Tefsir 372-01

372- Tefsir Ders 372 hayat veren nurun keşif notları

372- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 372

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Ra’d Sûresi 19’uncu Âyet-i Kerime’den 29’uncu Âyet-i Kerime’ler)

 

أَفَمَن يَعْلَمُ أَنَّمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ أَعْمَى إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ ﴿١٩﴾

الَّذِينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّهِ وَلاَ يِنقُضُونَ الْمِيثَاقَ ﴿٢٠﴾

وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَا أَمَرَ اللّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُوءَ الحِسَابِ ﴿٢١﴾

وَالَّذِينَ صَبَرُواْ ابْتِغَاء وَجْهِ رَبِّهِمْ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَأَنفَقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً وَيَدْرَؤُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ أُوْلَئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِ ﴿٢٢﴾

صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

 

Her şeyin doğrusunu söyleyen hak Mâbud olan Allah’u Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin yüce Kitâbı’nın yüce âyetlerini sizlere hayat veren nurun dersleriyle keşif notlarıyla dersimiz devam etmektedir. Tebliğ etmek bütün insanlığa insanlığı ebedî kurtarıp mutlu edecek bu yüce âyetleri insanlığa takdim etmek elbette birbirimize olan en kutsî bir görevdir ki bu görevi bize Yüce Allah yüklemiştir. Hepimiz birbirimize faydalı olmak için çalışacağız. İnsanlığın efendisi birbirine faydalı olanlardır.

 

Yüce rabbimiz bu yüce âyetlerinde bak ne diyor; Şimdi Rabbinden sana indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen bir kimse, kör olan bir kimse gibi olur mu? Fakat bunu ancak üstün akıllı ve temiz vicdanlı kimseler idrak ederler diyor. Onlar ki, Allah’ın ahdini yerine getirirler ve antlaşmayı bozmazlar. Ve onlar ki, Allah’ın riâyet edilmesini emrettiği şeye riâyet ederler ve Rablerine saygı gösterirler bir hesabın kötülüğünden korkarlar. Rablerinin rızâsını kazanmak arzusuyla sabrederler ve namazlarını dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda harcarlar ve çirkinlikleri güzelliklerle yok ederler. İşte bunlar, bu hayatın akıbeti kendilerinin olacak olanlardır. Ey kıymetli muhterem dinleyenler, kıymetli izleyenler! Yüce Allah’ın her sözüne her kelimesine kalbini ver iyi dinle iyi anla gereğini yap. Bu âyeti kerimelerin Ebû Cehil hakkında, Hazreti Ömer hakkında, Hazreti Hamza hakkında rivâyet inzâl edildiği rivâyetleri vardır ama tabii hükümler umûmidir. Hazreti Hamza görüyorsunuz Seyyid-i Şühedâ oldu onun göğsünde îmân, İslam, Kur’an parladı hak yolda seve, seve canını verdi cennete uçarak gitti bütün şehitlerin efendisi oldu.

 

Dakika 5:25

 

Hz. Hamza şehitlerin de efendisidir. Ebû Cehil ise bütün gücünü kuvvetini küfre kullandı, şirke kullandı Allah’ın gazâbına çarpıldı ve defoldu cehennemi boyladı. Hz. Ömer de o şirkin içinden nasıl kurtuldu? Hz. Ömer İslam öncesi bir Ömer birde İslam sonrası bir Ömer düşün şöyle. İslam insanları nasıl değiştiriyor canavarları bedevîleri en medeni hâle getiriyor, zır câhilleri en âlim durumuna getiriyor, merhametsizleri en merhametli hâle getiriyor, zâlimleri en âdil bir duruma getiriyor. İslam öncesi bir Ömer, putperest câhiliye devrinde bir Ömer, astığı astık kestiği kestik bir Ömer. Kendi kız çocuğunu bile diri diri çöllerde gömen ve çocuk yapma babam dediği hâlde yüzünde ki tozları temizlediği hâlde bu Ömer İslam öncesi Ömer  o çocuğu diri diri kumlara gömen dünyada bir vahşi bir zihniyet vardı. İslam sonrası Müslüman olan bir Ömer’e bakıyorsunuz, bugün dünyada adâletiyle bütün dünya kıyâmete kadar örnek alacak bir şahsiyet hâline geldi. Bir yetim ağlarsa gider onun burnunu siler ağlayarak burnunu silen Ömer onun saçlarını okşayan Ömer, yeryüzünde yetim ağlatmayan Ömer, gariplerin imdadına koşan Ömer, adâleti ile cihânı dünyayı titreten Ömer, böyle bir Ömer geldi dünyaya. İslam insanları böyle değiştiriyor Allah’ın hidâyet nuru, tevfik nuru kalpte parladığı zaman Kur’an kalbe girip orada îmân ile parladığı zaman artık dünyanın en hayırlı adamı, berzahın hayırlı adamı, mahşerin hayırlı adamı sensin. Göğsünde îmân parlayacak, Kur’an-ı Kerim parlayacak. İşte Ömer, işte Ebû Cehil işte Hamza! Ve bugünkü dünyaya bakın çocukları hâlâ bu bilim medenî dünyada medeniyetten bahsedilen, bilimden bahsedilen, teknikten teknolojiden bahsedilen, terakkîden bahsedilen şu dünyaya bakın insan haklarından bahsedilen dünyaya bakın toplu halde hala kadınlar çocuklar öldürülüyor. İslam öncesi putperest devri yaşanıyor hani hak hukûkun üstünlüğü, birisine kaç öbürküsüne tut benimki seninki deyip ötekini ötekileştirerek adâlet olur mu? İslam bütün yeryüzünün tamamını merhametiyle Allah’ın rahmetiyle kucaklayan ilâhî müessese  ve ilâhî kânûnların adı.

 

Dakika 10:00

 

