Tefsir 481-01

481- Tefsir Ders 481 hayat veren nurun keşif notları

481- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 481

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Meâric Sûresi 36’ncı Âyet-i Kerime’den 44’üncü Âyet-i Kerime’ler)

(Nuh Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 28’inci Âyet-i Kerime’ler)

 

Veya bilgisi yoktu belki de o bilgi ondan sen esirgedin o bilgiyi ona vermedin. Çünkü bir milletin kendi yüce değerlerini elinden alan despot ve zâlimlerden daha zâlim kim vardır? Bir milletin yüce değerlerini A’dan Z’ye evrensel değerler bunlar, Kur’an-ı Kerim evrensel kitap sen inan inanma o beni ilgilendirmez. Kur’an-ı Kerim evrensel kitap, İslam evrensel din, Hz. Muhammed evrensel Peygamber, bütün insanlığı kucaklayan bir yüce müessese ilâhî kurum bu. Sen bunu başka anlamışsın yanlış anlamışsın. Bak, buradaki o yanlışın önüne ben sana Kur’an-ı Kerim’i kendi imkânlarımla kendi gücümle ortaya koymaya çalışıyorum ve ortaya koyduğum kendi fikrim değil. Kur’an-ı Kerim’i anladığım gibi müfessirlerimizin, muhaddislerimizin, büyük ilim adamlarının bakın ve ilmi metotla Kur’an’ın ilmi nasıl elde edilir o metot ve sistemlere göre biz ortaya Kur’an-ı Kerim’in kendisini koyuyoruz. Kendimizi koymuyoruz biz devrede yokuz, devrede ilim ve âlim var, ilim ve âlim var bilim var ve bilimin kâşifi var. Onun için bak burada bazı ismi geçen büyük zât-ı muhteremler var bunlar tarihin büyük âlimleri. Sen bunları öğrenmemişsin bilmiyorsun bilmiyorum diye inkâr etmek doğru mu? Bugün Müslümanlar kendi tarihini bilmiyor bilenler hâriç. Kim öğretmedi bunlara bunu? Müslümanlara hafızasını kaybettirmek için elinden geleni yapanlar var birileri, kendi kitâbını öğretmenler var. En basit dersleri ders olarak mecbur tutuyorsun çocuğa da Allah’ın Kitâb’ını neden yok sayıyorsun görmemezlikten geliyorsun? Laiklik elden gidiyor mu, yoksa güçleniyor mu? Kur’an-ı Kerim eğer İslam öğretilseydi laiklik kavramı kendi doğru anlamında güçlenir yanlış anlamda ki laiklik ve ortadan kalkar. Gerçek laiklik ki İslam dini bütün milletlere özgürlüğünü inanç hürriyetini İslam vermiş zaten. Sen hangi laiklikten bahsediyorsun? Ben Fransa laikliğini kabul etmeye mecbur değilim. Ama İslam da bir gerçek hak laiklik özgürlük var bütün milletlere bu özgürlüğü İslam vermiş 14 asır bu yaşanmış, görülmüş, gösterilmiş, uygulanmış gayrimüslimleri zimmetine almış Müslümanlar. Gayrimüslimlere zimmetinde korumuş kendi canı gibi. Sen neden bahsediyorsun? İslam’ı doğru anla, doğru anlat. Ben Fransız gibi, Arap gibi, Türk gibi, batılı-doğulu gibi olmaya mecbur değilim. Ben Allah’ın dediği gibi olmaya mecburum. Ben Türkoğlu Türküm ecdadımla da övünüyorum. Ama doğru bir Türk olmaya düşün, inanmayan Türk’ü düşün, inanmayan Türk gibi mi olacağım ben? İnanmayan Arap’ı düşün inanmayan Arap gibi mi olacağım ben? Yanlış yolda giden bir doğuluyu veya batılıyı düşün onun gibi mi olacağım ben? Bu faşizan zihniyetten de vazgeç hakîkati ortaya koy. Ben ecdadımla övünüyorum. Neyiyle? Bir çağ açmış bir çağ kapatmış, çağın üzerinde yürümüş, insanlığa medeniyeti ve insanlığı öğretmiş, adâleti uygulamış ecdadımla övünüyorum bunu başkaları yapanlarla da övünüyorum.

