[jw7-video]

65- Amelde Fıkhı Ekber Ders 65

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 65

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler. Derslerimiz devam ediyor. Derslerimiz; fıkıh meselesi ve konumuz; istihlaftır. İstihlaf: İmamın bir özür sebebiyle, geride kalan namazı tamamlaması için kendi yerine herhangi birisinin geçirilmesi olayına ‘’istihlaf’’ denir. Denir ki: ‘İmam bunu kendi yapar. O da özür sebebiyle olur’. İmam, elbisesinden tutarak mihraba doğru çeker. Diyelim ki imamın abdesti bozuldu. Bir mazereti oldu, peşindeki birinin -ne yapar-, elbisesinden tutarak onu mihraba doğru çeker. Onun yerine namazı kıldırması için yerine geçirmesi olayıdır ki; işte bu istihlaftır. Bunlar fıkıh terimleridir. İslamî ilimlerin kendine has, mükemmel, çok kıymetli terimleri vardır. İstihlaf da bunlardan biridir. İstihlaf sözle değil, işaretle olur. Sebebi, abdestin bozulması, hastalık; yani imamın bir özrünün ortaya çıkması olayı ile istihlaf yapılır. Hanefi ekolünün yüksek şahsiyetlerine göre (Rahmetullahi aleyhim ecmain) istihlaf caizdir. Bunun delili Sevgili Peygamberimiz’in şöyle buyurduğu haberi vardır. (A.S.V.) Efendimiz şöyle buyurdu: ‘’Namazda her kime, kusma, burun kanaması, balgam yahut mezi gelirse namazdan ayrılsın, abdest alsın sonra kıldığı yerden namazına devam etsin. Bu kişi, bu arada konuşmasın’’. İşte bu Ayşe Annemiz’den gelen bir rivayetle, bu Hadis-i Şerif rivayet edilmiştir. Mürsel olarak rivayet edilen ve kıymetli muhaddislerimizin eserlerinde yer almış ve muhaddislerimiz rivayet etmişlerdir. Diğer bir haberde de ‘’Sizden biri namaz kılarken, kusar yahut burnu kanarsa elini ağzı üzerine koysun ve namazda mesbûk olmayan birini istihlaf etsin, yerine geçirsin, kendisi ayrılıp abdest alsın, konuşmadığı sürece namazına devam etsin’’. İşte bu da Ebû Hureyre ‘den gelen bir haberdir, kıymetliler. Bunu da bu şekilde kıymetli muhaddislerimiz haber vermişlerdir. Bu da Kâsânî El-Bedai’de zikredilmiştir. Yine en kuvvetlisi bunlardan, Sevgili Peygamberimiz’in Hz. Ebûbekir’i yerine geçirmesi hakkında yapılan rivayettir.

 

Dakika 5:05

 

