Tefsir 373-01

373- Tefsir Ders 373 hayat veren nurun keşif notları

373- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 373

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Ra’d Sûresi 30’uncu Âyet-i Kerime’den 42’nci Âyet-i Kerime’ler)

 

 

كَذَلِكَ أَرْسَلْنَاكَ فِي أُمَّةٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهَا أُمَمٌ لِّتَتْلُوَ عَلَيْهِمُ الَّذِيَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَهُمْ يَكْفُرُونَ بِالرَّحْمَنِ قُلْ هُوَ رَبِّي لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ مَتَابِ ﴿٣٠﴾

İşte seni böyle, kendilerinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik. Ki, onlar Rahmân’a ne yapıyorlardı? İnkârla karşılık verip küfür eden kâfirlikle Yüce Allah’ı Rahmân’ı inkâr ediyorlardı. Onlar inkâr edip dururlarken, sen onlara sana vahiy ettiğimiz Kitâb’ı yani şanlı Kuran’ı okuyasın diye seni onlara Peygamber gönderdik diyor Cenab-ı Hak. Kime diyor? Hazreti Muhammed’e diyor Aleyhisselâtu Vesselâm. De ki: “O Rahmân benim Rabbim’dir, O’ndan başka ilâh yoktur. Ben O’na tamamen sığındım, O’na güvendim, O’na tevekkül ettim tövbemde yalnız O’nadır.” Çünkü işte Cenab-ı Hak bütün insanlık âlemine rahmet olarak gönderdiği Hazreti Muhammed’i de yüce âyetin içeriğinde böyle gönderdiğini duyurmaktadır.

 

وَلَوْ أَنَّ قُرْآنًا سُيِّرَتْ بِهِ الْجِبَالُ أَوْ قُطِّعَتْ بِهِ الأَرْضُ أَوْ كُلِّمَ بِهِ الْمَوْتَى بَل لِّلّهِ الأَمْرُ جَمِيعًا أَفَلَمْ يَيْأَسِ الَّذِينَ آمَنُواْ أَن لَّوْ يَشَاء اللّهُ لَهَدَى النَّاسَ جَمِيعًا وَلاَ يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُواْ تُصِيبُهُم بِمَا صَنَعُواْ قَارِعَةٌ أَوْ تَحُلُّ قَرِيبًا مِّن دَارِهِمْ حَتَّى يَأْتِيَ وَعْدُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُخْلِفُ الْمِيعَادَ ﴿٣١﴾

 

Bir Kur’an ki, diyor Cenab-ı Hak bir Kur’an ki, onunla dağlar yürütülse veya onunla yer parçalansa veya onunla ölüler konuşturulsa fakat emir bütünüyle Allah’ındır. Îmân edenler, inkârcılardan ümit kesip daha anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, elbette insanların hepsine toptan hidâyet buyururdu. O küfürde direnenlerin kendi sanatlarıyla başlarına musibet inip duracak, ya da yurtlarının yakınına konacak. Nihâyet Allah’ın vaadi gelecek. Muhakkak ki, Allah miadını şaşırmaz.

 

Çok kıymetli muhterem izleyenler,

 

Bu âyetlerin bazı keşif notlarını vermeye çalışalım sizlere. Şanlı Kur’an-ı Kerim’i,  bakın ne diyor Cenab-ı Hak; (كَذَلِكَ أَرْسَلْنَاكَ) “Biz seni Rasûl olarak gönderdik seni Peygamber hem de  Rasûl bir Peygamber yaptık” diyor. Çünkü Rasûl Peygamber önceki şeriatları yenileyen Peygambere Rasûl denir.

 

Dakika 5:33

 

Nebîler ise gelmiş şeriatı uygularlar bunun için Cenab-ı Hak burada bütün geçmişi yenileyen en büyük Rasûl Peygamber olduğu için Hazreti Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm diyor (كَذَلِكَ أَرْسَلْنَاكَ) işte böylece biz seni Rasûl yaptık Peygamber olarak gönderdik diyor. (فِي أُمَّةٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهَا أُمَمٌ) Bir ümmet içindeki diyor onlardan önce birçok ümmetler geldi geçti. (لِّتَتْلُوَ عَلَيْهِمُ الَّذِيَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ) Sana vahiy ettiğimiz şanlı Kur’an-ı kendilerine tilâvet edesin tane tane Kur’an-ı Kerim’i cihâna okuyasın bütün dünya milletlerine. Okudu Kur’an kalplere, ruhlara yerleşti. Şimdi yerleşmeyenleri de Kur’an ne yapıyor? Nura çağırıyor, Allah’a çağırıyor, İslam’a çağırıyor, cennete çağırıyor, ebedî mutluluğa çağırıyor. O Peygamberin ümmeti şimdi bu Kur’an-ı Kerim’i dünyaya tane tane okuyup anlatacak görev ümmeti ile kıyâmete kadar devam edecektir etmektedir. (وَهُمْ يَكْفُرُونَ بِالرَّحْمَنِ) Hâlbuki îmânsız tabaka var ya, onlar Rahmân’a küfür ediyorlar. Yani inkâr ediyorlar. Rahmân Kim? Allah’u Teâlâ. Bir defa insanoğlu ezelî ebedî bütün âlemlerde zerre kadar Allah’ı inkâr edecek bir sebep yoktur. Her şey Allah’u Teâlâ’ya îmân etmenin sebebidir îmân sebebidir. İnkâr sebebi bu âlemlerde ezelî, ebedî yoktur. Onun için bu kâfir Allah’ı ve O’nun ilkelerini inkâr eden kefereyi-fecere cehennemde ebedî kalacaktır. Rahmân inkâr edilmez birileri ilâhlaştırılamaz. (وَمَا الرَّحْمَنُ) Rahmân ne diyenler var. ‘’Furkân Sûresi 60’ıncı âyet-i kerime’’ Şimdi ‘’Bedmin Pesimist’’ olmuşlar şiddet ve zorbalıktan başka bunların bir şey tanımadıkları görülür. Rahmân olan Yüce Allah var ya, âlemlere rahmet olan Şanlı Peygamberi âlemlere gönderen Allah’ın kendisi. İşte âyet-i kerimeler açık-seçik bunu anlatıyor. Rahmet olan diyor âlemlere rahmet olan senin risâletini Peygamberliğini ve kendileri için pek büyük bir nimet olmak üzere okuduğun şanlı Kur’an’ı ilâhî vahiy eseri açık bir mûcize olan bu Kitâb’ı hiç hesaba katmayarak Rahmân Teâlâ’ya küfür ve küfranda bulunuyorlar.

 

Dakika 10:00

 

