Tefsir 482-01

482- Tefsir Ders 482 hayat veren nurun keşif notları

482- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 482

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

(Cin Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 28’inci Âyet-i Kerime’ler)

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi sahbihî ecmaîn’’

 

Kıymetli izleyenler,

Bugünkü dersimizde Cin Sûresi’ne gelmiş bulunmaktadır. Hayat veren nurun dersleri, keşif notları, irşâd notları isimli dersimiz Cin Sûresi ile devam etmektedir. Cin Sûresi Mekke-i Mükerreme döneminde inzâl edilen sûrelerdendir âyet sayısı 28 sıra numarası 72’dir. “Cin” cins ismidir. Şimdi bunun üzerinde İnşâ’Allah keşif notları bölümünde sizlere bilgi vereceğiz. Şimdi de Cin Sûresi’nin yüce nazmını ve yüce anlamını öz olarak sizlere verdikten sonra da keşif notlarıyla da onları açıklamaya çalışacağız.

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

 

قُلْ اُو۫حِيَ اِلَيَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُٓوا اِنَّا سَمِعْنَا قُرْاٰناً عَجَباًۙ ﴿١﴾

يَهْد۪ٓي اِلَى الرُّشْدِ فَاٰمَنَّا بِه۪ۜ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَٓا اَحَداًۙ﴿٢﴾

  وَاَنَّهُ تَعَالٰى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَداًۙ﴿٣﴾

  وَاَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَف۪يهُنَا عَلَى اللّٰهِ شَطَطاًۙ﴿٤﴾

  وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِباًۙ﴿٥﴾

  وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقاًۙ﴿٦﴾

  وَاَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداًۙ﴿٧﴾

  وَاَنَّا لَمَسْنَا السَّمَٓاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَساً شَد۪يداً وَشُهُباًۙ﴿٨﴾

  وَاَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِۜ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْاٰنَ يَجِدْ لَهُ شِهَاباً رَصَداًۙ﴿٩﴾

  وَاَنَّا لَا نَدْر۪ٓي اَشَرٌّ اُر۪يدَ بِمَنْ فِي الْاَرْضِ اَمْ اَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَداًۙ﴿١٠﴾

  وَاَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذٰلِكَۜ كُنَّا طَرَٓائِقَ قِدَداًۙ﴿١١﴾

   وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ نُعْجِزَ اللّٰهَ فِي الْاَرْضِ وَلَنْ نُعْجِزَهُ هَرَباًۙ﴿١٢﴾

  وَاَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدٰٓى اٰمَنَّا بِه۪ۜ فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّه۪ فَلَا يَخَافُ بَخْساً وَلَا رَهَقاًۙ﴿١٣﴾

  وَاَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَۜ فَمَنْ اَسْلَمَ فَاُو۬لٰٓئِكَ تَحَرَّوْا رَشَداً﴿١٤﴾

  وَاَمَّا الْقَاسِطُونَ فَكَانُوا لِجَهَنَّمَ حَطَباًۙ﴿١٥﴾

  وَاَنْ لَوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّر۪يقَةِ لَاَسْقَيْنَاهُمْ مَٓاءً غَدَقاًۙ﴿١٦﴾

  لِنَفْتِنَهُمْ ف۪يهِۚ وَمَنْ يُعْرِضْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّه۪ يَسْلُكْهُ عَذَاباً صَعَداًۙ﴿١٧﴾

  وَاَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلّٰهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللّٰهِ اَحَداًۙ﴿١٨﴾

وَاَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللّٰهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداًۜ﴿١٩﴾

 

 

 

(Sadakallahu’l Azimü’l A’lâ)

 

Dakika 4:20

Bu yüce nazmın, yüce kelâmın şimdi özlü yüce anlamlarına şöyle bir bakalım;

1 – Deki: Hakikat bir takım cinnin Kur’an dinleyip de şöyle dedikleri bana vahiy edildi. Şüphesiz biz, hayret verici bir şanlı bir Kur’an dinledik.

Bunu Cinler söylüyor bu durum Peygamberimize haber veriliyor Peygamberimize bu gelen vahiy ile de durum açıklanıyor.

2 – O şanlı Kur’an hidâyete erdiriyor, biz de ona îmân ettik. Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız.

Cinler bundan önce ortak koştukları anlaşılıyor ki Kur’an-ı Kerim’i dinleyince artık Rabbimize ortak koşmayacağız diyorlar.

3 – Doğrusu, Rabbimizin şânı çok yüksektir. Ne bir arkadaş edinmiştir, ne de bir çocuk.

Demek ki cinlere Allah’ın şeriki var çoluğu var çocuğu var demişler ki iblîs bunu başta söyleyen ve dünyadaki bâtıl inançlarda bunun yanında cinler şirkin de olmayacağını Allah’ın çocuk sahibi olmayacağını anladılar.

4 – Meğer bizim beyinsiz (İblîs), Allah hakkında saçma şeyler söylüyormuş.

Beyinsiz dedikleri iblîs ve onun kadrosu.

5 – Doğrusu biz insanları ve cinleri Allah’a karşı aslâ yalan söylemez sanmışız.

6 – Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklıklarını artırırlardı.

7 – Doğrusu onlar sizin zannettiğiniz gibi, zannetmişlerdi ki, Allah aslâ kimseyi peygamber göndermeyecek.

Böylede kandırmışlar peygamber diye bir şey yok demişlermiş Peygamberi görünce cinler gerçekten hak Peygamberin var olduğunu da anladılar.

8 – (Cinler, dediler ki): „Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçiler ve alevlerle dolu bulduk.“

9 – „Doğrusu biz göğün bazı mevkilerinde dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa kendini gözetleyen parlak bir alev buluyor.“

10 – „Doğrusu biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü murâd edildi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?“

11 – Doğrusu bizler; bizden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Biz çeşitli yollara ayrılmışız.

12 – „Doğrusu biz anladık ki, Allah’ı yerde acze düşürmemize imkân yok. Kaçmakla da O’nu aslâ âciz bırakamayacağız.“

13 – „Doğrusu biz o hidâyet rehberini dinlediğimizde ona îmân ettik. Bakın cinler Peygamberimizi, şanlı Kur’an’ı dinleyince Müslüman oldular, îmân ettiler. Kim Rabbine inanırsa, ne hakkının eksik verilmesinden korkar, ne de kendisine kötülük edilmesinden.“

14 – „Ve biz, bizlerden Müslümanlar da var, yani Müslüman olanda var olmayanda var hak yoldan sapanlar da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır.“

15 – Ama yoldan çıkanlar, işte onlar cehenneme odun olmuşlardır.