Dakika 5:10

Türk olmayan Müslümanlarla da övünüyorum, Türk olan Müslümanlarla da övünüyorum. Ben tarihin büyük devlet adamları insanlığın hayrına çağdaş medeniyeti, yükselmeyi, hak ve adâleti, barışı, gerçeği ortaya koyan devlet adamları hep bizim. Bunlar Kürtler bizim, Arap da bizim, doğulu-batılı da bizim. Doğrunun hepsi bizim. Yanlış benim babam da olsa onun yanlışını düzeltmemiz gerekmez mi? İbrâhim Aleyhisselâm ilk defa uğraşısı babasıdır babası ile uğraştı babası putperest. Nuh Aleyhisselâm oğlu ile uğraştı oğlu inanmıyordu. Hz. Muhammed Ebû Tâlib ile kendi aşiretiyle uğraştı işte Hakk’a çağırmak için. Hidâyet Allah’tan görev yapmak kulluk görevi yapmak bizden. Yanlışları bırakalım tâbuları yıkalım ilimin-bilimin aydınlığında hareket edelim. Kur’an-ı Kerim ilimler üstü ilim tabiatın üzerinde kâinat üzerinde yüce olan yüceliklerin tamamı İslam’da Kur’an-ı Kerim’de. Çünkü ilâhî bu Allah’ın kendi ortaya koyduğu değerler Allah’ın kelâmı Allah’ın ilmi bu. Yanlışların tamamı kulda Allah’tan yanlış olmaz kusur olmaz “O Sübhan Sübbuh ve Kuddüs’tür.” Yanlışlık insanoğlunda hep berâber yanlışlarımızı doğruya çevirelim, savaşı barışa çevirelim, zulmü adâlete çevirelim, cehâleti yine ilme irfâna çevirelim, fakirliği zenginliğe çevirelim hakça bölüşelim. Niye yetmiyor mu Allah’ın nimetleri hepimize? Hepimize yeter artar. Doğulu batılıyı sömürmesin, batılı doğuluyu Afrikalıyı sömürmesin. Bu sömürüye bu emperyalist zihniyete hep berâber karar verelim hakça adâletçe bir taksimatta bulunalım. Hakça bölüşmenin adâletin tamamen gayreti içinde dünyayı bir araya getirelim. Küresellik adâlette olmalıdır, kafalar adâlette birleşecek, vicdanlar adâlette birleşecek, merhametler adâlette, bölüşümler adâlette birleşecek ki dünyaya barış gelecek. Sen hakka bâtıl dediğin müddetçe, zulmede adâlet dediğin müddetçe bu dünyaya barış adâlet gelmez. Sen cehâletin adını ilim koymuşsun bilimi unutmuşsun gerçek bilimi adamların kendi sahasında bırakmışsın. Gerçek ilme, adâlete, bilim adamına değer ver öne al öne al bunları. Zorbaları öne almışsın öne alırsan dünyanın hâli böyle olur işte. Silah adâletin bekçisidir adâlete müdahale eden değildir. Silah adâleti müdahale ettiği an orada zulüm vardır zorba despot vardır. Silah adâleti koruyan, hak ve özgürlükleri koruyan, barışı koruyandır onun için lâzımdır. Sen ise adâlete müdahale ediyorsun benim dediğim gibi olacak diyorsun. Senin dediğin gibi olmaz Allah’ın dediği gibi olacak. Hakk’ın, hakîkatin, bilimin dediği gibi olacak. Her doğru Allah’ın doğruları ile birleşir, her yanlış Allah’la ters düşer, Peygamberle ters düşer hak olan kitap Kur’an’la ters düşer. Kur’an’ı yanlış anlamadığın müddetçe Kur’an bütün doğruların kendisidir ama yanlış anlamış yanlış yorumluyor adam.

Dakika 10:12

O yanlışlık sen de Allah’ta, Peygamberde, kitapta, Allah’ın Kitâb’ında yanlışlık olmaz. Yanlışlık kuldadır o kullardan biri de benim yani kendimi istisnâ edenlerden hiç olmadım olmam. Onun için Allah’ta, İslam’da, Kur’an’da yanlışlık olmaz yanlışlık insanoğlundadır. Doğrularda birleşelim birlikte çalışalım yoksa küresellik adı altında birileri yan yana geliyor bir tarafı sömürüyor. Bu kendi menfaatinde sömürmenin birleştiği küreselliği olmamalıdır, dünyanın menfaatine olmalıdır, insanlığın menfaatine hayrına olmalıdır.

Kıymetli dostlarımız,

Burada anlaşılmıştır bu âyetlerden bakın bunları anladığımızı anlatmaya çalıştık. Emânet edilen neler var, emânet nedir? Bunlara dikkat edelim! Bir emânet; Söz ağzından çıkan her söz emânettir, bunu doğru kullanırsan riâyet olur, yanlış kullanırsan o söze ihânet olur her söz emânettir bunu ağzından doğru çıkar. Her hâlin emânettir her hâlin davranışların ya doğrudur, yanlıştır. Doğruysa emânete riâyet etmiş korumuş olursun, yanlışsa senin hâlin ihânet etmiş olursun. Davranışlarına, hâline kalp hâline, ruh hâlini iç ve dış hâline dikkat et! Fiil yaptığın işler emânettir, görev vazife emânettir. Doğru fiil doğru iş sahibi olduğun zaman emâneti korudun riâyet ettin, doğru iş yapmadın emânete ihânet ettin. Emâneti doğru anlayalım. Mal mülk emânettir malı mülkü helâlinden kazanmak Allah yoluna harcamak bu emânete riâyet olur. Yanlış yolda kazandım yanlış yollara harcıyorsun bu ihânettir. Allah hakları emânettir. Allah’a kulluk et iyi bir îmânla işe başla hak ilimle işe başla. Kul hakları emânettir hiç kimsenin hakkını yeme sakın ola ki!