İslam dini şanlı Kur’an bütün insanlığı bu küfürden kurtarmaya geldi, şirkten nifâktan kurtarmaya geldi. (قُلْ) De ki: (هُوَ) O, Rahmân Rabbi benim Rabbim’dir  de. O Rahmân bizim ezelî ebedî eşsiz Yüce Rabbimiz ’dir O Rahmân. (لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ) O’ndan başka ilâh yoktur. (عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ) Ben ancak O’na güvenir O’na sığınır tevekkül ederim. (وَإِلَيْهِ مَتَابِ ) Tövbemi O’na sunarım. Bütün varlığımla Allah’a tövbe ederim, istiğfâr ederim, bütün varlığımla îmân eder emrinde hareket ederim isyân etmek istemem. Aczimden cehâletimden dolayı eğer isyânım varsa binlerce tövbe istiğfâr ederim. Bütün O’nun rızâsına uygun teatiniz varsa O’na hamd ederiz ki o O’nun lütfundandır. (وَلَوْ أَنَّ قُرْآنًا) eğer bir Kur’an ki diyor onunla dağlar yürütülmüş veya yer parçalanmış veya ölüler konuşturulmuş olsa idi diyenler var. Cenab-ı Hak dağları yoktan yaratmadı mı? Bütün şu dünyada canlılara yoktan can vermedi mi? Bunları görmeyip de başka ölülerin konuşmasını istemek bu güneşi görmeyip yıldız böceğine sarılmak demektir. Aptalca bir iddiadır bunlar. Kur’an-ı Kerim en üstünüdür ilâhî kitapların okunacak kitapların en üstünüdür okudukça kişiye hayat verir. “Biz bu Kur’an’ı bir dağın tepesine indirseydik muhakkak ki sen onu Allah korkusundan boyun eğmiş ve çatlayıp paramparça olmuş görürdün” diyor. Hangi sûre bu? ‘’Haşr Sûresi 21’inci âyet.’’ (لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُّتَصَدِّعًا مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ ) buyuruyor Yüce Allah (C.C). Okunması, anlaşılması, düşünülüp îmân edilmesi, gereğince amel edilmesi gereken şanlı bir kitaptır Kur’an. Tûbâ’ya ve mutlu sona seni erdirmek için seni kurtarmaya ölümsüz hayat vermeye gelen işte nurun kaynağıdır Kur’an-ı Kerim. İki dağı yürüt çaylar aksın ırmaklar aksın… Zaten Cenab-ı Hak bunları akıtmamış mı? Ölüleri dirilt… Her gün hayat yenilenmiyor mu? Niceleri yaratıyor, niceleri ölüyor. Bir günde mevt-i küllî hepsi ölüp hepsi dirilecek. Herkes bir gün ölümü tadacak hepsi birden mevt-i küllî gelecek ki kıyâmette her canlı ölecek yok olup başka bir âlem yaratılıp ölülerin tamamı dirilecek, şu anda hayat sürekli yenilenmektedir. Kur’an’ın feyiz ve manevî bereketini böyle maddî şeylerden önce kalplerde gözetmek gerekir. Onun için kalpleri Allah’ın zikriyle yani Kur’an’ın zikriyle tatmin etmek ve aydınlatmak için okunacak bir Kitâb ve rahmet âyetidir Kur’an baştan sona.

 

Dakika 15:10

 

Rahmet âyetleri dolmuş Kur’an’ın içine Kur’an-ı Kerim’in hepsi tamamen bir âyet gibidir birisi o kadar âyettir o kadarı da bir âyet gibidir. Çünkü hepsi Allah’ın kendi sözüdür Kelâmullahtır. Dağlar yürütülse, yer parçalansa, ölülerde konuşturulsa bütün bunların sağlayacağı fayda nedir? Kur’an’ın gönüllere yaptığı telkin ve uyarı kadar açık bir rahmet olamaz ki. Her gün dağlar yürütülse zaten dağlar yaratılmış, denizler, ırmaklar, çaylar, pınarlar, çeşmeler zaten yaratılmış senin bugün kalbine inecek ilhâma bak Kur’an’dan alacağın nura bak ve Kur’an’ın nuruyla kalbini, ruhunu doldurmaya bak. Her gün dağlar yürütülse ne yapacaksın? O zamanda başka türlü bahâneler ortaya çıkaracaksın îmânsız da bahâne çoktur ama kurtuluşu hiç yoktur. Îmânsız çeşitli bahaneler gösterir bahânesi çoktur ama hiçbir kâfir kurtulmadı kurtulmayacaktır kurtulan hiç yoktur. Niceleri dünyadaki belâsını bulmuş mezarda kabir azâbına onu Münker Nekir tıkmış doldurmuş azâbın içine oradan da fırlayıp mahşere gelecek kurtulan yok ki. Azrâil’e Aleyhisselâm can vermeyecek kimse yok ki, vermeyen hiç yok herkes can veriyor. Kimisi ferdî kimisi de toplular hâlinde îmânıyla giden doğru cennete, îmânsız gidenler doğru gideceği yere işte giden herkes kendi yerine gidiyor. Îmânsızı kimse cennete götüremez. Îmân ehlini mütteki Müslümanı mü’minleri de kimse cehenneme götüremez. Allah’ın vaadi var bu Vaadi Subhâniler Allah’ın kendi vaadi birinin müjdesi falan değil ki, birinin hikâyesi değil ki. Ali Veli yazması da değil, direkt Allah’ın Kitâb’ı Kur’an’ın Hazreti Muhammed’in Yüce İslam’ın içindeki hak olan Allah’ın kendi sözleri, ezelî ebedî hakîkatin bizzat kendisi. Dil ile fiil ve hal olarak yapılan zikirler İslam’ın bizzat yaşantısı olan zikirdir. (أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ) Bunu hiç unutma! “İyi bilin ki kalpler Allah zikriyle tatmin olur. Zikirde dil, fiil, hâl olarak yapılandır bu da İslam’ı bilmek, yaşamak ve tasdik ve ikrârıyla İslam’ı hayatına geçirmektir. İşte bunun kitâbî olanı, ilmi olanı Kur’an’ı Kerim’dir onu da hayatına geçirmende fiili zikirdir. Hayatına uygula! İslam’ı hayatına uyguladığın an fiili zikirdir sadece sözlü zikir değil fiili zikirdir. İlmini, irfânını îmâna ve Amel-i Sâlih’e hayırlı hizmetlere dönüştürdüğün zaman fiili zikir ve fiili bir cihâd ortaya çıkar zaten bunun zirvesi de cihâddır.

 

Onun için kıymetli dostlarımız, Cenab-ı Hak nur saçan ölümsüz hayat veren nurun dersleri Kur’an-ı Kerim’in kendi dersidir bizzat kendisidir Kur’an’ın İslam’ın kendisidir bunun canlısı Hazreti Muhammed’dir Aleyhisselâtu Vesselâm. Ve Hazreti Muhammed’in yolunda doğru yürüyen bütün Ümmet-i Muhammed önünü de müçtehit gerçek mürşit ve müçtehit âlimlerimiz çekmektedir.

 

Dakika 20:35

 

Cenab-ı Hak;

 

وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِّن قَبْلِكَ فَأَمْلَيْتُ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ ﴿٣٢﴾

 

Andolsun ki, senden önceki peygamberlerle peygamber bakın Peygamberimizden önceki peygamberlerle de alay edildi diyor Cenab-ı Hak. İstihzâ ettiler peygamberlerle önceki peygamberlerle. Ben de o kâfirlere bir süre için meydan verdim diyor Cenab-ı Hak. Bakın, peygamberle alay eden o kâfirlere Allah mühlet veriyor. Niçin? Îmân edecek kadar bir zaman veriyor hemen suçlarını o anda cezâlandırıp yok etmiyor. Onlara bir süre için bir meydan verdim. Sonra da tuttum onları cezalandırdım diyor. O vakit azâbım nasılmış gördüler diyor. (فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ) diyor. Orada ki ‘عِقَابِ’deki ‘بِ’ Yüce Allah’ın benim azâbım demek yani oradaki ‘بِ’ ben demek ki, Allah’u Teâlâ’ya râci. Onun için kıymetli dostlarım, hiç kimsenin yaptığı yanına kalmamıştır kalmayacaktır. Bu defa bunu Allah meyil verir mühlet verir bir süre tanır sana ama bu senin îmân etmen için, Müslüman olman için, kurtuluşun için imtihan süresi veriyor. Ve kurtarıcı olarak da sana en son cihân Peygamberini, Muhammed’i, Kur’an-ı Kerim’i, İslam’ı göndermiş. Yüce İslam taptaze bütün yüceliğiyle, bütün ihtişamıyla kıyâmete kadar ebedî devam etmektedir devam edecektir. Bunda şüphe yoktur şüphe eden kendi îmânını yok eder. Kur’an ile şüphe olmaz, Kur’an’a şüphe olmaz. Kur’an şanlı bir Kerim Azîmüşşân bir kitap. Bunun için herkes aklını başına almalı!