16 – Onlar gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette kendilerine bol bol bir su verirdik.

17 – Ki onları onunla sınayalım. Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azâba sokar.

18 – Mescitler kuşkusuz Allah’ındır. O hâlde Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın.

19 – Allah’ın kulu (Hz. Peygamber) kalkmış O’na dua ederken, neredeyse (cinler) onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.

Güller sıkı sıkıya böyle dinlediler Peygamberimizi ve neticede Müslüman oldular.

Dakika 10:20

Kıymetli dostlarımız,

Kur’an-ı Kerim tam bir hidâyet rehberi Hz. Muhammed tam bir hidâyet önderidir. Onun için Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Muhammed’i iyi anlayan dünya mutluluğa erer, kurtuluşa erer. Bu Yüce değerleri, Kur’an-ı Kerim’i, Hazreti Muhammed’i, Yüce İslam’ı, İslam’ın kaynaklarını iyi anlamayan dünya ferdî ve içtimâî ve evrensel olarak felâh bulmamıştır bulmaz. Dünyanın felâhı ebedî kurtuluşu için gelmiştir bu Yüce değerler ki bunun adı tek kelimeyle Yüce İslam’dır, Yüce Allah’ın kurduğu nizâmdır.

استعيذ بالله

 

قُل اِنَّمَٓا اَدْعُوا رَبّ۪ي وَلَٓا اُشْرِكُ بِه۪ٓ اَحَداً﴿٢٠﴾

  قُلْ اِنّ۪ي لَٓا اَمْلِكُ لَكُمْ ضَراًّ وَلَا رَشَداً﴿٢١﴾

  قُلْ اِنّ۪ي لَنْ يُج۪يرَن۪ي مِنَ اللّٰهِ اَحَدٌ وَلَنْ اَجِدَ مِنْ دُونِه۪ مُلْتَحَداًۙ﴿٢٢﴾

  اِلَّا بَلَاغاً مِنَ اللّٰهِ وَرِسَالَاتِه۪ۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ﴿٢٣﴾

  حَتّٰٓى اِذَا رَاَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ اَضْعَفُ نَاصِراً وَاَقَلُّ عَدَداً﴿٢٤﴾

  قُلْ اِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ اَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبّ۪ٓي اَمَداً﴿٢٥﴾

  عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلٰى غَيْبِه۪ٓ اَحَداًۙ﴿٢٦﴾

  اِلَّا مَنِ ارْتَضٰى مِنْ رَسُولٍ فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ رَصَداًۙ﴿٢٧﴾

  لِيَعْلَمَ اَنْ قَدْ اَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَاَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَاَحْصٰى كُلَّ شَيْءٍ عَدَداً﴿٢٨﴾

 

(Sadakallahu’l Azimü’l A’lâ)

 

20 – De ki: „Ben ancak Rabbime dua eder ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmam“

21 – De ki, „Haberiniz olsun, ben size kendiliğimden ne bir zarar verebilirim, ne de bir yol gösterebilirim.“

22 – De ki, „Allah’tan beni kimse kurtaramaz ve ben O’ndan başka bir sığınacak bulamam.“

“Hasbiyallâhu ve ni’mel vekil ve ni’mel mevlâ ve ni’mennasır gufrâneke Rabbenâ ve ileykel masîr Hasbiyallâhu Lâ ilâhe illâ hû aleyhi tevekkeltü vehüve Rabbül arşil azîm.”

23 – „Benim yapabileceğim, sadece Allah’tan size duyuru yapmak ve O’nun elçilik görevlerini yerine getirmektir.“ Artık kim Allah’a ve O’nun elçisine başkaldırırsa, ona içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.

24 – Kendilerine vaad edilen şeyi gördükleri zaman, kimin yardımcısının en zayıf ve en az olduğunu bileceklerdir.

25 – De ki: „Ben bilmem, o size vaad edilen şey yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar…“

Burada tabii kıyâmet ki üç türlüdür. Biri ölüm, insanoğlu şahsen ferden ölür. İkincisi bir Asrın insanı ki bir Asr’a kadar kalmaz hepsi bir Asrın insanın kıyâmeti koparır hepsi ölür. Üçüncüsü de büyük kıyâmettir mevti külli ’dir. Bütün âlemlerin yok edilip yeniden yaratılması mahşere toplanması olayıdır.

26 – O, bütün gaybı bilir. Fakat gayb’ını hiç kimseye açmaz.

27 – Ancak seçtiği elçiye açar. Çünkü onun önünden ve ardından gözetleyiciler salar.

28 – Bilsin diye ki, onlar Rablerinin elçiliklerini yerine getirmişlerdir. Allah onlarda bulunan her şeyi kuşatmış ve her şeyi bir, bir saymıştır.

Dakika 15:50

İşte kıymetli ve muhterem izleyenler, Cin Sûresi’nin kısaca öz anlamlarını verdikten sonra şimdi keşif notlarına şöyle bir bakalım, bu Cin Sûresi’nin bize hangi mesajları verdiğini şöyle anlamaya çalışalım;

“Cin” kelimesi tekil olarak cinnidir. Frenkler buna “genine” Latinler “genius” derler gizli kuvvetler anlamındadır. En’âm Sûresi’nin 100’üncü âyetinde de bize ışık tutan durum bulunmaktadır. “Cünun” nefisle akıl arasına giren “delilik” anlamındadır. Cennet görünmeyen âlem demektir. Yine “cin” örtmek “cennehu ecennehu” onu örttü. “Cünne” siper kalkan, “cenin” örtülü anlamındadır ki cenin hâlindeki çocuğa da onun için cenin denmiştir. Nitekim insanların bazıları cinlere tapmışlar ilâhların doğup, büyür, ürer diye inanmışlar cinlenin gaybı bileceğine inanmışlardır. Hâlbuki gaybı cinlerde bilmez, Allah’tan başka kimse bilmez ancak Allah’ın bildirdiği elçileri ki başta Hz. Muhammed ve diğer peygamberler hâriçtir. Risâlet devri başlayınca cinler yerde, gökte at oynatamaz olmuşlar. Peygamberimiz Hazreti Muhammed’e Peygamberlik verince cinler yukarılara çıkamaz olmuşlar. Yukarı da bunlar bombardıman edilmişler. Hz. Muhammed’in mûcizelerinden biri de budur (A.S.V). Rûhânîler her cin melek değildir. Şimdi rûhânîler melekler, şeytanlar iyisi-kötüsü olanlar ki bunlar da cinlerdir. Cinnîlerin iyisi de kötüsü de vardır. Tabii rûhânî olanlar başta melekler gelir ve şeytanlar da hem cinnîlerden olur hem de insan şeytanlarından olur. Zaten insanoğlunun en çok aldandığı şeyin insan şeytanlarını tanınmış olması gerekirken insanı (sureteha) insan zannedip insanın aşikâre telkinlerinin hayır mı şer mi olduğunu kestirmemesi bu da alt yapının yani irşâd Kur’an ile İslam ile irşâd derslerinin zayıf olması irşâd edilememiş olmasıdır.

