[jw7-video]

93- Amelde Fıkhı Ekber Ders 93

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 93 (1. Kısım)

‘’Elhamdülillahi Rabbi’l âlemin. Vessâletü vessalâmû âlâ Rasulûna Muhammedin ve âlâ âlihi ve sahbihî ecmaîn.’’

Rabbi yessir ve lâ tuassir Rabbi temmim bi’l-hayr. Allahümme eslihlena şe’lena ve lâ tekin âlâ nefsane takvata’anne

Ey kıymetli izleyenler; bizden size selam. Tüm inananların, Yüce İslam’a hizmet edip o yolda cihat edenlerin üzerinden Allah’ın rahmeti, mağfireti, necatı eksik olmasın. Kıymetli ve muhterem izleyenler; dersimiz hac ile ilgili devam etmekte ve Hanbeli ekolüne göre tavafın sünnetleri ile dersimize başlıyoruz. Hanbeli okulunda okunan bu güzelim derslerle, başta dört mezhep ve onların kucakladığı dünyada bütün Ehl-i Sünnet, selef de bunların içinde dâhil olmak üzere; dört mezhep, bütün İslam âleminin, tüm Müslümanları kucaklamıştır. Ve dünyayı okuyarak, okutarak gelmişlerdir. Şimdi bu okullardan, ekollerden biri de Hanbeli okuludur. Bu ekolde tavafın sünnetleri: Sağ eli ile Hacer’ül Esved’i selamlamak ve onu öpmek, sağ omuzu açık tutmak, ilk üç şavtta hızlanmak yine dua ve zikirde bulunmak. Tavaftan sonra iki rekât namaz kılmak. Hacer’ül Esved‘i öpmesi zorsa, ki bugünkü şartlarda zordur, sağ eliyle selamlar ve bu elini öper Hanbelilerde.

 

‘’Bismillahi Allahu Ekber, Bismillahi Vallahu Ekber, Allahümme imânen bike ve tasdikan bi kitabike ve vefaen bi ahdike vettibaen bi sünneti nebiyyike Muhammed Mustafa sâllâllahu teâlâ aleyhi ve sellem’’

 

Bu şekilde Hacer’ül Esved’e yüzünü dönerek -fırsatı varsa orada-; ki bugün izdihamlar bulunmaktadır. Bunlar, bu şekilde okur. Yine Hacer’ül Esved’i her selamlamasında bunu söyler:

 

‘’Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, lâ ilahe illâllahu vallahu ekber ve lillahil hamd’’

 

Bu tekbiri okur. Rüknü Yemani’yi selamlar, fakat öpmez. Rüknü Yemani ile Hacer’ül Esved arasında şu ayet duasını okur:

 

‘’Rabbena atinâ fiddünya haseneten ve fil âhireti haseneten ve gına azabennâr’’

 

Yine tavafın kalan kısmında, ‘’Allahümmec’alhü haccan mebrura ve sa’yen meşkûra ve zenben mağfura Rabbenağfir verham vehdinissebile lehvem ve tecavez âmmâ ta’lem ve entel eazzül ekrâm’’

 

Bunları okur. Kur’an-ı Kerim okumak da sünnettir. Şimdi say’ın sünnetleri ile Hanbeli ekolündeki derslerimiz devam ediyor. Safâ kapısından çıkar, Kâbe’yi görebilmesi için; Kâbe’ye dönerler ve 3 defa ‘’Elhamdülillahi âlâ mâ hedanâ, lâ ilahe illâllahu vahdehula şerikeleh’’,

 

Dakika 5:17

 

İstediği duaları da okur, 2 yeşil direk arasında koşar ve bu şekilde Merve’ye çıkar -Safâ’dan Merve’ye-. Safâ’da söylediklerinin tersini söyler. Yine say’ın sünnetleri: Tertemiz olmak, abdestli bulunmak, avret mahallini örtmek, zikir ve duada bulunmak, yine orada koşmak -yeşil direkler arasında-, yükselmek tepelere, tavafla arasını açmamak. Şimdi bunlardan birer birer, say’ın sünnetleri olarak Hanbeli ekolünden keşif notları veriyoruz. Arafat’ta vakfenin sünnetleri: İmamın Nemire’de tekbirle başlanan kısa bir hutbe okumasıdır. Cem-i takdim yolu ile öğle ve ikindiyi kılar. Kıymetliler, vakfe, binek üzerinde yapılır. Rahmet Dağı’nda, büyük taşların bulunduğu noktada kıbleye dönülür. Yine çokça dua okunur, tövbe ve istiğfarda bulunulur. Dua 3 kere tekrarlanır. ‘Allah’tan başka ilah yok’ cümlesi sık sık tekrarlanır. Şafiîlerle ilgili bölümde kaydedildiği gibidir; istediği duaları okur, gözyaşı döker. Gözler hedeften başkasını görmez. Müzdelife’deki vakfenin sünnetleri: Müzdelife’yi geçmek, tövbe ve istiğfarda bulunmak, akşam ile yatsı namazlarını cem-i tehir yolu ile birleştirerek kılmak. Meş’ar-i Harâm’a gelmek, orada vakfe yapmak, dualar okumak. ‘’Allah’ım burada bizi durdurduğun ve onu gösterdiğin gibi; aynı şekilde tıpkı bizi hidayetin gibi zikrin içinde durdur’’. Yine Muhassir Vadisi’nde acele davranmak. Fındıktan küçük 70 adet çakıl taşı toplar. Mina’dakiler, taşlamak için hazırlık yapar burada. Bunlar Müzdelife’deki sünnetlerdir. Mina’daki taş atma sünnetlerine de şöyle bir bakalım, Hanbeli ekolüne göre. Akabe Cemresi’nden başlamak; Mina’nın selamlanması demektir bu. Taşları güneş doğduktan sonra atmak daha uygundur. ‘’Allah’ım bunu makbul bir hac, mağfiret edilmiş günah, meşrû bir say eyle’’ diye dua eder. Kıbleye yönelmek ve taşları sağ tarafına atmak. Telbiyeye ara vermesi gerekir cemre başlangıcında. Kurbandan sonra tıraş olmak da sünnettir. Kurban günü şu dört husus arasında tertibe riâyet etmek sünnettir: Taşları atmak, kurban kesmek, tıraş olmak sonra tavafa gelip tavaf etmek. Buna ziyaret tavafı, ‘ifada (ziyaret) tavafı’ gibi isimler verilir. İmâm-ı Âzama göre tıraşı, taş atmadan veya kurbandan öne alması hâlinde ‘ceza kurbanı’ keser. Cezalanmış olur. Arife günü hutbe sünnettir. İmamın Mina’da kurban günü hutbe okuması, cemreleri teşrik (katılım) günlerinde, öğle namazından önce atmak Hanefilerde sünnettir.