Allâme-i cihan olan, dünya kadınlarının en allâmesi olan; Cenab-ı Hakk’ın hakkında Nur Suresi gönderdiği ve Muhammed okulunda okuyan (A.S.V.), Ayşe-i Sıddıka’nın (R.A.) rivayet ettiği bir haberdir. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: ‘’Ebûbekir’e söyleyin, insanlara namazı kıldırırsın’’. Yine Ebûbekir’in geri çekilmesi; Peygamberimiz geliyor, Ebûbekir geri çekiliyor. Peygamber’in insanlara namaz kıldırması, kıraati Ebûbekir’in bitirdiği yerden devam ettirmesi ile ilgili rivayetler de bu konudaki rivayetlerin en doğrusudur. Bunun da kaynağında kıymetli muhaddislerimiz var. Bunlardan hem Buharî, Müslim’i de görmekteyiz bu rivayetlerin kaynağında. Hz. Ömer’in namaz kıldırırken geri çekilerek, cemaatten birini yerine geçirdiği de nakledilmiştir. İşte kıymetliler, istihlafın sebebi, abdestin bozulması veya başka bir mazeret, Hadis-i Şeriflerde geçtiği gibi. İmâm-ı Âzam’ın görüşüne göre Ebû Hanife’nin (R.A) farz miktarı, ‘kıraatten âciz’ olmaktır. Şimdi İmâm-ı Âzam der ki: ‘’İstihlafın sebebi, farz kıraatin miktarı, kıraatten âciz ise imam olan kişi, yerine başkasını geçirir, istihlafın sebebi budur’’ diyor. Yine ‘’Ebûbekir es-Sıddık ile ilgili hadisler bunun delilidir’’, diyor. Yine ‘’Hz. Ebûbekir Şanlı Peygamber’in geldiğini hissedince Kur’an-ı Kerim okumaktan tutuldu ve geri çekildi. Şanlı Peygamber (A.S.V.) öne geçerek namazı tamamladı’’. Bu, İmâm-ı Âzam’ın ortaya koyduğu delillerden bazıları bunlar. Hanefilere göre kılınan namaza devam etmenin, şartlarının bulunmasıdır. Evet, kıymetliler, imam mescitten, umumî namazgâhtan yahut da evinde namaz kılıyor ise bulunduğu yerden dışarı çıkmış olmamalıdır. Sınırı geçmediği müddetçe -yani- yine imamdır. Gelir, tekrar bıraktığı yerden namazı devam ettirir. Sınırı geçerse hem cemaatin namazı hem de yerine geçirdiği imamın namazı bâtıl olur. En sahih olan görüşe göre imamın namazı bâtıl olmaz, demişlerdir. Başka birini yerine geçirmemiş ve böylece cemaati namazlarını teker teker kılmışlarsa hepsinin namazı da bâtıl olur. Demek ki istihlaf; namazın tamamlanması için imamiyyetin de devamı için istihlaf gereklidir.

 

Dakika 10:00

 

Bunlar da istihlafın şeraitindendir yine Hanefilere göre. Mâlikîlere göre imamın herhangi bir özrü sebebiyle birini kendi yerine geçirmesine ‘istihlaf’ denir. Cuma namazında vacip, cuma namazı dışında menduptur, dedi Mâlikîler. Burada da yine onlara göre istihlafın şartı, imamın özrü başlamadan önce namaza başlamış bulunmasıdır. Cemaat, içlerinden birini öne geçirerek imam yapar. Kendiliğinden öne geçer. Cemaat bunların hiçbirini yapmazsa kendi başlarına namazlarını kılarlar. Cuma namazında ise tek başına kıldıkları takdirde namaz bâtıl olur, dedi Mâlikîler. İstihlafın, özür yahut herhangi sebeplerine şöyle bakıldığı zaman bunlar; malı, canı kurtarmak için namazı kesmesi vaciptir, dediler. İmamlığa engel olacak bir durum ortaya çıkmış olması; bir rüknü yerine getirmekten âciz olmak gibi sebepler; namazı bozan hâllerin imamda meydana gelmiş olmasını, (imamın) işareti anlaşılmamışsa, söz ile durumu bildirirler.  Kim yapar bunu? Cemaat yapar veya yerine istihlaf yapan kişi yapar. Şafiîlere göre (yeni görüşüne göre Şafiî’nin) imamının, başkasını, kendi yerine geçirmesi caizdir, der. ‘’Ve Hz. Ebûbekir’in (R.A.) insanlara namaz kıldırıyordu, Resûlullah (A.S.V.) gelip yanı başında oturdu, bunun üzerine Hz. Ebûbekir de cemaat de Hz. Peygamber’e uydular. Hz. Ömer de bu şekilde yerine başkasını geçirmiş idi’’. Yine bu da -Şafiîlerde istihlaf- menduptur. Bir kimse kendiliğinden imamın yerine geçerse; bu da caizdir, dedi Şafiîler. Yine birisini, cuma namazını kıldırmak üzere imam (yerine) geçirmek ise vaciptir, dediler Şafiîler (Rahmetullahi aleyhim ecmain). Kıymetliler, bu ekollerdeki bu araştırmaların sonuçları, ümmet için rahmet dalgalarıdır. Geniş rahmet caddeleridir, kolaylıklar üzerine kolaylıklardır. Kıymetli keşifler, kıymetli tespitlerdir. Delillere dayalı, kıymetli müçtehitlerimizin rahmet olan ihtilâflarıdır. İmam, Cuma namazı için kendisine uymuş bulunan birini öne geçirmelidir. Bu da Cuma namazında istihlaf gerekiyorsa. Yakın zaman içinde başkasını yerine geçirmek gerekir. Bir rükün sığacak kadar bir zaman geçmemiş olmalıdır. Evet, burada yine Şafiîlerin tespitlerine devam ediyoruz kıymetliler.

