu Hulüt, Hulüt’ün oğlu Rebah, Rebabah’ın oğlu Abdullah Abdullah’ın oğlu Hud’dur. Hud Peygamberin soyu Nuh peygambere böyle dayanmaktadır. İkinci bir keşifte şöyledir; Nuh’un oğlu Sam, Sam’ın oğlu Erfahşat, Erfahşadın oğlu Sâlih, Sâlih’in oğlu Hud’dur. Âd bu kavimin adı ki, Âd kavmi ise Nuh’un amcası oğlunun oğlu imiş. Kıymetli dostlarınız, bu bir peygamberin tabii ki kök hepimizin kökü insan olarak Âdem ve Havvâ’ya da yanıyor ama birinci Âdem her ne kadar Âdem ve Havvâ ile kinci Âdem Nuh peygamber ikinci Âdem sayılıyor. İbrâhim Aleyhisselâm yine onlardan 3üçüncü Âdem sayılıyor. Dolayısıyla hepimiz Allah’ın kullarıyız ve insanoğlu olarak hepimiz insanız hepimiz birbirimizdeniz yani insanız babanız neticede bir, anamız neticede Havvâ. Ondan beride Nuh peygamber var ondan beri İbrâhim var ve ondan sonra da diğer peygamberler var ve cihân Peygamberi Hazreti Muhammed’e ümmet olmuşuz onun çağında dünyaya gelmişiz. Muhammed çağındayız bütün çağlar kıyâmete kadar Muhammed’in çağlarıdır Aleyhisselâtu Vesselâm. Onun için Hazreti Hud’un tebligatı ve ortaya koyduğu ilkeler bütün peygamberlere îmânda değişmeyen hak ve gerçek ilkelerdir bütün peygamberlerin Akaitte ki ortaya koydukları ilkeler aynıdır hiç değişmez. Bunlar bütün peygamberlerin îmânı tevhîd hanîf îmânıdır, İslam îmânıdır tek kelimeyle bütün peygamberler de Müslümandır. Cenab-ı Hak burada; (مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلاَّ هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا) hiçbir kımıldayan canlı yoktur ki, Rabbim onun alnını tutmuş olmasın. Yani her şeyi Allah’u Teâlâ ne yapmış? Hepsini idâresi altına hâkimiyeti altına almış. Allah’ın kudret elinden kaçıp kurtulacak tek bir fert yoktur âlemlerin hiç birinde. Alnından tut-tutmak perçeminden yakalamak “Zapt-u Rabt” altına almak anlamında bir deyimdir. Onun içinde bunlara dikkat ettiğiniz zaman Allah’u Teâlâ bütün âlemlere tam hâkimdir. Bütün âlemler bütün mahlûkat Allah’u Teâlâ’nın kuşatması hâkimiyeti altındadır kimsenin kaçıp kurtulma şansı yoktur. Bütün ordular senin olsun, bütün atomlar senin olsun Allah’u Teâlâ’nın orduları karşısında para etmez hiçbiri. O’nun bir tek askerine bütün Firavunların orduları bir şey yapamaz hepsi helâk olur.

 

Dakika 40:08

 

