İslam Tarihi Ders 74

İslam Tarihi Ders 74

74- İslam Tarihi Ders 74

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,

İslam Tarih’inden derslerimiz devam ediyor. Konumuz Zeyd b. Hârise’nin satın alınıp kölelikten âzâd edilmesiyle ilgili dersimiz başlamaktadır;

Peygamberimizin âzâdlı kölesi Zeyd’in babası: Hârise b. Şerâhil-Kelbî, annesi de: Tayyi‘ kabilesinden Sa’lebe b. Abdi Âmir’in kızı Sûdâ idi.  Sûdâ, Zeyd’i, yanma alıp kavmi olan Benî Ma’an’ları ziyarete gitmişti. O sırada, Benî Kayn b. Cisr süvârîleri, Benî Ma’anlerin yurduna baskın yaparak Zeyd’i yakalamışlar, Ukâz panayırına götürüp satışa çıkarmışlardı. O günkü dünya böyle vahşetle doluydu. İnsanları kaçırıp satıyorlardı köle olarak.

Hakîm b. Hizam, Zeyd’i, onlardan, Halası Hazret-i Hatice için, dört yüz dirheme satın almıştı. Tabii onun kaçırıldığını bilmiyorlar o zaman köle pazarları, insan pazarları vardı. Peygamberimiz, o zaman, Hazret-i Hatice ile evli idi. Zeyd’i, görünce  „Eğer, bu köle, benim olaydı, muhakkak, onu, âzâd ederdim!“ diyerek isteklenmiş, Hazret-i Hatice de „Haydi, o, senin olsun!“ demiş ve Peygamberimize bağışlamıştı. Peygamberimiz de, onu, hemen âzâd etmişti. Yani kölelikten kurtardı hürriyetine kavuşturdu. Zeyd, o zaman, sekiz yaşında idi. Görüyorsunuz dünyanın acımasız bir vahşet içinde olduğunu ki çocuklar kaçırılıyor köle olarak satılıyor. İnsanlar kaçırılıyor satılıyor. İnsan pazarları, hayvan pazarlarından daha âdî bir şekilde insanlık zulüm altında inim inim inliyor.

Zeyd’in Babası Hârise’nin, Oğlunu Aramaya Çıkışı:

Zeyd’in babası Hârise; oğlunun, baskıncılar tarafından yakalanarak götürüldüğünü duyunca, son derecede telaşlanmış, tasalanmış, ağlayıp-sızlamış, oğlunun üzerine söylediği şiirde meâlen şöyle demişti:

„Zeyd’e, ağlayıp duruyor ve kendisinin, ne hâlde olduğunu bilmiyorum.

Acaba sağ mı ki? -sağ olması, umulur.

Yoksa ecel, onun yanına geldi mi ki?

Vallâhi, hiç bilmiyorum. Onu, sorup duruyorum.

Zeyd! Sana, ovalar, düz yerler mi? Yoksa dağlar mı kıydı?

Âh! Ne olurdu, zamanın, seni, geri döndüreceğini, bir bilseydim, bu dönüşün, bana, en büyük şeydir, dünyada, bana, yeterdir!

Güneş, doğarken, onu, bana hatırlatır.

Gurup zamanı yaklaşınca da, yine, o, hâtıra gelir.

Yeller, estikçe, onun hâtırasını, dalgalandırır!

Ey onun hakkındaki üzüntülerim ve ey korkularım! Siz, ne kadar da, uzun sürüyorsunuz!

Onu, aramak için, akçıl deve, yeryüzünde hızla sürülüp koşturulup duracak!

Deve, dolaşmaktan bıkmadık, yorulmadıkça, ben de, bıkmayacak, yorulmayacağım!

Ben, sağ oldukça yahut bana, ölüm gelip çatmadıkça, hep böyle yapacağım, arayıp duracağım onu!

Zaten, herkes te, bir emel ve ümide aldanmış, kapılmış olarak yok olup gitmektedir.

Dakika 6:15

Ben, ölürken de, onu, araştırmaktan geri durmayacağım, Kays ile Amr’in her ikisine vasiyet edeceğim.

