100- Amelde Fıkhı Ekber Ders 100
AMELDE FIKH-I EKBER DERS 100
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler; yine amelde fıkıh derslerimiz onların keşif notlarıyla devam ediyor. Konumuz, hacı efendinin hacda engellenmesi -ki buna muhsar denmektedir-. Hanefilere göre muhsar olan kazası olarak bir hac ve umre yapar. Yani haccını yapamamış, kaçırmış; bunu kaza eder. Hac ve umre olarak -diyor Hanefiler-. Çünkü muhsar olan kişinin ihramdan çıktığı zaman kaçırdığı kazası olarak bir hac ve umre yapması gerekir buyurdu Hanefi ekolünün yüksek şahsiyetleri -ki (rahmetullahi aleyhim ecmain)-. Allah onlara ve diğer bütün âlimlerimize de çok mu çok rahmet eylesin. Muhsarın umreyi kaza etmesi gerekir. Kıran haccında muhsar olan ise bir hac ve iki umre kaza edecektir. Hanefilere göre ihramına girdiği hac veya umreyi kaza etmesi icap eder. Hac ihramına girmişse bu sene geçerse bir hac veya bir umre kaza etmesi gerekir. Yine umre için ihrama girmişse umresini kaza eder, umreyi istediği zaman kaza edebilir. Yine muhsar olan kıran haccı için, ihrama girmişse bir hac ile iki umre kazası gerekir. Diğer umre de bunlara ait ihramdan çıkmak için lazım gelmiş olur. Delilleri ise Şanlı Peygamberimiz (A.S.V.), Efendimiz Hudeybiye’de ihramdan çıktığı umreyi ertesi sene kaza etmiştir, Mâlikîlere göre ise umre yaparak, niyet ederek ihramdan çıkanın farz haccı yapması icap eder. Düşman, fitne, haksız yere hapsolma gibi bir sebeple ihramdan çıkmışsa kaza etmesi talep olunmaz demiştir (Mâlikîler). (Şafiîlere göre) Nafile umre veya hac muhsar olan kimseye kaza gerekmez demişlerdir. Nafile bir umre veya hac yolunda genel veya özel bir sebeple muhsar olan kimseye kaza gerekmez. Hudeybiye‘de 1400 kişi muhsar olduğu hâlde az sayıda sahabe umre yapmıştır dediler, bunun takribi olarak 700 olduğu da söylenmiştir. Hanbelilere bakalım bir de: İcralıktan çıkan ve başka bir yolda bulamamış olan muhsara kaza gerekmez, demiş Hanbeliler. Vacip ise ona binaen kaza etmesi gerekir demişler. Yine bu konuda şöyle bir bakalım: Hanefiler kaza etmeyi gerekli görmekte, cumhur ise vacip değildir demektedirler. Engellerin kalkması konusunda; Hanefilere göre,engeller kalktığı takdirde yola devam etmesi lazımdır. Cumhura göre ise yola devam etmesi lazımdır. Burada ihtilâf yoktur. Şafiîlere göre haccın edası fevridir. Vacip hac değilse bir şey gerekmez de demişlerdir (bu da cumhurun görüşüdür yine).
