AmeldeFıkhı 79-01

79- Amelde Fıkhı Ekber Ders 79

AMELDE FIKIH EKBER DERS 79

Kıymetli ve muhterem izleyenler, sizlere bizden selam. Hayat Veren Nur’un dersleri, onun keşif notları ile çalışmalarımız devam ediyor ve Amelde Fıkh-ı Ekber’den oruç ve onun mekruhları ile dersimiz yürümektedir. Amacımız, Yüce Allah’ın rızâsını kazanmak, okumak, okutmak, cehâletle savaşmak. Cehâlet, tüm insanlığın düşmanıdır. İslam bütün insanlığın, tüm mahlûkatın dostudur. Ancak ona dost olmayanlar var. Kıymetliler, yıl boyu oruç tutmak -buna savm-ı dehr denmektedir ki bunlar yıl boyu, hiç kesintisiz oruç tutmak- mekruhtur. Sadece cuma günü oruç tutmak, sadece cumartesi günü oruç tutmak, şüpheli günde yani yevm-i şekte oruç tutmak, cumhura göre Ramazan-ı Şerif’ten önce bir yahut iki gün oruç tutmak; bunlar mekruh olarak zikredilmiş. Mâlikîlerde sadece cuma günü oruç tutmakla bütün yıl oruç tutmak mekruh değildir. Mâlikîler dışındaki kıymetli ekollere göre, diğer mezheplere göre bunlardaki kerahet, tenzihidir. Hanefilere göre tahrimen ve tenzihen olarak ikiye ayrılmaktadır. Hanefilerde tahrimen mekruh olanlar: İki bayram günlerinde oruç tutmak teşrih ve şek günlerinde oruç tutmak, bunlar tahrimen mekruhtur dedi Hanefiler. Hanefilerin usulünde bir amele lazım olan herhangi bir vasıfla ilgili yasak, sadece vasfın fasit olmasını gerektirir. Amelin kendisinin meşrûluğu devam eder, buraya bir daha işaret edelim: Hanefilerin usulünde bir amele lazım olan herhangi bir vasıfla ilgili yasak, sadece vasfın fasit olmasını gerektirir. Amalin kendisinin meşrû olması devam eder. Tenzihen mekruh olan konuya gelince, Hanefilerde sadece cuma günü oruç tutmak, sadece cumartesi gününde oruç tutmak, Nevruz yani bahar bayramı ve Mihrican, sonbaharın bayramı olarak kabul edilen Nevruz ve Mihrican günlerinde oruç tutmak da Hanefilerde tenzihen mekruhtur.

Dakika 5:07

Sebebi, Şanlı Peygamberimiz (A.S.V.): “Geceler arasında sadece cuma gecesini ibadete tahsis etmeyin.” demiştir. Yine, “Günler arasında oruç tutmak için sadece cuma gününü tahsis etmeyin, ancak sizden biri âdeti olan bir orucu tutuyorsa bu müstesnadır.” Evet, kıymetliler. Kıymetli muhaddislerimiz, sünen sahipleri bunu rivayet etmişlerdir. Cumartesi günü hakkında ise delil olarak; “Farz olan oruçlar dışında cumartesi günü oruç tutmayın. Sizden biri sadece üzüm kabuğu yahut bir ağaç dalı bulacak olursa onu çiğnesin.” Nevruz ve Mihrican günlerinde oruç tutmanın mekruh oluşu da Acem adetleri oldukları içindir. Çünkü Mecûsîlerden kalma adetler bulunmaktadır. Mecûsîler ateşperestler idi biliyorsunuz. Vakti ile oradan kalma adetler bulunmaktadır. Cahiliye adetlerini Yüce İslam, ortadan kaldırmıştır. Yıl boyu oruç tutmak da tenzihen mekruhtur. Devamlı oruç tutan kişi, oruç tutmuş sayılmaz. Konuşmama orucu tutmak da mekruhtur, sükût orucu. İki gün ve daha fazla gün hiç iftar etmeksizin oruç tutmak da mekruhtur. “İftar etmeksizin peş peşe oruç tutmayın.” Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberler bunlar. Yine Peygamberimiz (A.S.V.), Müslümanlara acıdığı için kendilerine visal orucunu iftar etmeksizin devamlı oruç tutmayı yasaklamıştır. Kendisine, “Sen peş peşe devamlı oruç tutuyorsun” denilince o Şanlı Peygamber şöyle buyurdular: “Ben sizler gibi değilim, zira beni Rabb’im yedirip içirir.” Yolculuk esnasında zorlaşırsa, ortaya zorluk çıkarsa bu da mekruhtur. Kocasının rızâsı olmaksızın tuttuğu nafile oruç da mekruhtur. Kadın, nafile oruçları kocasının izniyle tutar, kocası ona bozdurabilir. Kocanın kadında hakkı ve ihtiyacı vardır. Bunun için farzı terk edip, nafile yerine getirilmez ve nafilelerle farz ortadan kaldırılmaz. Hem nafile oruç tutuyorum diye farz terk edilmez, kocaya olan haklar farzdır. Kadın için de kadının da hakları vardır ama bunlar, İslam’da Yüce Allah’ın kanunlarıyla, Peygamber’in sünnetiyle belirlenmiştir. Herkes kendi kafasına göre değil, Allah’ın emirlerine göre olmalıdır.

