HadısŞerifKülliyatı 42-01

42-Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 42

42- Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 42

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

‘’Elhamdülillahi rabbil alemin vesselatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain Allahümme elhimni ruşdi ve gini şerre nefsi rabbi euzu bike min hemezatişşeyatiyn ve euzu bike rabbi en yahdurun’’

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, hadisi şerifler külliyatından keşif notlarımız devam ediyor. Şimdi de mülamese ve münabeze hakkın da satış çeşitleri konusun da sizlere Peygamberimizin hadisi şeriflerinden notlar vermeye çalışacağız. Ebu Said El Hudri Hazretleri (R.A) anlatıyor ki; sevgili Peygamberimiz (A.S.V) 2 giyim ve ikide alışveriş tarzını yasakladı, yasaklanan satış tarzları mülamese ve münabeze ’dir. Mülamese diğerinin elbisesine gündüz veya gece eliyle sadece değmesi elbiseyi altüst ederek iyice görmemesi ve bu kadarla satış akdinin tamamlanmasıdır. Peygamberimiz bu satış tarzını yasakladı, münabeze ise kişinin elbisesini öbürüne atması, öbürünün de kendi elbisesini ona atması ve bu atışmanın da elbiseye bakıp razı olmadan satış sayılmasıdır. Bunlar İslam öncesi cahiliye döneminin adetleri idi. Yasaklanan 2 giyim’den giyinmeden biri içtimalüs sammadır,  bu da kişinin elbisesini omuzlarının biri üzerine koyup sarınması, diğer giyinme omzunu açıkta elbisesiz bırakmasıdır. Yasaklanan diğer giyinme tarzı ihtibadır, bu da oturmakta olan bir kimsenin elbisesine sarınması bu esnada avret yerini örten başka bir şey olmamasıdır. İşte bu gibi giyinmeler satış tarzları, yüce İslam cahiliye putperest devrinden kalma ne varsa bunları hep yasaklamıştır bu haber de Müslimi Şerif, Buhari Şerif ve diğerlerinden gelmektedir. Yine Nesâi’nin bir rivayetin de münabeze satışının bu elbiseyi sana atarsam satış tamam olmuştur demesidir, mülamese de elbiseyi açıp evirip çevirmeden elini değmesi ve deyince de satış muamelesinin tamam olmasıdır. İşte bunlar yasaklanmıştır, bu cahiliye ehlinin alışverişte başvurdukları bir hile desise idi, evet kıymetliler münabeze’ ye gelince bu da farklı şekiller de cereyan etmektedir.

 

Dakika 5:08

 