 

أَفَمَنْ هُوَ قَآئِمٌ عَلَى كُلِّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَجَعَلُواْ لِلّهِ شُرَكَاء قُلْ سَمُّوهُمْ أَمْ تُنَبِّئُونَهُ بِمَا لاَ يَعْلَمُ فِي الأَرْضِ أَم بِظَاهِرٍ مِّنَ الْقَوْلِ بَلْ زُيِّنَ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ مَكْرُهُمْ وَصُدُّواْ عَنِ السَّبِيلِ وَمَن يُضْلِلِ اللّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ ﴿٣٣﴾

 

Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede de: Bütün  kazandıklarıyla her bir nefsin üzerinde böylesine hükümran olan başka kim vardır? Yüce Allah bütün nefislere onların bütün kazandıklarının hepsine hükümrandır. İster farkında olsun ister olmasın ister inansın ister inanmasın Allah’u Teâlâ bütün nefislere canlı cansız ne varsa hepsine hükümrandır. Böyleyken tuttular da Allah’a ortaklar uydurdular Allah’ın ortağı yok ki, eşi, benzeri, şeriki, naziri, veziri yok ki. İşte şirk Allah’a ortak koşmaktır onun için Allah’tan başka ne kadar ilâhlar varsa bunlar şirk ve puttur. Onlarla birlikte herkes ameliyle, kötü ameli şirkiyle Allah’ın huzuruna gelir. De ki: “Onlara isimler verip durun bakalım. Siz O’na yeryüzünde bilmediği bir şey mi haber vereceksiniz? Yoksa anlamı olmayan kuru bir laf mı?

 

Dakika 25:35

 

Doğrusu küfre sapanlara kendi oyunları güzel gösterildi de yoldan saptırıldılar.” Sapmaya müsait insanları kolay saptırırlar. Şeytan-ı lain mahşerde hutbe okuyacak, herkes şeytanı suçlayacak şeytan sapıttı bizi aldattı. Şeytan orada hutbesinde diyor ki: “Siz sapmaya meyilliydiniz ben size sadece vesvese verdim diyor sizde hemen kabul ettiniz.” Peki, şeytanın dediklerini, nefsin dediklerini, tâğût, putların dediğini kabul ediyorsun da Allah’ın dediğini niye kabul etmiyorsun? Kur’an-ı Kerim’in dediğini niye kabul etmiyorsun? Şanlı Peygamberin getirdiği Yüce İslam’ın emir ve kurallarını neden kabul etmiyorsun? Şeytan orada hutbe okuyacak, “siz benim sözlerimi kabul etmek için meyilliydiniz diyecek ve hemen kabul ettiniz diyecek.” Peygamberler gelmiş dünyaya, kitaplar inmiş âlemlerin Rabbisi Yüce Allah birde üstelik âlemlere rahmet Peygamberi gelmiş Hz. Muhammed gibi, Kur’an-ı Kerim gibi yüce kitap gelmiş. Senin daha haberin yok mu bunlardan da başkalarının izinde gidiyorsun? Cenab-ı Hak ne diyor; “Yoldan saptırıldılar.” Peki, öbürü sapıtmak için uğraşıyor sen niye saptın? Senin aklın yok muydu, irâden yok muydu? Sen Allah’ı duymadın mı ve Kur’an diye bir kitap var duymadın mı? Peygamber Muhammed diye (A.S.V) duymadın mı? Neden sen sana verilen bu rûhî ve bedensel kuvvetleri yerdeki gökteki bu yaratılmışların yaratıcısını hiç düşünmedin mi de başkalarının sapıkların yoluna saptın saptırıldın? Allah her kimi saptırırsa artık onu yola getirecek kimse yoktur. İşte işin korkunç tarafı burasıdır. Bir insan sapmayı istemiş irâdesini sapıklığa kullanmış o sapıklıkta onun kazanç olarak bağrına basılmış boynuna asılmış daha kimseye bir şey deme şansı yok ki. Cenab-ı Hak ne yapıyor, sen bunu kazandın diyor sapıklığı ona veriyor sapıklığı kazandığı için saptırılıyor ve saptırılmış oluyor. Çünkü kendi onu istiyor onun istediğini vermezsen bu sefer özgürlük yok irade imtihan olmaz o zaman. Özgürlük âlemi, imtihan âlemi bu âlem sapıtmaya kullanıyorsun verilen kuvvetleri de îmâna Allah’a itaate niye kullanmıyorsun mesele burada.

 

Cenab-ı Hak;

 

لَّهُمْ عَذَابٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الآخِرَةِ أَشَقُّ وَمَا لَهُم مِّنَ اللّهِ مِن وَاقٍ ﴿٣٤﴾

 

Onlara dünya hayatında bir azâb vardır. Bakın, sadece mezarda mahşerde değil dünyada da azâb var dünyada da kurtulamaz, 90’ıncı katta otursun isterse içinde bombalar, stres bombaları, küfür, günah bombaları patlar. Beyninin neresinde hangi günahın, hangi şirkin bir bomba olarak patlayacağını düşünemez.

 

Dakika 30:00

İster 90’ıncı katta otursun, isterse hangi köşkte oturursa otursun, hangi mevki makamda da olursa olsun, hangi ordular ve korumaların içinde olsun o günah bombaları ruhunda, bedeninde patlamaya devam edecektir ve patlayacaktır ve patladı. Öbür asırdan kimse kaldı mı? Kalmadı bu asırdan da kalmayacak, öbüründen de kalmayacak sapır sapır mezara. İstersen kuş tüyü yatakta yat Azrâil Aleyhisselâmın elinden kurtulamazsın. Dünyaya göre dünyada belâlar vardır her suçun belâsı dünyada da mezarda da mahşerde de vardır. Tövbe et çâre yok mu? Çâre var tövbe istiğfar et, îmân et Allah’u Teâlâ’ya kul ol.  Allah’u Teâlâ Celle Celâlühü, Gaffâr, Gafûr, Tevvâb, El-Afüvvü Raûf, Rahmân ve Rahim kemâl sıfatlarla muttasıf noksan sıfatlardan münezzeh bir Rabbimiz var. Hemen tövbe edip îmâna gelmeli ve tövbeye devam edip günah isyânı terk etmeli Allah’a itaat etmeli çâre bu. Kur’an’ın suyundan içmeli, bak unutma bunu! Bu hayat veren nurun derslerini iyi ders edilmeli ve  bu üniversiteye iyi kayıt olmalı bu dersleri kaçırmamalı. İllâ ki bizi dinleyin demiyorum ben Kur’an-ı Kerim dünyanın neresinde çok iyi anlatıyor yazılmış, çizilmiş anlatılan ne varsa orada biz İslam’a İslam ile Allah’a çağıranlardanız birilerine çağıran değiliz ki biz. Kimisi üstadına çağırıyor, kimisi liderine çağırıyor, önderine çağırıyor kendi grubuna çağırıyor yok bizde öyle dâvâ yok. Biz İslam’a İslam herkesi Allah’a ve Peygamber Muhammed’in önderliğinde Allah’a çağırıyoruz. Kur’an, Şanlı Kur’an Azîmüşşân Kur’an kime çağırıyor? Allah’a çağırıyor. İslam kime çağırıyor? Tek olan Vahid’ül Kahhâr olan Allah’a çağırıyor. Ali ‘ye, Veli’ye, şuna, Ahmed’e, Mehmet’e çağırmıyor. Falanca imparatora çağırmıyor, falanca lidere öndere çağırmıyor. Zaten başkalarına kim çağırıyorsa onlar onları Rab edinmişler. İşte şirk orada başlıyor eğer kişi kendi grubuna çağırıyor kendi grubunun da işte önderi, lideri kimse oraya çağırıyor başkalarını dışlıyorsa orada problem vardır, orada problem vardır İslam metodu bu değildir. İslam kişiyi İslam’a, İslam ile Allah’a çağırır. Ha, onlar derler ki işte bizim liderlerimiz de önderlerimiz de bizde Allah’a çağırıyoruz. O zaman lider ağzında ne geziyor? Ali, Veli ağzında ne geziyor. Kur’an’ı okuyup Allah’a çağırsana direkt, peygambere çağırsana direkt. Kur’an’ı okumuyor Kur’an’dan bir âyet kullanıyor Kur’an’ı kullanıyor ondan sonra başkalarını ne dediyse onu konuşuyor din adına onları konuşuyor. Bunun doğrusu var yanlışı var o doğruların yanında yanlışları hap gibi yutturuyorlar millete. İnsanlık âlemi uyanık olsun İslam’ı İslam’ın kendi kaynağından öğrensin İslam’a İslam ile Allah’a… İslam’ın kendi aslî delilleri ortada Kur’an-ı Kerim, sünnet-i şerif, icmâ ümmet, kıyâs-ı fukahâ bu aslî delillerle hareket edin o zaman şaşmazsınız. Bu nurun derslerinde Kur’an-ı Kerim’in kendisi vardır, sünnet vardır, icmâ vardır, kıyas vardır.

