[jw7-video]

95- Amelde Fıkhı Ekber Ders 95

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 95 (1. Kısım)

‘’Elhamdülillahi Rabbi’l Âlemin. Vessâletü vessalâmû âlâ Rasulûna Muhammedin ve âlâ âlihi ve sahbihî ecmaîn

Estağfiruke ve etûbu ileyk. Estağfirullah hatta tufer Allahu Ekber hatta tufer’’

Kıymetli ve muhterem izleyenler! Dersimiz: Amelde fıkıh ve Fıkh-ı Ekber’den keşif notları. Konumuz, hac ve say etmek konusunda kıymetli âlimlerimizin delillere dayanarak ortaya koydukları keşif notlarından sizlere takdime(sunmak) devam ediyoruz. Say etmek Hanefilere göre vacip, diğer imamlara göre de rükündür. Şanlı Peygamber (A.S.V.): ‘’Say ediniz. Şüphesiz, Allah say’ı size yazmıştır. Ve say’ı size yazdı. O hâlde say ediniz’’. Bu Hadis-i Şerifin ravîlerinden rivayet eden muhaddislerimizden birisi Ahmet Bin Hanbel Hazretleri’dir. Şimdi kıymetliler, ‘’Şüphesiz Safâ ve Merve Allah’ın nişanelerindendir’’. Bu da Ayet-i kerime ve devam ediyor. ‘’Kim Kâbe’yi hacceder ve umre yaparsa bu ikisini de tavaf etmesinde bir günah yoktur’’. İşte bu da Bakara Suresi’nin bir ayet-i kerimesidir ve 158. ayet-i kerimesidir. Say’ın vaciplerine söyle bir bakalım veya şeraiti konusunda. Önce sahih bir tavafın yapılmış olması gerekiyor, say etmekten önce. ‘’Hac ve umre ibadetlerinizi benden alınız’’ Peygamberimiz böyle buyurdular. Yine say etmek için tavafa tâbi bir ibadet olduğu için önce bir tavaf yapılması gerekiyor. Kudüm tavafından sonra say eden bunu iade etmez. Hanefilerce kıran haccı yapanlar için en faziletli olanı say’ı öne almaktır. Çok (çoğunluk için), bütünün hükmü geçerlidir. Yani çok için bütünün hükmü geçerlidir. Say’ın tavaftan sonra olması cumhura göre sahihtir. Yine tertip olarak Safâ’dan başlamak ve Merve’den bitirmek. ‘’Allahu Teâlâ’nın (celle celâluhu) başladığı şekilde siz de başlayınız. Şüphesiz Safâ ile Merve Allah’ın nişanelerindendir’’. Yüce Allah bu ayet-i kerimede önce Safâ’yı zikrediyor. Say’ın yedi şartı olması; bu Safâ’da dört Merve’de de 4 defa durmak ve Merve’ye gitmektir. Safâ’ya dönmek de yine bir sefer sayılır. Tam olarak yürümek gerekir. Şavtların ard arda olması Hanbelilere göre şarttır.

Dakika 5:08

Başkalarına göre ise tıpkı tavaf gibi sünnettir. Hanbeliler buna İslam, akıl, belirli bir niyet yapılması, yaya olarak say edilmesi ve temizliği de ortaya koymuşlardır. Yine Arafat’ta vakfe gibi say için de bir şart değildir. Yani temizlik konusunda. Say’ın sünnetlerine gelince: Say için Safâ kapısından çıkmak, tavafla bitişik yapmak, yine abdestli olmak, avret mahallini örtülü tutmak, yaya olması. Şimdi, erkeklerin, Kâbe’yi kapıdan görecek şekilde Safâ ve Merve üzerine çıkmaları, zikir ve duada bulunmaları, Kâbe’ye yönelmeleri, elleri göğe doğru kaldırarak tekbir ve tehlil (tevhid) de bulunmaları, yine salât ve selam okumaları, bunlar birer, birer sayın sünnetleri olarak zikredilmiştir. Yine Safâ’da Merve’de,

‘’Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber ve lillahil hamdü Allahu Ekber, âlâ mâhedâna velhamdülillahi âlâ mâ evlâna lâ ilahe illâllahu vahdehü lâ şerikeleh. Lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yumit. Bi yedihil hayr ve hüve âlâ külli şey’in kadir. Lâ ilahe illâllahu vahdeh enceze vadeh ve nesâra akdeh ve hezzemel âhsâben vahdeh. Lâ ilahe illâllah ve lâ na’büdü illâ iyyah muhlisine lehüddin velev kerihel kâfirûn’’

bunları, bu tekbirleri okumak, duada bulunmak, emsâli dualar da yapmak.