Allah’ın bir tek sineği, bir tek sineği görevlendirse dünyadaki bütün ordulara karşı eğer onu Allah görevlendirdiyse o sineğine bile gücü yetmez kimsenin. Çünkü Allah’u Teâlâ kime zafer verirse Muzaffer odur kime yardım ederse elbette ki, zaferi kazanacak sadece odur. Allah’a rağmen kimse ben şunu yaparım deme şansına sahip değil. Çünkü kimde ne varsa Allah’a aittir. Burada Cenab-ı Hak rahmeti önde giden bir yüce varlıktır Yüce Allah. İnsanlar iyice azıtmadan, sapıtmadan, şımarmadan, haddi aşmadan helâk etmek istemez. Ama artık haddi, aşıp da şımarıp da hakkı hakîkati, Allah, peygamber, kitap dinlemeyip zulüm başladığı zaman Allah o milletlerin helâk etmiştir aslında rahmeti öndedir. Burada Cenab-ı Hak ne diyor; “İnananları kurtardım” diyor. “Biz inananları kurtardık” diyor. (وَلَمَّا جَاء أَمْرُنَا نَجَّيْنَا هُودًا وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا) bak burada, ne zamanki emrimiz geldi Hud’u ve beraberinde îmân edenleri tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık diyor. Bütün inananlar her zaman kurtulmuşlardır her zaman kurtulacaklardır bunda şek ve şüphe yoktur. Şimdi büyük bir rahmet sebebiyle Cenab-ı Hak kurtardı. Burada îmân nimetine hidâyet etmek muvaffak kılmak birinci kurtuluş mü’min îmânlı Müslüman olmak kurtuluş burada başlıyor. Îmân olmadan, iyi bir Müslüman olmadan hiç kimseye kurtulma şansı yoktur. Birinci büyük rahmetin tecellîsi bir kişinin Müslüman mü’min olmasıdır hem de gerçek anlamda. Cenab-ı Hak îmân nimetine hidâyet etmiş muvaffak kılmış mü’minleri. İşte Cenab-ı Hak, (مِّنَّا وَنَجَّيْنَاهُم مِّنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ) ikinci kurtuluş nedir? Ve biz bunları koyunu katı bir azâbtan kurtardık diyor îmân, İslam nasîb oluyor azâbtan kurtuluyor. Bakın, birincisi îmânın İslam’ın kişiye nasîb olması ikincide bütün tehlikelerden kurtulmasıdır. İşte onun için İslam dini hayat kurtarır ölümsüz hayata seni hazırlar en mutlu hayata. Bunun içinde Semûm bir azâptır bu bir “Rîhı Sarsar” idi. Yani Hud peygamberin Aleyhisselâm kavminin başına gelen tufan bir “Rîhı Sarsar’dır.” Bu “Rîhı Sarsar” kum fırtınası öyle bir fırtına ki, kâfirlerin burnundan giriyor kıçlarından çıkıyordu. Evlerini, mallarını yıkıp sürükleyip götürüyordu. Bir şey bırakmadı sildi süpürdü yok etti her şeyi silip süpürüyordu. Ve cehennem azabından Cenab-ı Hak bunları da kurtarmak istedi, rahmetine bunları da mazhâr etmek istedi. Ama bunlar cehennemi istediler kum fırtınasını istediler dünyada amellerinin karşılığı iktizâsı buydu nitekim hem dünyada helâk oldular hem de cehennemi boyadılar gittiler.

 

Kıymetli ve muhterem dostlarınız,

 

Bu ikinci sahneden sonra bakın üçüncü sahne açılıyor. Üçüncü sahnede “Semud Kavmi ’dir.”