Şu attığım taş hangi elbiseye isabet ederse sana onu sattım der, evet bunlar put aklının alışverişidir. Şu araziden attığım taşın vardı yere kadarını sana sattım der. Şu elbiseye taş attım mı sana şu kadara satılmış sayılmalı der. Bunların hepsini yasaklamıştır sevgili Peygamberimiz, ihtibanın açıklamasında da farklılıklar vardır kişinin elbisesine sarınıp bürünmesidir dendiği gibi bacaklarını dikip bu vaziyette elbiseye sarınmasıdır diyenler de olmuştur. Bu çeşitlerin tamamı giyinme ve alım satım meseleleri yasaklanmıştır. Evet, kıymetliler, bir de bey’ul karar ve diğerleri hakkın da Ebu Hureyre hazretleri anlatıyor; sevgili Peygamberimiz (A.S.V) bey’ul karar ve bey’ül hasatı yasakladı. Şarihler bey’ül kararı meçhulün satışı olarak izah ederler ne idüğü belli olmayan bir malın satılması bey’ul karar olarak yasaklanmıştır. Sudaki balık havadaki kuş denizdeki inci kaçmış olan köle veya bağından boşanmış deve, açılıp görülmeyen bohçadaki elbise gibi doğmamış hayvan yavrusunun satılması gibi meçhul satışlardır ki ne idüğü kesin belli olmayan, bunlar yasaklanmıştır. Bey’ul hasata gelince attığım şu taşın değdiği kumaşı veya buradan taşın düştüğü yere kadar olan tarlayı sattım demesi gibi, ben bu taşı atıncaya kadar satışı bozma da muhayyer olmanın şartı üzerine sana satıyorum demesi gibi bunlar hep içi hile dolu satışlar aldatmaya dayalıdır, bu elbiseyi taşı attın mı bu sana satılmış demektir gibi. Hileli alışverişler ne kadar varsa Peygamberimiz bunların hepsini yasaklamıştır. Evet, kıymetliler, bir de bey’ul muzdara gelince zor kullanarak satmaya icbar etmek bu da fasittir. Yine mal sahibi borç veya geçim sıkıntısı sebebiyle elindeki malını zararına satmaya çalışır, bunun zarara girmesine değil yardım etmek gerekir. İşte fırsatçı olmamayı da yüce İslam ortaya koyarken düşmüşlerin elinden tutup bunların fırsatını yakalayıp da mallarını ellerinden ucuzca almaya çalışma. Köylü adına şehirli satış yapmasın, burada da köylüyü kandırma meselesi vardır. Bırakın insanları yüce Allah birinin sebebiyle diğerini rızıklandırsın buyurdu. Bazen de köylülerin önünü kesip şehirliler, yolda malı ucuzca alıp daha sonra pahalı satmaya çalışıyorlardı.

 

Dakika 10:05

 

Bunlar da yasaklanmıştır, Hanefiler taraflardan biri zarar görmediği takdir de şehirlinin köylü adına alım-satım da bulunabileceğini söylemişlerdir ama iki taraftan birisi zarara girmemek şartıyla. Şehirli köylünün kardeşi veya babası bile olsa durum böyledir, bu da Ebu Davud’un rivayet ettiği hadisi şeriftir diğerleri de Buhari, Müslim de kayda alınmıştır. Sevgili dostlarımız İbni Ömer Hazretleri Peygamberimizden şöyle naklediyor; satıcılar mallarını çarşıya indirmezden önce yolda karşılayıp alışveriş yapmayın, yine bunu da Tirmizi ve Muvatta dışındakilerin tahriç ettiğini görüyoruz. Ebu Davud’dan gelen haber de birbirinizin alışverişine karşı alışveriş yapmayın, pazara giden malı yol da karşılamayı, ucuzca alıp vatandaşı aldatmayın. Yine Nesai de ticaret malı essila yerine celep malı tabiri kullanılmıştır, celep satmak için celb edilen mala denmektedir. Aldanmayı önlemek içindir bunların tamamı yüce İslam’da aldanma da aldatma da yoktur, aldatıp ucuz fiyata mallarını satın almak adetmiş cahiliye devrin de. Bunu yüce İslam yasaklamıştır, İbni Ömer’den gelen yine başka bir rivayette sevgili Peygamberimiz (A.S.V) satıcının malını övmesini ve daha pazara varmadan malın yolda satın alınmasını veya şehirlinin köylü adına satış yapmasını yasakladı. Bunların tamamı kimsenin zarara girmemesi için, aldanmamak aldatmamak içindir. Malın daha pazara varmadan satın alınmasını da yasakladı, bunları Buhari, Müslim ve diğerleri rivayet ettiler. Malın sahibi pazara gelince muhayyerdir satıştan vazgeçebilir, bak bu salahiyeti de gösterdi Ebu Hureyre’nin Peygamberimizden naklettiği haber de. Kim onu yolda karşılar ve satın alırsa malın sahibi pazara gelince muhayyerdir satıştan vazgeçebilir, Buhari, Müslim ve diğerleri rivayet etmektedir bu hadis-i şerifi de. Evet, kıymetliler, bölge halkı çoğunluk olarak ucuzluktan istifade edecek demektir, şu hale göre pazara varmadan malın satılması mal sahibinin aleyhine olabileceği gibi bölge ailesinin de aleyhine olabilmektedir. Çünkü adam ucuz alacak pahalı satacak, orada tüketici alıcıların hepsi buradan zarar görecek malın satan da zarar görecek ve malı üreten, ürettiği emeğin karşılığını da almamış olacak. Bir satışta iki satışı yasakladı, Ebu Hureyre’den gelen haber Peygamber efendimiz bir satışta iki satışı yasakladı.

