İslam Tarihi Ders 10

İslam Tarihi Ders 10

İslam Tarihi Ders 10

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,dersimiz tarih külliyatından keşif notlarıyla devam ediyor.Yüce İslamın onun yüce nurunun tabiki keşif notlarıdır.

Hz.Nuh (a.s)ile İbrahim(a.s) arasındaki zaman içerisinde meydana gelen hadiselerle ilgili dersimiz devam ediyor. Daha önce Hz.Nuh’un ve oğullarının durumlarını babaları Nuh (a.s)ın vefatından sonra oğullarının yeryüzünü aralarında nasıl taksim ettiklerini ve herbirinin yerleştikleri yerleri (efendim) oralara değinmeye çalıştık. Hz. Nuh’un çocuklarının arasında taşkınlık yapıp isyan edenler elbette olmasaydı sonraki dünyadaki olumsuz olaylar olmazdı.Bunun üzerine AllahuTeala ve Tegaddes Hz. (c.c) kendilerine Peygamber gönderdi. Fakat onlar kendilerine gönderilen Peygamberi yalanladılar. Bu sebepten Yüce Allah onları helak etti. İşte Allah’ın helak edip yok ettiği bu kimseler Ad kavmi, Semud kavmi isimlerindeki kavimlerdir. Bunlar İrem bin Sam bin Nuh’un çocuklarından üremişlerdir. Görüyorsunuz Ad ve Semud kavmi İrem bin Sam bin Nuh’un çocuklarından üremişlerdir. Nuh (a.s)ın oğlu Sam’ın onunda oğlu İrem’in soyundan gelmektedir bu Ad kavmi ve Semud kavmi.

Birinci Ad kavmi olarak bilinen Ad kavminin neseb seceresi; Ad bin Ağıt bin İrem, İrem bin Sam bin Nuh’tur (a.s). Ad kavminin yerleştikleri yerler ise, Şıhır-Umman ve Hazaral Mevt arasındaki (efendim) ahlafa kadar olan yerlerdir. Ad kavmi uzun boylu, zorba ve kibirli kişiler olup bir benzeri yeryüzünde yoktu. Yüce Allah (c.c) onlar hakkında bakın Araf suresi  Ayet-i Kerime 69’ta buyuruyor: ‘Düşünün ki O sizi Nuh (a.s)ın kavminden sonra onların yerine hakimler kıldı. Ve yaratılışta sizi onlardan üstün çok kuvvetli yaptı’ buyurdu Cenab-ı Hak. İnsanlara çok verince azıyor, az verince sapıyor. İnsan oğlu bu işte..(04:10)