Aile hakları: Şimdi senin ailende kaç kişi varsa bunların hakları var, bunların hukûku var. Çocukların hakları var, elinin altında ailende kimler varsa bunların hakları var. Adâlet ailede tecellî etmeli, sevgi barış ailede tecellî etmeli. Bunun temeli sağlam bilgi, îmân, ahlâkla kendini ispat etmelidir. Karının kocada, kocanın karıda hakları var. Allah sevgisi ile donanmış bir aile düşün birbirine bak ilk bakışında Allah için sevgi ile bakar köklü hak sevgi Allah için. O da karşıda o da aynı güzel sevgiyle karşılık verir. Bakın, sevgiden sevgiye karşılıklı sevgi alışverişi o ailede mutluluk olmaz mı? Olur. İşte burada emânet ailede emânettir. (قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا) “Hem kendinizi hem de ehlini ailenizi ehlinizi iyalinizi ateşten cehennemden kurtarınız”.

Dakika 15:10

Aileye vermen gereken bütün haklarımı ver onları hak bilgi doğru bilgi ver. Doğru inanç, doğru amel, doğru güzel ahlâk onlara bunları ver onlara ailenden bunların tek birinin esirgeme yoksa emâneti korumamış ihânet etmiş olursun. Bir de onların helâlinden besle helâlinden kazanmayı, helâlinden yemeyi öğret kendin yap ki onlara da öğret. Tabii aile küçük bir devlettir o küçük devlet büyük milletleri, devletleri meydana getirir. Burada fertten aileye, aileden mahalleye, mahalleden millete, milletten devlete herkes emâneti üzerine aldığı görevi Allah için doğru yaparsa emâneti korumuş olur. Yoksa emânete ihânet eden herkes hâindir vicdansızdır yarın bunun hesabını Allah’a verecektir. Dünyada tecellî etmeyen adâlet ukbada tecellî edecektir er ve geç kesin hesabını vereceksin. Bunun için elinin altındakiler, komşular, yabancılar bakın yabancı komşular gayrimüslimler bunların da hakları var. Yakınlarına verilen sözler ahitler şeriatın bütün hatları birer emânettir. Ruhun, bedenin, çocukların, mevki makam tüm nimetler birer birer emânettir yerinde kullanmayan hâindir. Câhillikle başlar ihânetle sonuçlanır.

Buhârî ve Müslimin rivâyet ettiği Ömer’den rivâyet edilen (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm ecmaîn) şu kişi hâlis münâfıktır diyor bak, bakalım münâfıklar gâvurun daha gâvurudur. Gizli kâfirlere münâfık denir. Bak, ne diyor şunlar hâlis münâfıktır; Emânete ihânet edenler münâfıktır, yalan söyleyenler münâfıktır, sözünde durmayanlar bunlar hâlis münâfıktır buyurdular. İbn-i Ömer bunu kimden aldı? Peygamberimizden aldı da bu hadis-i şerifi rivâyet ettiler. Şimdi münâfıklığı Kur’an-ı Kerim’de de hadis-i şeriflerde de daha pek çok alâmetleri var bunlar öne çıkan alâmetler ki, Müslümanlıkta edepsizlik ki yalan ve iftira ya giden kişiler. Kızdı mı yalan söylüyor, kızdı mı iftira ediyor bunlar birer birer münâfıktır Müslüman bunları yapamaz Müslüman çok değerli insandır. Yüksek ahlakın tamamı İslam’dadır bunun örneği önderi Hz. Muhammed’dir en büyük ahlâk ondadır her Müslüman da onu örnek alan kişidir. Onun için emânete ihânet edenlerin münâfık olduğu bu hadis-i şerifte açıklanmıştır.

Beyhâki’den gelen bir rivâyette: “Efendimiz bir hutbesinde haberiniz olsun ki emâneti olmayanın îmânı yoktur, ahdi olmayanında dini yoktur” yani sözünde durmayanın da dini yoktur. “Emâneti kurmayanında îmânı yoktur.” Bu hadis-i şerif Peygamberimizden rivâyet edilmiştir.