 

Dakika 15:02

 

Bu elbiseyi sana peşin 10000’e vadeli 15000’e sattım hangisi ile istersen al demesi bu caiz olmaz. İşte 2 satış denilen şey budur, sana kölemi satıyorum mukabilin de sen de bana atını satacaksın. Mülk istikrarsız kalmaktadır bu satışlar doğru değildir. 2 fiyattan birinin tasrih edilmeden satışı kabul ettiği farz edilme esasına dayanır, aksi durum da yani peşin 10000’e kabul ettim veya vadeli 15000’e kabul ettim demesi halin de bu satışın caiz olduğu kabul etmişlerdir. Çünkü o zaman tek satış olmaktadır, Şafiler, Hanefiler ve Cumhur bunun cevazına hükmeden delillerin umumi oluşlarına dayanarak caiz olduğuna hükmetmişlerdir ve asil olan da caiz olmasıdır. Tek fiyatla satış yaptığı zaman, bir satışta iki satış yapan kimseye en düşük olanı helaldir. Aksi halde riba’dır yani faizdir bu da Muvatta ve Nesai, Tirmizi gibi kaynaklardır hadisi şerif kaynakların da görmekteyiz. Evet, sevgili dostlarımız İbni Ömer hazretlerinden geliyor (R.A); Peygamber efendimiz buyurdu ki birinizin satışı üzerine başka başkası satış yapmasın bu da bütün hadis kitaplarından hepsinde mevcuttur. Yine Nesai de kişi kardeşi satın alma işini kesinliğe kavuşturuncaya veya tamamen vazgeçinceye kadar araya girip alışverişte bulunmasın, iki vatandaşın alışverişini bozmuş olursun araya girme. Girersen onların alışverişinin dosdoğru olmasın da yardımcı ol, işi kendine yontup da onların alışverişini bozmaya çalışma. Yine Ebu Hureyre hazretlerinden gelen rivayette sevgili Peygamberimiz (A.S.V) şehirlinin köylü adına alışveriş yapmasını, alıcı olmadığı halde alıcıymış gibi görünüp yüksek fiyat vererek fiyat artırmayı, iki kimsenin başlattığı alışveriş muamelesi kesinlik kazanıp tamamlanmadan bir başkasının aynı mal üzerinde alışverişe girişmesini, bir kız istenilmiş istetilmiş iken ona talip olmayı, bir kadının kız kardeşinin kabındakini almak için kocasına onu boşamasını talep etmesini bunların hepsini yasakladı sevgili Peygamberimiz, bu da Buhari Müslim ve diğerlerin de rivayet edilmiştir. Kardeşinin satışı kesinleşmeden araya girip fiyatını artırmasın, bu da bir başka rivayet. Kişi kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın, yine bu da Müslimi şerif’in rivayet eder. Müslümanlar kardeştir, birbirlerinin işine yardımcı olacaklar, bozmaya çalışmayacaklar bozucu değil yapıcı olmak, eğri değil dosdoğru olmak gerekir. Yine Hz. Cabir (R.A) Hazretlerinin rivayetin de sevgili Peygamberimiz (A.S.V) miktarı bilinmeyen kuru hurma yığınını, miktarı belli kuru hurma ile satmayı yasakladı.

