[jw7-video]

84- Amelde Fıkhı Ekber Ders 84

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 84

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler, dersimiz amelde fıkhın keşif notları ile devam ediyor. Konumuz zekât. Zekâtın farziyeti hakkında şöyle bir bakalım: İslam’ın dünyada asırlardır kıymetli ekolleri var. Dünyayı okutarak gelen ekollerden biri Hanefi ekolüdür. Şimdi zekât hakkında Hanefilerin delillerini ve Yüce İslam’ın delilleri ile okunan okulunu nasıl okuttuklarına, nasıl okuduklarına şöyle bir bakalım. Diğer ekollere de tabii bakarak geldik, bakarak gidiyoruz. Hanefiler nisap miktarını (nisap miktarı: Yani büyüyen ve artan bir mala sahip olmaktır); zekâtın sebebi budur dediler. Bakın, büyüyen ve artan bir mala sahip olmaktır. Üzerinden bir yıl geçmesi şarttır. Borcun dışında aslî ihtiyaçlarından arınmış olması da şarttır dedi Hanefiler. Çünkü Yüce İslam’ın delillerini keşfedecek kâşif âlim lazım. Onun için insanlığa mezhepler çok lazımdır. Bir şeyin bulunması sebep ve şartlara bağlıdır. İki yüz dirhem yahut yirmi dinardır. Aslî ihtiyaçlardan olan elbise, ev ev eşyası, binek hayvanları diğer zarûrî ihtiyaçlar, ilmî kitaplara varıncaya kadar iş aletleri de; bunlar zarûri ihtiyaçlardan sayılmıştır. Bu konuda deliller ise tımar maldan zekât vermek gerekmez. Faydalanmanın mümkün olmadığı mallardan zekât yoktur. İttifakla inci, yakut, zebercet, firuze, mercan gibi kıymetli taşlardan zekât lazım gelmez. Kullanmak için bulundurulur. Ticaret gayesiyle bulundurulursa o zaman zekâtlarını vermek gerekir. Buraya da dikkatler çekilmiş olmalıdır. Cumhura göre yem ile beslenen ve çalıştırılan hayvanlardan dolayı zekât lazım gelmez. Otlak hayvanlarından, senenin çoğunu otlayarak geçiren hayvanlardan lazım gelir demiş cumhur. Mâlikîler ise zekât lazım geldiği görüşünü ileri sürmüşlerdir. Kıymetli muhterem efendiler, zekâtın rüknüne de şöyle bir bakalım. Fakire temlik etmek, ona bunu teslim etmektir. Yani fakirin eline geçecek olmak; fakir ona sahip olacak. Hz. Ali’ye nispet edilen bir Hadis-i Şeriftir bu ve garip demişler.

Dakika: 5:07

Dımar, sahibinden alıkonulan maldır. Geri dönmesi ve bulunması umulmayan, kaybolmuş mala kelime anlamı olarak dımar denmektedir. Aslı ızmardır; yani kayıp kılmak, gizlemek demektir. Kıymetliler, şimdi fakirin eline mutlaka geçtiği zaman zekâtın rüknü yerine gelmiş olur. Fakire teslim edeceksin ki zekât, zekât olacak. Fakir adına birine teslim etmektir. Fakirin kendi yok da onun vekiline teslim ettin; bu kişi de devlet yahut zekât memuru olabilir. Mesela fakire vermek üzere devlete verilir -şeriat devletine- veyahut da bu, zekât memuruna görevli tahsildara verilir. Tabii bugünkü şartlarda da fakire götürüp vermek üzere birine verdin. Bugünkü şartlarda da bu görünmektedir. Zekâtın şeraitine şöyle bir bakalım. Zekât; hür, Müslüman, akıllı ve erginlik çağına gelmiş kişilere farzdır. Nisap miktarı, mala tam olarak sahip olmak ve bu malın üzerinden bir yıllık zaman geçmiş olmak şarttır. İttifakla zekât öderken bulunacak niyetle gerçekleşir. Niyet lazımdır zekâtta. Zekâtın şöyle diğer şartlarına bakalım. Farz olması için bir Müslümanın hür olması: Cumhura göre kölenin sahip olduğu maldan dolayı onun efendisinin zekât vermesi gerekir. Mâlikîlere göre gerekmez, demişler köleler için. Yine farz olması için bir şartı da Müslüman olmaktır. Şafiîler mürted olanın mürtedlikten önceki malından dolayı zekât vermesini vacip saymışlardır. Öşürler Mâlikî, Hanbeli ve Şafiîlere göre zımmîlerle eman sahibi, vizeli harbîlerden ticari vergi olarak öşür alınır. Mâlikî, Hanbeli ve Şafiîlere göre bu dediklerimiz. Zımmîlerle eman sahibi vizeli Harbilerden ticari vergi olarak öşür alınır. Mâlikîlere göre Zımmîlerle harbîlerin Mekke, Medine ve civardaki köylere taşıdıkları mallardan öşürün yarısı kadar yirmide bir vergi alınır. Ebû Hanife ise (İmâm-ı Âzam) şöyle der: “Zımmîden yirmide bir, harbîden onda bir vergi alınır.” Mütekabiliyet esasına dayanmaktadır. Şafiîlere göre öşür, şarta bağlıdır. İmâm-ı Ebû Hanife, İmâm-ı Âzam, İmâm-ı Şafiî ve İmâm-ı Ahmed’e göre özellikle Ben-i Tâlip Araplarından olan Hıristiyanlardan burada öşür alınır.

Dakika: 10: 21

Bu öşür, cizyenin yerini tutmaktadır. Evet, kıymetliler. Bir nevi anlaşma ile konulmuş bir vergidir bu. Bu cizye vergisi olup ne ad verilirse verilsin fark etmez. Evet, kıymetliler. Yine farz olmasının şartlarından biri de ergenlik çağına gelmiş olmak ve akıllı olmak; Hanefilere göre bu da şarttır, cumhura göre ise şart değildir. Çocuğun ve delinin de mallarından zekât vermek farzdır cumhura göre. Velileri zekâtlarını öderler. Bunların da delili Hadis-i Şeriftir ki: “Bir kimse, malı bulunan bir yetimin velisi olursa onun adına ticaret yapsın ve malı bırakıp da zekât onu yemesin. Yetimlerin mallarını çalıştırın ki zekât onu yiyip tüketmesin.” Burada biliyorsunuz ki hedef sevap kazanmak ve aynı zamanda sevap kazanmasını sağlamak, fakirleri de gözetmektir. Malın zekâta tâbi mallardan olması da şarttır. Altın, gümüş, bunların yerini alan paralar, madenler, defineler, ticari mallar, zirai ürünler, cumhura göre evcil otlak hayvanları, Mâlikîlere göre ise yulafla beslenen hayvanlar, yine nami (büyüyen) bir mal olması şarttır ki bunlardan zekât verilir. Nema, büyüyen maldan elde edilir. O büyük cihan âlimi İmâm-ı Âzam’a göre saime olan atlardan da zekât icap eder. Müftâbih olan görüşe göre bu atlardan zekât vermek gerekmez. Hanefi, Hanbeli ve Zâhirîlere göre baldan zekât vermek farzdır. Mâlikî ile Şafiîlere göre baldan zekât vermek gerekmez. Nisap miktarına ulaşmış olması da şarttır. Şeriatın zekât vermeyi vacip kıldığı maldır, nisap miktarı bulur. Altının nisabı yirmi miskal yahut yirmi dinardır. Gümüşün nisabı iki yüz dirhemdir. Tahıl ve meyvelerin nisabı ise Hanefiler dışındaki diğer âlimlere göre kuruduktan sonra beş vesak yani 635 kilogramdır. Koyunun nisabı kırk, develerin nisap sayısı beş, sığırların ise otuzdur. Mala tam olarak sahip olmakta şarttır. Bir mala tam sahip değil isen o malın zekâtını veremezsin.