Bütün insanlığı gerçek insan hâline getirmek için bütün vicdanlara, kalplere, ruhlara Kur’an-ı Kerim parlatılmalıdır mânâsı nakşedilmeli, Kur’an çeşmesinden bol bol içirmeli Kur’an bahçesinin meyvelerinden bol bol yemelidir. İnsanlıktan bunu esirgemeyin onun için burada Ulü’l-Elbâb’dan bahsediliyor. Ne diyor Ulü’l-Elbâb; Üstün akıllılar îmân nerede firâset nurları nerede? Kalpte Allah bir firâset nuru parlatıyor baktığı zaman Allah’ın  nuruyla bakıyor  işte o zaman Hakk’ı görüyor. Bu hak kalbe hakîkat bu mârifet bu Mârifetullah, bu Muhabbetullah,  bu Vecdullah kalbe yerleşmeli. Allah’ın özlemini duymayan bir kalp, kalp midir? Üstün akıllılar işte bunlar göğsünde îmân Kur’an parlayanlar Allah’ın ahdini îfâ edenler Allah’a verdiği sözü yerine getirenler Rabbin Âdemoğullarından onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şahit tutarak: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Demişti. Evet, buna şahidiz dediler.  Cenab-ı Hak ‘’A’raf Sûresi 172 de:’’ (أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى) Bunları unutma! (وَلاَ يِنقُضُونَ الْمِيثَاقَ) “Ve o misakı bozmazlar.” Sakın ola ki, Allah’a verdiğin sözden cayma! Biz Kâlû Belâ da (أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ) de biz Allah’a söz verdik bütün insanlar söz verdi bütün ruhlar oradaydı. Oradaki sözünde duranlar bugün Kur’an-ı Kerim’e sarılanlardır ve oradaki sözünden hiç caymadım diyen ‘’Lâ İlâhe İllallah Muhammedün Rasûlullah’’ diyenler bunun içini Kur’an İslam’la dolduranlardır. Ve Allah’ın yerine getirilmesini emrettiği şeyleri yerine getirirler. Nedir o? Hakk’a, hukûka riâyet ederler, hukûkun üstünlüğüne dikkat ederler. Ve hukûkun üstünlüğünden yana olurlar ki, bu hukûk başta Allah’ın hakkı hukûkudur. Ki, Peygamberlerin ve onların mirasçıları olan âlimlerin hısım akrabanın komşunun ve bütün mü’minlerin ve hattâ zimmet ehli olan gayrimüslimlerin ve bütün insanların kedi, tavuk, keçi, koyuna varıncaya kadar evcil hayvanların ve diğerlerinin böceklere, karıncalara kadar bütün canlıların bitkilerin ve canlı ve cansızların hukûkuna riâyet ederler. Bütün yaratılmışların haklarına saygı göstermek ve riâyet etmek hep bu ifadenin içindedir. Aslında yaratılmışların hakkına riâyet etmek yaratanın hakkına riâyet etmek demektir. Bu ekosistemi Cenab-ı Hak güzel kurdu bozmayın dedi herkes bundan faydalanacak ama bozmayacak.

 

Dakika 15:04

 

İfsat etmeyecek, kötüye kullanmayacak, o güzel yaratılmışların hilkatini bozmayacak, ekosisteme zarar vermeyecek. Havaya, suya, bitkiye, ormana, denize, karaya ve ormana olaya ve bütün kâinatta ne varsa bundan faydalanacaksın ama bozmayacaksın, isrâf etmeyeceksin, kötüye kullanmayacaksın, bütün mahlûkatın hukûkuna riâyet edeceksin. İşte o zaman Allah’ın yaratanın hakkına riâyet etmiş olursun. Bu, hukûk konusunda Allah’ın emirlerinden birisi. (وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ) “Ve Rablerinden haşyet ederler.” Allah’ın kudretinin sonsuzluğu karşısında ürperir onun büyüklüğünden ve gazâbından çekinirler O’na karşı günah işlemekten sakınırlar. (وَيَخَافُونَ سُوءَ الحِسَابِ ) ve kötü hesaptan korkarlar sürekli oto kontrol ve oto kritik yapar dururlar. Yani tedbirlerini alırlar Allah’a itaat ederler. (وَالَّذِينَ صَبَرُواْ ابْتِغَاء وَجْهِ رَبِّهِمْ) Sırf Allah’ın rızâsı için zahmetlere katlanıp sabır ve sebat gösterirler. Rablerinin rızâsını kazanmak ve teveccühüne nâil olmak için sabrederler. Sekiz cennetin kapısından bahsediyor bu âyetler. Sekiz cennetin sekiz kapısından cennetin sekiz kapısından girmek istiyorsan şu sekiz maddeye şu âyet-i kerimede ki maddelere bir bakıver. Cenab-ı Hak ne diyor; “kötülüğü iyilikle def ederler kötülüğün cezâsı misliyle kötülük böyleyken kim affeder ve arayı düzeltirse işte onun sevabını vermek Allah’a ait olur.” (فَمَنْ عَفَا وَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ) ‘’Şûra 40’ıncı âyet-i kerimede’’ Cenab-ı Hak böyle buyuruyor; Her kim haddi aşarak size saldırırsa o zaman sizde aynı şekilde ona karşı mukabelede bulunabilirsiniz. Fakat bu nedir? Ruhsattır. Niçin ruhsattır? Zulüm ve saldırganlığın kötülüğünü engellemek için ruhsattır. İslam dâima ıslâhatçıdır irşâdı, zulmü, kötülüğü önler. İslam dünyaya hâkim olursa terör yok olur bütün gönüllere barış, kardeşlik, sevgi, adâlet hâkim olur. İslam’ı yok ederek dünyada barış sağlayacağına inanan îmânsız zihniyet insanlık âlemine en büyük kötülüğü yapmaktadır. İslam Allah’ın yeryüzündeki istediği barışın adıdır adâletin kardeşliğin adıdır sulhun sosyal adâletin bizzat adıdır. Ne Allah’ı yok edebilirsin ne de Allah’ın istediği ortaya koyduğu nuru İslam’ı yok edemezsin. Güneşin üzerinde doğan bir güneştir İslam yedi kat göklerin üzerinden ruhlar üzerine ezelden ebede doğan parlayan bir güneş İslam’ın kendisidir. Bu Allah’ın kendi ilkeleridir bunu kimse yok edemez.

 

Dakika 20:05

 

Allah’ı yok etmeye kalkan kendini cehennemin dibinde bulur. Onun için bütün peygamberlerin îmânı İslam’ın îmânın evrensel îmânıdır. Bütün İlahi kitapların îmânı İslam’ın gerçek ezelî ebedî değişmeyen îmânıdır (وَلَوْلاَ دَفْعُ اللّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَّفَسَدَتِ الأَرْضُ) “Eğer Allah insanların bir kısmının diğer bir kısmıyla önleyip savmasaydı yeryüzü muhakkak bozulurdu.” Bu da’’ Bakara 251’inci âyet-i kerimesinde.’’ Şimdi zarara zararla, şerre şer ile karşılık vermek câiz değildir. Şeriatın hükmü (لاَ ضَرَرَ وَلاَ ضِرَارَ ) ‘’Zarar vermek ve zarar görmek’’ tek taraflı veya karşılıklı olarak zarar vermek yoktur. Sahîh hadis-i şeriflerde de: “Şer ‘den hayır gelir mi ya Rasûlallah?” Diye soruldu da: “Hayır.” Ancak hayırdan hayır gelir, ancak hayırdan gelir dedi Sevgili Peygamberimiz. Hayır, ancak hayırdan gelir. Hayır, ancak hayırdan gelir. Dikkat et! Buyurmuştur. Bizim dilimizde şöyle bir atasözü vardır; İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kemliğe iyilik er kişinin kârıdır diyor atalarımız. Yani kötülüğe iyilik er kişinin kârıdır. İslam nice kötüleri ıslâh etmiş ve onlara en büyük iyiliği yapmıştır İslam tam bir iyiliğin adıdır, güzelliğin adıdır, merhametin kurtarıcılığın adıdır İslam bütün insanlığı kurtarmaya cenneti hazırlamaya gelmiştir. İslamsız hayat cehennemdir. Bunu unutma! Çünkü anlamsız hayat olmaz. Allah’a rağmen Allah’ın mülkünde Allah’ı tanımıyorum diyemezsin. İslam Allah’ı tanımanın O’nun ilkelerine bağlanmanın adıdır. Demişler ki bu âyetlerde sıralanan sekiz hayırlı amel sekiz cennetin kapısına işarettir demişlerdir. (Büyükler diyor bunu)

 

Kıymetli dostlarımız,

 

İşte bunlar, (أُوْلَئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِ) dikkat et! Bunlar, bu yurdun akıbeti onlar içindir. Dünya yurdunun mutlu sonucu en sonunda varacağı “Âhiret Saadeti” onlara mahsustur. Kur’an-ı Kerim’i yaşa ebediyyû’l-ebed Allah’u Teâlâ’nın rahmetine rahmet saraylarında ebedî yaşa. Çünkü Allah’ın rahmetine tükenmek yok. Yüce Allah kullarını iki türlü rahmetiyle kuşatır; biri, Rahmeti-Rahmân’dır. Hiç kimsenin emeği var mı şu âlemin yaratılmasında? Yok. Bizim yaratılmamızda kimsenin emeği var mı? Yok. Gözler bize verilirken birisi geldi de yardım etti mi Allah’a, Allah’ın öyle bir şeye yardıma ihtiyacı var mı? Yok. Kulakların takılırken, ruhun, canın verilirken kim geldi de Allah’a yardım etti?