 

Dakika 20:22

 

Bu da Müslimi şerif ve Nesâi’nin rivayet ettiği hadistir, çünkü burada da bir tarafın aldanma durumu vardır. Evet, kıymetliler, yüce İslam dosdoğru bir dindir sırat-ı müstakimdir, sen Müslümansan dosdoğru olmak zorundasın. Ebu Eyüp Hazretlerinden gelen haber de sevgili Peygamberimiz (A.S.V) buyurdu ki; kim çocuğuyla annesi arasını ayırırsa kıyamet günü yüce Allah (C.C) sevdikleriyle onun arasını ayırır buyurdular bunu da Tirmizi rivayet etmektedir. İşte anne ile yavru arasına kimse girmesin bunları ayırmasın birbirinden. Cariyeyi birine çocuğunu da bir başkasına satarak anne ile çocuğunu ayırmayı Peygamber efendimiz (A.S.V) yasaklamıştır. Gerek anneyle evladın ve gerekse kardeşlerin aralarının açılması ile ilgili yasak daha ziyade terbiyevi mülahazalarla konulmuştur. Hidane, fukaha’nın tarifine göre kız veya erkek çocukların veya kendiişlerin de müstakil olmayan gayri mümeyyiz matufların muhafazasına bakmak, onların menfaatlerini mucip hususları deruhte etmek, onları korumak aklı terbiyeleriyle meşgul olmak ve mesuliyetlerini duyurmak işte buna adı Hidane’dir. Bu devre normal olarak erkekler de 7-9 kızlarda 9-11 yaşları arasıdır. Kız çocuğu için hayız yaşına gelince sona erer, yani korumaya muhtaç olan kimseleri koruma altına almıştır yüce İslam. İşte Hidane’den maksat da budur, şefkat annenin bu işe daha layık olduğu kabul edile gelmiştir. Mesela çocuğu ana baba birbirinden boşandığı zaman çocuğu kime vereceksin, çocuk anneye muhtaç durum da ise anne bu işe şefkat bakımından daha layık olduğu kabul edile gelmiştir. Çocuk hakları beyannamesinin çocuk hakları beyannamesinin 6. maddesinde de küçük çocuk istisnai durumlar dışın da annesinden ayrılmamalıdır denmektedir. İşin aslı da böyledir, yüce Allah anne ile çocuğunun arasını açanı kıyamet günü sevdiklerinden ayrı tutar. Anne ile çocuğun arasına ayırmayın, yine anneyle evladın arasını açmanın Şafii ve Ebu Hanife ve Malik nezdin de şiddetli bir haram olduğunu belirtmişlerdir.

 

Dakika 25:02

 

