[jw7-video]

69- Amelde Fıkhı Ekber Ders 69

Amelde Fıkh-ı Ekber Ders-69

 

Ey kıymetli ve muhterem izleyenler! Derslerimiz fıkıhla ilgili devam etmektedir. Konumuz yine, seferdir. Seferî olan bir Müslümanın namazını kısaltılması konusunda Hanefilere göre her türlü yolculuk esnasında namazları kısaltmak caizdir. İşte Hanefilerin bu konudaki görüşleri; her türlü yolculuk esnasında namazları kısaltmak caizdir; yalnız, seferî olacaksın seferî olmanın şartları da bulunmuş olacak. ‘’Yeryüzünde yürüdüğünüz zaman sizin için namazları kısaltmakta bir sakınca yoktur’’. İşte burada bu ayet-i kerime, emsâli Hadis-i Şeriflerle; Hanefiler delillerini ortaya koyarak kendi hükümlerini, delillerden aldıkları hükümleri ve içtihat gerektiği zaman da içtihatlarını ortaya koymaktadırlar. Kıymetli ve muhterem izleyenler. Hanefilerin dışında diğer çoğunluğa göre Yüce Allah’a isyanın söz konusu olduğu yolculuklarda yani seferde, namazlarını kısaltamazlar, kısaltmaları haramdır. Sefer, ruhsatın sebebidir. Ruhsat, masiyete dayanak olamaz. Yine bu konuda kaideleri; ruhsatlar, masiyet ve kötülük işlemeye dayanak yapılamaz. Bu kaideye göre -işte- çoğunluk cumhura göre böyle, demişlerdir. Yine, ‘’Haddini aşmayarak ve Allah’ın çizdiği sınırları öte geçmeyecek her kim mecbur kalırsa, onun için bir günah yoktur’’. Bu da zarûri anlamdaki ruhsattır’’. Bakara Suresi’nin 173’üncü ayet-i kerimesinde ve emsâli ayetlerde bunları görmekteyiz. Şimdi bir de namazı kısaltmaya nereden başlanabilir. Bir de buna bakalım. Şehrin sınırlarını geçmeden önce sefere niyet, kâfi değildir. Yani, artık yola çıkıyorsun bulunduğun şehrin veya memleketin sınırlarını geçmeden önce sefere niyet, kâfi değildir. Fakihlerimizin, yüksek alimlerimizin ittifakına göre şehrin evlerinden dışarı çıkmak ve şehri tam olarak peşine, arkasına almak, binaları geçmiş olmakla başlar. ‘’Yeryüzünde yolculuk yaptığınız zaman, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur’’. İşte ayet-i kerimeye dayanarak kıymetli alimlerimiz bu keşiflerde bulunmuşlardır.

 

5:03

 

İkamet edilecek yerde kalınacak müddet konusunda da -bakın- (Hanefilerde) 15 gün ve daha fazla kalmaya niyet edince kişi mukim olur. Namazlarını tam kılması lâzım gelir, demişlerdir. Demek ki Hanefilere göre bir yerde 15 gün kalacağına niyet etmişsen, o zaman artık sen seferîlikten çıkıyorsun; namazlarını kısaltmayacaksın tam kılacaksın. Bu konuda delil kadınların temizlik müddetine kıyastır. Asıla dönmeyi gerektiren müddetlerdir. İbn-i Abbas ile yine, diğer sahabeden gelen, Hazreti Ömer’in oğlundan gelen bir haberde de durum böyledir. ‘’Seferî olduğun hâlde bir beldeye girer ve bu beldede 15 gün kalmaya niyet edersen namazını tam kıl. Eğer buradan ne zaman sefere çıkacağını bilemezsen namazlarını kısaltarak kıl’’. İşte kıymetliler, İbn-i Abbas’tan gelen, İbn-i Ömer’den gelen haber böyle. Hanefilerin delilleri görüyorsunuz, ayet-i kerime ve Peygamberimiz’den, sahabeden gelen haberler. İbn-i Ömer Azerbaycan’da 6 ay kalmış. Namazlarını bu şekilde kısaltarak kılmıştı. Çünkü orada 6 ay kalacağını bilemiyordu. Kaç gün kalacağını kestiremeyenlerin durumu böyledir. Bir kısım bazı sahabelerin de böyle yaptığı rivayet edilmiş. Bu rivayetler de kayıtlara alınmıştır. Ordu, 15 gün kalmaya niyet ederse, şehri kuşatırlarsa, namazlarını kısaltarak kılarlar, tam olarak kılamazlar. Çünkü niyetleri; burada kaç gün kalacaklar kesin olmadığı için. Tereddüt içinde bulundukları içindir ki bu Mâlikîlerin de görüşüne uymaktadır. Mâlikî ve Şafiîlere göre 4 gün kalmaya niyet ederse namazlarını tam kılar, demişlerdir. Görüyorsunuz, onlar da bir kişi bir yerde tam dört gün kalacağını kesin kestirerek niyet ederse, Mâlikî ve Şafiîlere göre seferîlikten çıkar, namazlarını tam kılar. Yine gelen haberde; ‘’Muhacir, hacdaki ibadetlerini yaptıktan sonra 3 gün ikamet eder’’. Bu haber de Buharî ve Müslim’den gelen bir haberdir. ‘’Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) Efendimiz, Umre (ibadeyi) yaptığı zaman Mekke’de üç gün kaldığı hâlde namazlarını kısaltarak kılıyordu’’. Mâlikîler bu müddeti, ikamet müddeti içinde, 20 vakit namazla takdir etmişlerdir.