‘’Allahümmec’al fi galbi nuran ve fi bessarî nuran, allahümmeşrahli sadri ve yessirli, emri, allahümme lekel hamdü kellezi nebûl ve hayren mimmâ nebül’’

Bu ve emsâli dualarda bulunmak; istediği duaları yapabilir. Kur’an-ı Kerim okumak müstehap kabul edilmiştir. Yine yeşil direkler arasında hızlı adımlarla hervele yapmak sünnete uymanın gereğidir. Özel kısımda şöyle dua edeceklerdir:

‘’Rabbiğfir verham ve tecavez amma ta’lem inneke entel eazzül ekrâm’’

Evet, kıymetliler, yine asil vaktinde say yapamamanın hükmü konusunda da ne diyorlar; ‘’Yine kişi fırsat bulunca say eder’’. Hanefilere göre cinsel ilişkide bulunursa da zarar vermez, illa say’ını yapması gerekir. Tabii helâli ile, kendi hanımıyla. İhramda yasak olan şeyler var biliyorsunuz. Onlarla ilgili konumuzun zaten bütün içeriği incelendiğinde, hepsi güzel anlaşılmaktadır. Yalnız konuları bütünüyle dinlemeye devam etmek lâzım. Kenarından köşesinden dinletilirse, konu iyice anlaşılmış, olmaz. Şayet evine dönmüş ise -Hanefilere göre- kurban kesmesi gerekir. Yine Hanefilere göre say, rükün olmayıp sadece vaciptir.

Dakika 10:00

Mekke’ye dönmek isterse, ihramı yenilemek durumundadır. Say, cumhura göre rükündür. Onu kurban bile telafi edemez. Hanefilerin dışındakilerin görüşüdür bu. Ve böyle hüküm konusunda gerçek âlimlerimizin tespiti böyledir. Yine Arafat’ta vakfenin hükmü konusunda da haccın aslî, icmâ etmişlerdir ki; haccın aslı olduğu hususunda, yani Arafat’ta vakfe, rükündür. Şanlı Peygamberimiz (A.S.V.) ‘’Hac, Arafat’tır’’ buyurmuşlardır. ‘’El haccı Arafetün’’ buyurdular. Şimdi, kıymetli İslam âlimlerimiz bu konuda da ittifak etmişlerdir. Yerine getirmeyen, gelecek yıl hac yapmak zorundadır. Çoğunluğun görüşünce de kurban kesmek zorundadır. Yani hem gelecek sene iade edecek, Arafat’ta vakfeye kurban kesecek, demişler, âlimlerinin çoğunluğu. Yine vakfenin yeri konusunda Arafat’ın bütünüdür. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) ‘’Ben burada vakfe yaptım. Arafat’ın tamamı vakfe yeridir’’ buyurdular. Vakfeyi Urene’de yapmamak gerekir. Şeytan Vadisi olduğunu bildirerek, vakfe yapmaktan da men etmiştir. Şimdi ‘’Arafat’ın her yeri vakfe yeridir ancak Urene Vadisi içinden uzak durun’’ diyor, Peygamberimiz’den gelen haberler. ‘Nemire’ yine bu da kifayet etmez buyurmuşlar. Burada vakfe yapmak vakfe yerine geçmez. Bunda âlimlerin yine icmâsı vardır. Nemire gibi Arafat’tan önceki yerlerde vakfe yapmak kifayet etmez, dediler. Arafat’ın sınırları konusuna gelince Urene’ye bakan dağdan, Benî Amir Bahçeleri’ne sarkan karşı dağlara kadar bir alanı kapsadığı zikredilmiş. Yine Urene, Nemire ve İbrahim Aleyhisselâm’ın mescidi; bu alanın dışında kaldığı zikir olunmuştur. Mescidin sonu Arafat’tan, başı da Urene’ye dâhildir. Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde (A.S.V.), ‘’Devesi Kasva’nın karnını büyük taşlara, bir kısmını da önündeki Cebel’ül Nüsha doğru tutmuştur. Bu arada yüzü kıbleye dönük olmuştur’’. Vakfenin zamanı konusunda da ittifakla, arife günü zevâl vaktinden Kurban Bayramı günü ikinci fecrin doğuşuna kadar vakfe yapılabilir. ‘’Hac ve umre ibadetlerinizi benden alınız’’ dedi Peygamberimiz. Kendi uygulamasını da kavli, fiili, takriri olarak; Sahabe-i Gûzin, Tabiîn, bu dört mezhep ve diğer âlimlerimiz bunları -bu delilleri- zapt ederek okuyarak, okutarak geldiler.

