AmeldeFıkhı 96-01

96- Amelde Fıkhı Ekber Ders 96

AMELDE FIKH-I EKBER DERS 96

Kıymetli ve muhterem izleyenler, bizden size selam. Konumuz hac konusudur. Mina’daki hacı efendinin Mina’da yapacağı işlemler ile derslerimiz devam ediyor. Mina’da cemrelerin atılması, yani şeytan taşlanması. Cemrenin, çakıl taşlarını atmak, bunlar küçük taşlar anlamındadır. Belli bir zamanda, belirli bir mekânda belirli sayıdaki çakıl taşlarını atmanın adına cemre denmektedir. Kıymetli ve muhterem izleyenler; her sözü, her işi nur ve hak olan kullarından eylesin Yüce Rabb’imiz hepimizi. Maksat, şeytanı taşlamaktır. Bunun hikmetini biliyorsunuz, Şeytana karşı bir tür tepkinin sembolik bir ifadesidir. Şeytana karşı bir eylemdir ve bunun bir ifadesidir bu da. İbrahim Aleyhisselam’ın hanımı, zevcesi Hazreti hacer ile oğlu İsmail’in fiiline uymaktır. Yine kurbanı, engel olmaya çalışan şeytana çakıl taşları fırlatıyorlardı. Evet, kıymetliler. Çünkü kurban, İsmail’in kurban olmasıydı. Koçun gelmesi ve oradaki işlemlerde şeytan tabii hiçbir Müslüman’ın başarılı olmasını istemediği gibi, İbrahim Aleyhisselam’a da Hacer Annemiz’e de İsmail’e de tabii Allah’ın emri yerine gelmesin diye uğraşıyordu. Şimdi o zaman işte, o kıymetli şahsiyetler şeytanı taşladılar. Onu ve vesveselerini reddediyorlardı. Şeytanın kalpte vesveseleri vardır. Önemli olan, onları reddedebilmek. İlâhî emri tereddütsüz yerine getirme gayreti sergiliyorlardı. Ey kıymetliler! Allah’a itaat ettiğin müddetçe ve şeytana da isyan ettiğin müddetçe işte şeytanı taşlıyorsun demektir. Şeytana itaat edersen, Allah’a İsyan edersen sen burada kendini taşlıyorsun, yüce değerlerini taşlıyorsun haberin olsun. Mina’nın sınırlarına şöyle bir bakalım: Muhassir Vadisi ile Akabe cemresi arasındaki yerdir Mina’nın sınırı. Genişliği az, uzunluğu 2 mil civarında bir vadidir. Mina’yı çevreleyen dağların, Mina’ya bakan tarafları Mina’dan sayılır. Arkaları ise Mina’dan sayılmazlar. Yine şöyle bir bakalım: cemreninler küçük, orta, büyük olmak üzere üç cemre taşlanır.

Dakika 05:03

Birinci cemre Mescid-i Hayf ’tan hemen sonra gelir. Mescid-i Hayf, İbrahim Aleyhisselam’ın mescidi ise Mekke’ye en az bir mil mesafededir. Yine Câbir Hazretleri anlatıyor: “Kurban Bayramı günü Resulullah’ı (S.A.V.) Efendimiz’i bineği üzerinde cemre taşlarken gördüm. Bu arada benden ibadetlerinizi almanız için zirâ bilmiyorum, belki de bu haccımdan sonra bir daha hac yapamayabilirim. Yani bu son haccım olabilir diyordum.” Engel yüzünden taşlarını atamayan kimseye vekâlet edebilir herhangi birisi. Birkaç kişinin vekâletini almak da caiz midir? Caizdir. Vekil önce kendi cemrelerini, taşlarını atar. Ondan sonra başkalarının taşlarını atabilir. Tekbir alır taşlar atılırken.

‘’Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, lâ ilahe illâllahu vallahu ekber ve lillahil hamd’’

gibi tekbirleri getirir. Mâlikîlere göre vekil tayin edene kurban gerekir. Yine cemrelerin, taşlamaların vakti konusunda da Akabe, büyük şeytanın taşlamasının vakti Şafiî ve Hanbelilere göre Kurban Bayramı gece yarısından itibaren girer demişlerdir. Bu cemrenin atılması Mina selamlaması sayıldığından başka işle meşgul olmak doğru olmaz. Mina’da ilk yapılacak iş budur. Mâlikî ve Hanefilere göre bu cemrenin vakti bayram günü güneş doğduktan sonra girer. Şanlı Peygamber’den (A.S.V.) “Güneş doğuncaya kadar atmayın.” diye bir haber vardır, Sevgili Peygamberimiz’den. İfrat ve kıran haccı yapanlar, bu cemrelere başlarken daha ilk taşla birlikte Cumhur âlimlerine göre telbiyeyi keserler. Evet, kıymetliler. Yine Fadl bin Abbas’tan gelen haberde: “Cem’den Mina’ya kadar Peygamber Efendimiz’in bindiği devenin terkisinde bulunmuştum. Akabe cemresini atıncaya kadar devamlı telbiye getiriyordu.” diyor. Mâlikîler de şöyle demişlerdir: Güneşin zevalinden sonra ve vakfe yerine getirilmesi ile telbiye kesilir. Evet, kıymetliler. Bir adam Peygamber Efendimiz’e, “Ben akşam olunca cemreyi attım” demiş ve karşılığında, “Bir günah yok.” cevabını almıştır.

