İslam Tarihi Ders 56
56- İslam Tarihi Ders 56
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler,
Dersimiz yine Ebrehe’nin ordusunun son safhâlarıyla ilgili dersimiz devam ediyor.
Ebrehe’nin ordugâhtaki Altın ve Cevherlerin İğtinam Ediliş Meselesi:
Yani Ebrehe o güçlü ordusuyla ne kadar altını ve getirdiği cevherler ve malı-mülkü ne varsa Yüce Allah’ın ordusu tarafından bombardıman edilince ordu kırıldıktan sonra Ebrehe’nin ordusu bakın ne kadar orada altınlar, cevherler, mal-mülk bıraktılar.
Ertesi günü Abdulmuttalib, yanında Ebû Mes’ûdüs-sakafî olduğu hâlde, Ebrehe ve askerlerini gözetlemeye gitti. Hiçbir ses ve soluk duymayınca, ordugâha girdiler. Hepsinin helâk olduklarını gördüler. Pek çok altın ve mücevherat iğtinam edildi. Yani ganimet malı olarak ne kadar mal bıraktılar Ebrehe’nin ordusu. Ey Allah düşmanları, Ey İslam düşmanları, ey Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in düşmanları! İslam’ın hiçbir değerine düşman olmayınız! Düşmanlıktan vazgeçiniz! Her şeyinizi kaybedersiniz, ebediyyû’l-ebed de feryâd edersiniz pişman olursunuz ebedî ama hiçbir faydası vermez. Pişmanlık îmânsızın hiçbir pişmanlığı ona fayda vermez. Öyle bâtıl inançlarda îmân değildir. Gerçek îmân İslam îmânıdır. Îmân edilecek İslam’da yüce değerlerin tamamını bu kalp tasdikten geçirecek, dil ikrâr edecek amelinle de İslam’ı yaşayacaksın. İtikatta, amelde, ahlâkta, hukûkta İslam’ın bütün değerlerini Allah’ın sana teklif ettiği: “Ey kulum, şunları yapacaksın, şunları da aslâ yapmayacaksın!” dedikleri var ya işte Muhammedî şeriatı bileceksin yaşayacaksın. Hz. Muhammed’e tâbî olacaksın, Allah’ın huzuruna Hz. Muhammed’e tâbî olarak geleceksin işte o zaman Müslümansın.
Evet, sevgili dostlarımız, Habeşlilerin sağ kalanlarından birkaç kişi kimse bunlar Abdulmuttalib nasıl takdir ediyorlar. Abdulmuttalib, Hıra Dağından inince, Habeşliler ‘den sağ kalan iki kişi gelip Abdülmuttalib’in başını öptüler ve: „Bu felâketin başımıza geleceğini Sen, daha iyi biliyormuşsun!“ dediler. Ne demişti Abdulmuttalib:
“Ben develerin sahibiyim, Beytullâh’ın sahibi var o da Yüce Allah’tır” demedi mi? Sen malını- mülkün, evini-barkını koruyorsun da Allah evini korumaz mı?
Dakika 4:55
Ey insanoğlu! Cennet-i Âlâ niçin yaratıldı? Cehennem niçin yaratıldı? İşte ortada Lütfu İlâhî ve Adâlet-i İlâhî ortada apaçık görülüyor. Kâfir, gâvur hiçbir zaman cennete girmez, müşrik ve münâfık hiçbir zaman cennete girmez. Zâlim, zulmünden vazgeçmedikçe bütün kâfirler zâlimdir, bütün münâfık ve müşrikler zâlimdir. Bunlar cennete girmezler, çünkü her kâfir zâlimdir. Her münâfık, her müşrik zâlimdir. Bir de îmânı olduğu hâlde zulmeden zâlimler varsa ki bunlardan da bahsediliyor. Fâsıklar, fâcirler büyük günahkârlar bu sınıftadırlar bunlarda cehennemdeki cezâlarını çekmedikçe bunlar da cennete giremezler. Tabii istisnâlar vardır onlar da kimlerdir? Zulmünden vazgeçmiş, tövbe istiğfâr etmiş, Allah’ın affını elde etmek için çırpınan insanlarda vardır. Günahlarından çırpınanlarda vardır. Ömür boyu ağlayanlar, tövbe istiğfâr edenleri vardır, bunları biz Rabbimizle baş başa bırakırız, O ne derse öyle olur.
Evet, Kızamık Hastalığı, Çiçek Hastalıkları İle Acı Bitkilerin Arabistan’da İlk Defa O Yıl Görülmüş Olması:
Görüyorsunuz işte bazı günahların yanı sıra neler geliyor ortalığa… Arabistan’da Hasba ve Cüderî, yani (Kızamık ve Çiçek hastalıkları) da, ilk defa, o yıl görüldüğü gibi, “Harmel”, “Hanzal” ve” Uşer” denilen acı bitkiler de, o yıl, görüldü. “Allah’ın gazap ettiği yerlerden çabuk geçiniz! Allah’ın belâsının yağdığı gazâbının zâlimleri çarptığı yerlerden helâk olan milletlerin helâk olduğu yerlerden çabuk geçiniz!” derdi Peygamberimiz. Allah korkusu her zaman Müslümanda olmalıdır. Korkuyla ümit arasında yaşamalıdır.