 

Dakika 10:12

 

Hayf Mescidi’ni (Mescid-i Hayf) izleyen birinci cemreden başlamak vaciptir. Kıbleye yönelerek taşları atar, dua eder, orta cemreye (taş) atar. Küçük cemreden sonra sağına alarak kıbleye yönelir, dua eder. Akabe Cemresi’ne atar, sağına alarak kıbleye yönelir. Fakat burada durmaz, sıralamaya uymak da şarttır. İmamın teşrik (katılım) günlerinin ikindisinde hutbe okunması menduptur. Evet, kıymetliler, şimdi sizlere bu ekollerin durumunu şöyle bir özetlemeye çalışalım. Hanefilere göre haccın hükmü nedir? Haccın hükmü Hanefilere göre, kişiye (imkânı olan kişiye) hemen farz olmasıdır. Bu Mâlikîlerde de böyledir. Yine Şafiîlerde geciktirilebilir. Burada onlarca da (Şafiîlerce) yine hükmü farzdır. Hanbelilere göre hemen hacca gitmelidir ve haccın hükmü farzdır onlarda da. Yine umrenin hükmü Hanefilerde, müekked sünnettir. Mâlikîlere göre meşhur görüşler müekked sünnettir. Yani Hanefilerle aynı. Yine Şafiî Mezhebi’nden bakıyoruz. Umrenin hükmü, farzdır, geciktirilebilir. Hanbeliler de yine farzdır, geciktirilemez, hemen yapılması gerekir. Yine hac için ihrama girmek, niyet etmek Hanefilerde şarttır. Yani ihrama girmek, niyetle birlikte Hanefilerde şarttır; diğerlerinde rükündür -diğer mezheplerde-. Yine umre için ihrama girmek -niyetle beraber- Hanefilerde şart, diğerlerinde rükündür. Yine Mikâtta ihrama girmek, Hanefilerde vacip olduğu gibi diğerlerinde de vaciptir. Yine ihramın hemen ardından telbiye getirmek, Hanefilerde ve Mâlikîlerde vaciptir, öbürlerinde sünnettir. İhram için gusül; hepsinde sünnettir bu. Yine ihram için güzel koku sürünmek hepsinde sünnettir. Telbiye getirmek Hanefi ve Mâlikîlerde vacip iken, öbürlerinde sünnettir. Yine ‘kıran ve ifrat (fazla olan) haccı’ için kudüm tavafı; Hanefilerde, Şafiî ve Hanbelilerde sünnet iken, bu kudüm tavafı Mâlikîlerde vaciptir. Tavaf niyeti, Hanefilerde şart Mâlikîlerde vacip ve öbürlerinde sünnettir. Tavafa, Hacer’ül Esved’ten başlamak; Hanefi ve Mâlikîlerde vacip öbürlerinde şarttır. Tavaf edenin Kâbe’yi soluna alması; Hanefilerde vacip öbürlerinde şarttır.

 

Dakika 15:14

 

Yine güçlü kimselerin yaya hâlde tavaf etmesi; Hanefilerde ve Mâlikîlerde vaciptir. Şafiîlerde sünnettir, Hanbelilerde ise şarttır. Tavafta temiz ve abdestli olmak; Hanefilerde vacip öbürlerinde şarttır. Beden, elbise ve mekân temizliği; bu Hanefilerde sünnet iken öbürlerinde şarttır. Yine tavafın, Hatimin veya Hacer’in arkasından yapılması Hanefilerde vacip, öbürlerinde şarttır. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler, tavafın mescitte olması hepsinde şarttır, bütün mezheplerde. Tavafın 7 şaft olması; Hanefilerde vacip, öbürlerinde şarttır. Hanefilerde ilk dördü farz iken üçü vaciptir. Öbürlerinin hepsinde de şarttır. Tavaf devirlerinin peş peşe olması; bu da Hanefi ve Şafiîlerde sünnet öbürlerinde vaciptir. Yine tavafta avret mahallinin örtük olması; Hanefilerde vacip öbürlerinde şarttır. İki rekât tavaf namazı; bu Hanefi ve Mâlikîlerde vacip öbürlerinde sünnettir. Umre tavafı, hepsinde rükündür. Safâ ile Merve arasında say etmek; Hanefilerde vacip iken öbürlerinde rükündür. Say’ın tavaftan sonra olması; -hepsinde değil- Hanbeli ve Şafiîlerde şart iken Hanefilerde ve Mâlikîlerde vaciptir. Say’ın niyeti; Hanefilerde vacip ödüllerinde şarttır. Say’ın, Safâ’da başlaması ve Merve’de bitmesi; Hanefilerde vacip, öbürlerinde şarttır. Güçlü kişilerin yaya olarak say etmesi; bu da Hanefi Mâlikîlerde vacip, Şafiîlerde sünnet ve Hanbelilerde şarttır. Say’ın 7 devir olması bu da Hanefi ekolünde vacip iken, öbürlerinde şarttır. Say devirlerinin peş peşe olması; bu da Hanefi ve Şafiîlerde sünnet, Mâlikî ve Hanbelilerde şarttır. Umrede saçları tıraş veya kısaltmak; bu Hanefi Mâlikîlerde vacip, Hanbelilerde de vacip, Şafiîlerde bu rükündür. Arife gecesi Mina’da gecelemek; bunların hepsinde bu sünnettir. Arafat’ta vakfe yapmak; hepsinde rükündür -bütün mezheplerde-. Arafat’ta vakfe vakti: İttifakla, arife günü zevâl vaktinden sonra Kurban Bayramı günü şafağı sökünceye kadarki süredir. Bu bütün mezheplerde böyledir.

 

Dakika 20:00

 

Evet kıymetliler. Hanbeliler farklı görüş -bu konuda- sürmüşlerdir. Vakfe vaktinin, Arife günü şafağının çökmesinden itibaren başlayacağının söylemişlerdir Hanbeliler. Yine gündüz vakfe yapanlar için vakfenin gün batımından sonraya kadar uzaması; Hanbelilerde ve Mâlikîlerde vacip, Hanefilerde de vacip, Şafiîlerde sünnettir. Yine imam veya vekili ile Arafat’tan dönmek; bu Hanefi ve Mâlikîlerde vacip, diğerlerinde sünnettir. Müzdelife’de akşam ile yatsıyı cem-i takdim ile birleştirmek; bu Hanefilerde vaciptir, diğerlerinde sünnettir. Müzdelife’de vakfe yapmak; bu Hanefilerde vaciptir. Bir an bile olsa fecirden (tan) sonra vakfe yapılır. Bu Mâlikîlerde yine vaciptir. Şafiîlerde de vaciptir ve aynı zamanda Hanbeli Mezhebi’nde gece yarısından sonraya kadar gecelemek vaciptir. Bu Müzdelife’deki vakfe hakkında. Evet efendiler, yine bakıyoruz ki bu konuda Mâlikîler, kafilenin istirahat edeceği 2 vakit namazın birleştirilerek kılınacağı ve bir miktar yiyip içecek kadar bir zaman, vakfe yeterlidir. Gecelemek ise menduptur dedi Mâlikîler. Müzdelife’de Meş’ar-i Harâm’da fecirden (tan), güneş doğuncaya kadar vakfe yapmak; bu şekilde bu durumu böyle yapmak Hanefilerde müstehap, Mâlikîlerde mendup, öbürlerinden sünnet olarak fazilet yarışında bulunmuşlardır. Yine Kurban Bayramı günü Akabe Cemresi’ne (taş) atmak, bütün mezheplerde bu vaciptir. Hacda tıraş veya saçları kısaltmak. Hanefi, Mâlikî, Hanbelilerde vacip iken, bu Şafiîlerde rükündür. Yine kıymetliler, cemre (taş) atma, kurban kesme ve tıraş konusunda böyle olduğu gibi; bu sıralama Hanefilerde vacip, öbürlerinde sünnettir. Ziyaret tavafı; bunun Hanefilerde de diğerlerinde de; Hanefilerde çoğu rükün olmakla, öbürlerinde hepsi rükündür. 3 ve 4. şaftın fazlası vaciptir Hanefilerde. Ziyaret tavafının kurban günlerinde olması, bu da yine Zilhicce’de olması Mâlikîlerde vaciptir, yine Hanefilerde de vaciptir, Şafiîlerde sünnet, bayram günü olması ise Hanbelilerde yine sünnettir.