 

Dakika 25:00

 

Bütün âlemler Allah’ın Rahmeti-Rahmân’ıyla Allah tecellî etmiş yaratmıştır hiç kimsenin emeği yoktur olamazda Allah’ın eşi, benzeri, ortağı yok ki yardımcıya ihtiyacı yok. Ama ikinci bir rahmeti var. Nedir o? Rahmeti-Rahim. Îmân ve Amel-i Sâlih, Kur’a’nî, İslâmî bir Müslümanlık peygamberlerin ki en son Hazreti Muhammed’in getirdiği şeriat ve İslam’ın ve bütün peygamberlerin itikâd îmân anlayışı ki hepsi Kur’an-ı Kerim’de anlatılıyor. Çünkü geçmişin bütün şahitliğini Kur’an-ı Kerim yapıyor. Ezelî şahitlik ezelî  belgeler burada ebediyyâta ait bütün belgelerde burada. Çünkü çağları kuşatan ebedî bir Kitâb Kelâmullah. İşte Kur’an’ın İslam’ın ortaya koyduğu îmânla îmân edeceksin, amelle amel edeceksin Rahmeti –Rahime de mazhâr olacaksın. Nedir bunun karşılığı vesile olarak?  Bu amelleri Allah’ın vesile kabul ediyor cenneti veriyor îmân ve Amel-i Sâlih olmadan cennet yok. Cennete işte götüren seni ebedî Rahmeti-Rahime mazhâr kılan îmânın, İslam’ın, Kur’an’ın, Amel-i Sâlih’lerinle cennete gireceksin. Bu Rahmeti-Rahim’dir bak Rahmeti-Rahmân bizi kuşatmış içten ve dıştan. Birde Rahmeti-Rahim’i var bu da İslam ile îmân ile Kur’an ile kazanılıyor ki bu cennet ve Allah’ın cemâlî, bu da ebedî nimetlerin adı. Bitmez tükenmez nimetler eksilmez göz aydınlığı burada. Onun için Yüce Allah’ı tanırken doğru tanı. Nedir? Rahmân diyorsun, ne anladın? Rahim dedin, ne anladın? Bunların anlamını da bütün Allah’ın esmâsını da evsâfını da Kitâb’ı Kur’an’ın âyetlerini de bunları bir, bir anlamıyla kalbine onun mânâsını aktar nefsini bu mânâyla kuşat. Mânâ nefse ulaşmadıkça kişi de  bilgi yoktur. Her mânâ nefsi kuşatacak o da doğru bilgi doğru mânâ uydurukça değil gerçek mânâ gerçek gerçek bilgi. Kur’an’ı keyfine göre yorumlayanlar İnsanlar en büyük kötülük yaparlardır ve Kur’an-ı Kerim’i Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat yolunda ilmi kurallarına göre onun gerçek anlamını vermeyenler Ehl-i Sünnetin dışına çıkanlar bâtıl yorumlarda bulunanlar hem kendilerini hem insanlığı mahveden insanlığa ihânet edenlerdir.

 

Cenab-ı Hak;

 

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالمَلاَئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِم مِّن كُلِّ بَابٍ ﴿٢٣﴾

 

 

Bak ne diyor Yüce Allah; Allah vermeyi seviyor uçsuz bucaksız Allah’ın Rahmeti-Rahimi var. Allah, Rahmeti-Rahmân, Rahmeti-Rahim sahibi bütün rahmetler O’ndan ezelî ve ebedî lütuflar O’ndan hep bütün mahlûkat O’na muhtaç O’ kimseye değil. Allah’ı iyi tanı Ali’den, Veli’den, mahlûktan ilâh olmaz, Îsâ’dan, Mûsâ’dan, Muhammed’den ilâh olmaz. Bunlar Allah’ın sevgili seçkin kulları (Aleyhimüsselâm) kulu ilâhlaştırma hiçbir kulu. Peygamberler ilâh olamayınca ki, onlar Allah’ın seçkin kulları başkası ilâh olabilir mi?

 

Dakika 30:00

 

Artık şu tabulardan paçanı kurtar. Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede de bak ne diyor; Adn cennetlerine girecekler, atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden sâlih olanlarla birlikte olacaklar. Sülalende yakın uzak ne kadar mü’min Müslüman hakîkî Müslüman varsa cennette buluşacaksınız birlikte olacaksınız. Melekler de her kapıdan yanlarına girip söyle diyecekler: (يَدْخُلُونَ عَلَيْهِم مِّن كُلِّ بَابٍ) her kapıdan melekler gelir bakın ne diyorlar melekler sen cennete girince (سَلاَمٌ عَلَيْكُم ) melekler selâm veriyor. Ey Yüce Rabbim! Ne olur bizleri şu âyet-i kerime de verdiğin müjdelerle ya Rabbi mazhâr eyle müjdelendir. Bütün insanlığın iyiliğine hayrına çalışmaktan başka bir amacımız yok ya Rabbi! Senin bütün maksudum bütün arzum senin rızândır. Ya Rabbi! hidâyet senden lütuflar senden. Bak melekler; (سَلاَمٌ عَلَيْكُم بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ ﴿٢٤﴾) “Sabrettiğiniz için size selâm olsun. Âhiret yurdu ne güzeldir!” (عُقْبَى الدَّارِ ) Bak diyor ki: “Sabrettiğiniz için” dünyada îmânın gücü kadar kişi de sabır gücü vardır tahammül gücü vardır. Hazreti Ali de aynısını söylemiştir. (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) îmânda gücünü Kur’an-ı Kerim’den hak bilgiden alır. Îmânını besle sabrını tahammülünü besle ki hayatı dünyada dünyayı yen kahraman ol. Îmân gücüyle sabır gücü tahammülle gerçek ilim, irfânla, aklı kâmil ile ki, îmânın Kur’an’ın emrinde bir akıl vardır bu aklın bir adı kâmil bir adı selimdir.  Her akıl aklıselim değildir.  Ebû Cehil de ne akıl vardı Firavunlarda da vardı hiçbir işe yaradı mı? Böyle akıl, akıl değil. Akıl; îmânın, Kur’an’ın, Allah’ın emrindekiler  akıllıdır. Bunun dışındakiler akıl mıdır? Nice filozoflar  mütefekkirler Allah’ı inkâr ediyor. Bak bir mütefekkir var Allah’ı ne yapıyor? Tanıyor îmân ediyor, bir mütefekkir var o da inkâr ediyor.  Onunki de akıl, onunki de akıl. Hangisi akıl şimdi bunun? Îmânsız akıl, akıl olmaz, Kur’an ’sız akıl, akıl olmaz. Aklın varsa Allah’ın emrinde ol şehvetin iblîsin emrinde nefsin, iblîsin, putların, tâğutların ve başka rantların emrinde akıl olursa işte seni onlarla beraber Ebû Cehil, Firavunlarla alır seni cehenneme… Orada dövüş kavga başlar. Senden oldu benden oldu sen sapıttın hani sen çağdaştın hani sen muasırdın, hani sen aydındın karanlığın tâ kendisi senmişsin. Allah’ın ve O’nu ilkelerini bize inkâr ettirdin kandırdın deyip orada kavga başlayacak. Bunlar hep Kur’an-ı Kerim’in haberleri  Kur’an ezelî haber veriyor, ebedî haber veriyor, cenneti haber veriyor, cehennemi haber veriyor gün ışığında haber veriyor.