Dakika 10:03

Teşrik günleri üç cemrenin atılması; bunların vakti öğleden sonra girer. Yani öğleden sonra vakti girer. Resulullah (A.S.V.), cemreleri güneşin zevalinden sonra atmıştır ve güneşin batışına kadar devam eder. Mâlikîlere göre vakti gündüzdür, gecikme sebebiyle kurban gerekir demişlerdir. Hanefilere göre atış, geceye ertelenir. Fecir doğmadan önce gerçekleştirilirse caiz olur. Yine İbn-i Abbas’tan gelen haberde teşrik günlerinin sonuncusu olan gündüz vakti girdiğinde taş atmak caiz olur. Yine Hanbelilere göre zevalden sonra atmak caizdir. Şafiîlere göre ise zevalden gün batımına kadar devam eder. Teşrik günlerinin sonu ise üçüncü gündür. Hanefilere göre ise dördüncü günün fecri doğmadıkça hacı, Mekke’ye dönebilir. Şeytanlar nerede taşlanır derseniz, Kurban Bayramı günü atış Akabe cemresinde yapılır. Diğer günlerde ise üç yerde, yani birinci cemrenin. Buna “küçük şeytan” diyorlar. Yine orta cemreninkine orta şeytan diyorlar, bir de büyük şeytan dedikleri Akabe. Bunlar sırayla bu şekil taşlanıyor. Yani ikinci bayram günü bunun üçü birden sırayla taşlanıyor. Yine taşın düştüğü yerde gerçekleşmesi gerekir. Hanefilere göre cemrenin yakınına düşmesi durumunda caizdir. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler. Şimdi bunun şeraitine de şöyle bir bakalım: Atışın el ile yapılması, atılanın taş olması gerekir. Hanefilere göre taş, toprak cinsinden olan şeyler atılabilir. Taşların çakıl taşı gibi nohuttan büyük, bakladan küçük taşlar olması gerekir. Yine atmak olması; illâ atılacaktır taşlar. Yere koymak, atma değildir. Atıştan maksadın cemrenin olması da gerekir. Havaya atılması caiz olmaz. Taşların atış yerine düşmesi, yedi adet atışı tek tek gerçekleştirmek. Hanbelilere göre yedi sayısı şart değildir. Bir veya iki taşın eksik olması bir eksiklik meydana getirmez Hanbelilere göre. Hanefiler, cemreler arasındaki tertibin sünnet olduğunu söylemişlerdir. Taşların hepsini bir defada atması hâlinde bu tek bir atış sayılacağından yeterli olmaz. Yine hacının kendisi atmalıdır taşları, âciz olması hâlinde vekil tayin edebilir. Vekilin de önce kendi cemrelerini yani taşlarını atmış olması gerekir.