 

Dakika 15:09

 

Yine, Cuma namazının dışında istihlafın sıhhati için hiçbir şart ileri sürülmez, demişlerdir Şafiîler. Cuma namazının dışındaki namazlarda hiçbir kimse imamlığa geçirilmezse, cemaat imamdan ayrılmaya niyet edip, yalnız başlarına namazlarını tamamlarlar, demiştir Şafiîler. Hanbelilere göre bir bakalım. Hanbeli ekolünün kıymetli şahsiyetlerine de bir bakalım. Ne kadar kıymetli bu Hanefi, Mâlikî, Şafiî, Hanbeli ve diğer kıymetli âlimlerimizin ekolleri! Ne kadar kıymetli ekoller! Ne kadar güzel! İslam’ı tespit etmeye, teşhis edip keşfetmeye çalışmışlar; delilleri, içtihatları ortaya koymuşlardır. Bir vacibi eda etmekten âciz olma özürleri sebebiyle, bir imamın, başkasını istihlaf etmesi caizdir. Özürlüleri de bir rüknü, bir vacibi eda etmekten âciz olma durumuna bağlamış Hanbeliler. İmamın abdestinin bozulması sebebiyle, başkasını, yerine geçirmesi caiz değildir. Bakın, diyorlar: ‘İmamın namazı bâtıl olur’’ diyorlar, ‘’Yeniden kılması gerekir’’ diyorlar. Delil ise Ali Bin Talk hadisidir. Delilleri: ’’Sizlerden biri namaz kılarken yellenirse, namazdan ayrılıp abdest alsın ve namazı yeniden kılsın’’ diyen Hadis-i Şerif’i delil göstermişlerdir Hanbeliler. Cumhurun yukarıda zikredilen görüşleri burada daha geniş, başka delillerle daha toleranslıdır, daha sahihtir. Bakın, oradaki haberlerle bu haber çelişince, daha güçlüleri tercih edilir. ‘’Hz. Ömer namaz kıldırırken yaralandığı zaman, Abdurrahman Bin Avf’ı, yerine (imamlığa) geçirmiştir’’. İşte görüyorsunuz, deliller bazen karşı karşıya gelince o zaman daha güçlüleri ile amel edilir. Burada cumhurun görüşü daha güçlüdür. Hanefilerin, Mâlikîlerin, Şafiîlerin görüşleri daha güçlüdür ama Hanbelilerin de ellerinde delilleri vardır. Delillerle hareket edenler yarın mahşerde kurtulurlar. ‘’Asıl imam, başkasını, kendi yerine imamlığa geçirmezse, yine cemaatin birini geçirmeleri de namazlarını yalnız başına kılmaları da caizdir de’’, dediler. Farklı imamlar tayin ederlerse, Şafiîlerde olduğu gibi Hanbelilerde de bu durum caizdir.

 

Dakika 20:01

 