Dakika 10:01

Mâlikîlerin ileri gelen âlimlerinden, allâme Halil’den gelen haberde yıl boyu orucu adayan oruç tutmasının lüzumlu olduğu hususunda icmâ vardır. Yine cuma günü; bunlarda Mâlikîlerde oruç tutmak, mekruh değildir. Yine Mâlikîlerden İbn-i Cüzey der ki: Mekruh oruçlar şunlardır: Yıl boyu oruç tutmak, sadece cuma günü oruç tutmak, -bakın içlerinde değişik görüşte olan Mâlikîler de var-. Yine sadece cumartesi günleri oruç tutmak, Arafat’ta arefe günü oruç tutmak, şüpheli günde oruç tutmak, Kurban Bayramı’nın dördüncü günü oruç tutmak da mekruhtur. Hanefilere çok yakındır, İbn-i Cevzî’nin görüşü de -bu da Mâlikî âlimlerindendir- farz oruç borcu varken bir kimsenin, nafile oruç tutması da mekruhtur. Kıymetliler, misafirin oruç tutması: Hz. Peygamber’in doğum yıl dönümünde oruç tutmak da mekruhtur. Çünkü Mevlüt kandili bayrama benzer, bayramlarda ise oruç tutmak mekruhtur demiş Mâlikîlerin görüşleri. Bunların, her mezhebin kendine göre çok kıymetli, güzel delilleri ve görüşleri vardır. Şafiîlere göre sadece cuma günü, sadece cumartesi günü oruç tutmak, onlar da mekruhtur. “Şüphesiz senin üzerinde Rabb’inin hakkı vardır, ailenin hakkı vardır, bedeninin hakkı vardır, oruç da tut, iftar da et, gece uyu, ibadete kalk, hanımınla ilişkide bulun, her hak sahibine hakkını ver.” Kim diyor bunları? Sevgili Peygamberimiz buyuruyor. “Bütün yıl boyu, kesmeden oruç tutan kimse, oruç tutmuş değildir. Çünkü vücudunu yıpratan insan, kendine iyilik etmiş olmaz. Dolayısıyla kendine iyilik etmeyen kişi, oruç da tutmuş olmaz. Yıl boyu oruç tutana cehennemin kapısı böyle daraltılır.” Hz. Peygamber bu sözü söylerken yumruğunu sıktı, bu da -bakın- sağlıklı olan insanlar için canlarına yahut sıhhatlerine bir zarar gelmesinden korkulursa oruç tutmaları haramdır; dikkat et buraya da. Nevruz ve Mihrican günlerinde oruç tutmazsa, Şafiîlerde mekruh değildir. Hanbelîler de Şafiîler gibi düşünmüşlerdir, Hanbelîlerde Nevruz günü ile eylülün 19.günü olan Mihrican gününü oruç için ayırmak da mekruhtur.

Dakika 15:04

Burada Şafiîlerden ayrılmışlardır. Kâfirlerin, gayrimüslimlerin, Mecûsîlerin, bayramıydı vaktiyle bu. Onun için Mecûsî bayramı, yine Mecûsîlerin, işini yapmak, onlara uymak demektir demiş Hanbelîler. Bu günlerde oruç tutmayı mekruh saymışlardır. Ramazan-ı Şerif’ten bir yahut iki gün önce oruç tutarak karşılamak da mekruhtur. İki günden fazla oruç tutmaksa mekruh değildir. Ramazan-ı Şerif’i bir ya da iki gün önce oruç tutarak karşılamak mekruhtur. Yevm-i şekte oruç tutmanın zaten mekruh olduğunu daha önceki derslerimizde inceledik, mezheplerin görüşlerini size bildirmeye çalıştık. Nafile olan oruçlara da şöyle bir baktığımız zaman, “Her kim fazladan hayır yaparsa” diye Peygamberimiz’den gelen haberde, “Geceleyin sana mahsus olmak üzere nafile olarak teheccüd namazı kıl.” Yine Buharî ve Müslim’den gelen haberde, “Her kim Allah yolunda bir gün oruç tutarsa Allahu Teâlâ Ve Tekaddes Hazretleri, yetmiş sene onun yüzünü cehennemden uzaklaştırır.” buyurdu Peygamber Efendimiz (A.S.V.). Âdemoğlunun oruç dışındaki bütün amelleri kendisinindir, oruç ise yalnız benim içindir. Onun karşılığını ben vereceğim.” buyuruyor Cenab-ı Hakk, bir hadis-i kutside. Kıymetliler, gün aşırı oruç tutmak, bu da mendup oruçlardandır. En faziletlisi işte bu, gün aşırı tutulan oruçtur. En faziletli oruç Davut Aleyhisselâm’ın tuttuğu oruçtur. “Davut Aleyhisselâm bir gün oruç tutar, bir gün iftar ederdi, yani tutmazdı. Bundan daha faziletlisi yoktur.” buyurdu Şanlı Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.). Yüce İslam hayat dinidir. Hayat verir, hayatını elinden almaz. Onun için her şeyi ölçülü, yerli yerince Yüce İslam ortaya koymuştur. Yüce İslam, Allah’ın kanunlarıdır, hayat nizamıdır, yeryüzünde ebediyyû’l ebed bu dünyada ve ukbada mutlu hayat tarzı, İslam’ın hayat tarzıdır. Her aydan üç gün oruç tutmak da mendup oruçlardandır. Bu 13, 14, 15. günlerinde. -bunlara eyyâm-ı biyz oruçları, eyyâm-ı biyz günleri denmektedir- Gece ay ile gündüzleri de güneş ile etrafın aydınlatılmış olmasına binaendir. Burada delil de Hz. Peygamber’den (A.S.V.). Şöyle buyurdular:

Dakika 20:01:

“Aydan üç gün oruç tuttuğun zaman 13. 14. 15. günlerinde oruç tut.” Yine, “Şanlı Peygamber (A.S.V.), her aydan üç gün oruç tutardı.” Evet, kıymetliler. Ebû Üzeyir’den gelen bir haber bu da. Yine her hafta pazartesi ve perşembe oruçlarını tutmak da mendup oruçlardır. Şanlı Peygamber (A.S.V.), pazartesiyle perşembe günleri oruç tutardı. Kendisine bu durum sorulunca, “İnsanların amelleri Allahu Teâlâ’ya pazartesi ve perşembe günleri arz olunur.” buyurdu. “Ben oruçluyken amelimin Yüce Allah’a arz olunmasını severim.” buyurdu Şanlı Peygamberimiz (A.S.V.). Şevval ayından altı gün oruç tutmak, bu da müstehap oruçlardandır. “Her kim Ramazan-ı Şerif’te oruç tutar da sonra buna Şevval ayından altı gün ilave ederse bütün yılı oruçlu geçirmiş gibi olur.” buyurdular. Bu da Ebû Eyyûb’dan gelen bir haber, Sevgili Peygamberimiz’den böyle rivayet etmişlerdir. Ramazan-ı Şerif ayı, orucu on aya karşılıktır. Şevvalin altı günü de iki ay oruca karşılıktır. Bunların tamamı bir yıl eder yani bütün yılı oruç tutmuş gibi olursun buyurdu; Peygamber Efendimiz’den gelen haber. Arefe gününde oruç tutmak; hacı olmayanlar için bu Zilhiccenin dokuzuncu günüdür, bu da mendup bir oruçtur. “arefe günde tutulan orucun bundan önce ve sonra bir yıllık günahları örtüleceği Yüce Allah’tan umulur.” diye haber vardır. Yine kıymetli muhaddislerimizden Sahih-i Müslim’in rivayet ettiğine göre, “arefe gününden daha çok Allah’ın cehennem ateşinden insanları azat ettiği bir gün yoktur.” diye Peygamberimiz’den haber var. O rahmet peygamberi (A.S.V.). “Üzerine güneşin doğduğu günlerin en hayırlısı cuma günüdür.” buyurdular. İşte, bu Hadis-i Şerif, arefe gününden başka günler mânâsına tevil de edilmiştir. Evet, kıymetliler. Yine hacı için, arefe günü iftar etmek sünnettir. Resûlullah (A.S.V.), arefe günü Arafat’ta oruç tutmayı yasaklamıştır, Hanefilere göre Arafat’ta arefe günü oruç tutulmasında bir sakınca yoktur. Evet, kıymetliler. Çünkü bu haberleri, gelen Hadis-i Şerifleri kıymetli âlimlerimiz -Hanefiler başta olmak üzere- bütün âlimlerimiz inceledikten sonra kanaatlerini yürütüyorlar, rastgele değil ki, olamaz ki rastgele, hiç olamaz ki. Bunlar yüksek âlimler.

Dakika 25:10

Bunlar dinde müçtehit, mezhepte müçtehit, kıymetli müçtehit âlimler bunlar. Müçtehit olmayanlar bunların ilmini ve ortaya koydukları delilleri iyi anlamalı, iyi kavramalıdır. Müçtehit olanlar zaten anlamış ve kavramış demektir. Zilhicce ayının sekizinci gününde oruç tutmak, bu da faziletli günlerdendir, mendup oruçlardandır. O Sultan, Sultan’ul-Enbiyâ olan, Sertac’ul Evliya olan Şanlı Peygamber Hz. Muhammed (A.S.V.) buyuruyorlar ki: “Dört şeyi hiç terk etmemiştir” -bunu Hafsa Annemiz rivayet ediyor Peygamberimiz’den- “O Şanlı Peygamber, dört şeyi hiç terk etmemiştir: Aşure orucu, Zilhiccenin ilk on günü her aydan üç gün sabah namazından önce iki rekât namaz.” Yani sabahın sünnetini hiç terk etmemiş. Bunları, o kıymetli Annemiz, Hafsa Annemiz (R.A.), Peygamberimiz’e istinaden böyle rivayet buyurmuşlardır. Aşure günleri yani Muharrem ayının 9. ve 10., 10.veya 11.günleri oruç tutmak, sünnettir. Ramazan-ı Şerif’ten sonra en güçlü oruç, sünnet olan Muharrem orucudur, aşure günü tutulan oruçtur. “Gelecek seneye eğer ulaşırsam 9. ve 10. günlerle beraber oruç tutacağım.” İşte, İbn-i Abbas’tan gelen haber bu da. Kıymetli efendiler, bu, müekked bir sünnettir. Muharrem orucu yani Muharremin 9, 10, 11. veya 9, 10. veya 10 ve 11. günler tutulur. “Allah’tan (C.C.), aşure orucunun, önceki senenin günahlarını örteceğini umarım.” diye Peygamberimiz’den haber var. Yine muhaddislerimizden Buhârî, Müslim gibi zât-ı muhteremler: “Bugün aşure günüdür. Bu günde oruç tutmak sizlere farz değildir, farz olmamıştır. Dileyen oruç tutsun, dileyen tutmasın.” Müstehap olduğu mânâsına almışlardır bu Hadis-i Şerifi. Peygamberimiz’den Buhârî, Müslim rivayet etmektedir. Buradan da anlaşıldığına göre, müstehap olduğuna hükmedenlerin delili de bu Hadis-i Şeriftir. Şanlı Peygamber (A.S.V.), Medine’ye gelince Yahudilerin aşure gününde oruç tuttuklarını gördü ve “Bu oruç nedir?” diye sordu. Kendisine şöyle cevap verildi: “Bugün iyi bir gündür, Allahu Teâlâ bu günde Musa (A.S.) ile İsrailoğullarını düşmandan kurtarmıştır. Bu sebeple Musa (A.S.), bu günde oruç tutmuştur.” O, bütün peygamberlerin önderi ve imamı olan Hz. Muhammed (A.S.V.) dedi ki: “Ben Musa’ya sizden yani Yahudilerden daha yakınım.” buyurdu ve bugünde oruç tutulmasını emretti.