Dakika 15:07

Taşların alınacağı yer Müzdelife’dir. Muhassir yolundan, herhangi bir yerden alınır. Müzdelife’den alınması yalnızca sünnettir. Cemreden aldığı bir taşı atarsa Hanefilere göre kerahetle caiz olur. Buhârî ve Müslim’deki habere göre at, bir günah yok. Haccı kabul olanın cemresi kaldırılmıştır. Diğer fakihlerin görüşünce bu, caiz değildir. Kurban Bayramı günü Akabe cemresine yedi adet taş atılır. Üç cemreden her birine teşrik günlerinde yedi adet taş atılır. “Ey Allah’ın Resulü! Her yıl attığımız şu cemrelerin eksildiğini sanıyoruz.” dedim. Ebû Said el-Hudrî diyor bunu. Şanlı Peygamber buyurdu ki: “Bunlardan kabul edilenler kaldırılıyor. Eğer böyle olmasaydı onları dağlar gibi görürdün. Bilmez misin ki haccı kabul olanın taşları kaldırılmaktadır.” İşte, görüyorsunuz kıymetliler. Burada da gizli bir mucize yapmaktadır. Yine Şanlı Peygamber Resulullah’ın her cemrede yedi adet taş attığını ve her taşla birlikte tekbir getirdiğini anlatır ki bunu anlatan Hazreti Ömer’in oğlu. Yine cemreyi atmanın, taş atmanın, şeytanları taşlamanın keyfiyet konusu ve sünnet olmaları. Elini kaldırarak atar taşı, atış sağ el ile yapılır. Akabe cemresi vadinin içinden atılır. Mekke’yi soluna, Mina’yı sağına ve Akabe’yi de karşısına alır, öyle atar. Cemrede atarken kıbleye yönelir. Birinci ve ikinci cemreden sonra dua eder ve Akabe cemresinden sonra dua etmeden geri döner. Şafiîlere göre yaya olarak taşını atar. Son gün binek üzerinde atması -demişlerdir- atabilir. Hanbeliler ise dilediği şekilde atabilir demişlerdir. Yine Hanefilere ve Mâlikîlere göre en faziletlisi yaya veya binek üzerinde atmasıdır. Her taşla beraber tekbir getirir. “Allah en büyük, Allah en büyük” diye tekbirler alınır, taşlar atılır. “Allah’ım; bunu makbul bir hac, bağışlanmış günah ve kabul gören bir amel eyle” diye dua eder. Taşla birlikte telbiyeyi keser. Cemreyi atmadan önce tıraş olursa telbiyeyi keser. Mâlikîler, Arefe günü öğleden itibaren telbiye keserler.

Dakika 20:00

Taşların cumhura göre çakıl taşlarına benzer taşlar olması müstehaptır. Taşların temiz olması da müstehaptır. Ertelenmesinin hükmü konusunda cemrelerin atılması vaciptir. Hanefi okulunun yüksek âlimlerine göre bıraktığın bu taşları atar veya her taş için yarım sâ buğday tasadduk eder. Taşların hepsini atma işini ertesi güne bırakan bir kimse, Ebû Hanife’ye göre kurban keser. Daha azını bırakması hâlinde sadaka gerekir. Taşların çoğunu da terk ederse yine Ebû Hanife’nin görüşü varınca kurban kesilecektir. Cemrelerin tamamını terk etmesi hâlinde İmâm-ı Âzam Ebû Hanife’ye göre bir kurban kesmesi gerekir. Tek kurban yeterli olmaktadır. Mâlikîlere göre geceye, sonraki güne ertelemesi hâlinde kurban kesecektir. Şafiîlere göre ise terk ederse teşrik günlerinden birinde telafi eder, kurban da gerekmez demişlerdir. Üç adet taşın ihmalinden tam bir kurban gerekir. Üç sayısı, çoğulun en az miktarıdır. İbn-i Abbas’tan gelen haberde hac ibadetlerinden birini terk edene kurban gerekir. Bir taşın terkinde bir mut, iki taşın terkinde iki mut miktarı tasadduk edilecektir. Hanbelilere göre bütün cemrelerin son teşvik gününe ertelemesi hâlinde sadece sünneti terk etmiş olacağından herhangi bir şey gerekmez. Şafiîler de aynı görüştedir. Cemreleri atmazsa, sıralamaya aykırı hareket etmesi hâlinde kurban keser. “Altı mı yoksa yedi mi atmış olmanı pek önemsemiyorum.” demiş, İbn-i Ömer’den gelen haber. Mina’da geceleme konusunda, bunun hükmü sünnettir. Teşrik gecelerinde sünnet olduğunu söyleyenler, vacip olduğunu söyleyenler vardır. Hanefilere göre Zilhiccenin sekizinci gecesi orada kalmak, gecelemek sünnettir. On birinci ve on ikinci gecelerinde ve Mina’da gecelemek sünnettir ve faziletlidir diye delillerden çıkarılan kanaatler ortaya konulmuştur. Cumhura göre iki teşvik gecesinde Mina’da gecelemek vaciptir. Terk edene Mâlikî ve Şafiîlerce kurban gerekir. Evet, kıymetliler. Mâlikîlere göre birinci ve on ikinci gecelere göre gecelemek vaciptir. İnşâAllahu Teâlâ derslerimiz devam ediyor Şafiîler ile. Şafiîler, iki teşvik gecesinde Mina’da geceleme sünnet gereği vaciptir demişler. Bir süre kalmak yeterli olmaktadır da demişler. Terk eden kimseye kurban gerekmektedir.

