[jw7-video]

40- Tefsir Ders 40 hayat veren nurun keşif notları

40- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 40

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Bakara Sûresi 197’nci Âyet-i Kerime’den 212’nci Âyet-i Kerime’ler)

 

 

Çok kıymetli ve muhterem efendiler,

39’uncu ve 40’ıncı derslerimizin ilgili âyet-i kerimelerin öz bilgilerini, öz anlamalarını vermeye çalışacağız. Bundan sonra keşif notlarımızla derslerimiz devam edecektir. Yüce Allah’ın hayat veren nizamının hayat dersleridir. Kişiyi kesin mutluluğa hazırlar ve ebedî ölümsüzlüğe hazırlar. Ölümsüzlük kuldan değil kul fânidir ama Allah lütfuyla kişiyi ölümsüzlüğe hazırlıyor, mutluluğa hazırlıyor. İşte İslam hayat veren dîndir, ölümsüzlüğe hazırlar. Cenneti Âlâ bunun için ölümsüz bir hayattır. Cennete kişiyi hazırlayan İslam’da ki hayat nizamıdır ki Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammedin ortaya koyduğu Yüce Allah’ın hayat veren yüce değerleridir. Bunun için Kur’an-ı Kerim’i kim güzel anlar Hz. Muhammed’in ortaya koyduğu dîni İslam’ın hüküm ve kurallarını kim iyi anlarda onu hayatına uygularsa işte hem kendisi hayat bulur, hem de insanlığa hayat veren derslerin ve onun ilaçlarının bizzat kendisini takdîm etmiş olur. Kullanır veya kullanmaz, inanır veya inanmaz ama bu bir gerçektir.

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Konumuz hac konusudur şimdilik ama ilâhî emellerin içinde nice, nice hayat dersleri vardır. Her emrin içeriği aynıdır hayat verir. Hac da bunlardan birisidir ama her konunun içindeki dolu hazinelere bakarsan hayat bulursun. Oradaki ilâhî çeşmeden içersen hayat bulursun.

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Hac bilinen aylardadır.

الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَّعْلُومَاتٌ فَمَن فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلاَ رَفَثَ وَلاَ فُسُوقَ وَلاَ جِدَالَ فِي الْحَجِّ وَمَا تَفْعَلُواْ مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَتَزَوَّدُواْ فَإِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوَى وَاتَّقُونِ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ ﴿١٩٧﴾

  لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَبْتَغُواْ فَضْلاً مِّن رَّبِّكُمْ فَإِذَا أَفَضْتُم مِّنْ عَرَفَاتٍ فَاذْكُرُواْ اللّهَ عِندَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِ وَاذْكُرُوهُ كَمَا هَدَاكُمْ وَإِن كُنتُم مِّن قَبْلِهِ لَمِنَ الضَّآلِّينَ ﴿١٩٨﴾

ثُمَّ أَفِيضُواْ مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٩٩﴾

فَإِذَا قَضَيْتُم مَّنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُواْ اللّهَ كَذِكْرِكُمْ آبَاءكُمْ أَوْ أَشَدَّ ذِكْرًا فَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ ﴿٢٠٠﴾

  وِمِنْهُم مَّن يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ ﴿٢٠١﴾

أُولَئِكَ لَهُمْ نَصِيبٌ مِّمَّا كَسَبُواْ وَاللّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ ﴿٢٠٢﴾

 

Dakika 5:13

Cenab-ı Hak bu âyetlerde hac bilinen aylardadır. Her kim o aylarda hacca başlayıp kendisine farz ederse artık hacda kadına yaklaşmak, günah işlemek ve kavga etmek yoktur. Siz hayırdan ne işlerseniz Allah onu bilir. Kendinize azık edinin şüphesiz azıkların en hayırlısı Allah korkusudur, takvâdır. Ey akıl sahipleri benden korkun Rabbinizin lütfunu istemenizde size bir günah yoktur. Arafat’tan indiğiniz zaman Meş’aru’l Harâm yanında, Müzdelife’de Allah’ı zikredin. Onu size gösterdiği şekilde zikredin, doğrusu siz bundan önce gerçekten sapmışlardandınız. Sonra insanların akıp geldiği yerden sizde akıp gelin Allah’tan bağışlanmanızı isteyin çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Nihâyet hac ibadetlerinizi bitirdiğiniz zaman önceleri babalarınızı, annelerinizi andığınız gibi hattâ daha kuvvetli bir anışla anın çünkü Allah’ın eşi, benzeri yoktur. Bütün varlığınızla Allah’ı sevin onu zikredin. İnsanlardan kimisi ey Rabbimiz! Bize dünyada ver der, onun için âhirette
hiçbir kısmet yoktur. Çünkü bu dünyayı isteyip, âhireti umursamayandır. Yani âhireti hiç hesaba katmayan bunların âhirette nasipleri yoktur. Yine onlardan ey Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve âhirette de bir güzellik ver ve bizi ateş azâbından koru diyenler vardır. İşte onlar için kazandıklarından nasip vardır. Allah hesabı çok çabuk görür.

 

Kıymetli dostlarım!

 

Dünyayı isteyen bir inanç âhirete inanmayan biri îmân, îmân değildir. Onun için Müslümanın îmânı Allah’a ve Allah’ın ortaya koyduğu bütün değerlere olmalıdır.

Yine Cenab-ı Hak;

استعيذ بالله

 

وَاذْكُرُواْ اللّهَ فِي أَيَّامٍ مَّعْدُودَاتٍ فَمَن تَعَجَّلَ فِي يَوْمَيْنِ فَلاَ إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَن تَأَخَّرَ فَلا إِثْمَ عَلَيْهِ لِمَنِ اتَّقَى وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿٢٠٣﴾

 وَمِنَ النَّاسِ مَن يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللّهَ عَلَى مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ ﴿٢٠٤﴾

 وَإِذَا تَوَلَّى سَعَى فِي الأَرْضِ لِيُفْسِدَ فِيِهَا وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّسْلَ وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ الفَسَادَ ﴿٢٠٥﴾

 وَإِذَا قِيلَ لَهُ اتَّقِ اللّهَ أَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالإِثْمِ فَحَسْبُهُ جَهَنَّمُ وَلَبِئْسَ الْمِهَادُ ﴿٢٠٦﴾

 وَمِنَ النَّاسِ مَن يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاء مَرْضَاتِ اللّهِ وَاللّهُ رَؤُوفٌ بِالْعِبَادِ ﴿٢٠٧﴾

 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ ادْخُلُواْ فِي السِّلْمِ كَآفَّةً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ ﴿٢٠٨﴾

 فَإِن زَلَلْتُمْ مِّن بَعْدِ مَا جَاءتْكُمُ الْبَيِّنَاتُ فَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿٢٠٩﴾

  هَلْ يَنظُرُونَ إِلاَّ أَن يَأْتِيَهُمُ اللّهُ فِي ظُلَلٍ مِّنَ الْغَمَامِ وَالْمَلآئِكَةُ وَقُضِيَ الأَمْرُ وَإِلَى اللّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ ﴿٢١٠﴾ سَلْ بَنِي إِسْرَائِيلَ كَمْ آتَيْنَاهُم مِّنْ آيَةٍ بَيِّنَةٍ وَمَن يُبَدِّلْ نِعْمَةَ اللّهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءتْهُ فَإِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ ﴿٢١١﴾

  زُيِّنَ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَيَسْخَرُونَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُواْ وَالَّذِينَ اتَّقَواْ فَوْقَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَاللّهُ يَرْزُقُ مَن يَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿٢١٢﴾

Dakika 11:08

 

Çok muhterem, çok kıymetli izleyenlerimiz!