Dakika 20:05

Eğer ilim ile irfân ile irşâd edilseydi insanoğlu kandıran şeytânî insanlarla vesvese veren cinnî şeytanları tanırlardı Müslüman bunları tanıması gerekir. Aynı zamanda cüceler define bekçisi Yahûdîlerce bunlara cinlere cüceler define bekçisi “silf german mitolojisinde” gibi isimler verilmiştir. “Lutin” rüyada aldatan ruh demektir ki bu da Latincedir. İncîl’lerde yani Hristiyan âleminde cin çıkarmaktan bahsederler dev, peri, melek, şeytan, cin gibi terimler kullanırlar bu Hristiyan âleminde ki durumda böyledir. Tılsımlar büyüler yapan Sâbiîler, Süryânî’ler, Gıldânîler, Yunanlılar, Romalılar, câhiliye Arapları hep bunların cinlere bakışları böyledir. Saffat Sûresi’nin 158’inci âyetinde ve bu konuda daha önce açıklamalarımız olmuştu. “Deha” Hakkından gelinmez belâ demektir bu Arapça ‘da. Yine Yahûdîler kabbala denilen tılsımcı, büyücü ve kâhinleri de ilâhlaştırmışlar bunların peşine düşmüşlerdir. Bakın, aydınlanmamış hakîkat ile donanmış milletler de büyücüler ilâhlaştırılıyor onlara tapılıyor, tapılırcasına onlara böyle bir hak etmedikleri bir şey veriliyor. Nuh Aleyhisselâm’a İbrâhim’e Mûsâ’ya Süleyman’a Aleyhimüsselâm karşı koyanlar da bu yolu izlemişlerdir. Bakın, adam cinciden falcıdan yana olmuş Nuh’a karşı koymuş, İbrâhim’e karşı koymuş, Mûsâ’ya Süleyman’a karşı koymuş. Bunlar hep cinnîler tarafını büyücüler tılsımcılar tarafını tutmuşlar kâhinlerden olmuşlar bunları ilahlaştırmışlar. Nuh gibi, İbrâhim gibi,  Süleyman gibi peygamberlere karşı koymak istemişler. İşte bu peygamberlere karşı koyanlar da bu yolu izlemişlerdir. Allah’ın emriyle jeniler cinnîler, ustalar, dalgıçlar diğerleri Süleyman’ın Aleyhisselâm emrine verilmişlerdir. Bunların hepsi bir peygamberin emrine verilebiliyor veriliyor. “Esir alınmışlar ağır ince işlerde kullanılmışlardır.” Sad Sûresi 37 ve 38 ‘de de bunlar geçmişti. Bakara 102’nci âyetinde de bu konuda gereken açıklamaları yapmıştık. Yahûdîler Tevrât’ı arkaya atıp ve büyü ve tılsım peşine düşmüşler. Dikkat edin! Yahûdî Tevrât’ın Mûsâ’nın yolundan sapıtan nedenlerinden biri Tevrât’ı arkaya atıp büyü ve tılsım peşine düşmüşler Hristiyanlar da ve câhiliye Arapları da böyle yapmışlardır.

Dakika 25:00

Bugün Müslümanın câhili ve serserisi de bunların peşini izlemektedirler. Kur’an-ı Kerim’den hiç haberleri yoktur, Kur’an-ı Kerim’i sanki bir büyü, tılsım kitâbı gibi görmek isterler ki hâlbuki Kur’an-ı Kerim bunları ret eden tamamen ilmi, irfânı, hakîkati ortaya koyan ilâhî bir kitaptır. Tılsımcılığı, büyücülüğü, kâhinleri ve bunları ilâhlaştıranları bunların bu zihniyetlerini Kur’an-ı Kerim reddediyor. Müslümanlar bunlara inanırsam Müslüman olamazlar. Müslüman Kur’an-ı Kerim’e, Hazreti Muhammed’e, İslam’ın ilkelerine inanırsa şeytanlara hükmederler cinlere hükmederler. Onların şer güçleri senden kaçarlar, eğer sen büyücülere, cinci falcılara inanırsan onlar sana hükmeder dinin îmânın elinden gider. Issız vadiye gelince oranın cinnîlerinin reisine sığınırlardı. Dikkat edin! Cinnîlere sığınıyorlar bizi kurtarsınlar diye insanlık sapınca böyle olur bir tarafta ifrât, bir tarafta tefrit. Bir yanlıştan insanlar kurtulup başka yanlışa saplanmamalı Yüce İslam gerçeğini iyi tanımalıdır. Artık Kuran’ı Kerim karşının karşısında kimsenin tutunma şansı yoktur Kur’an-ı Kerim yeryüzüne inince artık Kur’an-ı Kerim karşısında şeytanlar tutunamaz olmuşlardır. Âyetlerin nuru onları yakmaya başlamıştır. Kur’an-ı Kerim nurdur, eğer sen hakîkaten Kuran’ı Kerim’e iyice inanmış onun ilkelerine bağlı bir Kur’an-ı Kerim, sünnet, Muhammedî şeriat Müslümanı isen senden şeytanlar. Eğer şeytanlara inanır da Kur’an-ı Kerim’in emirlerinden haberin olmaz da Kur’an-ı Kerim’i bir cin, büyü kitabı gibi görürsen vay geldi hâline! O zaman şeytanlar seni top gibi oynarlar.

Cinler ile ilgili eserler Fahrettin Râzî bunlardandır. Farabi, melekler ilmi sûretlerdir. Farabi, melekler ilmi sûretlerdir cinler hakkında görüşü Farabi’nin sağlam değildir isabetli olmamıştır.

İbn-i Sina; cin havâî bir canlıdır demiş, felsefecilerin çoğu da cinnî inkâr etmişlerdir. Bakın, yanlışlar var bir de bir şeyi bilmeyince inkâr edenler var. Yani sen cinnî göremiyorsun diye cinler var inkâr edilmez. Bak felsefeciler de hattâ bunların çoğu tabii inkâr etmeyenler var cinnî inkâr etmiştir.

Râzî; bütün din ve mezhep mensupları cinnîn varlığını kabul ederler cinler yok dememişlerdir bütün din ve mezhep mensupları cinnîn varlığına inanmışlardır. Eski felsefe, psikologlar, suflî ruhlar, felekî ruhlar, yüce ruhlar, soyut cevher diyenler cisim diyenler de vardır.