Dakika 25:00

Bu mazeretli kimselerden geceleri, vacibi düşmektedir (Deve çobanlarına, su hizmetlerine Mekke’de geceleme izni verildiğini). Kıymetli izleyenler, yine cemrelerle ilgili dersimiz devam ediyor. Mazeretli kimselerden Mina ve Müzdelife’de geceleme vacibi düşmektedir Şafiîlerde. Efendim, taşları eğer atmazsa bunu terk eden, kurban gerekir demişlerdir. İki teşvik gecesinde Mina’da gecelemek sünnet gereği vaciptir. Bir süre kalmak yeterli olmaktadır. Terk ederse bir insan bunu, o kimseye kurban kesmek gerekir demiştir Şafiîler de. Mazeretli kimselerden geceleme vacibi düşer de demişlerdir. Deve çobanlarının o zaman ve yine hizmetlilere Peygamberimiz’in müsaade ettiğini de delil olarak göstermişlerdir. Bunlara Mekke’de geceleme izni verdiğini, bunların Mina’da kalmadıklarını rivayet etmiştir kıymetli muhaddislerimiz. Mazereti olan kimselerden de düşer Mina’da gecelemek demişlerdir Şafiîler de. Yine Hanbelilere göre Kurban Bayramı günü ifada tavafı yapan için sünnet olan, Mina’ya dönmektir. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.), Efendimiz Kurban Bayramı günü dönmüş ve sonra giderek Mina’da öğle namazını kılmıştır. Şanlı Peygamber (A.S.V.) sonuncu günde öğle namazını kıldığında ifada tavafını yapmış, sonra Mina’ya giderek teşrik günlerinin gecelerinde orada kalmıştır. Ebû Davut gibi kıymetli muhaddislerimiz rivayet etmişlerdir. Mina gecelerinde Mina’da gecelemek vaciptir. Hanbelilere göre bir şey vaciptir fakat Mina’da gecelenmemesi hâlinde de bir şey gerekmez de demişlerdir. Yine İmâm-ı Ahmet’ten gelen bir rivayette: “Üç gece terk edilirse o zaman kurban gerekmektedir.” diye rivayet edilmiş. Yine İbn-i Abbas’tan gelen haber de: “İbadetlerinde bir şey terk eden veya unutan kurban kessin.” diye. İbn-i Abbas, tabii bunu Peygamberimiz’e istinaden söylemektedir. Şimdi tıraş konusuna gelince, saçlar ya tıraş edilir ya kısaltılır. Cumhura göre vacip bir ibadettir.

Dakika 30:03

Saçlarının tıraş edilmesi zamanı gelince. Sonra tefeslerini (tefese hum-kir) yerine getirsinler. Hac Suresi’nin 29. ayetinde buyrulduğu gibi -burada tefes diyor bak- tefeslerini yerine getirsinler. Bu, saçını tıraş etmek olarak anlaşılmıştır. Enes Hazretleri’nden gelen haberde: “Şanlı Peygamberimiz (A.S.V.) Mina’ya geldi, gidip cemreyi attı. Sonra Mina’daki menziline gelip burada kurban kesti. Daha sonra berbere saçımı al diyerek önce sağ yanına sonra soluna işaret etti. Daha sonra onu insanlara vermeye başladı.” Bu da yine Ahmet bin Hanbel ’den, Müslim’den, Ebû Davud’dan gelen bir haber. Yine Ebû Hureyre yoluyla gelen bir haberde Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) buyurdular: “Allah’ım, saçı dibinden tıraş edenleri mağfiret eyle.” Ey Allah’ın Resulü! Saçları kısaltanları da mı?” dediler. Şanlı Peygamber buyurdu ki: “Allah’ım, tıraş edenleri mağfiret eyle.” Ey Allah’ın Resulü! Saçları kısaltanları da mı?” dediler. Üçüncü defasında “Saçları kısaltanları da” buyurdular. Şafiîlere göre saçları tıraş, kısaltma rükündür. Yine sahih olarak rivayet edilen bir hadis: “Başını tamamen tıraş edene düşen her kılı için kıyamet günü bir nur vardır.” diye bir Hadis-i Şerif rivayet edilmiştir. İbn-i Hîbbân ona sahih demiştir. Kadına ittifakla saç tıraşı yoktur, kısaltmadan sorumludur. Şanlı Peygamber (A.S.V.): “Kadınlara tıraş yoktur, kadınlara ancak kısaltma vardır.” Hz. Ali’den gelen haberde kadının başını tıraş etmesi yasaklanmıştır. Saçların etrafından parmak ucu kadar alması şeklindedir. Kadın ne kadar kısaltır diye sorulduğunda şu kadar demiş ve parmak ucuna işaret etmiştir. Hanefilere göre tıraş ettiğinde sakalından alması gerekmez. Nas da şu ayet-i kelimedir: “And olsun ki Allah (C.C.), peygamberinin rüyasının gerçek olduğunu tasdik etmiştir. Siz Allah dilerse güven içinde başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz.” İşte, bu ayet-i kerime Fetih Suresi 27’de bildirildiği gibi. Şafiîler diyorlar ki: Bıyığından veya sakalından da bir şeyler alması sünnettir. Saç bulunmayan kimseler ise -mesela dazlaklar- Hanefilere göre başlarında usturayı gezdirmelidirler ne varsa. Peygamber Efendimiz (A.S.V.): “Size emrettiklerimi gücünüz yettiğince yerine getiriniz.” buyurmuştur.

