İslam Tarihi Ders 53

İslam Tarihi Ders 53

53- İslam Tarihi Ders 53

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

Çok kıymetli ve muhterem izleyenler!

Tarih Külliyâtından keşif notlarıyla devam ederken konumuz yine Abdülmuttalib’in durumuyla ilgilidir.

Abdülmuttalib’in Harb b. Ümeyye ile Aralarının Açılması:

Abdulmuttalib, Kureyşîlerin Hakem ve Hâkimlerinden idi. Harb b. Ümeyye b. Abdüşşems de, Abdülmuttalib’in, Nedîmi: “Meclis arkadaşı” idi. Abdülmuttalib’in, Üzeyne adında Yahûdî bir komşusu vardı, kendisi, ticaretle uğraşır, Tihâme pazarlarında mallarını pazarlardı. Harb b. Ümeyye, onun bir yabancı olarak Mekke’de bol kazançlar sağlamasına kızdı ve Kureyş gençlerinden bazılarını kandırarak onu, öldürmeye teşvik etti „Vallâhi, onu öldürüp malını alacak olursanız, hiç kimse, sizden, onun “kan bedelini” istemeye kalkışamaz?“ dedi. Bunun üzerine. Âmir b. Abdimenâf, b. Abdüddâr b. Kusâyy ile Sahr b. Amr b. Kâ’b, b. Sâ’d, b. Teym, b. Mürre; bir gün, saldırıp Yahûdî’yi öldürürler. Abdulmuttalib, Yahûdî’nin öldürüldüğünü bilmiyor, ondan bahsedip duruyordu. Onun, nasıl ve kimler tarafından öldürüldüğünü, sonradan öğrendi ve Harb b. Ümeyye ‘ye gidip yaptığı işten dolayı, onu, uyardı ve komşusunun “kan bedelini” istedi. Harb b. Ümeyye, kiraladığı kâtilleri teslim etmeyip sakladı. Abdulmuttalib, onların teslim edilmesi dileğinde direnince, birbirlerine ağır ve sert sözler söylediler. Hattâ birbirlerini Münâfere’ye (Hakem huzuruna çıkmaya) dâvet ettiler ve Habeş kralı Nacâşi’yi aralarında hakem yaptılar. Fakat Necâşî, aralarına girmekten kaçındı. Bunun üzerine, Hazreti Ömer’in ceddi Nüfeyl b. Abdüluzzâ, b. Ribâh, b. Abdullah, b. Kurt, b. Rizâh, b. Adiyy, b. Kâ’b, b. Lüey’i aralarında hakem yaptılar.

Hakem ‘in Kararı:

Hakem Nüfeyl b. Abdüluzzâ, Harb b. Ümeyye ‘ye:

„Ey Ebû Amr! Sen, boyu, senin boyundan daha uzun,

Yüzü, senin yüzünden daha güzel, Başı, senin başından daha büyük, Yaramazlığı, seninkinden daha az, Çocukları, seninkinden daha çok, İhsânları, seninkinden daha bol, Azık çantası, seninkinden daha uzun olan bir adamla hakem huzuruna nasıl çıkabiliyorsun? Ben, şunu derim ki: (Sen Ey Abdulmuttalib!) öfkeye kapılmaktan çok uzaksın, soğukkanlısın. Araplar arasında cesâreti ile uyarıcılıkta ve kavmini sevmekte yüksek şanlısın!)  diyerek Abdulmuttalib lehinde karar verince, Harb b. Ümeyye, kızdı. Hakem Nüfeyl’e ağır sözler söyledi ve „Zaman, baş aşağı oluncaya, tükeninceye kadar sen, artık hakem tâyin olunamayacaksın!“ diyerek çıkıştı. Araplar, öteden beri Nüfeyl’i aralarında hakem yapar dururlardı.

Dakika 5:35

Nüfeyl, söylediği bir şiirde Harb b. Ümeyye ‘ye cevap verip, Şeybe yani (Abdulmuttalib,) oğullarının, şeref ve şan sahibi olduklarını ve onların yaşlılarının da, en hayırlı yaşlı olduğunu, dile getirdi. Erkâm b. Nadle de, Abdulmuttalib ile Harb b. Ümeyye arasındaki bu hâdiseyi iki beyitle anlatmıştır.