 

Dakika 25:08

 

Ziyaret tavafını, Akabe Cemresi’nden sonraya ertelemek; bu da Mâlikîlerde vacip, öbürlerinde sünnettir, kıymetli izleyenler. Yine üç cemreyi teşrik (katılım) günlerinde taşlamak. Bu hepsinde vaciptir. Cemreyi geceye geciktirmemek; Hanefilerde sünnet, Şafiîlerde de sünnettir ve Mâlikîlerde vaciptir. Şimdi Hanbelilerde şöyle bir bakıyoruz. Su taşımak, ineklere gözcülük etmek gibi hizmetlerde bulunanların dışındaki hacılara vaciptir, demişlerdir. Yani taşlamayı geceye bırakma diyor onlar da. Çünkü Mâlikîlerde böyle dediler. Çünkü böyle hizmetler verenler gece-gündüz atabilirler. Hizmet edenlerin tabii bir mazereti bulunmaktadır. Teşrik (katılım) günlerinin gecelerinde Mina’da gecelemek; bu Hanefilerde sünnet, Mâlikîlerde -ancak binek gözcüleri ve su taşıyıcıları dışındakiler için- vaciptir. Yine aynı konuda Şafiîler de böyle dediler, bunlarda da vaciptir -bu hizmetlilerin dışındakilere göre-. Yine bu Hanbelilerde de vaciptir. Evet, kıymetliler Mina’da gecelemek Hanefilerde sünnettir. Veda tavafı; bu Hanefilerde vacip, Mâlikîlerde menduptur; Şafiîlerde mutemet olan görüş ise vacip olmasıdır. Bu Hanbelilerde de vaciptir. Umrenin, teşrik (katılım) günlerinde eda edilmesi; bu Hanefilerde tahrimen mekruhtur, Mâlikîlerde de bu olamaz. Ayrıca dördüncü gün cemresinden sonra gün batımına kadar yine mekruhtur dedi Mâlikîler. Şafiîlerde de hac işlerini bitirdikten sonra keraatsiz yerini bulur dediler. Bak, hac işleri bitmeden, onlarda da bu doğru değildir. Yine Hanbeliler ise keraatsiz yerini bulur, demişlerdir -yalnız tabii ibadetler birbirini engellememek şartıyla olması tabii göz önünde bulundurulur-. Cemreleri sıra ile taşlamak, birinci, orta ve Akabe Cemrelerini sıra ile taşlamak; bu Hanefilerde sünnet iken, öbür mezheplerde vaciptir. Çok kıymetli ve muhterem izleyenler. Bu asırlardır dünyayı okutan bu ekollerin, okunan derslerinden sizlere keşif notları vermeye devam ediyoruz.

 

Dakika 30:03

 

Derslerimiz Amelde Fıkh-ı Ekber dersleridir. Onlardan keşif notlarıdır. Cenab-ı Hakk görevini hakkıyla yapan, her sözü, her işi nur ve hak olan kullarından eylesin. Kıymetli izleyenler, haccın rükünleri hakkında da Hanefilere göre vakfe ve ziyaret tavafı, haccın rüknüdür. Mâlikî ve Hanbelilere göre ihram, Arafat’ta vakfe, ziyaret tavafı ve say; bunlar rükündür. Şafiîlere göre ihram, Arafat’ta vakfe, tavaf, say ve saçları tıraş veya kısaltmak; bunlar Şafiîler de rükündür. Umrenin rükünleri; Hanefilerde onun rüknü Kâbe’yi tavaftır. Yani umrenin hükmü Hanefilerde Kâbe’yi Şerif’i tavaf etmektir. Mâlikî ve Hanbelilere göre ihram, tavaf ve say; -umrenin- bunlar rükünleridir. Şafiîlerde ise yine ihram, tavaf, say ve saçları tıraş veya kısaltmak, bunlar rükündür Şafiîlerde. Şafiîler dışındaki cumhura göre tıraş rükün değildir, vaciptir. Bu sadece Şafiîlerde kabul edilmiştir. Şimdi ihram ile ilgili şöyle bir açıklık getirmeye çalışalım. İhramın anlamı: Yasaklı olmak demektir. Şimdi, hacca niyet eden bir Müslüman ihrama giriyor, yasaklara bağlı kalmayı da kabullenmiş oluyor. İşte ihramın anlamı bu. ‘Nasıl ihramlı’ olunur sorusuna da, hacca ve umreye niyet eder ve niyetini de bir fiil veya sözle birleştirirsen işte o zaman ihramlı olur. Evet kıymetliler. Telbiye getirmek ile de artık ihram başlamıştır. İhramın yalnızca niyetle gerçekleşeceği konusunda; Şafiî ve Hanbeliler, Mâlikîler arasında ihtilâf yoktur. Hanefiler ise telbiye getirmedikçe bir kimse ihrama girmiş sayılmaz diyorlar. Niyetle ihram hâli gerçekleşmiş olmaz telbiye getirmedikçe diyor Hanefiler. Onlara göre niyet rükün değil, bilakis şarttır. Niyetle birlikte terbiye getirdiğinde -onlara göre- ihrama girmiş olursun. Yani Hanefiler diyor ki niyetle beraber telbiye getireceksin diyor. Mâlikîler, ihram, fiil ile gerçekleşir diyorlar. Söz veya fiil ile gerçekleşir. Bu da telbiye getirmek gibi hareketlerle mümkündür dedi. Mâlikîler de Hanefilere bu şekilde mutabakat gösterdiler. Şafiî ve Hanbeliler, niyet etmekle ihram gerçekleşir dediler. Yine şöyle bir bakalım cumhura göre ihram niyetle gerçekleşir.