 

 

10:07

 

Mâlikîlerle Şafiîlerce bir yere giriş ve çıkış günleri hesaba dahil değildir. Hanbelilere göre Mekke’de 10 gün kaldığımız hâlde namazları kısaltarak kılıyorduk. Şimdi burada da yine, Hanbelilere göre giriş çıkış günleri ikamet müddetinden sayılmaktadır. Bir iş yahut düşmanla cihat için beklemekteyse kısaltarak kılması caizdir der Hanbeliler. Şafiîlere göre 18 gün böyle bir kimsenin 1-8 gün- giriş ve çıkış günleri hariç namazlarını kasıl ile kılması caizdir. ‘’Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) fetih yılında Hevazinlilerle savaşmak için Mekke’de bu kadar zaman kaldığı hâlde namazlarını kısaltarak kılıyordu’’ diyen haber vardır. Bu haber hasen derecesinde olduğunu muhaddislerimiz söylemektedir. Kısaltarak kılmanın şartları, Cumhura göre yolculuk 2 konaklık yahut iki günlük yahut 16 fersahlık bir mesafe kadar uzun olmalıdır; Hanefilere göre 3 günlük bir yolculuk olmalıdır. Hanefilerin dışında cumhura göre mubah bir yolculuk olmalıdır. Binalarını geçmiş olmak, yani bulunduğu yerin binalarına geçip artık yola çıkmış olması gerekiyor. Hanefilere göre beldenin evlerine çıkış yaptığı yönden geçmiş olmalıdır, bitişik olan sahayı da geçmiş olması şarttır, demişlerdir. Kim? Hanefi yüksek şahsiyetleri, bu yüksek alimler (Rahmetullahi aleyhim ecmain). Deniz yolculuğuna gelince; geminin hareket ettiği yerden başlar seferîlik, demişlerdir. Kim, Hanefiler. Şimdi de Mâlikîlere göre seferî ya hadari şehirli yahut bedevi, yahut da cebeli yani dağlı olur, demişler Mâlikîler. Aynı zamanda muayyen bir yere gitmeyi kastetmiş bulunması gerekir yine, Mâlikîlere göre; niyet etmiş bulunmak gerekir. Maklub olan sefer mesafesini kat etmeye, kat etmek, yoksa bütün dünyayı dolaşan kimse, kimsede namazlarını kısaltarak kılamaz. Yani sefer mesafesini kât etmeye, kât etmeyi -ne yapacak- niyet edecek. Yoksa bütün dünyayı dolaşan kimse de namazlarını kısaltarak kılamaz, böyle bir niyet olmadığı müddetçe. Yine uyulması gereken görüş bu konularda Hanefilerin görüşleri daha hayatı iyi kavramış, insan hayatı için daha elverişli olduğu görülmektedir.

 

15:17

 