Abdülmuttalib’in Kan Bedelini Tahsil ve Ölünün Amcasının Oğluna Teslim Edişi:

Abdulmuttalib, kan bedeli olarak yüz dişi deve alıp, öldürülen Yahûdî’nin amcasının oğluna teslim edinceye kadar Harb b. Ümeyye’nin peşini bırakmadı.  Yahûdî’nin gasp edilmiş bulunan malının- tozlara karışan az bir kısmından başka hepsini de, istirdat ve Yahûdî’nin amcasının oğluna teslim etti.

İşte görüyorsunuz yabancılara Peygamberimizin asil soyu yabancıların hakkını da nasıl koruduğunu görüyorsunuz. Yahûdî’nin yaptığına bakın, bir de Peygamber Atalarının Yahûdîleri nasıl koruduğuna bakın! Bugün Avrupa’nın Yahûdî ’ye neler yaptığına bakın, Osmanlıların Yahûdîleri nasıl koruduğuna bakın! Bir de bugün Yahûdî’nin yaptığına bakın! Ey Yahûdîler! Siz iyilikbilmez nankör bir zihniyetin insanısınız. İçinizde iyilere bir sözümüz yok, fakat siz Peygamber kâtili kâtillersiniz. Kendi soyunuzdan gelen peygamberleri dahî katleden kâtiller sizsiniz ve siz peygamberlerin yolundan sapıp onları inkâr edende sizsiniz. Bu durumunuzdan vazgeçin! Bugün Filistin de kan akıtan, Müslüman kanı akıtan sizlersiniz. Bu durumdan vazgeçin,  başınıza geleceği düşünün! Hatırlatıyoruz.

Abdülmuttalib’in Oğulları:

Abdülmuttalib’in on bir oğlu vardı:

l-Hâris, 2- Zübeyr, 3- Abdullah, 4- Ebû Tâlib diğer adı (Abdimenâf), 5- Ebû Leheb, 6- Kusem, 7- Dırâr, 8- Mukavvim diğer adı (Abdül Kâbe), 9- Hacl diğer adı (Kaydak), 10- Abbâs, 11-Hamza (Radıyallâhu Ahümâ ve Erdahüm Ecmaîn). Hâris, Abdülmuttalib’in ilk) ve büyük oğlu olup, Abdulmuttalib (Ebû’l-Hâris) diye onunla künyelenmişti. Zübeyr, yaşça Abdullah’tan ve Ebû Tâlib ‘den büyüktü. Kusem, küçük yaşta vefât etmişti.

Dakika 10:05

 Abdülmuttalib’in Kızları:

Abdülmuttalib’in altı kızı vardı: 1- Safiyye, 2- Ümmü Hakîm Beyzâ, 3-Âtike, 4- Ümeyme, 5-Ervâ ve 6- Berre.

Sevgili dostlarımız!

Abdülmuttalib’in Zevceleri:

Abdülmuttalib’in Beş Zevcesi Vardı: 1-Semra Binti Cündüb b. Huceyr, b. Riâb, b. Hubeyb, b. Süvâe b. Âmir, b. Sa’saa b. Muâviye, b. Bekir, b. Hevâzin, b. Mansur, b. İkrime.

İkinci hanımı: Fâtımâ Binti Amr, b. Âiz, b. İmrân, b. Mahzum, Yakazâ, b. Mürre, b. Kâ’b, b. Lüey, b. Gâlip, b. Fihr, b. Mâlik, b. Nadr.

Üçüncü hanımı: Nüteyle Binti Cenab, b. Küleyb, b. Âmir.

Dördüncü hanımı: Hâle Binti Vüheyb b. Abdimenât, b. Zühre, b. Kilâb, b. Mürre, b. Kâ’b, b. Lüey.

Beşinci hanımı: Lübnâ Binti Hacer, b. Abdimenâf, b. Dâtır, b. Hubşiyye, b. Selûl, b. Kâ’b b.

Amr’l Hüzâi.

Hâris’in annesi Semra.

Hazreti Abbâs ile Dırarın anneleri Nüteyle.