Dakika 15:01

Hanefilere göre mülkiyetin aslı ile birlikte zilliyettir. Mülkiyetinde o kişinin bu malının kişinin mülkiyetinde olması gerekir. Dımar maldan zekât vermek gerekmez. Mâlikîlere göre mallarda tasarruf yetkisinin bulunmasıdır. İşte, şartlardan biri kıymetli ekollere göre, delillere dayalı olarak herkes keşfinin neticesinde hükmünü ortaya koymaktadır. Vakıf malı, Mâlikîlere göre mülkiyetten çıkarmaz. Şafiîlere göre mülkiyetin aslının bulunması ve tasarruf yetkisine sahip olmaktır. Vakıfların mülkiyeti Allah’a aittir. Borç mal alan kimsenin zekâtını ödemesi gerekir. Mülkiyeti altındayken bir yıl elinde kalmış olmalıdır. İstikraz yolu ile tam olarak sahip olmuştur. Hanbelilere göre mülkiyetin aslının bulunması, tasarruf yetkisinin bulunması gerekir. Belirsiz kimselere vakfedilen mallardan zekât vermek gerekmez. Belirli kimselere vakfedilen mallardan ise zekât vermek gerekir. Yine şartlardan birisi de kamerî bir yıl üzerinden geçmiş olmasıdır. Üzerinden bir yıl geçmedikçe bir maldan zekât vermek gerekmez. Tâbiîn ve sondaki fakihler de bu meselede icmâ etmişlerdir. Hanefilere göre yılın başında ve sonunda nisap miktarınca olması şarttır. Neyin? Malın. Yine zirai ürünlerde bunların faydalanma ortamı ortaya çıkınca doğunca zekâtını vermek gerekir. Mâlikîlere göre altın ve gümüş gibi aynî mallarda, ticari mallarda ve hayvanlarda bir yıllık zamanın geçmesi şarttır. Maden, define ve zirai ürünlerde bu şart yoktur. Zirai ürünlerde üzerinden bir yıl geçmese bile yenecek duruma gelmekle zekât farz olur. Malın kârı aslına ilave edilir. Mâlikîlere göre malın kârının yılı, aslının yılına tâbidir. Hayvanların neslinin yılı, analarının yılıdır. Zekât memuru gelmeden önce o hayvanlarda zekât yoktur. Şafiîlere göre Mâlikîler gibi para, ticari eşya ve hayvanlarda bir yılın geçmiş olması şarttır. Ürünlerde, maden ve definelerde bir yıl geçme şartı yoktur. Hibe, satış, miras ve benzeri yollarla elde edilen mallar için yeni bir yıl hesabı yapmak gerekir. Mülkiyet yenilendiği için yıl da yenilenir, aynı yıla mahsup edilemez.

Dakika 20 03

Bu da Şafiîlere göre. Mülkiyeti hile-i şer’iyye ile yok etmek mekruh; cumhura göre haramdır, zekât ibadetinden kaçmaktır. Hanbelilere göre nisabın bütün yıl boyunca bulunmasıdır. Bir yıl zaman geçmesi ittifakla şarttır. Hayvanların yavruları ile ticari kârlar yine ittifakla nisabın aslına ilave edilir. Yıl içinde aynı cinsten elde edilen mallar Hanefilere göre nisaba ilave edilerek onunla birlikte zekât verilir. Elde edilen her malın yılını hesap etmek zordur. Cumhura göre elde edilen her mal için yeni bir yıl hesap edilir. Bir kimse herhangi bir mal elde ederse üzerinden bir yıl geçmedikçe zekât vermesi gerekmez diyen Hadis-i Şerife dayanarak böyle, demişlerdir. Borçlu olmamak şartlardan biri de bu. Hanefilere göre zirai ürünlerin dışındaki mallarda Hanbelilere göre bütün mallar da Mâlikîlere göre altın ve gümüşte zekâtın farz olması için borçlu olmamak şartı getirilmiştir. Mâlikîlere göre zirai ürünlerle hayvanlar ve madenler de şart değildir. Şafiîlere göre borçlu bulunmamak zekâtın farz olmasının şartlarından değildir. Hanefilere göre kullar tarafından istenmekte olan borç, zekâtın farz olmasına engeldir. Gerçek, doğru olan da, bunlardan biri de bu. Adak, kefaret, hac gibi borçlar ise zekâtın farz oluşuna engel teşkil etmez dediler. Kim dedi? Hanefiler. Hanbelilere göre şu Hadis-i Şerife dayanarak: “Bu ay zekâtlarınızın verileceği aydır. Kimin borcu varsa onu ödesin, sonra da mallarınızın zekâtını ödeyin. Kimin borcu varsa borcunu ödesin, malının geride kalan kısmını bıraksın.” Şimdi sahabenin ittifak ettiklerine delâlet etmektedir. Mâlikîlere göre borç; altın ve gümüşün zekâtını düşürür. Zekât borcu ancak aşağıdaki iki şart ile düşer: Birincisi altın, gümüş ve paralar dışındaki ticari eşya üzerinden eğer bir yıl geçmiş olursa, zarûri ihtiyacından fazla olursa o zaman zekât borcu düşmez. Borcunu zirai ürünleriyle, hayvanlarının ve madenlerinin zekâtını düşürmez. Zekât bunların kendilerinden farzdır. İmâm-ı Şafiî’nin sonraki görüşlerine göre yine zekât mallarını kaplayan yahut malı nisap miktarından artan borç, zekâtın farz olmasına engel değildir.