Dolayısı ile Hanefilerin görüşlerine dikkat edilirse; hayat, içinde bulunduğun şerait iyi okunmuştur. Kendi başına hareket etme hürriyetine sahip bulunmak -başkası kendisine hâkim ise-. Şimdi şöyle bir bakalım. O zaman o kişi -ne yapar- hâkim (var) ise ona tâbi olur. Hanefilere göre ise bu şart mutlaktır. Bağlı bulunduğu kişi sefere niyetlenmedikçe namazlarını ikişer kalamazlar, kısaltamazlar. Tam kılarlar. Mukim kişiye uymuş da olmamalıdır, uyarsa tam kılması vacip olur dediler. İftitah tekbirini alırken kısaltmaya niyetlenmek; Şafiî ve Hanbelilere göre şarttır. Mâlikîler niyeti yenilemek şart değildir, demişler. Hanefiler ise sefer iliğe niyet etmeyi yeterli görmüşlerdir. Yine, Hanefiler burada sahayı çok geniş tutmuşlardır. Buluğ çağına girmiş bulunmak Hanefilere göre şarttır. Cumhura göre (alimlerin) şart değildir. Çocuk da namazlarını kısaltarak kılar, demiş Hanefilerin dışındakiler. Kıymetliler, yine, bu konunun biraz şöyle, teferruatına bir bakalım. Hanefi Mezhebi, yine, bu konuda; serbestliğe sahip olmak, ergenlik çağına girmiş bulunmak, 3 günden az olmamak yolculuk 3 günden az olmamak şartlarını hülasa etmiştir Hanefiler. Mâlikîlere göre bu mesafe 48 mildir. Niyetlenmiş olmak, belli bir yöne doğru gitmeyi kastetmiş bulunmak, sefer mubah bir yolculuk olmak, meskün bina, bahçe gibi yerleri geçmiş olmak, en az dört gün bir yerde kalmaya niyet etmiş olmamak; bir insanın seferî olabilmesi için Mâlikîlerde -bu da- bu şekilde hülasa verilmiştir. Şafiî ekolüne göre onlarda da 48 Haşimi Mili kadar bir mesafedir. Dolayısıyla bu da Şafiîlerde şarttır. Bir gün bir gecelik yoldur Şafiîlerde seferîlik. Deniz yolculuğu, kara yolculuğu gibidir Şafiîlere göre. Belli bir yere kadar gitmeyi kastetmiş bulunmak -onlarda da- şarttır. Mübah olan bir yolculuk olmak. Kısaltarak kılmanın caiz olduğunu bilmiş olmak. Kısaltmaya, iftitah tekbirini alırken niyet etmek. Kısaltma niyetine aykırı olmamak. Bu konudaki delilleri de yine, kıymetli muhaddislerimizin rivayet ettikleri Hadis-i Şerifte; ‘’Yalnız kalınca 2, mukime uyunca 4 kılan misafiri, yani seferî kimsenin durumu nedir?’’ diye soruldu. O şöyle cevap verdi: ‘’O sünnettir dedi’’. Kim dedi bunu? İbn-i Abbas’tan geliyor bu haber.

 

20:27

 

Bütün namazı boyunca seferî bulunmak. Yani bir insanın iki rekât kalabilmesi için yine, Şafiîlerde, kısaltabilmesi için bütün namazı boyunca seferî bulunmak diyor şarttır, diyor şartlardan biri. Hanbeli Mezhebi’ne gelince mesafe onlarda da 48 Haşimi Mili kadar olmaktır. Yine evleri geride bırakmak, sefere niyet etmiş bulunmak, kısaltmaya niyetlenmek, şüpheli kimselere uymamış olmak, namaz süresince seferî olmak. Aynı Şafiîlerde olduğu gibi. Şimdi seferînin mukime, mukimin de seferîye uyup uymamak konusuna da şöyle bir bakalım. Fakihler, seferînin mukim kimseye uymasının caiz olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Mâlikîlere göre ise bu kerahetle caizdir. Hanefiler ise imama uymanın caiz olması için iftitah tekbiri sığacak kadar zamanda olsa vaktin bekasını şart koşmuşlardır. Evet, buradaki delilleri de; İbn-i Abbas: ‘’Seferînin durumuna ne dersiniz, yalnız başına kılınca iki rekât, mukim olarak dört rekât kılıyor?’’ sorusuna, ‘’Bunu yapmak sünnettir’’ diye cevap verdi. Daha önce de Şafiî ekolünde oradaki keşif notlarından hatırladığımız gibi. Cevabını İbn-i Abbas böyle verdi. Nafi de şöyle der: ‘’Hz. Ömer’in oğlu seferî olduğunda imamla birlikte namaz kıldığı zaman 4 rekât kılar, yalnız başına kıldığı zaman iki rekât kılardı’’. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.): ‘’İmam uyulmak için nas bulunmuştur. İmama uyunca farklı davranmayınız, yani imama gerçekten tâbi olunuz’’ diyor Peygamber Efendimiz. Seferî imama uyan cemaat, tam kılarlar. Mesela bir cemaat seferî, imam seferî değil namaz kıldırıyor. O zaman seferî olanlar imamla namazlarını tam kılarlar. Yine Şafiîlerin Hanbelilerin görüşü de budur. Mukim kimsenin, seferî olana uyması, peşinde namaz kılması konusuna da baktığımız zaman; kıymetli alimlerimiz bunun da caiz olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Mâlikîlere göre ise bu yine, kerahetle caizdir. Mukim olan cemaat, namazlarını tamamlarlar. Namazınızı tamamlayın, çünkü ben seferîyim demesi müstehap olur. Kim? Seferî biri, seferî olmayanlara namaz kıldırıyorsa, ‘ben seferîyim iki rekât kılar ben selam veririm. Siz selam vermeyin, namazınızı tamamlayın’ diye önceden seferî olan imam cemaatini uyarır.