Ashâb-ı Fil Vakasının Tarihi Konusunda da:
Fil sahiplerinin Mekke’ye gelişleri ve yok oluşları Muharrem ayının ortasına, Peygamberimizin doğumundan elli gün öncesine rastlar. Başka rivâyetlere göre: Ashâb-ı Fil Vakası ile Peygamberimizin doğuşu arasında elli gece; İbn-i Sâ’d’a göre: elli beş gece vardı. Meşhur olan: Peygamberimizin, Ashâb-ı Fil Vakasından elli gün sonra doğmuş olduğudur. Fil’in, Mekke’ye gelip Ashâb-ı Fil ‚in helâk oluşu. Muharrem ayının çıkmasına on üç gece kalan tarihe, Pazar gününe rastlamıştı. O yıl Muharremin ilk günü de, Cuma günü idi.
Evet, sevgili dostlarımız, İslam Tarihi çok güçlüdür, sağlıklı bir tarihtir. Bugün Mecûsî tarihine bakın, Sâsânî’lerin tarihlerine bakın kendileri abartarak abarta abarta, şişire şişire safsata ve uydurmalarla dopdoludur. İçinde istisnâları hâriç. Roma, Bizans tarihleri de böyledir.
Dakika 10:20
Bunlar kendilerini överek sahte kahramanlıklarla doldurmuşlar. Onun için gerçek tarihi İslam’ın tarihinde arayacaksınız. Müslüman yalan söylemez, yaptığı işleri doğru yapar haberi doğru verir. Yanlış haber vermez Müslüman. Onun için Müslümanların İslam ilim adamları her şeyin en doğrusunu ortaya koymaya çalışmışlardır, İslâmî kaynaklar çok sağlamdır. Size anlattığımız bu İslam tarihi ile ilgili o kadar sağlam esaslara dayalıdır ki bunlar sağlam köklere deliller sağlamdır. Onun için sevgili dostlarımız, bütün gerçekler hak ve hakîkatin adresi İslam’ın bizzat kendisidir ve bunun da muhatabı Müslümandır. Yeryüzünde dürüst insan arıyorsanız İslam âlimlerine bakacaksınız, Müslümanlara bakacaksınız. Müslümanın içinde birkaç câhilini, serserisini, sapığını görüp de İslam’ı ve Müslümanları suçlamaya kimsenin hakkı yoktur. Müslümanlar yeryüzünün parlayan yıldızlarıdırlar, İslam’ın ilim adamları ise bütün gönülleri, ruhları aydınlatan ilim insanlarıdırlar. Müslümanların âlimleri ile şehitlerinin hakkı ödenmez. Onun için Müslümanlar, şehitlerin ve İslam âlimlerinin kıymetini biliniz. Tabii bu arada Gâzîler de buraya dâhildir.
Sevgili dostlarımız, İslam’ın ilim adamları Hazreti Muhammed’in okulunda, Tâbiîn okulunda Ashâb-ı Güzin’in okulunda, bunlarda Hz. Muhammed’in okulunda öyle güzel okumuşlar ki. Dünyada Müslümanlar var olduğu müddetçe dünya aydınlanmaya devam edecektir. Aydınlık İslam’dadır, Müslümanın beynindedir, kalbindedir, ruhundadır. İşte gericiler, bütün gericiler İslam düşmanı kâfirlerdir. Bütün yobazlar, İslam düşmanı kâfirlerdir, Müslümana asırlardır saldıranlardır, bugün de saldıranlardır. İslam’ın selâmını bile almak istemeyen, kendini aydın ve ilerici gören yeryüzünün en gerici alçakları ve şerefsizleri bugün İslam düşmanlarıdırlar, İslam’a saldırıyorlar. Müslümanın bugün 1500 senelik bu yurdun da İslam’ın bugünün tarihi yarın daha fazla olacaktır. 1500 senelik İslam’ın tarihine bakın, yeryüzünün en şanlı tarihi sadece İslam Tarihi’dir. Öbürleri de eğer içinde iyiler varsa, onlarda yine önceki Müslümanlardır başkası değil. Çünkü her peygamber Müslümandır, her peygambere tâbî olan kişilerde Müslümandırlar. Bu Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar böyledir, Hz. Muhammed’den dünyanın sonuna kadar da böyledir. Çünkü İslam’ın dışında hak Din yoktur, mutlak mânâ da Din sadece İslam’dır.