Hanefilere göre hepsinin namazı bozulur. Farklı imamlar, Hanefilerde caiz değildir. Evet, hepsinin kıymetli delilleri ve içtihatları var. Sakın aldanmayın! Bunlar yüksek, kâşif âlimlerdir. ‘İstihlaf konusunda en müsamahâlı mezhep hangisidir?’ derseniz, ‘Şafiîlerdir’. Sebebe bağlı olmaksızın onlar, bunu caiz görürler. İmamın konuşmasına müsaade ediyor. Yine sonra bakıyoruz ki toleransla; Mâlikîleri de toleranslı görüyoruz, müsamahâlı görüyoruz. Yine Hanefileri de müsamahâlı, toleranslı, hayatın şartlarına, insanların imkânlarına çok iyi dikkat edildiğini de görüyoruz. Daha sonra da Hanbeliler gelmektedir. Şimdi kıymetliler, Amelde Fıkh-ı Ekber’den keşif notlarımız devam ediyor. Konumuz İnşâAllah, Cuma namazıdır. Cuma, Müslümanların toplanmaları, Allah’ın huzuruna gelmeleri; bunun genel anlamı ise ‘toplanmak’ demektir. Cuma günü öyle bir gün ki! Bu günde toplanmış olan hayırlar sebebiyle, bu güne ‘Cuma’ ismi verilmiş. Hz. Âdem’in yaratılışı, bu günde yaratılışının tamamlanması -tamamlanmış olması- yine bu günde Âdem, Havva ile (A.S.) yeryüzünde bir araya gelmiş olmaları. Cahiliye Dönemi’nde ‘Cuma’ gününün ismi ‘arube’ idi. ‘Rahmet Günü’ denildiği de rivayet edilmektedir. Saygı gösterilen farklı bir gün anlamındadır. Farzîyetine gelince; cuma namazının farzîyetine; üstün fazilet ve değerlerine, şöyle bir bakalım. Cuma namazı ‘farz-ı ayn’ olup, inkâr eden kâfir olur. Kesin delil ile sabit olup müstakil bir farzdır. Bedel, herhangi bir ibadetten dolayı bedel değildir. Aslî bir farz-ı ayndır. Yine Cuma namazı, öğle namazından daha güçlüdür, daha daha faziletlidir. Bütün namazların en faziletlisi, günlerin en üstünü, en faziletlisidir cuma günü ve Cuma Namazı. ‘’Cuma günü, güneşin doğduğu günlerin en hayırlısı olup, Allah Teâlâ (C.C.), bu günde, cehenneme girmeye müstahak olmuş 600 bin kişiyi cehennemden azat eder. Cuma günü ölen kimseye, yüz şehit sevabı verilir’’. ‘Kabir fitnesinden korunur’ gibi faziletli haberler bulunmaktadır.

 

Dakika 25:01

 

Cuma gününün üstünlüğünün delili, merfu bir Hadis-i Şeriftir. Cuma günü, günlerin en faziletlisi ve en şereflisidir. ‘’Allah katında (C.C.) cuma günü, fıtır, yani Ramazan-ı Şerif ve Kurban Bayramı günlerinden daha faziletli bir gündür cuma günü’’. İşte bu Hadis-i Şerif merfu bir hadis olarak cumanın fazileti ile ilgilidir. Sahih-i Müslim, Nesei, yine bunlar gibi kıymetli muhaddislerimiz; Ebû Hureyre‘den, İbn-i Abbas’tan gelen haberleri muhaddislerimiz eserlerinde zikretmişlerdir. Yine başka haberde -bakın- hasen, sahih olarak bildirilen bir Hadis-i Şerif’te; ‘’Güneşin üzerine doğduğu günlerin en hayırlısı cuma günüdür. Âdem (A.S) cuma günü yaratıldı, cuma günü cennete koyuldu, cuma günü cennetten çıkarıldı. Kıyamet de cuma günü kopacaktır’’. Bakın, bu da bir hasen, sahih olarak Tirmizî’nin rivayet ettiği Hadis-i Şeriflerden birisidir. ‘’Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman Allah’ı zikretmeye gidin ve alışverişi bırakın’’. Bu da Şanlı Kur’an-ı Kerim’de Cuma Suresi’nin 9. ayet-i kerimesidir.

(يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِي لِلصَّلَاةِ مِن يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٩﴾)

Bu ayet-i kerimede de ‘’Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman Allah’ı zikretmeye, Cuma namazını kılmaya gidin, gayret edin, koşun ve alışverişi bırakın’’. Yüce Allah bu ayet-i kerimede bize böyle buyuruyor. Emir, farz olmasını gerektiriyor, orada (فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ) buyuruluyor. Bu vücub ifade eden, farz ifade eden ilahi bir emirdir. Ayetlerin hükümlerini iyi anlayan Şanlı Peygamberimiz’den, ashaplarından, Kur’an ve sünnetten çıkarılan hüküm budur. Kat’i, Cuma’nın bir farz olmasıdır. Saiden maksat, cumaya gitmektir. Yani sürat ile koşmak anlamında değil, gayret anlamındadır. ‘Cuma’yı sakın kaçırmayın!’ anlamındadır. Dikkati ve gayretini göstermek anlamındadır. Yoksa sürat ile koşmak anlamında değildir. Sünnetten delil; ‘’Bazıları, ya cumalarını terk etmeye son verirler yahut da Allah Teâlâ kalplerine mühür vurur. Kalplerine mühür vurur da gafillerden olurlar’’. Bu Hadis-i Şerif de Sünnet-i Şerif’ten delildir. Bu da kıymetli hadis kitaplarında, muhaddislerimizin kaleminde bunları görüyoruz.