Dakika 25:21

Şartlardan biri, aslî ihtiyaçlardan fazla olmaktır. Hanefiler aslî ihtiyaçlardan artmış olmasını şart koşmuşlardır. Aslî ihtiyacı açıklarken nafaka, mesken savaş için araç ve gereçler, elbiseler gerçekten ihtiyaçlardandır. Sanatkârın aletleri, ev eşyası, binek atları yani vasıtalar ve ilim ehli olan kimselerin ilmî kitapları da böyledir. Hanefilere göre cehâlet, helâk olmak gibidir. Yolcunun susuzluk sebebiyle suyunu kullanmayıp teyemmüm etmesine benzer ve teyemmüm caizdir. Edasının sahih olması için gereken şartlara, zekâtın edasının sıhhat şartlarına da şöyle bir bakalım: Niyet etmek; niyetin şart olduğu ittifak hâlinde belirtilmiştir. Ameller niyetlere bağlıdır. Namaz gibi bir ibadettir. Yani zekât da mâlî bir ibadet. Farzı nafileden ayırt etmek için niyet yine şarttır. Hanefilere göre zekât ibadettir, şartlarından biri de niyettir. Niyette şart olan, ödeme zamanına yakın olmaktır. Malı ayırırken niyetlenmek yeterlidir ve kolaylık sağlamaktır. Yüce İslam’da zorluk yoktur. Bir kimsenin fakir birinde alacağı olsa ve bu alacağını zekâta saysa, bu alacak kadarının zekâtı o kişiden düşer. Bu da Hanefilere göredir. Mâlikîlere göre verme anında yine niyet şarttır. Şafiîlere göre kalpten niyetlenmek vacip olup dille söylemek şart değildir. Niyetin önce olması da sonra olması da caizdir Şafiîlere göre. Hanbelilere göre niyetin yeri kalptir, bütün inançların yeri de kalptir. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler. Bütün malını nafile olarak sadaka verir zekâta niyet etmezse Hanefiler dışındaki cumhura göre zekât, borcunu düşürmez. Bakın, sıhhatinin şartlarından biri de temliktir. Temlik şarttır. Bu da müstahak olanlara zekât vermekle olur. Hanefilere göre zekâtlar delilere, çocuğa verilemez.

Dakika 30:04

Temlik (lam)ıdır. (Lil fukara)’daki lam harfi Şafiîlerin dedikleri gibi temlik (lam)ıdır. Yine Mâlikîler, zekâtın ödenmesi için ayrıca şu şartları da göz önüne almışlardır: Yıl tamamlanması, zirai ürünlerin olgunlaşması yahut zekât memurunun gelmesi, yine layık olan kişilere vermek. Neyi? Zekâtı. Farz olan malın aynısından olması. Bunlar Mâlikîlere göredir. Şimdi zekâtın bir de farz olması, ödemenin ne zaman ödenmesi gibi durumlara bakalım. Zekâtın farz olma vakti; Hanefilerce zekâtın hemen verilmesi hususunda ittifak etmişlerdir. Yıl tamam olmuş, şartlar yerini bulmuşsa hemen verilmelidir zekât Hanefilerce. Nisap miktarı mala sahip olmak, bir yıllık zaman geçmiş olmak; bu şartlar gerçekleşince geciktirilmesi caiz değildir. Geciktiren kişi günahkâr olur. Şahitliği Hanefilere göre reddedilir. Zekât haktır, zekât tehir edilince onu da hemen ödemek gerekir. Zekâtın ödeme vakti hakkında şöyle bir bakalım: Altın, gümüş, para ve ticari eşyanın zekâtı ile otlayan hayvanın zekâtı her yıl bir kere yıl tamamlandıktan sonra ödenir. Zirai ürünlerle meyvelerin zekâtı yıl içinde ürünün tekrarına göre verilir. Ebû Hanife’ye göre nisap miktarına ulaşma şartı da yoktur. Ürünlerde bu; zirai ürünlerde. Dikkat et! Cumhura göre zirai ürünlerin zekâtında nisaba ulaşmak şarttır. Zirai ürünler ve meyvelerden öşür ödeme; bu konuda da Ebû Hanife ve İmâm-ı Züfer’e göre ürün ve meyve ortaya çıkınca, faydalanma ortamı doğunca bir sınıra geldiği zaman zekât vacip olur. Mâlikîlerin içindeki kıymetli âlimlere göre vakti; hububatın hoş ve yenecek bir sınıra gelmesiyle gerçekleşir. Mâlikîlerden Derdîr de bu görüşü ileri sürmüştür. Şafiîlere göre zekât meyvelerde olgunlaşma, hububatta ise danenin kuvvetlenmesiyle olur. Masraflar zekâttan hariçtir dedi Şafiîler. Hanbelilere göre Şafiîlerin dediği gibi onlar da o görüşü benimsediler. Hanefiler dışındaki âlimlerin görüşüne göre fitre zekâtı, Ramazan-ı Şerif bayramı gecesi güneş battıktan itibaren vacip olur. Hanefilere göre ise bayram günü sabah vakti girdiği andan itibaren vacip olur.

Dakika 35:14

Yılı dolmadan önce zekât verilebilir mi; bir de ona bakalım: Nisap miktarı mala sahip olmadan önce zekâtı peşin olarak vermenin caiz olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir. Tam bir nisaba mâlik olmaktır. Cumhura göre nisaba mâlik olanın önceden zekât vermesi caizdir. Ama nasibi nisaba Mâlik olan diyor, dikkat edin; o zaman caizdir diyor. Hz. Ali’den gelen bir haberde: Hz. Abbas (R.A.) o Şanlı Peygamber’e (A.S.V.) vakti gelmeden önce malının zekâtını peşin ödemeyi sormuş. O cihan peygamberi (A.S.V.) bu konuda ona ruhsat vermiştir. Mâlî bir zekât, mâlî bir haktır. Derhâl çaresi bundan kurtulmaktır. Şafiîlere göre peşin zekât şartı mal yıl sonunda fitre de Şevval ayının girmesine kadardır. Yine fitreyi alan kimsenin zekât ve fitreye müstahak olması da şarttır dediler. Kim? Şafiîler. Zâhirilerle Mâlikîlere göre senesi dolmadan zekâtı vermek caiz değildir. Zekâtın yıldan önce alınması yine caiz değildir dediler. Malın yok olması konusunda da; Hanefilere göre mal yok olursa zekât düşer. Öşür ve mukâseme haracı da düşer. Zekât, kudret-i müyessire ile farz olmuştur. Kudret-i müyessire, zenginliğin devam etmesidir. Kudret-i müyessire nema vasfıdır; nisap değildir. Evet, kıymetliler. Bu kıymetli ekoldeki kıymetli âlimlerin okulunda okumaya, okutmaya devam ediyoruz. Bütün İslâmî ekoller İslam’ın mezheplerinin okullarıdır. Bütün mezhepler ve ekoller insanlığı asırlardır okutarak geldiler, delilleri teşhis ve tespit ederek ve hükümler koyarak geldiler. Yani hükümlerin o delillere göre ortaya konmasıdır. Fitre ile hac parasına gelince; bunlar farz olduktan sonra düşmezler. Evet, kıymetliler. Yine zimmet de vaciptir. Cumhur’a göre zekât farz olduktan sonra mal helâk olursa zekât borcu düşmez. Bak, Hanefilerde düşüyordu, cumhur düşmez dedi. Zekât telef olsa telef olan zekât, mal sahibinin tazminindedir,