 

Dakika 35:00

 

Îmânın varsa îmânın yoksa o îmân hidâyet işi Allah’a ait kimse eğer inkârın varsa inkâr da inadın varsa başına gelecekleri düşün! Hangi yıldırımlar tepene iner beyninde hangi bombalar patlar içinde hangi mikroplar seni patlatır başına hangi belâ gelir içten veya dıştan onu günahlarınla sen bilirsin. Ve onu takdir eden Yüce Allah hepsini biliyor. Hiçbir günahın karşılığı yani boş değil her günaha bir cezâ hazırlanmıştır. Tövbe et af dile de kurtul îmân et Müslüman ol. Bütün kurtuluş kapısı Allah’ın rahmetine sığınmaktır İslam tamamen Allah’ın rahmetidir. Ve Allah’ın ilmi irfanıdır ve Allah’ın ilkeleri ve kânûnlarıdır ve Allah’ın merhametinin tecellîsidir İslam’ız hayat olmaz. Onun için buralara dikkat et!

 

وَالَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَآ أَمَرَ اللّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الأَرْضِ أُوْلَئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ ﴿٢٥﴾

Allah’ın ahdini misak ile belgeledikten sonra bozanlar ve Allah’ın birleştirilmesini emrettiği bağlantıları koparanlar ve yeryüzünü bozguna verenler işte bunlar lânet olsun onlara ve yurdun kötüsü de onlara. Yurdun kötüsü ne? Cehennem dünyada ki belâlar, mezardaki belâlar daha çetini cehennem. Mukâtil ’den gelen bir haber de burada Allah’ın ahdini bozanlar sözünden cayanların ehli kitap olduğunu Mukâtil ’den gelen bir haber de böyle buyrulmuştur. Tabii sadece ehli kitap değil kim sözünden caydıysa  ahdini kim Allah’a bozduysa hepsi dâhil ehli kitapta dâhil ve görevini yapmayan bütün Müslümanlarda dâhil. Âyetin hükmünü genel olmasına engel değil ki. Onun için âyetlerin hükmü geneldir istisnâlar hâriç.

 

اللّهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاء وَيَقَدِرُ وَفَرِحُواْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فِي الآخِرَةِ إِلاَّ مَتَاعٌ ﴿٢٦﴾

Yüce Allah (C.C) dilediği kişiye rızkı genişletir hayat hep imtihandır kimisine de, daraltır, genişletir daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktalar. Her şeyi dünya diyenler âhireti inkâr edenler Allah’ı ve O’nun kânûnlarını tanımayanlar. Oysa bunlara Cenab-ı Hak ne diyor;  Oysa dünya hayatı ve âhiret hayatının yanında yol azığından ibârettir. Yani                                           (فِي الآخِرَةِ إِلاَّ مَتَاعٌ) ne diyor (وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا) dünya hayatı (فِي الآخِرَةِ) âhiretin yanında başka bir şey değil (إِلاَّ مَتَاعٌ ) sadece bir geçimlilik biran için faydalanma dünyada aklın varsa âhireti kazan. Allah’ın rahmetinin içinde ana sermayen hazır.

 

Dakika 40:00

 

Birde ebedî sermayeyi kazan ana sermayen elinde. Nedir ana sermaye? Rahmeti-Rahmân âlem yaratılmış yaşıyoruz da nimetler var. Şimdi îmân ve Amel-i Sâlihle de neyi kazanacaksın? İşte ebedî sermayeyi kazanacaksın, o da îmân amel oluyor. Onun için Cenab-ı Hak, dünyayı âhireti sana Allah tanıtıyor dünyayı de Allah’tan öğren âhireti de. Allah’tan öğrenmen için Kur’an-ı Kerim’i iyi bilmen lâzım işte bu dersler hayat veren nurun dersleridir bunlar dünyanın neresinde varsa bu dersleri kaçırma. Biz Yüce Allah’a çağırıyoruz Kur’an ile Allah’a çağırıyoruz. Biz ağaya, paşaya çağırmıyoruz kendine çağıranlardan hiç değiliz. Biz Allah’ın kuluyuz bütün Allah’ın kullarını da Allah’a çağırıyoruz. Allah’a çağırmak demek, Allah’ın kânûnlarını, emirlerini bilmek demek. Kur’an-ı Kerim’i bilmeliyiz İslam’ı bilmeliyiz gereğini de yerine getirmeliyiz îmân ve Amel-i Sâlihle. Cenab-ı Hak bize bunları bildiriyor. (اللّهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ) Allah rızkı genişlendirir. Abdullah bin Abbâs’tan nakil olunan bir haber de Cenab-ı Hak burada da Mekke müşriklerine de ta kıyâmete kadar bütün insanlarda burada ders vermektedir.

 

وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْلاَ أُنزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِّن رَّبِّهِ قُلْ إِنَّ اللّهَ يُضِلُّ مَن يَشَاء وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَنْ أَنَابَ ﴿٢٧﴾

 

Yine o îmân etmeyenler diyorlar ki: “Ona Rabbinden bir âyet indirilseydi ya.” Diyorlar. (قُلْ) De ki diyor Cenab-ı Hak: (إِنَّ اللّهَ يُضِلُّ مَن يَشَاء وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَنْ أَنَابَ) “Hakikaten Allah, dilediğini şaşırtır ve kendisine gönül vereni de hidâyete erdirir” buyuruyor. Kimi şaşırtıyor, kime hidâyet ediyor şaşmak isteyene irâdesini şaşmak için kullanana îmân etmek istemiyor adam tamam, zorda yok imtihan bu dünya işte o zaman kişi îmân etmeyip dalâleti istedikçe ona dalâlet istediği veriliyor, dalalet veriliyor küfrü istedikçe küfür veriliyor. Şirki istedikçe şirk veriliyor kişi istiyor Allah da onun istediğini veriyor. Özgürlük var, hürriyet var. Nereye kadar? Azrâil Aleyhisselâm canını alıp ömür bittiği ana kadar. Ömür bitti o zaman mezar ve mahşer, berzah ve mahşer büyük mahkeme artık Allah’a hesap vereceğiz özgürlük dünyada ki, ömrün içinde olduğu hayattadır İslam tam bir özgürlüktür. Bu hürriyetinde kefili de Allah’ın kendisidir. Kimse Allah’tan başka hürriyete kefil olamaz hayatı yaratan O ancak O kefil olur. O’ndan başka kim kefil olacak? Sana birisi ağa gelse ağanın hürriyetini kim verecek? Paşa gelse paşanın hürriyetini kim verecek? Kimse kimsenin hürriyetini veremez, kefilde olamaz.
Ancak Allah’u Teâlâ’nın hürriyete kefil hayatı hür yaratmıştır irâdeni istediğin tarafa kullanabilirsin ama bu imtihan ortamıdır. Allah’a hesap vermek zorundasın.