Dakika 20:15

Dikkat edin tekrar ediyorum; Sevgili Peygamberimizden rivâyet edilen bu haberde: “Efendimiz bir hutbesinde şöyle diyor Aleyhissalâtu vesselâm: “Haberiniz olsun ki emâneti olmayanın îmânı yoktur.” Emâneti saydık onlar ve onların gibiler hepsi bir emânet dinin her emri emânet. “Emâneti olmayanın îmânı yoktur.” Ne demek_ Emânete riâyet etmeyen îmânı yoktur. Peki, sözünde durmuyor onun da dini yoktur diyor. Bu da bakın ahdi olmayanın da yani sözünde durmayanın da dini yoktur. Ey kardeşim! Ben Müslümanım demekle Müslüman olunmuyor îmânın mükemmel, amelin ahlâkın mükemmel emâneti koruyacaksın. Allah’a verdiğin sözden caymayacaksın. Biz birinci sözü Allah’a verdik daha Kâlû Belâ’da. Dünyaya geldik “Lâ İlâhe İllallah Muhammedün Rasûlullah” dedik ne mutlu bize. İşte ezelde verdiğiniz sözü tazeledik sözümüzden caymadık dedik. Doğru Müslüman olduğumuz zaman biz o zaman sözümüzde durmuş oluruz. Îmânını kaybeden, Amel-i Sâlih’ini yok eden Müslümanlar sözünde durmuş olmaz, emâneti korumuş da olmaz sözünde dur emâneti koru. Emâneti korumanın yolu iyi bir Müslüman olmaktır. Sözünde durmanın yolu da iyi bir Müslüman olmaktır. Dosdoğru olmanın da yolu yalandan uzak kalmanın yolu dosdoğru iyi bir Müslüman Olmaktır. Bütün güzelliklerin adresi İslam’dır iyi bir Müslüman olmaktır. Nefeslerin sayılıyor sayılı nefes alıp veriyorsun öleceksin ölüme gidiyorsun. Niye boşa yanlış nefes alma, yanlış elime kullanma, yanlış davranışlarda bulunma hak amel işle. Gecenin işini gündüze bırakma, gündüzün işini geceye bırakma görevini tam yap. Çünkü gecenin hakkını gece vereceksin gündüzün hakkını da gündüz vereceksin. Sonra İslam’da gaflet, tembellik, cehâlet, zillet, esâret bunları yok. İslam izzet dinidir yüksekliklerin tamamı İslam’dadır. Gel bugün zillet, esâret varsa bunlar kendi durumlarını gözden geçirsinler Kur’an-ı Kerim’e, İslam sarılsınlar çâresi bu, yükselmenin çâresi bu. Bâtıla sarılmak başkalarını taklit etmek Müslümanı kurtarmaz daha da batağın içine batar gider sonuçta yok olur. Bakarsın ki dizine kadar batanı daha sonra gırtlağına kadar battığı görürsünüz. Bugün niceleri inancını kaybetmiş, örfünü âdetini kaybetmiş, Amel-i Sâlih’ini unutmuş yok hatırında bile yok. Kitâb’ı Kur’an’ı unutmuş bilmiyor duymamış bu ortaya böyle nesiller çıktı. Peki, bu kaybolmak mı, batmak mı yoksa çağdaşlık mı nedir bu? Bu bir batıştır îmânı kaybeden kişinin çağdaşlığı olmaz. İlmi, irfânını, Amel-i Sâlih’ini, yüce değerlerini kaybedenin çağdaşlığı olmaz bu battıkça batıyor. İslam bütün insanlığı burada batanları boğulanları feryâd edenleri kurtarmaya geldi.

Dakika 25:00

Her şeyi batıran cehâlettir, zulümdür. Kurtarıcı ilim, irfân, adâlet, merhamet, barış, kardeşliktir. Kıymetli dostlarımız, adâletle şahitlik Müslüman âdil insandır şahitliğini de adâletle dosdoğru yapar gerektiği zaman. Namazına Müslüman devam eder hiç namazını bırakmaz cemaatini bırakmaz ruh birliği ruhu milli oluşturur ve tam cemaatleşme ruh birliği Müslümanların ruh birliği kaçınılmaz bir emirdir emânettir kesin emirdir. Cemaatleşme ve ruhu birlik, milli birlik, îmân birliği, gaye birliği tamamen İslam’da Kur’an-ı Kerim’dedir. Çünkü Allah bir, Peygamber bir, Kur’an-ı Kerim bir, İslam bir iki olmaya gerek yok ki. Birileri iki üç beş gitmiş çoğalmışlar. Kim bunlar? Bu çoğalanlar bölünenler, parçalananların Kur’an-ı Kerim’i, İslam’ı doğru anlamayan rant sağlayanlardır kulu raplaştıranlardır. Yoksa Müslümanlara hepsi ruh birliği o içinde olmak zorundadır İslam bunu emrediyor. Ruh birliğini, îmân birliğini, tevhîd birliğini dünyanın mersus sağlam bir bina gibi bir bütün olmayı İslam binasında her Müslüman bir tuğla gibidir o binayı ayakta tutmak için. Kimse o binadan ben düşeceğim binayı yıkacağım diyemez. Birlik olmayan Müslümanım dediği hâlde birlikten kaçanlar bunlar ihânet edenlerdir kendine ve dâvâsına. Onun için namaz, cemaat, cami bunları ruh birliğinin bizzat oluşumunu ortaya koyar ruh birliğinin bizzat kendisidir. Namaza gelir Müslüman cemaatine omuz omuza Allah’ın huzurunda bir ve bütündür.  Eğer bugün bu birlik yoksa cami cemaati eğer bir araya gelmişler yatıp kalkarken beraber de ruh birliği yoksa inanç tevhîd birliği yoksa gâye birliği yoksa namazdan sonra bunlar tamamen darmadağın olup gidiyorsa Allah’ın emrinde birleşemiyorlarsa orada rezâlet vardır, ihânet vardır ve bunların her birisi kurtların arasında koyun olmuştur. Ruh birliği olmayan toplum kurtlar arasında koyundur. Bugün birini yerler yarın başkasını yerler sarı öküzü önce yerler ondan sonra öbür öküzleri yerler. Müslüman ne koyundur, ne öküzdür, başkasıdır. Müslüman aslanların tepesinde aslan, kahramanların tepesinde kahramandır insanlığın hayrına ve kurtuluşuna çalışır hem de tevhîd birliği içinde bölünme parçalanma yoktur İslam’da. Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat anlayışında dünya Müslümanları bir bütün olmak zorundadırlar her farzdan önce bu farz önde gelir. Müslümanı böleceksin parçalayacaksın ondan sonra da Müslümanım diyeceksin. Farmosonlarla, masonlarla, emperyalistlerle, münâfıklarla, müşriklerle, tâğutî güçlerle işbirliği yapacaksın Müslümanım diyeceksin bu İslam’a ve insanlığın tümüne ihânettir. Onun için kıymetli dostlarımız, İslam’da namaz, cami, cemaat, birlik bunlar birliğin eğitim kurumudur birliğin bizzat kurumlarıdır. Bütün camiler için kıble Kâbe’ye yönelmiştir niçin herkesin kıblesi Kâbe’dir bu da tevhîd birliğinin açıkça göstergesidir.