 

Dakika 35:04

 

Hanefilerde ise telbiye ile beraber olması şarttır diyorlar. ‘’Ameller ancak niyetlerledir. Herkes için ancak niyet ettiği vardır’’. İşte Peygamberimiz’den gelen haberin biri budur. Niyetin yeri kalptir. Kalple yapılan niyettir. Dil ile söylemeyi en faziletli yol olarak görür. Kim? İslam âlimlerinin çoğunluğu. Şanlı Peygamberimiz’den gelen haberde; ‘’Şanlı Peygamber’in hac ve umrede ‘Lebbeyk’ dediğini duydum’’ diyor, kim? Enes Hazretleri. Yani bu kıymetli âlimler ortaya tespit ve teşhisleri koyarken delillere göre hareket etmektedirler. Delilsiz bir hareketleri yoktur. Kıymetli ve muhterem efendiler. Onun için bu âlimlerin her sözünü çok değerli olarak bulmamız gerekiyor. Yine niyetlerde hacca, umreye, kırana, temettüye (istifade), umreye, bunlara hem ayrı ayrı niyet edildiği gibi birlikte de niyetler yapılmaktadır. Telbiye: ‘’Lebbeyk, Allahümme lebbeyk, lâ şerike leke lebbeyk. İnnel hamde ven nimete ve lekel mülk, lâ şerike lek’’. İhramın şeklinde de şöyle bir bakalım kıymetliler. Şimdi Yüce İslam delilleriyle, başta bu dört mezhep tarafından güzelim keşfedilmiş. Hz. Muhammed’in ortaya koyduğu Yüce İslam’ın delillerini, Peygamberimiz’den ve ashaptan sonra bu ekoller asırlardır okuyarak, okutarak gelmişler. Dünyayı okutan ekoller bunlar. ‘’Sizden her kim hac ve umre için telbiye getirmek isterse ona göre telbiye getirsin, niyet etsin’’. ‘’Sizden her kim hac için telbiye getirmek isterse ona göre telbiye getirsin’’. ‘’Sizden her kim umre için telbiye getirmek istersen ona göre telbiye getirsin’’ diye Peygamberimiz’den rivayet edilmiştir. Bu Hadis-i Şerif’i kıymetli muhaddislerimiz rivayet etmişlerdir. Bunlardan birisi Buharî Şerif ve Müslim-i Şerif’tir. Ayşe-i Sıddıka Validemiz’den rivayet edilmektedir. Hanefi ekolünün kıymetli âlimlerine göre her kim ki ihrama girse, farz hac olduğunu belirtmese, ihramı farz hacca yüklenir. Nafile niyet ederse nafile yerine geçer. Şafiîlere göre önceden belirtme, şart değildir. Nafile için ihrama girmiş olsa, bu ihram farz hac için geçerli olur, demiş Şafiîler. ‘’Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) ve ashabı birlikte telbiye getirerek çıktılar. Bu arada vahyin inmesini bekliyorlardı. Sonunda yanında kurbanı bulunmayanlara ihramlarını umre için; kurbanı bulunanlara da hac için tayin etmelerini Şanlı Peygamber emretti (A.S.V.)’’

 

Dakika 40:09

 

Mâlikîlere göre hac veya umreyi belirtmeden niyet etse, ihramı hacca ait kılmak mendup olur, demişler. Yine Şafiî ve Hanbelilere göre hac aylarında mutlak olarak ihrama girerse, niyetle bunu istediği birine (hac ibadetlerinden birine) çevirebilir, demişlerdir. Hanbelilerde en uygunu, ihramın umreye çevrilmesidir. ‘’Belirsiz durum olduğu zamanda Sevgili Peygamberimiz’in huzuruna (A.S.V.) geldim’’ diyor, -Ebû Musa diyor-. ‘’Nasıl telbiye getirdin?’’ diye sordu. ‘’Allah’ın Resûlü (S.A.V) telbiyesine bağlı olarak ‘Lebbeyk’ dediğimi söyledim’’, bunun üzerine (o) ‘’İyi ettin’ buyurdu. ‘’Sonra emri üzerine beyti tavaf ettim ve Safâ ile Merve arasında say’da bulundum’’. Bütün bunlardan sonra bana ‘’artık ihramdan çık’’ buyurdu. Unutmanın hakkında da Hanbelilere göre bu, niyeti tavaftan önce dilediği bir ibadete ait kılabilir. Yine Mâlikî, Hanefi ve Şafiîlerdeki mezheb-i cedide göre kıran haccı için geçerli olur -unutmanın neticesinde-. Bütün amelleri yerine getirdikten sonra hac yükümlülüğünden kurtulmuş olur. Evet kıymetliler. Yine haccın umreye dönüşüp dönüşmeyeceği konusunda; Hanbelilere göre caiz iken, öbürlerine göre caiz görülmemiştir. Şimdi dersimiz ‘şartlı ihram’ ile İnşâAllahu Teâlâ devam edecektir. Cenab-ı Hakk her sözü her işi nur ve hak olan Allah’ın rızâsına vasıl olan kullar zümresine hepimizi İlhak eylesin.

 

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 93 (2. Kısım)

 

Kıymetli ve muhterem izleyenler. Yine, hac ile ilgili derslerimiz devam ediyor. Şimdi yine ihram konusunda Şafiî ve Hanbeliler, ‘şartlı ihramı’ caiz görmüşlerdir. Yine Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde Zübeyir kızı Dubâa: ‘’Ey Allah’ın Resûlü! Ben ağır bir kadınım ve hac etmek istiyorum. Bana ne emredersin?’ dedi. O Şanlı Peygamber Allah’ın Resûlü (A.S.V.) buyurdu ki: ‘’Telbiye getir ve ihramdan çıkma. Yerin, beni hapsettiğin yerdir diye şart koş’’. Bu istiklâl edilerek, burada delil getirmişlerdir. Ebû Hanife ve Mâlikî, şartlı ihramın doğru olmayacağı görüşünü ileri sürmüşler; Dubâa’ya mahsus özel bir hâl olduğunu söylemişlerdir

 

Dakika 45:13

 