 

Dakika 30:06

 

Baliğ olan her erkeğe Cuma namazına gitmek farzdır. Bakın, başka bir Hadis-i Şerifte de böyle buyrulmuştur. Yine, diğerinde; ‘’Her kim önemsemeyerek, yani cumaya değer vermeyerek üç Cuma namazını terk ederse, Allahu Teâlâ onun kalbine mühür vurur’’ buyurdu. Peygamber Efendimiz’den geliyor bu haber de. Evet, kıymetliler, bu Hadis-i Şerife de sahih, demişlerdir. Cuma namazı 4 kişi dışında her Müslümana, cemaatle kılınması vacip olan yani farz olan, hak olan bir namazdır. Bunlar da; köleler, kadınlar, çocuklar ve hastaların dışında herkesin bu namazı kılması gerekir. Bu da başka bir haberden gelen Peygamberimiz’e istinat edilen bir Hadis-i Şeriftir. Çok kıymetli ve muhterem izleyenler. ‘’Kim Cuma namazını terk ederse; terk eden azaba müstahak olur’’. ‘’Bir kimseye, insanlara namaz kıldırmasını emretmeyi, sonra da Cuma namazından geri kalanların evlerini yaktırmayı düşündüm’’. Bu da cehennemden kurtarmak için, büyük ateşten kurtarmak için bir tehdittir. Küçük ateşle tehdittir ki küfürden, şirkten; büyük yangın ki cehennem yangınından insanları kurtarmak için bu bir ilandır. Önceden tehlikeleri haber veren tehdittir. ‘’Terk eden, azaba müstahak olur’’’. İşte azaba müstahak olacağından dolayı ümmetini uyarıyor. ‘’Bir kimseye, insanlara namaz kıldırmasını emretmeyi, sonra da Cuma namazında geri kalanların evlerini yaktırmayı düşündüm’’. Delillerinden biri de icmâdır. İttifak etmişlerdir. Çünkü asırlardır bütün Ümmet-i Muhammed Cumalarını kılarak geldiler. Ashab-ı Gûzin, Şanlı Peygamberimiz’in saadet devrinde, Peygamberimiz, ashapları, Tabiın ve bize kadar bütün asırlar ve çağlardır, Cuma namazı hiç terk olunmamıştır. İbn-i Abbas’tan gelen bir haberde; Hicret’ten önce Hz. Peygamber’e Cuma namazı izni verildi. Fakat Mekke’de Cuma’yı kılmak imkânını bulamadı. Bunun üzerine Musab Bin Umeyr’e şöyle yazdı: ‘’Yahudilerin istirahat için toplanıp Zebur’u aşikâre olarak okudukları güne bak. Sizler de kadınlarınızı ve oğullarınızı toplayın. Cuma günü, gündüz, yarıdan itibaren meyil edince zevâl vaktinde iki rekât namaz kılarak Allah’a ibadet edin’’. Yani ‘öğle vakti girince cumayı kılın’ diye Musab Bin Umeyr’eye Peygamberimiz, Mekke’den Medine’ye bu haberi gönderdi. O zaman Şanlı Peygamber Mekke’de idi. Daha müşriklerin, putperestlerin ağır baskısı altındaydı Mekke de. Medine’ye giden buradaki Müslümanlara, bu haberi Peygamberimiz gönderdi.