Dakika 30:01

İşte, kıymetliler. Musa’nın yolundan sapan, Yahudinin Musa’sı değildir. Musa, Allah’ın peygamberidir. Onun için bütün peygamberler, birbirlerine herkesten daha yakındırlar. Gerçek kardeşlerin en kardeşi zirvede, onlar birbirinin kardeşidirler, hepsi peygamberdir, dereceleri farklıdır. Bütün peygamberlerin önderi ve imamı Hz. Muhammed’dir. (A.S.V.). Aşure günü: İmâm-ı Şafiî Hazretleri bugün hakkında 9. 10. ve 11.gün oruç tutmanın müstehap olduğunu söylemiştir. Şimdi, haram aylar dörttür: Zilkade, Zilhicce, Muharrem aylarıdır, diğeri de Recep ayıdır. Bunlardan sonra en faziletli ay, Şaban ayıdır. Evet, kıymetliler. Görüyorsunuz ki haram aylar dörttür. Şimdi yukarda zikredilen, bu kıymetli, faziletli aylarda oruç tutmak, Mâlikîlerle Şafiîlere göre müstehaptır. Dikkat edin, bu aylar hangi aylarmış? Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır. Recep ayından sonra da Şaban geliyor, fakat bu muhterem haram aylar dörttür. Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Recep. Bunlardan sonra da Şaban ayı gelir dediler. Bu aylarda Mâlikîlerle Şafiîlere göre oruç tutmak müstehaptır. Hanbelilere göre farz namazlardan sonra en faziletli namaz, gece yarısı kılınan namazdır. Ramazan-ı Şerif’ten sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharremde tutulan oruçtur. İşte, Hanbeliler bu Hadis-i Şerife dayanarak Muharrem ayı için böyle demişler. Hanefilere göre haram aylarda perşembe, cuma ve cumartesi günleridir, yani mendup olan her birinden üçer gün oruç tutmaktır dedi Hanefiler. Yani bu haram aylarda bugünleri oruç tutun dedi Hanefiler, hangi günleri? Perşembe, cuma ve cumartesi günleri. Şaban ayında oruç tutmak, bu da müstehap oruçlardandır. O Sultan’ul-Enbiyâ, Sertac’ul Evliya olan Şanlı Peygamber Hz. Muhammed’in (A.S.V.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiş: “Yıl içinde Şaban ayı dışında tam bir ay oruç tuttuğu olmamıştır. Şaban ayını Ramazana bitiştirirdi.” diye bir haber var. Fakat bu ay hakkında başka haber de var. Aişe Annemiz şöyle buyurmuştur: “O rahmet peygamberi Hz. Muhammed (A.S.V.), Şaban ayından çok başka hiçbir ayda oruç tutmazdı.

Dakika 35:08

Şaban ayının tamamında oruç tutardı.” diye bir haber var. Bir de cemaat, Şaban ayının ikinci yarısında oruç tutmayı çirkin görmüşlerdir. Şafiîler sahih olmadığını söylemişlerdir, yani Şaban ayının 15’inden sonra oruç tutmayın diyorlar. Şaban ayı olunca oruç tutmayın. Şimdi, bu Hadis-i Şeriflerin tümünü incelendikten sonra ulaşılan netice budur. Şimdi hadisçiler var; bir hadis eline almış, hadis böyle diyor diyor. Hiç enine boyuna bakmamış, başka hadis görmemiş, senetlerini incelememiş. O Hadis-i Şerifin hangi ortamda, hangi şartlar altında söylendiğini de incelemeyen, işi âlimlere ve ehline bırakmayan hadisçiler var ortada. Bunlara dikkat edin. Onun için mezhep, her Müslümana lazımdır. Mezhebin âlimleri bunları iyice incelemişler, neticeye varmışlar, kanaatlerini ortaya koymuşlar. Hak mezhepler dururken cahiller hadisten anlamaz, ayetten anlamaz, ilim ehli olmaz, bunlara tâbi olunmaz. Bunlara dikkat edin, cahillere uymayın. Ben hadisçiyim demekle kimse muhaddis olmaz. Muhaddislerin dahi müçtehitlere ihtiyaçları var. Hanefiler, nafile oruçlar hakkında -bakın- ne diyorlar? Sünnet olan oruçlar, mendup ve nafile olan oruçlar. Sünnet oruçlara bakalım: O rahmet peygamberinin devam ettiği oruçlar, sünnet oruçlardır. Müstehap, mendup olan oruçlar ise Peygamberimiz’in bazen tutup çoğunlukla devam etmediği oruçlardır ki bunlara nafile oruçlar da denir. Şeriatın mutlak mânâda teşvik ettiği, oruçlardır. Teşvik eder sevap kazan diye. Ama bu nafilelere Peygamberimiz, her zaman devam etmemiştir. Sünnet olan oruç, aşure günü tutulan oruçtur, oruçlardır Hanefilere göre. Daha önce genel görüşleri ve delilleri açıkladık. Şimdi de mezheplerin, kıymetli âlimlerin görüşlerini açıklıyoruz. Muharrem ayında tutulan oruç, Hanefilere göre de sünnet bir oruçtur. Yine mendup oruçlar: Her aydan üç gün tutulan oruçlardır. Pazartesi ve perşembe günü, haftalık oruçlar, Şevval ayında tutulan altı gün orucu yine cuma günü oruç tutmak da menduptur. Ebû Hanefi ve İmâm-ı Muhammed’e göre yalnız cuma günü oruç tutmak mekruh değildir diye haber vardır. Arife günü oruç tutmak, hacılar için de olsa oruç tutmak Hanefilerde menduptur.

Dakika 40:00

Eğer hacı efendiyi hacı hanımefendiyi zayıf düşürüyorsa o zaman mekruhtur demişler. Kim? Hanefi âlimleri. Dünya hayatı ve İslam’ı iyi okuyan ekol ve âlimlerin başında Hanefiler gelmektedir. Hayatı iyi okuyanlardandır bunlar da. Hanefiler, lazım olan oruçlar hakkında bakın şöyle dediler: Bunlardan peş peşe tutulan oruçlar vardır. Mesela Ramazan-ı Şerif orucu, zıhar kefareti orucu, öldürme kefareti orucu, yemin kefareti orucu, Ramazan-ı Şerif’te oruç bozmanın neticesinde tuttuğu oruç, adak orucu, vacip bir aynı zamanda itikaf orucu; bunlar peş peşe tutulurlar, ara verilmez. Yalnız bunun içinde serbest olarak tutulacak oruçlar da vardır. Mesela nafile oruçlar, bunların kazası, kıran ve temettü’ orucu, traş olma fidyesi, avlanmanın cezası olarak tutulan oruçlar buna dâhildir. Mutlak olarak adanan oruçlarda da kişiler muhayyerdirler. Yani ara da verebilirler, peş peşe de tutabilirler. Mâlikîlere göre sünnet oruçlar ve müstehap oruçlar olarak, nafile oruçlar var onları da incelemişler. Hanefiler gibi düşünmüşlerdir Mâlikîler de. Şafiîlere göre tekrarlanan oruç, arefe günü orucu, Zilhiccenin 10. günü, Muharremin 9. 10. ve 11. günü, Şevvâlden altı gün oruç tutmaktır. Şafiîler de haram aylarda yani Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarında oruç tutmak, bu sayılan oruçlarla beraber sünnet olduğu gibi Şaban ayında da oruç tutmak sünnettir dediler. Eyyâm-ı biyz, orucu yani 13, 14, 15. günlerde tutulan oruçlar. Eyyâm-ı suud diye tabir edilen, her ayın 28, 29 ve 30. günlerinde oruç tutmak da sünnettir dedi Şafiîler. 27. gününde de oruç tutmak sünnet olur dediler. İşte, kıymetliler. Bu kıymetli âlimlerin bunlar birer birer tespitleridir. Eyyâm-ı biyz ve eyyâm-ı suud da orucun aydınlık, karanlık olmasına binaendir. Birincide aydınlık, ikincide karanlık olmasına binaendir. Şimdi pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak, yine Şafiîlerde bunlar kuvvetli olarak tavsiye edilen oruçlardandır. Fakat bunların hiçbiri farz ve vacip değildir. Ancak mezheplerin görüşüne göre kimisi buna sünnet demiş kimisi mendup demişlerdir.