Dakika 15:00

Hanbelilere ise vakfenin vaktinin arife günü fecrin doğuşundan başlayıp, Kurban Bayramı fecrinin doğuşuna kadar devam ettiği görüşündedirler. Yine Sevgili Peygamberimiz’den (A.S.V.), ‘’Kim bizim bu namazımıza şahit olur ve bizim de dönüşümüze kadar vakfe yaparsa, bir de bundan önce Arafat’ta gece veya gündüz vakfe yapmışsa haccı tamam olur ve ihram sonrası vazifelerini yerine getirir’’. Evet, kıymetliler, Peygamberimiz’den bu haber rivayet edilmiştir. Arafat’a geçerken uyuyarak veya baygın, olarak bir kişi bilmiyor da olsa Hanefilere göre vakfesi yerini bulur. Arafat’ta, Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz’in yanına geldim, o sırada bir grup Necitli gelerek, ‘’Ey Allah’ın Şanlı Peygamberi, Allah’ın Resûlü! Hac nasıl bir şeydir?’’ diye sordular. Allah’ın Resûlü (S.A.V.) şöyle buyurdular: ‘’Hac Arafat’tır. Cem gecesi sabah namazından önce gelen bir kimsenin haccı tamamdır’’. Mâlikîler -onlar da- niyet etmeyi; yine Mâlikîler de tıpkı Hanbeliler gibi uyku hâlinde veya baygın bulunmasını caiz görmüşlerdir. Yalnız Mâlikîler, Arafat olduğunu bilmesi ve niyet etmesini de ileri(öncü) şart olarak sürmüşlerdir. Şafiî ve Hanbeliler akıllı, ehil olmasını da şart koşmuşlardır vakfe yapan kişinin. hızlı bir şekilde geçmiş olsa bile yine vakfesi yerini bulur. Sevaptan -sadece- mahrum kalır. Yine kıymetli âlimlerimizin çoğunluğu, -bunlar Hanefiler, Mâlikîler ve Hanbelilere- göre gün batımına kadar vakfe yapmak vaciptir. Hazreti Ali (Kerremallahu Veche): ‘’Peygamber Efendimiz (A.S.V.) güneş kaybolunca ayrıldı’’. Gün batımından önce ayrılması hâlinde kurban kesmesi gerekir dediler. Şafiîlere göre gece ile gündüzü birleştirmek sünnettir. Kurban onlarda gerekmez. Fecirden önce gece veya gündüz Arafat’a gelen bir kimsenin haccı tamam olur. Kurban kesmesi sünnettir. Bu Şafiîlere göre. Mâlikîlerde, Arafat’ta Kurban Bayramı gecesi hazır bulunmaktır. ‘Bilme’, ‘niyeti taşıma’ şartıyla. Arafat’a gece giden bir kimse hacca da ulaşmış demektir. Yine Arafat’a gece ulaşamayan kimse haccı kaçırmıştır. Dolayısıyla umre yapacak ve ihramdan çıksın. Yani umre yaparak ihramdan çıksın, ayrıca ertesi yıl haccetmesi gerekir.