Dakika 30:10

Eş’ariler; hayat için beden şart değil, hayat parçalara bölünmez hakîkattir demişler Eş ’arilerin görüşü böyledir. Hayat için beden şart değil, hayat parçalara bölünmez hakîkattir demişler.  Hayat ilâhî bir emirdir bedende şarttır diyenler… Bakın, hayat için bedenin de şart olduğunu ileri sürenler var. Ziyalar meselâ onların delili de ziyalar mikroplar hava dalgacıklarının varlığı gibi bak bunların hepsinin bedenleri var. O zaman hayat için beden gerekli diyor bu görüşte olanlarda.

Zevbaa; Kasırga nasîbin “Şeyban” iblîs ordusunun çoğu bunlardandır. Bakın, cinnîlerin sınıfları bunlar grupları. Zevbaa cinleri kasırga gibidirler, Nasibin cinleri “cinni meşhur” ki Yemen tarafındaki cinlerdir. “Cinni meşhur” yani Yemen tarafındakiler bunlara da “cinni meşhur”  gruplara yine “Şeyban” denilen cin grupları gizlilik bunlar da gizlilik ki karınca cin kabilesi diye karınca şeklinde cin kabilesi denilen cinnîlerden bir grup da bunlara da “Şeyban” denir. Ki bunların bu kelimenin anlamı gizlilik, karınca, cin yine cinnîlerin kabilesi gibi anlamlar verilmiştir. Bunlar iblîs ordusunun çoğunluğunu teşkil ederler bu ismi geçen gruplar ki bunlara cin grupları denir.

Âlûsî hicretten üç sene evvel cinnîler geldiler Peygamberimizi dinlediler ve Müslüman oldular diyor. Tabii Müslüman olmayanları da var şeytanın tarafında kalanlar da var iblîsin tarafında ve bunların da insanlar gibi çeşitli grupları var.

Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm İbn-i Mes’ûd ile (Radıyallâhu Anhum ve Erdahüm Ecmaîn) “Hacun” denilen yere geldiler. İbn-i Mes’ûd’un önüne bir çizgi çekti burayı ileri geçme ey İbn-i Mes’ûd! Dedi Efendimiz, kendi “Hacun’a” doğru gitti. Hacun’a varınca üzerine keklikler gibi cinler uçuştular Peygamberimizin yanına geldiler. “Zud” erkeklerine benziyorlardı def çalıyorlar def çalarak geldiler, Peygamberimizi cinnîler sardılar. Peygamberimiz Kur’an-ı Kerim’i okumaya başladı hepsi yere yapıştılar cinler Kur’an-ı Kerim’i dinlemeye başladılar sıkı dinliyorlardı hepsi geldiler. Sonra kavimlerini uyarmak üzere Kur’an-ı Kerim’i dinlediler Müslüman oldular kendi kavimlerini de Müslüman olmaları için kendi kavimlerine dönüp gittiler, onları İslam’a çağırdılar. Peygamberimizden bu cinnîler azık istediler, yiyecek istediler. Peygamberimiz onlara kemiği azık etti kemikle deve gübresi ile kimse temizlenmesin kemikleri kirletmeyin deve gübresini de yine temizlik için kullanmayın dediği Peygamberimizden bu rivâyet vardır.

Dakika 35:30

Hadisçiler yani muhaddislerimiz altı kez cinnîler Efendimize geldiler Peygamberimizi dinlediler ve Kur’an-ı Kerim’i dinlediler demişlerdir. Şimdi tabii burada muhaddislere altı kez cinnîleri dinlediği rivâyet olunur ama tabii bilinmeyen ortamlarda bu haberi verilmemiş ortamlarda da cinnîlerle Peygamberimiz onların da Peygamberi olduğu için onlara da gereken tebliğleri zaman zaman yapmış olması elbette kaçınılamazdır. Bunların o yüzünü kapalı tarafını Rabbimiz daha iyi bilir.

Rabbini Mi’râc da gören… İbn-i Abbâs diyor bunu “Rabbini Mi’râc da gören Rabbini gördü diyen cinnîleri görmez mi?” diyor. Ki gördü diyen İbn-i Mes’ûd (Radıyallâhu Anh) cinleri gördü diyor. Şimdi İbn-i Mes’ûd kendisi de cinleri gördüğünü söylüyor. Şimdi “neferun” kavim ondan yukarı 40’a kadar denmektedir. Şimdi bazen “nefer” hâlindeki 10 ile 40 arasında sayıları bulunuyor cinnîlerin ileri gelenleri kavimlerini temsil edenler, aşiretlerini temsil edenler. Dolayısıyla bazen de çok kalabalık hâlde gelip Peygamberimizi dinledikleri rivâyetleri bulunmaktadır.

Tılsım, Efsun duaları; Ey bu vadinin Azîzî! Gibi cinlere sığınıyorlardı ki bunlar şirktir kimseye sığınılmaz Allah’a sığınacaksın. (اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ) Bunları günde 40 defa namazında okur. 40 rekât namaz kılan her gün bir Müslüman namazında 40 defa Elhâm okuyor. Kur’an-ı Kerim ne diyor, Fâtihâ’yı Şerif ne diyor, okuduğun zamlı sûreler de Kur’an-ı Kerim ne diyor bunları anlamaya çalışarak Kur’an-ı Kerim’in iç yüzünü anlamak gerekmektedir. Adamın biri Kur’an okuyor yaşantısı okuduğu Kuran’ı ters ve zıt Kur’an’la savaşıyor haberi yok.

Ebû Hayyân bu Yemen’de bir kavimden başladı, sonra yayıldı diyor. Ebû Hayyân o büyük âlim (Rahmetullâhi Aleyh) böyle diyor. Yani cinler Müslüman olmaya başladılar Yemen’den başladı sonra yayıldı diyor. Fakat başka tabii haberlerde bulunmaktadır. Ölmüş veya diri bir adamın ismine ruhânîyetini veya kâhinlere başvurmak gibi veya adamın kendisine başvurarak sığınma gibi bâtıl inançlar bulunmaktaydı İslam bulluları kaldırdı. Cinlerde Müslüman oldular olmayanları olduğu gibi insanoğlu da Müslüman olanı var olmayanı var. İnsanoğlunun gruplar olduğu gibi insan gruplara çeşitli cin grupları da bulunmaktadır.