(Üvey) oğlum Yezîd’e de, ondan sonra, (öz oğlum) Cebel’e de, bunu vasiyet edeceğim.“

Babası böyle şiirler okuyarak Zeyd hakkında yanışıp yanıp tutuşmakta devam ederken Zeyd’in Babası ve Amcası Mekke’ye geldiler: Mekke, Kelp kabilesinden, Hacc için gelen bazı kimseler, Zeyd’i görünce, tanımışlar.  Zeyd de, onları, tanımıştı. Zeyd, babasının „Zeyd’e, ağlayıp duruyor ve ne hâlde olduğunu bilmiyorum!“ diye başlayan beyitlerini, onlardan işittiği zaman  „Şu beyitleri, ev halkıma ulaştırınız! Çünkü ben, onların, benim için, tasalanmış, ağlayıp-sızlamış olduklarını biliyorum.“ diyerek, onlarla gönderdiği beyitlerinde şöyle dedi:

„Ben, her ne kadar, uzaklarda bulunuyorsam da, kavmimle haber gönderdim ki:  Ben, Hacc merasimi yapılan Meşâir yanındaki Beytullâh ‘da oturuyor, hizmet ediyorum. Allah’ın evi Beytullah’tayım. Artık, aradığınızı, elde etmek için, son gücünüzü harcamaktan, uzun yolları kat etmekten, develeri, yeryüzünde koşturup durmaktan vazgeçiniz! Yüce Allah’a hamd ederim ki: Ben, şimdi, öyle hayırlı, öyle şerefli bir Aile topluluğu içinde bulunuyorum ki: Maad’ın sulbünden-Uludan Uluya geçerek gelmiş olan- en şereflileri, bu Ailedendirler!“  yani ben Hz. Muhammed’in ailesinin yanında bulunuyorum, Hz. Muhammed’in yanındayım. Kelbîler, yurtlana varıp babasına, Zeyd hakkında bilgi verdiler.

Hârise: „Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki: muhakkak, o, benim oğlumdur!“ dedi.

Kelbîler, Zeyd’in yerini ve kimin yanında bulunduğunu da, tarif ettiler.

Şerâhil’in iki oğlu: Hârise ve Kâ’b, yani Zeyd’in babası ve amcası, kurtulmalık akçesini yanlarına alarak yola çıktılar. (Yani Zeyd’i para verip kurtarmak için yola çıktılar).

Dakika 10:20

Mekke’ye geldiler ki, bu Peygamberimize vahiy gelmeden önce idi. Daha Peygamberlik gelmemişti. Peygamberimizin nerede olduğunu, sordular.

„Mescid ‘dedir!“ denildi.

Yanına geldiler. Başucuna dikildiler.

„Ey Abdullah’ın oğlu Muhammed!” dediler.

“Ey Abdülmuttalib’in oğlu Muhammed!” dediler.

“Ey Hâşim’in oğlu!” dediler.

“Ey Kureyş kavminin Ulu Kişisinin oğlu!” dediler.

“ Sizler, Harem halkısınız ve Harem’in komşususunuz!  Beytullâh’ın yanında esirlerin esâret bağlarını çözer, karınlarını doyurursunuz. Konuklara, açlara, yemek yedirirsiniz.  Yanında bulunan oğlumuz için Sana geldik. Yani Zeyd için geldik.

Sen, bize lütfet: Oğlumuzun kurtulmalık akçesi hakkında ihsânlı ve insaflı bulun! Sana, onun kurtulmalık akçesini sunalım!“ dediler.

Peygamberimiz, onlara „Kimdir o?“ diye sordu.

„Zeyd b. Hârise’dir!“ dediler.

Peygamberimiz „Bundan başka bir çözüm yolu olamaz mı?“ dedi.

„Nedir o çözüm yolu?“ diye sordular.