Dakika 20:03

Bu da yine Mâlikîlere göre. Şimdi buna şöyle bir bakınca, cumhur-u ulema zevâlden sonra gündüz veya gece vakfe yapmak caiz olurken Mâlikîlere göre de vacip olan vakfe gece vakfesidir. Bunu terk eden kurban yükümlülüğü altına girer. Hanefi ile Hanbeliler de gece vakfe yapmanın aynı şekilde kurban kesmesi gerektiği görüşündedirler. Yani gece vakfe yapmayanın, aynı şekilde kurban kesmesi gerektiği görüşündedirler. Şafiîler ise bunun sünnet olduğunu söylerler. Vakfenin miktarı konusunda bir an bile vakfe yapmanın yeterli olacağı ittifakla kabul edilmiştir. Mâlikîler ise gün batımından sonra iki secde arasındaki oturuş miktarınca, ayakta oturarak veya binek üzerinde vakfe yapmanın vacip olduğu görüşündedirler Mâlikîler. Delil ise ‘’Arafat’ta vakfe yapan kimsenin haccı tamam olur’’ Hadis-i Şerifine istinad etmektedir. Yürümek de bir tür vakfe niteliği taşır. Bu konuda da yine delil, ‘’Kâbe’yi tavaf dışında, hacının yaptığını sen de yap’’. Bu haber Ayşe Annemiz’den geliyor. Hayızlı olarak Arafat’ta vakfe yapmıştır. Temiz olması ise müstehaptır. Kaçırılan hac konusunda, onun hükmü konusuna da bir bakalım. Vakfeyi kaçırmanın hükmü nedir? O yılın haccını kaçırmış olur. Bir şeyin rüknü o şeyin bizzat kendisi demektir. Evet, kıymetliler, eğer yanılmaları, gecikme şeklinde ise Zilhicce’nin 10. günü vakfe yapmışlarsa, hacları tamam olur. Yanılma sonucu Zilhiccenin 11’inde vakfe yapsalar, yanılarak Zilhicce’nin 8. günü vakfe yapsalar, yanılıp Arafat dışında vakfede bulunsalar hacları sahih olmaz. Evet, kıymetliler. Şimdi, yanılmaları gecikme şeklinde ise, yani Zilhicce’nin 10. günü vakfe yapmışlarsa hacları tamam olur. Yanılma sonucu Zilhicce’nin 11’inde vakfe yapsalar, yanılarak Zilhiccenin 8. günü vakfe yapsalar, yanılıp Arafat dışında vakfede bulunsalar hacları sahih olmaz, demişlerdir. Arafat’ta vakfenin sünnetleri konusunda da şöyle bir bakalım. Sünnet, adap, telbiye, Zilhiccenin 8. günü Mina’ya hareket etmek, arife fecrine kadar kalmak, gecelemek, güneş doğduktan sonra Arafat’a gitmek sünnettir. Sünnet gereği Nemire’de ikamet eder.

Dakika 25:04

Arafat’ta girmezler. İmam, öğlen namazından önce iki hutbe okur. Kıymetliler, hacla ilgili bilgiler verir; Sevgili Peygamberimiz’in böyle yaptığı rivayet edilmiştir. Hutbeden sonra müezzin ezan okur. Cem-i takdim yoluyla kısaltarak namazı kıldırır. Bir ezan, iki kamet ve gizli kıraat ile iki namazın arasını ayırmaz. Hanefilere göre öğle vaktinde ikindi namazını kıldıktan sonra başka namaz kılınmaz. Evet, kıymetli ve muhterem efendiler, yine vakfenin sünneti ve adabı konusuna da şöyle bir bakalım. Nemire’de gusül abdesti almak, Arafat’a ancak zevalden ve 2 vakit namazdan sonra girmek, imamın iki hutbe okuması ve iki namazı birleştirilmesi, vakfe için acele etmek, Rahmet Dağı’nın eteklerindeki büyük taşlarının yanında vakfe yapmak; bunlar sünnet ve adap olarak. Yine gün batımına kadar vakfe yerinde kalmalı, Şafiîler dışındaki cumhura göre bunlar vaciptir. Evet, kıymetliler, binek üzerinde vakfe daha faziletlidir. Bunlar imkânlar dâhilindedir. Durumu, hangi şartlar neyi gerektiriyorsa İslam onu emreder. Temiz olmalı, niyet etmeli. Güneşte kalmak; mazeretler gölgeyi tercih ettirirse gölgede kalmak, oruçsuz olmak Arafat’ta, yine kalbinin arınmış kendini duaya vermiş olması; bunlar da birer birer sünnet olarak zikredilmiş. Yine mubah olan sözlerden bile kaçınmak, faziletli işlerle uğraşmak. Sevgili Peygamberimiz: ‘’Hiçbir amel şu günlerde, yani 10 günde olduğu kadar faziletli olamaz’’ buyurmuş. Bunun üzerine ‘’Cihat da mı?’’ diye sormuşlar. Şanlı Peygamber de ‘’Cihat da. Ancak malı ve canı ile tehlikeye atılan ve sonunda hiçbir şeyle dönemeyen kimse hariç(tir)’’ buyurdular. Çokça dua etmeli, tehlil (tevhid), Kur’an-ı Kerim tilavetinde bulunmalı, istiğfar, yine ısrarla dualar etmeli, duaları üçer kere tekrarlamalı, tesbihte, tahmidde, tekbirlerde bulunmalı; bunlarla birlikte sürekli gözyaşları dökmeli. Artık bu durumda bu dünyaya ait her şeyi unutmalı. Şanlı Peygamber (A.S.V.) buyuruyorlar: ‘’Duanın en faziletlisi arife günü yapılan dualardır. Benim ve benden önceki
Peygamberlerin söylediklerinin en faziletlisi de şudur’’ dediler. İşte -bakın- kıymetliler, bu bir tehlildir.