 

25:24

 

Hanefilere göre seferî imam namaza başlamadan önce eğer başta söylememişse, selam verdikten sonra söylemelidir. Bunun da delili; ‘’Şanlı Peygamber, o Rahmet Peygamberi (A.S.V.) hangi sefere çıkmışsa mutlaka dönünceye kadar iki rekât kılmıştır’’. Yine, o Şanlı Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V) Mekke’nin fethi sırasında 18 gece kalmış, fakat insanlara akşam namazı dışındaki namazları hep ikişer rekât olarak kıldırmıştır. Namazdan sonra şöyle buyururdu: ‘’Ey Mekke halkı! Kalkıp ayrıca iki rekât daha kalın. Çünkü biz seferîyiz’’ duyurdu, o Şanlı Peygamber (A.S.V.). Bunu da kıymetli birçok muhaddislerimiz rivayet etmektedirler. Şimdi ne zaman namaz kısaltılmaz, engelleri nelerdir? Bir onlara bakalım. Seferîlik sona erer, ikamet müddeti Hanefilere göre 15 gün. Şimdi, seferîlik sona erince artık 2 rekât kılamazsın, namazları tam kılarsın. İkamet müddeti Hanefilere göre 15 gün Mâlikî ve Şafiîlere göre 4 Hanbelilere göre ise dört günden fazladır. Seferîlik son bulur, -işte ne zaman- bu süreler ortaya girerse. Şimdi görüyorsunuz, Hanefilerde 15 gün Mâlikî ve Şafiîlerde 4 gün, Hanbelilere göre de dört gün üzerinde böyle bir durum ortaya çıkınca seferîlik son buluyor. Yine ikamete niyetlenmek konusu gelen haberde; kendisi Hz. Peygamber ile beraber Mekke’ye kadar ki yürüyüşlerinde ve Mekke’de kaldıkları süre içinde dönünceye kadar iki rekât kılmıştır. Çünkü ikamete niyet edilmemiş, seferîlik devam ettiği için. Naslar bir yerde ikametin müddetini belirlemediği için farklı burada içtihatlar görülmektedir. Bu da rahmet dalgalarıdır, rahmettir. Çünkü burada ikametin müddetini naslarda belirlenmediği için -sahih, açık olarak- farklı içtihatlar ortaya çıkması da rahmet olmuştur. Daha da kolaylıklar ortaya çıkmıştır. Yüce İslam kolaylıklar dinidir. Hanefilere göre şöyle bir bakalım. 15 gün ve daha fazla bir zaman için bir yerde bu müddetten daha az zaman kalmaya niyetlenirse, senelerce bir yerde bu şekilde kalacak olsa bile -ne yapar- namazlarını seferî olarak kılar diyor.

 

30:00

 