Ebû Hanife ve Mâlikî Hazretleri. 2 hac veya 2 umre için ihrama girip girmeme konusunda da Hanbelilere göre biri için geçerli olur. Ebû Hanife, İmâm-ı Mâlikî ve Ebû Şafiî her ikisi için birden ihramın geçerli, yine ancak birinin kazasının gerektiğini söylemişlerdir. Niyet ettiğini bozmuş olursa ikisini birden kaza etmesi de gerekir, demişlerdir. Ebû Hanife, İmâm-ı Mâlikî ve Şafiî bu görüştedirler. Yine ihram konusunda yer, zaman açısından yeri Mikât adı verilen yerdir. Yani ihrama kişi Mikâtta girer. İhramın zamanı ise hac ve umre vaktidir. Haccın vakti ise cumhura göre Şevval, Zilkade ve Zilhicce’nin ilk on günüdür. Mâlikîlere göre ise Zilhicce’nin tamamıdır. Mikâtlar konusunda da şöyle bir bakalım. Afakîler, yani dışarıdan gelenler, Mikât dışından gelenler; bunlar Medineliler için Zulhuleyfe, Şamlılar için Cuhfe Necitliler için Karnü’l Menâzil, Yemenliler için Yelemlem ve Iraklılar için zat-ı ırkdır. Harem dışındakiler (yani bunlara ‘Hil Ehli’ denmektedir ki) harem dışında bulunanlardır. Evleri ile Harem arasında diledikleri herhangi bir yerde olabilir. Evet, kıymetli efendiler. Evleri ile harem arasında diledikleri herhangi bir yerde olabilir. Mekkelilerin durumuna gelince, yani haremde oturanlar, Mikâtları (onların) haremdir. Umre için ise Hil’dir. Hac için, evlerinde veya harem içinde herhangi bir yerde ihrama girebilirler. Umre için de Hil’de, Ten’îm veya başka bir yerde ihrama girerler. İhrama girmek isteyenin bazı görevleri vardır. Sünnetleri yerine getirecektir. Gusleder veya abdest alır. Gusül en faziletlisidir. Aybaşı ve lohusa olan kadınlar da bunları yaparlar. Lohusa ve aybaşı olan kadınlar gusleder, ihrama girer ve hac ve umre ile ilgili bütün ibadetleri yerine getirirler. Ancak Kâbe-i Şerif’i tavaf edemezler, o hâllerinde. Su yoksa, yerine teyemmüm alır, genel temizlikte bulunmak müstehaptır. Temiz iki elbiseye bürünürler, yani ihram elbisesine.

 

Dakika 50:06

 

Çift terlik veya takunya giyerler. Cihan Peygamberi, Kıymetli Efendimiz’den (A.S.V.) gelen haberde ‘’Sizden biriniz bir izar ve rıda ve bir çift takunya terlik ile ihrama girsin. Eğer takunyası bulunmazsa, iki mest giysin ve onları topuk aşağısından kessin’’. Şimdi kıymetliler, yine başka bir haberde ‘’İki takunya, terlik bulunmayan iki mest giysin’’ diye de bir haber var. Buharî, Müslim rivayet etmişlerdir. Hazreti Ömer’in oğlundan gelmiştir fakat Hazreti Ömer’in hadisini ‘Bunu nesh etmiştir’ dediği rivayet olunur. Evet, kıymetliler, demek ki bu yukarıdaki İbn-i Ömer hadisini nesh etmektedir bu Hadis-i Şerif. Efendim bu konuda kadınların ihramı konusunda da fakihlerin ittifakı ile yüzlerindedir. Erkeklerin yakınlarından geçmeleri bir örtüyü yüzlerine kadar indirirler. Hz. Ayşe gibi (R.A.), Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) ile birlikte ihramlı kadınlar böylesi hâllerde aynı şekilde hareket etmişlerdir. Yine cumhura göre ihramdan önce vücudu kokulanmak; cumhurun delili bu konuda Hz. Ayşe’den gelen (R.A.) şu söze istinat eder. ‘’İhrama girerken ben bulabildiğim en güzel koku ile Peygamber’i kokulardım(parfümlerdim)’’ diyor. Yani Peygamber kokulanıyor, Ayşe Annemiz’in kendisi değil. Hz. Ayşe’ye ait şu söz vardır: Buharî, Müslim gibi kıymetli muhaddislerimiz rivayet ederler. ‘’Ben Şanlı Resûl’ün (A.S.V.), başının ortasında kokunun parıltısını görür gibiyim’’, demiş. Mâlikîlere göre kokulanmaz (koku sürülmez). Delilleri şudur: Sevgili Peygamberimiz’e gelen bir adam soruyordu: ‘’Ey Allah’ın Resûlü! Umre ihramına girmiş fakat aynı zamanda bol miktarda koku sürülmüş bir erkek hakkındaki görüşü nedir?’’. Bunun üzerine Şanlı Peygamber (A.S.V.) bir süre sustu ve sonra ‘’Üzerinde bulunan kokuyu yıka. 3 defa cübbeni çıkar ve haccında yaptığını umrede de böyle yap’’. Kıymetliler, tabii kıymetli âlimlerimiz bunların hangi ortamda söylendiğini, yasaklandığını, kıymetli fakih âlimlerimiz keşfetmişlerdir. Görüşlerini ortaya koymuşlardır ve koymaktadırlar. Şafiî ve Hanbelilere göre kadınların bileklerine kadar ihram sırasında kına yakmaları sünnettir. Bu Şafiî ve Hanbelilere göre. Gusülden sonra ve ihramdan önce iki rekât namaz kılınması ittifakla sünnettir.

 

Dakika 55:05

 

Yine muhaddislerimizden gelen haberde ‘’O Rahmet Peygamberi (A.S.V.) Zulhuleyfe’de iki rekât namaz kılmış ve sonra ihrama girmiştir’’. Kerahat vaktinde yapılamaz. Bu, Mekke haremi dışında, kerahat vaktinde yapılamaz, demişlerdir. Evet, kıymetliler, Kâfirûn Suresi’ni bu namazda, yine İhlas Suresi’ni de okur. Bu da sünnettir. ‘’Resûlullah (S.A.V) namazını bitirince ihramı gerekli kıldı’’, demiştir. Kim? İbn-i Abbas Hazretleri. Yine Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde -ki bunu da Cabir Hazretleri rivayet ediyor-, ‘’Efendimiz (A.S.V.) telbiye getirmek istediğimizde, yola yöneldiğimiz zaman ihrama girmemizi emretti’’. Hanefilere göre namazın ardından telbiye getirilir. En faziletli olanı da budur. Telbiye getirirken, hacca niyet eder. Şafiîler, niyetle birlikte telbiye getirilmesini öngörür. ‘’Mina’ya yöneldiğiniz de hac için, ihlal yapınız’’. İhlal: Yüksek sesle telbiye getirmek. Kıymetli izleyenler, Mâlikî ve Hanbeliler, yürümeye başladıktan sonra telbiye getirilmesinden yana olduklarını söylemişlerdir. Delilleri de; Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) devesine binip de üzerinde iyice yerleştikten sonra yüksek sesle telbiye getirmiştir. İbn-i Abbas şöyle der (Radıyallahü anhüm ve erdahüm ecmain): ‘’O âlemlerin Rahmet Peygamberi (A.S.V.) namazını bitirince ihrama girmeyi gerekli kıldı. Devesine binip de üzerinde yerini iyice aldıktan sonra yüksek sesle telbiye getirdi’’. Sık sık telbiye getirmek, haccın en faziletlisidir. Yüksek sesle telbiye getirmek ve kurban kesmektir. Peygamberimiz’den bu rivayet vardır (A.S.V.); yine bunu da Fadıl Bin Abbas’tan gelen bir haber ki Buharî, Müslim gibi yüksek şahsiyetler rivayet etmişlerdir. ‘’Lebbeyk, Allahümme lebbeyk’’, bu telbiyeyi okur. Kıymetliler, niyet ederek telbiye getirirse, Hanefilere göre ihrama girmiş olur. Telbiye konusuna da bakalım. Yine bazı görüşlere yer verelim. Mâlikîler, kıymetli ekolün kıymetli âlimleri, Mâlikî okulunun yüksek âlimleri: ‘’Tavafa başlandığında telbiye kesilir, say’ı bittikten sonrada telbiyeye devam edilir’’. Bu Mâlikî ekolü böyle dedi. Nihayet arife günü zevâl vaktinden sonra telbiye kesilir. Mâlikîler dışında cumhura göre, bayram günü Akabe Cemresi’ni atmaya başladığında, attığı ilk cemrede telbiyeyi keser. Hanefiler ne diyorlar: ‘’Tıraş olup, ihramdan çıktığında telbiye kesilir’’, demişlerdir