Dakika 40:05

“Rehak”; taşkınlık, şımartmak, tuzağa düşmek, otorite kurdurmak cinlere sığındığı zaman o cinler daha da şımarıyorlardı diyor. “Hares” harisin çoğulu bekçi, “şuhub” Şihâb’ın çoğuludur ateş alevi. Peygamberlik ve şanlı Kur’an’ın nuru ile hakîkat âleminde parlatılan bâtıl fikirlere fırlatılan ateşi andırır. Yüce İslam artık bâtılı dünyada ortadan kaldırmış, hakkı ortaya koymuştur. İyi bir Müslüman dünyanın en hakîkatçi hak adam odur Hakk’ın kulu Hakk’ın adamıdır. Aydın, Münevver, çağdaştır yalnız Yüce İslam’ı kendi ilkeleri ile iyi anlamış, iyi kavramış olması gerekir. İşte cinnîlerin şeytanların tepesine ateş yağmurları yağmaya başlamıştır. Hz. Muhammed’e Peygamberlik geldikten sonra bu şekilde de bir mûcize zuhur etmiştir.

Şeytanlar, kâhinler, falcılar korkmuş ödleri korkmuş, ödleri patlamış dilleri tutulmuştur Kur’an-ı Kerim o büyük risâlet karşısında o şanlı Peygamberin mûcizesi şanlı Kur’an karşısında şeytanlar korkmuş, kâhinler korkmuş, falcılar korkmuş ödleri patlamış dilleri tutulmuştur. Onun için Müslüman İslam kişiliğini kazanmalı ve iyi bir Müslüman olmalı Allah’ın koruması altında olduğunu îmânın, İslam îmânının, gerçek hak îmânın tam bir güven ortamı olduğunu unutmamalıdır.

Beyhâkî Firdevs ve diğerleri şöyle rivâyet etmişlerdir: Bu da gerçek secde ettiğin zaman şeytanlar kaçar ve ağlarlar.” Gerçek secde et Allah’a gerçek Mi’râc yap, gerçek Kur’an-ı Kerim oku, gerçek namaz kıl. “Yedi uzuv üzerine secde ile emrolundum” alın burun burada bir sayılmıştır ki eller, dizler, ayaklar, alın ve burun. İşte secdelerini rükûnlerini namazın erkânını ve şartlarını yerine getir. Farzlar, vacipler, sünnetler, müstehaplar yerine getirilirse ortaya mükemmel bir ibadet çıkar tam bir ihlâsla. Gerçek ibadetin olduğu yerde gerçek kulluk, gerçek Âbit, gerçek Zâhid mütedeyyin bir kul ortaya çıkar istenen de gerçek kulluktur. Allah’a gerçek anlamda kul olmak ibadetlerini yerli yerince yapmaya çalışmaktır. Bakara Sûresi’nin 114’üncü âyetinde de bu konuda gereken bilgi verilmiştir.

Buhârî Şerif’in ve diğerlerinin rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte de: “Kürre-i Arz yeryüzü bana mescit ve temiz kılındı” temizleyici anlamı da bulunmaktadır.  “Mesâcid” Yeryüzünde yalnız Allah’a secde ediniz yalnız Allah’a! O’nun mülkünde başkasına secde edilmez bu mülk Allah’ındır başkasına tapılmaz.

Dakika 45:20

Allah’ın mülkünde başkasına secde edilmez başkasına kulluk yapılmaz bu mülk Allah’ındır yaratan O, mülkün sahibi O, her şeyin sahibi de O’dur.  Vahhâbîlerin bir ifrat ve tefrit yönünden durumları da şöyledir: Peygamberleri ve şanlı Peygamberi vesileyi vasıtayı Şefaat Ya Rasûlullah! Demeyi şirk saymışlar. Hâlbuki Peygamberimize şefaat yetkisini Yüce Allah kendi vermiştir. O zaman Peygambere verilen yetkileri o âyetleri yok saymış olacağın farkında mısın? Dikkat et! Neyin şirk olduğunu, neyin şirk olmadığını iyice incelemeden rastgele şuna-buna şirk demek en büyük tehlikeyi ortaya koyar. O şirk sana döner hem de büyüyerek sana döner. Onun için İslam dini rastgele şu şirktir, şu küfürdür, bu nifâktır demeye gelmez. Kaynakları A’dan Z’ye baştan sona kitabın bir tarafını okuyup öbür tarafından haberin olmazsa işte hadis-i şeriflerde böyle. Hadis camiasından içinden bir kaçını almışsın binlerce hadisten haberin yok, müçtehitlerin içtihadından haberin yok kendinde müçtehit değilsin rastgele şuna-buna kâfir diyemezsin, müşrik, diyemezsin, şuna-buna fâsık, fâcir, münâfık diyemezsin. Ama dindeki yerini açıklarsın ama şahsiyete falan-filan diyemezsin. Bu konuda da uyarılmak gerekmektedir uyarmak gerekmektedir. Hayat veren nurun dersleri içinde bunların hepsi bulunmaktadır.

Mâide Sûresi’nin 49’uncu âyetinde de, Yüce İslam’ı tebliğ etmenin önemi bildiriliyor. Yine Tevbe Sûresi’nin 103’üncü âyetinde Peygamberimiz ne diyor; “Onlar için dua et” diyor Peygamberimize diyor bunu. Bak, Allah Peygamberimize diyor ki; Sen ümmetin için dua et birileri için dua et diyor. Şimdi bu dua nedir? Peygamber Efendimizin bizim için şefaatidir. Sen bunu inkâr edebilir misin? Yüce Allah ona bu yetkiyi vermiş. Yine “Elçi” olması ile bakın Peygamber Efendimiz Allah’ın bir Rasûlü en büyük Peygamberidir elçisidir. Elçisi olması ile dua istenir Peygamberden şefaat istenir. Çünkü Allah ona şefaat yetkisini vermiştir, buradaki isteğimiz Allah’ın ona yetki vermesinden gelir. Peygamber Aleyhisselâtu Vesselâm çok büyük şan ve yetki verilmiştir. O yetkileri sen yok sayarsan sen küfre girersin aklını başına al! Peygambere Yüce Allah en büyük şanı ve yetki ile donatmış ve âyet-i kerimeler ortada bunları yok sayarsan senin hâlin ne olur; tehlikeye gidersin bak uyarıyorum ne kendini tehlikeye at birde nede başkasına şu müşriktir, şu kâfirdir rastgele konuşma. Aklını başına al! Kim olursan ol Vahhâbî ol, Cebriyeci ol, Mürciyeci ol hangi ehl-i bid’attan olursan ol hangi Ehl-i Sünnet ’ten olursan ol yanlışlardan vazgeç bid’atı bırak doğruya gel, hele Ehl-i Sünnette hiç saldırma!