Çünkü 15 gün kalacağını bilemiyor. Ve 15 günden az kalacak kanaatiyle -diyor- yıllar kalsa yine, seferî sayılır, namazları kılar mı, kılamaz, seferî kılar, diyor. Kim diyor? Hanefiler. 15 günden daha az bir zaman ile ikamet gerçekleşmez Hanefilerde. En az 15 gün kalacağın kesin olursa, seferîlikten, o zaman çıkarsın. İkamete elverişli olmalıdır. Mesela deniz, ada, sahrada ikamete niyet etse bunlar sahih olmaz. Yer, bir tek yer olup birkaç yer olmamalıdır. Bir yerde 15 gün müddetle kalmaya niyet etmek şarttır seferîlikten çıkmak için. Şimdi orada deniz, ada, sahra dediği yerler ikamete elverişli değilse. Elverişli ise neden olmasın ki şartlar değişir. Adam denizin ortasında yatlarla yatabiliyor; hem de en huzurlu ortamlarda yaşayabiliyor. Bu da içinde bulunduğun şeraite göre. Kıymetli ve muhterem efendiler! Yine, bir yerde 15 gün müddetle kalmaya niyet etmek şarttır seferîlikten çıkmak için. Kendi arzusu ile kalmaya niyetlenmelidir. Başkasına tâbi olursa, ikamet niyetini bilirse onun gibi tam kılar. Yani kime tâbi oluyorsa, mesela yanında büyükleri var veyahut da yanında tâbi olduğun amirlerin var sen memursun. Onlar neye niyet ettilerse sen de ona göre niyet edersin. Mâlikî Mezhebi’ne göre giriş çıkış günleri hariç 4 gün ikamete niyetlenirsen, 4 tam gün bir yerde ikamet etmek ve 20 vakit namazın farz olmasıdır. İşte 4 gün Mâlikîlerde bir insan bir yerde kalacağını kesin niyet ederse seferîlikten çıkar. Askerin seferîlik hükmü kesilmez. Namazlarını kısaltarak kılarlar, yani asker seferîdir, çünkü kesin bir durum olmadıkça asker, görev başındadır. İçindeki şartlar bilhassa belirsiz ise durum böyledir. Ama kesin ortam belli ise o başka. Şafiîlere göre geceleri dahi tam dört gün kalmaya niyet ederse seferîlikten çıkar, namazlarını tam kılar. Bunlar da yine, Mâlikîler gibi düşünmüşlerdir. Hanbelilere göre bunlar zaman tayin etmeksizin ikamete niyet ederse kısaltması caiz olmaz, namazları tam kılar diyor, Hanbeliler. Giriş-çıkış dahil dört günden fazla kalmaya niyet ederse yine, kısaltamaz, namazlarını tam kılar, demiş Hanbeliler de. İhtiyaç için ikamet ederse, yani herhangi bir ihtiyaç için senelerce de sürse namazlarını kısaltarak kılar diyor, cumhurun görüşü de böyle.

 

35:00

 

Şafiîlere göre 18 gün kısaltarak kılar. Görüyorsunuz, şüpheli ortamlarda Şafiîlerin durumu farklı. İkamet konusunda niyetin durumu. Şimdi dâimi ikamet iş mahalli yahut geçimini sağladığı yerdir. Bu dâimi ikamet. Mahalli, kişinin oturmakta olduğu iş mahalli yahut geçimini sağladığı yere ‘dâimi ikamet mahalli’ denmektedir. Yine doğum yeri, ailesinin, akrabalarının bulunduğu yerdir. Hanefilere göre bu iki yer aslî vatan kapsamı içine almaktadır. ‘Geçici ikamet mahalli’; bu da iş dolayısı ile kaldığı yerdir. 15 gün ve daha fazla olursa bunun adı ‘ikamet vatanıdır’. 15 günden az kalırsa Hanefilere göre onun adı vatan-ı süknadır. Zevcenin memleketi aslî vatan mefhumu içine girer -zevcenin memleketi-. Hanefi Mezhebi bu konuda vatan-ı aslî kişinin, doğduğu yahut evlendiği, sürekli yaşamayı düşündüğü yerdir Hanefilerde. İkamet vatanı da 15 gün ve daha fazla kalmaya niyet edilen yerdir, bu da ikamet vatanıdır. Sükna vatanı 15 günden daha az kalmaya niyet edilen yere de işte sükna vatanı ki; seferîlik burada olmaktadır. Seferînin namazını tam kılacağı ortamlar nelerdir? Dâimi, ikamet mahalline girdiği zaman tam kılacaktır; ikamet mahalline girerse mukim olur yani sefer ilikten çıkar. 3 gün yol yürüdükten sonra bir iş için ikamet yerine uğrayan kimseler içindir. İşte kıymetliler, namazı böylesi durumlarda tam kılarlar. Çünkü seferîlikten çıktığı bir ortam hasıl olmaktadır. Yine, görev yeri gibi dâimi ikamet yerinden hanımının bulunduğu başka bir vatana yahut ailesinin bulunduğu doğum yerine intikal ederse namazlarını tam olarak kılar. Bunların her biri kendisi için ‘aslî vatandır’. Aslî vatan, misli ile bâtıl olur. Sevgili Peygamberimiz’in kendisini Mekke’de seferî saymasıdır. Bakın, Mekke’den Medine’ye hicret eden Şanlı Peygamber, kendi aslı vatanı Mekke idi. Ama oradan hicret eyledi, geldi Mekke’yi kuşattı. Orada kaldığı günler sayısınca namazını seferî kıldı. Çünkü orada kalmayacaktı da onun için. Aslî vatanın hükmü, ne ikamet vatanı ile ne de sefere çıkmakla bâtıl olmaz. Bir şey kendisinden daha aşağısı ile bâtıl olmaz. Belki misli ile yahut daha kuvvetlisi ve üstünü ile bâtıl olur.