Dakika 15:00
Onun da Kitâb’ı geçmişi yenileyen, geleceği bütün değerlerini içinde sana gösteren Kur’an-ı Kerim, sahîh sünnet ve Hz. Muhammed’dir ve İslam’ın en iyi okuyanı okutan Fâkih’ler, Müçtehitlerle bu yol devam ediyor ve kıyâmete kadar devam edecektir.
Sevgili dostlarımız “Ashâb-ı Fil Vakasının” tarihi hakkında da sizlere bunu bildirdikten sonra meşhur olan Peygamberimizin Ashâb-ı Fil Vakasından elli gün sonra doğmuş olduğudur. Fil’in, Mekke’ye gelip Ashâb-ı Fil’in helâk oluşu, Muharrem ayının çıkmasına on üç gece kalan tarihe, Pazar gününe rastlamıştı. O yıl Muharremin ilk günü de, Cuma günü idi.
Fil Süvâri’si İle Seyisinin Malûl ve Meflûç Bir Hâlde Mekke’de Dilenmeleri:
Dikkat edin! Dünyaya Allah ibret olsun diye dünya ibret alsın diye bakın o günkü Filleri sevk eden “Fil süvârisi” ile Seyisinin dilenmeleri, Medine’ye Mekke’ye gelip dilenmeleri. Dikkat edin! Bunlar felç olmuşlar zelil ve fakir hâlde felç hâlinde bunlar Mekke’de dilenirken bunlar görülmüş ve dünyaya ibret olarak Allah bunları ne yapmış? İbret sahnesinde ey dünya seyredin diyor. İşte benim Beytullâh’ıma saldıranların akabi budur, sonucu budur; İslam’a saldıranların her zaman sonu budur. Hor ve hakir olurlar, geberirler cehennemi doldururlar ve dünyaya da ibret dersi olurlar. Ama eğer İnsanoğlu gereği gibi ibret alınsaydı tarih tekerrür eder miydi? İnsanoğlu çok gâfil, çok câhil, çok nankördür. (ظَلُومًا جَهُولًاۙ) ayet-i kerimesinde de olduğu gibi.
Evet, sevgili dostlarımız! Hazret-i Âişe Annemiz (Radıyallâhu Anha ve Erdahünne ve Erdahüm Ecmaîn): Fil’in süvârisi ile Seyisinin, iki gözleri görmez kör hâlde, ayakları tutmaz bir hâlde Mekke’de sürüne sürüne tolumdan yiyecek dilendiklerini gördüğünü söylediği gibi Kureyş gençlerinden bir çokları da, onları, aynı durumda gördüklerini söylemişlerdir.
İşte görüyorsunuz Cenab-ı Hak bunları gösteriyor çünkü Peygamberimiz de doğanlar Ondan biraz önce biraz sonra doğanlar bu hâdiseleri yakînen biliyorlar, öğrendiler kimisi iyi bilenlerden yakînen duydular öğrendiler dünyaya ibret dersi devam ediyor. Şimdi de bu haberi Yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de “Elem Tera Sûre ’sinde” (Fil Sûresi) diye de Sûre’nin ismini koymuş. Ebrehe’nin ordusunun başına gelenlerini Kur’an-ı Kerim kıyâmete kadar dünyaya bu ibreti sahneyi anlatmaya devam ediyor. Ey dünya! En sağlam haberleri Kur’an-ı Kerim’den öğren, sahîh hadis-i şeriflerden öğren, Allah ve Peygamber’den öğren, bu işi iyi bilen İslam âlimlerinden öğren. Biz hatırlatıyoruz ötesi size kalmıştır.
Dakika 20:15
Evet, sevgili dostlarımız!
Kur’an-ı Kerim’in Ashâb-ı Fil Hakkındaki Açıklaması:
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de Ebrehe ve askerlerinin başlarına gelenleri şöyle hatırlatır:
„Görmedin mi ne yaptı Rabbin, Fil sahiplerine?
اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ الْف۪يلِۜ ﴿١﴾
Onların Mekr ve hilelerini boşa çıkarmadı mı? Evet, sevgili dostlarımız, Onların üzerlerine tuğladan (siccinden) yapılmış, sert taşlar atan sürü sürü kuşlar saldı da, onları, yenik ekin gibi yaptı!“ işte dolu vurmuş bir ekinin hâli neyse Ebrehe’nin ordusu da böyle bombardıman edildi.
اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ الْف۪يلِۜ ﴿١﴾
اَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ ف۪ي تَضْل۪يلٍۙ﴿٢﴾
وَاَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْراً اَبَاب۪يلَۙ﴿٣﴾
تَرْم۪يهِمْ بِحِجَارَةٍ مِنْ سِجّ۪يلٍۖ﴿٤﴾
فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَأْكُولٍ﴿٥﴾
„Allâhu Ekber, Allâhu Ekber, Allâhu Ekber, Allâhu Ekber Lâ ilâhe illallahû vallâhu Ekber Allâhu Ekber ve lillâhi’l-hamd“ .
„Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm“
Fil Vak’asının İnkâra Mecal Te’vîle Mahâl Olmadığı Konusunda da:
Fil Vakasını ne inkâra mecal, ne de, te’vîle mahâl vardır. Çünkü Fil Sûresi, Peygamberimize nâzil olduğu zaman. Peygamberimize cephe alan müşrikler arasında bu hâdiseyi bizzat görenler, görenlerden işitenler vardı. Bakın bu ayrı bir mûcizedir. Peygamberimize Fil Sûre ’sinin inzâli de ayrı bir mûcizedir. Müşrikler bunu da gördüler duydular yakînen bildikleri hâlde bu mûcizeyi de inkâr ettiler. Çünkü kâfirin Cennet-i Âlâ ’da nasîbi yoktur. Kâfirin nasîbi cehennemde ki azâbtır. Eğer, bu sûre de bildirilenlerde vâkıaya en ufak bir aykırılık görselerdi. Peygamberimiz aleyhinde hiçbir fırsatı kaçırmayan müşrikler, bunu, hemen dillerine dolamazlar, yaygara koparmazlar mıydı? İşte görüyorsunuz Cenab-ı Hak gözlerine tıkadı bütün gerçekleri ama gözlerine sokarcasına fakat yine îmân da nasîbi olmayan îmân etmiyor.
Müşriklerin bu yolda hiçbir itirazda bulunmamış, bulunamamış olmaları vâkanın, Kur’an-ı Kerim’de anlatılmış olduğu şekilde cereyân ettiğini onların dahî kabullendiklerini göstermektedir. Yaşlı müşriklerden iken, Müslüman olan Kabas b. Eşyem, Fil’in Mekke’ye gelişini ve hattâ tersini de, yeşillenmiş ve değişmiş olarak görmüştü. Hazret-i Osman, bir gün, ona „Sen mi daha büyüksün, yoksa Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)’mı?“ diye sormuştu.
Dakika 25:05
Kabas „Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm), benden daha büyüktür. Ben ise, doğumda ondan eskiyimdir dedi. Yani O’nun Peygamberliğinin kimsenin büyüklüğüne ulaşamayacağından dolayı erken doğmak büyüklük olmadığını ve Peygambere karşı saygısını da böyle ifade etmiştir. „Ben, Fil’in tersini yeşilleşmiş ve değişmiş olarak görmüşümdür!“ demiştir.
Fil Vakasından Sonra Kureyşîlerin İtibârının Artması:
Artık Cenab-ı Hak Kâbe’yi Kendisi bombardıman edip Beytullâh’ın İslam’ın düşmanlarını orada helâk edince Kureyş başta Abdulmuttalib Peygamberimizin soyu sülâlesi olmak üzere Arap yarımadasında artık itibârları daha da arttı her tarafa yayıldı. Zaten önceden de öyleydi de daha da güçlendi.
Yüce Allah, Habeşlileri Mekke’den tart ve mahvedip azâbla imhâ edince, Araplar, Kureyş Kabilesine üstün bir saygı göstermeye başladılar ve „Onlar, Allah’ın Beyti’nin cemaatidir dediler. “Allah, onlardan dolayı, düşmanlarının hakkından geldi!” dediler ve şairler de, birçok şiirler söylediler.
Fil Vakası Hakkında Söylenen Şiirlerden Bazıları:
Sevgili dostlarımız!
Abdullah b. Zibâra b. Adiyy, b. Kays, b. Sâ’d, b. Sehm, b. Amr, b. Huseys, b. Kâ’b, b. Lüey, b. Gâlib, b. Fihr, söylediği bir şiirinde şöyle der:
„Mekke’nin batnından defolunuz! (Ebrehe’nin ordusuna diyor).
Çünkü eskiden beri onun Harîmine ilişilmezdir.
O, Haram kılındığı geceler, daha “Şı’râ Yıldızı” yaratılmamıştı.
Enâm’dan ona taarruz edecek bir azîz yoktur.
Habeş kumandanına sor ki: Ne gördü?
Bilmeyenlerine de, bileni, haber verecektir:
Altmış bin! Yerlerine dönemediler!
Hattâ döndükten sonra bile, onların Sakîmi yani (Ebrehe) yaşamadı. Parçalana parçalana parça parça vücudu parçalanarak geberdi gitti.
Onlardan önce de, orada Âd ve Cürhüm vardı. (Âd kavmi ve Cürhüm kavmi).
Yüce Allah, kulların fevkında onu ikâme buyurdu.
Şâir Ebû Kays Sayfî b. Eslet, b. Cüşem, b. Vâil, b. Zeyd, b. Kays, b. Âmire, b. Mürre, b. Mâlik, b. Evs ’de, söylediği bir şiirinde şöyle demişti:
„Allah’ın sun’undan birisi de, Habeşlerin Fil günüdür:
Çünkü bütün gün derdikleri sevkiyatları yerinde kaldı, helâk oldular.