Baba ile evladın ve kardeşlerin arasının açılmasına da bu şamildir ki baba ile de evlat arasını açmayın, ayırmayın birbirlerinden, kardeşleri de birbirlerinden ayırmayın, bu anne ile başlıyor ama diğerleriyle devam ediyor. Bir kadın gelerek evlenmediğin müddetçe çocuk senin hakkın cevabını verdi Peygamberimiz. Bir kadın gelerek Ya Resulallah ben şu oğlumu karnım da taşıdım, göğsümden emzirdim kucağım da korudum, şimdi babası beni boşadı ve bana bunu elimden almak istiyor eder. Hz. Peygamber (A.S.V) kadına evlenmediğin müddetçe çocuk senin hakkın cevabını verir. Hidane işinin anneye teeddüp edeceği hususun da âlimler ittifak etmiş durumdadır. Kız çocuklarının hayız oluncaya kadar anneye muhtaç olduklarını da belirtirler. Ey çocuk işte baban, işte annen hangisini istersen ona git der. Yani çocuk aklı başına temyiz yaşına geldiği zaman çocuk muhayyerdir. O zaman çocuk isterse babasına, isterse annesine gider. İkisinden birini seçmeyi çocuğa bırakır, evet bu da çocuğun aklı başına yaklaştığı zaman, temyiz yaşına geldiği zaman, temyiz yaşına ulaşan bir çocuğun tahyiri birini seçme de serbest bırakılmasıdır. Hanefi ulemasından El Kasani oğlan çocuğu temyiz yaşına ulaşıp yeme içme giyinme gibi işlerin de erkeklere ait ahlak ve adabı babasından alabileceğini, kız çocuğu için bu da ne yapar kadınlığa ait terbiyeyi annesi için, o kadınlığa terbiyeyi alması için annesine teslim edileceğini de ayrıca ilave ederler Hanefi ulemasından El Kasani’nin bu üzerin de durduğu konudur. Tahyir’in ancak buluğdan sonra caiz olduğunu söylerler. İşte kıymetliler, ulemanın incelediği konular, çünkü hadisi şerifler işin aslını ortaya koyar ama o asıldan çıkacak hükümleri ulema inceler, fakihler inceler her zaman işaret ettiğimiz gibi. Falanca hadis şunu söylüyor ama onun hükmü nedir? Diğer hadislerle alakası nedir? Tapu senedinde ki durumu nedir? Manaya delaleti nedir? Bu fakihlerin işidir. Umumi kaide şudur; hürlük veya kölelikte anneye, nesep ve tesmiye de babaya, dinde ise en hayırlı olana tabi olur. İşte buraya dikkat et umumi kaide şudur; hürlük veya kölelikte anneye, nesep ve tesmiye de babaya, dinde ise en hayırlı olana tabii olur. Böylece teyzesinin yanın da olur teyze anne demektir. Annesi olmayan birisi için de teyzesi tercih edilmiştir.

 

Dakika 30:16

 

Hidane meselesin de teyzenin halaya mukaddem olduğu, anne cihetinden gelen akrabaların baba cihetinden gelen akrabalara takdim edileceği hükmü çıkarılmıştır. Anneye kim yakınsa anne olmadığı zaman, anneye yakın olan tercih edilir denmiştir mesela teyze gibi. Sevgili dostlarımız, hidayeneye hak olanları sırayla şöyle tespit etmiştir. Hidane konusun da mesela birinciye anne, ikinciye annenin annesi, babanın annesi, anne baba bir kız kardeş, anne bir kız kardeş, baba bir kız kardeş, anne baba bir kız kardeşinin kızı, anne bir kız kardeşin kızı, anne baba bir teyze, anne bir teyze, baba bir teyze. Evet, kıymetliler, baba bir kız kardeşin kızı, anne baba bir erkek kardeşin kızı, anne bir erkek kardeşin kızı, baba bir erkek kardeşin kızı, anne baba bir hala, anne bir hala, baba bir hala, annenin teyzesi, babanın teyzesi, annenin halası, babanın halası gibi hidane de 22 tane burada kişi sayılmıştır sırayla. Ama başta anne gelmektedir, akraba bulunmazsa çocuğun hidanesi için uygun olanı tayin etme vazifesi hâkime teeddüp eder. Yakın akrabanın olmadığı zaman, ya akrabası olmadığı zaman, hâkim ne yapar tayin eder diyor çocuğu kimin koruması altına verileceğine hâkim karar verir dedi ulema bu incelemenin sonun da. Evet, kıymetliler, şimdi de bina konusun da hadisi şeriflerden keşif notları vermeye devam ediyoruz. İbni Mesud Hazretleri (R.A) sevgili Peygamberimiz (A.S.V) riba’yı faizi yiyene de yedirene de lanet etti. Buradaki konu riba yani riba faiz demektir. Evet, kıymetliler bunu Müslimin şerif, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace gibi kaynaklar da hadis kaynakların da görmekteyiz. Yine Ebu Davud’un, Tirmizi’nin rivayetlerin de şu da vardır, faiz muamelesine şahitlik edenlere de, bu muameleyi yazana da ne oldu lanet edildi. Dikkat et yani İbni Mesut Hazretlerinden gelen rivayette Peygamberimizin şöyle buyurduğunu rivayet ediyor; riba’yı yani faizi yine de yedirene de lanet etti. Yine şahitlik edenlere de ve bu muameleyi yazana da lanet etti. İmamı Azamla İmamı Muhammed’e göre gayrimüslim ile dari harpte yaşayan bir harbi yani gayrimüslim ile Müslüman arasın da riba muamelesi caizdir. Yalnız bir şartla ki o da Müslümanın kazanmasının garanti olması lazımdır. İmamı Ebu Yusuf ise bunu kabul etmemiştir.