Dakika 6:10
Kıymetliler, hedy kurbanlık hakkında da şöyle bir bakalım: Bunun anlamı, gönderilen. Şer’i mânâsı ise Mekke-i Mükerreme’ye, Harem’ine gönderilen kurbanlıklara hedy denmiştir. Hedy götürmek sünnettir. Nüsuk veya dem: Eğer nüsuk, demden bahsedilirse bu koyundan da kurban anlaşılmaktadır. Hudeybiye‘de deve kesmişti Sevgili Peygamberimiz, amellerin en üstününü tercih ederdi o Şanlı Peygamber. „En az beş yaşını bitiren deve ile iki yaşını bitirmiş sığır ve bir yaşındaki koyun kurban edilir. Kurban olarak kurbanın toklusu kâfi gelir.” demişlerdir. Bunu daha çok Hanbeliler söylemiştir. Fakat diğerleri de bu görüşü tenkit etmemişlerdir. Allahu Teâlâ (C.C.): ‘‘Biz kurbanlık develeri de sizin için Allah’ın şeâirinden kıldık, onu tazim alâmetlerinde kıldık’’ buyurmuştur. O Şanlı Resul (A.S.V.) Efendimiz kurbanlık olarak 100 deve götürmüştür. İşte, görüyorsunuz. Peygamberimiz Veda Haccı‘nda, 100 deve kurban etmiştir. Bunlar, nafile kurbanlıklardır. ‘’Kim Allah’ın şeâirini büyük tanırsa, şüphesiz ki bu kalplerin takvasındadır’’ bu ayet-i kerimedir. Hac Suresi 32. ayet-i kerime. -Kim kurban bulamazsa hacda üç gün, döndüğünüz vakit yedi gün olmak üzere, oruç tutmak vacip olur.- buyurdu Yüce Rabb’imiz; âlemlerin eşsiz muktedir hükümdarı. Bize Allah Bakara Suresi 196. ayet-i kerimesinde böyle buyurdular Şimdi, kıymetliler; tıraş, tırnak kesmek, fidye olarak kurbanlık koyun kesip etini tasadduk etmek, üç gün oruç tutmak, Harem fakirlerinden altısına her birine verebilecek şekilde on iki bölüm miktarında yiyecek dağıtmak.
Dakika 10:05
Yine biraz önceki okuduğumuz ayet-i kerimede Cenab-ı Hakk: -Artık içinizden kim hasta olur yahut başında bir eziyeti bulunursa, yani başında yarası, beresi varsa herhangi, bir bitlenme eziyet verici şeylerden dolayı tıraş olursa ona oruçtan veya sadakadan yahut da kurbandan biri ile fidye vacip olur.- buyurdu Yüce Rabb’imiz. Şimdi ihsan kurbanına gelince, yani engellinin keseceği kurbana gelince: Eğer ihramlıyken alıkonursanız yani engellenirseniz, kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bir koyun kesmek lazım gelir. Kıyas edilenler de şöyledir: Mikattan girmeyi, Müzdelife ve Mina’daki gecelemek, şeytan taşlamak temettü kurbanına kıyas olunur demişlerdir. Yani onları terk etme durumunda temettü kurbanına kıyas olunur demişler. Cima, temas etme, koku, dikişli elbise gibi bir şeyden kurtulma fidyesine kıyas olunur. Onun cezası da oruç, yiyecek tasadduku veya kurbandır demişlerdir. Temettü konusunda, temettü haccının kurbanı konusunda kim hacca kadar umre ile faydalanmak isterse kolayına gelen bir kurban kesmesi vacip olur. Fakat bunu bulamazsa hac günlerinde üç gün, döndüğünüz vakit yedi gün olmak üzere oruç tutmak lazım gelir ki onlar tam on gün eder. Bu; ailesi, ikametgâhı Mescid-i Haram‘da bulunmayanlara aittir yani âfâkîlere. Ayet: Bakara Suresi 196. Umre ihramına hac aylarında girmek; bunlar temettü haccının ayrıca şeraitindendir. Aynı sene haccetmek; kim umreyle hacca kadar faydalanmak isterse ayet-i kerimesine istinaden yine Hanbelilerin görüşü ki: Hz. Ömer (R.A.) Hazretleri’nin: -Hac aylarında umre yapar ve hacca kadar Mekke’de ikamet ederse mutemetti olur. Yani temettü haccını yapmış olur. Mekke’den çıkıp sonra geldiği takdirde mutemetti olmaz- sözüdür. İşte, Hanbelilerin delili olarak gösterilmiştir. Hac ihramına girmeden önce ihramından çıkmış olmak, hayız görmeye başlayan Hz. Aişe ’ye (R.A.) hac için telbiye getirmesini, umreyi bırakmasını emretmiştir. Bu sebeple Hz. Aişe ‘ye ne hedy’i ne orucu ne de sadakayı vacip kılmıştır. Kıran haccı kurbanı lazım gelir demişlerdir. Kârin olmuş ve kıran için ayrıca bir sefer yapmaktan kurtulmuştur demişlerdir. Yani hacc-ı kıranı yapmış olur dediler. Kıymetli efendiler, âfâkî olmak: -Bu, ailesi Mescid-i Haram‘da bulunmayanlar içindir- ayet-i kerimesinde olduğu gibi. Kimler Mescid-i Haram mukimi sayılabilirler veya sayılmazlar?