Sopaları, çengelleri, o Fil’in böğürleri altında idi. Burnunu da, yarmışlardı, yırtmışlardı. (Fil kadar akılları yoktu ki).
Kamçısını miğfel, şiş, teber yapmışlardı. Kastettiklerinde kafası yarılmıştı.
Öyle iken, dönüp gerisin geri geldiği yola gitti. O Mahmud isimli Fil Kâbe tarafına gelmiyordu.
Dakika 30:30
Orada bulunanın hepsi zulme gelmişti.
Derken, Yüce Allah, üstlerinden bir çakıl yağdıran gönderiverdi de, onları, kuzuları dürercesine dürüverdi, kırdı geçirdi!
Din bilgileri, katlanmaya teşvik ediyorlardı. Onlar ise, koyun gibi bağırıyorlardı.“
Evet, „Kalkınız! Rabbinize dua ediniz!
Mekke ve Mina dağları arasındaki şu Beytullâh’ın Rükünlerine el, yüz surunuz.
Orduların Kumandanı Ebû Yeksum ile olan hâdise sabahından onun hakkında size ibretli bir tecribe (tecrübe) kalmıştır. Onun atlı askerleri ovalarda, piyade askerleri de, dağ başlarındaki yollarda gidiyorlardı.
Arş Sahibinin size erişen yardımı, savurduğu toprak ve yağdırdığı taşlar arasında Kralın ordularını ret etti de, onlar, dönüp hızla kaçtılar ve Habeşlilerden, ancak, pek az bir topluluk, ev halklarına dönebildi!“ kırıldılar, geberdiler gittiler cehenneme! Bunlar Hristiyanlardı. Ebrehe Hristiyan’dı, Yahûdî ise bunlardan da beterdir. Onlarda peygamberleri ne kadar peygamber öldürdüler, peygamberleri yalanladılar. Kendi Benî İsrâil peygamberlerini öldürdüler. Kendi peygamberini öldürmek isteyen, diğerlerine ne yapmaz? Nice âlimleri öldürdüler. Hz. Muhammedi de öldürmek için ne fırsatlar aradılar; müşriklerle, putperestlerle berâber oldular. Ammâ Allah’ın ve O’nun ordularına kimsenin gücü yetmez. Ey Müslüman! Sen Allah’ın Peygamber Muhammedin safında yerini iyi al! Allah’ın safında yerini al, Peygamber Muhammed’e tâbî ol! Ölürsen şehitsin, kalırsan gâzîsin, dünyanın en şanlı kahramanı sensin ey Müslüman! Allah’ın safında yerini al, Peygamberin Muhammed’e tâbî ol! “Yol varsa bu yol bilmiyorum başka yol” Şairin dediği gibi. (اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ) bunu da Allah söylüyor. “Allah katında din İslam’dır”. Biz hatırlatıyoruz ister inananlardan ol istersen azılı İslam düşmanı ol. Herkes hak ettiği ne yapacak? Amel defterinde bunlar dolacak başına da hak ettiği neyse o illâ gelecek. Ne ekersen onu biçersin! Küfür eken, şirk eken, nifâk eken, zulüm eken, îmân biçebilir mi? Adâlet biçebilir mi? Ne ekersen onu biçersin!
Dakika 35:00
Evet, sevgili dostlarımız!
Ebrehe bunun niçin yaptıydı? Kulleys kilisesine insanları çevirecek zoraki Kulleys kilisesine insanları oraya bağlayacaktı. Kâbe-i Şerif’i yıkıp yani o kendi aklına göre orayı kendilerine Kâbe yapacaklardı. Dini Allah ortaya koyar. Ey Hristiyan! Senin ortaya koyduğun din Îsâ’nın dini değil, İncîl’in, Tevrât’ın dini de değil senin uydurduğun din Hristiyanlık. İçinde doğrular varsa tek-tük onlar da yine İncîl’in Hazreti Îsâ’nın doğrularıdır, senin doğruların değil ve bu konuda Kur’an-ı Kerim’in mü’min, müheymin ve musaddiktir. Gerçek Îsâ bizimdir, gerçek İncîl bizimdir, gerçek Tevrât bizimdir, gerçek Zebur bizimdir, peygamber olan Mûsâ bizimdir, peygamber olan Allah’ın kulu Meryem’in oğlu Îsâ bizimdir. Zekeriyyâ’lar, Yahyâ’lar, Dâvûd’lar, Süleymanlar, Eyyûb’lar, Yunus’lar ve diğer İbrâhim’ler, İsmâil’ler, İshâk’lar Yâkup’lar, Yusuf’lar bizimdir. Ve Hûd (Aleyhisselâm), Sâlih (Aleyhisselâm), Nuh (Aleyhisselâm) İdris’ler, Şit’ler ve Hz. Âdem bizimdir. Bunlar peygamberler (Aleyhimüsselâm). Bütün peygamberler bizimdir, ilâhî kitapların hepsi bizimdir. Kur’an-ı Kerim mü’min, müheymin ve musaddiktir. Bir şeyin doğru olması için Kur’an-ı Kerim tasdik edecek Hz. Muhammed onu onaylayacak, tasdikinden geçecek. O zaman bütün gerçekler bizimdir. Sen Îsâ’ya veledi zinâ dedin ey Yahûdî! Meryem Annemize iftira ettin; senin o iftiranı yüzüne çarptı İslam dini. Îsâ hak peygamberdir, Meryem Annemi tertemiz, namuslu, iffetli bir kadındır. Ey Hristiyan sen ne yaptın? Îsâ’yı Allah’ın oğlu dedin, Meryem Allah’ın karısı dedin. “Hâşâ Sünme Hâşâ!”