 

Dakika 35:39

 

Ebu Hureyre Hazretlerinin rivayetinde de şöyledir; sevgili Peygamberimiz (A.S.V) buyurdular ki insanlar öyle bir devre ulaşacak ki o zaman da riba yemeyen kalmayacak, öyle ki doğrudan yemeyene buharı ulaşacak tozu ulaşacak denir, Ebu Davut ve Nesai, İbni Mace rivayet etmektedir. Alliyyül Kari ’ye göre öyle bir zaman olacak ki bu devre de kişi bil farz hakiki faizden kaçınsa bile dolaylı şekilde gelecek faiz bulaşmalarından kendini kurtaramayacaktır. İşte faize dayalı sistemler, insanlık âlemini bu hale getirdi. İslam ulemasının ittifakla benimsediği umumi bir prensip mevcuttur. Bir mesele de helal ve haram ihtimali beraberce var veya var ve fakat 1. tercihe karine yok ise ihtiyaten haram olma şıkkı esas alınır. Yani şüpheli şeylerden kaçmak esastır, tövbe ve istiğfarı elden bırakmamalıyız. Her hâlükârda da haram değil diye fetva vermekten zinhar kaçınmalıyız. Çünkü ne kadar kaçırırsan kaçın doğrudan faize bulaşmasan bile dolaylı yollardan bulaştığın görülmektedir. Allah ümmeti Muhammedi korusun kurtarsın.

 

(Estağfirullah bi adedi zünübina hatta tuğfer Allahu ekber hatta tuğfer Allahümme inneke afuvvun tuhibbul afve fa’fu anna).

 

İçtimai fesatların temelin de sen çalış ben yiyeyim düşüncesinin yattığını bunu da riba’nın beslediğini söyleyenler doğru söylemişlerdir. Sen çalış ben yiyeyim düşüncesinin yattığını içtimai bir fesat toplumu için de boğan bir fesat sistemi faiz sistemidir. Bu sistemi faiz beslemektedir. Evet, kıymetliler, bu faizin her türlüsü yasaktır. Beşer yedi bir sille müthişini yemeden bu emri dinlemeli diyor, yasaktır hakkın yoktur denmeli dinlemedi bu emri beşer yedi bir sille, müthişini yemeden bu emri dinlemeli diyor şair. Kar veya zarar ortaklığına dayanan yeni banka modellerinin fiiliyata geçmesine zemin hazırlanmaya başlanmıştır.

 

Dakika 40:12

 