Dakika 35:05

Cumhura göre saçsız kimsenin başı üzerinde usturayı gezdirmesi müstehaptır. Yine gelen haberde: “Kurban Bayramı geldiğinde başında saç bulunmayan kimse, başı üzerinde usturayı gezdirir.” Hazreti Ömer’in oğlu yoluyla da bu haber gelmiştir. Bunun miktarı konusunda da ne kadar vaciptir denildiği zaman; en faziletli olan, başın tamamını usturayla tıraş etmektir. Ayet-i kerimede başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak buyrulmuştur. Tıraş ettiği kısım başın dörtte birinden az ise Hanefilere göre caiz olmaz. Dörtte birini tıraş, kerahetle caizdir. Kerahetin söz konusu olması sünnetinin yerine getirilmemesi, getirilmemiş olmasındandır. Kısaltmanın ölçüsü ise Mâlikî ve Hanbelilere göre parmak ucu kadar veya daha fazla veyahut da bundan biraz daha az bir miktardır. Hanefilere göre parmak ucundan fazla olmalıdır ki Şafiîlere göre en az ölçüsü üç adet saçtır. “Başlarınızı tıraş etmiş olarak” buyruluyor. Burada saçlar kesilmesi ile çoğul olduğunda, bu da en az üç saç demektir Şafiîlere göre. Başta yalnızca bir saç var, bu durumda o saçın giderilmesi gerekir. Saç bulunmayan kimse usturayı başında gezdirirse uygun olanı yapmış demektir. Hanefilere göre vacip bir uygulamadır. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler. Tıraşın zamanı ve yeri: Büyük imam İmam’ı Âzam Ebû Hanife’ye göre zamanı, Kurban Bayramı günleridir. Yeri ise haremdir. Eğer yapmazsa kurban kesecektir. Vacibin geciktirilmesi onun terki anlamına gelir. Mâlikîlere göre tıraşı memleketinde ertelemesi, kurban kesmeyi gerektirir. Şafiî ve Hanbelilere göre sünnet olan; cemre atmayı anca öne alması, sonra kurban kesmesi, sonra tıraş olması ve daha sonra ifada farz olan tavafını yerine getirmesidir demişler. Tıraş, tavaf ve say vakitlerinin sonu yoktur. Tıraşı sonu bırakmak, cemreden öne almak cezayı gerektirmez. Bu, Şafiî ve Hanbelilere göre. Evet, kıymetliler. Yine tıraş konusunda; tıraşın kısaltılmasının veya tıraş olmanın hükmü: İhramdan çıkmış olur. Kadınların dışında her şey helâl olur.

Dakika 40:04

Kendi nikâhlısı tabi. Ona o dahi daha helâl olmamıştır; Hanefilere göre bu. Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.): Cemreyi atar ve tıraş olursanız güzel koku, elbise ile kadınların dışındaki her şey size helâl olur.” buyurmuşlardır. Sizden biriniz cemreyi atar ve başını tıraş ederse ona kadınların dışında her şey helâl olur. Şafiî ve Hanbeliler diyorlar ki: Cemre atmak ve tıraş olmak dışında, nikâh akdi dışında her şey helâl olur. Cinsel ilişki ve şehvetle yaklaşma haram olarak devam eder. Çünkü hac işleri bitmeyince kimse hanımına yaklaşamaz. Cemreyi attığınızda kadınların dışında her şey size helâl olur. Mâlikîler, cemre atmak ve tıraş olmakla kadınlar, avlanma ve güzel kokunun dışında her şey helâl olur demişler. Bunlar ise ancak ifada tavafı ile helâl hâle gelir demişler. Tıraştan sonraki ihramdan çıkmaya birinci tahayyül deniyor. Büyük tahayyül ihramdan çıkmaya denir. Yani tavaftan sonraki ihramdan çıkmaya da büyük tahayyül (ihramdan çıkmak) demektir. Büyük tahayyülden sonra ancak her şey, önce helâl olanlar hac işi bitince artık onunla da tekrar helâl olmaya başlıyor. Yerinde tıraş olma konusunda bunun hükmünü Hanefiler şöyle açıklamışlardır: Yerinde, zamanında tıraş olmaz ertelerse kurban kesmesi gerekir. Memleketine dönerse kurban kesecektir yine. Şafiîler, Hanefiler ve Ebû Yusuf da şöyle demişlerdir: “Tıraşın cemre günlerinden sonraya ertelenmesi ile hatta memlekete döndükten sonra bile kurban cezası gerekmez.” demişlerdir. Sonraki günlerde taşlarını atmış. Bu kıymetli âlimler de böyle söylediler. Bütün İslam âlimlerinin tamamına Cenab-ı Hakk’ın uçsuz bucaksız, namütenâhi rahmet ve mağfirette bulunmasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyoruz (Rahmetullahi Aleyhim Ecmain). Bizden size selam, ey kıymetli izleyenler, ey Ümmet-i Muhammed! Kıymetli izleyenler, hac ve umre ile ilgili derslerimiz devam ediyor. Şimdi hac ve umre konusunda, bunların sünnetlerine şöyle bir bakalım: Bunlar da gusül, ihram için kokulanmak ve iki rekât namaz: Bunlar sünnettir. İhramın hemen peşinden ve her namazdan sonra telbiye getirmek. Cumhura göre kudûm tavafı, Mâlikîlere göre ise bu vaciptir. Şafiîlere ve Hanbelilere göre iki rekât tavaf namazı sünnet olduğu hâlde; Hanefi ve Mâliklere göre