. Sende sapıttın öteki de sapıttı. İşte Allah’ın gazâbına uğrayanlar ve Allah’ın yolundan sapanlar, sapıtanlar Yahûdî-Hristiyan olduğu gibi, ey Müslüman aynı suçları sen işlersen aynı cezâya sende çarpılacaksın. Aklını başına al ey Müslüman ve insanoğulları! Gerçek ortada, hak din İslam’dır bu Âdem (Aleyhisselâm) ile doğdu, bütün peygamberler ile devam ederek geldi, Hz. Muhammed ile de en son devam ederek kıyâmete kadar gidecektir ve gitmektedir. İnanırsan senin lehine, inanmazsan aleyhine kendin bilirsin! Allah katında din İslam olacak sen, ben Yahûdî’yim diye İslam düşmanlığı yapacaksın. Ve Allah katında din İslam olacak sen Haçlı Seferleri düzenleyeceksin Müslümanlığı yok etmek için. Bunun hak ve hakîkat ile ne alâkası var? Bir aslı esâsı İslam olan bir dinin mensuplarına zerre kadar vicdanın olsa düşman olur musun? İslam’da zerre kadar suç kusur yoktur.
Dakika 40:00
Allah’u Teâlâ İslam’ı kemâle erdiğini Allah söylüyor. (اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ) buyuruyor. İslam kemâle ermiş, ey Müslüman sen de kendini kemâle erdir İslam’ı iyi anlamaya iyi kavramanın çâresine bak. Gece-gündüz İslam’ı oku öğren. Bu dersleri biz niçin ortaya koyuyoruz? Dünyada herkes faydalansın diye biz bilelim de başkası bilmesin diyenlerden değiliz. Güneş herkese doğuyor baksana! Müslüman güneş gibidir herkese doğar. Müslüman toprak gibidir içinde her güzelim bitkiler biter. Müslüman yağmur gibidir her tarafa yağar. Evet, sevgili dostlarımız, Müslüman göl ağaçlar gibidir ki gölgesine insanlığı alır. Müslüman çok merhametlidir bütün insanlığı kucaklar. Sadece Allah’ın düşmanına düşman olur, Allah’ın dostuna dost olur. Bu da Allah’ın emri olduğu içindir. Gelin kardeşlerim insanlıkta kardeş olanlar, îmânda kardeş olanlar gelin hepiniz Âdem’in çocuklarıyız, Allah’ın kullarıyız gelin kardeş olalım, Müslüman olalım da gerçek kardeş olalım. (إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ)-“İnananlar kardeştir” diyor Yüce Allah (Celle Celâlüh). Gerçek kardeşleri bir anneden doğmakla olmuyor. Îmân edip Müslüman olduğun anda bütün Müslümanlar kardeştir bunu içine yerleştirir. Ey Müslüman! Sen Müslümansın ama Müslümandan başka düşmanın yok bu nasıl Müslümanlık? Sana soruyorum, bu âyete bak senin yaptığına bak! Günahsız insan olur mu, kusursuz insan olur mu? Şimdi sen kendinden başkasına kâfir diyorsun; kendinden başkasına kâfir dediğin zaman İslam’ın birçok ilkelerini biliyorsun veya inkâr ediyorsun. Bu câhilliğinden, sapıklığından sen de vazgeç. Müslümanın ilmi, herkesin ilmi bir değildir; ilmi bir olmayanın tabii ameli de o nispettedir. Îmânının gücüde o nispettedir. İslam âlemini eğitin öğretim. İslam âlemine yapacağınız şey: ilk âyet “oku” diye gelmiş, “Beşikten mezara kadar oku” diyende Peygamberimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) Müslümanları câhil bırakıyorlar mahsus okutmuyorlar, ondan sonra da kâfirler onlara gerici yobaz diyorlar. Mahsus bilinçli yapıyorlar. Müslümanı kendi yüce değerlerine mahrum bırakan da ey gereci yobaz sensin. Müslümanla tarihi bağlarını koparan da sensin ey gerici yobaz, alçak ve şerefsiz. Ve Müslümanın bütün değerlerini tarihi ile kendi arasındaki bütün köprüleri bunları mahveden o köprüleri yıkan tarihi ile bütün bağlarını koparan sensin ey kâfir, alçak, namussuz, şerefsiz! Ondan sonra da Müslümana sen gerici diyorsun, yobaz diyorsun; yobaz da sensin, alçak şerefsiz de sensin, kızıl kâfir de sensin. Sen bunları bilinçli yaptın hâlâ da yapıyorsun. Ammâ Müslümanlar bunun farkında kaçacak yer bulamayacaksın, kaçacak yer bulamayacaksınız. Yaptığın yanına kalmadı kalmayacak. Müslümana yaptığın ihânetin cezâsını çekeceksin.
