Tefsir 510-01

510- Tefsir Ders 510 hayat veren nurun keşif notları

 

510- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 510

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

 

‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin vesselâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ecmaîn’’

“Sübhaneke Allahümme ve bihamdik estağfiruke ve etûbu ileyk’’

 

 ‘’Estağfirullah el-Azîm ve etûbû ileyh innehu kâne tevvaba Allahul Ğaffarul Ğafur, Allahu tevvb Allahul afuvvurrauûf (C.C)’’

 

Kıymetli izleyenler,

 

Tebbet Sûresi de Mekke-i Mükerrem’e de inzâl edilen sûrelerden âyet sayısı 5 ve sıra numarası 111’dir. Şimdi bu Sûre-i Celilenin de kısaca öz anlamını verdikten sonra sizlere keşif notlarına geçelim ve onun tefsirine bakalım.

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

تَبَّتْ يَدَٓا اَب۪ي لَهَبٍ وَتَبَّۜ﴿١﴾

مَٓا اَغْنٰى عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَبَۜ﴿٢﴾

سَيَصْلٰى نَاراً ذَاتَ لَهَبٍۚ ﴿٣﴾

وَامْرَاَتُهُۜ حَمَّالَةَ الْحَطَبِۚ ﴿٤﴾

ف۪ي ج۪يدِهَا حَبْلٌ مِنْ مَسَدٍ﴿٥﴾

 

‘’Allahu Ekber Lâ İlâhe İllallâhu Vallahu Ekber Allah’u Ekber ve Lillahi’l Hamd’’

 

Ebû Leheb ‘in elleri kurusun, yuh olsun o Ebû Leheb’e, zaten yok oldu ya. Ne malı, ne de kazandığı onu kurtaramadı. O, alevli bir ateşe girecektir. Karısı da odun hamalı olarak boynunda hurma lifinden bir ip olacaktır.

 

İşte kıymetliler, bura da görüyoruz ki, Ebû Leheb hakkında indirilen sûrelerden bu Sûre-i Celile’den bütün dünya Kur’an-ı Kerim’in diğer âyetlerinde olduğu gibi bundan da ibret almalıdır. İbretle, hikmetle dolu bir sûrelerden birisi de işte bu Leheb Sûresi, diğer adı Tebbet Sûresi’dir. İnsanoğlu Şanlı Kur’an’dan ders almaz, İslam Okulu olan Kur’an-ı Kerim’in derslerini okumaz, okutmazsa dünyadan mezara, mezardan mahşere nasıl geleceğine bir baksın. Şuarâ Sûresi 214: Akrabanı uyar Cenab-ı Hak   (وَأَنذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ) “Akrabanın ileri gelenlerini uyar, İslam’a davet et” dediği zaman bu âyetler inince Peygamberimiz, bir gün (ya sabahâhu ya sabahâhu) Ey insanlar sabah oldu uyanın! Bir gün insanlar toplandı, Peygamberimiz insanlara böyle hitapta bulunmaya başladı. İnsanlar toplandılar Peygamberimiz onlara tebliğ ediyordu. Efendimiz (A.S.V) onlara dedi ki; “Şu dağdan atlılar çıkacak desem tasdik eder misiniz?” Yani düşman orduları geliyor desem ne dersiniz? Dediler ki; Senden doğruları duyduk dediler, çünkü ona herkes Muhammed-ül Emin diyordu. Çünkü çocukluğun da, gençliğin de Peygamberliğine kadar herkes ona Muhammed-ül Emin, tam mı tam güvenilir bir zât-ı muhterem olarak tanıyordu herkes.

 

Dakika 5:26

 