 

Dakika 35:13

 

Musab Bin Umeyr Medine’de hocalık, öğretmenlik yapıyordu. ‘’İlk Cuma namazı kıldıran Musab Bin Umeyr’dir’’ denmektedir. Evet Medine’de. Peygamber Efendimiz Medine’ye hicret edinceye kadar, -bakın- ilk defa Cumayı kıldıran, Medine’de Musab Bin Umeyr’dir, dediler. Esad Bin Zürare, Medine’de Müslümanları topladı. Musab, onların konuğu, misafiri bulunuyordu. Onlara namaz kıldırıyor, Kur’an-ı Kerim okutuyor, öğretmenlik yapıyor, imamlık yapıyor; Yüce İslam’ı onlara öğretiyordu. Mukri adı verilmişti. Musab’a, ‘Mukri’ adı verilmiştir (Radıyallahu anhü ve erdahüm ecmain). Esad, Müslümanları davet etti, Musab da namaz kıldırdı. Kıymetli kaynaklarımızda bunlara rastlamaktayız. Yine Hazreti Ömer de şöyle buyurmuştur: ‘’İki rekât Cuma namazı Peygamberimiz’in lisanına göre tamam olup, eksik değildir. Başka şey söyleyerek iftira eden ziyandadır’’ dedi Hz. Ömer. Bu da yine bu haberi de muhaddislerimiz rivayet etmişlerdir. Bunun da kaynağında muhaddislerimizden Ahmet Bin Hanbel gibi ve diğerleri gibi kıymetli muhaddisler bulunmaktadır. Kıymetliler, Cuma namazının hikmetine de şöyle bir göz atalım. Cemaatin bir araya gelmesi. Cemaatleşme. Cemaatin bir araya gelmesi, tanışıp kaynaşması, Kelime-i Tevhid’in etrafında birleşmeleri, lidere itaâte alıştırmak, kumanda ve yönetimin gereklerini kabullenmek, anayasa, hükümler, ahlâk, adap ve genel durum olarak İslam’ın yolunu onlara hatırlatmak; cihat emirlerini içte ve dışta umumun maslahatı yani faydalıyı celb, zararı def için gerekenleri, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak yani ‘’Emri Bil Maruf Nehyi Anil Münker’i’’ tatbik etmek için meşrû kılınmıştır. Cuma namazının hikmetleri pek çoktur. Bu saydıklarımız da onun hikmetlerindendir. Fert ve toplumun ıslah edilmesindeki tesiri de çok açıktır. ‘Sen öğüt ver’. Şanlı Kur’an’da Yüce Allah ne diyor: ‘’Ey Şanlı Peygamber! Onun şahsında ey onun ümmeti! Sen öğüt ver, hatırlat. Çünkü şüphesiz, öğüt müminlere fayda verir’’ buyuruyor Yüce Allah, Zariyat Suresi 55. ayet-i kerimede: وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَى تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ ﴿٥٥﴾ buyurmaktadır.

 

Dakika 40:03

 