Ad kavminin durumunu İshak şu şekilde anlatıyor; Ad Kavmi Peygamber olarak gönderilen Hz.Hud (a.s)ı yalanladıkları için peşpeşe gelen kıtlıklara maruz kaldılar. Nihayet zor duruma düşen Ad kavmi yağmur duası için Mekke’ye bir heyet göndermek hususunda kendi aralarında görüştüler. Bunun üzerine Kayır bin Ayır, Lukayın bin Ezza, Mersed bin Sad, Muaviye bin Bekir’in dayısı Cürhüme bin el Hayber’i ve Lokman bin Ad bin Furan Meylan’ı ve Meylan bin Ad El Ekber büyük adın (efendim) teşekkür eden bir heyeti 70 kişi ile birlikte Mekke’ye gönderdiler. Bu heyetin içerisinde müslüman olan tek kişi Mersed bin Sa’d idi ve oda müslümanlığını gizlemişdi. Mekke’ye gelen bu heyet Mekkenin haricinde ve harem sınırlarının dışında yerleşen Muaviye bin Bekir’in yanına gelip ona konuk oldular. Muaviye bin Bekir ise konuklarına ikramda bulunup onları hoş karşıladı, aynı zamanda heyet olarak gelen bu kimseler onun dayıları ve sıhhi akrabaları idiler. Zira Ebu Kayım bin Eczal, Muaviyenin babası Bekir’in kızı ve Muaviyenin kız kardeşi  Hüzeyle ile evli bulunuyordu. Ve bunlardan doğan çocuklar dayıları Muaviyenin yanında Mekke’de bulunuyorlardı. Bu çocuklar ebu Kayım oğulları olarak bilinen; Ubeyd, Amr, Amir ve Ümeyr adlarındaki kişilerdi. İşte bunlar birinci Ad kavminin bakiyesi olan son Ad kavmini meydana getiriyorlardı.  Muaviyenin yanına konuk olarak giden bu kişiler orada bir ay kaldılar. Bu müddet içerisinde Muaviyenin Ceradetan denilen şarkıcı iki cariyesi onlara şarkılar söyleyip eğlendiriyordu. Onlarda durmadan içki içmek suretiyle günlerini geçiriyorlardı. Onların kalış sürelerini uzatıp, geliş gayelerini bırakmaları Muaviye’ye ağır geldi ve dayılarını akrabalarını ‘Akrabalarım mahvoldu’ diye kendi kendine söylendi fakat utancından bir türlü heyete misafir olmaları hesabiyle yağmur duasına çıkmalarını söyleyemedi. Muaviye bu durumu Ceradetan denilen iki cariyesine açtı onlar: ‘Sen bir  şiir söyle biz bu şiiri onlara okuruz, onlar bu şiirin kimin tarafından söylendiğini bilemezler, belki de bu şiir onları harekete geçirir’ dediler. Bunun üzerine Muaviye şu mealdeki mısralarla başlayan bir şiir söyledi: ‘ Ey Kayıl yazıklar olsun sana! Yerinden kalkta Allah’tan dilekte bulun. Zira Allah sabah vakti bulutlar meydana getirerek Ad kavminin topraklarını sular. Çünkü Ad kavmi söz söylemeyecek bir halde gecelediler.’ Ceradetan denilen bu iki cariye tarafından Muaviyenin sözlediği bu şiir okunup onlar tarafından işitilince birbirlerine :’Ey cemaat kavminiz sizi başlarına gelen kıtlık belasından kurtulmak için gönderdi. Siz ise yağmur duasında bulunmayı geciktirdiniz. Haydi şu hareme girinizde kavminiz için yağmur duasında bulununuz’dediler. Bunun üzerine Merseb bin Sa’d : ‘ Allah’a yemin ederim ki; duanızda Allah size yağmur yağdırmayacaktır ancak Peygamberinize Hud (a.s)a itaat ederseniz sizin için yağmur yağdıracaktır’ dedi ve müslümanlığını açığa vurdu. Merseb bin Sa’d ın bu sözlerini duyan Muaviyenin dayısı Cürhüme bin el Hayberi yeğeni Muaviye bin Bekir’e : ‘ Merseb’i yanında tut! Onu bizim yanımıza bırakma’ dedi. Bundan sonra onlar heyet halinde yağmur duasında bulunmak üzere Mekke’ye hareket ettiler. Mekke’ye gelince kendi kavimleri için Allah’a dua edip yağmur yağdırmasını istediler.Onların dualarını müteakip Allah (c.c) gökte beyaz, kırmızı ve siyah renkte üç bulut yarattı. Sonra bulutlardan: ‘ Ey Kayıl! Kendin ve kavmin için şu bulutlardan birini seç’ diye bir ses geldi.Kayıl ise bu bulutlardan… işte dikkat edin!! İbret, ibret üstüne ibret alma!.. ibret alanlar için..Efendim, ‘Bulutlar arasında suyu en çok olanı siyah bulut olduğu için ben siyah bulutu seçtim’dedi. (İnsanlar belasını seçerler!) O sırada bir Münadi-kayle: ‘Sen öldürücü bir kül fırtınası seçtin. Bu bulut Ad kavminden hiçbir kimseyi sağ bırakmayacak,atalarınıda çocuklarınıda mahvetip yok edecektir. Ancak doğru yolda olan Luziyye oğulları bu helaktan kurtulacaktır’ diye seslendi. Luziyye oğulları ise Lukaym bin Fezzal’ın oğullarıydı ve bunlar dayıları Muaviye bin Bekr’in yanında Mekkede bulunuyorlardı. Nihayet AllahuTeala içerisinde azap bulunan siyah bulutu Ad kavminin üzerine gönderdi. Bu bulut Muiş adındaki vadi tarafından onların üzerine geldi. Siyah bulutu görünce çok sevindiler. Ve bu bize yağmur getiren bir buluttur dediler. Hud (a.s) : ‘Hayır! Çarçabuk gelmesini istediğiniz bulut; içerisinde acıklı bir azabı bulunduran bir rüzgardır. (Yani fırtınaların dahada fırtınası ki tusunaminin de üzerinde bir tusunami) O Rabbinin emriyle emrolunduğu herşeyi helak edecektir’ dedi. Bu haber Kur’anı Kerimde Ahkaf suresi ayet 24 ve 25 te bulunmaktadır. Bu bulutta nelerin bulunduğunu gören ve onun yok edici bir rüzgar olduğunu anlayan Ad kavminden Mehdet adında bir kadın idi. Bulutta bulunanları görünce bağırarak kendini kaybedip yere düşmüştü. Ayıldıktan sonra kendisine –Neler gördün? Diye sorduklarında:’ Bulutun içerisinde ateş parçaları gibi parlayan birşeyler gördüm ve bulutun önündebulunan bir takım adamlar onu çekip sürüklüyorlardı’ diye cevap verdi. Nihayet azap rüzgarı vadiden çıkıp göründüğü zaman içlerinde Halacanın da bulunduğu 7 kişi –Hadi gelinde vadinin kenarına duralım, azap rüzgarını durduralım dediler. Fakat rüzgar onların altından girip havaya kaldırıyor, yere vurup boyunlarını koparıyordu. Azap kasırgasından kurtulan tek kişi ise;Halacan oldu ve dağa doğru tırmanmaya başladığı sırada kendi kendisine şu mealdeki mısraları söylüyordu: ‘Geride ancak Halacan kurtulup sağ kalmıştır. Gecesi korkutan gündüzün şiddetinden vay Halecan senin haline! O günün saldırması ve ayaklarıyla ezmesi devamlı olmuştu. Eğer bu hal kendi başıma gelmemiş olsaydı, mutlaka haberini araştırıp bilmeye çalışırdım. Bu sırada Halacan ile karşılaşan Hz.Hud (a.s) ona: ‘eğer müslüman olursan kurtulursun’ dedi. Halacan- Eğer müslüman olursam bunun karşılığında bana ne var ? diye sordu. Hz. Hud: ‘Cennet vardır’ buyurdu. Halacan- Buhut devesi gibi bulut içerisinde bulunanlar nelerdir diye sordu. Hz.Hud: ‘Onlar meleklerdir’ cevabını verdi. Halacan- Eğer ben müslüman olursam Rabbim beni onlardan korur mu? diye sordu. Hud (a.s): ‘Sen hiç askerlerinden korkupta onlara sığınan bir hükümdar gördün mü?’ dedi. Bunun üzerine Halacan –Rabbin dediklerini yapsa dahi ben memnun olmam karşılığını verdi. Bundan hemen sonra azap rüzgarı gelip onu helak ederek arkadaşlarının arasına kattı. Bu hususta Allah (c.c): ‘Allah onu (kasırgayı) 7 gece 8 gün aralıksız onların üzerine musallat kıldı’ Hakka suresi Ayet 7 de buyuruyor Cenab-ı  Hak. Hülasa bu kasırga Ad kavminden hiçbir kimseyi sağ bırakmadı. İşte Halacan’a da  bu fırsat verildi ama iman nasip olmayınca onuda o kasırga aldı, belini bıkını kırarak öbür helak olanların içine götürdü.(18:10)