Nuh’un kavmi bakın Hud kavmi bunun Hud kavminin diğer adı Âd kavmidir. Bak, üçüncü de Semud kavmidir, Semud kavmi de Sâlih peygamberin kavminin adıdır bu kavim de helâk oldu. Şimdi isterseniz bu kavminde sahnesini ekranda Kur’an-ı Kerim’in ekranında bir bakalım. Ezelî okuyan kitap, ebediyyâtın haberlerini veren kitap, Allah’u Teâlâ’dan gelen kitap, muhkem bir kitap, hâkim ve hikmet dolu bir kitap. Kur’an-ı Kerim’in sahnesine bak işte bütün ezelî ebedî okumanın yolu buradan geçer. Kur’an nuru kalpte kafada hâsıl olunca artık o firâset nurlarıyla gerçekleri görürsün gerçek kâşif olursun. Kur’an-ı Kerim’in keşfetmeyi onun şırıl, şırıl nurdur çeşmesinden içmelidir. Başkalarının kadehinden içme Kur’an’ın bizzat kendi kadehinden iç. Kur’an-ı Kerim’in bizzat kadehi nedir? Âyetleri okumak, mânâsını anlamak, âyeti âyetle açıklamak, âyeti Muhammed ve Mustafa’yla Aleyhisselâtu Vesselâm yani hadis-i şeriflerle açıklamak müçtehit ve müfessirlerimizle beraber olmak o sofrada bu nimetten yeteri kadar faydalanmaktır. İşte Kur’an kadehinden içmeli başka mikroplu tozlu kadehlerden içmeyin. Ağam şöyle dedi, paşam böyle dedi, üstadım şöyle dedi, şeyhim ise mürşidim böyle dedi. Peki, Allah ne dedi? Peygamber ne dedi? Müçtehitler,  âlimler ne dedi? Onlar yok ortada, ya kim var? Ağası var,  paşası var, üstadı var. Ama ne Allah var, ne peygamberler var, ne müçtehit var, ne âlim var. Böyle Kur’an kadehinden içilmez, İslam kadehi nurun kendi kaynağıdır birilerinin nur dediği nur değil nardır nur bizzat Kuran-ı Kerimin kendi kadehinden içmektir ve o sahneye bakmak hakîkati görmektir. Aldanmayım! Ben Kur’an-ı Kerim’i anlatmazsan beni de dinlemeyin Kur‘an’ı Kerim’i doğru anlattığım müddetçe dinleyin doğru anlatmadığın müddetçe sakın ola ki beni de dinlemeyin. Kur’an’ı doğru anlayın doğru anlatanı dinleyin kim olursa olsun. Dünyanın şarkında kalbinde işte size en dostane durumu açıklıyorum söylüyorum. Kur’an-ı Kerim’i Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yolunda doğru anlatanları dinleyin ve Kur’an’ı doğru anlayıp doğru dinleyin iyi Müslüman olun ebedî pişman olmazsınız. Sonra şunu da söyleyeyim, bizim müçtehit ekollerimiz vardır müçtehit okullarında yetişmiş geçmişimiz çok zengin bu günümüzde zengin İnşâ’Allah geleceğimiz de zengin olacaktır. Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yolundan gelen müçtehit ekollerini iyi anlayın, iyi dinleyin, ehli bid’at ve delâlete sapmayın, aldanmayın! Birinin ağzıyla konuşanlara da dikkat edin, başkası düşünüyor onun borusu ötüyor bunlara da dikkat edin!

 

Dakika 50:00

 

Sırf Allah’ın tarafında Kur’an-ı Kerim’in Muhammed’in izinde olun. Kur’an-ı Kerim’i bağrına bas Muhammed’in yoluna onun izine sıkı sıkıya onun izini takip et. Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat âlimleriyle yolcu ol bu yolda pişman olmazsın. Körlerle, sağırlarla tabii bu kalp körlüklerinden bahsediyoruz îmânsızlıktan bahsediyoruz körlük ordadır yoksa özürlülere demiyoruz. Körlerle sağırlarla ve Allah’ın yolunu bilmeyenlerle yola çıkmayın sizi ateş kuyularına ve canavarlara parçalatırlar kendileri de parçalanır. O yolu bilmeyenlerle yola çıkmayın. O yolu bilen giden yedi kat gökleri Arş’ı Âlâ’da ayak izleri olan Muhammed’in yolunda Ehl-i Sünnet yolundakilerle hareket edin. Allah bütün âlimlerimize rahmet eylesin. Bütün inananları Cenab-ı Hak mağfiret eylesin hepsine birlik beraberlik nasîb-i müyesser eylesin. Bütün insanlığın tamamına Cenab-ı Hak bu rahmeti İslam rahmetiyle tecellî eylemiş Allah onun hidâyetini nasîb eylesin. Amacımız bütün insanlığın tepesine barışın, kardeşliği, huzurun egemen olmasıdır. İslam barış ve huzurdur ölümsüz hayata hazırlar.