Dakika 45:06

Hanbelîlere göre oruç tutulan en faziletli oruç, gün aşırı oruçtur. Daha önce de adı geçtiği gibi yıl boyu oruç tutmaları, nafile oruç tutmaları mekruh değildir. Hanbelîler de 13, 14, 15. günleri olması da sünnettir demişler. Pazartesi ve perşembe günleri Şevval ayında altı gün oruç da sünnettir demiş Hanbeliler, yani Şafiîler gibi düşünmüşler. Muharrem ayındaki oruç zaten hepsinde sünnettir, bütün mezheplerde en faziletlisi de bu Muharrem orucudur. Aşure günü tutulan oruç, en kuvvetli sünnet olan oruçtur. Bir yıllık günahı kefarettir diye de haber var. Zilhiccenin de on günü oruç tutmak sünnettir Hanbelîlerde. En faziletlisi, arefe günü orucudur. İki yıllık günahı kefarettir diye Hanbelîler bunu da zikretmişlerdir. Bunlar tabii küçük günahlardır. İki yıllık küçük günahlar affedilir diye, haber böyle zikredilmiştir. Ümmül Fadl, Hz. Peygamber’e (A.S.V.) bir bardak süt gönderdi (Radıyallahu anha ve anhünne ve erdahüm ecmain). O rahmet peygamberi Hz. Muhammed, devesi üzerinde vakfe yaparken bu sütü içti. Kendisi Hz. Peygamber’le, sonra Hz. Ebûbekir ile, daha sonra da Hz. Ömer, sonra Hz. Osman ile beraber hac yaptı. “Bunlardan hiçbiri arefe gününde oruç tutmadılar.” diyor. Bu haccın zorlukları, zahmeti karşısında hacda arefe gününde oruç tutmayabilir, sadece Recep ayının orucunu tahsis etmek mekruhtur. Dikkat edin! İslam’ın, şeriatın tahsis etmediğini sen tahsis edemezsin. Edersen mekruh günah işlemiş olursun. Şaban ve Ramazan-ı Şerif aylarında oruç tutardı. Kim? Şanlı Peygamber (A.S.V.). Ramazan-ı Şerif ayları; zaten Ramazan ayı farz oruçtur. Hiç terk edilmesi mümkün değildir, ki büyük bir mazeret olmadıkça. Ramazan-ı Şerif’ten başka bir ayın orucuna Şanlı Peygamber devam etmemiştir. Dikkat et buraya da: Her ay oruç tutmuş ama Ramazan-ı Şerif’ten başka hiçbir ay bütünüyle oruç tutmamış. Haber bu sen kafana göre haberler üretmeye çalışırsan o zaman Peygamber’e din öğretmeye kalkmış olursun, hâşâ! Âlimlere, müçtehitlere de din öğretmeye kalkmış olursun. Bu, cehâletin dalgalanması demektir, yapma bunları, yapmayın, yapmayalım, cahil davranmayalım. Yüce İslam’ı iyi bilelim, bu okullarda iyi okuyalım, iyi okutalım, delillere bakalım. Mezhepler demek, İslam’ın delillerini bilen âlimlerle hareket etmek demek. Mezhepsiz demek; kendi bilmiyor,

Dakika 50:05

bileni de kabul etmiyor, karanlıkta çukur arıyor içine düşeyim diye. Gözlerini kapatmış, kalp gözü kör dış gözü değil ve yola çıkmış, karanlıkta odun topluyorum diye yılan toplamaya kalkmış, buna benzer. Cahil insanlara fetva sormayın, âlimlerle hareket edin. Bir insan, bu dört mezhebin içinden en az birinin delillerini bilmek zorunda, mezhep bu. Neden Hanefi, Hanefiler olmuş? İslam’ı delilleriyle biliyorlar, onun için mezhepleri asırlardır dünyayı okutarak gelmiş, peki neden Mâlikî, Mâlikî olmuş? İslam’ı delilleriyle biliyorlar. Onun için Mâlikî ekolü de devam ederek gelmiş. Şafiî, Hanbelî ve bunları yakın diye kıymetli âlimlerimiz de böyle. İslam, delilleriyle bilinmelidir. Fıkıh ilmi lehte ve aleyhte İslam’ı delilleriyle bilmektir. Allahu Teâlâ’nın emirleri delillerle bilinir. Lehinde veya aleyhinde fıkıh, ilâhî hükümlerdir. Hangi emrin hangi hükmü taşındığını sen mi biliyorsun, âlimler mi biliyor? Âlimlerimiz biliyor. Bir şeye rastgele farz denilmez, bir şeye rastgele sünnet, bir şeye günah, haram, sevap denilmez ki rastgele. Onun kökünü, delilini bilerek konuşacaksın. Bu, babanın ortaya koyduğu not defteri değil. İslam, Allah’ın ortaya koyduğu İslam’ın ilâhî kanunlardır, Allah’ın kanunları. İslam, rastgele konuşmaya gelmez. Gelin, doğru dürüst okuyalım, okutalım. Birbirilerimizin sürç-i lisanlarını da düzeltelim kardeşçe, ilimle, samimiyetle, Allah için, ihlâsla. Sürç-i lisanlar olur, beşerî; beşerde zafiyet olur, unutkanlık olur, yorgunluk olur. İnsanoğlu âcizdir, gafildir, cahildir. Bir de buna cehâlet eklenirse vay kendi hâline! Kıymetli ve muhterem izleyenler, bizden size selam. Yüce İslam’ın ilimleri size bir rahmet olarak yansısın, saadet selamet olarak yansısın diye bu okulda okuyor, okutuyoruz. Bizden size selam, birbirimize faydalı olmadıktan sonra neremiz kardeş ki. Müslümanlar kardeş, müminler kardeş diyor bu Kur’an-ı Kerim, birbirimize faydalı olalım. Artık düşmanlığı, kinleri, adavetleri, bunları bırakalım. Gerçek imân barışıyla barışı, kardeşliği, sevgi ve muhabbeti yaşayalım. Hanefi ve Mâlikîlere göre nafile oruca, nafile bir namaza başlayanın onu tamamlaması gerekir. Yani nafile olarak başladın, artık o başlayıncaya kadar nafileydi. Başladıktan sonra onu bitirmen, boynuna borçtur. Bozarsan kazasını yapmak, üzerine vacip olur. Aklını başına al! Yüce İslam’da her şey ciddidir, kulluk Allah’adır tamamen.