Hazreti Hamza, Mukavvim, Hacl ve Hazreti Safiyye’nin anneleri Hâle.

Hazreti Abdullah, Ebû Talip ve Zübeyr ile diğer bütün kızların anneleri: Fâtımâ.

Ebû Leheb ‘in annesi ise Lübnâ idi.

Abdülmuttalib’in Adağı ve Oğullarından Birini Kurban Etmeye Kalkması:

Abdulmuttalib; Zemzem Kuyusunu kazdığı ve Kureyşîlerin muhalefetleri ile karşılaştığı sırada, eğer, Yüce Allah, on oğul verir ve onlar, kendisini koruyacak çağa erişirlerse, içlerinden birisini Kâbe’nin yanında Yüce Allah’a kurban etmeyi adamış bulunuyordu. Abdulmuttalib, oğullarının ona dolup (ekserisinin), kendisini koruyacak çağa geldiklerini gördüğü zaman rüyasında ‚Adağını, yerine getir!“ denildi. Hemen bir koç kesip fakirlere yedirdi. Tekrar rüyasında „Ondan daha büyüğünü kurban et!“ denildi. Abdulmuttalib de, hemen bir sığır kesti. Bundan sonra, rüyasında, kendisine „Ondan daha büyüğünü kurban et!“ denilince, Abdulmuttalib: „Ondan daha büyüğü, nedir?“ diye sordu. „Oğullarından, boğazlamayı adamış olduğun birisini kurban et!“ denildi.

İşte görüyorsunuz Hz. İsmâil’in soyuna bakın, işte Abdülmuttalib de onlardan biri İbrâhim’in (Aleyhisselâm) misâli.

Dakika 14:50

Abdulmuttalib oğullarını yanına topladı ve adağını anlatarak, Yüce Allah’a karşı yapılmış olan bu adağın yerine getirilmesi için, kendilerini, itaate dâvet etti. Hepsi, babalarının dâvetine icâbet ve itaat ettiler. Hiçbir muhalefette bulunmadılar: „Sen, adağını, yerine getir, istediğini yap!“ dediler.  

Kurbanlık İçin Fal Okuna Baş Vurulması:

Abdulmuttalib oğulları, babalarına „Biz, bu hususta ne yapalım?“ diye sordular. Abdulmuttalib „Her biriniz, bir fal oku alıp, ona adını yazsın. Sonra da, onları, bana getiriniz!“ dedi. Oğulları, babalarının dediğini yaptılar: Fal oklarına isimlerini yazdılar. Abdülmuttalib’in oğullarından kendisine, ilk itaat eden, Abdullah oldu, (yani Peygamberimizin Babası) Abdulmuttalib, Kâbe-i Şerif’in içinde bulunan “Hübel Putunun” yanına oğulları ile birlikte girdi. “Hübel”, Kâbe’nin içindeki bir kuyunun üzerinde idi. Kâbe’ye hediye edilen şeyler, bu kuyunun içinde toplanırdı.

Fal Okları:

Hübel’in yanında üzerleri yazılı yedi tane fal oku bulunmakta idi. Oklardan birinin üzerinde (El-Akl-Diyet) yazılı idi. Diyetin, kim tarafından ödenileneceğinde anlaşmazlığa düştükleri zaman, yedi oku çekerler, Diyet oku, kime çıkarsa, diyeti, o öderdi. Oklardan birisinde de, işin yapılması uygun olacağını gösteren (Neam =Evet!) yazılı idi. Bir iş yapmak istedikleri zaman, fal oklarını çekerler, eğer (Neam = Evet) oku çıkarsa, o işi yaparlardı. Oklardan birisinde de (Lâ = Hayır!) yazılı idi. bir işi yapmak istedikleri zaman, fal-oklarını çekerler, eğer (Lâ = Hayır!) oku çıkarsa, o işi yapmazlardı. Oklardan birisinde (Minküm = “Sizdendir”) Başka birisinde (Min Gayriküm = “Sizden başkasındandır”). Daha başka birisinde (Mülsak = “Vatandaş”), birisinde ise (Elmiyah = “Sular”) yazılı idi ki, su çıkarmak için kuyu kazmak istedikleri zaman, okları çekerler (Miyah) oku çıkarsa, ona göre hareket ederlerdi. Bir çocuğu sünnet ettirmek veya evlenecek olanı,  evlenecek olanı evlendirmek veya bir ölüyü gömmek istedikleri yahut birinin soyundan şüphelendikleri zaman, yüz dirhem (gümüş para) ile boğazlanacak bir deve alıp, “Hübel Putu”nun yanına varırlar, bunları, fal oklarını çeken vazifeliye verdikten sonra, hakkında ok çektirmek istedikleri adamlarını puta yaklaştırarak „Ey Tanrımız! “Hâşâ!” Bu, filan oğlu filândır. Onun hakkında şöyle şöyle yapmak istiyoruz. Ona, doğru olanı, çıkar!“ diye yalvarırlar, sonra da, ok çekme me’muruna „çek!“ derlerdi. Eğer (Minküm = “Sizdendir!”) oku çıkarsa, artık, o kimse, onların en şerefli ve asâletli kişilerinden olurdu.