Dakika 30:15

Namazı muhafaza hazırlık farzların, vâciplerin, sünnetlerin, müstehapların yerine getirilmesi, camii, cemaat, kalp huzurunun olması Allah’ın huzuruna yükselten Mi’râc olması… Vatan İslam yurdu iyiliği emir kötülükten nehiy ile bir İslam toplumunun varlığının şart olması karakol ve cihâd emrine hazır olunması korunmak İslam’da toplum kurumu ile asayiş, yönetim, askerlik, cihâd eğitimi ile dinin namazın muhafazası emredilmiştir. Onun için Müslüman her türlü eğitimi almalıdır o birliğin içine katılmalı görevini seve seve yapmalıdır hem de milli rûhî bütünlük içinde. Bu İslam’ın yüce emridir kesin kes (وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُواۖ ) Kesin kez tevhîd birliği, gâye birliği, iş birliği kuvvetleri birleştirme ve barışı egemen kılma adâleti uygulamak için bu birlik kuvvettir. Kuvvetin yoksa birliğin yoksa sen ne yapabilirsin ki seni kim adam hesabına alır? Aklını kullan!

Tövbe Sûresi’nin 18’inci âyetinde de: “Mescitlerin korunması imarı îmânlılar, namazlılar, zekâtılar ve sadece Allah’tan korkanlar îmâr ederler buyrulur.” Görüyorsunuz millî birliğin müessesesini dahi yapanlar bu sıfatları taşıyanlardır. Sekiz özelliğin başı da sonu da namazdır. Burada sekiz tane kıymetli özellik sayıldı. “Namaz dinin direğidir.” Bu sekiz huy özellik cennetin sekiz kapısıdır. Bu kalpler Allah’a açılır ve Cenab-ı Hak’ta seni cennetine koyar.

Kıymetli dostlarımız,

Bölük, bölük dağınık topluluklar mensup olduğu grubu ile mahşere gelirler o dağınık olduğu grubu ile berâberdirler mahşere gelirler. Müşrikler alay ediyorlar biz sizden önce cennete gideriz diyorlardı. Bu âyetler geldi onlara cevap verdi müşrik cennete ebedî giremez. Şirke af yok, Allah’ın benzeri yok, şeriki yok, naziri dengi yok Allah bir. Birilerini sen ilahlaştırıyorsun şirke saplanıyorsun o şirkle cennete giremezsin ebedî. Dağlar kum, yün, toz hâline gelir günün birinde böyle olacak. Bu haberi nakleden Kurtûbî tabii Kur’an-ı Kerim’de birçok yerlerde bunlar geçer kıyâmetin durumu ile ilgili. İbn-i Abbâs; Orada tanışırlar birbirinden kaçışırlar. Mahşerde insanlar birbirini tanırlar ama kaçışmak isterler kaçmak isterler. Bugün kim kimden kaçar? Kişi anasından, babasından, kardeşinden, hanımından, çocuğundan kaçmak ister. Niye? Görevini yapmamıştır. Bunlara karşı görevi vardır.

Dakika 35:05

Kaçmak isteyince kurtuluş var mı? Yok. Zebânîler kuşatmıştır her bir kişinin önünde arkasında iki zebânî ve iki görevli var. Nereye kaçacaksın ki? Kaçtığın yerde Allah’ım orduları hazır kudreti hazır nereye gidersen git kaçış yok. Kaçış, isteyerek de olsa istemeyerek de olsa Allah’ın huzuruna geleceksin getirileceksin daha doğrusu.