 

Dakika 35:05

 

Ve kelâm ekolü vardır, Ehl-i Sünnet vardır. Başka okullar size doğruyu tam öğretmez bu okul size tam doğruyu öğretir Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat ekolü. Öbürleri birçok Rablara çağırıyorlar birilerini Rab edinmişler zaten. Gök kubbenin altında mehdiyim diye bağıranlara da dikkat edin! Gök kubbenin altından işte bir haykıran var diyor ve kendini mehdi ilân ediyor. Mehdilerin sayısı çoğaldı, kimisi Îsâ bekliyor kimisi Mehdi bekliyor. Mehdi de gelince Îsâ’da gelince gökten kim gelirse gelsin yerden kim çıkarsa çıksın Kur’an’a aykırı bir şey söylerse bunlar istidraçtır hak hakîkat değildir. Beyazıd-ı Bestâmî şöyle diyor; Kur’an’a ve İslam şeriatına aykırı birisi eğer diyor gökyüzüne çıkmış sofra kurmuş orada oturuyorsa o kerâmet değildir o istidraçtır diyor. Kur’an’a, sünnete, icmâ kıyasa aykırı bir defa kerâmet olmaz hakîkat olmaz. Hakîkat, hakîkatin kaynağı İslam’ın kendi kaynaklarıdır. Aslî delilleriyle hareket et. İstidraçla kerâmeti karıştırma, mûcizeyle kerâmeti de karıştırma mûcize Peygambere ait. Onun şahsında yaratıyor Cenab-ı Hak kerâmeti veli kullarının şahsında yaratır. İstidrâcı ise Müslüman olmayan küfürde veya dünyada herhangi bir şeyde ilerlemiş birilerinin şahsında yaratıyor İstidrâcı da. Îmânın ve îmânlının şahsında yaratılan harikalar kerâmettir. Îmânsızın, îmânsızlığın veya îmânsızın şahsında eğer ortada harika gibi görünenler varsa bunlar istidraçtır. İblîsi düşün iblîs şargı, garkı dolaşır. İblîsin bu hâli kerâmet midir? İblîs şerde, küfürde çok ilerlediği için ne yapmıştır? İblîs olmuştur cehennemin dibini kazanmıştır kendine mahsus cehennemin dibinde yeri var. Firavun firavunlukta çok ilerlediği için Firavun olmuş cehennemin dibini boylamıştır. Bunlar derece İstidraç îmânsızlıkta ve îmânsızlardadır, bunların gökyüzüne çıkıp sofra kurup oturmaları kerâmet değildir. Kimseye bakma şahıslara kerâmet de arama kerâmet üstüne kerâmet, mûcize üstüne mûcize Kur’an-ı Kerim’de İslam’ın kendisinde. Kitâb, sünnet, icmâ, ümmet, kıyâs-ı fukahâya iyi bağlandıkları için Beyazıd-ı Bestâmî’ler Bestâmî oldular, Cüneydi Bağdâdî’ler Bağdâdî oldular, Abdulkadir Geylâni’ler öyle oldular İmâm-ı Âzâm’lar en büyük dünyanın kâşifi oldular. Mâlikî’ler, Şâfiî, Hanbelî’ler en büyük dünyanın hukukçusu ve kâşifleridirler. Bunlar kerâmet satmaya gelmediler ama her taraflarında kerâmet dökülüyor o da başka. Bunlar Hakk’a kulluğa geldiler Kur’an’ı, İslam’ı ruhlarına yerleştirip insanlığın hayrına çalışmaya geldiler ve en güzel görevlerini yaparak gittiler. Sahte ve mukallit ne varsa taklit bunlardan paçanı kurtar. Körlerle yola gidersen burada ki kalp körlüğüdür. Özürlü dış gözü özürlü olanlar kör sayılmazlar.

 

Dakika 40:02

 

Cehâletiyle kör olanlar var ya bunlarla yola gitme bunlar seni de kendilerini de kuyulara ateş kuyularına düşürürler bunlarla yola gitmek zifiri karanlıkta bilmediğin yola çıkmak ve kuyulara ateş kuyularına düşmek canavarlara parçalanmak demektir. O yolları iyi bilen biri var. Kim var? Hazreti Muhammed var gökleri biliyor, cenneti biliyor, cehennemi biliyor. Kur’an-ı Kerim’i biliyor İslam’ı iyi biliyor canlı İslam kendisi en güzel ahlâkın bizzat yaşanan ahlâkın canlısı kendisi hem de. (وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ ) ‘Kalem Sûresi 4’ Allah’ın (C.C); “Sen en yüksek en büyük ahlâk üzeresin” diye Allah’ın tavtif ettiği övdüğü Peygamber. Onun önderliğinden sapma bilimsel çalışmalara da gayret et ve oraya da teşvik et. Bütün ilmi çalışmalar faydalıdır ama taklitten, uydurmadan uzak kal. İslam’ı İslam’ın kendinden kaynağından öğren. Kur’an-ı Kerim’i, icmâyı, kıyası, sünneti iyi bilirsen o zaman seni yanıltmazlar Allah’ın hidâyetiyle tabii bu aslî kaynakları bilmeden birini taklit edersen yazık olur kandırırlar.

 

مَّثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ أُكُلُهَا دَآئِمٌ وِظِلُّهَا تِلْكَ عُقْبَى الَّذِينَ اتَّقَواْ وَّعُقْبَى الْكَافِرِينَ النَّارُ ﴿٣٥﴾

Yüceler yücesi Allah bu yüce kelâmında ne diyor; Muttakilere vaad olunan cennetin misâli şöyledir diyor… Dikkat et! Şimdi Cenab-ı Hak Cenneti Allah kendi anlatıyor. Altından ırmaklar akar durur, cennet sarayları var ki etrafından cennet bahçeleri etrafından cennet ırmakları akıyor. Yemişleri süreklidir, gölgeleri de. İşte bu takvâ yolunu tutanların âkıbetidir. Kâfirlerin âkıbeti ise ateştir. Kur’an-ı Kerim’in diğer âyetlerine bak hadis-i şeriflere bak sırası geldikçe bunları bir, bir anlatmaya devam ediyoruz İnşâ’Allah Allah’ın lütfuyla. Bizde güç kuvvet diye bir şey yok bizdeki kudret kuvvetin hepsi Allah’tan O vermiş hepsini O vermiş O’na aitiz biz. Muhammed Sûresi 15’inci âyette Cenab-ı Hak, berrak sudan cennet ırmaklarından bahsediyor. Halis sütten ırmaklardan lezzetli şaraptan ırmaklardan süzülmüş baldan akan ırmaklardan bahsediyor, süt ırmakları, bal ırmakları akıyor. Dikkat et! Bunların hepsi Kur’an-ı Kerim’in içinden akan ırmaklar. Kur’an götürecek o ırmakların başına seni o cennete Allah’ın rızâsına cemâline Kur’an-ı Kerim Yüce İslam götürecek. Ölümsüz hayata işte Kur’an-ı Kerim, İslam hazırlıyor seni cennet hayatına. Onun için kaynağını bil, cennette öyle bir durum var ki, mutluluğa zevke ayarlanmış her şey. Ölüm yok, ihtiyarlık yok, hastalık yok, soğuk yok, sıcak yok her şey güzele en güzele mutluluğa zevki sefaya ayarlanmış öyle hazırlanmış. Allah’ın mü’min kullarına ve Amel-i Sâlih sahibi kullarına lütfu keremidir. Bunu îmân ve Amel-i Salih’i senin güzelim Müslümanlığını Allah vesile kılıyor. Lütfundan sana cenneti ölümsüz hayatı veriyor bunu kimse kendi gücüyle kazanamaz. Bak, bir îmânını bir Amel-i Salih’i Müslümanlığını Allah vesile kılıyor lütfundan veriyor sana bunları yoksa kimin gücü yeter buna.