Dakika 20:10

Eğer (mingayriküm = “Sizden başkasındandır”) oku çıkarsa, o kimse, antlaşma ve anlaşma yolu ile kendilerine katılanlardan sayılırdı. Eğer (Mülsak = yani “Vatandaş”) oku çıkarsa, o kimse ne soyca kendilerinden sayılır, ne de, antlaşma ve anlaşma yolu ile kendilerine katılmış olanlara katılır. Aralarında kendi hâlinde bir vatandaş olarak bulunurdu. Araplar, yapmak istedikleri daha başka işlerde de, fal okularına başvururlardı. (Neam = yani “Evet”) oku çıkarsa, onu, yaparlar; (Lâ = “Hayır”) oku çıkarsa, onu, gelecek yıla bırakıp, bir kez daha ok çekerler, okların çıkan sonuçlarım kabul ve ona göre hareket ederlerdi.

İşte Yüce İslam gelinceye kadar Arapların hâli böyleydi.

Abdülmuttalib’in Oğulları Hakkındaki Fal Oklarının Çekilişi:

Abdulmuttalib, ok çekme vazifelisine: „Şu oğullarımın, da, şu oklarını çek bakalım!“ dedi. Onlar hakkında yapmış olduğu adağını da anlattı. Oğullarından her biri üzerlerinde isimleri yazılı bulunan okları ona verdiler. Abdulmuttalib, „Allah’ım! Ben onlardan birisini senin için kurban etmeyi adamış bulunuyorumdur, bulunmuştum. Aralarında kur’a çekeceğim, onlardan istediği ne isâbet ettir!“ diyerek dua etti. Bakın Abdülmuttalib’in Araplardan farkı yalvarırken, Allah’a yalvarıyor putlara değil. Peygamberimizin babası olan Abdullah, Abdülmuttalib’in en sevgili oğlu idi. Abdulmuttalib, Abdullah’ın ismi yazılı okun çıkmamasını ve onun sağ kalmasını ümit ediyordu. Ok çekme vazifelisi, çekmek üzere okları topladığı sırada, Abdulmuttalib, “Hübel Putu”nun yanında ayakta dikilerek Yüce Allah’a yalvarıyordu. Ok me’muru, oku çekince, Abdullah’ın ismi yazılı ok çıktı.

Cenab-ı Hak, kullarını denediği zaman en sevgilisiyle dener. Dikkat edin! Burada Abdülmuttalib’in en sevgili evladı yanında Abdullah idi. Bak ok ona çıkıyor onu kurban etmesini istiyor yani imtihanı orada Cenab-ı Hak en sevdiği ile imtihan ediyor.

Abdülmuttalib’in Abdullah’ı Kurban Etmeye Kalkışı ve Kendisini Bundan Vazgeçirme Girişimleri ve Teklifleri:

Evet, sevgili dostlarımız, İnşâ’Allah bunu da bir sonraki dersimiz de burada biraz uzunca olduğu için bir sonraki dersimize alıyoruz bunu da, İnşâ’Allah’u Teâlâ dersimiz devam edecektir.

Dakika 24:31

(Visited 11 times, 1 visits today)