İbn-i Abbâs (Radıyallâhu Anh): Cehennem münâfık ve kâfirleri isim, isim çağırır kuşun taneleri topladığı gibi toplar. Kim? Cehennem. Çünkü cehenneme öyle özellikler, öyle görevliler verilmiş ki aklına hayâline gelmez sığmaz. “Kendini Allah yolunu adamışlara hayır yapın bunlara yardım edin öncelikle onları arayın bulun.” Bakara Sûresi 273’üncü âyet-i kerimede. “Kendini Allah yoluna adamışlara hayır yapın onlara öncelikle yardım edin.” Namazda huşû tefekkür gereklidir, şekli hareketler namaz değildir. Namazda huşû tefekkür Allah’a derin saygı O’nun huzurunda O’nu görür gibi ibadet etmeye gayret et. Şekli hareketlere aldanma, göstermelik hareketlere aldanma! O fıkhî sıkı ölçülere uy ama içini ihlâsla doldur. (وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ) “Allah’ı zikir en büyüktür.” Kur’an okuyun, namaz kılın Allah’ı anmak ibadetlerin en büyüğüdür namaz kötülüklerden men eder.

Kibirlilere şöyle bir ders veriliyor; Ey kibirli adam! Sen bir damla sudan yaratıldın spermayı unutma! Ondan sonra o ne yaptı bir kan pıhtısına dönüştü ve ondan sonra ne oldu, bir çiğnemlik et parçası hâline geldin. Bakın, sen nutfeden yaratıldın bak safha, safha önün senin önün sperma meydana bir damla düşse kokuyor pis koku. Ey kibirli adam! Sen bundan yaratıldın kibirlenme, Allah’ın emirlerine kafa tutma, kimseye kafa tutma, hakkı yaşa hakkı söyle bizden duyurması… Tabii bunları nefsime söylüyorum sadece birilerine değil. Îmân ile sâlih ameli birleştirenler istisnâ edilmiştir. Eğer cenneti ebedî mutluluğa istiyorsan bu hayat veren nurun derslerini, keşif notlarını, irşâd notlarını kaçırma gerçek îmân ve Amel-i Sâlih sahibi ol iyi bir Müslüman ol. Dünyanın güzelliği hep senin olur mezarda, berzahta mutluluk kabrin cennet olur öbür âlemde de direk cennete gidersin Allah’ın Lütfu Kerem’i ile îmân ve ameli sâlih vesilesiyle.

Şimdi sizlere Meâric Sûresi’nin İnşâ’Allah diğer âyetleri ile dersimiz devam edecektir. Çünkü Meâric Sûresi’nin bu âyetlerinden sonra 36’ncı âyetine gelmiş bulunmaktayız. Meâric Sûresi’nin 35 âyetin öz anlamıyla keşif notlarını verdik sizlere şimdi de diğer âyetleri bakın ne diyor Yüce Rabbimiz;

Dakika 40:10

 

استعيذ بالله

فَمَا لِ‌الَّذ۪ينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِع۪ينَۙ﴿٣٦﴾

   عَنِ الْيَم۪ينِۙ وَعَنِ الشِّمَالِ عِز۪ينَ﴿٣٧﴾

  اَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ اَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَع۪يمٍۙ﴿٣٨﴾

  كَلَّاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِمَّا يَعْلَمُونَ﴿٣٩﴾

  فَلَٓا اُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ اِنَّا لَقَادِرُونَۙ﴿٤٠﴾

  عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ خَيْراً مِنْهُمْۙ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَ﴿٤١﴾

  فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَۙ﴿٤٢﴾

  يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ سِرَاعاً كَاَنَّهُمْ اِلٰى نُصُبٍ يُوفِضُونَۙ﴿٤٣﴾

   خَاشِعَةً اَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۜ ذٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذ۪ي كَانُوا يُوعَدُونَ﴿٤٤﴾

 

 صَدَقَ اللهُ اْلعَظِيمُ

36- Şimdi ne oluyor o inkâr edenlere ki, sana doğru boyunlarını uzatarak koşuyorlar:
37- Sağdan ve soldan bölük, bölük koşuyorlar. Kime? Hz. Muhammed’e karşı koşuyorlar.

38- Onlardan her biri, bir nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?
39- Hayır, biz onları bildikleri şeyden yarattık. Yani bir damla sudan babamız annemizi de topraktan ve ona ruh üfledi.

40- Artık o doğuların ve batıların Rabbine yemine ne gerek, elbette bizim gücümüz yeter. Bakın yanlışa bakın! Allah’a ihtiyaç duymayan tenezzül etmeyen akıl, akıl mıdır? İşte bu kafalar hep parçalandı kendilerini parçaladılar yani kendileri kendilerine yazık ettiler. Allah’ın mülkünde Allah’ı tanımadılar, nimeti yediler nimeti vereni tanımadılar.

41- Onları kendilerinden daha hayırlı olanlarla değiştirebiliriz.