Dakika 40:08

ödemesi gerekir dedi cumhur. Zekât borcu düşmez dediler. Mâlikîler, hayvanların zekâtını bundan istisna etmişlerdir. İbn-i Rüşt, zekât malının çalınma veya emsali yollarla kaybolması konusunda bazı görüşler beyân etmiştir. Birincisi; mutlak olarak mal kaybolmuşsa zekâtı ödemez diyor. Mutlak olarak öderse mutlak olarak öder diyor. Kusuru ile zekât telef olmuşsa öder diyor yani mal sahibinin bu işte bir kusuru varsa onu o zaman öder diyor. Mâlikî mezhebinde meşhur olan görüşler bunlar. Bir de kusurlu kişi -diyor- tazmin eder, geride kalan malının zekâtını öder. Yine Ebû Sevr ile Şafiî’nin bu görüşte oldukları söylenmiştir. Fakirler ile mal sahibi, hisseleri ölçüsünde kalan malda ortak olurlar dediler. Bunlar İbn-i Rüşt’ün görüşleri olarak zikredilmiştir kıymetli ve muhterem izleyenler. Yine zekâtla dersimiz devam ediyor. Paralar, madenler, defineler, ticaret malları, zirai ürünlerle, deve, sığır ve koyunlar; Ebû Hanife İmâm-ı Âzam atlardan da zekât vermeyi farz olarak anlamış ve farz olduğunu söylemiştir. Paraların zekâtı: Hanefilere göre zekât vermenin farz olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Kim? Fakihlerimiz, kıymetli âlimlerimiz. Delil ise Şanlı Kur’an’da, sünnet-i şerifte ve icmâda bulunmaktadır; bunlar birer birer delildir. Zekâtın miktarı konusunda da yirmi miskal veya yirmi dinardır. Osmanlı lirası ile yaklaşık on dört altın liraya ve diğerleriyle beraber buna tekabül etmektedir. Cumhura göre 91 grama tekabül etmektedir. Yine Arap dirhemi itibarı ile 85 gramdır. Her bir dirhemin ağırlığı 2,975 gramdır; yani üç grama yakın. Gümüşün nisabı Hanefilere göre yaklaşık 700 grama eşittir. Cumhur’a göre ise yaklaşık 642 gramdır. Hanefilere göre şer’i dirhem 3,5 gram. Cumhur’a göre ise 3,208 gram. Arap dirhemi ise 2,975 gram idi. Bunlar, bugünkü ortama göre hesap edilirler. Kıymetliler, Şafiîler dışındaki cumhura göre her biri diğerine ilave edilebilir.

Dakika: 45:11

Altın ve gümüşten her biri, tek bir cinsin iki çeşidi gibidirler. Yine Şafiîler dışındaki cumhur böyle derken Şafiîlere göre altın ile gümüş birbirine ilave edilemezler. Kur fiyatına şöyle bir bakalım: Çağdaş paraların satın alma gücüne göre belirlemek gerekir. Her yıl altın ve gümüşün değerinin dikkate alınması gerekir, çünkü değeri değişmektedir. 20 dinar-miskal 200 dirhem olmalıdır. Ya 20 miskal 20 dinar olacak yahut 200 dirhem olması gerekir. Asr-ı Saadet’te bu iki ölçünün değeri birbirine eşit idi. Nakit paralar, altının değerine göre takdir edilmelidir. Altın esastır. Paralar, altın mukabilinde basılmaktadır. Şanlı Peygamberimiz’in zamanında (A.S.V.) miskal, Mekkelilerin paralarının esası idi. Diyetlerin takdirinde de altın para esastı. Her ülkedeki kuyumcular altının fiyatını mahalli paraları ile ölçmektedir. Çağımızın âlimlerinden pek çoğu fakirlerin çıkarına uygun olduğu için ihtiyat olarak nisapta paraların gümüşün kuruna göre ölçülmesi fakirler için daha hayırlıdır demişler. Fakirin hangisi daha kârına ise oradan hareket etmek gerekir demişler ve doğru söylemişler. Zekâtın miktarı; altın ve gümüşde farz olan zekâtın miktarı kırkta birdir, yüzde iki buçuk. Evet, kıymetliler. Yüzde iki buçuk, kırkta birdir. Bu konuda da her konuda olduğu gibi kıymetli bu İslam’ın yüksekokulları, ekolleri ki en önde bu dört mezhebin ekolü gelmektedir. Bunlar hep delillerin teşhisini, tespitini yapmışlar ve neticede hükümleri ortaya koymuşlardır. Bakın, Hz. Ali’den gelen bir haberde Peygamber Efendimiz’in şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Senin 200 dirhemin olduğu ve üzerinden bir yıl geçtiği zaman bundan 5 dirhem zekât vermek gerekir. 20 dinar oluncaya kadar da altın paradan sana bir şey lazım gelmez. 20 dinarın olduğu zaman ve üzerinden bir yıl geçtiği zaman bu paradan yarım dinar zekât vermek gerekir.” İşte, kıymetliler. Haberlerden gelen neticeye bakıyoruz. Beş vesattan az olan hurmada zekât yoktur. Beş ukıyyeden az gümüşte zekât yoktur. Beş adetten az devede de zekât yoktur. İşte, ukıyyenin miktarı ittifakla 40 dirhemdir kıymetliler. Yine gümüşten, altın ve altın varlığından gümüş verecek olsa Mâlikîlere göre caizdir. Şafiîlere göre ise caiz değildir.

Dakika 50:30

Yine nisaptan az veya nisaptan çok olan malların zekâtı konusunda da altın, 20 miskal dinara ulaşınca icmâ ile zekât vermek farz olur. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) şöyle buyurmuştur: “Altın üzerinden 20 miskalden azında zekât yoktur. Gümüş üzerinden 200 dirhemden azında zekât yoktur.” buyurmuşlardır. Ebû Ubeyd tarafından rivayet edildiğini muhaddislerimiz belirtmişlerdir. Yine Ebû Hanife İmâm-ı Âzam’a göre, fazlalık 40 dirhem olmadıkça ondan bir şey vermek gerekmez. 40 dirhem olunca bundan 1 dirhem zekât vermek gerekir demiştir. İslam dünyasının, yüksek İslam okullarının önünde gelen en büyük allâme-i cihan âlimlerinden biri İmâm-ı Âzam (Hazretleri) böyle söylediler. 40 dirhemden 1 dirhem vermek gerekir. İşte Peygamber Efendimiz (A.S.V.) böyle buyurdular. Bu haber, Hz. Ali’den gelmektedir: “Atların ve kölelerin zekâtını affettim, gümüşün zekâtını 40 dirhemde 1 dirhem olarak ödeyin. 199 dirhemde zekât yoktur. Dirhemler 200’e ulaşırsa bundan 5 dirhem zekât vermek gerekir.” diyen Hadis-i Şerifi Hz. Ali’nin rivayet ettiği muhaddislerimiz tarafından kayda alınmıştır. İmâmeyn ile cumhura göre fazla paranın zekâtı yüzde hesabı ile verilir. Bu da yüzde 2,5 her 40 dirhemde 1 dirhem. “Paranızın zekâtını verin. 200’e tamamlanıncaya kadar size bir şey vermek gerekmez. Para 200 dirhem olunca bundan 5 dirhem zekât vermek gerekir. Fazlası bu hesaba göre zekâta tâbidir.” İşte, kıymetliler. Kıymetli eserlerde bunlar kayıtlıdır. Her mezhebin kıymetli fıkıh eserleri bulunmaktadır. Bunlarda bir bir bunlar mevcuttur. Yine karışık olan altınlar meselesi -ki buna mağşuş, tağşiş de denmektedir- Bu karışık; değersiz karışık olan madenlerdir. Fakihlerin bu konuda değişik görüşleri vardır. O İslam’ın en yüksekokullarından biri olan Hanefi okulundaki yüksek âlimlere göre gümüşü çok olan maden gümüş, altını çok olan maden altındır. Yani çok olan duruma göre hükmettiler.