Dakika 55:05

Bunun için namaz, Yüce Allah’a yaklaşmak, bir tâat yine. Yüce Allah için ne yapmak? Allah’ın korumasında olmak ve ibadeti de korumak, kişiye ayrıca vacip olur. İbadetin tamamlanması ile namaz korunmuş olur. Devam etmek vacip olunca kazası da vacip olur. Bir ibadete devam etmek şart ise kaza etmen de şarttır. Allah ile yapılan akdi, sözleşmeyi yerine getirmenin vacip olması açısından da yine hüküm böyledir. Başı sonuna bağlı olan bir ibadeti bozmak haramdır. Dikkat et: Bir ibadetin başı sona bağlıysa bunu bozmak haramdır. Onun için ibadetin rükünleri, ibadetin kendini oluşturur. O rükünlerden birini yapmadığın zaman ibadet ortadan kalkar. “Amellerinizi iptal etmeyiniz.” Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de böyle buyurdu. Ancak zarûret sebebiyle bunlar bozulabilir. Adanmak suretiyle vacip olmaktadır. Bir nafile ibadet adadın; üzerine vacip olur. Bunun edası da vaciptir. Hanefiler, bayram ve teşrik günlerini içine alan beş gün içinde nafile oruç tutmaya niyetlenirse zâhiri rivayete göre kaza edilmesi gerekmez. Çünkü bayram günlerinde oruç tutmak yasaktır, bayram günlerinde oruç tutulmaz. Şafiî ve Hanbelîlere göre hac ve umre dışında nafile ibadete başlanırsa tamamlamak gerekli değildir, kesebilir, kazasını yapmak da gerekmez. Bunların tamamlanması da müstehaptır demişler. Özürsüz çıkarsa, namazı bozarsa mekruhtur da demişler. Bakın, bunlar da böyle kanaate varmışlar. “Amellerinizi iptal etmeyin.” ayet-i kerimesine Hanefiler, daha çok dikkat etmişler. Öbürleri de dikkat etmişler ama kanaatler sonuçta farklı. “Ziyaretçilerin senin üzerinde hakkı vardır. Allah’a ve âhiret gününe inanan, misafirine ikramda bulunsun.” İşte, kıymetliler. Bunlar birer birer delildir. Kıymetli âlimlerimiz keşfetmişler, kanaatlerini ortaya koymuşlardır. Nafile oruç tutan kişi kendinin emiridir, dilerse oruç tutar, dilerse bozar. Şimdi bu Hadis-i Şeriflerden varılan neticeler farklıdır, müçtehitler tarafından. Yine, kazası yapılan ibadete bağlıdır, Kazası yapılan ibadet vacip olmayınca kazası da vacip olmaz demişler. Kim? Şafiî ve Hanbelîler.

Dakika 1:00:05

Peki, Hanefiler ve Mâlikîler, bu kanaatte mi? Hayır, yalnız Şafiî ve Hanbelîler de kazası müstehap olur demişler. Yani onlar da düpedüz terk etmemişler. Nafile hac ile nafile umreyi kesmek ise -bakın-, bunlar da haramdır. Görüyorsunuz, Hanefilerin görüşüne burada gelmişler ve Mâlikîlerin görüşüne burada gelmişler. Ne diyor? O da nafile. Önceki delilleri öne sürmüşlerdi. Nafile olduktan sonra nafile hac ile nafile umreyi kesmek ise haramdır diyorlar, görüyorsunuz. Mezheplerin hepsi çok güzel şeyler söylüyorlar, aynı şeyleri söylüyorlar; kanaatler farklı bile olsa da. O farklılıklar, rahmet deryasının dalgalanmasıdır, işlerin kolaylaşmasıdır. Ümmetin işi kolaylaşmış, Allah (C.C.) bu âlimlerimize çok çok rahmet eylesin. Kıymetli ve muhterem izleyenler, Yüce Allah’ın lütfuyla okumamız devam ediyor. Okumak, okutmak, Ümmet-i Muhammed’e faydalı olmak, sırf Allah’ın rızâsını kazanmak. Şimdi insanoğluna farz olan bir oruç, ne zaman üzerine gerçekleşir? Mesela adadın orucu; bunun adamak suretiyle yerine getirilmesi artık vacip olur, adadığı için kendi kendine vacip kılmış oluyorsun. Kefaret oruçları: Hata ile adam öldürmek, yemininde günahkâr olmak, Ramazan-ı Şerif günü içerisinde yine gündüzün orucu bozacak hareketlerde bulunmak, zıhar kefareti gibi kefaret oruçları, bunlar sebebiyle yine günahkâr olmak, yeminde durmamak, iftar etmek yahut zıhar yapmak gibi durumlarla kişi üzerinde oruç farz olur. Ya vacip olur ya farz olur bu durumlarda. Durum, farz derecesinde ise, delil kat’i ise farzdır. Evet, yine Hanefilerde Ramazan-ı Şerif’in bir kısmına yetişmek: Sebebi, Ramazanda ehliyetli olarak bulunmak. Ramazan-ı Şerif orucu, hilali görmekle kişiye farz olur. Bulutlu olunca Şaban ayının 30 güne tamamlamakla yine oruç farz olur. Çünkü Şaban, 30’a tamamlanınca Ramazan-ı Şerif girmiş demektir. “Sizden her kim Ramazan-ı Şerif ayında bulunursa oruç tutsun.” Kim diyor bunu? O Şanlı Peygamber, Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed söylüyor (A.S.V.). “Hilali görünce oruç tutun, yine Hilali görünce oruç bozun. Eğer hava bulutlu olursa, Şaban ayını 30’a tamamlayın.” buyurdular. Ay, 29 gündür.