Peygamberimiz onlara böyle başladı ve sizi azâb ile uyarıyorum dedi ve onları Kelime-i Tevhîde, Allah’ın birliğine çağırdı ve putları bırakmalarını istedi. Ebû Leheb bakın öz ve öz amcası Ebû Leheb Peygamberimize karşı çıktı o topluluğun içinde, Peygamberimize şöyle diyordu: (Tebben leke), yani Peygamberimizi yuhalıyordu, iki eliyle taş alıp Hz. Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm’a atmak istedi. Bunun için mi çağırdın bizi? Dedi. Peygamberimizi taşa tutmak istedi ve Tebbet Sûresi Allah’tan inzâl edildi. İşte bu süre o zaman geldi. Bütün kabileleri Safa Tepesinde ‘’Lâ İlâhe İllallah’’ bunu demedikçe benden dünya da ve âhirette size yardım olmaz dedi. Ebû Leheb yine aynısını söyledi Peygamberimize: “(Tebben leke)”, Peygamberimizi yuhaladı. Bir günde amcalarını davet etmişti Sevgili Peygamberimiz, Peygamberimizi küçük görmek isteyerek dediler ki her birimiz bir koyun yer dediler, yani sen bizi nasıl davet ediyorsun demek istediler, hakir gördüler. Efendimiz (A.S.V) yiyin, istediğiniz kadar yiyin dedi ve yediler, doydular ve yemekten az bir şey eksildi ve yiyecek her taraf doldu, bereket doluydu. Bunu da kerâmeti mûcizeyi gördüler, İslam’a onları davet etti, Ebû Leheb yine karşı çıktı. Kurtubî’nin naklettiği haber bu. Ebû Leheb bir gün: “Müslüman olursam bana ne var dedi?” Peygamberimize. Mü’minlere ne varsa sana da o var dedi Peygamberimiz, benim üstünlüğüm yok mu? Dedi. Hâşâ senin ne üstünlüğün olacak. O da ne ile dedi, yani senin üstünlüğün ne ile olacak? Dedi. Müslüman olursan diğer Müslümanlar neyse sen de osun dedi. Bakın Peygamberimize ve Yüce İslam’a yine hakaret etti Ebû Leheb. Böyle dine yuh olsun,  (tebben lihâzeddinillezi yestevi ene veğayri) diyordu Ebû Leheb. Tariki Muharibi ’den yapılan haber de, Peygamberimizi zülmecâz çarşısında gördüm. Bakın ey insanlar, bakın ey insanlar! Allah birdir deyin ki kurtulun diyordu Peygamberimiz. İşte kıymetli efendiler Ebû Leheb yine Efendimizi taşlıyordu. Ebû Leheb cehenneme âşık olmuş, belâsına âşık olmuş tam bir Peygamber düşmanı idi. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm’ın vücudu kanamıştı, dikkat edin bir Peygamber taşlıyor Ebû Leheb, hem de bu Peygamber öz be öz yeğeni.

 

Dakika 10:03

 

Onu dinlemeyin diyordu Ebû Leheb, Peygamberi kimse dinlemesin diye onu taşlıyordu. Bu haberin naklini yapan da Âlûsî ’dir, Tariki Muharibi ‘den gelen haber. Gelenleri geri çeviriyordu Ebû Leheb, Peygamberimizi dinlemek için gelenleri geri çeviriyordu ve o sihirbazdır diyordu, halkı ondan soğutmaya çalışıyordu. Bu haberi nakleden de Kurtubî ’dir. İşte kıymetliler Tebbet Sûresi Ebû Leheb hakkında geldi. Yüce Allah ona ne dedi? Ebû Leheb ‘in, Buhârî’nin verdiği anlama göre 2 elleri kurusun, (تَبَّتْ يَدَٓا اَب۪ي لَهَبٍ وَتَبَّۜ) diye Allah’tan bu âyetler geliyordu. Her türlü fitne, fesâd ateşini yakmaya çalışanlar, azgın kâfirler yine Yasin-i Şerif’in 59’uncu âyetin de: “Ey mücrimler ayrılın bakayım!” (وَامْتَازُوا الْيَوْمَ أَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ) Hak bâtıldan dünya da ayrıldığı gibi mahşerde de mücrimler artık ayrılırlar cehennem tarafına. Ateş püsküren ateşli kâfirler Ebû Leheb, ateş babası, onların temsilcisidir, cehennemliklerin yani ateş babası Ebû Leheb ’dir. Tam bir Ebû Cehil’in yaptığı gibi tam bir Peygamber düşmanıydı o da. Tevbe Sûresi 32’nci âyet-i kerime de Yüce Allah ne diyor; Allah nurunu tamamlar kimse engel olamaz. İslam, Yüce İslam Allah’ın yaktığı bir ışıktır, nurdur. Bunu kimsenin ebedî söndürme şansı yoktur. İslam’dan uzaklaşan kendi ışığını, îmân ışığını söndürür. Birilerine engel olursa onları da kendisi gibi yapmak ister. İslam sönmez, kişi kendi ışığını kendi îmânını yok eder, kendini mahveder. İslam’a kimse bir şey yapamaz, çünkü İslam Yüce Allah’ın ortaya koyduğu ilâhî nizâmdır, ebediyyû’l-ebed parlayan nurudur. Ebû Leheb, Ebû şer mahvolup gitti. Abdul Uzza esas ismi Ebû Leheb ‘in Abduluzza’dır. Uzza ismin de bir put vardı onun kulu demek, cehennemin de babasıdır, cehennemliklerin hem babası hem de ateş babasıdır. Soy ve şerefi onu kurtaramayınca öbürlerini düşünün. Ebû Leheb ‘in soyu en mükemmel soy, şerefi, şerefli bir soydan geliyor. Bir Peygamber amcası bakın ne hâle geliyor. İbrâhim’in babası, Nuh’un oğlu, bakın ne hâle geliyor. Lut’un karısı ne hâle geliyor.