Dakika 55:03

Kıymetlerinin nisap miktarına ulaşması gerekir dediler. Ticarete niyet etmek de gerekir dediler. Yine ihtiyaten zekât vermek gerekli dedi Hanefi ekolünün yüksek âlimleri. Mâlikîlere göre -İslam’ın kıymetli okullarından biri Mâlikî okuludur- piyasadaki rayiç-rayicidir. Yani karışık olan madenlerin piyasa değeri neyse odur dedi. Kim? Mâlikîler. Piyasada geçerliliği varsa zekât lazım gelir dediler. Güzel söylediler. Karışmalar düşürülerek saf altın veya gümüşten zekât verilir de dedi Mâlikîler. Şafiî ve Hanbelilere göre karıştırılmış bulunan altın ve gümüş madenleri hâlis olarak nisap miktarına ulaşmadıkça onlardan zekât vermek gerekmez; hepsi aynı şeyi söylüyor ama güzel güzel, değişik izahlar yapılıyor. Altın ile gümüşün kıymeti nisap miktarına ulaşmadıkça zekât vermek gerekmez dediler. Kim? Şafiî ve Hanbeliler. 5 ukiyye, 20 dirhemden az gümüşte zekât yoktur dediler. Hangisinin daha çok olduğu bilinmezse kanaate göre verilir de dediler. Şimdi de ziynet eşyası konusunda şöyle bir bakalım: O yüksek Mâlikî ekolünün yüksek âlimleri icmâ ile ticaret için; bunlardan ticaret için bulundurulan ziynetlerdir. Bunlardan zekât vermek; farz olan bunlardır dediler. Anlık itibariyle hesap edilir dediler. Evet, kıymetliler. Şafiîlere göre ziynetlerle kaplar: Zekât vermek farz olan ziynetleri saklamak ve biriktirmek için edinilen ziynetlerle kaplar ve yine o kapların emsali olan ziynetler; bunlardan zekât vermek gerekir dedi Şafiîler. Hanbelilere göre ticaret için bulundurulan ziynet eşyası ki işte o zaman zekâtın verilmesi farz olanlar bunlardır. Ticaret için bulundurulan ziynet eşyası dediler. Ziynetlerden zekât vermek gerekir Hanbelilerde de. Giyinmek, kadının sahip olduğu ziynet eşyasından zekât vermek gerekmez -sadece giyinmek içinse- dediler. Şimdi şöyle bir özüne bakarsak işlerin: Cumhur’a göre kadınların mutat, israf ve mübalağaya kaçmayan ziynet eşyasından zekât vermek gerekmez. Ziynet eşyasından dolayı zekât yoktur. Mubah olan kullanma için ayrılmıştır. Zekâtı gelişen, büyüyen ve gelir getiren mallar için farz kılmıştır. Kim? Yüce İslam. Hanefilere göre zekât vermek farzdır. Erkek ve kadınların süs olarak kullandıkları ziynet eşyasından zekât vermek farzdır Hanefilere göre.

Dakika 1: 05:00

Altın ile gümüş büyüyen mallardır. Onların bulunduğu yerden değeri düşmez ki altın ile gümüş aynı zamanda semen bedel olarak yaratılmışlardır. Görüyorsunuz, bu yüksek âlimlerimiz, ne kadar büyük kâşif bunlar. Delilleri keşfederek hükümleri ortaya koyuyorlar. O cihan peygamberi, âlemlere rahmet peygamber Hz. Muhammed (A.S.V.), elinde iki bilezik bulunan bir kadına, “Zekâtını veriyor musun?” diye sordu. Kadın, “Hayır” diye cevap verdi. O Şanlı Peygamber (A.S.V.) bunun üzerine: “Allah’ın sana ateşten iki bilezik takmasından hoşlanır mısın?” buyurdu. Elbette hoşlanmayacaktı; derhâl zekâtını ver demek istedi. Şafiîler dışındaki fakihlere göre zekât vermek, farz olan ziynet eşyasında muteber olan ağırlıktır kıymet değildir. 5 ukıyyeden azında zekât yoktur. Hanbeliler ticaret için olmasını istisna etmişlerdir. Ticari olursa zekâta tâbi olur demiştir Hanbeliler. İnci ve benzeri kıymetli taşlar varsa taşlardan zekât vermek gerekmez. Şafiîlere göre zekât vermenin farz kılındığı ziynet eşyasında kıymetine itibar edilir. Evet, kıymetli ve pek muhterem efendiler. Derslerimiz bu yüksek ekollerde okuyarak, okutarak devam ediyor. Kıymetli izleyenler, Hanefilere göre, İmâm-ı Âzam Ebû Hanefi’ye göre (R.A.) mesela kuvvetli alacakları var başkalarında; bu alacak tahsil edilince geçmiş yıllara ait zekâtını vermek farz olur. Nisaptan fazlasının zekâtı kırkta bir hesabına göredir. Orta derecede alacaklı olanlar: Bu alacaklarda yıl, borçlunun bu paraları iltizam ettiği zamandan itibaren muteberdir. Alacağın tahsil edildiği zamandan itibaren değildir. Borçlunun bu paraları iltizam ettiği zamandan itibaren muteberdir. Alacağın tahsil edildiği zamandan itibaren değildir. Bir de zayıf alacaklar vardır. Her birinden zekât vermek farzdır. Ödeme, teslim olma zamanında farz olur. Bak; ödeme, teslim alma zamanında farz olur. Kuvvetli alacaklardan nisabın beşte biri alınınca, orta ve zayıf alacaklardan nisabın tamamını alınca zekât vermek gerekir. Ancak zayıf alacaklar için; bunların üzerinden bir yıl zaman geçmesi gerekir. Evet, kıymetliler. İmâm-ı Ebû Yusuf ile İmâm-ı Muhammed’e göre -Hanefi ekolünün İmâm-ı Âzam’dan sonra en yüksek âlimleri bunlar da (Rahmetullahi aleyhim ecmain)- bütün alacaklar eşit olup hepsi kuvvetlidir. Diğer borcu dışında hepsinin zekâtının tahsil edilmeden ödenmesi gerekir demişler.