 

40:00

 

Kıymetli alimlerimiz bunu da belirtmişlerdir. İkamet vatanının hükmü, misli ile bâtıl olur. Aslî vatan ile de bâtıl olmaktadır. Evet kıymetliler, Mâlikî Mezhebi’ne şöyle bir bakalım. Buraya kadar Hanefilerin görüşlerini yansıtmaya, buradan keşif notları vermeye çalıştık. Mâlikîler, doğup büyüdüğü aslî memleketine dönerse dâimi olarak kılmaya yine, zifafa girdiği, 4 gün ve daha fazla kalmaya niyet ettiği bir beldeye girerse; namazlarını tam kılması gerekir, demişlerdir Mâlikîler. Dönüş esnasında sefer mesafesi kadar bir mesafe kısaltır. Dönüş onun hakkında müstakil bir seferdir. Bu da Mâlikîlere göre. Şafiî Mezhebi’nde vatan, devamlı ikamet edilen yerdir. İster yaz ister kış olsun devamlı ikamet edilen yerdir vatan, Şafiîlere göre. Seferde iken ikamet niyeti olmaksızın, vatanına uğramayı kast ederse yine, namazlarını kısaltır. Bir işini görmek için ikamet etse bu müddet 18 güne varıncaya kadar namazlarını kısaltır. Şafiîlerde de durum böyledir. Hanbelilere gelince, seferde vatanına uğrarsa, namazlarını tam olarak kılar ve mukim hükmündedir Hanbelilere göre. Hanımının bulunduğu vatana uğrarsa tam kılar, mukim hükmündedir, demişlerdir. Hz. Osman şöyle, demiştir (R.A.): Hz. Peygamber’in (A.S.V.) şöyle buyurduğunu duydum: ‘’Her kim bir beldede evlenirse, beldede mukim gibi namaz kılsın’’ buyurdular. Bunu Ahmed bin Hanbel’in rivayet ettiğini görüyoruz. Yine, kısaltmanın namazı 2 rekât kılmanın seferde caiz olmadığı şöyle yerlere de bir bakalım. Hanefilere göre 15 gün ikamete niyet ile tam kılar. Yoksa tam kılamaz. Vatanına geri dönmekle seferîlikten çıkar. Seferî, mukim kişiye uyarsa namazlarını tam kılar. Yine, belirli bir yere gitmeyi kastetmiş olmamaktır. Bu da tam kılar. Çünkü seferîlik kesinleşecek, sefere niyet edilecek; yoksa tam kılması gerekecek öyle değilse. Mâlikîlere göre geri döndüğü beldesine girmek, vatanına yahut zifafa girdiği yere dönmek, geri dönmeye başlamak; seferîlik hükmünü keser Mâlikîlerde. Vatanından geçmek suretiyle olur. 20 vakit namaz, 4 gün bir yerde ikamete niyet etmekle, kişi mukim olur dediler Mâlikîler. Hanımının bulunduğu yere girmek yine, orada da mukim olur dediler.

 

45:05

 