Bu esnada Hz. Hud ve kendisine iman edenler bir ağıla çekilmiş, esen fırtınalı rüzgar onların sadece  derilerini okşayıp geçmiştir. Fakat bu kasırga yerle gök arasında bulunan Ad kavminden kimin üzerine uğradıysa onların üzerine taşlar yağdırarak beyinlerini parçalamıştır.

Ey Dünyada İslam düşmanlığı, iman düşmanlığı, Kur’an düşmalığı, Muhammed düşmanlığı yapanlar aklınızı başınıza alın, parçalanmadan önce müslüman olun! Bizden söylemesi. Halacan gibi düşünürseniz o fırsatlar kaçar, mahvolur gidersiniz.

Ad kavminin gönderdiği heyet Mekke’den dönerek Muaviye bin Bekr’in yanına gelip tekrar konuk oldukları bir sırada; deve üzerinde bir adam gelerek onlara -Kavmin helak olduğunu Hz. Hud’un ise kurtulduğunu haber verdi. Daima mü’minler müslümanlar Peygamberine tabi  olanlar hep kurtuldular, hep kurtuldular Dünyada da, mezarda da, mahşerde de..hep kurtulanlar onlardır.        (bkz. Nebe Suresi 31. ayet)  İşte sen Allah’a itaat edersen, isyan etmezsen Allah’ta seni koruma altına alıyor, koruyor. Dünya batsa dahi muttaki Allah dileyince koruyor. Allah herşeye kadir.(20:25)

Ad kavmi helak olunca Allah (c.c) onların üzerlerine siyah kuşlar göndermiş, bu kuşlar onların cesedlerini denize atmışlardır. Evet sevgili dostlarımız görüyorsunuz ki, evet ; Bu ayet-i Kerime de bu hususla ilgili olarak: ‘İşte onlar o hale geldiler ki meskenlerinden başka birşey görünmez oldu.’ Bu da Ahkaf suresi ayet 25 te buyruluyor. ‘Ad kavmine gelince onlarda uğultulu azgın bir fırtına ile helak edildiler’ bu da Ha’kka suresi ayet 6.da buyrulmaktadır. Hakikaten bu fırtınalı rüzgar dev ağaçları köklerinden söküp deviriyor ki Ad kavminin evlerini ise başlarına yıkıyordu.

SEMUD KAVMİ’ ne gelince; Onlar Semud bin Casir bin İrem bin Sam’ın evladından üreyip çoğalmışlardı. Ve Hicaz ile Şam arasında bulunan Hicr bölgesinde yaşıyorlardı. Ayrıca Semud kavmi Ad kavminden sonra üreyip,çoğalmış küfre sapıp isyan etmişti. Görüyorsunuz Ad kavmi Nuh kavminden ibret almadı helak oldu. Semud kavmi de Ad kavminden ibret almadı şimdi Semud kavmi de helak oldu. Evet sevgili dostlarımız, ayrıca Semud kavmi Ad kavminden sonra üreyip çoğalmış küfre sapıp isyan etmişti. Bunun üzerine Allah (c.c) Hz. Salih Peygamber (a.s)ı  onlara Peygamber olarak göndermişti.

Hz.Salih (a.s) neseb şeceresi: Salih bin Ubeyd bin Esif bin Maşie bin Ubeyd bin Cadir bin Semud.(efendim) Bir rivayete göre ise Salih (a.s); Salih bin Esif bin Temaşic bin İrem bin Semud idi.