 

Cenab-ı Hak;

 

Dakika 44:55

الَّذِينَ آمَنُواْ وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ اللّهِ أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ ﴿٢٨﴾

Bak ne diyor; O îmân edenler var ya diyor (وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ) onların kalpleri itminana ulaşır mutmain olur. Neyle? (بِذِكْرِ اللّهِ أَلاَ بِذِكْرِ) Allah’ın Kitâb’ı Kur’an ile Allah’ın zikriyle diyor. Kur’an’ın bir adı zikirdir İslam’ın tamamı îmânıyla, ameliyle, her yönüyle nedir? Allah’a kulluk tanımak, unutmamak, emrini yaşamanın adı zikir bu işte bu da Kur’an’la, Kur’an-ı Kerim’le olacak İslam’ın ilimleriyle olacak bir iş. En büyük zikir Kur’an-ı Kerim ve ilim, irfânla başlar. Yoksa kuru kuruya sarığı sarmış kaba çok kaba sarmış içi boş, içini doldursana! Cübbeyi uzatmış içini doldurmamış doldursana ilim irfânla zannediyor ki İslam kaba sarıkta ve uzun cübbede ve uzun sakalda zannediyor. İslam her şeyin tam vasati en güzelidir. Sarığında olsun cübbende olsun ama içinde ilim irfân olsun, Kur’an-ı Kerim olsun, îmân ve Amel-i Sâlih olsun, Kur’an ahlâkı olsun ki, o zaman işte kişi mutluluğu refâhı bulsun hem o hem başkaları birbirinden faydalansın.

 

Kıymetli dostlarımız,

 

İşte burada Cenab-ı Hak kalplerin itminanından bahsediyor mutluluğundan. Bir insan kalbinin eğer mutlu olmasını istiyorsa Kur’an-ı Kerim’in bir defa zikriyle, ilmi irfânıyla meşgul olacak oradan yiyip içecek. Kur’an’ın ilim deryâsının içinde yaşa oradan iç ve oradan ye o zaman o kalbin nasıl mutlu olacağını mutmain olacağına bir bak. İnsanlar günah işlemiştir yanılmıştır hatâlara, günahlara düşmüştür çâresi; derhâl tövbe edip îmâna, İslam’a sıkı sarılmak çâresi bu. Yoksa ne olursan ol gel denilen şeyin içinde ne var? İmana gel, İslam’a gel çağrısı var. Mecûsi’si de gelsin, putperesti de gelsin kim olursan ol gel ama îmân ile tövbe istiğfâra gel İslam’a, Kur’an’a, Allah’a gel. Allah’a gelmek demek Kur’an-ı Kerim’in bütün ilkelerini kalbin tasdik edip birde o gereğini Amel-i Sâlih ile yerine getirmek demektir bu Allah’a itaat ile başlar isyâna son verirsin. Ama kulsun, beşersin hatâların, eksiklerin, kusurların olur tövbene istiğfârına devam et ama bilgini arttır kusurlarını da yok etmeye asgariye indirmeye çalış. Bir gün olur mu güzel hareketin, güzel cihâdın neticesinde insanı kâmil olursun tüm kötülüklerden kurtulursun. Yerinde sayma! Bir kalıba girmiş adam 50 senedir aynı kalıpta yaşıyor hiç çıkmıyor. İslam kişiyi sürekli geliştirir Müslümanım iki günü birbirine eşit olmaz sürekli farklı olur yükselir ve gelişir ve ilerler. İslam bunu emrediyor Kur’an-ı Kerim bunu emrediyor İslam sürekli yükseliş, sürekli gelişim ilerleyiştir. Bir kalıba girdin hiç çıkmıyorsun oradan 50 senedir ‘’Elhâm’ı’’ yanlış okuyorsun 20 senedir yanlış okuyorsun içini düzeltmemişsin, mânâsını öğrenmemişsin, emekli imam olmuşsun cemaatine bile ‘’Elhâm’ı’’ bile açıklamamışsın bu beton kalıbına girmiş adam kendini oraya kilitlemiş.

 

Dakika 50:00

 

Böyle bir İslam anlayışı var mı? Olmayan bir İslam’ı yaşarsanız ve insanlığa da böyle gösterirseniz insanlık İslam’ı yanlış anlar, İslam’ı öyle zanneder İslam öyle değil. İslam ilimdir, irfândır, Kur’an’dır, Mârifetullah’dır Muhabbetullah’dır, tam bir adâlettir, tam bir bilimsel çalışmadır, tam bir sevgi deryâsıdır.  Ne güzellik ararsan Kur’an âyetlerinde Hz. Muhammed’in sünnetinde bulursan. İcmâ kıyasla ve diğer feri delillerle İslam’ın aslî delillerine sarıl ve asilden fer‘e doğru git. Adam, ömür boyu daha Kur’an ne diyor anlamamış “Allah’u Ekber” ezan okunuyor ezanın anlamını daha bilmiyor. Subhâneke okuyor ömür boyu bilmiyor anlamı Allahu ekber diyor anlamını bilmiyor. Kur’an-ı Kerim A’dan Z’ye mânâsı ile okunacak bu Kur’an-ı Kerim’in içi anlatılsın diye gönderildi. Yoksa ölülerin topraklarına okunsun da, üflensin de diye gönderilmedi ölülere gelmedi bu dirillere geldi. Ölülere de rahmet Kitâb’ı her şeye rahmet her şeye mağfiret ama önce diriler yaşayanlar İslam hayat veren hayat Kitâb’ı İslam hayat dini.