 

Dakika 1:00:05

 

Hanefi yüksek âlimleri. Umre yapan, tavafa başladığında telbiyeyi keser. Şimdi bunlarda yine Hanefi ekolüne göre her ikisi için birden ihrama girme konusunda, yani hem umre hem hac için bu konuda ifrat (fazla olan), temettü (istt) ve kıran. Şimdi, hacları hakkında müfrit yani ifrat (fazla olan) haccı, yalnızca hac ihramına giren kişidir. Mutemetti olan ise önce umre ihramına giren sonra da hac ihramına giren kişiye de temettü (istifade), haccı yapan ‘mutemetti’ denmektedir. Yani kıran haccına niyet edenler ise önce umre ve hac ihramına girerek bunları birleştiren kimseye de ‘karin’ denmektedir. Umreyi yerine getirir, sonra da haccı yerine getirir; yalnız ihramından çıkamaz hac bitinceye kadar. Hanefilere göre kıran haccı, en faziletli olandır. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) Muhammed ailesi: ‘’Hac ve umre için telbiye getirin. Resûlullah’ın umre ve haccı ‘Lebbeyk’ diyerek hac ve umre terbiyesi getirdiğini duydum’’. Evet, bu da Buharî ve Müslim gibi kıymetli muhaddislerden gelen ve Hz. Enes’in rivayet ettiği bir Hadis-i Şeriftir. Hanefi âlimleri bunu delil olarak almışlardır. Kıran haccının faziletli olduğuna dair. Mâlikî ve Şafiîlere göre ifrat (fazla olan) daha faziletlidir. Hz. Ayşe anlatıyor: ‘’Şanlı Peygamber (A.S.V.) ile veda haccı senesinde birlikte çıktık. Kimimiz umre için telbiye getirdi, kimimiz de hac ve umre için telbiyede bulundu. Şanlı Peygamber ise (A.S.V.) hac için telbiye getirdi’’. Mütevatır ve sahih yollar ile Cabir Bin Abdullah’tan, Peygamber’in (A.S.V.) ifrat (fazla olan) haccı yaptığı rivayet edilmiştir. Ebûbekir ve Ömer’in, Osman’ın, Ayşe’nin, Cabir bin (R.A.) görüşüdür bunlar. Kıymetliler, fakat görüyorsunuz, Hanefilerin keşifleri farklıdır. Mâlikîlere göre ifrattan (fazla olan) sonra kıran haccı gelir, demişlerdir. Şafiîler de ifrattan (fazla olan) sonra temettü (istifade) gelir, demişlerdir. Şafiîlerin (görüşü), yapılan işlerin çokluğuna itibar ettikleridir. Hanbelilere göre önce temettü (istifade) sonra ifrat (fazla olan), daha sonra kıran gelir Hanbelilere göre. Bak onlarda da temettü (istifade) öne alınmıştır, herkesin elinde deliller var. Ama delillerin kaynağında sahabeler ile görüşen bir İmâm-ı Âzam var. Delilleri de Peygamber’in temettü (istifade) haccı yapmış olmasıdır. Görüyorsunuz, burada deliller farklı kavranmıştır. Sevgili ‘’Peygamberimiz, veda haccı yılında umreden hacca geçerek temettü (istifade) haccı yaptı. Yanında Zulhuleyfe ’den kurban getirdi’’ diye bir rivayet bulunuyor, bu rivayetinde kaynağında kıymetli muhaddisler var ve Hazreti Ömer’in oğlundan gelen bir haber. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V): ‘’Eğer şimdi ortaya çıkan durumu önceden bilebilseydim, kurban getirmez ve bunu umre yapardım’’.

 

Dakika 1:05:13

 

Bu da başka bir rivayet. Kıymetliler, şöyle bir bakıyoruz, kıymetli âlimlerimiz şöyle diyorlar: ‘’Peygamber’in hac ihrama girmiş sonra umreye katmış ve böylece karin olmuştur’’, diyorlar -bakın-. Bu da Nebevi gibi kıymetli âlimlerin kanaati de böyle. Peygamber Efendimiz Hanefilerin dediği gibi kıran hacının yerine getirdiğini söylüyor. Sonuçta da hac ile umre de ‘’lebbeyk’’ hadisi de bunu emretmiştir. Bu görüşlerin hepsi kıymetlidir. Yalnız işin kaynağında Hanefiler vardır, Mâlikîler vardır. Onları öbür kıymetli ekoller takip eder. Bütün Selef ve Hâlef bu dört mezhebin kucakladığı Ehl-i Sünnet yoludur. Hanefilere göre ihram konusunda, Mekkeli ve benzerleri için ihramın ihrama eklenmesi caiz değildir diyor. Hanefiler, Mekkeliler ve benzerleri için diyorlar bunu. Haccı umreye eklemek caizdir. Yine haccı umreye eklemek, bunu yaparsa diyor; afakî olanlar yaparsa karin hükmüne girer, yani haccı kıranı yapmış olur dediler, kim yine Hanefiler dediler. Bunu bir afakî yapmış ve tavafı hac aylarında vuku bulmuş ise mutemetti sıfatını kazanır, demişler. Üç şafttan az tavaf da yapması hâlinde -yine Ebû Hanife’ye göre- haccı terk eder, bırakır, demiş. İmameyn, umreyi bırakır, demişler. Afakî (olarak) yapsan, karin hükmüne girer, demişler. Afakî: Mekkeli olmayan, dışarıdan gelenlerdir. Hatırlatıyoruz ki unutulmuş olunabilir. Hac ve umre ile ilgili ibadetlerden birini terk edene kurban cezası gerekir. ‘’Sevgili Peygamberimiz (S.A.V), (o/onlar) umreyi terk ettiği için ona kurban kesmeyi emretti’’. Bu da Ayşe Validemiz’den gelen haberlerden birisidir. Haccı bir başka hacca ekleme konusunda da eğer birinci hac için tıraş olmuşsa diğer hac da gerekli olur. Yine umreyi umreye ekleme konusunda da Hanefilerin ittifakı ile kurban kesmesi gerekir. Yine her ikisini de yerine getirmek durumunda kalır. Kim? umreyi hacca eklemek isteyenler. Ve karin olurlar, yani hac-ı kıranı yapmış olurlar. ‘’Her kim hacca kadar umreden faydalanırsa…’’ ayet-i kerimesinde buyurulduğu gibi karin ile ilgili sünnet, her ikisinin ihramına birlikte girmek veya umre ihramını hac ihramından öne almaktır. İşte, hac-ı kırana niyet edenler için bu söylendi. Kıymetli ve muhterem izleyenler, yine haccın umreye, umrenin de hacca katılıp katılmaması konusunda; çoğunluk âlimlerin görüşü, haccın umreye katılabileceği görüşündedir.