Peygamberimiz  (Aleyhissalâtu Vesselâm) „Onu, çağırınız, dilediğini, tercihte serbest bırakınız. Eğer, o, sizi tercih ederse, kurtulmalık akçesiz olarak“, sizindir! Yani kurtarmak için para falan vermenize gerek yok, eğer o sizi isterse alın götürünüz! Eğer, o, beni tercih ederse, vallâhi, beni tercih edene, ben, hiç kimseyi tercih etmem!“ buyurdu.

„Sen, bize karşı insaflılığı artırdın, büyük lütuf ve ihsânda bulundun!“ dediler.

Bunun üzerine, Peygamberimiz,  hemen, Zeyd’i çağırdı. Ona „Şunları, tanır mısın?“ diye sordu.

Zeyd „Evet!“ tanırım dedi.

Peygamberimiz „Kimdir onlar?“ diye sordu.

Zeyd „Bu, Babamdır, şu da, Amcamdır!“ dedi.

Peygamberimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm), Zeyd’e „Sen, benim kim olduğumu öğrendin. Seni, nasıl koruduğumu, senin üzerine titreyip durduğumu da, gördün. Seni, iki taraftan birini tercih etmekte serbest bıraktım: İstersen, beni, tercih et yanımda kal! İstersen, onları, (yani babanı, amcanı) tercih et, babanla birlikte git!“ dedi.

Zeyd „Yemin ederim ki: Ey dünya şahit olun işte buna!

Zeyd „Yemin ederim ki: Ben Sana, hiç bir kimseyi, tercih etmem! Sen, bana, Baba ve Anne makamındasın! Ammâ hiçbir anne, hiçbir baba senin gibi olamaz! Ben, ancak Senin yanında kalacağım!“ dedi Zeyd.

Ey dünya işte îmân buna derler. Zeyd’in îmânına bakın, daha çocuk bu 8 yaşında bir çocuk!

Dakika 15:00

Zeyd’in Babası ile Amcası „Ey Zeyd! Yazıklar olsun sana!” dediler. Demek, sen köleliği, hürriyete, Babana, Amcana, Ev halkına tercih ediyorsun hâ?!“ dediler.

Zeyd „Evet! Ben, bu Zât ‘tan, öyle şeyler gördüm ki, O’na, hiç bir zaman, hiç bir kimseyi tercih edemem! Ben, O’ndan, hiç bir zaman, ayrılmayacağım!“ dedi.

İşte Allah’ın Rasûlüne Şanlı Peygamberine o Zeyd böyle sarıldı. Allah’ın sevdiği Peygamberi bakın Zeyd daha çocuk yaşta nasıl seviyor. Îmân buna derler. Ama Peygamberimiz de onu nasıl seviyor biliyor musunuz? Sanki bağrında yaşatır gibi seviyor.

Zeyd’in Oğul Edinilişi:

Peygamberimiz Zeyd’i oğulluğuna aldı. Oğulluk olarak böyle âdetler vardı, İslam bunu kaldırdı ve bu hususta âyetler indi.

Peygamberimiz, Zeyd’in bu bağlılığını görünce, elinden tutup onu, Kâbe Mescidindeki Hıcr mahallesine götürdü. „Ey hazır olan kişiler! Oradaki topluluğa sesleniyor Peygamberimiz. Zeyd’in babası, amcası da orada.  „Ey hazır olan kişiler! Şâhid olunuz ki: Zeyd, benim oğlumdur. Ben, ona, vârisim, o da, bana vâris olacaktır.“ dedi. (Daha Peygamberlik gelmeden önce bu).

Zeyd’in babası ve amcası, bunu görünce, gönülleri, rahatladı. Dönüp yurtlarına gittiler.“ Câhiliye devrinde, bir kimse, birini oğul edindi‘ mi, halk, o oğulluğu, oğul edinenin adıyla çağırır, oğulluk, onun mîrasına da, vâris olurdu. İslâmiyet gelip de (Hz. Muhammed (Aleyhissalâtu Vesselâm), adamlarınızdan hiç birinin babası değildir.) Fakat O, Allah’ın Rasûlü ve Peygamberlerin de, sonuncusudur. Oğullukları, babalarının adıyla çağırınız! Böyle yapmak, Allah katında hakkâniyete daha uygundur. Şâyet, onların babalarını bilmiyorsanız, onlar, sizin dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yani bu benim oğulluğum demekle kimse kimsenin öz oğlu olmaz. “Artık o çocuk kimin yatağında doğduysa annesi- babası kimse ona aittir” diyen âyet-i kerime de gelir. Zeyd, (Zeyd b. Muhammed) diye çağırılırdı. Ama bu âyetler geldikten sonra, (Zeyd b. Hârise) diye çağırılmaya başladı.