 

Birde sayılı günlerde Allah’ı zikredin, tedbir alın. Bunlardan kim iki gün içinde Mina’dan dönmek için acele ederse ona günah yoktur. Kim geri kalırsa ona da günah yoktur. Ama bu takvâ sahipleri içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki siz ancak onun huzuruna varıp toplanacaksınız. İnsanlardan kimi de vardır ki dünya hayatı hakkında ki sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o İslam düşmanlarının en yamanıdır. Dışından Müslüman ama iç dünyasında perişan. İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak ekini ve nesli helâk etmek için koşar Allah ise bozgunculuğu sevmez. Kıymetli dinleyenler, şöyle bir ekosistemin hâline bakın, ekosistem nasıl bozuldu. İnsanlar yediklerinden, içtiklerinden, giydiklerinden bile hattâ içtiği sudan, teneffüs ettiği havadan bile şikâyetçi olur hâle geldi. Ekosistemin bozulduğundan bahsedilmekte küresel bir tehlikeden bahsedilmektedir. İşte bunlar insanoğlunun göz yapayım derken beynini parçalayanlara benzemektedir. Kaşlarını düzeltirken gözlerini çıkartmasına benzer. Fakat farkında değil bunun çoğunu başarı zannediliyor. Bunların çoğuna bilim deniyor. Bunlar bilim değil bilime karşı en büyük kötülüktür. Bilim tabiatı boz demez insanlara zarar ver demez bilim faydadır. Bütün insanlığın hayrına çalışmaktır bilim ve hayırlı olandır bilim. Bilir bilmez ortaya bir şeyi atarsanız balla zehri karıştırır millete şerbet yapar içirirsiniz. Sahte bilim böyledir. Ekosistemi bozarak, ruhları, kafaları bozarak, akılları bozarak hattâ akla zarar veren şeyleri bâtıl inançları teşvik ederek yapmacık falcılarla aynı kefede hareket ederek bilimi kötüye kullananlar bir tarafta, bilim adı altında yanlış yapanlar bir tarafta, gerçek bilimin önüne set çekenler bir tarafta hareket edip durmaktadır. İşte Cenab-ı Hak bütün bu âlemin korunmasını insanların korunmasını çünkü âlem insan için yaratılmıştır her şey.

 

Dakika 15:02

 

Eğer insanı korur Allah’ın yarattığı düzeni bozmadan korursanız insan rahat eder. Ekosistemi bozarsanız insana o bozukluk insana sirâyet eder insan zarar eder. İnsanı korumak içli dışlı onun ruh âleminde dış âleminde insan korunacaktır ve ekosistemde korunacaktır ki insanlara zarar gelmesin. Canlılar rahat yaşasınlar başta insan olmak üzere.

 

Yine Rabbimiz buyurur ki; İnsanlardan kimi de vardır ki Allah’ın rızasına ermek için kendini feda eder. Allah ise kullarına çok merhametlidir. Ey îmân edenler! Hepiniz barış ve selâmete girdiğinde şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır buyuruyor. Şimdi ne diyor burada? Hepiniz barış ve selâmete girin. Nedir bu barış selâmet? İslam’ın her emri barıştır selâmettir. Bu îmânın kalbe yerleşmesiyle Allah’ı kul tanır Kur’an’ın âyetleriyle, esmâsıyla, evsâfıyla ve eserleriyle kitâbıyla Allah’ı tanır. Yine Allah’u Teâlâ’yı (C.C) Kur’an’daki kânûnları İslam da ki hüküm ve kânûnlarıyla tanır.

 

Allah’ın hükümranlığını tanır emrine girer. Barış selâmet tamamen İslam’ın kendisidir. İslam nizamını ortaya koyan ve o düzeni kuran Allah’ın bizzat kendisidir ve görev verdiği büyük şahsiyet Hz. Muhammed’dir. Ondan öncede diğer peygamberler görevliydi. Peygamberlere birer birer sırasıyla dünyanın sonuna doğru Cenab-ı Hak görev vermiştir. En son görevli Peygamber ve âlemlere insan ve cinlerin tamamına evrensel olarak bütün milletlere Hz. Muhammed Peygamber gönderilmiştir. Bunun için rahmet Peygamber’idir. İnsin cinnin Peygamber’idir. Geçmişi hep yenilemiştir yepyeni bir İslam nizamı İslam şeriatıyla kıyâmete kadar eskimeyen yeniler devam etmektedir. Onun için işte İslam’ın sulh ve barışını ilâhî adâleti kabul etmeyenler insan şeytanlarının ve cin şeytanlarının izinde giderler. Barış orada bozulur. Onların yoluna uymayın diyor Cenab-ı Hak. Barışa gelin diyor barışın içine selâmete girin diyor. Selim barıştır İslam’ında aynı zamanda İslam kelimesinin aslındandır.

 

Size bunca deliller geldikten sonra yine kayarsanız yani saparsanız iyi bilin ki Allah çok güçlüdür hüküm ve hikmet sahibidir. Allah’a kimse zarar verebilir mi? Sen bu îmânı, İslam’ı, barışı kabul etmedin barışı kabul etmedin. Neyi kabul ettin? Felâketi, kendin bilirsin. Cenab-ı Hakk’ın selâmet dediği selâmettir. Sulh barış dediği sulh barıştır ki bu İslam’dır. Artık sen bunu kabul etmedin mi felâketi kendi elinle kabul etmiş olursun ve bunu da doğru zannedersin. Yaptığın işi de çağdaşlık kabul edersin, aydınlık kabul edersin. Şeytanda öyle kabul etti. Bütün kâfirlerde öyle sandı bütün münafıklar öyle sandılar.

 

Dakika 20:00

 

Bütün yanlışlarını doğru sandılar. Doğru Allah’ın dedikleridir (C.C). O da Kur’an-ı Kerim’in âyetlerine bak eğer benim sözlerim Kur’an’ı Kerime uymuyorsa o zaman benim dediğimde doğru değildir. Kur’an’ı Kerim’e Hz. Muhammed’in Allah’tan olduğu aldığı vahyi ilâhîye ilâhî emir ve kânûnlara uyarsa doğrudur uymazsa kesin doğru değildir. Çünkü her doğru İslam’ındır. Düşmanın elinde de olsa bazı doğrular Müslüman olmayan en kötü insanlarda da bazı doğrular bulunur. O bazı doğruların onlardan olması onların doğru olduğunu göstermez. Bütün doğruların adresi kaynağı Allah’ı doğru dedikleridir. O da İslam gerçeğinde bulunur. İslam gerçeğinden o doğrulardan doğuluda almış batılıda almış işine gelen almış ama işine gelmeyen almamış. Fakat Cenab-ı Hak İslam bir bütündür diyor. Benim emirlerim bir bütündür. Hepsini kalbiniz tasdik edecek, diliniz ikrar edecek ondan sonra da yaşamınıza bu uygulanacak diyor. Bunu Cenab-ı Hak diyor.