Dakika 1:05:09

Tahsil edilince ödenmesi, ödemesi istenir. Mâlikîlere göre; onlar da olaya şöyle bakmışlar: Bir yıl zaman geçmesine ihtiyaç bulunan alacaklar, miras hibe yolu gibi olan alacaklar. Bir yıl için zekâtı verilecek olan alacaklar. Dört şart ile zekât vermek bunlarda farz olur demişler: Borcun aslı altın gümüş olmalı veya ticari eşyanın parası olmalı, bir kısmını tahsil etmiş olmalı, tahsil edilen altın, gümüş gibi alacak nakit olmalı, tahsil edilen miktar en az nisap miktarı olmalıdır diye. Bir de peşin fiyatına alışveriş yapan tacirin alacağıdır. Buna da müdir alacağı denilmektedir. Şafiîlere göre alacak; dirhem ve dinar cinsinden yahut ticari eşyanın karşılığı olan alacak ise geçmiş yılların zekâtını ödemesi gerekir. Alacaklar eğer hayvan cinsinden veya yiyecek cinsinden bu gibi maddeler ise zekâtı vermesi gerekmez demişler. Hanbelilere göre alacağını almadıkça zekâtını çıkarıp vermek zorunda değildir. Geçmiş yıllarının zekâtını öder. Zekâtın hedefi, fakirleri gözetmektir. Vaktinde yahut istendiği zaman ödenebilecek bir alacak ise cumhura göre zekâtını ödemesi gerekir. Kâğıt paralar konusuna da; asrımızın âlim ve kıymetli fakihleri bu kâğıt paraların zekâtı ile ilgili -bakın- ne diyorlar: Cumhura göre ki -bunlar Hanefiler, Şafiî ve Mâlikîler bu paralardan zekât vermenin farz olduğunu tespit etmişlerdir (kâğıt paralar).- Doğru olan görüş, bu kâğıt paralardan zekât vermenin farz olduğudur. Fakihler, alacakların zekâtını ancak tahsil ettikten sonra vacip kılmışlardır. Bunlardan kırkta bir nispetinde zekât vermek gerekir. Nisabı kur ile ölçülür. Altın nisabı kuru ile ölçülür. 20 dinar yahut 20 miskaldir. Ağırlık olarak bu ölçünün 85 gram olmasını, gümüşte ise 595 gram olmasını tercih ediyoruz demişlerdir. Bunlar; asrımızın kıymetli âlimleri bunları söylemişler. Şer’i nisap ölçüsüne ulaşmadıkça ve üzerlerinden bir yıl geçmedikçe kâğıt paralardan zekât vermek gerekmez. Burayı tekrar ediyorum: Şer’i nisap ölçüsüne ulaşmadıkça ve üzerinden bir yıl geçmedikçe kâğıt paralardan zekât vermek gerekmez.

Dakika 1:10:06

Yani bir yıl geçince zekâtlar verilir. Nisap miktarı, borç dışında olması gerekir. Nisap miktarı para, nafaka, giyim, kuşam, kira ve zarûrî ihtiyaçlar gibi bunlardan artmış olmalıdır. Kıymetli fıkıh eserlerinde bunları bulursunuz. Bunları inceleme şansına sahip olan kıymetli âlimlerimiz bu kaynakları biliyorlar, bilmeyenler onlara sorsunlar. Şimdi senet; belli bir meblağa ulaşan borcu belli bir zamanda hâmiline vermeyi taahhüt etmektir. Yani borcunu belli bir zamanda hâmiline vermeyi taahhüt etmek, yani ona söz vermektir; böyle bir sözleşme. Hisse senedi şirketin sermayesinin bir cüzünü, parçasını temsil eder. Bu senedin sahibi, o şirketin hissedarıdır. Bu senedin hâmili alacaklıdır. Senet ise şirketin yahut devletin borcunun bir parçasını temsil eder. Bu senedin hâmili alacaklıdır. Şer’an hisse senediyle muamelede bulunmak caizdir. Tahvillerle muamelede bulunmak yani tahvil almak haramdır dediler. Tahviller, faiz fazlalığı taşımaktadırlar. Tahvilleri almak haram olmasına rağmen bunların da zekâtlarını ödemek gerekir. Çünkü tahviller, sahibinin belli bir alacağını temsil ederler. Her yıl bunların zekâtının ödenmesi de gerekir. Yine hisse senetlerinin zekâtı, ticari eşyanın zekâtı gibi ödenir. Ticari şirketler için söz konusudur. Bina alet ve edevatı kıymeti çıkarılarak hisse senetlerinin bu günkü değeri üzerinden zekâtları verilir. Eğer şöyle bir işin özünden bakmak gerekirse hisse senetleriyle tahvillerin zekâtını, yüzde 2,5 nispetinde kârı ile birlikte bugünkü kıymeti üzerinden hesap ederek her yılsonunda ödemek gerekir. Üzerinden bir yıl zaman geçmesi gerekir. Yahut şirketlerin gelirinden ve iradından safi gelir üzerinden yüzde 10 nispetinde toptan hesap edilerek ödenir. Bu hüküm, zirai ürünlerle meyvelerin nisabına kıyas edilerek verilmiştir. Büyümeye ve gelişmeye müsait olması itibara alınmıştır. Evet, pek kıymetli, muhterem izleyenlerimiz. Derslerimiz bu şekil devam ediyor. Madenlerle defineler hakkında da şöyle bir bakalım, bu kıymetli âlimlerimiz ne diyorlar.

Dakika 1:15:01

Bu mezheplerin okulları dünyayı okutmaya asırlardır devam ettiler. Bugünkü dünyayı da ta kıyamete kadar okutacak deliller ve asrî ilimler bu mezheplerle gelmiştir. Daha doğrusu İslam’ı, delilleri bunlar koruyarak, okuyarak, okutarak geldiler. Zapt ederek geldiler. Bu dünya, bu kıymetli âlimlere minnettardır. Her gün rahmet okuyun. Mezhepsiz ve mezheplere düşman olanlara hiç değer vermeyin. Hanefilere göre maden, definedir. Cumhur’a göre ise iki kelime ayrı ayrı mânâlar ifade ederler. Maden; Mâlikî ve Şafiîlere göre altın ve gümüştür. Hanefilere göre ateşte eriyip kalıba giren şeydir. Bakın, Hanefiler işi çok geniş kapsamlı tarif ediyorlar. Hanbelilere göre katı ve sıvı bütün maden türlerini içine almaktadır. Bak, bu da geniş bir ifade. Hanefilerle Mâlikîlere göre madenlerden beşte bir zekât vermek gerekir. Şafiî ve Hanbelilere göre kırkta bir zekât vermek gerekir. Definelerde ittifakla beşte bir zekât vermek gerekir. Definelerde -bakın- hepsi aynı şeyi söylüyorlar ama çok güzel keşiflerde bulunuyorlar. Çok güzel izah tarzları getiriyorlar. Doğru anlamak lazım, çünkü aynı şeyi çok güzel inceliyorlar. Cumhura göre madenlerde farz olan miktar zekât sayılırken Hanefilere göre ganimet sayılır. Tekrar ediyorum: Cumhura göre madenlerde farz olan miktar zekât sayılırken Hanefilere göre ganimet sayılır. Cumhura göre kamu yararı bulunduğu için ganimettir. Yine ittifakla madenlerin nisap miktarına ulaşması da şarttır. Definelerde nisap miktarına ulaşma şartı yoktur. Definelerde büyük çoğunluğa göre nisaba ulaşmak şart değil; Şafiîlere göre şarttır. Çok kıymetli efendiler, Hanefilere göre maden; rikâz, define. Yani define, kenz bir mânâya gelir. Define veya kenz ise insanların yahut gayrimüslimlerin fiili ile toprağa gömülmüş olan mallardır. Madenler üç türlü olarak incelenmiş Hanefilerde: Katı madenler: Altın, gümüş, demir, kurşun ve bakır olduğu gibi ateşte eriyen ve şekillenen madenlerdir. Cıva, zekât nisabına ulaşmasa da beşte birdir; cıva da buna ilave edilmiştir. Katı maddeler, ateşte erimeyen. Bunlar ise bir de sıvı maddeler petrol gibi maddeler. Humus yani beşte birinin verilmesi; sadece birinci türden verilmesi gerekir. Humuslar, ganimetlerin harcanacağı yerlere harcanırlar.