 

Dakika 45:50

 

Cenab-ı Hak;

 

وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَفْرَحُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمِنَ الأَحْزَابِ مَن يُنكِرُ بَعْضَهُ قُلْ إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللّهَ وَلا أُشْرِكَ بِهِ إِلَيْهِ أَدْعُو وَإِلَيْهِ مَآبِ ﴿٣٦﴾

 

 

Birde kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen (vahiy)le sevinç duyuyorlar. Bununla beraber hizipleşenlerden, âyetlerin bir kısmını da inkâr edenler de vardır. De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmekle ve O’na şirk koşmamakla tam tevhîd îmânıyla emrolundum.” Ben O’na dâvet ediyorum bakın bütün peygamberler Allah’a çağırırlar Allah’a dâvet ederler hiçbir peygamber başkasına dâvet etmemiştir hep Allah’a dâvet etmişlerdir. Her Peygamberi görevini güzel yapmıştır onlarında en büyüğü ve Sultân-ül Enbiyâ Sertâç-ül Evliyâ ve âlemlere rahmet Peygamberi Hazreti Muhammed’dir  Aleyhisselâtu Vesselâm son Peygamberdir, evrensel çağların Peygamberidir, bütün milletlerin Peygamberidir. “Ben ona dâvet ediyorum yani Yüce Allah’a dedi o, Şanlı Peygamber dönüşümde Yüce Allah’adır” dedi. Biz hepimiz Allah’tan geldik O yarattı O’nun huzuruna dönüp O’na hesap vereceğiz dönüş O’na.

 

 

وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ حُكْمًا عَرَبِيًّا وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ وَاقٍ ﴿٣٧﴾

 

Ve işte biz o Kur’an’ı Arapça bir hüküm olarak indirdik. Yemin olsun ki, eğer sen sana, vahiyle gelen bu bilgiden sonra onların keyiflerine uyacak olursan… Bakın Hazreti Muhammed’i Allah burada uyarıyor. Ne diyor; Sakın başkalarının keyiflerine uyacak olursan sana bu Kur’an bu İslam geldikten sonra sana Allah’tan ne bir dost vardır ne de bir koruyucu vardır. Yani Muhammed bile Aleyhisselâtu Vesselâm, Allah’ın emrinden azıcık ayrılıverse bakın Allah nasıl uyarıyor onu, ne diyor; Ne bir dost vardır ne bir koruyucu seni kimse kurtaramaz diyor. Herkesin kurtuluşu Allah’a kulluktadır. Onun için aklın varsa Allah’a kulluk et bu Kur’an-ı Kerim’in nur saçan derslerini takip et. İslam’ı iyi anla, iyi kavra, Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yolunu takip et. Ehli kitap Kur’an’a vâkıf olunca mutlaka bir ferahlık duyarlar. Bunlar kim, ehli kitap kimdir?  Yahûdîler ve Hristiyanlar ehli kitaptır tabii gerçek Tevrât’a gerçek İncîl’e bağlı kalanlar tabii. Şimdi ehli kitap Kur’an’a vakıf olunca mutlaka bir ferahlık duyarlar. Kim bunlar? Hazreti Muhammed’in Peygamberliğini kabul edip Kur’an’ı iyi anlayıp, Müslüman olanlar.

 

Dakika 50:25

 

Bunlardan işte birisi Abdullah Bin Selâm ve benzerleri. Bir Yahûdî âlimidir Abdullah Bin Selâm Tevrât’ı, İncîl’i biliyordu hemen Müslüman oldu. Çünkü Tevrât’ta, İncîl’de Hazreti Muhammed’i görüyordu kaşına gözüne varıncaya kadar öz evlatlarını bildikleri gibi Tevrât’ta, İncîl’de Hazreti Muhammed’i tanıyorlardı. İnkâr edenler o âyetleri İncîl, Tevrât âyetlerini ya tahrif ettiler veyahut da başka anlamını başka yorumlar getirdiler değiştirdiler, hem kendilerini mahvettiler hem de başkalarını mahvettiler. Kur’an-ı Kerim’in bütününden ferah ve sevinç duyarlar bunlar tam Müslüman olanlar. Allah’ın birliğini ve Hazreti Muhammed’in hak Peygamberliğini tasdik ederek Müslüman olurlar. Bunlar paçayı kurtardılar. Diğer bir kısmı da var ki, Kur’an-ı Kerim’in biz Tevrât’ı muhakkak ki, hidâyet ve nur olarak indirdik gibi önceki kitapları ve peygamberleri medih ve tasdik eden onların hükümlerinden bazı misâller veren belli âyetlerinden ferahlanırlar. Ve yalnızca bu noktalara kalsa Hazreti Muhammed’in Peygamberliğini de kabul ve tasdik etmek isterler. Ancak kendilerinin teslis, teşbih vesâire gibi yoldan sapmalarını Allah’ın âyetleri üzerindeki tahrifatlarını ve ilâhî hükümler üzerinde yaptıkları değişiklikleri konu eden âyetlere gelince durum değişiyor. Onlar hiç hoşlarına gitmiyor bakın, ne diyorlar o zaman; hemen inkâra sapıyorlar. Kur’an-ı Kerim bir kısmına bak hoşlarına gidiyor ama bir kısmına gelince hiç hoşlarına gitmiyor hemen inkâr ediyorlar. İşte bunlar mahvoldular ve mahvettiler kendilerini de ve kandırdıklarını da. (وَمِنَ الأَحْزَابِ) Ahzab ’tan yani ehl-i kitâbın Hazreti Peygambere karşı kin ve düşmanlıkta birleşip birbirlerine muhâlif hizipler meydana getiren çeşitli guruplarından da ‘مَن’ öyle kimseler vardır ki, Kur’an-ı Kerim’in hepsini inkâr edememekle beraber (يُنكِرُ بَعْضَهُ) ne yapıyorlar bazısını inkâr ediyorlar, Kur’an’ın bir kısmını inkâr ediyorlar. Yani hoşlanmadığı âyetlerini inkâr eder mesela Yahûdî Hizbi (إِنَّمَا الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللّهِ) Meryemoğlu Îsâ Mesih Allah’ın Rasûlü’dür ve Meryem’e îkâ ettiği kelimesidir. Yani Meryem’in oğludur ve Allah’tan bir ruhtur Allah’ın kuludur, âyetini de Yahûdîler inkâr ederler. Niye? Bunlar Îsâ’yı kabul etmiyorlar oysa Hristiyanlar bununla sevinirler. Bakın, bu âyetten bakın Hristiyanlar seviniyor ama Yahûdîler ise kabul etmiyor.