Dakika 45:05

bu namaz vaciptir. Mina’da gecelemek, Terviye günü Mina’da beş vakit namazın edası; bunlar da sünnettir. Müzdelife’de gecelemek, Hanefilere göre sünnettir. Vacip olan, fecirden sonra vakfe yapmaktır. Hanbeliler, gecelemenin vacip olduğu görüşündedirler. Mâlikîler, konaklama miktarınca olanı vaciptir derler. Şafiîler de Müzdelife’de gecenin ikinci yarısından sonra bir an bile gecelemek yeterlidir derler. Yine teşvik gecelerinde Mina’da gecelemek Hanefilere göre sünnet, diğer kıymetli âlimlere göre vaciptir. Yine tahsip denilen Muhassap Vadisi’ne Mina’dan Mekke’ye dönerken inmek: Bu, Hanefilere ve Hanbelilere göre sünnet, diğerlerine göre de müstehaptır. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde Usâme bin Zeyd, Veda Haccı’nda Peygamber (A.S.V.) ‚a: “Ey Allah’ın Resulü! Yarın nereye ineceksin?” diye sorunca Allah’ın Resulü şöyle cevap vermiştir: “Bize akil nereyi bıraktı ki?” Sonra buyurdular: “Biz, Kureyş’in küfür üzerine anlaştığı Beni Kinâne tepesine ineceğiz.” Burası burada sözü edilen yer, Muhassir Vadisi’dir. Yine Ayşe Annemiz’den gelen haberde: “Muhakkak ki Şanlı Peygamber (A.S.V.) çıkışı için daha elverişli olması itibariyle Muhassir’e inmiştir. Bu, sünnet değildir. Dileyen oraya iner, dileyen inmez.” Bu Hadis-i Şerifte böyle rivayet edilmiştir ve Müslim’in ve Buhârî’nin rivayet ettiğini görüyoruz. Hac hutbeleri sünnettir. Öğleden sonra bir Arefe hutbesi olarak da zevalden sonra ve namazdan önce de iki hutbe şeklindedir. Üç olduğunu söyleyenler Hanefiler, Mâlikî ve Hanbelilerdir. Birinci hutbe Zilhiccenin yedinci günü okunur. Mekke ve Kâbe’nin yanında Zilhiccenin yedinci günü öğle namazından sonra okunması sünnettir; cumhurun görüşüdür. “Şanlı Peygamber (A.S.V.), telbiyeden bir gün önce insanlara hutbe okur ve onlara hac ibadetlerini anlatırdı.” diyor. Kim? Hazreti Ömer’in oğlu diyor bunu. Oradan rivayet edildi (R.A.). Arefe günü hutbesini ilk hutbe olarak kabul ederler. Cuma gününe rastladığı hâlde Cuma namazını Arafat’ta kılmamıştır. Hanbelilere göre telbiye günü veya başka bir gün mutlak anlamda çıkmak caizdir.