Abdullah b. Ömer, bu hususta: „Biz…  âyet-i kerimesi ininceye kadar, Zeyd’i, (Zeyd b. Hârise) diye çağırmaz, (Zeyd b. Muhammed) diye çağırırdık.“ demiştir. Evet, sevgili dostlarımız, Peygamberimizde, Zeyd’e „Sen, bizim kardeşimiz ve âzâdlımızsın!“ diyerek iltifatta bulunurdu.

Dakika 20:15

Yani bu âyet-i kerime geldikten sonra ona ne dedi: Sen bizim kardeşimiz; yani îmânda, İslam’da kardeşimizsin ve âzâdlımızsın!“ Yani seni kölelikten kurtarıp hürriyetine kavuşturduk derdi ve onu böyle tesellî ederdi (ve gerçek olarak ta).

Evet, sevgili dostlarımız Zeyd olayı kısaca durum böyledir. Daha sonraki derslerimizde yeri geldikçe bu konuda yine başka bilgilerde verilecektir.

Sütannesi Halime Hâtunun Peygamberimizi Görmeye Gelmesi Konusu da:

Sütannesi Halime Hâtun, Peygamberimizi görmek üzere, Mekke’ye gelmişti. Peygamberimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm), o zaman, Hazret-i Hatice ile evli bulunuyordu. Ömer b. Sâib’in bildirdiğine göre:

Peygamberimiz, bir gün, oturduğu sırada sütbabası gelmişti. Peygamberimiz, onun oturması için, elbisesinin bir ucunu yere serdi. O da, onun üzerine oturdu. Sonra, sütannesi, geldi. Peygamberimiz, elbisesinin ikinci yarısını da, onun için, serdi. O da, onun üzerine oturdu. Daha sonra sütkardeşi gelince Peygamberimiz, kalkıp yerine, onu, oturttu. Onları, konukladılar ve ağırladılar. Halime Hâtun, yurtlarında hüküm süren kuraklık ve kıtlıktan, hayvanların kırıldığından dert yandı. Peygamberimiz, bu hususta Hazret-i Hatice ile konuştu. Hazret-i Hatice, Hâlime Hâtuna, kırk koyunla binmek ve yüklerini taşımak üzere, bir de, deve verdi.

İşte sütanne, işte sütbaba dikkat edin sevgili dostlarımız! İslam dini daha gelmeden önce bunlar olmaktadır.

Peygamberimizin Hz. Hatice’den Doğan Çocukları Konusunda da:

Evet, sevgili dostlarımız, bu konuda da Peygamberimizin Hz. Hatice’den bütün çocukları ondan doğmuş, sadece İbrâhim (Aleyhisselâm), İbrâhim isimli çocuğu diğer Annemizden doğmuştur sevgili dostlarımız. İnşâ’Allah’u Teâlâ bu konuda derslerimizi de bir sonraki dersimizde işlemek üzere bu günkü dersimizim sonuna gelmiş bulunuyoruz. Cenab-ı Hak, Habîbi Kibriya’sı, Muhammed Mustafa’sına hakîkî ümmet eylesin! O’nun şeriatına ona sıkıca tâbî olanlardan eylesin! Cenab-ı Hak kendine hakîkî kul rızâsına nâil ve cemâline nâil olan kullarından eylesin! Evet, sevgili dostlarımız, Rabbimizin rızâsını çalışmak için O’nun rızâsını kazanmak için çırpınıp duracağız bu bizim asil görevimizdir.

Dakika 25:00

 

 

 

 

(Visited 27 times, 1 visits today)