 

Yine Rabbimiz buyurur ki; onlar sadece gözetiyorlar ki Allah buluttan gölgelikler içinde meleklerle birlikte geliversin de iş bitirilip versin istiyorlar. Hâlbuki bütün işler Allah’a döndürülüp götürülür. Yani Yüce Allah’ın kânûnlarını tanımayanlar acele etsinler veya etmesinler Allah’ın takdiri vakti saatiyle gelince o herkesi kuşatacaktır. Takdir yerini bulacaktır. Cenab-ı Hakk’ın nereden geleceği, belayı nerden vereceğini kimse bilemez. Çünkü o her şeye Kâdir’dir. Her suçun karşılığında onun bir adâleti vardır. Hangi bela gerekiyorsa onu verir. Yalnız kula düşen görev bela başına gelmeden tövbe istiğfar et, barışa gel, selâmete gel. Barış, kurtuluş, selâmet işte bizzat Allah’u Teâlâ’nın ortaya koyduğu değerler ki bunlar Kur’an-ı Kerim ve İslam dîninin emirleri Hz. Muhammed’in ortaya koyduğu ilâhî kânûn ve kurallardır ve o uyguladı ve yerleştirdi. Allah öyle emretti onu görevlendirdi.

 

İsrail oğullarına sor biz onlara ne kadar açık âyetler vermiştik fakat Allah’ın nimetini her kim kendisine geldikten sonra değiştirirse şüphe yok ki Allah’ın azâbı çok şiddetlidir. Dünya hayatı inkâr edenler için bezendi, süslendi. İnkârcılara süslendi. Niye? Gerçek hayatı inkâr ettiler de ondan. Hayat veren değerleri inkâr ettiler de ondan. Onlar îmân edenlerle eğleniyorlar, alay ediyorlar, dalga geçiyorlar. Hâlbuki takvâ sahibi olan o mü’minler kıyâmet günü onların üstündedir. İşte çağdaşlık îmândadır hak ve hakîkattedir. Gerçek bilimdedir. Hayat veren ilâhî değerlerdedir. Onun için kıyâmet günü onların üstündedir diyor. Kim? Takvâ sahibi mü’minler çok yüksek mertebedirler. Öbürleri cehenneme doğru yol alırlar.

 

Dakika 25:05

 

Cehennemde dereke, dereke, tabaka tabakadır. Her kâfirin cehennemde küfrünün karşılığında yeri bulunmaktadır. Allah dilediğine hesapsız rızık verir. Tabii Cenab-ı Hakk’ın her şeyi hikmete bağlıdır. Kime ne yapacağını en güzel şekilde bilen o’dur. Ne yapacağını bilir her şeyi yerli yerinde yapar. Öyleyse kula düşen görev Yüce Allah’u Teâlâ’nın her şeyinin güzel olduğunu bilmektir. Size bu âyetlerle ilgili şimdi bazı keşif notlarımız olacaktır. Mesela hacdan bahsettiği bu âyetlerin bazıları.

 

Hac: Büyük ve önemli şeyi kastetmek demektir. Çünkü Allah’ın her emri çok büyüktür ve önemlidir. İşte buna tam niyetle niyetlenip haccını yerine getirmende bu mânâyı içermektedir. Hac niyetiyle tahsis edilen zaman ve mekânda ihrâma girip gerekeni yapmak, özel kuralları yerine getirmek, vakfe, tavaf ve diğerleri.

 

Haccın rükünleri: Vakfe ve tavaftır.

 

Rükün: Bir şeyin aslıdır bizzat kendisidir. Yani rükün olmadan o ibadetin ne aslı olur ne kendisi olur kabul de olmaz makbul de olmaz. Rükün deyince bu ibadetin bir şeyin bizzat aslı esası kendisidir. Diğerleri de o aslın üzerinde bulunanlardır. Yine bu tavafa ifâda da denmektedir, ziyaret tavafı da denmektedir.

 

Sıhhatinin şartları vardır. Müslüman olmak, niyet etmek, ihrâma girmek, yer ve zaman tahsisi gibi bunlar sıhhatinin şartlarıdır. Vücubunun şartları: Yine Müslüman olmak, akil ve baliğ olmak, buluğa ermek, gücünün yetmesi. Çünkü hac gücü yetenleredir. Yine vakit, hürriyet haccında zamanı vakitleri vardır. O belirli vakitlerde orada bulunmak birde tam hür olmaktır. İslam dîni hür bir dîndir. İnsan doğarken hür doğar. İslam tam bir hak ve hürriyetleri teminat altına alan ve dokunulmazlığı bulunan insan haklarındandır hürriyet. Haccın farz olduğunu bilmek tabii bu Müslüman olmayan ülkelerde bulunanlar içinde bir şarttır. Müslüman olamayan ülkelerde bulunanlar haccın farz olduğunu bilmekte şartlardan biridir. İslam yurdunda bulunmak ise işte bu şartla ilgilidir.

 

Edasının şartları: Sağlık tabii her ibadette olduğu gibi hacda da sağlık daha da önemlidir. Sağlığı olmayan hac yapamaz. Sonra engel olmamak haccının yerine getirmesi için engellerin bulunmaması. Yol güvenliğinin olması. Kadının iddetli olmaması, mahreminin bulunması veya kocasının yanında olması veyahut da güven ortamını bulunması. Cenab-ı Hak kadına çok değer verdiği için İslam dîni kadını koruma altında tutar. Fakat ne yazık ki İslam dîninin kadının gücüne onun zarif, nazik yapısına göre kadının yükünü hiçbir zaman ağırlaştırmamış hafifleştirmiştir.

 

Dakika 30:15

 

Çağımızdaki kadın hakları kadının taşıyamayacağı yüklerin altına itmiş ve bunda kadın hakkı olarak verdiğini zannetmişlerdir. Kadın aslında ağır bir yük altına itilmiştir. İslam’da ise kadın koruma altında idi, nazikti zarif varlığına, vücuduna göre ona onun yükü daima saksıda ki çiçek misali korunmaktaydı. Ne yazık ki kadını bugünkü duruma düşürenler kadın haklarını çiğneyenlerdir. Tabii bunun yanında İslam’a uyan güzel durumlarda yok değildir. Ama uymayanlarda vardır. Kadını perişan eden durumlarda bulunmaktadır. İslam dîni her yanlışı ortadan kaldırmış en güzeli en güzel Allah’ın kendi hükmünü ortaya koymuştur. Yanlışlık kuldadır insandadır İslam da değildir. Birisi yanlış uyguluyorsa İslam adına o İslam’da yanlışın olduğundan değildir. İslam’ı bilmeyen birisinin yaptığındandır. Şimdi doğulu ayrı hareket ediyor İslam’a uymuyorsa batılı ayrı hareket ediyor İslam’a uymuyorsa yine ortada çile çeken kadındır. Allah’ın kurallarını herkes bizzat kaynağından kendisi bilmelidir.

 

Birde haccın vacipleri bulunmaktadır. Mikatta ihrâmı giymek, vakfeyi güneş batımına kadar uzatmak, Müzdelife’de vakfe yapmak, “Safa, Merve” arasında say etmek yedi şavt. Say’ı tavaftan sonra yapmak, akabeleri taşlamak, kurban kesmek. Aynı zamanda tabii kurban Kıran Haccında, Temettü Haccında ayrıca vaciptir. Tıraş olmak, veda tavafı yapmak bunun diğer adı saderdir.