‘’Lâ ilahe illâllahu vahdehu lâ şerike leh. Lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve âlâ külli şey’in kadir’’

Dakika 30:07

Hz. Ali (Kerremallahu Veche) Hazretleri, ‘’Peygamber’in (A.S.V.) arife günü vakfe yerinde en çok yaptığı dua şudur’’ buyurmaktadır:

‘’Allahümme lekel hamdü, kellezi negulü ve hayran mim mâ negul. Allahümme leke salâti ve nüsuki ve mahyâye ve memati ve ileyke mâabi ve leke rabbi turasi. Allahümme innî eûzü bike min azabil kabri. Ve vesvesetes sadri ve şetatil emri. Allahümme inni eûzü bike min şerri mâ tecihü bihirrihu’’

Kıymetliler! Birçok seçilmiş kıymetli dualar bulunmaktadır. Bunlar ve emsâli dualar yapılmalı. Sık sık tekbir getirilmeli. Çokça Şanlı Peygamberimize salât-ü selam okunması; bunlar müstehaptır. Kendine, anne-babasına, yakınlarına, hocalarına, üstatlarına, arkadaşlarına, sevdiklerine, dostlarına, kendine iyilik eden herkese ve diğer Müslümanlara dua etmelidir. Kalbiyle inanmak ve zikir ve dua ile çok ağlamak da müstahaktır. Bu topluluk dünyanın en büyük topluluklarındandır. Sevgili Peygamberimiz ne buyuruyor: ‘’Yüce Allah kullarını en çok arife günü cehennemden azat eder. Şüphesiz, Allahu Teâlâ bu kullarıyla meleklere karşı övünür ve ‘bunlar ne istiyor?’ der’’. Evet kıymetliler. Ve isteklerini ‘Biiznillah’ verir. Yine haccın vacipleri konusunda Hanefilerce, say, Müzdelife’de vakfe, cemrelerin atılması, tıraş, saçların kısaltılması, veda tavafı; bunlar vaciptir. Umrenin vacipleri ise ikidir. Say etmek ve tıraş olmaktır Hanefilerde. Mâlikîler ise kudüm tavafı, Müzdelife’de vakfe, yine tıraş, Mina’da gecelemek. Yine umrenin vacipleri ise tıraş olmak ve yani saçların kısaltılması da; bu vacipler arasındadır Mâlikîlerde. Şafiîlere göre Mikattan ihrama girmek, cemrelerin atılması, Müzdelife’de geceleme, vakfe yapmak, Mina’da gecelemek, veda tavafı; bunlar da Şafiîlerde bir durumdur. Yani buradaki vakfe, Müzdelife vakfesidir. Umre amellerinin tamamı aynı zamanda birer rükündür Şafiîlerde. Hil’den ihrama girme hariç; bu vaciptir. Tıraş, hacda ve umrede Şafiîlerce rükündür. Hanbelilere göre Mikattan ihrama girmek, yine gün batımına kadar Arafat’ta vakfe yapmak, Müzdelife’de gecelemek, Mina’da gecelemek, cemrelerin atılması, saçların tıraşı veya kısaltılması ve veda tavafı; bunlar Hanbelilerdeki vaciplerdir. Umrenin vacipleri ise -Hanbelilerde-, tıraş olmak