Cenab-ı Hak ne diyor; Onları yok ederiz terlerine başkalarını getirebiliriz diyor Cenab-ı Hak bizim gücümüz ona yeter diyor. Çünkü Nuh kavmini yok etti ne yaptı? Gemideki inananlardan insanlar çoğaldı. Hud kavmini yok etti inananları kurtardı oradan çoğaldılar ürediler. Peki, Sâlih’in Semûd kavmini yok etti ne oldu? İnananları kurtardı oradan türediler. Yani Cenab-ı Hak yaratan istediğini yok eden, istediğini var edendir. Yok, olmakla ah temelli yok olsa bu inkârcılar cehennemde kalıcılar yok edilmiyorlar ki kabir azâbı var, berzah var.

Kıymetli dostlarımız,

Cenabı Hak bu gerçekleri buyururken bakın;

42- O hâlde bırak onları, kendilerine vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar dalıp oynayadursunlar.

İnkârcılar aldanmış oyalanıyorlar dalmışlar batağa daladursunlar onlar o batakta yüzerken Azrâil gelip ver canını diyecektir. Vermese ya! Ey nefsim bunu sana söylüyorum!

43- O gün kabirlerden hızlı hızlı çıkacaklar, çıkmasa ya! Herkes mezarından fırlayıp çıkacak. O gün kabirlerden hızlı hızlı çıkacaklar, sanki putlara gidiyorlarmış gibi fırlayacaklar. Çünkü dünyada Allah’a kulluk etmeye nereye gidecek? Putlarına istese de putlarıyla mahşere gelecek istemese de.

Dakika 45:17

44- Gözleri düşük, kendilerini bir alçaklık saracak da saracak. İşte onlara vaad edilen gün, o gündür.

Kıymetli dostlarımız, insanoğlu düşünmeli (يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ سِرَاعاً) “Mezarlardan süratli bir şekilde fırlayıp mahşere gidecek herkes.” (كَاَنَّهُمْ اِلٰى نُصُبٍ يُوفِضُونَۙ) Aklını başına al! Sanki putlarına gidiyorlar, gidiyorlar putları ile beraber cehenneme gidiyorlar. Allah’ın mülkünde Allah’tan başkasına kulluk edilir mi? Seni Allah yarattı nasıl başkasına kulluk yaparsan aklını başına al! Cenab-ı Hak hepimize Tevfik-i hidâyetiyle başarılar nasîb eylesin. Şimdi Nuh Sûresi’ne gelmiş bulunmaktayız.

Kıymetli izleyenler,

Nuh Sûresi de Mekki Sûrelerimizdendir Mekke-i Mükerreme döneminde inzâl edilmiştir âyet sayısı 28 sıra numarası 71’dir.

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

اِنَّٓا اَرْسَلْنَا نُوحاً اِلٰى قَوْمِه۪ٓ اَنْ اَنْذِرْ قَوْمَكَ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿١﴾

قَالَ يَا قَوْمِ اِنّ۪ي لَكُمْ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۙ﴿٢﴾

  اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاتَّـقُوهُ وَاَط۪يعُونِۙ﴿٣﴾

 يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۜ اِنَّ اَجَلَ اللّٰهِ اِذَا جَٓاءَ لَا يُؤَخَّرُۢ لَوْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ﴿٤﴾

  قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي دَعَوْتُ قَوْم۪ي لَيْلاً وَنَهَاراًۙ﴿٥﴾

  فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَٓاء۪ٓي اِلَّا فِرَاراً﴿٦﴾

  وَاِنّ۪ي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُٓوا اَصَابِعَهُمْ ف۪ٓي اٰذَانِهِمْ وَاسْتَغْشَوْا ثِيَابَهُمْ وَاَصَرُّوا وَاسْتَكْبَرُوا اسْتِكْبَاراًۚ﴿٧﴾

  ثُمَّ اِنّ۪ي دَعَوْتُهُمْ جِهَاراًۙ﴿٨﴾

  ثُمَّ اِنّ۪ٓي اَعْلَنْتُ لَهُمْ وَاَسْرَرْتُ لَهُمْ اِسْرَاراًۙ﴿٩﴾

  فَـقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ اِنَّهُ كَانَ غَفَّاراًۙ﴿١٠﴾

  يُرْسِلِ السَّمَٓاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَاراًۙ﴿١١﴾

  وَيُمْدِدْكُمْ بِاَمْوَالٍ وَبَن۪ينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَلْ لَكُمْ اَنْهَاراًۜ﴿١٢﴾

  مَا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلّٰهِ وَقَاراًۚ﴿١٣﴾

  وَقَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَاراً﴿١٤﴾

  اَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللّٰهُ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقاًۙ﴿١٥﴾

  وَجَعَلَ الْقَمَرَ ف۪يهِنَّ نُوراً وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجاً﴿١٦﴾

  وَاللّٰهُ اَنْبَتَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ نَبَاتاًۙ﴿١٧﴾

  ثُمَّ يُع۪يدُكُمْ ف۪يهَا وَيُخْرِجُكُمْ اِخْرَاجاً﴿١٨﴾

  وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ بِسَاطاًۙ﴿١٩﴾

  لِتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلاً فِجَاجاً۟﴿٢٠﴾

 

1 – Gerçekten biz Nûh’u kavmine gönderdik, Nuh Aleyhisselâm’ı „kavmine acı bir azâb gelmezden önce onları uyar“ diye

2 – Dedi ki: „ey kavmim! Gerçekten ben size açık bir uyarıcıyım“.