 

Kıymetli dostlar,

 

İşte Ebû Leheb soy ve şeref bakımından onu ne soyu ne şerefi kurtaramayınca diğerlerini bir düşünmek lâzım. Ebû Leheb hemen bu hastalandı. Hasta olduğu için Bedir’e gidememiş, Bedir’e Ebû Cehil ordusuna çok yardımda bulunmuş, hattâ As Bin Hişâm’ı Ebû Cehil’in kardeşini kendi yerine göndermiş paralı asker tutmuş, Hz. Muhammed (A.S.V)  ile savaşmak, Ebû Cehil ordusuna yardım etmek için paralı asker tutuyor Ebû Leheb.

 

Dakika 15:13

 

Hem de Ebû Cehil’in kardeşini paralı asker tutuyor, Ebû Cehil’in kardeşine As Bin Hişâm’a borcu varmış. İşte bu nedenle bu adam paralı asker olarak Ebû Leheb ‘in yerine Bedir’de savaşa gitti. Adese denilen bir hastalık Ebû Leheb’i kuşattı, Allah belâsını verdi. Çiçek hastalığına benzeyen bir hastalık Ebû Leheb’i kuşattı ki Kureyş ordusu Bedir’de perişan oldu, Ebû Cehil’in ordusu, put ordusu Bedir’de darbeyi yedi. Ebû Leheb kahrından 7 gün sonra geberdi, ölüsü evde kaldı, koktu. Ebû Leheb ‘in ölüsüne kimse yaklaşamadı, kokuyordu. Ücretli birkaç kişi onu ağaçlarla, çilteler ile ite ite çukura kakmışlar, çukur taşlanmıştır. Yani onu çukura atmışlar ağaçlarla kakarak ve çukuru taşlamışlar, taşlarla üzerini örtmüşler ve taşla çukuru doldurmuşlardır. Şöyle bir bakın Ebû Leheb şansını, en büyük şans onlara vurmuştu Kureyş’e Ebû Leheb gibiler, Ebû Cehil gibiler bu şansı ebediyyû’l-ebed kaybettiler, cehennemi boyladılar. Eşi benzeri görülmemiş şiddetli bir alev, ateş ki ruhları, gönülleri yakıyor. Şimdi Ebû Leheb cehenneme atıldı, en şiddetli tabaka da. Ümmü Cemil, Ebû Leheb ‘in karısı Ebû Süfyân Bin Harbi’nde kız kardeşi, bu da kocası Ebû Leheb gibi azılı Peygamber düşmanı idi, ikisi cehennemi boyladılar karı koca. İşte kıymetliler, yüce Allah kimseden hidâyetini kesmesin, keserse mahvolup gitmektedir. İbni Zeyd ve diğerleri, Ebû Leheb ve karısı Efendimizin yoluna gece dikenleri atıyorlardı. Peygamberimizin kapısının önüne, geçeceği yollara diken atıyorlardı. Bu kadar her türlü alçaklığı Peygamber düşmanlığını yapıyorlardı ve nitekim Ebû Cehil’in karısı da boğazında ip halat takılı, mesep, sağlam urgan, halat, zincirler bağlarla cehenneme atılacağını bu Sûre-i Celile haber vermektedir. Karısıyla Ebû Leheb âleme darbı mesel olmuştur, oğlanları Utbe, Muattib, Uteybe ’ki, bu Uteybe’yi bir aslan parçaladı. O da Peygamberimizin bir gün gırtlağına sarılmıştı onu da bir aslan çölde parçaladı. Allah’ın Peygamberine ne dil uzatabilirsin o diller kopar, el uzatamazsın o elleri kırılır, çürür, yok olur. Kötü sondan Allah’a sığınırız. (Neûzubillahi min sûil hâtimeti)  bu duayı da sık okuyun. (Neûzubillahi min sûil hâtimeti).