(وَلاَ تَقُولُواْ ثَلاَثَةٌ انتَهُواْ خَيْرًا لَّكُمْ ) “Allah’a üçtür demeyin buna son verin sizin için hayır olur.” ‘’Nisâ Sûresi 171”

 

Dakika: 55:15

 

(لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ ) “Şüphesiz ki Allah Meryemoğlu Îsâ Mesih’tir diyenler elbette kâfir olmuşlardır.” ‘’Mâide Sûresi 71’’ gibi âyetleri de Hristiyanlar inkâr ederler. Bakın, kabul ettikleri var inkâr ettikleri var. Niye? İşlerine geleni alıyor, işine gelmeyeni almıyor. Bunlar mahvettiler kendilerini ve kandırdıklarını da mahvettiler hem mahvoldular hem mahvettiler Kur’an-ı Kerim İslam bunları da kurtarmaya geldi tamamını bütün insanlığı. Allah’ın birliğine O’nun rahmetine ve İslam’ın cihânı kucaklayan merhametine  ve ilâhî yüce adâletine insanlığı çağırıyor cennete çağırıyor Allah’ın cemâline çağırıyor. İslam herkesi kurtarmaya gelmiştir. Kurtulmak istiyorsan, kurtulmak istemiyorsan zorlama da yok kendin bilirsin. Cenab-ı Hak (قُلْ إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللّهَ) ‘قُلْ’sende de ki: Ben ancak Allah’a ibadet etmeye ancak Allah’ı Mâbud tanıyıp O’na kulluk etmeye memurum bununla emir olundum.        Allah’ın şeriki naziri yoktur şirk koşamam Allah birdir tevhîd inancıyla emrolundum de cihâna böyle anlat diyor.

 

‘’ قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْاْ إِلَى كَلَمَةٍ سَوَاء بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلاَّ نَعْبُدَ إِلاَّ اللّهَ وَلاَ نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلاَ يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضاً أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُولُواْ اشْهَدُواْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ ﴿٦٤﴾’’

 

 

“Ey ehli kitap! Bizimle sizin aranızda eşit olan bir kelimeye geliniz ki, o kelime Allah’tan başkasına ibadet etmemek hiçbir şeyle O’na şirk koşmamak ve Allah’ı bırakıp da birbirimizi tanrılar edinmemektir.” Âli İmrân 64’üncü âyetinde bu konuda geçmiş derslerimizde yeteri kadar bilgiler verildi. Dersimiz sırayla devam ediyor Ra’d Sûresi’nin son âyetlerine doğru gelmiş bulunmaktayız. Cenab-ı Hak bu durumu da bildirdikten sonra şanlı Kur’an öyle bir Kur’an öyle bir kitap ki, her kitâbın üstünde ve bütün milletler üzerinde hâkim hak bir Kitap’tır Kur’an’ı anlayan doğru anlasın! Önce indirilmiş olan semâvî kitapların Kur’an-ı Kerim’e uymayan Kur’an’ın onayından geçmeyen hükümleriyle amel etmek câiz olamayacağı gibi hüküm ancak Arapça indirilmiş olan aslına aittir. Yani Kur’an-ı Kerim’le hükmedilecek ama hüküm o tercümelerden alınarak değil hüküm ancak Arapça indirilmiş olan aslına aittir. Demek ki Kur’an-ı Kerim yalnızca tilâvet edilmekle kalmamalı mucebince amel edilip bütün hükümleri insanlar arasında icra edilmelidir Mâide Sûresi’nde bak 48’inci âyetinde Cenab-ı Hak Nisâ Sûresi’nde yine ne buyuruyor 105’inci âyetinde: “Gerçekten de biz sana bu Kitâb’ı indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği gibi hükmedesin diye.”

 

Dakika 1:00:00

 

(إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللّهُ ) Hz. Ömer bu âyeti okuyunca o  (بِمَا أَرَاكَ اللّهُ ) dikkat çekerek diyor ki, Bakın diyor, Allah’ın size gösterdiği gibi hükmedeceksiniz. Allah’ın gösterdiği birinin gösterdiği gibi değil. Allah’ın gösterdiği gibi hükmedebilmen için Kur’an-ı Kerim’in aslına Allah’tan gelen orijinal metnine iyi bakacaksın iyi anlayacaksın o hükme göre hüküm vereceksin. Cenab-ı Hak Kur’an’ın şanlı Kur’an’ın bazı kısımlarını inkâr ile Hazreti Muhammed’in hak Peygamberliğine itiraz etmek isteyen çeşitli hiziplerin inkâr ve iddiaları ne kadar havâî ve ne kadar boş ne kadar sarkak ve çarpıktır. Hiçbir haklı sebepleri yoktur ne Kur’an ne Hazreti Muhammed inkâr edilemez edilen kendini mahvetmiş olur.

 

استعيذ بالله

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلاً مِّن قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ أَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةً وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَن يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ لِكُلِّ أَجَلٍ كِتَابٌ ﴿٣٨﴾

يَمْحُو اللّهُ مَا يَشَاء وَيُثْبِتُ وَعِندَهُ أُمُّ الْكِتَابِ ﴿٣٩﴾

وَإِن مَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلاَغُ وَعَلَيْنَا الْحِسَابُ ﴿٤٠﴾

أَوَلَمْ يَرَوْاْ أَنَّا نَأْتِي الأَرْضَ نَنقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا وَاللّهُ يَحْكُمُ لاَ مُعَقِّبَ لِحُكْمِهِ وَهُوَ سَرِيعُ الْحِسَابِ ﴿٤١﴾

وَقَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَلِلّهِ الْمَكْرُ جَمِيعًا يَعْلَمُ مَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ وَسَيَعْلَمُ الْكُفَّارُ لِمَنْ عُقْبَى الدَّارِ ﴿٤٢﴾

 

Yüce Rab ne diyor; Andolsun ki, biz senden öncede peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik o peygamberlerde evlendiler. Ey Muhammed! Senin gibi önceki peygamberlerde evlendiler çocukları da vardı. Allah’ın izni olmadan herhangi bir âyet getirmek ise hiçbir peygamberin haddi değildir elinde değildir, peygamberler vahiy ile hareket ederler. Her ecel için bir yazı vardır. Dikkat edin! Her ecel için bir yazı vardır. Allah dilediğini imha eder, dilediğini de yerinde bırakır. Ana kitap O’nun katındadır, her şey yazılıdır. Onlara vaad ettiğimiz azâbın bir kısmını sana göstersek yahut seni, onu görmeden vefat ettirsek, yine de sana düşen sadece tebliğ etmek, bize düşende hesaba çekmektir diyor. Muhammed Mustafa tebliğ etti Cenab-ı Hak hesaba çekecektir işte Kur’an. Bu İslam’ı neden kabul etmedin? Ve kabul edenlere de ödüller, mükâfatlar gereğini yapanlara gereğini hakkı ile yapmayanlara onlarda hesaba çekileceklerdir. Gereğini yap doğru Müslüman ol. Görmüyorlar mı ki, biz yeri etrafından eksiltip duruyoruz. Allah öyle hükmeder ki, O’nun hükmünü engelleyecek kimse yoktur. O çok hızlı hesap görür. Onlardan öncekiler de hileler yapmışlardı. Fakat sonuçta bütün hileler(in cezâsı) Allah’a aittir.