Dakika 50:04

İkinci hutbe, Arefe günü hutbesi. Namazdan önce Arafat’ta iki kısa hutbe şeklindedir. İki hutbe arasında oturur, hac ibadetlerini anlatır. Mâlikîler ve Şafiîler diyorlar ki: Hutbeyi bitirdikten sonra müezzin ezana başlar. Hanbelilere göre imam, hutbeden sonra ezanı emreder. Öğle ve ikindiyi cem’i takdim yoluyla kısaltarak kıldırır. Bir ezan, iki kamet ve gizli okuyuşlar ile kıldırır. Bunların arasında herhangi bir sünnet kılınmaz. Hanefilere göre öğle vaktinde ikindiyi kıldıktan sonra da bu olmaz. Yine üçüncü hutbe -Şafiîlere göre bu üçüncüdür, Hanbelilere göre ikinci hutbedir- Mina’da, Kurban Bayramı günü okunur. Tek hutbeden ibarettir. “Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.) Kurban Bayramı günü yani Mina’da insanlara hutbe okudu.” diyor. Kim? Hazreti Abbas’ın oğlu bu da (R.A.) Yine, “Sevgili Peygamberimiz’i (A.S.V.) Mina’da insanlara hutbe okurken gördüm. Kuşluk vakti yükselmiş ve bu arada kır bir atın üzerindeydi. Ali de hutbeyi yüksek sesle duyuruyordu. İnsanların kimi ayakta kimisi ise oturuyordu.” Bunu da Râfî Amr el-Müzenî anlatıyor, oradan rivayet geliyor. Mina günlerinin ikincisinde okunan hutbe: Bu da cumhura göre üçüncü, Şafiîlere göre dördüncü hutbedir. Tek hutbe olduğu konusunda da ittifak etmişlerdir. Acele etmenin, gecikmenin ve ayrılmanın hükümlerini öğretir, anlatır. “Resulullah’ı gördüm. Teşvik günlerinin ortalarında hutbe okuyordu. Bizler de onun kervanı yanında idik.” Şafiîlere göre hutbeler dörttür. Zilhiccenin yedinci, dokuzuncu Arefe günü, Mina’da bayram günü ve on birinci gün Mina’da teşvik günlerinin ikincisi okunan hutbelerdir; bunlar Şafiîlere göre. Hanbelilere göre ise hutbelerin sayısı üçtür. Arefe, Kurban Bayramı ve ikinci Mina günü hutbeleri, Mâlikîlerde ve Hanefilerde aynı şekilde üç hutbeden ibarettir. Hanefi ve Mâlikîlerde. Mescid-i Haram’da Zilhiccenin sekizinci günü zevalden sonra ve namazdan önce Arefe günü ve on birinci gün hutbeleri, Arefe günü hariç birer hutbeden ibarettir. Arefe günü hutbesi ittifakla iki hutbeden oluşur. Hac ve umrenin yerine getirilme konusundaki işlemlerin şekillerine bir bakalım: İfratın keyfiyeti, yalnızca hac için ihrama girmek, ihramdan önce gusleder, izâr ve ridâ giyer, kokulanır. İki rekât İhram namazı kılar. “Allah’ım, ben haccetmek istiyorum. Bunu bana kolay kıl ve benden kabul eyle” diye dua eder, telbiye getirir. Bu telbiye ile hacca niyet eder.

Dakika 55:11

Yine sık sık telbiye getirir. Niyet ederek telbiye getirir, artık ihrama girmiş ve ihram yasakları da başlamıştır. Allah’ın yasakladığı kötü sözlerden, davranışlardan uzak duracaktır. Dikişli elbise giymeyecektir. Mest giymesi, başını yüzünü örtmesi, koku sürünmesi, tırnak kesmesi, vücudundan kılı kesmesi veya koparması: Bunlar yasaktır. Mekke’ye girdiğinde önce eşyasını yerleştirir. Hanefilerin zikrettiği gibi Babüsselam’dan girerek işe Mescid-i Haram’dan başlar. Saygılı ve huşû içinde olur. Beytullah’ın azâmet ve şerefini düşünür. Beyt’i gördüğünde üç kere tekbir ve tehlil getirir: “Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber” ve istediği duaları okur. O an, kabule en uygun andır. Sonra kudûm tavafı yaparlar. Bu, Tahiyyet’ül Beyt: Beytullah’ı selamlama demektir. Tavafa Hacer-ül Esved’den yani yüzünü ona dönerek başlar. Tekbir ve tehlil getirir, ellerini kaldırır. Hacer-ül Esved’e istilâm eder. Kâbe’yi soluna alarak tavaf eder, yedi defa tavaf eder. Hatim hicrin arkasından dolaşır, yani hatime hicr deniyor. Onun arkasından dolaşır. Tavafı istilam ile bitirir. Makam-ı İbrahim’de, mekruh olmayan bir vakitte namaz kılar. Safâ-Merve arasında yedi say yapar, beyti karşısına alır. Tekbir ve tehlil getirir. Evet, kıymetliler. Şanlı Peygamber’e salât-ü selam okur, duaları okur, Safâ’da başlar Merve’de bitirir. İki yeşil direk arasında hızlanır. İhramlı olarak Mekke’de konaklar. Her fırsatta beyti tavaf eder. Evet, kıymetliler. Hiç unutmamak lazım: Dâimâ zikirden dili, gönlü gafil olmamalıdır. Zilhiccenin sekizinci günü Mina’ya çıkar ve orada geceler. Beş vakit namaz kılar Mina’da. Zilhiccenin dokuzuncu günü Arafat’a hareket eder. İmamla Nemire Mescidi’nde cem’i takdim yoluyla öğle ve ikindi namazlarını tek ezan ve iki kamet ile kılar, hutbeyi dinler. Ve vakfeden önce yıkanması müstehaptır. Sonra vakfe yerine yönelir ve Cebel-i Rahme yakınında vakfe yapar. Arafat’ın tamamı Urene Vadisi hariç vakfe yeridir. İmam, hac ibadetlerini anlatır. Arafat’a güneşin zevali ile Kurban Bayramı günü fecrin doğuşu arasına vakfeye yetişen bir kimse hacca da yetişmiş sayılır. Arafat’a uykulu veya baygınlık hâlinde gelmiş olsa, uğramış olsa bu, Hanefilere göre vakfe olarak kabul edilir.