Dakika 50:15

Ehl-i Sünnet bir defa müçtehitleri o ekolden o yoldan gelen babayiğitler ki büyük Allâme-i Cihân büyük âlimler dinde müçtehit olanlar mezhepte müçtehit olanlar bir de onları taklit eden mukallitler var, birde yanlışı taklit eden mukallitler var. Bunları anlayıp kavramadan rastgele konuşmak kimsenin haddine düşmemiştir. O amelde Hanefîler, Mâlikîler, Şâfiîler, Hanbelîler bunların içinden dinde müçtehit olan çok büyük kıymetli Allâme-i Cihân var. O ekolde yetişmiş mezhepte müçtehit olanlar var, bir de doğruyu takip eden kendisi müçtehit değil ama o doğruyu takip eden zât-ı muhteremler var yanlışı taklit etmiyorlar doğruyu… “Usûl erbabına vusûl Hakk’a vuslattır.” Bunu unutma! Usûl erbabına vusûl Hakk’a vuslattır.”  Usûl erbabı İslam’ın aslını, esasını bilen zât-ı muhteremler usûl erbabıdır. Bunun için kendi serçe kuşundan başka veya kendi kahramanından başka dünyada hiç kahraman duymamış bilmeyenler ne diyorlar; Bizim kuştan başka kuş yok, bizim kahramandan başka kahraman yok diyorlar. Hayır, bu dünyayı iyi oku, İslam tarihini iyi oku, mezhepler tarihini iyi oku. Tefsir tarihini, fıkıh tarihi, usûl tarihini,  hadis tarihini, hadis-i şerifler tarihini, Kur’an-ı Kerim’in tefsir tarihini, ilimlerin İslâmî ilimlerin tarihini ve o ekolden gelen Ulemâ’nın tamamına şöyle bir bak! Gözünü kapatıp kulağını tıkayıp da sadece burnunun ucunu bakıp başka tarafı görmeden Ehl-i Sünnet Ve’l- Cemâati yok saymak ona hücum etmek mezhepsizliği körüklemek… Yine bir İslam âliminin deyimi ile nedir: “Şeriatın önünde en büyük bid’ at mezhepsizlik dir” diyor. “Dinsizliğe de köprüdür” diyor. Şimdi bunu diyenlerden birisi Ramazan el Buti Şam Üniversitesi’nin iyi bir bilim adamlarından biri de çağın âlimlerinden el-Kevserî gibi yine müçtehit derecesinde büyük âlimlerin pek çoğu bunları söylemişlerdir. Müslümanlar birbiriyle uğraşmasınlar ehl-i bid’at bid ’atından vazgeçsin Ehl-i Sünnete o toplumun içine girsin. Bir ve bütün olun bölünüp parçalanmayın câhilliğinize kurban etmeyin kendinizi.

Kıymetli dostlarımız,

Mutlak gaybı kimse bilmez ancak Allah bilir. Tabii Allah’ın bildirdiklerini elçileri bilir ama bildirdiği kadarını bilir, hepsini ise Allah bilir. Taberî İbn-i Kesîr o elçi ve Allah kelâmı korunmuştur. Şihâb mûcizesi Hazreti Muhammed’e mahsustur. Nedir Şihâb mûcizesi? Şeytanlar dünya göğüne çıkıp da kulak hırsızlığı yapmak istedikleri zaman gökteki karakollar tarafından şeytanlar bombardıman edilirler. İşte bunlar Şihâb mûcizesidir ki Hz. Muhammed’e mahsustur bu. Daha öncekiler de bu mûcize zuhur etmemiştir onlarda başka türlü korunmuşlardır.

Dakika 55:25

Şimdi delip geçen ateş Şihâb, Yüce Allah gözetleyicileri kendi dizer ve zarar veremezler kulak hırsızlığı ile kâhinlik edemezler. Artık Kur’an-ı Kerim her konuda İslam koruma altındadır İslam’ın şanlı Kur’an’ın Kerim olan Kur’an’ın bozulma şansı yoktur her cepheden korunmaktadır.

Katâde; İnsanların ve cinlerin kâfirleri onu mağlup, mahcup etmek için birbirlerine keçelenmiş olarak çalışanları da vardır. Ama hepsi İslam düşmanlarının ister cinlerden, ister insanlardan olsun hepsi mağlup olmuşlardır, mahcup olmuşlardır olacaklardır.

İbn-i Kesîr; Yıldızlardan ateş atılıyordu araştırdılar doğuyu-batıyı araştırdılar Kur’an-ı Kerim’i cinler dinleyince anladılar Müslüman oldular. Yine cinlerin sözleri 15’inci âyette sona erdi. Cin Sûresi’nin 15’inci âyetine kadar Cenab-ı Hak cinleri konuşturdu 15’inci âyetinden sonra da kendisi duruma açıkladı. Cumhur’u müfessirin görüşü böyledir.

İkrime; Cehennemdeki kayaya cehennemlikler diyor inerçıkarlar. Cehennemde ateşten dağlar vardır kayalar vardır cehennemlikler ona inerçıkarlar ve azâb üstüne azâb çekerler. Yüce Allah Celle Celâlühü eşyayı her şeyi ezelî ilmi ile bildi ve yarattı her şeyi bilen Allah. Ezelî bilgisini kullar için ortaya çıkardığı ki kulların Rablerini tanısın diye Yüce Allah kendini tanıtmaktadır Celle Celâlühü. Tefsircilerimiz böyle derler kullarla ilgili olan kısmı Cenab-ı Hak her damlayı, her kum tanesini, yaprakları her yaprağı, denizköpüklerini ne varsa canlı cansız Allah bilir. Sayısıyla bilir yerin karanlığı içinde tek bir taneyi bilir yaş-kuru küçük-büyük hepsi yazılıdır ve bilir. En’âm Sûresi 59’uncu âyet-i kerimede de işte buna ışık tutulmuştur gereken bu konuda bilgi orada da açıklanmıştır. Kıymetli dostlarımız, müçtehit olmayanın hak mezheplerin dışına çıktığı zaman ehl-i bid ’ata kaymıştır. Bunu da unutmayın! Müçtehit olmayanın hak mezheplerin dışına çıktığı zaman ehl-i bid ‘ata kaymıştır itikâdı ve ameli sahada da böyledir. Çünkü artık usûl erbabını bırakmış tamamen ehl-i bid ‘ata yöneldiği için burada Hakk’a vuslatı kaybetmiştir. Usûl erbabına vusûl Hakk’a vuslattır.”  Çünkü müçtehit olmayanın hak mezheplerin dışına çıktığı zaman ehl-i bid ‘ata kaymıştır. Çünkü Kendi bilmiyor kaydığı yerin bid’at olduğunu da bilmiyorum. Bunun bilinen tarafı nedir? Müçtehit olmayan hak mezhep müçtehitlerini bıraktığından bid ‘ata kaymıştır.