Kim? Yüce Rabb’imiz Allah (C.C.). Cuma namazına koşmak, o da farzdır. Yani gayret etmek, onu kaçırmamak. Vaktinde cumaya gitmek burada kesin emrediliyor. Erkenden gitmek de fazilettir. Cumaya erken gitmeli, faziletin hepsini kazanmalı. Cumhura göre koşmanın farziyeti, hatip hutbeye çıktığı zaman okunan ezan ile başlar. Hanefilere göre ise zevâl vaktinde okunan birinci ezan ile başlar. Uzakta bulunuyorsa, farza yetişecek kadar bir zaman önce gitmeye gayret etmesi farz olur, diye kıymetli âlimlerimiz; hepsi de yerli yerince görüşlerini açıklamışlar. Hepsi de çok doğru açıklamalardır. Bunun hepsini topladığınız zaman; ‘’Bu faziletin hepsini kazanmak için erken gitmek gerekmektedir’’, bunu da Hanefiler söylemişlerdir. Öbürleri de içindeki şeraite göre değerlendirilmişler ve hepsi mükemmel değerlendirmişlerdir. Bunların hepsi kâşif, müçtehit âlimlerdir. Kıymetliler, erkenden, cumaya erken gitmenin sevap bakımından üstün mü üstün, çok üstün dereceleri vardır. İşte bunların hepsini göze alarak, göz önünde tutarak, kıymetli müçtehitlerimiz görüşlerini delillerle ortaya koymaya çalışmışlardır. Şanlı Peygamberimiz’den gelen haberde şöyle buyurulmuştur. Şöyledir ki: ‘’Her kim Cuma günü cünüplükten yıkanır gibi yıkanır, sonra da Cuma namazına giderse bir deve kesmiş, onun sevabını almış gibi; bir deve kurban etmiş gibi onun sevabını alır’’. ‘’Her kim ikinci saatte giderse, bir sığır kesmiş sevabını elde eder. Üçüncü saatte giden boynuzlu bir koç kesmiş sevabını elde eder. Dördüncü saatte giden bir tavuk kesmiş sevabını kazanır. Beşinci saatte giden bir yumurta tasadduk etme sevabını elde eder’’. ‘’İmam hutbeye çıkınca, konuşmayı dinlemek üzere melekler de orada bulunurlar’’. İşte görüyorsunuz, bütün mesele, hutbeyi, kürsüyü, ilmi, irfanı, cuma günü camide verilen ilmî ziyafetleri, ibadetleri kaçırmamak; buna dayanıyor. Hadis-i Şerifin şümulüne bakınca, bunlar açıkça anlaşılmaktadır. Bakın, bir de makbul olan vakitlere, saatlerine bakalım. Mâlikîlerin dışında cumhurun dâhil olduğu bir topluluk; makbul ve sevap olduğu bildirilen saatlerin -cuma günü içerisinde- gündüzün başlangıcından, zevâl vaktine kadar devam eden vakit olduğu inancındadırlar. Gündüzün başlangıcından zevâl vaktine kadar devam eden vakit olduğu inancındadırlar.

 

Dakika 45:02

 

Bir topluluğun görüşü böyle, cumhur da buna dâhil. Mâlikîler ise -bakın- ne diyorlar: ‘’Bu vakit zevâlden önceki bir saatin kısımlarıdır. Saat demek zamanın bir parçası demektir’’ dedi. Mâlikîler de aslında aynı şeyi söylüyorlar fakat bir ayrıntı görüyoruz, kıymetli keşifler görüyoruz hepsinde de. ‘’Müminin, iki cuma arasındaki günahlarını örter’’. İşte görüyorsunuz, faziletin biri de bu. ‘’Beş vakit namaz, bir cumadan sonra müteakip; Cumayı eda, bir Ramazan-ı Şerif’ten sonra müteakip; Ramazan-ı Şerif’in orucunu tutmak, büyük günahlardan kaçınılmışsa, aradaki küçük günahlar için kefarettir’’ buyurdu Sevgili Peygamberimiz. ‘’Her kim cuma günü yıkanır, hatip, hutbesini okuyunca ya kadar gelir, sonra onunla beraber Cuma namazını kılarsa o cuma ile diğer cuma arasında geçen günahları ve fazladan üç günlük günahları bağışlanır’’. Yani 10 günlük günahları bağışlanır buyurdu, Sevgili Peygamberimiz. Bu hadisleri, Hadis-i Şerifleri kıymetli muhaddislerimiz rivayet etmektedirler. Hadis kaynaklarımızda bunlara bir bir rastlamaktayız. O bütün âlimlerimizden de hadis âlimlerimizden de Allahu Teâlâ çok râzı olsun. Hepsine Allah’ın rahmeti; bitmez, tükenmez merhameti, bütün İslam âlimleri üzerine olsun, bizler üzerinde de olsun. Bir de ‘cuma gününde duanın kabulü olma’ konusunda da bir fazilet bulunmaktadır. ‘’Cuma gününde öyle bir saat vardır ki; Müslüman bir kul, namaz kılarken bu saatte rast gelir de Allah’tan başka bir şey isterse mutlaka Allahu Teâlâ, istediğini ona verir’’. Hz. Peygamber (A.S.V.) eli ile bu vaktin az bir zaman olduğuna işaret etti. En sahihi, Sahih-i Müslim’de duaların kabul olunduğu vakit, imam minbere oturduğu vakit ile namazı bitirinceye kadar geçen zaman arasındadır diye Müslim’in, Ebû Hureyre‘den bir rivayeti vardır. Bunun en güçlü (delil) olduğu da söylenmektedir. Evet kıymetliler. Görüyorsunuz Cumanın içerisi, cuma günü ve namazının içeriği, Allah’ın kullarına lütufları ile faziletleri ile dolup taşmaktadır. Şimdi İmâm-ı Suyuti -yine- kıymetli eserinde: ‘’Cuma gününde ruhlar toplanır, kabirleri ziyaret edilir. Ölüler kabir azabından bu günde emin bulunurlar. Cuma günü veya gecesi ölen kişi kabir azabından emin olur. Bu günde cehennem kızdırılmaz. Cennet ehli, cuma günü Rabb’lerini ziyaret edeceklerdir’’. İşte görüyorsunuz, bu da Ed-Dürr’ül Muhtar’da kayıtlı haberlerdendir.