 

Bunun için Cenab-ı Hak bak ne diyor; Onlar ki diyor Cenab-ı Hak;

 

الَّذِينَ آمَنُواْ وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ اللّهِ أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ ﴿٢٨﴾

الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ طُوبَى لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍ ﴿٢٩﴾

 

 

Îmân etmiş ve kalpleri Allah zikriyle yatışmış mutmain olmuş olanlar. Evet, iyi bilin ki kalpler Allah’ın zikriyle mutmain olur yakışır mutlu olur. Onlar ki îmân etmişler ve sâlih ameller işlemişlerdir ne mutlu onlara varacakları yer de ne güzeldir! Yani Cennet-i Âlâ Allah’ın cemâlidir. Burada inâbeden bahsediliyor İnâbe: Allah’a teslimiyettir tam Hakk’a teslimiyetle yönelmek O yüceye dönmek ve O’na tövbe etmek tam bir tövbe îmân ile tam bir tövbe hayır nöbetine girmek. Hak Teâlâ’nın irâdesine yönelmek O’na teslim olmak ve bağlanmak ve kendi irâdeni, cüzî irâdeni Allah’ın irâdesine bağlamak. İşte Cenab-ı Hak ne kadar güzel imkânlar tanımış bu ömür denilen süre içinde hidâyeti veya delâleti seçmek kulun tercihine bırakılmıştır. Bu süre içinde tercihini iyi kullanıp Hakk’a boyun eğmeyenler için dalâlet cebrî ve vazgeçilmez bir huy hâlini alır. Adam irâdesini kötülüğe kullanmış o kötülükler kişiye yerleşmiş artık kişi ne yapıyor o kötülüklerin zorlaması cebrî altında yaşıyor. Niye? Kendisi onları kazanmış.

 

Dakika 55:00

 

Artık cebrî vazgeçilmez bir huy hâlini almış. Ne? Kötü alışkanlıklar. Onsuz artık o kötülük kötü alışkanlığını yapmadan duramıyor o hâle gelmiş. Kim kimi zorluyor şimdi? Senin kötü alışkanlıkların seni zorluyor. Başka bir zorlayan var mı? Yok. Ne yaptın şimdi? İrâdeni kötüye kullandın kötü alışkanlık kazandın. Güzel alışkanlıkları kazanamaz mıydın? Fıtratın güzelliğe yatkın yaratıldı İslam fıtratı üzere yaratıldı herkes. Bu fıtratı niye bozdun? Hilkati, fıtratı ve tabiatını bozarsan kötü alışkanlıkların seni artık icbâr zorlama altına alır kurtulman da kolaylaşmaz. İmdat diye bağıracaksın. Kime? Başka kimseye değil bütün varlığınla Allah’a yalvaracaksın. Ne ağa kurtarabilir ne paşa. Onun için kıymetli dostlar, Ondan sonra kötü alışkanlıklarına mahkûm olan insanlar kolay, kolay kurtulamazlar muvaffak olamazlar ancak Allah’ın hidâyeti ile kurtulurlar. Ama bütün güçleri irâdelerini hayır yola kullanmaları lâzım ki Allah’ın yardımı gelsin iyi bir îmân ve tövbe istiğfar lâzım. Ki, bunlar Allah’ın zikriyle kalpleri tatmin olmuş olarak diyor îmân edenlerdir. Zikrullah ’tan murâd (وَهَذَا ذِكْرٌ مُّبَارَكٌ أَنزَلْنَاهُ ) ‘’Enbiyâ Sûresi 50’nci âyet: Bu şanlı Kur’an-ı Kerim var ya diyor bu Kur’an’da bizim indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Yani bu Kur’an tam bir zikirdir kalplerin tam ilacı mutluluğu ve mutluluk kaynağı. (إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ﴿٩﴾) ‘’Hicr Sûresi 9’uncu âyet-i kerime’’ “Hiç şüphe yok ki Kur’an-ı Kerim’i biz indirdik biz ve muhakkak onu biz koruyacağız” burada Kur’an-ı Kerim’in adı zikirdir. Dikkat et! Cenab-ı Hak diğer bir âyet-i kerimede de: “Kur’an kendilerine geldiği zaman onu inkâr ettiler, hiç şüphe yok ki ona ne önünden ne de peşinden bir bâtıl gelmez yaklaşamaz.” Kur’an-ı Kerim’in yanından geçemez yanlışlar ve bâtıllar. Niye? Kur’an Kelâmullah Hakk’ın hakîkatin bizzat kendisi. Oraya yanlış yaklaşabilir mi?           O, hikmet sahibi ve övülen Allah tarafından indirilmiştir.    Dikkat et! (نزِيلٌ مِّنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍ) ‘’Fussilet Sûresi 42’’ O, hâkim Allah’tan gelen bir Kitâb.” İşte burada bu âyet-i kerimeler ve emsâli âyetlere bakınca zikrin Kur’an-ı Kerim olduğunu görüyoruz Kur’an-ı Kerim tam bir zikirdir. Onun ilmiyle, onun irfânı ile meşgul ol gereğini yerine getir. Yani bunlar îmân etmek için Allah’ın bir hatırlatması özel bir bildirisi en açık seçik tebliği olan Kur’an-ı Kerim’den başka daha büyük bir şey olmaz. Daha faydalı bir âyet bulunmaz Kur’an’dan başka. Ve Kur’an’dan üstün bir mûcize olmayacağını herkesin bilmesi lâzım ve bunlar bu kalbi mutmainler bunları bilirler kalpleri bununla tatmin bulur doyuma ulaşırlar artık teksir değil ilzâm ortaya çıkar.

 

Dakika 1:00:10

 

Kıymetli dostlarım,

 

(بِذِكْرِ اللّهِ ) dikkat et! (أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ  ِ) Cenab-ı Hak dikkatleri çekiyor. Bilin ki ancak Allah’ın zikriyle (تَطْمَئِنُّ الْقُلُوب) kalpler mutmainne olur diyor. İşte hayat veren nurun dersleri dememizin sebebi buydu. Kalplere, ruhlara nur üstüne nur, hayat üstüne hayat, mutluluk üstüne mutluluk veren Kur’an-ı Kerim hayat Kitâbı’dır mutluluk kaynağıdır; çünkü Allah kelâmıdır kıyâmete kadar bozulma şansıda yok. Herkes bozulabilir ama İslam ve Kur’an-ı Kerim bozulmaz. İnsanlar bozulabilir, düzelebilir, bozulabilir ama Kur’an-ı Kerim bozulma şansı yok. 14 yıldan fazla zamandır Kur’an’ın düşmanları bunları hep denediler Kur’an-ı Kerim kıyâmete kadar meydan okuyor okumaya devam edecektir. Kur’an-ı Kerim’in meydan okuması Allah’ın meydan okumasıdır. Kur’an Allah’ın Kitâb’ı Allah’ın sözleri. Yani bu Arap’ın, Türk’ün meydan okuması doğulunun, batılının meydan okuması değil ki, Kur’an-ı Kerim’in meydan okumasıdır. Var mı Allah’a karşı koyacak biri? Yok. Onun için kıymetli dostlarımız, huzura ermek isteyenler gönlün huzur bulsun diyenler Kur’an-ı Kerim’le tanışsın huzura erenler içsel acılar sancılar şifa bulur sükûna kavuşur yatışır. Çünkü her şeyin başlangıcı ve sonu Allah’a bağlıdır bütünüyle sebepler zinciri Allah’tan başlar ve yine dönüp dolaşıp onda son Allah’tan bağlıdır. Bütünüyle sebepler zinciri Allah’tan başlar ve yine dönüp dolaşır O’nda son bulur. Herkes Allah’tan geldi Allah’ın huzuruna gidip O’na hesap verecek herkes istinâsız. Ancak O’nun kendi diledikleri ödüllendirdikleri müstesnâ o O’nun elinde. Allah öyle bir varlık ki Celle Celâlühü daha üstü ve ötesi olmayan, sınırdan ve miktardan münezzeh olan  yüceler yücesi bir “Kebir’ul Müteâl” başta Allah’ı iyi tanımalı bunun adı Mârifetullah. Bunu da Allah’ı sana tanıtacak Kur’an-ı Kerim’den başka Hazreti Muhammed’den başka o yoldaki o okulda okuyan o ekolün gerçek âlimlerinden başka kimseyi bulamazsın. Bunlar da sana yeter artar gel bu okula kayıt ol. İşte hayat veren dersin okulu işte bu okul ve ekol Arş’ı Âlâ’dan gelen dersler bunlar yeryüzünde eşi benzeri yok. Gerek dış dünyadaki varlıklarda gerek vicdanda O’ndan ilerisi yok. Allah deyince Celle Celâlühü düşünceler, hareketler hedefinin  son noktasına erişmiş, mantıklar durmuş bütün duygular, bütün korkular  ve ümitler son durağına dayanmış bulunur. Gönüller onun dışında hangi dünya nimetine meyl ederse etsin hiçbirinde karar kılmaz kılamaz.