Dakika 1:20:02

Çok kıymetli izleyenler, delil ise kitap, sahih sünnet ve kıyastır. Kitaptan delil: “Biliniz ki ganimet olarak elde ettiğiniz malların beşte biri Allah’ındır.” Madenler ganimet sayılır. Yine sünnetten delil ise: “Dilsiz hayvanların yaraladığı hederdir. Su kuyusuna düşen hederdir. Maden kuyusuna düşen hederdir.” Rikâzda ise beşte bir zekât vermek gerekir. Rikâz madenleri de defineleri de içine alan bir terimdir. Toprak altına yerleştirilen madenler ve kıymetli şeyler demektir. Kıyastan delil, definelere benzetilmesidir. Neyin? Madenlerin. Beşte bir zekât vermek gerekir. Humustan artanın hükmü: Beşte bir zekât verildikten sonra artan kısım mülkün sahibine aittir. Hiçbir kimsenin mülkiyeti altında değilse artan kısım, bulana aittir. Madenlerden beşte bir zekâtın vacip olmasına gelince: Madenler üzerinde put ve haç gibi Cahiliye döneminin alâmeti varsa bundan beşte bir zekât vermek gerekir. Eğer Kelime-i Şahadet gibi İslam nişanı bulunuyorsa yahut Müslüman bir devlet yöneticisinin ismi bulunuyorsa bulunan bu maden yitik maldır, bundan beşte bir zekât vermek gerekmez. Maden yahut define bir kişinin mülkünde olan evde bulunursa Ebû Hanife’ye göre beşte bir zekât vermek gerekmez. İmâm-ı Ebû Yusuf ile İmâm-ı Muhammed’e göre böyle madenlerden beşte bir zekât vermek gerekir. Definelerden beşte bir zekât vermek gerekir. Ayrım yapmak, ayrım yaparak Ebû Hanife’ye göre evin bazı mâlî sorumluluklardan hâli olduğunu, toprağın ise sorumlulukları, vergileri bulunduğunu ileri sürmüştür. Delil, topraktan öşür ve haraç alındığı fakat evlerden öşür alınmadığı hususudur. İmâm-ı Âzam bu şekil delilleri göstermiştir. Ateşte erimeyen ve şekil almayan sıvı ve katı olanlarından zekât vermek gerekmez. Cıvadan beşte bir zekât vermek gerekir; çünkü cıva aynen kurşun gibi kabul edilmiştir. Taştan zekât vermek gerekmez. Evet, kıymetliler. İnci taşından, zümrütten zekât yoktur. Ancak bunlar ticari maksatla elde bulunuyorlarsa o takdirde zekât vermek gerekir dediler. İnciden, amberden, denizden çıkarılan hiçbir ziynetten denizde gömülü define bile olsa zekât vermek gerekmez. Ticari olurlarsa o zaman zekât gerekir, zekât verilmelidir o zaman. Define ile rikâza gelince; sahibi bulunmayan bir toprakta bulunurlarsa bunlardan humus beşte bir alınır. Rikâzdan beşte bir zekât vermek gerekir. Vize ile giren kimse Dar’ül Harb’e eman yani vize ile giren kimse evinde define bulsa, bulduklarını onlara geri verir,

Dakika 1:25:17

sahibine aittir. Kendi memleketine götürürse bunlar habîs mallar olurlar. Sadaka olarak verilmesi gerekir. Eğer Dar’ül Harp’te, açık arazide define bulunursa bu define bulan kişiye aittir. Bulunan mallar özel olarak hiçbir kimseye ait değildir. Bu durum, Dar’ül Harp’te açıktan değil, gizli olarak harbîlerin mallarından gizlice bir şeyler alan ve İslam ülkesine götüren kimse gibidir. Buraya kadar Hanefilerin görüşlerini yansıtmaya çalıştık kıymetliler. İnşâAllah Mâlikî okulunun yüksek âlimlerinin yüksek keşifleri ile ortaya koydukları hükümlerle dersimiz devam edecektir. Kıymetli izleyenler, Mâlikî okulunun yüksek dersleriyle dersimiz devam ediyor. Amelde fıkıhtan keşif notları: Maden, toprak altında Cenab-ı Hakkk’ın yarattığı altın, gümüş, demir ve benzeri şeylerdir. Yani maden, rikâzla aynı mânâda değildir dedi Mâlikîler. Yine madenlerin mülkiyeti konusunda; mülkiyetinde olmayan bu gibi madenler devletindir dediler. Müslümanlara dilediği gibi devlet verebilir veya hazineye devredebilir dediler. Yine şahsın mülkü olan madenler de yine devletindir dediler. Kür, bu görüşe göre veya başka bir görüşe göre mülkün sahibinindir dediler. Devlet gücü ile alınan topraklar devletindir. Sulh yolu ile elde edilen topraklar sahiplerinindir. Madenlerin hükmü imama yani devlet başkanına, devlete aittir. Sulh yapılan toprakların durumu, sahiplerinin gayrimüslim olmasına bağlı olarak devam eder dediler. Madenlerde vacip olan vergi konusunda da Mâlikîler, nisap miktarına ulaşınca kırkta birdir dediler. Bir yıl geçme şartı da yoktur dediler. Zekât vermek farz olan madenler altın ile gümüştür dediler. Bakır, kurşun, cıva ve benzeri ticari maksatla bulunursa zekât vermek gerekir dediler. Hanefilere göre rikâz madenleri içine almaktadır. Hanefiler, rikâzdan beşte bir zekât vermek gerekir; Mâlikîler rikâz madenleri içine almaz dediler. Rikâzda sadece altın ve gümüşün zekâtı olan kırkta bir zekât vermek gerekir dedi Mâlikîler.