Hz. Salih (a.s) onları Yüce Allah’ın birliğine ve sadece ona ibadet etmeye davet etmişti. Bu hususla ilgili olarak bir Ayet-i Kerime’de: ‘Onlar Ey Salih, sen bundan önce içimizde ümit beslenilen bir kişiydin’ dediler. Hud suresi ayet 62 de buyuruyor Cenab-ı Hak. Bakın Peygamber olmadan önce Salih’i iyi tanıyorlardı(a.s). Peygamber olup bu müşriklere bu sapıklara doğruyu söyleyince işlerine gelmedi, iman etmediler.  Allah (c.c) Semud kavmini uzun ömürlü kılmıştı. Hatta onlardan birisinin kerpiçten yapmış olduğu ev ömrüne kafi gelmeden yıkılıyordu. Bunun üzerine onlar dağlardaki kayaları oyarak geniş evler yaptılar ve bolluk içerisinde yaşadılar. Hz. Salih devamlı surette onları hakka, hakikata davet etti. Fakat onlar Salih(a.s)a tabi olmadılar. Ancak zayıf tabakada az miktarda kişi onun davetini kabul edip kendisine tabi oldu, garibanlar sınıfı. Hz. Salih’in ısrarlı bir şekilde onları hakka davet edip korkutması üzerine putlarıyla birlikte çıktıkları bir bayram için : ‘ Ey Salih, sen de bizim ile birlikte bayramımıza katıl. Bize bir ayet mucize göster. Sen kendi Allah’ına yalvar, bizde kendi ilahlarımıza yalvralım eğer duan kabul olursa biz sana tabi olalım. Şayet bizim duamız kabul olunur ise sen bize tabi ol’ dediler. Hz. Salih onların bu isteğini kabul etti. Onun üzerine onlar putlarını yanlarına alarak bayram yerine çıktılar. Onlarla beraber Salih (a.s)da bayram yerine geldi. Onlar Hz. Salih’in duasının kabul olunmaması için putlarına yalvardılar. Bu arada Semud kavminin başkanı durumunda olan birisi: ‘ Ey Salih, şu tek başına duran kayadan 10 yaşında hamile ve geniş karınlı bir dişi deve çıkar. Eğer bunu yaparsan senin Peygamberliğini tasdik edeceğiz’ dedi. Bunun üzerine Hz. Salih kendisini tasdik edeceklerine dair onlardan söz aldıktan sonra, kayanın yanına gelip namaz kıldı ve Rabbine dua etti. İşte bu sırada kayada doğum sancısı çeken kadınlarda görüldüğü gibi bir sancı çekme hali görüldü. Bundan hemen sonra kaya açıldı. İçerisinden ise onların istedikleri gibi bir dişi deve çıktı. Bu durumu onlar gözleriyle görüyorlardı. Az sonra bu deve kendi büyüklüğünde bir erkek yavru doğurdu. Bu durum karşısında kavmin başkanı durumunda olan Cündü bin Amr ile birlikte kavminde bir grup kimseler Hz. Salih’e iman ettiler. Kayanın ortasından deve çıktıktan sonra Salih (a.s) onlara işte bu dişi devedir. Su içme hakkı bir gün onun belli bir günün su içme hakkıda sizindir. Şuara suresi Ayet 155 te buyurdu Cenab-ı Hak.Ayrıca onlara bu deveyi keserseniz mutlaka Allah sizi helak eder’ buyurdu. Neticede su içme hakkı bir gün deveye belli bir gün içinde onlara verildi. Devenin suya geleceği gün suyu deveye bırakırlar, bu arada kap kacaklarını deveden sağdıkları süt ile doldururlardı. Su içme hakkı kendilerine gelincede deveyi suyun başından uzaklaştırırlardı ve deve ogün su içmezdi. Kendilerine ayrılan günde ertesi günü