 

Hacer-ül Esvet’ten başlamak sağdan yapmak tavafı yürüyerek tavaf yapmak tabii gücü yetenler için. Hadesten taharet, necasetten taharet birde setri avret yani vücudun avret yerlerinin örtülü olmasıdır tertemiz olmaktır. Hadesten taharet: Abdestli bulunmak hem boy abdesti ihtiyacı varsa boy abdestini almak hem de öbür abdestini abdeste ihtiyacı varsa onu da almak. Bütün kirden, pastan, temiz olmak. Her türlü necasetten tertemiz olmak temizlenmek, Setr-ül avret: İslam’ın öngördüğü tesettürle örtünme içinde bulunmak. Say’a Safa’dan başlamak. Tavafın son üçü vaciptir ilk dördü farzdır. Tavaftan sonra iki rekât namaz kılmak, Taş, kurban, tıraşın tertibi yani şeytan taşlamak kurban kesmek. Tıraş olmak bunların sırasına tertibine riâyet etmek, kurbanı günlerinde kesmek, tıraşın yer ve zamanını bilmek ve o zamanda yapmak. Ziyaret tavafını bayramın ilk üç gününde yapmak bunlar vacipleridir. Birde sünnetleri bulunmaktadır. Kudüm tavafı: Tavaflarda remel yani çalımlı yürüyüştür.

 

Dakika 35:00

 

İki yeşil direk arasında koşmak yani herveledir. Mina’da gecelemek, Mina’dan Arafat’a güneş doğunca hareket etmek. Müzdelife’den Mina’ya güneşten önce hareket etmek ve diğerleri sünnetlerindendir. Birde yasakları bulunmaktadır. Yasaklar; cinsi temas helâline dahi yaklaşamaz. Saç, kıl, tırnak kesmek, koku sürünmek, baş yüz örtmek, dikişli elbise giymek, ihrâmlının başkasını tıraş etmesi, avlanması bunlarda yasaklar arasındadır. Şâfiî mezhebine göre, müçtehitlere göre o ekolün müçtehitlere göre “Say” etmek, tıraş olmak farzdır. Yani rükün kabul etmişlerdir. Haccın sebebi Beytullah’dır yani Allah’ın evi olan yeryüzünde Kâbe’yi Şerif’tir, haccın sebebi orasıdır. Hac fevridir yani ilk imkân bulduğun sene hac etmelidir. Ve terâhi değildir.

 

Hicretin 8’inci yılında Mekke fethedilmiş, Ramazan-ı Şerifte, şevvalde Huneyn Taif kuşatması yapılmış. Efendimiz umre yapmış, Hicretin 9’unda Hz. Ebûbekir hac emiri olarak İslamî hac yapılmıştır. Çıplak hac müşriklere yasaklanmıştır. Çıplak hac tavaf edilmez çıplak hac yapılmaz. İslam’da kalp ve ruh temizliği nasıl önemliyse bu içi nasıl kişinin temiz olması gerekiyorsa dışında da adap ve kurallara, edebî kurallara, genel ahlâka, özel ahlâka rivâyet İslam’da şart kılınmıştır. Hicretin 10’uncu yılı Efendimiz ilk ve son haccını yapmıştır. Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) çok ziyaret etmiş ama farz olan haccını bir defa yapmıştır. İşte o da hicretin 10’uncu yılıdır bu onun farz olan ilk ve son haccıdır. Yine Sevgili Peygamberimiz bu kıymetli görevi de Yüce Allah’tan aldığı gibi uyguladıktan sonra haccın hikmeti nedir derseniz? Haccın pek çok hikmeti vardır. Sosyal birlik bunların en başında gelir. İslam birliği, kalplerin birliği, ruhların birliği, amaç birliği, gaye birliği Allah’ın evinde bir ve bütün olmak en önde gelen hikmeti budur. Cenab-ı Hak Bakara Sûresinin 148’inci âyetinde ne diyor; أَيْنَ مَا تَكُونُواْ يَأْتِ بِكُمُ اللّهُ جَمِيعًا nerede olursanız olun diyor Allah sizi bir araya getirip toplayacaktır, hesaba çekecektir onun kânûn ve kurallarına uyanlar kurtulacaktır. Yoksa onun kânûnlarını tanımamak, seni yaratanı tanımamak, onun nimetleriyle yaşamak, mülkünde barınmak ben senin dînini çağdışı kabul ediyorum demek Allah’ın kânûnlarını çağdışı yapmak böyle kabul emek gibi yanlış delaletin içinde yanlış teranelerle, yanlış felsefelerle insanlar kendini aldatırsa, başkalarını da kandırmaya çalışırsa bir defa düşünsünler nerede olursanız olun Allah sizi bir araya getirip toplayacak hesaba çekecek. İnkâr edeni de çağıracak, huzuruna getirecek.

 

Dakika 40:25

 

Allah’ın orduları yerleri gökleri kuşatmıştır. Daha önceki derslerimizde de Allah’ın orduları hakkında bazı bilgiler vermeye çalışmıştık. Bu birliğin yer kürede eşine rastlanmaz. Haccın şahsında öyle bir sosyal birlik vardır ki bu birliğin yerkürede eşine rastlanmaz. İslam’da ki birlik Allah’ın emrettiği birlik Kâbe’de bugün görülüyor. Yalnız gerçek birlik dünyanın her tarafında Müslümanların Kâbe’yi Şerif’te, Beytullah ’ta, Arafat’ta nasıl Müzdelife’de, Mina’da bir araya geliyorlarsa İslam davası için yeryüzünde insanlığın kurtuluşu, Allah’ın yeryüzüne hâkimiyeti için ilâhî emir haydin bir araya gelin dediği zamanda bir araya gelinmek içindir bunların tamamı bu ilâhî emirler. Beş vakit namazda Allah’ın huzurunda saf olmanın anlamı da budur. Ümmet tek yürek, tek bilek olup kendi davası uğrunda ne yapacaktır?  Birlikte hareket edecektir. Allah’ın yeryüzündeki ilâhî adâletini uygulayacaktır. Bunun için Müslümanlar İslam’ın köklü olan emri ilimdir. Bir defa kadrolar yetişmiş olacak, birlik sağlanacak, eğer kadrolar bu birliği dağıtan kadrolar iş başına geçmişse işte o birlik orada şekilden ibâret kalır, gösterişten ibâret. Birileri oradan rant (getirim) sağlamaya devam eder. Şuanda üzücü bir durum var mıdır, yok mudur derseniz üzücü bir durum vardır. Çünkü İslam birliği emrediyor. İslam âlemi paramparçadır. Düşmanın dediği yapılıyor. İnsanlık bir defa sosyal adâleti, sosyal barışı, saadeti ve selâmeti istiyor, bu parçalanma İnsanlığın hayrına da değil, İslam’ın hayrına hiç değildir. Mutlaka bu birlik sosyal birlik te’min edilmelidir. Oraya gidip oradan tamamen paramparça dağılıp gittikten sonra bunun geriye neyi kalır? Şekli kalır. İslam bu değildir, birlikte hareket etmektir, birlikte sevinmektir. Sevinçte, kıvançta, tasada, her konuda bir ve bütün olmaktır.