Dakika 15:38
Hanefilere göre (Mikat sınırları içinde oturanlar) Mâlikîlere göre Mekke’de ve (Zîtuvâ bölgesinde oturanlar) Şafiîler de (hareme iki merhâleden yani namazı kısaltma mesafesinden daha az uzaklıkta ikamet edenler) demişlerdir. -Yüzünü Mescid-i Haram tarafına döndür- ayet-i kerimesinde olduğu gibi. Kabe’nin kendisidir maksat burada, Kâbe-i Şerif’in kendisidir. Hanbelilere göre Şafiîlerin de dediği gibi bunlar da bunu bu şekil ileri sürmüşlerdir. Mutemetti olan, hac esnasında üç günlük orucu tutamadığı takdirde sonradan bunları kaza eder Şafiîlerde yedi günlük oruç arasına bir fasıla koyar. Yine Müslüm-i Şerif’te Hz. Aişe’nin (R.A.) Veda Haccı sırasında hayız olduğunu öğrenince haccettiği, sonra da kendiliğinden umre yaptığı zikredilmiştir. Ebû Hanife İmâm-ı Âzam (Rahmetullah)’a göre, o Şanlı Peygamber (A.S.V.), Ayşe-i Sıddıka Validemiz’e: “Umreni bırak, saçlarını çöz ve tara. Bu daha önce yapamadığın umrenin yerine geçerlidir.” buyurdular. Hedy’den yeme konusuna da gelince: Kurbanlıktan -Hanefilere göre- nafile, temettü, kıran haclarının kurbanlarının etinden yemek caizdir. Bayramlarda kesilen kurban gibidir. Hedy, Harem‘e ulaşmazsa fakirden başkasının ondan istifade etmesi helâl olmayacağı için hareme ulaşma şartı zikredilmiştir. Kefaret, adak, ihzar, hedy ve kesilme yerine ulaşmamış nafile kurbanın etinden salimin yemesi caiz değildir. Şimdi kefaret kurbanları, adak kurbanları, yine izharla ilgili kurbanları yemesi caiz değil dediler. Kesilme yeri ise Mina veya Mekke-i Mükerreme’dir. Mâlikîlere göre, dördü hariç bütün hedy‘ler sahibi hedylerden yiyebilir. Bu da av öldürme cezasından dolayı kesilen kurban, adanmış olan kurban, Mina veya Mekke’ye varmadan boğazlanan nafile kurban; bu dört çeşit kurbandan yiyecek olursa hayvanın bedelini ödemesi lazım gelir. Yine adakta sadece yediği miktar etin kıymetini tanzim eder.