Şimdi gelelim Semud kavminin başına gelenler Sâlih peygamberi dinlemeyen bu kavim. Bak Hud peygamberi dinlemediler ne oldu? Cehenneme gittiler. Nuh peygamberi dinlemediler ne oldu? Gark doldular Nuh Tufanında. İnananlar kurtuldu. Şimdi de bakın, Nuh peygamberin gemisinden inanıp da dışarı çıkanlar işte Hud peygamberin kavmi onlardı Sâlih peygamberin kavmi de Semud da onlardan kalmaydı. Bakın, insanlar çabuk sapıtıyor. O inananların bakın gemide inananlar vardı Nuh’un gemisinde o inananların soyundan bakın yine îmânsız kavimler meydana çıktı. Hud kavmi ile Semud kavmi bunlardan bir tanesi. Sadece bunlar mı? İbrâhim Aleyhisselâmın kavmi o da onlardan. Nemrut ne oldu? Helâk oldu. Firavun ne oldu? Helâk oldu, Firavunda bir hükümdardı devleti milleti vardı helâk oldu. Nemrut, güçlü bir devleti vardır İbrâhim Aleyhisselâm ateşe atan alçağın tâğutun birisiydi helâk oldu devletiyle milletiyle hem de Allah onlara ordu göndermedi sivrisinekleri gönderdi. Ey çağın Firavunları! Allah’ın en zayıf mahlûkatından biri sivrisinektir. Sivrisineklerle onları helâk etti. Sivrisineğine dahi gücü yetmeyen tâğût orduları, Allah’a kimin gücü yeter? Allah’ın bir askerine kimin gücü yeter? Hiç kimsenin. Onun için Allah’a kul ol ebedî mutlu ol işte gerçek bu. Bunun için de Kur’an-ı Kerim’in bütün âyetlerine sıkı sarıl.

 

Cenab-ı Hak ne diyor;

 

وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ هُوَ أَنشَأَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ فِيهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي قَرِيبٌ مُّجِيبٌ ﴿٦١﴾

 

Semud kavmine de diyor onların kardeşi Sâlih’i peygamber olarak gönderdiğini söylüyor Cenab-ı Hak. Semud kavmine hem de onların kardeşi diyor bakın o kavimden olduğu için.

 

Dakika 55:03

 

 

(قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ) ne dedi Sâlih (AS.): “Ey kavmin! Dedi; Gelin Allah’a kulluk edin başkalarına kulluğu uşaklığı bırakın. Şirki, putları bırakın şu zâlim zorbalara itaat etmeyi bırakın Allah’a ibadet edin kulluk edin dedi. (مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ) sizin için Allah’tan başka ilâh yoktur dedi.

 

(هُوَ أَنشَأَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ فِيهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي قَرِيبٌ مُّجِيبٌ )

قَالُواْ يَا صَالِحُ قَدْ كُنتَ فِينَا مَرْجُوًّا قَبْلَ هَذَا أَتَنْهَانَا أَن نَّعْبُدَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا وَإِنَّنَا لَفِي شَكٍّ مِّمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ مُرِيبٍ ﴿٦٢﴾

 

Cenab-ı Hak buradaki durumu da şöyle açıklıyor; Semud kavmine de kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Dedi ki; Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka bir ilâhınız daha yok sadece Allah’tan başka ilâh olmaz tek Allah var dedi. Sizi topraktan meydana getirdi, yarattı sizi orada ömür sürmeye O memur etti dünyada yaşamanız için size ömürler verdi bu sebepten onun mağfiretin isteyin. Allah’tan af isteyin mağfiret isteyin ve O’na tövbe edin gerçek îmâna gelin ve bütün kötülükleri terk edin Müslüman olun dedi Sâlih Aleyhisselâm da. Şüphesiz Rabbim yakındır dualarınızı kabul eder dedi Sâlih Aleyhisselâm. Allah bize bizden yakın Kudret’inin hâkim olmadığı kuşatmadığı kimse yok ki. Ezelî kuşattığı gibi ebedî kuşatmış, arşı kuşattığı gibi zerreyi kuşatmış, zerreleri atomları kuşattığı gibi bütün âlemleri kuşatmış. O’nun kuşatmadığı kimse olmaz ki, kalbimize bizden daha yakın. Çünkü O yarattı O yaşatıyor. Dediler; “Ey Sâlih! Bakın, kavmi ne diyor; Bundan önce sen bizim içimizde ümit beslenir bir zât idin.” Görüyor musunuz peygamberlik gelince durum değişiyor ehli küfür küfründen bir türlü vazgeçmek istemiyor. “Şimdi bizim babalarınızın taptıklarına takmaktan mı engelliyorsun?” Dediler. Aklın varsa baba, ata dini diye din olmaz. Ya? Allah’ın dinidir din.  Birilerin uydurduğu yaptığı putlar mahlûkata tapılarak din olmaz. Din Hakk’ın dinidir o da sadece İslam’dır. Bütün peygamberlerin görevlendirildiği din sadece İslam’dır. Mûsâ da Müslümandır, Îsâ da Müslümandır Muhammed nasıl Müslümansa İbrâhim’ler Nuh’lar, Hud’lar ve bütün peygamberler Aleyhimüsselâm hepsi Müslümandır. “Biz, doğrusunu istersen bizi davet ettiğin şeyden kuşkulandıran bir şüphe içindeyiz” dediler. Şüphenin olduğu yerde îmân olmaz işte Sâlih peygamberin getirdiği hak dini İslam’dan şüphe ettiler inanmadılar atalarının putlarından şüphe etmediler. Hak din olan Sâlih’in ortaya koyduğu Allah’ın ona görev vermesiyle inzâl eylemesiyle o hak dine karşı şüpheyle baktılar Hakk’ı kabul etmediler putları kabul ettiler. İşte duruma bakın.