kullanacakları suları kaplara doldurup bir kenara bırakırlardı. Nihayet çok geçmeden Allah tarafından Hz. Salih’e kavminin pek yakında deveyi keseceklerine dair bir vahiy geldi. Hz. Salih (a.s) bunu onlara söylediğinde onlar: ‘Bizler böyle birşey yapacak değiliz’ dediler. Bunun üzerine Salih(a.s) onların: ‘Eğer siz bu deveyi kesmeseniz bile pek yakında içinden doğacak olan birisi bu deveyi kesecektir, siz kesmeseniz bile’ dedi. Onlar doğacak olan bu çocuğun alametini bize bildirin. Allah’a yemin ederiz ki; mutlaka deveyi kesecek olan kimseyi bulup öldürürüz’dediler. Hz. Salih bu kimsenin (efendim) alametini bildirirken:Onun kumral, gök  gözlü, kızıl saçlı bir genç olduğunu söyledi. Bazı eserlerde bu adamın adı Kudar’dır. İbn-i İshak sözlerine devam ediyor ve şunları söylüyor: ‘ Bu kavmin bulunduğu şehirde nufus sahibi güçlü yaşlı iki kişi vardı. Bunlardan birinin oğlu bulunuyordu ve dengini bulamadığı için onu evlendirmiyordu. Diğerinin ise bir kız çocuğu vardı. Oda kızına denk bir eş bulamadığı için onu evlendirmiyordu. Nihayet bu nufusu yaşlı kişiler oğlanla kızı evlendirdiler.İşte bu evlilikten Salih (a.s)ın alametini söylediği çocuk dünyaya geldi. Evet sevgili dostlar, Hz.Salih’in içinizden doğacak birisi bu deveyi kesecektir demesi üzerine onlar hemen harekete geçerek, şehirden sekiz ebe kadın seçtiler ve yanlarına şehri dolaşmak üzere zabıta memurları kattılar. Onlar doğum yapan bir kadın gördüklerinde onun yanına gelirler ve bu çocuğun alameti tarif edilen çocuk olup olmadığını kontrol ederlerdi. Evet sevgili dostlarımız, Firavun’da doğan çocukları öldürdü ama Musa’yı kucağında büyüttü. Allah herşeye kadir. Bir toplum helak olacaksa illa o helak olur. Bir rivayete göre bu dokuz kişinin Hz.Salih’i öldürmek için yemin etmeleri onları deveyi kesmelerinden ve Hz.Salih (a.s)ın  kendilerini azapla korkutup uyarmasından sonra olmuştur. Deveyi boğazlıyan bu dokuz kişi kendi aralarında -Gelin Salih’i öldürelim, eğer o davasında haklı ve doğru ise biran önce onu öldürmüş oluruz. Şayet davasında yalancı ise yine onu öldürüp devenin arkasından göndermiş oluruz dediler. O çocuk büyüdü, deveyi kestiler, dokuz eşkiya haline geldiler. Deveyi kestikleri gibi Salih (a.s)ıda öldürmeye kastettiler. Onun üzerine onlar bir gece Salih(a.s) ile ailesinin bulunduğu yere geldiler. Fakat melekler tarafından atılan taşlarla beyinleri parçalanarak helak oldular. Bu sırada onların yanına gelen adamları onların helak olduklarını görünce Hz. Salih’e bunları sen mi öldürdün diyerek onu öldürmek istediler. Ancak Hz. Salih (a.s)ın aşiretinden olan kimseler Hz. Salih’i öldürmelerine engel oldular ve onlara: ‘ Salih sizi azapla korkutmuştur, eğer o davasında doğru ise hareketinizle Rabbinizin gazabını artırmayın. Şayet o yalancı ise biz onu tutar size teslim ederiz dediler.Bunun üzerine onlar Hz. Salih’i öldürmekten vazgeçerek geri döndüler.