 

Dakika 1:10:19

 

Hanefilere göre bu, umre tavaftan dört şaftı yerine getirmeden önce olmalıdır. Karin hükmüne girer, demişler Hanefiler. Yine Hz. Ömer’in oğlundan gelen haberde, umre ihramına girmiş sonra onunla haccı birleştirmiş ve daha sonra da ‘İşte Peygamber böyle yaptı’ demiştir. Görüyorsunuz ki bu haber de kıymetli bir haber ve Hanefileri destekleyen bir haber. Hac-ı kıranı yaptığını gösteriyor Peygamberimiz (A.S.V). Haccı umreye çevirmek, niyeti umreye çevirmek. Bu konuda da ‘’İhramınızdan çıkınız, beyti tavaf ediniz ve Safâ ile Merve arasında say ediniz. Ve tıraş olarak ihramdan çıkmış hâlde Mekke’de ikamet ediniz. Eğer ben deve getirmiş olmasaydım muhakkak size emrettiğim gibi yapardım. Ama bana ait bir haram, kurban yerini bulmadıkça helâl olmaz. Yine sonradan ortaya çıkan durumu önceden bile bilseydim, elbette deve getirmez ve bunu da umre yapardım’’. Peygamberimiz’den gelen haberler bunlar. Kıymetliler, Hanbeli ve Zahirilere göre kıyamete kadar sürecek bir uygulamadır. Cumhur ise Mâlikîler, Hanefiler ve Şafiîler ki yalnızca onlara ait bir uygulamadır, demişlerdir. Cahiliye âdetine muhalefettir. Haccı umreye çevirmek Muhammed (A.S.V.) Efendimiz’in ashabına ait bir uygulamadır. ‘’Ey Allah’ın Şanlı Resûlü! Haccı umreye çevirmek bize has mı, yoksa bütün insanlara ait bir husus mu?’’ diye sordum. ‘’Doğrusu bize has bir husus’’ cevabını aldım diyor. Kim bunu söyleyen. Hâlis bin Bilal babasından naklediyor. Hazreti Ömer (R.A.) de diyor ki: ‘’O Şanlı Peygamber ki onun zamanında 2 müt’a vardı. Ama şimdi ben onları yasaklıyorum, yapanlarını da cezalandırıyorum. Muta evliliği ve hac müt’ası; bunları yasaklıyorum’’ dedi Hazreti Ömer. Hz. Osman da ‘’hac müt’ası bize ait bir uygulama ile size ait değil’’, demiştir. Yine Hz. Ebûzer’den ‘’Bizden sonra hiç kimse hac ihramına girip de sonradan bunu umreye çevirme hakkına sahip değildir’’. Bu da Ebûzer’den gelen bir haber. ‘’Hac ve umreyi Allah için tamamlayın’’. Bu da ayet-i kerime, Bakara Suresi 196. ayet-i kerime. Kıymetliler, bu delilleri bu şekil keşfederek geldik ve keşfederek gidiyoruz. Konuları A’dan Z’ye; eğer bu keşif notları iyi incelenirse, kıymetli âlimlerimiz bütün delilleri ne kadar güzel incelemişler ve İslam caddesi, kolaylıklarla, geniş mi geniş rahmet dalgalarıyla dalgalanır hâle gelmiş.

 

Dakika 1:15:05

 

Bunun için Yüce İslam hayatın en kolay, en mutlu, eşi bulunmayan hayat tarzıdır. Bu İslam’ın hayat tarzını yaşayan, dünyada, berzahta (ruhlar âlemi) ve öbür âlemde mutlu olan kullarından eylesin.

 

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 93 (3. Kısım)

 

Kıymetliler, dersimiz tavaf ile devam ediyor. Şimdi onun hükmü konusunda tavaflar: Kudüm tavafı, ifâza (ziyaret) tavafı -veya buna ziyaret tavafı da denilmektedir ki- bir de veda tavafı. Buna da ‘sader tavafı’ deniyor. Ziyaret tavafına, rükün tavafı da denmektedir. Hanefiler şöyle derler: Kıran haccı yapan bir kimse -Hz. Ali ve diğer sahabelerden gelen haberde- bunlarla amel ederek iki tavaf ve iki say’dan sorumludur. Yine farz olan ifada (ziyaret) tavafıdır. ‘Kâbe’yi çok çok tavaf etsinler’, bu da ayet-i kerime. İfade tavafını yapmaması hâlinde, veda tavafının kişiyi, ifada (ziyaret) tavafının yükümlülüğünden kurtaracağı konusu üzerinde âlimlerin cumhuru, görüş birliği içindedirler. Bak, burada da bir rahmet dalgalanıyor. Ne diyor kıymetli âlimlerimiz? İfada tavafını yapmaması hâlinde, veda tavafının kişiyi, ifada tavafının yükümlülüğünden kurtaracağı konusunda -bu konu üzerinde- yüksek âlimlerimizin cumhuru görüş birliği içindedirler, diyor. Umrede kudüm tavafı yoktur. Kıran ve ifrat (fazla olan) haccı yapanlar, kudüm tavafı, ifada (ziyaret) tavafı ve veda tavafını yaparlar. İfrat ve kıran haccı yapanların, kudüm tavafı yapması gerekir. Kudüm tavafı sünnettir. Mekkeliler için kudüm tavafı yoktur. Yine Şanlı muhaddislerimiz (R.A.) bu konuda Hadis-i Şeriflerle ortaya koymuşlar ki kudüm tavafı sünnettir. Kudüm tavafı şöyle bir bakalım, Mekkeli ve Mekkeli hükmünde olan, yine Mikât sınırları içinde ikamet eden kimseler; bunlardan kudüm tavafı düşer. Afakî de olsa umre veya ‘temettü (istifade) haccı’ yapan ve doğrudan Arafat’ta vakfe yapmak isteyen kimseden de kudüm tavafı düşer, demiştir kıymetli âlimlerimiz. Mâlikîlere göre Hil’den ihrama giren herkese kudüm tavafı gerekir, demişlerdir. Yani ister Mekkeli olsun ister olmasın. Hanbeliler ise temettü (istifade) yapanın, kudüm tavafı yapması gerektiği ve daha sonra ifada (ziyaret) tavafı yapması lazım geldiği görüşündedirler. Şafiîlere göre ihramsız bir kimse için de kudüm tavafı sünnettir. Bu saygı tavafıdır, demişlerdir Şafiîler. Bunun da tabii hikmet-i İslamîye’si bulunmaktadır.