 

Dakika 1:05:00

 

Hiçbir ruhun özlemini gideremez kalp  ilâhî mârifetten Allah’ı zikirden zevk almaya başlayınca Allah’a yönelmiş olduğunu anlar. Ama gâfil kalpler gönül huzuru veya “Cemiyeti Dil” denilen mutluluğu tadamaz huzur bulamaz gâfiller de bu huzur olmaz. Çırpınır da çırpınır durur yazık olmaz mı? Okyanuslardan deryâlardan daha deryâ şifalar varken Kur’an deryâları onun nuru varken ezelî, ebedî kuşatan neden sancılar içinde kıvranıp duruyorsun, neden kıvranıyorsun? Yazık değil mi? İlacın var içmiyorsun. Doktorum var gitmiyorsun, Rahmetine sırt dönüyorsun, yaratanına sırt dönüyorsun, Kitâbı’na sırt dönüyorsun kıvranıyor da kıvranıyorsun. Yapma gel kendine kötülük etme! Onun için çırpınıp dururlar bir hicrân acısıdır hicrân acısıdır bu. Bu sadece dünyada değil ki küfrün ıstırapları, şirkin ıstırapları cehennemde kat kat aratarak ebedî devam edecektir. Îmânın, amelin, mutluluğunda dünyada, mezarda, mahşerde ebedî devam edecektir. İrâdeni kullan, özgürlüğü kullan şansını kötüye kullanma, irâdeni sana verilen kuvvetleri kötüye kullanma. Doğrudan doğruya zikir işini kalpler de Yüce Allah dilediğini yaratıyor, kalbini sevgiyle dolduruyor ilhâmlar gönderiyor. Ne zaman? Sen samîmî olarak Kur’an’ı Kerim’e sarıl onun hayat veren nurun derslerini okumak için Kur’an okuluna kayıt ol bu ekole gel kayıt ol. Ar’ı Âlâ Üniversitesi’nin mezara kadar öğrencisi ol. Bana sorarsan, ben daha bugün bu derse yeni başlamış bir taptaze yepyeni öğrenci gibiyim. Bütün dünyada herkese sorarsan şehitler dahi dünya ya on defa geri gelip  on defa şehit olmak isterler. Bütün âlimler sil baştan yeniden işe başlamak isterler çünkü bu doyumu olmayan mutluluktur. Bu içtikçe Kur’an’ın kaynağından içersin, yedikçe yersin ve bu  mutluluk ebedî olduğu için  mutluluk devam eder. Ne diyor Velîlerimiz; öyle bir diyor sevgi şarabı ki içtim de içtim diyormuş ne şarap bitti ne de ben kandım diyor. Bu şarap bitmez tükenmez bir Kur’an şarabı cennet şarabıdır Allah’u Teâlâ’yı seven sevgi şarabıdır ki diğer adı Muhabbetullah’dır. Buna aşk diyorlar ama aşk muhabbet kelimesinin karşılığı tam anlamı değildir aşkta ifrat vardır. Ama Muhabbetullah’a gelince oradaki ‘’Hub’’ denilen sevgi kalbin gözü hayatın özüdür. Aşk ise bir şeyi haddinden fazla sevmenin adıdır kimse Allah’ı haddinden fazla sevemez ki. Sen ben kim oluyoruz ki haddinden fazla seveceğiz?

 

Dakika 1:10:00

 

Kendi gücümüz o da Allah’ın ilhâmına, feyizlerine, lütuflarına bağlı O’ndan gelir. Sen irâdeni gücünü Allah için kullanırsın yine O’nun hidâyeti, lütfu, keremiyle ve sana bu devam eder lütuflar devam eder. Çünkü Allah kullarına çok merhametli hem de merhametine sınır yok. Onun için doğrudan doğruya zikir işini kalplerde yaratmasıdır ki, bu fiili bir hidâyettir. Bak, burada bir hidâyet geliyor kalbe. İkincisi Allah’ı hatırlatacak âyetlerle delilleri yaratması veya göndermesidir. Mesela Âsâ‘yı ejderha yapmak, ateşe yaktırmamak, dağları yerinden oynatmak, ölüyü diriltmek, gökten sofra indirmek, ayı ikiye bölmek bunların etki gücü nedir? Bunlar geçicidir geçici ve sınırlıdır bunlar. O olduğu yerde Âsâ‘yı Mûsâ o gün bir mûcizeydi bak bugün yok. Ama aramızda öyle bir mûcize var ki ebedî devam ediyor. Hem de o kadar Âsâ‘yı Mûsâ var ki şanlı Kur’an’ın içinde o kadar mûcizeler var ki saymakla bitiremezsin. Aklî âyetler ve itikâdî delillerdir ki işte Kur’an öyle bir Allah zikridir Kur’an’ın düşünceye yaptığı telkinlerle Allah’ı zikretmeyen artık bunların kalbi var ya o zikretmeyenlerin kalbi selim bir kalp değildir. Kur’ansız kalpte selim kalp olmaz kalp olmaktan çıkmıştır. Benim kalbin şu kadar temiz desin döksün. Karga ne yapmış leşi doldurmuş içine kakasını da sağa-sola çalmış  oo tertemizim diyor. Böyle Müslüman olmaz böyle kalp temizliği de olmaz. Her gün leş yiyeceksin ondan sonra kalbim temiz diyeceksin. Şarap dolu bir tüpte ne vardır? Şarap vardır. Zehir dolu bir tüpte ne vardır? Zehir vardır. Bal dolu bir kapta ne vardır kapın içinde? Bal vardır. Kur’an’ın olduğu kalpte ne vardır? Lafzıyla mânâsıyla Kur’an’ın nuru vardır işte kalp o kalptir. Kimi kandırıyorsun sen kendini kandırıyorsun yazık değil mi kendini niye kandırıyorsun? Kalbi temiz imiş. Her gün Allah’a isyân edeceksin, haram üstüne haram işleyeceksin, günah üstüne günah şirk koşacaksın, hakkı Allah’ın emrini tanımayacaksın, ondan sonra tutup  bankaları da hortumlayacaksın, yetimlerin hakkını yiyeceksin, simit çalana cezâ vereceksin, banka soyanları serbest bırakacaksın, gül tutacaksın benim kalbim temiz diyeceksin. Ey insanoğlu! Kim olursan ol Allah’ın kullarıyız hepimiz, hepimiz ayağımızı denk almak zorundayız ayağımızı denk aşacağız kimse kendini kandırmasın! Allah’a hesap vermeye kendini hazırla. Yarın Allah’ın huzurunda geçerli kânûn batı anayasası, doğu anayasası değil Allah’ın Kitâb’ı Kur’an-ı Kerim’e göre büyük mahkemede Allah herkesi hesaba çekecek.