Dakika 1:00:03

Güneş battığı zaman imam hacılarla Müzdelife ’ye gelerek buraya inerler. Kuzah Dağı’nın Meş’aril Haram yakınına inmeleridir. İmam, Hanefilere göre tek ezan ve tek kametle hacılara akşam ve yatsı namazlarını cem’i tehir yolu ile ve yatsı namazını da kısaltarak kıldırır. Fecir dolduğunda imam, insanlara, vakfe dolayısıyla sabah namazını alacakaranlıkta kıldırır. Müzdelife’de vakfe yapar. Bu, Hanefilere göre vaciptir. Bu vakfenin vakti de fecrin doğuşundan güneşin doğuşuna kadardır. Dualar edilir, tekbir, tehlil ve telbiyeler getirilir. Salavat okunur, Müzdelife’den 70 adet çakıl taş toplanır. Müzdelife’nin tamamı Muhassir Vadisi dışında -Mina ve Müzdelife arasında bir vadidir ki-, bunların dışında hepsi Müzdelife, vakfe yeridir. İmam, güneş doğmadan önce hareket eder. Mina’ya gelirler. Yedi çakıl taşı ile Akabe cemresi taşlanır. Her cemre ile birlikte tekbirler, tehliller okunur ve orada durulmaz. Telbiyeyi orada keser. Telbiye, ihramdan çıktıktan sonra sabit değildir. İsterse kurban keser, yaptığı ifrat haccıdır. Hanımı dışında -Mâlikîlere göre- saç tıraşı olur, tıraştan sonra kurbanını nafile olarak isterse keser. Hanımı dışında -Mâlikîlere göre- av ve koku hariç her şey helâl olur. Mekke’ye gelir ve yedi şavt olarak ziyaret tavafı, farz tavafı yapar. Sonra eğer kudûm tavafı, ardından say yapılmamışsa bu defa Safâ ile Merve arasında say yapar. Tavafın ilk üç şavtında erkekler remel yaparlar. Say yapacaksa bu üç şavtta ridâsını sağ omuzunu açık bırakacak şekilde örter. Tavafı üç günden sonraya ertelemek mekruh olur. Ebû Hanife’ye göre kurban gerekir ertelenirse. Mina’ya döner ve orada cemre atmak gayesiyle konaklar. Kurbanın ikinci gününün cemalinden sonradır. Hayf Mescidi’ni izleyen cemreden işe başlar. Yedi çakıl taşı atar. Her taşla birlikte tekbir getirir ve sonunda durur, dua eder. Sonra orta cemreye taşları atar ve durur ve dua eder. Sonra Akabe cemresine atar, başka cemre olmadığı için durmaz. İkinci gün ise güneşin zevalinden sonra üç cemreyi atar. Ebû Hanife’ye göre dördüncü gün fecrin doğuşundan ve güneşin zevalinden önce cemre atmak caizdir. Mekke’den ayrılmak istediğinde Beyt’i veda veya sadr tavaf olarak ve remelsiz bir şekilde yedi şavt hâlinde tavaf eder. Mâlikîlerin dışındaki cumhura göre memleketine döner. Bu veda tavafı vaciptir. Evet, kıymetliler. Kadınlar da saçlarını tıraş etmeyip sadece kısaltırlar. Kadınlar, hünsâ-i müşkil olanlar bütün bu işlerde erkek gibi hareket ederler. Saçlarını tıraş etmeyip, sadece kadınlar kısaltır. Hayızlı veya loğusa olursa Beyt’i tavafın dışında öteki hac ibadetlerinin tamamını yapabilirler. Hayız görürse veda tavafını terk ettiği için hiçbir şey gerekmez. Evet, kıymetliler. İnşâAllah temettü haccı ile dersimiz devam edecektir.

Dakika 1:05:54

 

 

 

(Visited 86 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}