Dakika 20:04
Yemesi yasak olan bütün fakirlere ait olduğu içindir. Şafiîlere göre ise yemesi vacip olan kurban; şöyle bir bakalım: Vacip olan hedy dolayısıyla yasak olan bir işi yapmak veya hac vaciplerinden birini terk etmekten dolayı kesilen kurbandır. Yemesi caiz değildir. Mekke veya Mina’da kesmesi, Mekke’de veya başka yerde bulunan fakirlere dağıtılması, yüzmeden önce bile olsa kurbanı fakirlerin mülkiyetine geçirmesi icap eder. Bugün kurbanı kesip oraya atmak şeklinde yaptıkları uygulama yeterli değildir. Ve kurban yerine geçmez de demişlerdir Şafiîlerin içinde bulunduğu kıymetli âlimlerdir ve burada Suudi Arabistan ayrıca uyarılmaktadır. Hasılı, vâcip olan hedy ’den sahibi yiyemez. Nafile olandan yemek caizdir Şafiîler de: -Ondan hem kendiniz yiyin hem kani olanlara, fakirlere yedirin- (Hac Suresi, 36) da buyrulmuştur. Yine (kani) biliyorsunuz ki dilenmeksizin kendine verilene râzı olan, muterde dilenen kimse demektir. Hanbelilere göre vâcip kurban etinden yiyemez. Ancak temettü ve can kurbanları onun dışındadır. Şanlı Peygamber’in (A.S.V.) hanımları Veda Haccı‘nda, kendisi ile birlikte temettü haccı yapmışlardır. Hz. Aişe de haccı umreye dahil kılarak kıran haccı yapmıştı. Şanlı Peygamber (A.S.V.) Efendimiz’in hanımları (R.A.) onların namına sığır kurban etmiş etinden kalanını da yemişlerdir. (Tatavvu) nafile kurban kurbandan yemek müstehaptır. Bu, Hanbelilere göre. Derslerimiz devam ediyor. Peygamber (A.S.V.) Efendimiz, kestiği develerin etinden yemiştir. Yine Peygamberimiz’den gelen haberde: -Kestiğimiz deve etinden üç günden fazla istifade edemiyorduk. Şanlı Peygamber (A.S.V.) ruhsat verdi ve buyurdu ki: ‘’Onlardan yiyiniz ve azık olarak da birazını ayırınız.’’ Bunun üzerine bizler de hem yedik hem de birazını ileride istifade için ayırdık.- buyurmuştur. Bunun da (Hadis-i Şerifin) rivayet edildiğini görmekteyiz. Şöyle bir işin özüne baktığımız zaman, cumhura göre temettü ve kıran kurbanından yemek caizdir. Şafiîlere göre değildir. Adak veya ceza kurbanından yemek, ittifakla caiz değildir. Nafile kurbandan yemek ise ittifakla caizdir. Hedy ’in kesileceği yer, zaman, mekân bakımından şöyle bir bakalım;
Dakika 25:03
Hanefilere göre temettü ve kıran haccı kurbanını ancak Kurban Bayramı günü kesmek caizdir. Bu bir nüsuk kurbanıdır. Hedy kurbanlarının ancak Mekke hareminde kesilmesi caizdir. Evet, kıymetliler. Mâlikîlerde olan görüşe göre ya Mina’dır ya da Mekke’dir. Hedy, Kurban Bayramı günü kesilir demişlerdir yine Mâlikîler de. Şafiîlerde ise, en eftâli Mina’da umre yapan Mekke’de Merve civarında kesilmesi. Tabii bunlar o günkü şartlara göre konuşulmuş. Fakat Mekke’nin her tarafı da Mina’nın her tarafı da kurban yeridir. Hanbelilere göre saç kesme fidyesi dışındaki kurbanlar Mekke’de kesilir. Vacip olan kurbanın Mina’da kesilmesi eftâldir, demişler. Mina’nın her yanı kurban kesme yeridir. Mekke yollarının hepsi kurban kesme yeri ve yoludur buyrulmuştur; bir Hadis-i Şeriftir bu rivayet edilen. Kıymetli dostlar, hedy ve