 

Dakika 1:15:00

 

Anayasa ve Cezâ Kânûnu ve ödül kânûnları mükâfat ve mücâzâtın bütün kânûnları Kur’an-ı Kerim’dir büyük mahkemede Mahkeme-i Kübrâ da Rûz-i Cezâ da hâkim Allah’ın kendisi kânûn Kur’an-ı Kerim’in kendisidir. Ayağını denk al! Vicdan da Allah’ı zikretmeyen Kur’an-ı Kerim’in içinde olmayan kalpler durumu böyle olduğu gibi vicdanlarda diyor vicdan olma özelliğini yitirmiştir çürümüş ve bozulmuştur. Onun için Kur’an-ı Kerim’in düşündürücü âyetlerinden istifâde edemezler de “Cebir ve Azâb” âyetlerini gözetirler. “Cebir ve Azâb” âyetleri nedir? Bunlar kendileri baskı şiddet ve zorbalıktan anlarlar; çünkü kendileri baskıcıdır kendileri şiddet yanlısıdır kendileri zorbadır. Onun içinde ne isterler? Aynısını isterler bunların aynısını kendilerine. Allah zikriyle tatmin olmayan bu kâfirler (وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاء ) “yürekleri bomboştur” ‘’İbrahim Sûresi 43’üncü âyet-i kerime.’’ Bu âyeti gereğince gönülleri boş hevâ ve heveslere kapılmış kalmış kalpsiz ve vicdansızdırlar. Eğer bunlarda vicdan olsa şöyle bir bakın dünyaya, bir tarafta sürekli kan akıyor bir tarafta sürekli karnını doyurmak için çırpınanlar var milyonlarca. Eğer dünyada gerçek Kur’an’daki Allah’ın ortaya koyduğu vicdan olsa evrensel kalp olsa evrensel vicdan olsa evrensel îmân olsa Allah’ı nimeti, Allah’ın nimetleri herkese yeter artar.  Hani adâlet, hani sosyal adâlet, hani hukûkun üstünlüğü nerede? Allah’a hesap vereceksiniz Azrâil ensenizde duruyor Allah’ın, Azrâil’in orduları çepeçevre kuşatmış ecel saati gelen ömrü biteni alıp götürüyor. Paşa demiyor, ağa demiyor, patron hükümdar demiyor. Devlet başkanı, bürokrat, zengin, fakir, hacı, hoca demiyor alıp götürüyor. Yazık! Bu dünya Allah’ın mülkü… Allah’ın mülkünde zulüm olur mu? Allah’ın mülkünde kötülük olur mu?  Allah karıncasını incitmeni istemez, bir yaprağı isrâf etmeni istemez. Bir çiçeği, bir otu, bir çimeni israf etmeni istemez yerli yerince kullan der. Bütün âlemleri insan hizmetine yaratmış. İsrâf etsin, bozsun, ifsat etsin, müfsitlik yapsın dememiş. İnsan asıl kalp demektir. Ey dostum! İnsan deyince ortaya insan demek kalp demektir. Çünkü insanın kalbiyle insandır ruhuyla, vicdanıyla insandır. Kalpsiz insan olur mu? İnsan dediğin zaman kalptir. O kalpte ne olur? Îmân, merhamet, sevgi, ilim, irfân ve kardeşlik hak ve adâlet hukûkun üstünlüğü olmaz mı o kalpte? Allah’ı zikretmeyen kalpte bunlar olur mu? Menfaatine geleni yapar onu kurtlarda yapıyor, onu sırtlanlarda yapıyor, o kadarını onlarda yapıyor. İşine gelirse karnı doyan bir sırtlan bakın orada mazlum, mazlum yatıyor. Ama aç sırtlanlar ne yapıyor?  Git de bak o zaman ne yapıyorlar.

 

Dakika 1:20:00

 

Yeryüzünde adâleti insanoğlu sağlayacak ekosistemi, kitâbî kânûnları, kevni kânûnlarını tabiatın kânûnlarını da ne yapacak? Koruyacak, yaratılmışı bozmayacak. Özellikleri îmân ve sâlih ameller olan temiz kalpliler, kâinatın kalbi sayılırlar. (طُوبَى لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍ) “Ne mutlu onlara ve güzel yurt onlara, cennet onlara, cemâl onlara.”  İnsanlığın hayrına çalışan işte bu, bu kalbin sahibi insanlardır bunlar ne hak yerler ve yedirirler tam bir adâletten yanadırlar. Çünkü Allah’ın nimetleri herkese yeter artar ama âdil bir taksimat olacak hakça bölüşüm olacak. (طُوبَى) “Tûbâ” kelimesi konusunda bu âyet-i kerime de  “Tûbâ’dan”(طُوبَى) bahsediliyor. Tûbâ Habeş ve Hint lisânında cennetin adıdır. Ebû Hureyre’den (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Abdullah Bin Abbâs, Muakkip in Selim, Übey Bin Umeyr, Vehb bin Münebbih cennette bir ağaçtır demişlerdir Tûbâ’ya. Bir rivâyette ayrıca Utbe bin Ubeyde Sülemî ’den nakledilen bir hadis-i şerifte merfû olarak bu hadis bakın ne diyor bir Arâbî, Efendimize diyor ki; “Ey Allah’ın Rasûlü! Cennette meyve var mıdır?” Diye sormuştu. Rasûlallah o Şanlı Peygamberi Hazreti Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm Efendimiz buyurdu ki: Evet, orda bir ağaç vardır ki ona Tûbâ denilir. Ahmed bin Hanbel’in rivâyet ettiği bu hadis-i şerif sahîh hadislerdendir. Tûbâ kelimesi ukbâ veznindedir tıp kökünden mastardır ki misk gibi tayyib olmak hoş olmak demektir.

 

İşte kıymetli dostlar, bütün güzellikleri Cenab-ı Hak kulları için hazırlanmıştır Allah eşsiz güzeldir. İslam’da güzelliklerin tecellîsidir. Kur’an-ı Kerim güzelliklerin de tecellîsidir ve bütün insanlığı bu silmez, silinmez, solmaz, eksilmez, yıpranmaz ihtiyarlığı ve ölümü olmayan yıpranmaz olmayan güzel mutlu hayata hazırlayan Kur’an-ı Kerim’dir, İslam dinidir işte hayat veren nurun dersleridir. Cenab-ı Mevlâ cümlemizi bütün insanlığın tamamına bu rahmetten faydalanmayı Cenab-ı Hak gerçek Müslüman olmayı nasîb eylesin. Çünkü gerçek Müslümanlık ebedî kurtuluşun adıdır ve bütün insanlığı kucaklayan bir rahmettir.

 

Dakika 1:24:07

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 63 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}