Dakika 35:04

ve Hil’den, harem dışından ihrama girmek. Çok kıymetli ve muhterem izleyenler. Müzdelife’de vakfe konusunda da ittifak ile kıymetli âlimlerimiz: ‘Rükün değil vaciptir. Eğer gereği yapılmazsa kurban kesmesi gerekir’. Gecelemekse vacip; Hanbelilere göre vacip, Hanefilere ve Mâlikîlere göre sünnettir. Hanefilere göre vacip olan miktar bir geçip uğramak, kısa bir süredir. Şafiîlere göre gece yarısından sonra bir an olsa da kalmak. Mâlikîlere göre de akşam yatsı namazlarını kılacak kadar bir süredir. Bu kadar bir sürede vakfede kalmak, Müzdelife’de. Meş’ar-i Harâm’a gitmek. -Kuzah Dağı’dır burası Müzdelife’de-. Hanefilere göre bu müstehaptır, Mâlikîlerce sünnettir, Şafiî ve Hanbelilere göre de yine sünnettir. Bu konuda delil ise ‘’Arafat’tan döndüğünüz zaman Meş’ar-i Harâm yanında Allah’ı zikrediniz’’ Ayet-i kerimesi ile yine Sevgili Peygamberimiz’den gelen, ‘’Şu namazımıza (sabah namazını kastederek) katılan, ayrılıncaya kadar bizimle vakfe yapan, bundan önce de Arafat’ta gece ve gündüz vakfede bulunan haccını bitirmiş ve hacla ilgili yasakları sona ermiş olur’’ Hadis-i Şerifine istinade etmektedir. Çeşitli isimleri vardır Müzdelife’nin. Müzdelife, Cemre, Meş’ar-i Harâm gibi; Muhassir Vadisi’ne kadar uzanır. Neresinde vakfe yapılırsa yeterli sayılır. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) ‘’Müzdelife, vakfe yeridir’’ buyurmuşlardır. Müzdelife’de vakfenin rüknü konusunda da; Hanefiler Müzdelife’de vakfenin rüknü, Müzdelife’de olmasıdır. Uyku veya baygınlık hâlinde iken de Müzdelife’de bulunmuş olabilir. Geçip gitmek şeklinde bile olsa bu da yeterlidir, demişlerdir. Mâlikîlere göre Müzdelife’ye inmek vaciptir. Süresi, bir şeyler yiyip içecek kadar bir vakittir, demişlerdir. Şafiîlere göre orada bir an olsun kalmaktır. Arafat’taki vakfe gibi geçip gitmek bile yeterlidir.

Dakika 39:05

Telbiye ve tekbir getirmektir. Hanbelilere göre gecelemek vaciptir. Sevgili Peygamberimiz’den gelen haber ki bunu İbn-i Abbas Hazretleri rivayet ediyor, ‘’Ben Müzdelife’den Mina’ya Peygamber’in (A.S.V.) gönderdiği, ailesinin zayıfları ve kadınları arasında idim. Esma’ya da bu şekilde izin vermişti’’. Yine, Müzdelife’de vakfe yeri konusunda da Müzdelife, Mina ile Arafat arasının her yeri Muhassir Vadisi hariç; yani Müzdelife vakfe yeridir. Muhassir, Mina ile Müzdelife arasında bir vadidir. Arafat’ın tamamı vakfe yeridir. Ancak Urene Vadisi hariç, Müzdelife’nin tamamı vakfe yeridir. Ama ‘Muhassir Vadisi hariçtir’. Kıymetliler, en faziletli olanı hacının uzaktan da Kuzah Dağı’nda Müzdelife’nin sonu olan Meş’ar-i Harem, burada yapılması, ‘’İbadetlerinizi benden alınız’’ diyen Şanlı Peygamber’e sıkıca, onun yaptığı gibisini yapmaya çalışmaktır. Şimdi, İnşâAllah dersimiz yine Müzdelife ile ilgili dersimiz devam edecektir İnşâAllahu Teâlâ.