Dakika 1:30:03

Rikâz ve definelere gelince; Cahiliye ehlinin toprağa gömdükleri altın, gümüş ve benzeri kıymetli madenlerdir rikâz ve define. Yine Mâlikîlere göre rikâzın mülkiyeti: Rikâz, sahrada Cahiliye ehlinin toprağa gömdüğü şeylerden olmalıdır, bunlara aittir. Mülk olan toprakta bulunmak durumunda sahiplerine aittir, bulanın değildir dediler. İlk satan yahut hibe edene aittir, bilinmiyorsa yitik mal gibidir dediler. Fethedilen topraklarda bulunmuşsa bulana aittir dediler. Sulh yoluyla fetih edilen yerlerde bulunursa yine bulana aittir dediler. Müslümanlara ait mühür bulunursa yitik mallar hükmünde olup bir yıl ilan edildikten sonra bulan kimseye aittir dediler. Rikâz’ın hükmü: Rikâzda beşte bir zekât vermek gerekir. Humuslar, ganimetler gibi kamu yararına harcanır. Çalışmaya ve harcamaya ihtiyaç hissedilirse kırkta bir zekât vermek gerekir dediler. Rikâzda humusun farz olması için nisap miktarına ulaşması şart değildir. Geride kalan mal, bulana ait olur. Birinin mülkünde olan toprakta ise o takdirde geride kalan kısım asıl sahibinin olur dediler. Denizin kıyıya attığı kimsenin mülkü olmayan amber, inci, mercan gibi; bunlardan bir şey vermek gerekmez. İlk defa bunlara el koyanlara aittir dediler. Eşyada asıl olan mubahlıktır. Müslümana yahut bir zımmîye ait oldukları bilinirse; bu mallar, yitik mallar hükmündedir. Sahibi bulunursa verilir. Şafiîlere göre maden ile rikâz aynı şey değildir. Yüce Allah’ın yarattığı kaynaktan çıkarılan şeylerdir. Altın ile gümüştür. Yine bunlardan kırkta bir ölçüsünde zekât vermek gerekir. Rikâzda bir yıl zaman geçme şartı Şafiîlerde de yoktur. Rikâza gelince; toprağa gömülen mallardır. Humus beşte bir zekât vermek gerekir. Altın ve gümüş madenleri olması da şarttır. Rikâzdan beşte bir zekât vermek gerekir. Müslümanın malına istila yoluyla sahip olunamaz. Sahibi bilinmezse yitik mal hükmündedir. Yitik malları ilan ettiği gibi ilan eder. Hanbelilere göre maden, rikâzdan ayrıdır. Madenin mülkiyeti: Altın, gümüş, bakır gibi katı madenlere bulundukları toprağa sahip olmakla sahip olunur; rikâz böyle değildir. Evet, kıymetliler. Petrol ve benzeri sıvı maddeler herhâlde mubahtır. Başkasının mülkiyeti altındaki toprağa girecek bu sıvı maddeleri çıkarması mekruhtur -başkalarına aitse-.

Dakika1:35:20

Zekât vermenin farz olduğu madenler: Madenler, Allah’ın yarattığı şeylerdir. Altın madeninden 20 miskal, gümüş madeninden 200 dirhem, demir, kurşun, bakır, cıva yahut zebercet, billur, akik, sürme taşı, zınnık gibi maddelerin altın ve gümüş üzerinden nisabın tutarından zift, petrol, kibrit ve benzeri sıvı maddelerden çıkarıldığı anda hemen zekât vermek gerekir. “Ey imân edenler! Kazandıklarınızın helâl olanından ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan verin.” İşte bu ayet-i kerime delil olarak ortaya konulmuştur. Bunun miktarına gelince; kırkta birdir. Sıfatı ise zekâttır. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) Bilâl bin Haris, el-Müzeniye, Fur tarafındaki Kabeliye madenlerini iktâ etmiştir. Bu madenlerden günümüze kadar ancak zekât alınmaktadır. Bunu Ebû Ubeyd söylüyor. Madenlerin nisabı altında 20 miskal, gümüşte 200 dirhem miktarıdır. Diğer madenlerde de bunun kıymetine ulaşan miktardır. “Beş ukıyyeden az da zekât yoktur.” Hadis-i Şerifi delildir. “190 dirhemde zekât yoktur. 20 miskale ulaşmadıkça sizin için altından bir şey vermek yoktur.” bu Hadis-i Şerifler birer birer delildir. Madenlerde yıl geçme şartı da yoktur, zirai ürünlere benzemektedirler. Başka madenler nisabı doldurmakta altın ile gümüşe ilave edilebilirler. Ticari mallarda altın ve gümüşe ilave edilebilirler. Vakit konusunda da; nisaba ulaşınca farz olur. Dört mezhebin ittifakı ile bir yıllık zaman geçmesi şart değildir. Nerede? Madenlerin zekâtında. Bunun şeraitine de bakınca eritilip tasfiye edildikten sonra altın ve gümüş madeni ise nisap miktarına, altın ile gümüş dışındaki madenlerden ise nisap değerine ulaşması şart koşulmuştur. Kendisine zekât vermek farz olan kimselerden olmalıdır. Deniz madenleri (inci, mercan, amber, balık benzeri) denizden çıkarılan mallardan zekât vermek gerekmez. Diğer mezhepler de bu görüştedir. Amberden bir şey vermek gerekmez. Çünkü amber, denizin dışarı attığı bir maddedir. Kara avlarında olduğu gibi deniz avlarında da zekât yoktur. Rikâz, Cahiliye Devri’nin gömdükleri mallardır.

Dakika 1.40:08

Humus gerekir. Dilsiz hayvanların öldürdüğü hederdir. Rikâzdan humus gerekir; yani beşte bir. Üzerinde bir ayet veya birinin adı bulunursa bu mallar, yitik mallar hükmündedir. Rikâzın beşte biri hazineye konulur, geride kalan kısmı bulana verilir. Toprağın sahibine verilir. Mülkün sahibi iddia etmezse bulana aittir. Eğer toprağın sahibi iddia ederse yemin ettirilerek kendisine verilir. Eğer define Dar’ül Harp’te bulunursa, bulunan bu mal o zaman onların hepsinindir ganimettir. Müslüman topluluk yardımı olmaksızın onu elde etme imkânı olmazsa bulunan bu mal onların hepsinindir, ganimettir. Eğer kendi başına elde etmeye gücü yeterse o zaman bulanındır. Ölü arazide bulunan definelere benzer. Define altın, gümüş, demir, kurşun, bakır, çanak ve benzeri değişik türden olan her şeydir. Rikâzdan beşte bir zekât gerekir. Bu Hadis-i Şerif umumîdir. Rikâzda vacip olan; bunun definelerden miktarı beşte birdir ve bunun delili Hadis-i Şeriflerde icmâdır, kamu yararıdır. Rikâz humusa tâbi bir mal olup inkârcıların eli bundan çekilmiştir. Ganimetlerdeki humusa benzemektedir. Humus kimlere verilir? Rikâzı bulan herkesin humus vermesi farzdır; cumhurun görüşüdür. Delil ise; “Rikâzda humus gerekir.” Hadis-i Şerifinin umumî olmasıdır. Şafiîlere göre humus ancak kendisine zekât icap eden kişilere farzdır. Humus da zekâttır. Hz. Ali’den gelen bir haberde; Hz. Ali, define bulan kimseye bunu fakirlere dağıtmasını emretmiştir. Evet, kıymetliler. Kıymetli okurlarımızın kıymetli dersleri devam etmektedir. Amelde Fıkh-ı Ekber’den keşif notlarıyla derslerimiz devam ediyor. Amacımız okumak, okutmak ve İslam’ı delilleri ile tanımak, tanıtmak ve Allah’ın rızâsına ulaşmaktır. İyi bir Müslüman olmak.

Dakika 1:44:18

 

(Visited 101 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}