Dakika 45:05
Haçlı ordularını topla ne kadar küfrün orduları, şirkin orduları, zâlimin orduları varsa topla gel! Allah’ın orduları ile savaşa hazır ol. Allah’ın orduları ile savaşıp da kazanan bir tane gördün mü sen? Aklını başına al! (وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا) –“Yerlerin-göklerin orduları Allah’ındır”. (وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُو) –“Allah’ın öyle orduları vardır ki Allah’tan başka onların sayısını bilen yok”. Bitmez tükenmez sayısız Allah’ın bir defa nâmütenâhi kudreti kuvveti var bir de orduları var. Nice şeddeli zâlim ve kâfirleri, nemrutları, firavunları ne yapmış? En basit en zayıfları ile helâk etmiş. Niye? En güçlüsünü en zayıflarla helâk etmiş. Nemrut’un ordusunu Devleti’ni sivrisineklerle yıkmış Cenab-ı Hak. Sivrisinek sineklerin en zayıfıdır. Bakın en zayıfına senin gücün yetmedi ey gâvur îmâna gel! Allah’a düşman olmaktan, Kur’an’a düşman olmaktan, İslam’a-Müslümana düşman olmaktan vazgeç. Allah’ın sineğine dahî senin gücün yetmez. Ne yaptı? Bazılarına da karıncaları gönderdi. Mekke’deki zâlimlere o Cürhimî’lerin, Amelika’ların Mekke’de ki yaptıkları fenalıklardan dolayı onlara da karıncaları gönderdi. Karıncalarla Mekke’nin Harem’inden çevresinden karıncalar sürdü çıkarttı onları. Karıncalar dikkat et! Ondan sonra da iki gâvur birbirine tutuştu birbirini yediler. Allah her şeye kâdir. Bak Ebrehe’nin ordusuna da kuşları gönderdi. Kuşlarda yaratıkların zayıflarındandır. Ama nasıl bombardıman ettiler? Görüyorsunuz, kuşun götürdüğü ağzında ve ayaklarında nohut ve mercimek kadar bakın o siccinden alınan taşlar Ebrehe’nin ordusuna bombardıman etti. Hani o güçlü ordu ne oldu? Bak kırıldı gitti, hem de nasıl parça parça vücutları dökülerek. Aklını başına al! Allah’a kimsenin gücü yetmez. Müslüman Allah’ın kuludur hem de askeridir. Ey dünya! Allah’ın açıkta bir kulları vardır bunlar Müslümanlardır ve Allah’ın askerleridirler. Her Müslüman yeryüzünde sulhun, barışın kahramanı Müslüman askerdir. Bunlar yeryüzüne adâleti, sulhu, barışı, merhameti yerleştirmek için Allah’ın emrinde ki askerlerin görünen kısmı Müslümanlardır. Ey Müslüman! Sen yeryüzünde Allah’ın askerisin, Hz. Muhammed senin başkomutanın. Emr-i İlâhî’yi Hz. Muhammed Allah’tan alır. Başka peygamberler vahyinin dışında konuşmazlar. (إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى) (وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى) şimdi Peygamberin ümmeti İslam âleminin bütün âlimleri ve Müslümanları da Emr-i İlâhî’yi Kur’an-ı Kerim’den, sahîh sünnetten alırlar. Bakın, Kur’an-ı Kerim Allah’ın emridir, kelâmıdır. Sahîh sünnette yine Yüce Allah’tan onaylanan Peygamberimiz tarafından ortaya konan Kur’an-ı Kerim’in neyidir? Bizzat açıklamasıdır uygulanmasıdır. İşte fâkihlerimiz, müçtehitlerimiz dünyayı okutarak bize kadar geldiler.