Burası kendi vatanı hükmünde sayılmıştır. Şafiîlere göre 4 gün kalmaya niyetlenmek ile kendi vatanına girmekle namazları kısaltmak, mümkün ve caiz olmaz. Çünkü dört gün niyet eden seferîlikten çıkıyor. 4 gün kalacağını bilenler kendi vatanına dönünce de seferlikten çıkıyor. Artık kısaltılamaz, namazını tam kılar. Hanbelilere göre kendi vatanına uğraması, hanımının bulunduğu beldeye uğraması, evlendiği beldeye uğraması, mukim olarak iftitah tekbirini alarak sonra sefere çıkması, vakti girdikten sonra yolculuğa çıkması, seferde iftitah tekbiri almak sonra da ikamete niyet etmek, hazarın hükmü, seferîn hükmüne üstün kılınır, demiştir Hanbeliler. Seferdeyken hazarda kılmadığı bir namazı hatırlamak, hazarda iken seferde kılmadığı bir namazı hatırlamak; hazarın hükmü sefere üstün tutulmuştur. Burda Hanbelilerden keşif notları veriyoruz. Mukim birine uyması ile, tam bu durumların hepsinde kişi, namazını tam kılar, Hanbelilerde. Kısaltmaya niyet etmemek, tam olarak kılması gerekir o zaman. Şüphelenmek -bakın-, sefer esnasında tehir edip vakti çıksa -namazını tehir etmiş vakitte çıkmış- bu kişi Allah’a asi olmuştur, namazını tam kılar diyor. Kim? Hanbeliler. Dönmeye yine, niyet etmek, masiyet seferîne çevirmeye niyet etmek, geri dönmeye niyet etmek gibi durumlarda da namaz tam kılınır, Hanbelilere göre. Seferî, sonra tam kılmaya niyet ederse tam kılması vaciptir, çünkü asla dönmüştür der Hanbeliler. Mutlak olarak ikamete niyet etmek, 20 vakit namazdan fazla ikamet etmeye niyetlenirse tam olarak namazlarını kılar, diyor. Şüpheye düşerse yine, namazı tam kılar. İşte kıymetliler, bunları da Hanbeli ekolünden keşif notları olarak vermeye çalıştık. Kıymetli izleyenler seferde kazaya kalan namazların kazası konusunda da Hanefi ve Mâlikîlerin görüşlerine bir bakalım. Seferde bir namazı kaçıran kişi, hazarda onu seferde kaçırdığı gibi iki rekât olarak kaza edecektir. Bu Hanefi ve Mâlikî alimlerine göre tespitler böyle. Hazarda bir namazı kaçıran kişi onu seferde 4 rekât olarak kaza edecektir, çünkü borç değişmez. Kaza edaya göre yapılır. Bir şeyin edası ne ise kazası da odur. Şafiî ve Hanbeli mezheplerinde; onlar ise -bakın- ne diyorlar: ‘’Seferde kılınamayan ve kazaya bırakılan namaz ise seferîde kılınırsa kısaltılarak, hazarda kılınırsa tam olarak kılınır’’ dediler.

 

50:06

 

İşte görüyorsunuz, kıymetli müçtehitlerin Şafiîlerle Hanbeliler de bu tespitleri ortaya koydular. Seferde sünnet namazlar konusuna da bir bakalım. Vakit namazların bağlı olan, sünnet namazların müstehap olduğu konusunda farklı düşünmüşlerdir. Kıymetli alimlerimiz, farklı görüşler ortaya koymuşlardır. İbn-i Ömer ve başkaları bunları terk etmişlerdir. Yani sünnetleri terk edenler olmuş seferde. Şafiî ve talebeleriyle cumhur, sünnet namazları müstehap kabul etmişlerdir. Evet, ‘’Şanlı Peygamber (A.S.V.) Mekke’nin fethedildiği gün kuşluk namazını kılmıştır, sabah namazının 2 rekâtını da uyuya kaldıkları ve üzerlerine güneş doğduğu zaman kılmıştır’’. Fakihler seferde sünnet namazların kılınmasının müstehap olduğu görüşüne varmışlardır. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberler, -bakın- Yine Hz..Ömer’in oğlu diyor ki: ‘’O Şanlı peygamber (A.S.V.) ile beraber bulundum. Seferde nafile namaz kıldığını görmedim. Şanlı Peygamber ile beraber bulundum. O seferde iki rekâttan fazla namaz kılmazdı. Ebû Bekir ile Ömer ve Osman’ın da böyle yaptıklarını gördüm. Şanlı Peygamber (A.S.V.) vakit sünnetlerini bineğinin yanında kılmış. İbn-i Ömer de bunu görmemiş olabilir’’ diyor. Kim bunu diyen? Nevevî gibi kıymetli alimlerimizden biri. Bazı vakitlerde terk etmenin caiz olabileceği konusunda halkı uyarmak için yapmış olabilir. Bunlar olabilir tahminler fakat burada esas görüşlere bakalım. Hanefiler ne dediler? Hanefi alimleri, seferî emniyet içinde yerleşmişse, sünnetleri de kılar diyor, Hanefiler. Korku ve kaçma durumunda ise, yolculuğuna devam etmek zorunda ise sünnetleri kılmaz. Muhtar olan esas görüş de budur kıymetliler. Hanefiler, diğer kıymetli alimlerimiz gibi hayatı güzel okumuşlardır. Nasları güzel okumuşlar güzel anlamışlar, hayatı güzel okumuşlar. İslam dinini çok güzel anlamışlar ve o kıymetli anlayışlarını da ortaya koymuşlardır. Şimdi namazı birleştirerek kılma konusunda Hanefilerin dışındakilere göre öğle ile ikindiyi cem-i takdim tarzında yahut öğleyi iyi ikindiye tehir ederek cem-i tehir tarzında kılmak caizdir Hanefilerin dışındakilere göre. Hanefiler bunu caiz görmezler. Akşam namazı ile yatsı namazlarını da seferde, yatsıyı öne alarak hem de tehir ederek; akşamı ikinci namazın vaktinde kılmak caizdir. Bu sefer mesafesi asgari 89 kilometrelik bir mesafedir.