 

Dakika 1:05:10

 

Her nefsin ne kazandığını O bilir. Bu dünyanın âkıbetinin kime ait olduğunu kâfirler de yakında bilecekler. Allah burada tehdit ediyor. Yani haddini bilmeyenlere haddini bildireceğim diyor Cenab-ı Hak (وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَسْتَ مُرْسَلاً) Bakın îmânsızların bir kısmı ne diyor; O kâfirler: “Sen Allah tarafından gönderilmiş bir Peygamber değilsin” diyorlar. Cenab-ı Hak ne diyor bak; ‘قُلْ ‘ De ki: Ey şanlı Muhammed, ey benim Habîbim, ey benim Rasûlüm, ey Şefii Ruzi Ceza, ey Rasûlü Kibriyâ, ey Habîbi Hüdâ! De ki diyor: ( كَفَى بِاللَّهِ شَهِيدًا) “Allah şahit olarak yeterlidir de diyor.” Allah ne diyor; Muhammed’in peygamberliğine ben şahidim diyor Allah Teâlâ. Hem de ne diyor; (بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ) o onun peygamberliğini kabul etmeyenlerle benim aramdaki şahit Allah’u Teâlâ’dır de onlara diyor. (وَمَنْ عِندَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ ) “Birde yanında diyor kitap ilmi bulunan yeter.” İşte o kitap ilmi bulunan da yeter diyor. Şimdi bunların keşif notları üzerinde duralım biraz. Muhammed’in Peygamberliğini inkâr için bakın, ortaya attıkları sebeplerin hiçbiri sebep değil, insanüstü olmasını, melek olmasını, melek cinsinden olmasını istiyorlar. Yani evlenmesin, yemesin, içmesin diyorlar yemek yiyor dolaşıyor diyorlar. Hristiyanlar da, birden fazla kadınla evlenmiş diyorlar. Yahyâ ve Îsâ gibi münzevi bir hayat yaşaması gerekmez miydi diyorlar. Bakın, burada öyle bir sapıklık var ki Allah’a akıl öğretmeye çalışıyorlar hâşâ! Yine Hristiyanlar bu gibi propagandalara hız vermek istiyorlar. Dikkat edin! Yahyâ ve Îsâ peygamberlerden önce gelmiş nice peygamberler var onlar evlenmedi mi? Mesela Dâvûd Aleyhisselâm, Süleymân Aleyhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâm, Yâkup Aleyhisselâm, İbrâhim Aleyhisselâm hattâ Nuh Aleyhisselâm ve Âdem’e varıncaya kadar bunlar evlenmediler mi? Hepsi evlendi. Eski ahitte ve İncîl’de haber verilen birçok peygamberlerin hepsini inkâr etmek gibi bir ortada korkunç bir çelişki bulunmaktadır. Hristiyanlığı kökünden inkâr etmektir bu iddialar. Kendi kendilerini yok ettiklerinin farkında değiller. Dâvûd Aleyhisselâm gibi bazıları 100 kadar kadınla bile evlenmiştir o günün şartları onu gösteriyordu gerektiriyordu. Peygamberler insanlığın tertemiz babaları, ataları olmaları güzel olmaz mı? Hemen hepsini hattâ Îsâ ve Yahyâ da onları peygamber olarak tanımış. Ve aynı zamanda peygamberliğini bunlarında peygamberliğini inkâr etmek sonucuna götürmez mi? Bâtıl bir iddia durumuna düşmüş olmaktadırlar. Peygamberi hâşâ, bir ilâh gibi farz ederek ve mûcizeleri sanki peygamberler kendileri yapıyormuş gibi sanarak bu iddiada bâtıldır.

 

Dakika 1:10:15

 

Mûcizeleri Allah yaratır peygamberlerin şahsında peygamberler yaratıcı değildir. Allah’ın izniyle olandan başka bir mûcize getirmek söz konusu değildir. Peygamberler mûcizeyi kendileri yaratmazlar Allah yaratır onların şahsında. Hani nerede o azâb diyecek kadar küstahlık yaparlar demek ki yalanmış derler. Bir vakti bir saati vardır ki, o azâb inkârcıların tepesine inecektir. ( لِكُلِّ أَجَلٍ كِتَابٌ) “Her ecelin bir kitabı vardır” her belânın da vakti saati var o belânın vakti saati gelince boşa acele etmeyin. Ey inkârcılar! Tepenize inecektir yalnız o belâ gelmeden İslam sizi kurtarmak istiyor ister kabul et ister etme kendin bilirsin. Mûsâ zamanının kitâbı başka Îsâ devrinin kitâbı başkadır ve son zamanın Kitâb’ı da şanlı Kur’an’dır. Önceki kitapların esâsını temel ilkelerini yeniden hükme bağlayıp Kur’an-ı Kerim tahkim eder, onlardaki bazı hükümleri de nesh edip değiştirir. Bunu Allah yapıyor yeniliyor şeriatları yenilemiş. Bakın Mûsâ’nın şeriatıyla öncekileri yenilemiş Îsâ ile Mûsâ’nın şeriatını yenilemiş geçmişin tamamını da Kur’an’la yenilemiş. Bu Allah’u Teâlâ’nın Şârî olması şeriatını kendi ortaya koyup yenilemesidir. Yahûdî Hizbi gibi bir kısmı neshi inkâr ediyor. İncîl’i de Kur’an’ı da inkâr ediyorlar Hz. Îsâ’nın nübüvvetini  olduğu gibi Hz. Muhammed’in risâletini de tanımak istemiyorlardı. Sanki Mûsâ şeriatında Yâkup, İshâk ve İbrâhim’den, Nuh ve Âdem’e kadar gelmiş geçmiş olan peygamberlerin şeriatlarından hiçbir hüküm değiştirilmemiş gibi bâtıl bir iddia peşinde koşuyorlardı. Yakın zamanlara kadar Hristiyanlar neshi inkâr etmiyorlardı. Çünkü neshi inkâr ettikleri takdirde Mûsevî’lere karşı Îsevîliğin hiçbir anlamı kalmazdı. Çünkü Mûsevîliği Îsevîlik yani İncîl Tevrât’ı yeniledi. Ama ne oldu sonradan bakın; fakat son zamanlarda Protestanlar bunu düşünmeyerek Müslümanlara karşı Yahûdîler gibi neshi inkâra kalkıştılar. Ve kendi kendilerine çelme taktılar farkında olurlar olmazlar kendileri bilir. Bu konuda Hintli Rahmetullâh Efendi’nin İzhârü’l-Hak adlı eserinde geniş bilgiler vardır oraya müracaat edenler daha fazla bilgiler alabilirler. Cenab-ı Hak bütünüyle kâinat bir taraftan harfleri ve satırları silinip diğer tarafta yazılan bir kitap gibidir. (مَا نَنسَخْ مِنْ آيَةٍ أَوْ نُنسِهَا نَأْتِ بِخَيْرٍ مِّنْهَا أَوْ مِثْلِهَا) “Eğer biz bir âyetin hükmünün kaldırır ve onu unutturursak diyor ondan daha hayırlısını veya dengini getiririz.”

 

Dakika 1:15:00

 