Dakika 1:00:00

İtikâdı konuda da kaymıştır, ameli sahada da kaymıştır. Müçtehitlerin görüş birliği nedir; icmadır. Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yolundaki müçtehitlerin görüş birliğine icma -ümmet denir. Müçtehit olmayanın mezhepler hakkında ileri-geri konuşması tam bir dalâlettir, sapıklıktır. Tekrar ediyorum Müçtehit olmayanın mezhepler hakkında ileri-geri konuşması tam bir dalâlettir, sapıklıktır.  Bunun için merfu hadislere, mevkuf hadislere, meşhur sahîh hasen hadisler bizim muhaddislerimiz hadis-i şerifleri çok güzel incelemişler ve muhafaza altına alınmış ve hadis-i şerifler vaktinde tedfin edilmiş korunarak gelmiştir. Bugün hadis külliyâtına karşı çıkıp da sadece Kur’an-ı Kerim Müslümanlığı diyenlerin zihniyetine bakın bunlar sapmışlardır. Çünkü hadis-i şerifleri sahîh hadisleri ki bunlar hep incelenmiş sahîh hadisler zaten bugün kitaplarımızda yer almıştır dereceleri belirtilmiştir bunların yok saymak İslam’ı ortadan kaldırmak demektir. Kur’an-ı Kerim’i de bunlar kafalarına göre yorumluyorlar ve ortada İslam diye İslam nizâmı diye kalmasın diye çalışıyorlar bu kafalara da dikkat edin. Bunların bir tarafı ne doğuludur ne batılıdır. Biraz doğulu biraz batılı biraz Müslüman biraz Hristiyan biraz Yahûdî biraz ateist biraz zındık bu şekilde karmakarışık ortaya bozuk kafalar ortaya çıkmıştır. Başkalarının kafalarını da bozmaya bulandırmaya çalışan bir zihniyettir bunlar bunlara karşı uyanık olunuz. Hanefî olan Hanefî mezhebinin İslam anlayışı mükemmeldir bütün Kur’an’ın tamamı güzel bilinir. Sünnetler, icma-ümmet kıyâs-ı fukahâ bilinir, aslî ve fer’i deliller ortaya konmuştur. Hanefî olan seve seve dinini yaşasın. Mâlikî olan böyle, Şâfiî olan da öyle, Hanbelî olan da öyle diğerlerinin ise doğrularının olduğu gibi yanlışlarını da görmekteyiz. Doğrulardan ayrılmayın, Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yolundan ayrılmayın, bid’at yollarına aslâ düşmeyin. Buna dikkat mi dikkat edin!

Kıymetli dostlarımız, şu veciz sözleri de size duyurayım:

Küfrün karşısında dimdik duracak gönüllere,

Yavuz tahtı kuracak Serdarlara eş bilmiştik biz sizi

Kol gezer ülkemde eller yabanlar, başımızda çeşit çeşit çobanlar

Pöh denince yağlanıyor tabanlar

Korkaklıkta boş bilmiştik biz sizi.

Bu da Âşık Cemâlinin sözlerinden Abdürrahim Karakoç bunu nakletmiş. Biz de önemine binaen sizlere burada duyurmak istedik zevkimize uygun olduğu için.

Dakika 1:05:20

Başsınız anladık ya ne biçim başlarsınız, yürüme esnasında ayağı boşlarsınız. Uyum sağlamak için ehli cehennem ile korkarım beraberce cenneti taşlarsınız. Ehl-i bid’at yollarına uygun bir sözdür. Bidatçılar bunlar îmâr ediyorum zannederek tahrip edenlerdir, yapıyorum zannederek yıkanlardır. Bunlara karşı Müslümanlar Ehl-i Sünnet Müslümanları bilhassa uyanık olsunlar. Ehli Sünnet Müslümanı kimdir derseniz tabii bilenler biliyor da hatırlatalım; Peygamberimizin bildiği, tebliğ ettiği, uyguladığı Ashapların ve Tâbiîn yüksek müçtehit âlimlerinin takip ettiği gerçek İslam’ın kendisidir Ehl-i Sünnet Müslümanlığı ve bu yolu takip edenlere de Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat denir. Ki gerçek İslam’ı anlama yaşama Hz. Muhammed’in uyguladığı İslam’ın korunarak gelmesi korunarak ebediyyâta kadar gitmesidir. Şunu da bunun yanında unutmayalım ki İslam dini çağları kuşatan bir dindir evrensel dindir. Bunun için Kur’an-ı Kerim’i, sünneti geçmişimizi inkâr etmeden o geçmişteki aslî değerleri koruyarak istikbâli çağımızı ve gelecek çağları keşfetmek hepimizin boynunun borcudur. Geçmişin şartlarını bugüne bugünün şartlarını da geçmişe uygulayamazsın ancak Kur’an-ı Kerim’in içindeki ilkeler, müçtehitlerin ortaya koyduğu ölçüler usûl ölçüleri bütün çağların keşfedilmesin de sana yardımcı olmaktadır. Ölçü mükemmeldir her çağı keşfetme temeli atılmıştır. Ama sen ne usûl ilminden haberin var ne öbürlerinden ondan sonra din adına ahkâm kesmeye devam edilirse yazık olur kendine de yazık olur başkalarına da zarar verirsin yazık olur.

Kıymetli dostlarımız,

Bir de Nuh peygamberin durumundan size bazı keşif notları verelim;

Meşhur rivâyet Nuh’un mezhebi İbn-i Melek bin Mektu Salah bin Ahnuh’dur. Ahnuh, İdris Aleyhisselâm’ı ismidir. Nuh’la Aleyhisselâm Adem arasında 1000 sene kabul edilir. Yani 1000 sene var denilir iyisini Yüce Rabbimiz bilir böyle denilmiştir. Nuh’un kavmi Irak topraklarında yaşamıştır. Âlûsî; Yeryüzü insanları Nuh’un çocuklarından türemiştir veya gemidekilerden türemiştir dersek biraz daha durum iyi olur.

Keşfü’l Hafâ’da bakın ne diyor: “İslam kendinden önceki küfür günahı keser atar.” Bir adam Müslüman oldu geçmişini Allah affediyor geçmişini İslam kesip atıyor Yeter ki Müslüman olduktan sonra artık iyi Müslüman olsun günah ve haramları terk etsin.

Dakika 1:10:00

Kul hakkının affını kullara bırakmıştır kul hakkına af yoktur onun için helâlleş paçanı kurtar kimsenin hakkını yeme. Hortumcuları aldanma, vampirlere aldanma insanlığı sömürenlere aldanma! Bunlar ebedî feryat edeceklerdir ebediyyû’l-ebed bunlar cehennemde ağlayacaklardır azâb üstüne azâb göreceklerdir.  Bunlara aldanma sakın, hak yiyenlere aldanma!