 

Dakika 50:01

 

Ve İmâm-ı Suyuti’nin bunu kaleme aldığını görmekteyiz. Yine Darr-ül Fikir gibi kaynaklarda da görülmektedir. Buralarda bunların açıklandığını da görmekteyiz. Yine cuma gününde, onunla ilgili Hanefiler ne diyorlar: ‘’Bir kimse ibadetine başka işleri de katarsa, esas maksada itibar edilir’’, demişlerdir. Acele etmek, ikinci ezan vaktinde farz olur. Hanefilerce en sahih olan ilk ezan okunduktan sonra Cuma’ya gitmek farz olur, dedi Hanefi ekolünün yüksek şahsiyetleri (Rahmetullahi aleyhim ecmain). Alışveriş ve benzeri işlerle meşgul olup, Cuma namazından geri kalmak Hanefilere göre tahrimen mekruhtur. Cumhura göre ise haramdır. Hanefilerin dışındakilere göre haramdır. Hanefilere göre tahrimen mekruhtur. ‘’Cuma günü namaz için çağrıda bulunulduğu, ezan okunduğu zaman Allah’ı zikretmeye koşun, alışverişi bırakın’’. Bunu Allah söylüyor (C.C.). Daha önce de ayetin metnini, şanlı-şerefli metnini verdiğimiz gibi. Haramlığı hakkında nas bulunmaktadır. İşte onun için alışveriş dışındaki meşguliyetler de buna kıyas edilir, dediler. Şafiîler, cuma günü zevâlden sonra, ezandan önce alışveriş ve benzeri işlerin yapılması mekruhtur, dediler. Bak, ezandan önce, zevâlden sonra, diyor Şafiîler de. Çünkü o aradaki yapılan işler, cumadan geri kalmânâ sebep olabilir Şafiîler de buna dikkatleri çektiler. Hanbelilere göre alışveriş dışındakiler -diyor- mekruh değildir, demiş Hanbeliler. Bunları alışverişe kıyas etmek sahih de değildir, demiş yine Hanbeliler. Hanbelilere göre ezan vaktinde yapılan alışveriş sahihtir fakat tahrimen mekruhtur. Alışverişin kendisi için değildir; hutbeyi dinlemeyi terk etmekten dolayıdır. Sebebi, Cuma’daki hutbeyi terk etmek, oradaki ilim, irfan ortamını kaçırmak. Şafiîlerin görüşü de buna yakın olup, alışveriş sahih fakat haramdır, demişlerdir. Mâlikîlere göre bu alışveriş fasittir, feshedilir. Hanbeliler de bu alışveriş sahih değildir, demişlerdir. Hepsi aynı şeyi söylüyorlar, farklı izah yapılıyor. Dikkat edin! Arada fark varmış gibi zannetmeyin! İzahlar farklı ama aynı şeyi izah ediyorlar, mükemmel izah ediyorlar. Farklı görüşlere sahip olmalarının sebebine şöyle bakınca; aslı mübah olan bir şeydeki yasaklık, bu yasağın geri dönüp dönmemesi meselesidir. Farklı izahların, farklı görüşlerin sebebi budur, diyor. Evet, kıymetliler, Cuma -şöyle bir bakalım- kimlere farz olur? Bunun şerâiti nelerdir? İnşâAllah, bununla derslerimiz devam edecektir.

 

Dakika 55:13

 

 

(Visited 57 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}