1:05:02

Ayı görmedikçe oruç tutmayın, hangi ayı? Ramazan-ı Şerif, hilali akşamdan doğar. Eğer hava bulutlu olursa Şaban ayını 30’a tamamlayın ve Ramazan-ı Şerif’te oruca başlayın. O rahmet peygamberi Hz. Muhammed (A.S.V.), Ramazan-ı Şerif’ten bahsetti ve iki elini birbirine bitiştirerek üç kere işaret etmiş ve ayın 30 gün olduğunu göstermiştir. Sonra üçüncüde baş parmağını, işaret parmağını bükerek, “Ayı gördüğünüz zaman oruç tutun. Ayı gördüğünüz zaman iftar edin. Eğer üzerinize bulut gelirse Şabanı 30’a tamamlayın.” 29 gün de olabilir ay, 30 da olabilir, 28 veya 31 olmaz. Kıymetliler, yine hilallerin tespiti konusunda topluluğun hilali görmesi veya adil iki Müslümanın hilali görmesi, adil bir kişinin hilali görmesi şeklinde tespit edilmiştir. Hanefilere göre gökyüzü açık olduğu zaman büyük bir topluluğun hilali görmesi gerekir. Bu topluluk içinden birinin hilali görmesi durumunda “Şahitlik ederim ki hilali gördüm.” demesi gerekir. Eğer hava açık değilse, bulut ve emsâli bir durum varsa imam adalet sahibi, akıllı, baliğ bir kişinin şahitliğiyle yetinir. Kişinin iyiliklerin fazla olması, ayıbının bilinmemesi gerekir. İster erkek olsun ister kadın olsun fark etmez. Hilali gören şahitliği kadının önünde yani hâkimin önünde yahut köy mescidinde, insanların huzurunda şahitliğini yapar. “Ben hilali şöyle gördüm” diye şahitlik eder. “Şahitlik ederim ki hilali gördüm ben.” demesi gerekir. Başka birinin şahitliğine dayanarak hâkim yani kadı efendinin şahitlik yapması sahih olur mu? Olur. Evet, kıymetliler. Mâlikîlere göre büyük bir topluluk görmelidir. Bakın, yine Hanefiler gibi düşünmüşler. Adalet sahibi iki kişinin şahitliği ile hem Ramazan-ı Şerif orucu hem de bayram günü tespit edilir demişler Mâlikîler. Hilali adalet sahibi bir şahidin görmesi ile oruç sabit olur demişler. Adil olan bir yahut iki kişinin durumu hâkime bildirmeleri gerekir hilali görünce. Yine Şevval hilaline gelince: Büyük bir topluluğun görmesiyle sabit olur demiş Mâlikîler. Adalet sahibi iki kişinin vereceği haber, bilgi ifade eder demişlerdir yine Mâlikîler.

Dakika 1:10:02

Evet, kıymetliler. Şafiîlerle dersimiz devam ediyor Adalet sahibi bir kişinin haber vermesi sahihtir dedi Şafiîler. “Şahitlik ederim” demesi de gerekir dediler, diğerlerinde olduğu gibi. Delil olarak da İbn-i Ömer (Radıyallahu Anhü ve Erdahüm Ecmain) hilali görmüş, bunu Hz. Peygamber’e haber vermiştir. Buna dayanarak hem Hz. Peygamber oruç tutmuş (A.S.V.), hem de insanlara oruç tutmalarını emretmiştir. Bir bedevi, Şanlı Peygamber’e (A.S.V.) gelerek, “Ben Ramazan-ı Şerif hilali gördüm.” dedi. Bunun üzerine Efendimiz (A.S.V.), o kimseye, “Allah’tan başka bir ilah bulunmadığına şahitlik eder misin?” buyurdu. O da “Evet” dedi. O rahmet peygamberi (A.S.V.) “Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna da şahitlik eder misin?” buyurdu Adam yine “Evet” dedi. O âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (A.S.V.) da: “Ey Bilâl! İnsanlara yarın oruç tutmalarını duyur” buyurdu. Hilali gördüğünü söyleyenin oruç tutması gerekir. Şahidi tasdik edenlerin oruç tutmaları farzdır. İşte, kıymetliler. Kıymetli âlimlerimizin görüşleriyle derslerimiz devam ediyor. Size keşif notları vermeye devam ediyoruz. Biliyorsunuz ki keşif notlarıyla, Amelde Fıkh-ı Ekber okulunda beraber okuyalım, beraber okutalım ve yüce dinimizi bilenlerin ilmiyle, delillerle, hak bilgilerle ortaya koyalım. Rastgele, bilmeden İslam yaşanmaz. Bilelim, bilmeye çalışalım. Okuyalım, okumaya çalışalım. Hanbelilere göre adalet sahibi bir kişinin şahitliği kabul edilir. “Şahitlik ediyorum” demese bile şahitliği kabuldür demiş Hanbeliler. Eğer hâkim, bir kişinin şahitliğiyle hüküm verecek olursa o hükümle amel etmek farzdır dedi Hanbeliler. Hilali görünce oruç tutun adil iki şahit olmaksızın iftar etmek mubah değildir dediler. Ramazan-ı Şerif Bayramı, insanların iftar ettikleri gündür. Kurban Bayramı da insanların kurban kestikleri gündür. İhtiyatı gözetmek farzdır. Ramazan-ı Şerif, hilali bir kişinin görmesiyle sabit olunca diğer hükümler de sabit olur dedi Hanbeliler. İki kişinin şahitliğiyle 30 gün oruç tutulup hilali görmezlerse yine bayram yaparlar. “Eğer iki kişi şahitlik ederlerse oruç tutun ve yine onların şahitliğiyle oruç bozun.”