Dakika 50:22
İslam’da mektepler, meşrepler, mezhepler hep İslam’ın okuludur. Birisi doğru okurken öbürünün yanlışı olabilir, hak mezhepler hak okullardır doğru okuyanlardır. Bâtıl mezhepler, meşrepler ise yanlışı olanlardır. Bugün doğru olduğu müddetçe yanlışı gidermek kolaydır. Eğer sen yanlıştan vazgeçmek istiyorsan ortada doğru dâima var olacak kıyâmete kadar. Sen o doğruyu kabul ettiğin zaman kurtulursun. Zaten bizim amacımız yanlışın yerine doğruyu koymaktır bunun için çırpınıyoruz. Yoksa kimseyle bir derdimiz yok, bizim derdimiz; Allah’a iyi bir kul olmak O’nun rızâsını kazanmak. (Ente maksûdî ve rızâke matlûbî) O’nun rızâsından cemâlinden başka bir arzumuz yok ki. Bugün dünyada varız ya da öbür âleme işte mezardan mahşere geleceğiz. Dünya çok geçici çabuk tükeniyor bak ömrümüz bu günlere çabucak geldi. Nasıl geldiği belli mi? Bakın nasıl gençlik nerede hani gitti. Bak ömür çabuk tükeniyor dünyaya aldanmayın! Ömrünüzü Allah’ın emrine bağlayın orada harcayın! Başka yolda ömür harcanmaz. Aklınızı başınıza alın ey gençler, ey baylar bayanlar aklınızı başınıza alınız! Bu dünya çabuk geçiyor az bir ömrünüzü de yanlışlarda harcamayın! Allah’ın emrinde harcayın, Kur’an-ı Kerim’e harcayın ömrünüzü sahîh sünnete harcayın, onun îmân ve amel-i sâlihine harcayın. Allah yolunda Allah’ın emrinde “Lebbeyk” diyen bir kul olun kadını ile erkeği ile genci ile yaşlısıyla bir bütün olun bir olun. İslam bir birliktir bütünlüktür. Allah’ın birliği O’nun birliğinde O’nun emrinde Müslüman bir bütün olmak zorundadır. Müslüman iki fırka olmaz, ikili-üçlü olmaz beşli-onlu olmaz. Müslüman bir bütündür. Onun için îmânlar aynı Allah’a îmân eden, aynı Allah’ın emirlerini kabul eden Müslüman hiç bölünür parçalanır mı? Burada birisi yanlış yapıyor o bölünenler o bölücüler yanlış yapıyorlar. Bölünmeyin, parçalanmayın! Biz şahıslara çağırmıyoruz, falan da birleşin filan da birleşin demiyoruz. Kur’an-ı Kerim’de, sahîh sünnette, icmâda-kıyasta, İslam’ın aslî delilerinde ve hak mezheplerin ortaya koyduğu doğru İslam anlayışında birleşelim. Biz İslam’da birleşelim diyoruz şahıslarda değil. İslam’da birleşince işler kolay olur o zaman ne yaparız? İçimizden birini o toplumun İslam toplumunun başına bir hükümdar seçeriz. Ve hep berâber ne yaparız? Görevleri üsleniriz. Allah’ın emrinde kul olanlar için bunlar kolay şeylerdir. Bir Halîfe başa geçip Allah’ın adâleti ile hükmettiği zaman öbürleri de üzerine düşen görevi Allah’ın emrinde yaptıkları zaman birbirine itaat ve emre itaat Kur’an’ın emrine göre itaattir, İslam’ın emrine göre itaattir. Allah’a isyân dilen yerde mahlûka itaat yoktur. Onun hepimiz görevliyiz ama Allah’ın emirleriyle görevliyiz, birilerinin emriyle değil.
Dakika 55:10
Hepimiz birbirimize hakkı tavsiye, sabrı tavsiye yapmak zorundayız. Çünkü îmân ve amel-i sâlihi olan kişinin birbirine başka tavsiyesi olur mu? Hakkı tavsiye, sabrı tavsiye işte İslâmî ilimlerle ilimle ilimle ilimle hareket etmemiz gerekiyor. Câhillerinde bilenlere tâbî olması gerekiyor. O zaman gerçek tarihi yazarak geldik yazarak gideceğiz kıyâmete kadar. Gerçek tarih İslam’ın şanlı tarihidir sevgili dostlarımız. Yanlışları görüp ibret almalıyız doğruların kıymetini bilmeliyiz. Onun için tarihte yanlış yapanlar da elbette olmuştur olacaktır, insanoğlunun olduğu yerde hatâ olur. Hatasız kul yoktur ama her hatâ da teftiş olunmaz.
“Cihânda bir kusur insan bulunmaz velâkin her kusur teftiş olunmaz”.
Bunu da göz önünde tutmalıyız. Sevgili dostlarımız, biraz sohbetimiz burada biraz uzun oldu fakat işte derler ya: “Gam ağlatır dert söyletir” diye işte biraz dertliyiz, dünyadaki Müslümanların hâli belli. Yüce Allah Müslümanlara birlik berâberlik versin dünyaya sulhu, barışı, kardeşliği, adâleti, merhameti yerleştirsin, İslam’ı cihâna Allah hâkim eylesin. Çünkü İslam’ın hükümranlığı Allah’ın hükümranlığı Peygamberin orada görev başında olmasıdır. Onun için Allah’ın emrinde olalım O’na sıkı bağlanalım, iyi Müslüman olalım! Bunun çâresi bu iyi bir Müslüman olmak.
Dakika 57:38