 

Dakika 20:00

 

(Neûzubillahi min sûil hâtimeti. Allahümme züdnâ tamamen nimeh ve devâmel afiyeh ve hüsnel hâtime)

 

Tesbih, hamd, istiğfar ile Allah’a gidenler var, bir de küfürle, şirkle zulüm isyân ile Allah’a yakalanıp götürülenler var, mücrimler, cürüm işleyenler. Öbürleri ateşe gidenler ama tesbih ile tahmit ile istiğfar ile Allah’a kulluk görevini seve seve yaparak bir de Allah’a gidenler var bir de ateşe gidenler var. Fâtır Sûresi 37’de, Ümmü Cemil tabi Fâtır Sûresinde bu konuda da gerçekler beyân edildi orda da dersimiz de geçmişti, Ümmü Cemil taşla geldi, yani Ebû Leheb ‘in karısı Ümmü Cemil’di adı tam tersi Ümmü Cehil yaşadı. Bu kadın taşla geldi. Niçin geldi? Peygamberimize vurmak için geldi. Hattâ diyordu ki Peygamberin ağzına vuracağım diyordu, böyle geldi. Efendimize vurmak için gelmişti. Ebû Bekir’le Peygamberimiz oturuyordu. Ebû Bekir’i görüyor kadın ama Peygamberimizi göremiyordu, beraber oturuyorlardı Peygamberimiz ve Ebû Bekir Allah ona Peygamberimizi göstermiyordu. Efendimiz Hz. Muhammed (A.S.V) Allah, beni ona göstermedi dedi, dönüp gitti bu berbat kadın. Ebû Bekir’e arkadaşını bulursam onun ağzına bu taşı vuracağım, beni hicvediyor dedi.

 

Kıymetli dostlar,

 

Sevgili Peygamberimiz ile Ebû Bekir otururken işte Ebû Leheb ‘in karısı Ümmü Cehil böyle Peygamberimize taş vurmak üzere gelmiş idi. Ebû Bekir’e: “Arkadaşını bulursam onun ağzına bu taşı vuracağım, beni hicvediyor” dedi. Bakın hâlbuki Ebû Leheb’i de karısını da hicveden Yüce Allah’tır çünkü Sûre, Tebbet Sûresi de diğer Sûreler gibi Allah’tan gelmiştir. Onları hicveden Allah’u Teâlâ idi. Peygamberimiz övülmüş bir Peygamber, Muhammed o Makâm-ı Mahmud’un sahibi kılınmış bir Peygamber, murâd Peygamber. İşte müzemmen yenilmiş diyorlardı. Hâlbuki müzemmen Muhammed’dir ve Makâm-ı Mahmud’un sahibi idi. Yerilen ise Peygamber düşmanları idi, işte hicvedilenler Peygamber düşmanları idi. Buhârî Şerif ve diğerleri de bu haberi böyle nakletmişlerdir.

 

Şimdi dersimiz İhlâs Sûresine gelmiştir. Kıymetli izleyenlerimiz, İhlâs Sûresi adından da bellidir ki İhlâs Sûresi   (قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌۚ) Sûresi’nin diğer adı ihlâstır. Bu Sure-i Celile de Mekke-i Mükerrem’e dönemin de inzâl edildi. Âyet sayısı 4 sıra numarası 112’dir. Şimdi onun kısa öz anlamını ve keşif notlarını vermeye çalışalım çok zengin mi zengin bir Sûre-i Celile’dir.

 

Dakika 25:12

 

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌۚ ﴿١﴾

اَللّٰهُ الصَّمَدُۚ﴿٢﴾

لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْۙ﴿٣﴾

وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً اَحَدٌ﴿٤﴾

 

De ki; O Allah tektir, birdir. Allah eksiksiz, Samed ’dir. (Bütün varlıklar O’na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir) O doğurmadı ve doğrulmadı, baba olmadı. O öyle bir Yüce Allah ki, O’na bir denk de hiç olmadı, olmayacaktır.