Vekar: Ululuk, yücelik, yumuşaklık. İbni Abbâs Allah’a Celle Celâlühü niçin büyüklüğüne yakışır saygıyı göstermiyorsunuz? Bakın işte vakar budur Allah’a derin saygı içinde olacaksın her an her yerde.

Ebû’s-Suud; Unsurlar, gıdalar, karışımlar, sperma, Embriyo,  et parçası, kemik, et, şekil bunlara bir bak insanoğlunun yaratılışındaki bunlar nedir; birer birer devrelerdir. Yine Mü’minûn Sûresi 14’de, Âli İmrân Sûresinin de 59’uncu âyetinde bu konuda bilgiler verdik. Topraktan yani spermalardan onları gıdalardan, gıdaları bitkilerden, bitkileri de yerden topraktan yaratıyor Cenabı Hak. Allah’u Teâlâ’nın Celle Celâlühü sonsuz, eşsiz yüce kudretini anlama makamını gösteriyor. Ebû Câfer Muhammed Bin Bakır Hazretleri “ved” diyor Nuh kavminin içinde taptıkları putlardan biri de ved’tir “ved” isminde bir puta tapıyorlardı. “Ved” kıymetli bir adamın adıydı. Bu adam ölünce yaz tuttular kabrin etrafında ordu kurdular iblîs insan biçiminde geldi şeklini yaptı Anıtkabir’i meydana koydu ve ved ’din Anıtkabir’ini şeytan kendine yaptı bunu kabul ettiler, evlerine yaptı kabul ettiler. Bakın put bunların Anıtkabir’inden ved ‘din Anıtkabir’inden evlere girdi evlerin içine girdi kabul ettiler nesil uzadı tapmaya başladılar. İşte Nuh kavminin başına gelenler. Birisi putperestliği bu şekilde icat etti nitekim bu hâle geldi. Ne oldu sonuçta? Nuh’un kavmi Aleyhisselâm komple helâk oldu gark oldu, inananlar gemide kurtuldu. Bunların bir putu da “yeis” idi bu da kurşundan yapılmış bir puttu. Çıplak deveye koyarlar bu putu devenin çöktüğü yeri mekân edinirlerdi orada tapınmaya başlarlardı. Yine berzah ölülerin ruhlarının azâb çektiği yer yani kabir azâbıdır. Bu dünyada insanların günahlarının karşılığı belâları vardır, bir de kabir azâbı vardır, bir de esas cehennem azâbı vardır.

Deyyar’dan bahsediyor bu âyet-i kerimelerde aslı “deyvardır” deir manastır bekçisi demektir. Ulu’l Azîm peygamberleri Nuh Aleyhisselâm, İbrâhim Aleyhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâm, Îsâ Aleyhisselâm ve Muhammed Mustafa Sallallâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem Efendimiz Hazretleri Ulu’l Azîm peygamberleri en önde gelenler bunlardır ama bunların dışında daha da Rasûllerin olduğu anlaşılmaktadır.

Dakika 1:15:15

Çünkü peygamberlerin tamamı Kur’an-ı Kerim’de atılmadığını daha çok anlatmadığımız peygamber olduğunu Cenab-ı Hak haber vermiştir.

Ebû Hayyân ay yere en yakın göktedir diyor. Yani yeryüzüne bize en yakın olanı Ay’dır diyor Ebû Hayyân. Uzay gemisi buna ulaştığını uzay ve yıldız savaşları mümkün görüleceğini yorumlayanlar vardır, göğe ulaşmak ise mümkün değildir. Ay’a ulaşabilirsin ve bazı yerlere ama daha önce Cin Sûresi’nde ‚de geçtiği gibi Sâffât Sûresi’nde ve başka âyetlerde Mülk Sûresi’nde de: Dünya göğünün son noktasına çıkma şansını şeytanlara şer güçlere müsaade edilmedi açıktadır. Enbiyâ Sûresi’nin 32, Mülk Sûresi 5’inci âyet ve yine Cin Sûresi’nde de bunlar anlatıldı Sâffât Sûresi’nde de anlatıldı. Ay, Güneş, kandil ay ışığını güneşten alıyor. Fahrettin Râzî Nuh Aleyhisselâm tümevarım kânûnu ile bildi onlar evlatlarına Nuh’u Aleyhisselâm yalancı tanıtıyorlardı nesil böyle yetişiyordu. Yani Nuh Aleyhisselâm’a inanmayın diye evlatlarını Nuh düşmanı olarak yetiştiriyorlardı Nuh kavmi. Tufan ve Ateş kabir azâbı hemen bugünkü şer güçler buna yakalandı ve yakalanacaklardır peşinden de cehennemi boylayacaklardır. Nuh’un Aleyhisselâm evinden maksat gemisi mescidi, yine Nuh Aleyhisselâm kavminin îmân etmeyeceğini vahiy ile bilmiştir.

Şimdi bazıları tefsir yaparken Nuh Aleyhisselâmın oradaki sözlerini tevile yelteniyorlar yahut da yani niye böyle dua etti gibi bir anımsama ile karşılıyorlar. Nuh peygamber Aleyhisselâm bir peygamberdir. O kavminin ne olduğunu bilmiyor mu? Bu 960 sene içlerinde kalmış ve onlara 950 sene peygamberliğini tebliğ etmiş. Yani Nuh peygambere peygamberlik öğretmeye kalkmak bu müfessirliğe de yakışmaz bunu da söyleyeyim. Bazı müfessirlerimiz müfessir görünenlerimiz Nuh Aleyhisselâmın bazı dualarına şöyle öyle değil de böyle yapsaydı gibi Nuh Aleyhisselâm’a akıl öğretmeye kalkanlar var. Benim bunlara tavsiyem siz olayları biraz daha inceleyip akademik bir araştırma daha yapın kendinizi gözden geçirin. Nuh Aleyhisselâm tartışmasız bir peygamber hem de Ulu’l Azîm peygamberidir. Nuh’a akıl vermeye kalkmayın kendi aklınızı biraz geliştirin bizim size tavsiyemiz budur.

Kıymetli dostlarımız, işte sizlere Cin Sûresi’nden sonra dersimiz Müzemmil Sûresi’ne gelmiştir. İnşâ’Allah’u Teâlâ Müzzemmil Sûresi ile derslerimiz devam edecektir. Cenab-ı Hak şanlı Kur’an’ı iyi anlayan, hükmünce îmân ve amel eden, iki cihânda o hayat veren o nurun hayatını yakalayan ebedî mutlu olan kullarından eylesin.

Dakika 1:20:19

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 39 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}