 

Dakika 1:00:20

 

قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِن كُنتُ عَلَى بَيِّنَةً مِّن رَّبِّي وَآتَانِي مِنْهُ رَحْمَةً فَمَن يَنصُرُنِي مِنَ اللّهِ إِنْ عَصَيْتُهُ فَمَا تَزِيدُونَنِي غَيْرَ تَخْسِيرٍ ﴿٦٣﴾

 

 

Sâlih (AS.) dedi ki; “Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden açık bir mûcize üzerinde gitsem ve bana tarafından bir zahmet bahsetmiş ise, ben Allah’a isyân ettiğim takdirde beni O’ndan kim kurtarabilir? Dedi. Kimse kurtaramaz. Demek ki, siz bana zarar vermekte bir şey yapmıyorsunuz.” Dedi.  (فَمَا تَزِيدُونَنِي غَيْرَ تَخْسِيرٍ ) dedi.

 

Kıymetli dostlar,

 

وَيَا قَوْمِ هَذِهِ نَاقَةُ اللّهِ لَكُمْ آيَةً فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللّهِ وَلاَ تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ قَرِيبٌ ﴿٦٤﴾

 

Yine Sâlih (AS.) dedi ki; “Ey kavmim! İşte şu, Allah’ın dişi devesi, size bir mûcizedir dedi. Sâlih peygamberin mûcizesi bir dişi deve idi. Bırakın onu Allah’ın otlaklarında otlasın deveye dokunmayın ve ona kötü bir maksatlı el sürmeyin, sonra sizi yakın bir azâb yakalar” dedi. Onlar istemişti bu devenin mûcize olmasını dediler Sâlih peygamber (AS.) şu kayadan deve çıksın yanında yavrusu olsun sütü bulunsun diye Sâlih’ten böyle bir mûcize istediler. Cenab-ı Hak neye kâdir değil? Mûcizeleri peygamberler yaratmaz Allah yaratır peygamberin şansından peygamberin peygamber olduğunun delili olarak mûcize zuhur eder peygamberlerden. Kim yapar mûcizeyi? Allah yaratır, kul yaratmaz. Peygamber yaratıcı değil peygamber, Allah’ın emrini tebliğ eden zât-ı muhteremlerdir. Şimdi bunlar bakalım ne yaptılar deveye bir bakalım şöyle;

 

فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُواْ فِي دَارِكُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ ذَلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ ﴿٦٥﴾

 

Derken, o deveyi kestiler. İçlerinde terörist başı vardı Kudâr isminde Sâlif Bin Kudâr. Bu terörist başıydı derken bunlar deveyi kestiler. Bak ne diyor Sâlih peygamber; Derken o deveyi kestiler. Bunun üzerine Sâlih dedi ki Aleyhisselâm; “Yurdunuzda üç gün daha yaşayın” bakın üç gün üç. Kur’an mûcizesine karşı koyacaksın kurtulacaksın öyle mi? Sâlih’in devesine karşı koyanlar üç gün sonra helâk oldular. Bak ne diyor Cenab-ı Hak, Salih’in diliyle; Dedi ki; “Üç gün daha yaşayın işte bu yalan çıkmayacak olan kesin bir vaattir” dedi. Peşinden bakın;