 

İşte kıymetliler, bu yüce kelimelerin, yüce âyetlerin şimdi yüce anlamına şöyle bir bakalım, size rivâyette ve dirâyette keşif notları ile bu âyetleri keşfini yapalım, daha iyi anlaşılmasını temine çalışalım okuyalım, okutalım. Bu dersler hayat veren nurun dersleridir, keşif notlarıdır, irşâd notlarıdır. Mezara kadar bu okul da hepimiz birer öğrenci olmalıyız, bu Allah’a kulluğun gereğidir.

 

Kıymetliler!

 

İhlâs, Âyet ’el Kürsi ve İhlâs’ta olduğu gibi hiçbir din ve kitapta Allah’ı böyle tanıtmamıştır. Ancak İslam ve şanlı Kur’an Yüce Allah’ı böyle tanıtır. Âlûsî, Zemahşerî yer ve gök bu Sûre, ihlâs üzerine kurulmuştur diyorlar. Ubey ve Enes’ten gelen bir haber bu. Zâtında vücudu vacip, mutlak kemâli camîdir. Dikkat et! Bu sûre bize Yüce Allah’ın zâtında vücudu vacip olduğunu, mutlak kemâli camî olduğunu, âlem bütünü ile onun birliğine delil olan âyetlerdir. Âlem bütünüyle O’nun birliğine delil olan âyetlerdir, bütün âlemler de ne varsa Allah’ın birliğine delildir. Tevhîd, tefrit, tecrit, necat, velâyet, hükümdarlık, marifet sûresidir bu sûre. Dikkat et! Bu sûre tevhid sûresidir. Tefrit Allah’ın Ferdüs-Samed olduğunu, tecrit O’nun mahlûkattan hiçbirine benzemediğini, necat, velâyet, hükümdarlık, marifet sûresidir. Efendimiz (S.A.V), bu sûreyi birisi namaz da okumuş, ona: (İnne Hâze Abdün Arefe Rabbehu), doğrusu bu, bu insan var ya bu ihlâs okuyan, Rabbini tanıyan Ârif bir kul dedi ve Cemâl Sûresi’dir. Dikkat et! Bu sûre aynı zaman da Cemâl Sûresi’dir. Allah’ın lütuflarından, keremlerinin tecellî sûresidir. Ehad, Samed, (لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْۙ), (وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً اَحَدٌ). Bunlar Yüce Cemâlin vasıflarıdır. Samed ve Muavvize Sûresi de denilir. Dikkat et! Samed ve Muavvize Sûresi de denilir.

 

Dakika 30:05

 

Nesâî, Ahmed Bin Hanbel, Abdullah Bin Üneys ’den gelen haber de Sevgili Peygamberimiz (S.A.V): “Elini göğsüme koydu da buna kul, bana kul söyle dedi, ihlâsı okudu, muavvizeteynleri oku ve böyle teavvüz et, Allah’a sığın, kimse böyle teavvüz edemez dedi. Kabir sıkıntısına mânî olur, Mânia Sûresi’dir” buyurdu. Bunu Âlûsî de nakletmektedir. Şirkten uzak kılar ve bu sûre aynı zamanda Berâe, tevhîdi hatırlatır ve Tezkir Sûresidir, müzekkiredir. Âlûsî, Nur Sûresidir Kur’an-ı Kerim’in nurudur bu süre, îmân sûresidir bunsuz tevhid tam olmaz diye nakletmiştir. Mekkî, Medenî konusu ihtilâflıdır tekerrür etti diyende vardır, yani hem Mekke’de hem de Medine’de inzâl edildi denilen haber de doğrudur. Çünkü sûrenin içeriği ortadadır. Müşrikler ve ehli kitap Allah’ın nesebini sordular. Müşrikler ve ehli kitap, ehli kitap deyince akla gelenler Yahûdîler, Hristiyanlardır. Yahûdîler Allah’ı kim yarattı dediler hâşâ. Bu sûre nâzil oldu. (En siblenâ Rabbeke.)

 

Dakika 32:35

 

(Visited 53 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}