 

55:28

 

 

Öğle namazı, ikindi; akşam ile yatsı namazlarıdır. Yani cem-i takdim ve tehir ile ilgili namazlar; bunlara cem-i takdim ve cem-i tehir adı verilmiştir. Cem-i tehirin dayandığı delil; Enes (R.A.) demiştir ki: ‘’Rahmet Peygamberi Hazreti Muhammed (A.S.V.) güneş meyil etmeden öğle vakti girmeden önce yola çıkınca, öğle namazını ikindi vaktine kadar tehir eder sonra güneyinden inip ikisini birden kılardı. Eğer yolculuğa çıkmadan önce öğle vakti girmişse, öğle namazını kılar sonra devesine binerdi’’. Bu haberin birisi. Bunu kıymetli muhaddislerimizin rivayet ettiğini görüyoruz. Bu, cem-i tehirin delil olarak gösterilmiştir. ‘’İbn-i Ömer’in ailesinden biri yardım istedi. Bu sebeple İbn-i Ömer sürat ile sefere çıkmak zorunda kaldı. Kırmızılık kayboluncaya kadar akşam namazını tehir etti. Sonra bineğinden inip akşam ile yatsıyı birleştirerek kıldı. Sonra da onlara, Hz. Peygamber’in acele sefer ettiği zamanlarda böyle yaptığını haber verdi’’. Bu haber, Hz. Ömer’in oğlundan geliyor İbn-i Ömer’den (R.A.). Cem-i takdimin delil olarak gösterilmesi; ‘’Hz. Peygamber (A.S.V.) Tebük Seferi’nde akşam vakti girdikten sonra yola çıkınca, yatsı namazını öne alır ve bu namazı akşam namazı ile beraber kılardı’’. Evet kıymetliler, bu da Muaz Hazretleri’nden gelen bir haberdir. Bu da cem-i takdim için delil gösterilmiştir. Şimdi Hanefilere göre arefe günü sadece hacılar için öğle ile ikindi namazını, cem-i takdim tarzında tek ezan ve iki kametle kılmak caizdir. Bunu da hacılar, bunu Arafat’ta yapabiliyorlar, Hanefilere göre. Müzdelife’de gecesinde yine, hacılar akşam ile yatsı namazı bir ezan ve bir kametle cem-i tehir tarzında birleştirilerek kılınır. İşte Hanefilerin cem-i takdim ve tehir konusundaki durumları bu. Namazın vakitlerinin tevatür yolu ile sabit olduğu bunun tek kişi yolu ile rivayet edilen bir haberle terk edilemeyeceğini, Hanefiler ileri sürmüşlerdir. Çünkü namazın vakitleri tevatür yolu ile gelmiştir. Tevatür yoluyla gelen bir haberi, ahat yoldan gelen tek kişi kanalı ile gelen bir haber -ne yapamaz- onun terkine delil olamaz diyor, Hanefiler. İbn-i Mesut şöyle diyor (R.A.): ‘’Kendisinden başka bir ilah bulunmayan Allah’a yemin ederim ki! Yüce Allah’ın Şanlı Resûlü hiçbir namazı asla vaktinin dışında kılmamıştır’’.

 

 

1:00:18

 

Ancak iki namaz müstesna, bunlar da; ikindi ile öğle namazı akşam ile yatsı namazlarıdır. ‘’İkindi ile öğle namazlarını Arafat’ta birlikte kılmış. Akşam ile yatsı namazlarını da Müzdelife’de bir arada kılmıştır’’. Hanefilerin delilleri kitaptan sünnetten bunlardır ve haber Hanefilerde mütevatir haber ki en güçlü haber. En güçlü haberi ahat yoldan bir haberle geçersiz hâle getirilemez. Namazları birleştirmenin acaba sebepleri nelerdir? Seferî hâli, soğuk hava, Arafat ile Müzdelife’de bulunma gibi sebeplerdir. Evet kıymetliler, dersimiz devam ediyor. Bu derslerimiz Hayat Veren Nur’un keşif notları. Fıkh-ı Ekber’den, Amelde Fıkh-ı Ekber’den keşif notları ile derslerimiz devam ediyor. Hayat Veren Nur’un keşif notları bunlar. Bunlar ilahi, Yüce İslam’ın dersleridir ve fıkıh ilmileridir. Fıkıh ilmi gerçek ilimlerin bizzat kendisidir.

 

1:02:16

 

 

 

(Visited 97 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}