 

فَلَمَّا جَاء أَمْرُنَا نَجَّيْنَا صَالِحًا وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَمِنْ خِزْيِ يَوْمِئِذٍ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ ﴿٦٦﴾

 

Ne zamanki azâb emrimiz geldi dedi Cenab-ı Hak azâbını gönderdi belayı gönderdi tepelerine. Sâlih’i ve beraberindeki îmân edenleri, tarafımızdan bir zahmet sayesinde kurtardık diyor Cenab-ı Hak. Bakın, Sâlih de inanan mü’minler de kurtuldular öbürleri helâk oldular. Üstelik o günün perişanlığından Sâlih’i de inananları da kurtardık diyor Cenab-ı Hak. Hiç şüphesiz Rabbin güçlüdür azizdir, mutlak üstünlük ezelî ebedî hep O’ndadır.

 

Dakika 1:05:48

 

İşte  (إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ ) buyurdu Cenab-ı Hak. Kudret kuvvet O’nda, izzet O’nda…

 

وَأَخَذَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ الصَّيْحَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دِيَارِهِمْ جَاثِمِينَ ﴿٦٧﴾

 

O zâlimleri, korkunç bir gürültü yakalayıverdi ve oldukları yerde çöküp kaldılar. Bir gürültü ile helâk oldular yıldırımlar yağıyordu artık battılar yok oldular.

 

كَأَن لَّمْ يَغْنَوْاْ فِيهَا أَلاَ إِنَّ ثَمُودَ كَفرُواْ رَبَّهُمْ أَلاَ بُعْدًا لِّثَمُودَ ﴿٦٨﴾

 

Sanki orada güzel, güzel yaşayıp durmamışlardı, sanki bu dünyaya hiç gelmemişlerdi gelmemiş gibi helâk oldular. Bak işte Semud, gerçekten de Rablerine inkâr da bulunmuşlardı bak işte nasıl yok olup gittiler. Çünkü onlar inkârcıydılar peygamberi ona gelen şeriatı ve Allah’ı Allah’ın emirlerini tanımadılar ve yok olup bunlar da cehenneme gittiler.

 

Kıymetli dostlarımız,

 

Semud Sam’ın oğlu, İrem’in oğlu, Âmirin oğlu Semud ’dur. Diğer bir kavle göre de, Azsu anlamına gelen semedden alınmış bir kelimedir. Sâlih Aleyhisselâmın nesebi ise Semud ’un oğlu, Cader’in oğlu, Ubeyd’in oğlu, Mâşih’in oğlu, Esef’in oğlu, Ubeyd’in oğlu Sâlih olarak geçmektedir. Kendisi Semud kavminin ileri gelenlerinden imiş. İşte (هَذِهِ نَاقَةٌ لَّهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ) İşte size bu Allah’ın dişi devesi bir mûcizedir diyor. Şuarâ Sûresi 155, 159’uncû âyetleri de bu durumdan bahsederler.

 

Şimdi size ibretli bir sahne daha gelmektedir o da Lut kavminin akıbetidir bu kavimde helâk oldu. Şuâyb’ın kavmi de helâk oldu Aleyhimüsselâmların. Şimdi bu sahneyi de bir sonraki dersimizde İnşâ’Allah sizlere şanlı Kur’an’ın ortaya koyduğu sahneyi size Kur’an ekranında göstermeye çalışacağız. Cenab-ı Hak ibret alan dersini alan ve Allah’ın rızâsına mazhâr olan vuslata eren ebedî mutlu olan ve ölümsüz hayatı tükenmez nimetleri eksilmez göz aydınlığına nâil olan kullarından olmayı cümlemize nasîb eylesin. Hidâyet O’ndan tevfik O’ndan kulluk bizden.

 

Dakika 1:09:47

 

 

 

 

 

(Visited 84 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}