Gavur bir gavurluktan öbür gavurluğa doğru napıyor gavurluğun birini bırakıp öbür gavurluğa sarılıyor. Başlarına gelen belalardan ibret almıyorlar. Hala batıl hakkı yok etmek istiyor. Kaldı ki batılın hakkı yok olmaktır! Ey batıl yolda olanlar! Batılın hakkı yok olmaktır. Hak galiptir! Hak gelince batıl yok olur! Unutmayın bunu.(35:57)

Birinci rivayete göre Hz. Salih’i öldürmek için yemin eden dokuz kişi deveyi boğazlayan kişiler değildir. İkinci rivayet ise daha doğrudur. Allah doğru olanı daha iyi bilir. Evet sevgili dostlarımız, bu konuda değişik  haberler vardır, fakat haberin değişikliği zenginliği artırır. Bu defa elebaşı olan kişi bizzat kendisi devenin yanına gelerek üzerine atıldı ve devenin arka ayaklarındaki sinirleri kesmesi üzerine deve yere yuvarlanıp debelenmeye başladı. Devenin öldürüldüğü gün çarşambaydı. Kendi dillerine göre deveyi öldüren bu kişinin adı Cebbar idi. Diğer haberde Kudar’dır. Onlar kendilerince haftanın ilk günü kabul ettikleri Pazar günü helak olmuşlardı. Deve öldürülünce onlardan birisi Hz. Salih (a.s)ın yanına gelerek çabuk yetiş deveyi öldürdüler dedi. Bunun üzerine Hz. Salih devenin bulunduğu tarafa yöneldi. Bu sırada onlar Hz. Salih’i karşılayarak: ‘Ey Allah’ın Peygamberi Salih deveyi falan kişi kesti. Bizim bunda suçumuz yok diyerek özür dilemeye başladılar. Bu durum karşısında Hz. Salih onlara: ‘gidip bakın, devenin yavrusunun arkasından yetişmeye çalışın, eğer arkasından yetişebilirseniz Allah azabını üzerinizden kaldırabilir’ dedi. Bunun üzerine onlar yavruyu aramaya koyuldular. Bu sırada annesinin ızdırap içerisinde kıvrandığını gören yavru pek yüksek olmayan El-Kare adındaki bir dağa gelerek üzerine çıktı. Onlar ise yavruyu yakalamak için dağın üzerine çıkmak istediler fakat Allah tarafından yapılan bir vahiyle dağ, kuşların dahi ulaşamayacağı bir tarzda  göğe doğru iyice yükseldi. Bundan sonra Hz.Salih kavminin yaşadığı şehre indi.Hz. Salih’i gören yavru ise gözlerinden yaşlar boşanarak ağlamaya başladı. Sonra yavru Hz. Salih’e dönerek üç defa böğürdü. Onun üzerine Hz.Salih (a.s)onlara: ‘Bu yavrunun her böğürmesi bir günlük müddeti bildirir.Siz memleketinizde üçgün daha yaşayın. İşte bu yalan olmayan bir vahiy ve tehdittir’ buyurdu. Bu da Hud suresi ayet  65’te buyruldu. Ayrıca onlara başlarına gelecek olan azabın alametini bildirirken; birinci gün yüzlerinin sararacağını, ikinci gün yüzlerinin kızaracaklarını, üçüncü gün ise yüzlerinin siyahlaşacağını söyledi. Ertesi gün kalktıklarında küçük-büyük, kadın-erkek hepsinin yüzleri safran sürmüş gibi sararmıştı.ikinci gün kalktıklarında yüzleri kıpkırmızı kesilmişti.Üçüncü günün sabahında ise yüzleri ziftlenmiş gibi simsiyah olmuştu. Azabın yaklaştığını gören bu kavim hemen Hanutlarını sürünüp, kefenlerini giydiler.Onların Hanutları mümsafi ile sarı sabundan ibaretti. Kendileri ise deridendi. Bundan sonra onlar kendilerini yerlere atarak azabın nereden geleceğini bilmediklerinden gözlerini bir yere bir göğe çevirmeye başladılar. Dördüncü gün sabah olunca gökten gök gürültüsüne benzer bir sayıha, ses geldi ve bu sayıha şiddetli olan bu ses onların göğüs çukurunda bulunan kalplerini paramparça etti. Allah (c.c) bu hususla ilgili olarak bir Ayet-i Kerime’de: ‘O zalimleri korkunç bir ses sayha alıp götürdü de yurtlarında diz üstü çöken, canları çıkan kimseler oldular.’ Bu da Hud suresi Ayet 67 de buyrulmaktadır. (42:10)

İbn-i Cüreyc’in rivayet ettiği bir hadisi şerif şöyle: ‘ Yüce Allah (c.c) Semud kavminden doğu ile batı arasında bulunan herkesi helak etti. Ancak Harem Kabe-i Şerif’te bulunan bir kişi helaktan kurtuldu. Onu bu azaptan haremde bulunması kurtarmıştı. Hz. Peygamber (a.s.v)dan bu kişinin kim olduğu sorulduğunda o: -Ebu Rival’dir buyurdular, bir görüşe göre Ebu Rival’in Sakif Kabilesinin atası olduğuda söylenir. Hz. Peygamber (a.s.v) Tebuk Seferine çıktığı zaman Semud kavminin yaşadığı şehre geldiğinde Ashabına dönerek: ‘Sizden hiçbiriniz bu şehre girmesin ve buradan su içmesin’ buyurdular. Sonra Hz. Peygamber (a.s) ashab ile devenin su içmek için iki dağın arasından geldiği yolu ve yavrusunun dağa çıkıp durduğu yeri gösterdi. Semud kavmi helak olduktan sonra Hz. Salih (a.s) Şam tarafına hareket edip, Filistin’e geldi sonra buradan Mekke’ye gitti ve orada yerleşti. Hz.Salih ölünceye kadar burada ibadetle meşgul oldu. Öldüğü zaman ise 58 yaşında bulunuyordu. Hz.Salih kavmini 20 yıl müddetle hakka davet etti.