 

Umrenin anlamı ise ziyaret demektir. İhrâm şartı tavaf ve say, rükünleridir tıraş da vaciptir. Kulluk nişânesi hac yeryüzünde tam bir kulluk nişânesidir. Yerküresinde eşine rastlanmaz mâzisi derin Hz. İbrâhim ve Hz. Âdeme uzanır onun kutsallığı ilk yaratılışa dayanır. İslam cihattır, İslam birliktir, İslam tevhîd birliğidir ki haccın ruhunda bunlar birer, birer okunur. Hakkın ruhunda cihâd okunur, hakkın ruhunda birlik okunur, tevhîd okunur haccın birliğinde, ruhunda. Eğer bunlar okunmuyor da o belirli yerler gidip, gezilip, dolaşıp da belirli şekilcilik, şekli ibadetler yapılıyor bu ruh okunmuyorsa, ruh yoksa cansız cesetlerin dolaşması gibidir.

 

Dakika 45:17

 

Cansız cesetler işte gayesiz cesetler oralarda dolaşıyor, yiyor, içiyor, o kalabalıktan biraz etkileniyor ondan sonra oradan ayrılınca zaman, zaman oradan aldıkları etkilenme kayboluyor. İslam ‘da ki hac bu değildir. Haccın ruhu İslam birliğidir. Birlikte Allah’ın emirlerini birlikte yerine getirmektir. İslam’ı dağılıp parçalanmadan tamamen Müslümanları kurtarmaktır. Mikâtlar Zül Huleyfe, Zat-ı Irk, Cuhfe, Karn, Yelemlem bunlar mikâtlardır. İhrâma giyilen yerlerdir. İhrâm buralarda ihrâma giyilir. İfrat Haccı kudüm tavafıyla yalnız bir hacdır. Temettü Haccı ise umre ve hac kurbanda vaciptir umreyi yapınca ihrâmdan çıkar, zamanı gelince tekrar ihrâma girer haccını yapar, bu da Haccı Temettüdür. Haccı Kıran umre ve hacca birlikte niyet eder ve ikisini birleştirir umreyi yapar. Hac içinde kudüm tavafını yapar, haccını eda eder, kurban keser. Câhiliye de bu Haccı Kıran yoktur bu yasaktı işte bugün toplumda pek fazla bilinmeyen veya topluma pek söylenmeyen Haccı Kıranın bu tarafıdır. Haccı Kıran bu câhiliye devrinde bu yasaktı. Dikkat et buraya!

 

يَٓا ا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَلاَ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَأَنتُمْ تَسْمَعُونَ ﴿٢٠

 

İşlerinizi boşa çıkarmayın diyor Cenab-ı Hak. Ey îmân edenler! Allah’a ve Rasûlüne iteat edin, amellerinizi boşa çıkarmayın, iptal etmeyin buyruluyor. Onun için her ibadetin kurallarına dikkat edilmeli. İbadetine zarar verecek, iptal edecek davranışlarda, sözlerde bulunmamalıdır. Birçokları umreye de farz demişlerdir. Fakat umre tatavvu’dur. Hz. Âişe, İbn-i Abbâs, İbn-i Ömer, Hasanı Basrî, İbn-i Sîrîn ve İmâm-ı Şâfiî gibi bazıları böyle demişlerdir. Nafile ve tatavvu olduğunu söyleyenlerde vardır. İbn-i Mes’ûd, İbrâhim, Nehaî, İmâm Şâbî gibiler. Hac bir keredir Ebû Dâvûd, Nesâî fazlası nafiledir, buda bu rivâyetlere dayanmaktadır. Emsali rivâyetlerde vardır. Başlanmış ibadeti tamamlamak farzdır nafile olsa da bile الْهَدْيُ Beytullâh’a hediye edilen deve, sığır, davar kurbanlarına denmektedir. Bedene büyükbaş kurbanlıklara denir ki, deve ile sığırdır bunların 7’de 1’si bunların kurban olur ve kâfidir. Birde ihzardan bahsedilmektedir. Hacdan men edilmek demektir. Bunun özürle mutlak olduğunu söyleyenler olmuştur. İmâm-ı Şâfiî düşmana tahsis etmiştir. Buhârî Şerif de Ka’b Bin Ucre ’ye ruhsat verilmiş ve bitlenmiş olduğu hâlde ona ruhsatla tıraş olması ona müsaade edilmiştir. “Tıraş ol 3 gün oruç tut 6 yoksula 1 fark 3 sa hurma ver veya koyun kes bunlardan birini yap buyurmuştur.” Bu da zarûrî duruma düşenler için yapılacak bir muameledir ve dîndeki ruhsatlardandır. 1 sa rivâyet-i de vardır.

 

Dakika 51:20

 

Şâfiî Mâlike göre (Rahmetullâhi Aleyhim) kıran ve temettü kurbanı etinden sahibi yiyemez bu zorlama kanıdır, eksikliği gidermek içindir derler. Hanefîlere göre Hanefîlerin bütün müçtehitlerine göre şükür kanıdır haccı kıranın kurbanı şükür kanıdır yiyebilir. İki ibadeti birden yapmanın şükrüdür. Yani umre ile haccı birleştirmenin şükrüdür. Geniş bilgi Hanefî Fıkhı Fethu’l Kadire bakıldığı zaman daha nice teferruatlı bilgiler bulunmaktadır. Cahile-i Nesih vardır haccı kıranda işte burası çok önemli olanlardan biridir. Câhiliye devrini Nesih vardır ki câhiliye âdetlerini haccı kıran kaldırmıştır. Nesih hac mevsimini değiştirmek demektir. Hac ayları Şevvâl, Zilkâde, Zilhiccenin onuna kadardır. Hz. Şâfiî’ye göre Zilhiccenin dokuzuna kadardır. İmâm-ı Mâlike göre ise hepsini saymıştır yani Zilhiccenin tamamını hac ayı olarak kabul etmiştir İmam Mâlike göre. Bu içtihâd farkları ümmet için rahmettir. Hiç kimse bunları başka türlü anlamasın, bu rahmettir İslam caddesinin ne kadar kolay, nurlu, geniş ve rahmetle dolu olduğunun belgesidir. Eğer seni bir köşeye sıkıştıran, şundan başkası olmaz dedirten eğer görüşler hâkim olsaydı bu ruhsatları, bu kolaylıkları bulamazdınız. Çünkü İslam kolaylıklar dînidir içtihatlar da bunların belgeleridir. Herkes kafasına göre hareket edemez, mutlaka İslam’ı bilen bir müçtehidin önünde olacaktır. İşte Hanefî Müçtehitlerinin, Mâlik Müçtehitlerinin, Şâfiî Müçtehitlerinin, Hanbelî Müçtehitlerinin, insanlık âlemine nasıl rahmet olduğu ve diğer bunlara yakın diğerlerinin de âlemlere nasıl Allah’ın bir lütfuyla rahmet oldukları açıktır. Öyle an gelir ki bu içtihatlardan birisini birisiyle en zor işler en kolay hâle gelir. Herkes mensup olduğu ekolün müçtehitlerinin yolunda devam etsin.