 

Dakika 1:20:02

 

Kâbe’yi selamlamaktır: ‘Kudüm tavafı’ Kâbe’yi selamlamaktır -Kâbe-i Şerif’i, şanlı, şerefli Beytullah’ı-. Kıymetli efendiler, tavafa engel olunursa eğer, tahiyyetül mescid namazı kılınır. Şimdi Hanefilere göre ‘kıran haccı’ yapan kimse, umre fiillerini bitirdikten sonra ‘kudüm tavafını’ yerine getirir. Hanefi ekolünün yüksek şahsiyetleri böyle söylediler (Rahmetullahi aleyhim ecmain). Mâlikîler ise Mescid-i Haram’a giren kimseye kudüm tavafı gerekir, dediler. Bu yüksek şahsiyetlerde (Rahmetullahi aleyhim ecmain) aynı zamanda, Mâlikîler buna ‘vaciptir’ dediler. İhrama Hil’den giren, bir ifrat (fazla olan) veya kıran hacını yapmalıdır, derler. İfada veya ziyaret tavafı. Bu bir rükündür -bu tavaf-, kıymetliler. ‘’Kâbe’yi çok tavaf etsinler’’ ayet-i kerimesine istinaden. Yine bu haccın farzlarındandır. Bu konuda âlimlerimiz tam bir görüş birliği içindedirler. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V) ile birlikte hac ettik. Kurban Bayramı günü dönmüştük. Safiye adet gördü. Peygamber onunla beraber olmak isteyince ‘’Ey Allah’ın Resûlü! O adetli’’ dedim. Bunları Ayşe Annemiz anlatıyor. ‘’Peki, şimdi o bizi tutacak mı?’’ diye sordu. Dediler ki: ‘’Ey Allah’ın Resûlü! Kurban Bayramı günü ifada tavafını eda etti’’. Bakın, bunun üzerine ‘haydi çıkınız’ buyurdu. Bakın, bütün vakitler, onun vaktidir demektir. Yani ziyaret tavafının vaktidir demektir. Veda tavafı Mâlikîlere göre menduptur. Yine diğer mezheplere göre vacip. Yine Hz. Abbas’ın (R.A) oğlundan gelen haberde, insanlara son ayetlerinin beyt ile olması emredildi. Ancak adetli kadınlar bundan muaf tutulmuştur. İnsanlar her taraftan dönmekte idi. Şanlı Resûl (A.S.V.) ‘’Kimse sakın gitmesin ta ki Mekke’den son ahitleri beyt ile oluncaya kadar’’ buyurdu. ‘’Beyti, Hatice’den herkesin son ahdi, beyt ile olsun. Ancak adet görmekte olan kadınlar müstesna’’. O Allah’ın Resûlü (S.A.V) onlara ruhsat vermiştir. Yani veda tavafını, hayız ve nifaslı kadınlar yapmazlar. Onlar bu işten muaf tutulmuşlardır ve onlara ruhsat vardır. Veda tavafını yapmamanın cezası konusunda da kurban kesme durumu vardır. Hz. Ömer gibi şanlı bir İslam halifesinden gelen haberde (Radıyallahu anhüm ve erdahüm Ecmain); ‘Son ahdi, beyt ile olsun’ diye bir adamı Merruzzahran’dan Mekke’ye geri çevirdi. Veda tavafının şartları vücubu, vücubunun en önemli şeraitinden birisi bunun ‘afakî’ olmasıdır.

 

Dakika 1:25:10

 

Hanefilere göre durum böyle olduğu gibi, Şafiîlerin görüşleri de; Mekkeli de olsa Mekke’den sefere çıkmak isteyen herkese ‘veda tavafı’ vaciptir, demiştir Şafiîler de. Yine Hz. Enes’ten gelen bir haberde ‘’Şanlı Peygamber (A.S.V.) hac işlerini bitirince veda tavafı yaptı’ diyor. Aybaşı ve lohusalıktan temiz hâlinde olmak gerekiyor. Veda tavafını yapabilmek için adetli kadınlara ruhsat verildi, onlar yapmazlar veda tavafını. ‘’Safiyye adetli olmuştu. Peygamberimiz (A.S.V.) ona vedasız (veda tavafsız) dönmesini emretti’’. Yine sıhhatinin şerâitine de bakıyoruz ki, niyet lâzım. Hanefilere göre niyet belirlemek, şart değildir. Ziyaret tavafından sonra olması gerekir. Veda tavafının, sahih olmasından bahsediyoruz. Yine veda tavafının vaktine gelince, hac ile ilgili bütün ibadetleri bitirdikten ve Mekke’den sefere çıkmaya niyet ettikten sonradır. Hanefilerin dışındaki diğer âlimlere göre (kişinin) Mekke’den çıkışında, en son olarak yapılır. ‘Son ahdi, Beyt ile olmadan kimse bir yere gitmesin’; Peygamber’in sözüne istinaden. Veda tavafının yeri Kâbe-i Şerif’in çevresidir. Evet, kıymetliler, veda tavafından sonra iki rekât namaz, Mültezem ve Hatim’de, vakfede dua; zemzem suyu içmek ve Hacer’ül Esved’i selamlamak veya öpmek konularında da veda tavafını bitirdikten sonra iki rekât namaz kılar. Mültezem’de durması, yine göğsünü ve yüzünü ona yapıştırması ve sağ elini kapı tarafına, sol elini de Hacer’ül Esved cihetine koymak şeklinde olduğunu anlatılmaktadır. Yüce ve Aziz olan Allah’a (C.C.) bütün varlığıyla dua eder, sonra Hatim’e gelir. Altınoluk altıdır, ‘Hatim’ burasıdır. Sonra zemzem suyu içer. Hacer’ül Esved’i istilam eder ve mümkünse öper. Öpemezse istilam eder, karşıdan tekbirle selamlar. Mültezem’de yapılacak dualar vardır. Dualardan bildiği duaları okunur. Adet görmekte olan kadınlar mescide girmez. Ancak kapısında durur ve öyle dua ederler. Dönüş keyfiyeti Mescid-i Haram’ın kapısından çıkmak üzere iken dön ve Kâbe’ye bak. Sonra da ‘’Allah’ım bunu son ahit, Kâbe’yi son görüşüm eyleme!’’ diye dua eyle. Evet, kıymetliler, Mültezem’de yapılan dualar diğer yerlerde yapılan kıymetli, pek kıymetli dualar var. Peygamberimiz’den gelen dualar var. Şanlı Peygamber bir yerden döndüğünde veya bir yere giderken, gidip de döndüğü zaman ‘’Ahibûnâ tahibûnâ a’bidüne li rabbina hamidûn sadakallahu vadehu ve nasara abdehû ve ezemel âhsabe vahdehü’’ gibi, bunları okur ve Yüce Allah’a her an teslimiyetini ilan ederdi. Harem’den bir şeyler almak caiz değildir. Geri vermelidir alınmışsa. Kâbe’nin örtüsünden parça kesmek de caiz değildir. Eğer almışsa geri iade etmelidir. Evet kıymetliler. Yine İnşâAllahu Teâla tavafın şeraiti ile ilgili derslerimiz Hanefi ekolünden başlayarak devam edecektir.

 

Dakika 1:31:00

 

(Visited 85 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}