 

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 95 (2. Kısım)

 

Müzdelife’de vakfenin zamanı konusunda da Hanefiler, Kurban Bayramı’nın fecrinin doğuşu ile güneşin doğuşu arasındaki süredir, dediler. Müzdelife’de Kurban Bayramı gecesi gecelemek vacip olmayıp, sünnettir Hanefilerde. Vacip olan yalnız vakfedir. Faziletli olanı vakfenin, namazdan sonra olmasıdır -yani sabah namazının-. Cumhura göre kıymetli âlimlerimiz ‘vakti zamanı, gecedir’ demişler. Mâlikîler ise kısa bir konaklama. Sünnet olan gecelemektir der, yine Mâlikîler. ‘Muhassir’; buradan hızla geçerler. ‘Muhassir Vadisi’nden hızlı geçin’ diyor. Şafiîlere göre gece yarısından sonradır. Hanbelilere göre fecrin doğuşuna kadar, Müzdelife’de gecelemek vaciptir. Bunu terk edene kurban gerekir, demiştir Hanbeliler. Ayet-i kerimede Yüce Allah ‘’Arafat’tan döndüğünüz zaman Meş’ar-i Harâm’ın yanında Allah’ı zikredin’’ buyuruyor. ‘’Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) Meş’ar-i Harâm’a geldi. Üzerine çıktı ve Allah’a dua etti, tehlil (tevhid), tekbir ve tevhidde bulundu’’. Yine bunun hükmü konusunda, Müzdelife’deki vakfe konusunda da Hanefilere göre bir özre dayanıyorsa bir şey gerekmez -yani vakfe yapmaması; özre dayanıyorsa-. (Esasen) Kurban kesmesi gerekir. Çünkü özürsüz vacibi terk etmiş olduğundandır. Kefareti gerektirir. Diğer İslam âlimlerine göre vakfe yapmamak kurban kesmeyi gerektirir. Hemen hemen aynı şeyi yaklaşık söylüyorlar; sadece Hanefiler ‘mazeret’ ileri sürdüler; ‘özür varsa’ dediler. Müzdelife’de vakfenin sünnetleri konusunda da: Meş’ar-i Harâm’da vakfe yapmak, yine orada gece gusül abdesti almak, cem-i tehir yoluyla akşam ve yatsı namazını birleştirmek, bu geceyi ibadetlerle geçirmek, yine hazırlık yapmak, Mina için taş toplamak, bunun sayısı 70 taştır. Bakla tanesi gibidir taşlar. Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde, ‘’Bunlardan makbul olan, yerinden kaldırılır.

Dakika 45:01

Makbul olmayan ise olduğu yerde kalır. Eğer böyle olmasaydı iki dağın arası kapanırdı’’ buyrulmuştur. Görüyorsunuz bu konuda da yine ortada harikalar görünmektedir. Meş’ar-i Harâm’da vakfe yapmak. Bunların da Meş’ar-i Harâm‘da yapılması sünnettir. Sabah namazını ilk vaktinde kılmak -sabah namazını- Kâbe’ye yönelerek, Meş’ar-i Harâm’da vakfe yapıp yine dualarda, telbiyelerde bulunmak. Çünkü Şanlı Kur’an’da (فَإِذَا أَفَضْتُم مِّنْ عَرَفَاتٍ) (ilâ âhir) buyrulmuştur. ‘’Tövbe istiğfar edilmeli’’ (ilâ âhiril ayeh). Yine iyice ortalık ışıyıncaya kadar vakfeye devam etmelidir. Peygamber Efendimiz (A.S.V.) ortalık iyice ışıyıncaya kadar vakfede kaldı, vakfe yaptı. Güneş doğmadan önce oradan ayrılır. ‘’Arafat’tan döndüğünüz zaman…’’ buyuruyor ayet-i kerimede. Telbiye ve zikri ihmal etmez. Cemre’yi atıncaya kadar hep telbiye getirir. Bu da Peygamberimiz’den mervîdir(rivayettir). Güneş doğmadan evvel güçsüz olanları Mina’ya göndermek, Muhassir Vadisi’nde hızlanmak, vakarın esas olması -‘’Ey insanlar! Sükûnet, sükûnet!’’ buyurdu Peygamberimiz- ve ondan sonra Mina’ya gelip artık Mina işleri ki; ilk yapılan iş ‘Büyük Şeytan’ (Cemre’nin, Akabe’nin) taşlanmasıdır. Ondan sonra diğer cemreler sırayla taşlanır.

47:38

 

(Visited 63 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}