Faizsiz bir banka sistemi, kara zarara dayalı sistem ama orada da güvenilir kadrolar lazım, kar zarar da dayalı deyip de malı götüren toplumu sömüren, toplumu iflasa sürükleyen nice şebekeler, mafyalar ortaya çıktığını da biliyoruz. Yüce İslam da itikatta amel de ahlakta hukukta bütün muameleler de dürüst dosdoğru kadroya ihtiyaç vardır. Adını kar zarar ortaklığı koyup da toplumu soyanlara da dikkat edin. Evet, Amir İbnü’l Ahvas Hazretleri anlatıyor (R.A); Hz. Peygamber (A.S.V)’i veda haccı sırasın da dinledim şöyle buyurdu; haberiniz olsun cahiliye devrindeki bütün ribalar, faizler kaldırılmıştır ödenmeyecektir sadece verdiğiniz anaparayı alacaksınız, böylece ne zulmetmiş olacaksınız ne de zulme uğramış olacaksınız. Haberiniz olsun cahiliye devrindeki bütün kan davaları kaldırılmıştır, kaldırdığım ilk kan davası da El-Hâris İbnü’l Abdülmuttalib’in kan davasıdır. Bu kimse Benü Leyste sütana da idi, Huzeyl onu öldürmüştü. Resulullah (A.S.V) yarabbi tebliğ ettim mi? Dedi. Cemaatte evet tebliğ ettiğin dediler ve üç kere tekrarladılar, sevgili Peygamberimiz (A.S.V) Yarabbi şahit ol, Ya rabbi şahit ol, Ya rabbi şahit ol dedi ve üç kere tekrar eyledi bunu da Ebu Davud rivayet etmektedir. Ebu Davud hadisi şu şekil de yani Haris İbnü’l Abdülmuttalib’in kan davası diye rivayet etmiştir. Hâlbuki diğer kitaplar da Rebia İbnül Haris İbni Abdülmuttalib’in kan davası şeklin de rivayet edilmiştir. Rivayetler birbirini tamamlar, birbirinin eksiğini giderir. Evet, bu haberler Müslimi Şerif’te, Tirmizi de, İbni Mace de bunlar rivayet edilmişlerdir. Onun için bir hadisi şerif’i zayıf zannettiğiniz zaman öbür hadisi şerifle o teyit edilir ve manası ile güçlendirilirse o zaman zayıflıktan kurtulur veya eksik tarafları tamamlanır. Bu da yine sevgili kıymetli ulemanın işidir, muhaddisler tapuları senetleri hadisi şerifleri sağlam olarak ele geçirirler, fakihler de onun hükmünü ortaya koyarlar hadisi şeriflerin ve ayeti kerimelerin. Ey kıymetli Müslümanlar, âlimlerin kıymetini bilin, başta fakih müçtehitlerin kıymetini bilin. Biz de her âlim dosdoğru İslam yolun da, ehlisünnet vel cemaat yolun da, dosdoğru çalışan ulema çok kıymetlidir (R.A). Yüce Allah İslam âlimlerinden çok mu çok razı olsun.

 

Dakika 45:08

 

Çok mu çok rahmet eylesin, mağfiret eylesin, merhamet eylesin, rahmetine fazlına keremine gark eylesin. Ulema Peygamberlerimizin Peygamberimizin varisleridirler. Bu ilimler o yoldan geldiler ulema ömrünü verir İslam’a, ilme irfan’a şehitler de canını verirler ve dünyadaki bütün insanlık başta ümmeti Muhammed Sıddık âlimlere ve şehitlere Salihlere minnettardır hakları ödenmez. Peygamberimizin yolunu kıyamete kadar sağlam yoldan, işte intikal ettiren bu yolu devam ettiren onlardır. Aklı olan Müslüman olan bunlara yardımcı olmak zorundadır ama körü körüne değil, ilme irfan’a bakarak. Kişiye taparak değil ilme irfan’a bakarak, gerçek ilim gerçek İslam’ın ilimleri hepimizi Allah’ın emrine bağlar. Bir bütün olarak kişiye bağlamaz ama ne yaparız biz âlimi âlim kabul ederiz ilminden dolayı, ilmine bakarız. İlmine bakma yerine kişiye tapmayı ortaya çıkaranlar bunlar sapmışlar sapıtmışlardır. Sakın bu oyuna da gelmemek lazım, biz ilmi ortaya koyarız tebliğ ederiz, inanan inanır inanmayan inanmaz kendi bilir, bu bizim asli görevimizdir yani dünya da ne kadar ilim de nasibi olanlar varsa bunların görevidir bu. Herkes becerebildiği kadar görevlidirler, beceremediklerini bilmediğini öğreneceksin ama bile bildiğin gücünün yettiklerini de bilfiil yerine getireceksin. Bizden söylemesi.

 

Dakika 48:08

 

(Visited 174 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}