Dakika 1:15:09

diye Peygamberimiz’den (A.S.V.) haber var. Bunu Ahmet bin Hanbel ve Nesâî gibi muhaddislerimizin de rivayet ettiğini görüyoruz. “Eğer iki kişi şahitlik yaparsa hem oruç tutun hem de iftar edin.” Hâkim hüküm vermişse o zaman bu caizdir. Araştırarak içtihatta bulunurlar, bunu yapmak yine vaciptir dediler. Hanefiler, Ramazan-ı Şerif ve Şevval hilalinin ispatı için hava açık olduğu zaman büyük bir topluluğun hilali görmesini şart koşmaktadırlar. Bulutlu ise, adalet sahibi bir kişinin hilali görmesi yeterlidir. Mâlikîlere göre iki veya daha çok kişinin hilali görmesi gerekir. Şafiîlerle Hanbelilere göre adil bir kişinin hilali görmesi yeterlidir. Şafiîlerce bu kişinin durumu bilinmese de böyledir. Hanbelilere göre bayram için Şevval hilalini mutlaka iki adil kişinin görmesi gerekir. Hanefilerle Hanbelilere göre kadının şahitliği kabuldür, kabul edilir. Mâlikî ve Şafiîlere göre bu kabul edilmez. Şimdi bir de hilali baş gözle görebilme çalışmaları üzerinde, İnşâAllah dersimiz onlarla devam edecektir. Kıymetli izleyenlerimiz, Hanefilere göre Şaban ayının 29. gününden itibaren hilali görme çalışmaları, araştırmaları yapılması vaciptir. Şevval ayının hilalini gözetleme çalışmaları yapmak da vaciptir. Hanbelilere göre bu çalışmaları yapmak müstehaptır. Aişe Validemiz’den gelen haberde, “Cihan Peygamberi (A.S.V.), Şaban ayında başka aylarda göstermediği itinayı gösterir, sonra Ramazan-ı Şerif hilalini görünce oruç tutardı.” deniliyor. Yine, “Ramazan-ı Şerif’i tespit etmek için Şabanın günlerini sayın.” buyurdu; Peygamberimiz’den gelen haberin biri de budur. Bu da Ebû Hureyre’den gelen bir haberdir. Hilali görünce, kişinin üç kere tekbir getirmesi de sünnettir dediler. Kim? Hanbelîler, Hz. Peygamber (A.S.V.), hilali gördüğü zaman şöyle dua ederdi: “Allahümme ehillehu aleyna bilyumni vel imân vel emni vel eman Rabbi ve Rabbükâllahu” Peygamberimiz’in hayatı hep duaydı. Onun için kıymetliler, yine işaret ederek göstermesi Hanefilere göre mekruhtur. Yani hilali işaretle gösterme diyor.

Dakika 1:20:00

İhtilâf-ı metâli’, ayın doğuş yerlerinin farklı olup olmaması konusunda. Cumhura göre Müslümanların aynı zamanda oruç tutmaları lazımdır. Şafiîlere göre ayın farklılığına göre oruca başlamak ve bayram yapmak mümkündür. Devlet başkanının emretme hakkı bulunduğunda ihtilâf yoktur. Hâkimin verdiği hüküm, ihtilâfı ortadan kaldırır. Hanefilere göre gündüzün, ayın doğuş yerlerinin farklı oluşuna ihtilâf edilmez. Âlimlerin çoğu da bu görüşü benimsemişlerdir, fetva da buna göre verilmiştir. Mâlikîlere göre hilal bir ülkede görüldüğü zaman oruç tutmak, artık herkese farz olur. Hanbelilere göre bir yerde hilal görüldüğü zaman oruç tutmak, bütün insanlara farz olur. Şafiîlere göre bir beldede hilal görülünce bunun hükmü sadece buraya yakın beldeleri bağlar, uzak olanları bağlamaz. 24 fersahtan daha az mesafede olmaz demişlerdir. Mezheplerin konuyla ilgili delilleri: Şafiîlerin delilleri sünnete, kıyasa ve akla dayanmışlardır. Sünnet Kureyb hadisi, İbn-i Ömer hadisidir. Kureyb’den gelen haberde Ümmül Fadl, Kureyb’i Şam’da bulunan Muaviye’ye göndermiştir. Kureyb demiştir ki: Şam’a geldim ve Ümmül Fadl’ın ihtiyaçlarını giderdim. Ben Şam’dayken Ramazan-ı Şerif hilali girmişti. Cuma gecesi hilali gördüm, sonra ayın sonunda Medine’ye geldim. Abdullah bin Abbas, hilalden bahsederek sorular sordu ve “Hilali ne zaman gördünüz?” dedi. “Cuma gecesi gördük.” dedim. İbn-i Abbas: “Sen hilali gördün mü?” diye sordu: “Evet, gördüm.” dedim. “İnsanlar da hilali görerek oruç tuttular, orada Şam valisi de oruç tuttu.” dedim. İbn-i Abbas ise, “Fakat biz hilali cumartesi gecesi gördük, Ramazan-ı Şerif’i 30’a tamamlayınca veya hilali görünceye kadar oruç tutmaya devam edeceğiz.” dedi. Kendisine, “Şam valisinin orucu ile ve hilali görmesiyle yetinmeyecek miyiz?” dedim İbn-i Abbas: “Hayır, Resûlullah (A.S.V.) bize emretti.” dedi. İşte, kıymetliler. Görüyorsunuz ki herkesin kendine göre delilleri bulunmaktadır. Cenab-ı Hakk, ihlas ile her amelini yerli yerinde yapanlardan eylesin.

Dakika 1:24:50

 

(Visited 127 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}