Evet sevgili dostlarımız, ibret almayan dünyadaki milletlerin başına gelenlerine bir bakıverin. Yüce Allah İslam imanıyla İslamın bütün değerleriyle yaşayan imanı ebediyyül ebed kamil ve daim olan tüm amelleri Allah’ın rızasına uygun salih amellerden olan kullarından eylesin. Dünya insanları aldatıyor. İnsanoğlu aldanıyor. Rabbine inanmıyorda  şer güçlere inanıyor. Doğruyu bırakıyor yanlışa sürüklenip gidiyor. Ey İnsanoğlu, Rabbini dinle Peygamber Hz. Muhammed’e tabi ol. İslam şeriatını A’dan Z’ye yaşa. Allah için yaşa. Çünkü seni yaşatan AllahuTeala, yaratan AllahuTeala, rızık veren AllahuTeala, ayaklarının altına kürre-i arzı seren AllahuTeala, yerdeki nimetlerin tümünün sahibi AllahuTeala, göklerin sahibi AllahuTeala, sen Allah’ı Peygamberi Muhammed’i ,Kur’an-ı Kerimi,  İslamı bırakıpta başkalarının emrine eğer girersen başkalarına tabi olurda Hz. Muhammed’e tabi olmazsan işte Ad kavmi, işte Nuh kavmi, işte Semud kavmi, işte Nemrudlar,işte Firavunlar, işte Lut kavmi, işte Suayb’in kavmi daha helak olan bütün milletler; niçin helak oldular? Aklını başına al! İmansız ölme. İman ile İslam ile yaşa, iman İslam ile öl. Başka türlü yaşamanın başına bela olduğunu olacağınıda unutma. Başka türlü yaşantı başına beladır. İmansız hayat ebedi başına beladır. İslamsız hayat ebedi başına beladır. Cehennemde ebedi kalanlar imansızlardır, islamsızlardır. Bizden söylemesi, ötesi sana kalmış, hidayet ise Allah’a aittir. Biz hakkı tebliğ ederiz ama hidayet Allah’tandır. Senin içini dışını Allah iyi biliyor, hem de kalbine bakıyor. Dışına bakmıyor, kalbine bakıyor. Kalbin temayüllerini iyi biliyor. Kalbinde gavurluk kaynadığınıda biliyor.Müslüman olmak istediğinide istemediğinide biliyor. Ona göre kendi herşeyi bilen Allah (c.c) hidayet edeceğinide biliyor, kime hidayet edeceğini, kimi cehennemde ebedi bırakacağınıda iyi biliyor. Cehennem tıka basa dolacaktır. Cennet-i ala’yıda Cenab-ı Hak dolduracaktır. Herkesin Cennettede yeri var, cehennemde de yeri var. Ey İnsanoğlu, Cennete gidersen cehennemdeki yerine, bir gavur konur veya bir gavura ora tahsis edilir. Cennetteki yerinde gül, cehenneme gidersen cennetteki yerin ne yapılır bir başka cennetliğe verilir veya bir cennetliğe tahsis edilir. Aklını başına al! Cenab-ı Hak kullarına Cennetide hazırlamış Cehennemi de. Sen de imanınla İslamınla amel-i salihlerinde Cennete girmek için Allah’ın lutfuna, rahmetine, merhametine vesile olacak işleri yap. O da iman ve İslam’dır, iyi bir müslüman olmaktır.

Evet sevgili dostlarımız, sizlere duyurmaya çalıştık; hak ve hakikatten aczimizle beraber, ötesi size kalmıştır. (50:30)

(Visited 117 times, 1 visits today)