 

Dakika 55:05

 

Hanefi’yim diyen Hanefi Müçtehitlerine göre yoluna devam etsin, Mâlikî’yim diyenlerde böyle, Şâfiî, Hanbelî’yim diyenlerde böyledir. Kimse kimseye bu niye böyle demesin diyemez çünkü o bir müçtehit işidir, içtihâd işidir senin işin değildir. Sonra benimki doğru öteki yanlış deme şansında yoktur çünkü o da müçtehit işidir. Bilmeyenler tek kelimeyle bilenlerin işine karışmasınlar. Rahmeti çekişe, münâzaraya çevirmesinler, müçtehitlerin arasındaki ihtilâf rahmettir. Ama mezhebimde, mezhebim, benim müçtehidimde, benim müçtehidim deyip mezhep taassubunda bulunanlar, ondan sonrada birbiriyle tutuşanlar, münâkaşa ve münâzara yapanlar, gönül kıranlar, bunların yaptığı rezalettir. Rahmeti azâba çeviriyorlar, iyiliği kötülüğe çeviriyorlar. Kim yapıyor bunları? Câhil kimseler müçtehit kimdir bunu hiç bilmiyor. Müçtehit: İslam da sözü geçerli olan, İslam’ı bilen zât-ı muhteremlerin tamamıdır. Hanefî ekolü, Mâlikî ekolü, Şâfiî ve Hanbelî ekolü müçtehitlerle doludur. Bunun dışında da müçtehitler vardır ama Ehl-i Sünnete uyanlar alınır, Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâate uymayanlar alınmaz. Yoksa her müçtehidin, müçtehit derecesine çıkan herkesin sözüne bir kulak vermek gerekir, orayı incelemek gerekir, bu da her baba yiğidin işi değildir. Avâmın mezhebi yoktur. Avâmın mezhebi müftünün fetvâsıdır diye söylenmiştir. Niye Avâmın mezhebi yoktur? Avâm kendi mezhebinin tamamını bilmez sonra öteki Şâfiî olan kendi mezhebinin tamamı ilkelerini bilemez, dayandığı delilleri, âyetleri, hadisleri bilemez. Sadece ona o arada hangi kişi, dîni biraz bilen bir kişi müftü demekte aslında doğru değildir. Çünkü müftüde İslam’ı bilen kişi demektir. Müçtehitlerin bütün tamamen görüşlerini bilen insandır müftü, bu dereceye ulaşan müftülerin sözü dinlenir. Yoksa bunların verdiği fetvâlar da bu dereceye ulaşmamış ise onlarda müftü değillerdir. Bir ilmihal okumuşlardır oradan o ilmihali okuyan okumayana bilgi verir, oradan aldığı bilgi neyse onun mezhebi odur. Dâvâ bunlar değil esas gerçek bunlar değil, gerçek olan ilmi kaynağından bilmektir ve bilenle hareket etmektir. Müçtehit bütün Müslümanlar için gereklidir. Yani bilenle hareket etmek, bilene tâbî olmaktır. Câhil ile hareket etmemektir. Kuzunun kuyruğu orada kopuyor câhil ile hareket edince bak o zaman mezhep taassubu ortaya çıkıyor, mezhepler arası bir şey varmış gibi bir durum ortaya çıkıyor. Mezheplerin arasında bir ilim yarışı vardır ve bütün içtihatlar rahmettir. Bunun aksisini savunanlar tamamen yanlış davranıyorlar. Hac ayları konusunda bilgi erdikten sonra dünyada yolculuk için levâzım, dünyadan yolculuk için takvâ azığı lazımdır.

 

Dakika 1:00:02

 

Bakın dünyada yolculuk için levâzım nedir? Gideceğin yerlere gitmek için yol tedarikini yapmak ne lazımsa bu dünyada yolculuktur. Birde dünyadan âhirete yolculuk var esas yolculuk bu. Ne lazım? Takvâ azığı lazım, Takvâ nedir? İslam’ı bütünüyle yaşamak Allah’a isyan etmemektir. Şeriatın emirlerini, İslam kânûnlarını bir, bir uygulamak ve Allah’a isyan etmemektir. Allah sevgisi ve Allah korkusuyla Allah’a giden yolculuğun adıdır işte âhiret yolculuğu bunun azığı da takvâdır. Cenab-ı Hak Bakara Sûresi197’nci âyet-i kerimesinde خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوَى  فَإِنَّ  Azığı hayırlısı takvâdır. Azık hazırlayın diyor Cenab-ı Hak burada açıkça. Îmânın mükemmel olacak farzları, vacipleri, sünnetleri bir, bir yerine getirmiş olacak, imkân dâhilinde müstehaplar yerine getirilmiş olacak, din tamamlanacak. Bir defa mükemmel bir îmânın yanında, gerçek bir mükemmel bir namaz ve cihatla işe başlayacaksın. Zekâtla dünya ve âhiret hayatı arsına köprü kuracaksın, malını ve canını Allah’ın yolunda harcamaya kararlı olacaksın. Takvâ hazırlıkları takvânın işte başlangıcı böyle başlamaktadır. Kalbine Allah hâkim olacak. Nefsin değil, iblisler değil, dünya değil, mevki makam, şehvetler değil, mal sevgisi değil kalbine bunların hiçbirisi girmeyecek bunlar dışında olacak. Allah sevgisi ve Allah’u Teâlâ kalbine hâkim olacak. Bir kalp ki Allah’ın hâkimiyetinde yaşıyor. O kalbin alâmeti nedir? Kişinin dili hakkı söyler. Amelleri hak ve gerçektir. Yanlıştan uzak kalır. Daima her sözünde nur saçar, hakkı hakîkati tebliğ eder çünkü onu yaşar. Allah’ın kalbe hâkim olduğunun alâmetleridir. Allah’u Teâlâ’ya (C.C) bir kanadın Allah korkusu, bir kanadın Allah sevgisiyle Allah’a uçacaksın, gidişin hep Allah’a olacak, başkasına değil, aldığın emrin tamamı Allah’tan olacak. Çünkü hayatı O yarattı, kâinatı O yarattı, seni O yarattı, Senin nasıl yaşayacağına dair kânûnlarının nizamını, düzeni O kurdu. İslam’da hayat veren her şey var ve seni zarardan kurtaracak her türlü tedbirde var. Onun için Müslümanın gidişi hep Allah’a olacak, sözü hak, amelleri işleri hak olacak, ahlâkı da en güzel ahlâk olacak. Örneği Hz. Muhammed’dir, belgeler Kur’an-ı Kerim’dir, sünnettir, icmadır, kıyastır. Birde Arafat hac için Arafat tanımak demek, itiraf etmek, güzel koku “Arf ’tan” gelmektedir. Kelime anlamı bunlar esas dîni anlamı ise hacıların Arefe günü Zilhiccenin 9’uncu günü bütün Hüccâcı Müslimin Arafat’ta vakfeye dururlar.

 

Dakika 1:05:00

 