3 – Şöyle ki, „Allah’a kulluk edin, ondan korkun ve bana itaat edin.“ Ben Allah’ın peygamberiyim.

4 – „Günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin. Kuşkusuz Allah’ın takdir ettiği süre gelince ertelenmez. Eğer bilseydiniz…“ (inanırdınız).

Dakika 50:00

5 – Nûh dedi ki: „Ey Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz dâvet ettim.“

6 – „Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı.“ Onlar gerçekten kaçıyorlar.

7 – „Ben onları senin bağışlaman için her dâvet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrâr ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler.“

8 – „Sonra ben onları açık açık çağırdım.“

9 – „Sonra hem ilân ederek söyledim onlara, hem gizli gizli. “

10 – „Gelin, dedim, Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyin. Çünkü o çok bağışlayıcıdır.“

11 – „Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın.“

12 – „Mallar ve oğullar vererek sizin imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler yapsın, ırmaklar yapsın.“

13 – „Niçin siz Allah’a bir vakar yakıştıramıyorsunuz?“ Niye saygılı olmuyorsunuz?

14 – „Oysa o sizi aşama, aşama yaratmıştır.“

15 – „Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar hâlinde nasıl yaratmıştır?“

16 – Ve Ay’ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış.

17 – Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.

18 – Sonra sizi tekrar oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır.

19 – Allah sizin için yeri bir yaygı yapmıştır.

20 – Ki, ondan açılan geniş geniş yollarda gidesiniz.

Kıymetli dostlarımız,

İşte Nuh Sûresi’nin bu âyetlerinde bunları Rabbimizden özlü olarak dinledik içerisi hikmet deryâları ile dolup taşmaktadır.

Yine Yüce Rabbimiz bak ne diyor;

استعيذ بالله

قَالَ نُوحٌ رَبِّ اِنَّهُمْ عَصَوْن۪ي وَاتَّبَعُوا مَنْ لَمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُٓ اِلَّا خَسَاراًۚ﴿٢١﴾

  وَمَكَرُوا مَكْراً كُبَّاراًۚ﴿٢٢﴾

  وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ اٰلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَداًّ وَلَا سُوَاعاًۙ وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْراًۚ﴿٢٣﴾

  وَقَدْ اَضَلُّوا كَث۪يراًۚ وَلَا تَزِدِ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا ضَلَالاً﴿٢٤﴾

  مِمَّا خَط۪ٓيـَٔاتِهِمْ اُغْرِقُوا فَاُدْخِلُوا نَاراً فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْصَاراً﴿٢٥﴾

  وَقَالَ نُوحٌ رَبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْاَرْضِ مِنَ الْكَافِر۪ينَ دَيَّاراً﴿٢٦﴾

  اِنَّكَ اِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُٓوا اِلَّا فَاجِراً كَفَّاراً﴿٢٧﴾

 رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِناً وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَلَا تَزِدِ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا تَبَاراً﴿٢٨﴾

 

21 – Nûh dedi ki: „Ey Rabbim! Onlar bana isyân ettiler; malı ve çocuğu hüsrandan başka bir şeyini artırmayan kimsenin ardına düştüler.“

22 – „Büyük büyük tuzaklar kurdular.“

23 – Dediler ki: „Sakın tanrılarınızı, putlarınızı bırakmayın, ne Vedd’i, ne Suva’ı ve ne de Yeğus’u, Yeûk’u ve Nesr’i.“ Onlar birer birer putlar ki bunları bırakmayın dediler.

24 – Çok kişiyi yoldan saptırdılar. Sen de o zâlimlerin sadece şaşkınlıklarını artır.

25 – Hatâlarından dolayı boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah’a karşı yardımcılar da bulamadılar.

26 – Nûh dedi ki: „Yeryüzünde kâfirlerden bir tek kişi bırakma.“

27 – „Zîra sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar ve sadece ahlâksız ve kâfir çocuklar doğururlar.“ o İslam fıtratı üzerine doğan çocukları küfür, putperestlik aşılarlar.

28 – „Ey Rabbim! Bana, babama, anama, mü’min olarak evime girene ve bütün inanmış erkek ve kadınlara mağfiret buyur. Zâlimlerin de sadece helâkini artır.“ Diye Nuh sonuçta böyle yalvardı. Nuh kavmi helâk oldu gitti inananlar helâk oldu gitti.

İşte kıymetli dostlarımız, sizlere Nuh Sûresi’ni de kısa özlü olarak verdik İnşâ’Allah bunlardan da kısaca keşif notlarını vermeye çalışacağız.

Dakika 56:13

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 31 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}