Nesh Allah’ın emriyle olur, nâsih işi, mensûh işi vahyi ilâhî ile olur. Kimse kendiliğinden bir şey nesh edemez. Onun için çeşitli şeriatlar bulunur. (لِكُلِّ أَجَلٍ كِتَابٌ) Her ecelin bir kitabı var olmuş olur çünkü kitaplar, şeriatlar, dünya ve âhiret mutluluğunu elde etmek için insanların uyması gereken kurallardır. Şuraya dikkat et hepsine olduğu gibi! İlâhî irâde ve meşiyetin gereğince devirden devire insanların ve toplumların ihtiyaçları değişik olduğundan ona göre hükümlerin değişmedi ve ilâhî hikmetin gereğidir. Bununla beraber Allah Teâlâ dilediği bazı hükümleri de neshi mümkün olmayacak şekilde muhkem ve sabit kılar ki, bu gibi hükümler her devir için şeriatın temel ilkeleri yani Usul-i Şeriat olmuştur ve bunlar Usul-i şeriattırlar diğerleri de ayrıntı sayılan dallar yani Füru-i Şeriattır. Mâide Sûresi’nde (لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا) bu âyet-i kerimede de gereken bilgiyi geçmiş dersimizde verdik. O kitaplarda âhir zamanın şartlarına uygun olmayan birtakım hükümleri de Kur’an-ı Kerim nesh etmiştir. Çünkü Kur’an-ı Kerim âhir zaman Kitâbı’dır. Önceki kitaplarda âhir zamanın şartlarına uygun olmayan bir takım hükümleri de nesh edip ortadan kaldırır. Bunlar Allah’ın emriyle olan şeylerdir ve hattâ  Kur’an-ı Kerim’in kendi bünyesi içinde de nâsih ve mensûh vardır. Ve bundan dolayıdır ki, Kur’an-ı Kerim’in bütün kitaplar üzerinde Müheymin gözetici ve bütün zamanların değişikliğine hâkim Arapça bir hüküm Kitâbı’dır. Çağlar Kur’an’a hâkim değildir Kur’an-ı Kerim bütün çağlara hâkimdir hükmeder. Her yeni şartlara Kur’an-ı Kerim yeni hükümler getirir hükmü değişmez onun içinden hükümler getirirsin  Kur’an değişmez çünkü son kitaptır. Bütün çağların önünde giden ezelî ebedî gerçekleri için almış bir kitaptır bozulma şansı da yok tahrif olma şansı da yok. Öyle bir mûcize ki bozulma şansı yoktur 14 asırdan fazla bir zamandır dünyaya meydan okumuştur meydan okuyarak gidecektir ebedî, ebedî mûcizedir. Kendisi mûciz karşısında herkes âcizdir. Yüce Allah  böylece  dilediğini imha ve dilediğini ibkâ ve ispat eyler. (وَعِندَهُ أُمُّ الْكِتَابِ ) Ve ana kitâb ancak O’nun katındadır. Düstur-i Âlâ denilen büyük orada ki kütük ancak O’nun katındadır ki, o Levhi Mahfuz veya İlmi Ezelî’yi İlâhî’dir o kitapta her şey yazılıdır. Ana kitâb Ümmül Kitâb’a göre her şey; (ceffel kalemü bima hüve kainü) “her şey yazılmış bitmiştir kalem kurumuştur.” Bu Keşfül-Hafa’da bir hadis-i şeriftir. Yani Cenab-ı Hak ezelî ebedî her şeyi bildiği için kaleme yaz demiştir. Kalemi yaratan kendisi, emri veren kendisi, bilen kendisi, her şeyi bilen yazdıran kendisi. Hâlbuki Kur’an’dan önceki kitaplar yalnızca nesihten değil tahriften de de uzak kalamamışlardır.

 

Dakika 1:20:30

 

Çünkü Tevrât’a ihânet edenler, onun hakkını vermeyenler, korumayanlar, İncîl’e ihânet edenler, hakkını vermeyenler, tahrif edenler olmuştur. Bunun içinde onu değiştirecek naks edecek ve engelleyip ortadan kaldıracak hiçbir kuvvet, hiçbir devlet, hiçbir makam ve merci yoktur. Yani Kur’an-ı Kerim’i kimsenin değiştirme, tahrif etme gücü kuvveti yoktur.  Ne milletlerin vardır ne devletlerin vardır. Cenab-ı Hak (وَاللّهُ يَحْكُمُ ) Allah öyle bir hüküm ve hükümet yapar ki, (لاَ مُعَقِّبَ لِحُكْمِهِ) O’nun hükmüne muakkip yoktur. Yani onu değiştirecek naks edecek engelleyip ortadan kaldıracak hiçbir kuvvet, hiçbir devlet, hiçbir makam ve merci yoktur. (وَهُوَ سَرِيعُ الْحِسَابِ) Ve O, hızlı hesap görendir Yüce Allah onun hesabı çok süratlidir. Bunun için kıymetli dostlar Kur’an-ı Kerim’i iyi anlayan insanlar ölümsüz hayatı şimdiden kazanmış olurlar ebedî mutluluğu kazanmış olurlar. Yaratma ve etki Allah’tandır kendi düşecekleri kuyuyu kazmış olanlar Kur’an’a karşı koyanlardır. Bunlar kendi düşecekleri kuyuyu kazmış olurlar ve o kuyulara da kendi kazdıkları kuyuya da düşerler, Kur’an-ı Kerim onları yine İslam kurtarmaya gider. Siz, kuyu kazdınız ve içine düştünüz şimdi sizi yine kurtaracak yine İslam’dır, yine Kur’an’dır, yine îmândır. Onun için kurtuluş gerçek tevhîd îmânında, Kuran’da, İslam’dadır. Gizli bir belâya uğratılırlar. Kimler? Kuyu kazanlar, kendi kendilerine kuyu kazanlar şanlı Kur’an’a Yüce Allah’a ve Şanlı Peygamber Muhammed’e karşı koyanlar kendi kendilerine kuyu kazanlardır. Mahvolur giderler ve gizli bir belâya da uğratılırlar, kim olursa olsun her günahın bir belâsı vardır. Tövbe et, istiğfar et, yanlıştan dön doğruya kurtuluş burada. Cenab-ı Hak Allah hiç haberleri olmağı ummadıkları bir şekilde mekirlerini başlarına geçiriverir. O zaman o inkârcılar bir de derler ki; (لَسْتَ مُرْسَلاً) “Sen Mürsel değilsin.” İşte bu söz onları mahveden sözdür. Hazreti Muhammed tam bir Mürsel Peygamberdir bunun şahidi Allah’u Teâlâ’dır. (قُلْ كَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ) De ki: “Benim aramla sizin aranızda şahit olarak Allah yeter diyor böyle de Habîbim diyor Cenab-ı Hak.” İnkâr edersen öyle bir derin kuyu kazıyorsun ki, kendine kendini mahvetmek istiyorsun. Allah’ın şahit olduğu hak Peygamberi sen inkâr edeceksin öyle mi?

 

Dakika 1:25:00

 

O zaman nereye gideceksin Allah’ın gazâbından, bu küfürle nereye gideceksin, bu inkârla? Allah şahitliği… Dikkat et! Allah şahitliği hiçbir şahitliğe benzer mi? Allah kendi şahit. (وَمَنْ عِندَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ ) “Ve o âlim ki, yanında kitap bilgisi vardır.” Kur’an ilmine veya genel olarak kitap bilgisine sahiptir yani Arapça bir hüküm olan bu kitap bu Kur’an benim Peygamberliğime başlı başına bir şahittir yeterli bir belgedir diyor Peygamberimiz bu âyetleri anlatırken. Önceki kitaplarda bu arada Tevrât ve İncîl’de dâhil Hazreti Muhammed’in Peygamberliğini haber veren ve müjdeleyen âyetler belge niteliğinde ifadeler vardır. İnsaflı ehli kitap âlimleri de buna şahitlik ettiler. Demek ki kitâbı İncîl’i doğru okuyan Tevrât’ı doğru okuyan Kur’an-ı Kerim’i doğru okuyup doğru anlayanlar Hazreti Muhammed’in Peygamberliğine şahittir ve derhâl Müslüman olmuşlardır. Ve Müslüman olanlar o zaman bütün peygamberlerin işte ortaya koyduğu îmân ve İslam bizzat Hazreti Muhammed’in ortaya koyduğu gerçek evrensel îmândır. Hak îmân bu îmândır. Bütün peygamberlerin îmânı İslam îmânıdır her peygamber Müslümandır. Bunu bu doğruları insanlara dosdoğru söylemeden insanları yanlıştan kurtulamazsın ve onlara hayırlı vazife yapmış da olmazsın. İnsanlara doğruyu söylemek lâzım.

 

Cenab-ı Hak, her sözü her işi en doğru olan nur olan hak olan kullarından eylesin. Çünkü Müslümanın birinci özelliği dosdoğru olması, Hakk’ı bilmesi, Hakk’ı tebliğ etmesidir. Hak ve hakîkat ise Kur’an’ın, İslam’ın bizzat kendisidir. Allah’ın selâmı, rahmeti, mağfireti, ebedî mutluluğu tüm inananların üzerine olsun.

 

Dakika 1:28:15

 

 

 

 

 

 

(Visited 84 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}