Mekke’ye 12 mil mesafededir. Urene hâriç her taraf vakfe yeridir, orada Urene diye yer vardır orada vakfe yapılmaz. Bunun dışında her taraf vakfe yeridir. Meş’aril Haram, Kuzah dağı üzerinde mîkâde alâmeti ki silindir şeklinde bir taş bulunan tepe Muhassir Vadisi hâriç her yeri vakfe yeridir. Rûhî uyanışı, nurun kalbe tecellisini görmek, hacda Müslüman şunları görecek; rûhî bir uyanış, Allah’ın bütün emirlerine sarılma Allah’a bağlanma, rûhî uyanış, nurun kalbe tecellisini görebilmek. Bu nur nedir? Tevhîd nuru ve hakkı hakîkati görmek, hakkı bâtıldan ayıran nurdur. Mutluluk: Rûhî, ilmî, amelî ve ahlâkî görüşün kemâlidir. Öyle rastgele mutluluk olmuyor kıymetli efendiler mutluluğun kaynağında ruh vardır. Bununda ruhun İlmî, Amelî ve Ahlâkî görüşün kemâli vardır. Bir defa kalbine, ruhuna gerçek ilim yerleşecek, o ilim amele dönüşecek, ahlâka dönüşecek ve senin artık sözüne, bakışlarına yansıyacak işte o zaman mutluluk ortaya çıkacak. Bakışların değişir, mutlu bakışlar ortaya çıkar, mutlu bir yüz ortaya çıkar, mutlu bir görüntü ortaya çıkar. Niye? Ruh değerlerini almış, ruh ilacını, gıdasını almıştır. Hayat veren membadan içeceğini içmiştir. Ortada bir tat vardır, ortada bir lezzet vardır, ortada bir rey kanma vardır. Ruhunu kandır. Neyle? Kur’an’ın deryasından içe, içe o ilmen ilmin nurları, Kur’an ilminin yani mânâsının nurları kalbinde, ruhunda sentez oluşturur. Bu ilim güzel amele bakarsın ki güzel bir namaz kılıyorsun, güzel cihâd ediyorsun ve güzel ibadetlerini yapıyorsun, güzel söz söylemeye başlarsın ve güzel bir ahlâk ortaya çıkar. Görüşün, bakışların güzelleşir. Hakk’ı görmeyi, hakîkati görmeye başlarsın, dilin hakîkati söylemeye başlar. İşte mutluluk görüşün kemâlidir. Ruh kemâle ermeden, gerçek ilmi görmeden, Amel-i Sâlih’e ulaşmadan, güzel ahlâk yerleşmeden görüşün kemâli olmaz mutluluk olamaz. İşte aydın kafa, çağların önündeki işte kafa bu kafadır. Hem inkâr edeceksin Allah’ı ve onun değerlerini, hem kendini çağdaş kabul edeceksin. Birisinin değimiyle sevsinler seni demiş. Kim sever? Elbette ki fareyi kedi sever. Ama esas sevgi nedir? Allah’ı sevmek, Allah’a sevilmektir. Kediye sevilmek, fareye sevilmek, solucanlara yem olmak, mezarda kurtlara yem olmak, mahşerde zebanilere beli bıkkını kırılıp zincire vurulmak, Ey Allah’ı inkâr eden adam! İslam’ın değerlerini inkâr eden adam deyip beli bıkkını kırılarak, zincire vurularak cehenneme atılan birisi olmamak cehennem bunları dört gözle bekliyor. Niye? Allah’ı inkâr ettiler diye intikam almak için. Cehennem Allah’ın intikam alma yeridir adâleti tecelli eder, inkârın karşılığıdır, isyanın karşılığıdır.

 

Dakika 1:10:48

 

Kıymetli efendiler!

 

Mutluluğun birincisi rûhî dedik. İkincisi bedenî mutluluk, bedenî mutluluk: Sağlık, mutluluk, mâlî, mevki mutluluklar dünyevî ve uhrevî olmalıdır. Ruhtaki mutluluk bedene yansır. Sağlık ortaya çıkar, sağlam ruhun bedeni sağlam olur. Sağlam ilmin sahibinin ruhu, kalbi, bedenide sağlam olur. İslam dîninin amacının biri hastalıkları, mikropları dünyadan yok etmektir, cehâleti yok etmektir ve fakirliği yok edip dünyada herkesin mutluluğuna, refahına ulaştırmaktır. Tam bir adâlet sosyal adâlettir. Yani İslam’a karşı olan güçler korkmasınlar. İslam onlarında saadetidir. Onları aç bırakmaz çünkü İslam’da zulüm yok, İslam da adâlet var, inanmayanlara da bu adâlet uygulanmıştır, uygulanacaktır. Uygulamak ise İslam’ı bilmemektir. İslam’ı gelin hep beraber bilelim. Hayat veren dersleri ben kendime veriyorum. Kendime layık gördüğüm değerleri size de layık gördüğüm için, birde Rabbimiz böyle emrettiği için, aczimizle gerçekleri, değerleri, huzur veren dersleri birlikte paylaşalım diye bu dersleri kendimize vermeye çalışıyoruz. Sizi kendimden kabul ettiğim için, kendimi de sizden kabul ettiğim için bak kendime diyorum, siz benden ben sizden. Niçin? Allah’ın kullarıyız bir, Âdemin, Havva’nın çocuklarıyız iki ve Allah’ın mülkündeyiz. Hep beraber Allah’ın huzuruna gelip hesap vereceğiz. Siz bizdensiniz, biz sizden, hepimiz biriz, ayrım yok İslam bu ayrımı yapmıyor. Müslümanı dışlayanlar bölücüdürler. Terörü besleyenlerde onlardır. İslam’ı sen yasaklarsan, ilmini, irfânını esirgersen, insanlığın câhil kalmasını, îmânsız olmasını, ahlâksız olmasını sen önerirsen, her şeyi materyalizme dayarsan oradan ne çıkar? Terör çıkar, hırsız çıkar, vicdansızlar çıkar, bankalar soyulur gider, bütün insanların hakkı yenir orada kimsenin gıkı çıkmaz, irticada oradan çıkar. Nereden çıkar? Îmânın, İslam’ın, ilmin, irfânın, gerçek adâletin olmadığı yerde sen bilerek seni ötekileştirir. Bu bizden değil başkasından deyip bölücülük yapılırsa, hakkı gizlersen, doğruyu gizlersen, yanlışı doğrunun yanına koyarsan, işte dünyada irtica, bölücülük ve bütün kargaşaların sebebi oradan çıkar. Allah’ı seven Allah’ın emrinde olan bir insanın yanlış yapma şansı yoktur ki zaten. Yaparsa İslam onun hemen ne yapar? Onu ihtar ederi eğer ihtardan dersini almazsa onu ta’zir eder ve gereken neyse İslam onu yapar. Ama İslam ıslahatçıdır. Kimseyi birden ama hiç kimseyi kaybetmek istemez.

 

Dakika 1:15:20

 

Bütün insanlığın kazanılması hedeftir. Nereye? Cennete kazanılmasıdır, Allah’ın rızasına kazanılmasıdır. Yoksa senden olsun, benden olsun diye bölücülük İslam’da yoktur. Kıymetli efendiler, demek ki mutluluk rûhî ve bedenî olarak karşımıza çıkıyor. Ruh da mutlu olacak, bedende mutlu olacak. İslam içi de koruma altına almış, içi hayat veren değerlerle donatmış. Kişinin dışını da, bedenini de koruma altına almıştır. İslam’da baskı yoktur. Korumak, kollamak, mutluluk için gerekeni yapmak vardı. Kadının tesettürü de bunlardan biridir hepsi değildir bunlardan biridir. Kadına örtünmeyi yüce Kur’an, Hz. Muhammed ve 14 asırlık uygulama icma ümmet kadının tesettürünü İslam emretmiştir. Kadının iç dünyası İslam ile donatılmış, ruhuna mutluluk, bedenine mutluluk için kadını dıştan da güzel bir giysi içine almıştır İslam dîni. Tesettür İslam’da şarttır. Yüz, eller, ayak dışında tesettür şarttır. Ama illa kara bürüğün altına ak bürüğün altına tıkmak bunu oraya mahkûm etmek diye bir emir yok tesettürdür. Vücut endamları belli olmayacak kadar güzel bir rahat bir giysisi kadının olmalıdır. İslam bu kadının güzel bir giysisinden yanadır. Rahat bir giysinin bugün bilimsel açıdan da incelediğimiz zaman İslam tamamen bilimsel ve bilim üstü Allah’ın emrine dayanır. Akıl üstüdür bilimler üstüdür. Onun için İslam’da ne emir varsa yap diyen kişinin faydasınadır. Birde Allah’a itaat gereklidir. Allah’a isyan edemezsin itaat edersin. Her emir her itaat senin faydana ayarlanmıştır. Allah kuluna zarar emretmez zararları yasaklamıştır. İfrat ve tefrite gitmeden İslam’ın ölçüleri bilinmeli uygulanmalıdır. Bu siyasi hesapların içine de bunu sokmamalıdır. Bundan rant (getirim) sağlanmamalıdır. Birisi inanmayana mesaj veriyor İslam düşmanına şiddetle Allah’a emrine karşı çıkıyor, inanmayandan rey alacağını zannediyor, biride inana mesaj veriyor inanandan rey alacağını sanıyor işte istismar budur iki taraf içinde. Bu İslam’a karşı en büyük haksızlıktır. İnsanlığın inanç hürriyetine, ibadet hürriyetine, inandığı gibi yaşama hürriyetine, insan hak ve hürriyetlerine en büyük kötülük yapılmaktadır. Bir insanın inancı, dîni inancı kimsenin baskısı altına alınamaz, baskı altında inanç olmaz, ona inançta denmez. İslam dîni tam bir hürriyet yolculuğudur ve Allah’ın ilkelerine bağlı kalarak. Artık bu milletin dîni ile inancı ile oynamadan vazgeçin, istismardan vazgeçin bir insan inandığı gibi nasıl örtünmek gerekiyorsa dînin emri ortada örtünür örtünmeyecek örtünmez.

 

Dakika 1:20:03

 

Onun o kendi Rabbisine itaat etmesi, isyan etmesi o onu ilgilendirir. Ama senin bunun üzerinden rant (getirim) sağlaman doğru değildir. Sizin göreviniz hepinizin şudur; İnsan hak ve hürriyetlerini teminat altına alıp korumak görevinizdir. Bir taraf inanmayana mesaj verecek, bir taraf inanana mesaj verecek, iki taraf rant (getirim) sağlayacak, ortada Müslümanların, insanların insan hakları bunlar. İnsan hak ve hürriyetleri özgürlükleri ne olacak? Askıda kalacak, baskı altında kalacak ve birili gözyaşı dökecek, öğrenim hakkından bile geri kalacak. Bu dünyada insanlığa yapılan en büyük zulümlerden biridir. Beşikten mezara kadar oku diyor Allah’u Teâlâ sen okumaktan men ediyorsun. İki metre bezin, bir metre bezin içinde mi bütün ideolojilerin hepsi? Kişinin kafasının içi, hangi inancı, hangi fikri, hangi gayeyi taşıyorsa onun kafasının içi, kalbinin içi önemli dışını örter veya açar. Onun bileceği iş, senin bileceğin iş, değil ki insanların hak ve hürriyetlerini teminat altına alın, baskı yapmaktan vazgeçin. Bunun çağdaşlıkla, ileriyle, geriyle bir alâkası yok. Birileri bunun üzerinden rant (getirim) sağlamak istiyor ve insanların hakkı verilmiyor. Burada yazık olan insanların hak ve özgürlükleridir, inanan inandığı gibi yaşasın olmuyorsa veya başka türlü yaşamak istiyorsa, başka türlü inanmışsa o da öyle yaşasın özgürlük budur. Başını örtenler örtmeyenlere hiç baskı yaptı mı? Görüldü mü? Yapma şansı var mı? Yok. Niye peki öbürleri kapalı olanlara baskı yapıyor? Bu zulüm hakkını sana kim verdi? Böyle bir davada yok. Milletin inancıyla oynama, işte milletin inancıyla oynadığın zaman bölücülüğü sen yapıyorsun. Birini ötekileştirme, bölüyorsun ve senin ortada milletin birlikte kabul ettiği birçok şeyleri tehlikeye atıyorsun, kabul edenleri, edilenleri edilmez hâlâ getirmeye çalışıyorsun. Milletin hiç kimseyle alıp veremediği bir derdi yok ama senin bir derdin var. Bu Müslümanlar, Müslümanlığı bıraksın, Müslümandan başka her şey olsun ama Müslüman olmasın diyen bir zihniyet var. Bu zihniyet şunu bilsin ki bu zihniyet Allah’ın lanet ettiği bir zihniyettir, melun bir zihniyettir. Müslüman 14 asır dünyaya cihan hâkimiyeti kurmuş hiç kimseye zorlamamış Müslüman ol diye zorlamamıştır ve zorlamaz. Çünkü zoraki inanç îmân, îmân değil, ibadet, ibadet değildir, zorlama yok ama İslam bir haktır gerçektir. Allah’ın hâkimiyeti tamamen hak ve gerçektir. İslam Allah’ın hâkimiyetidir. İster kabul edersin, ister etmezsin yarın bunun hesabını sende vereceksin, bende vereceğim.

 

Birde hasene güzel ve güzellik İslam bütün güzelliklerin bizzat kendisidir. Çünkü Allah onu seçmiş, beğenmiş ve bu düzeni kurmuştur. Ne diyor? “Ben nimetimi üzerinize tamamladım din olarak İslam’ı seçtim ondan razıyım başka din kabul etmem” diyor.

 

Dakika 1:25:00

 

Başka din zaten yok ki Allah’u Teâlâ bütün insanların, bütün peygamberleri bir tek kendisi tek olduğu için bir dîne yönelmelerini, mensup olmalarını istemiş, bütün peygamberlerini oraya göndermiştir. Bir Allah’ın iki dîni olmaz, iki dînde insanlara emir edilmez. Bütün peygamberlerin görevli olduğu din İslam’dır. Sadece Cenab-ı Hak İslam’ın şartları değiştikçe şeriatları kendi yenilemiştir. Son en yenisi İslam Hz. Muhammed’in şeriatıdır. Ortaya koyduğu İslamî kurallardır. Bu da son şeriat olduğu için, bütün yenilikler içine konduğu için çağlarında önünde yeniliklerle devam etmektedir. Hasene: Güzel ve güzellik demektir. Bu âyetlerde geçen bir kelimede buydu. Sağlık güzelliği, rızkın helâlliği ve yeterliliği, hayırda başarı hep bu hasenenin içindedir, güzelliklerin içindedir. Sağlık işte ruh sağlığı, beden sağlığı, ruhun gıdasının hak ve hakîkat gerçek Kur’an’ın mânâsının içe ve dışa yerleşmesi, güzel ve güzelliklerin tamamı, akıl sağlığı, basiret sağlığı, kişinin basiretinin olması, kalbinde firaset nurlarının parlaması ki bu gerçek îmânın kuvvetiyle Kur’an-ı Kerim’den alınan hak bilgilerin nuruyla ortaya çıkar. Bunun için güzel ve güzellik akıl, basiret, heves, hüsün yönüyle güzellerdir. Kur’an-ı Kerim en çok basireti ele almış. Basiret kalbin ruhun gerçek donanımıdır. Îmân ve tevhîd nurunun parlamasıdır, hakîkati görebilmektir, Hakk’ı bâtıldan ayırabilmektir. (رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ) Birahmetike yâ Erhamerrahimîn

 

İşte bu âyet hem dünyayı, hem âhiretin bütün güzelliklerini, dünya güzelliklerini, âhiret güzelliklerini içine almaktadır. Hz. Ali’ye sormuşlar.(Radıyallâhu Anhüm)…

 

Dakika 1:28:17

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 291 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}