kurbanın kesilme vakti Kurban Bayramı’nın ilk üç günüdür. Hedy ‘in kesilmesi devede bulunan (nahır) deniyor, yüne sığır ve koyunda ise (zebih) en eftâl boğazlama şeklidir. Nahır devenin, kurbanlık devenin göğsü üstünde bıçak vurup boğaz damarlarının kesilmesidir. Zebih ise hayvanın boğazına bıçak vurup damarlarını kesmek demektir. Kendi eliyle kesmelidir kurbanını, gücü yetenler. Evlâ olduğunda,ittifak vardır. Faziletlidir böyle yapması. Eğer kesmezse kurbanının yanında durur; tabii bunlar imkân dahilinde olan şeylerdir. Yoksa Yüce İslam hiç kimseyi zorlamaz, gücünün yetmediğini teklif etmez. Şanlı Peygamberimiz’den gelen haber (A.S.V.): “Kendi eliyle 63 deve kurbanını kesti.” diyor. Peygamberimiz, kendi eli ile 63 kurban kesti 63 yaşında olduğu için; buna işaret. Geri kalanı Hz. Ali (R.A.) Hazretleri’ne verdi, o kesti geriye kalan kurbanları. 37 kurbanı da Hz. Ali kesti. Peygamberimiz, 100 deve kurban eyledi. Hz. Peygamber (A.S.V.), kızı Fatıma’ya (R.A.) şöyle, demiştir: “Kurbanının başında bulun ki, kanından dökülecek ilk damlayla mağfiret olunasın.” Fakirler için her kolaylık istenir. İsteyen, kurban etinden kesip alsın. Yine hedy’in etini tasadduk etme bakımından Hanefiler şöyle derler: Hedy’in etini tasadduk etmek caizdir. Sadaka,ibadet, kuvvettir. Her fakire verilen sadaka, kuvvet sayılır. Hz. Ali’ye Şanlı Peygamberimiz (A.S.V.): “Develerin çullarını ve yularlarını da tasadduk et. Kasap ücretini de onlardan verme.” diye tembih etmiştir. Kasap ücreti kurbanın vücudundan verilmez, ayrı ödenir. Mâlikîlere göre Hanefilerinki gibidir. Şafiîlere göre ise sonra kurban edilecekleri yer “Beyt-i Akik’e varır.” ayetine istinaden fakirlere tasadduk edilir. Hanbelilere göre Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde -Hz. Abbas’ın oğlu rivayet ediyor- Yedi ev yiyecek Mekke’de verilir, orucu istediği yerde tutar demişlerdir. Kıymetliler, Şanlı Peygamber beş deve kestikten sonra, “İsteyen etinden kesip alsın.” buyurmuştur. Hanefiler ise bayramdaki kurban gibi zımmîlere de verilmesinin caiz olduğu görüşündedirler. Hedy’den istifade etme konusunda da -bakın- zarûret veya ihtiyaç durumunda bunlar caizdir. Mâlikîlere göre.ihtiyaç durumunda hedy edebilmek caizdir. Haniflere göre Şanlı Peygamber (A.S.V.): “Mecbur kaldığında başka bir binek buluncaya kadar maruf bir şekilde bin.” demiştir; yani kurbanlık develere binin. Hedy’in sütünü de sağamaz demişler. Yüne sütü sağar ve fakirlere tasadduk eder, kendisi kullandığı takdirde kıymetini tasadduk eder
Dakika 32:45
Hanbelilere göre. Şanlı Peygamber (A.S.V.), deve götüren bir adam gördü. Peygamberimiz de ona: “Bin.” dedi. Adam: “Ya Resulullah! O kurbanlık devedir.” deyince, o Şanlı Peygamber (A.S.V.), ikinci veya üçüncü defasında: “Öyle de olsa ona bin.” diye emretti. Kurban sahibi Hedy’in sütünü de içebilir, bu Hanbelilere göre. Şafiîlere göre ihtiyacı olan binebilir. Yavrusundan geriye kalan sütünü içebilir. Hayvanın yavrusu varsa, yavru doyduktan sonra artarsa içebilir denilmiştir. Taklît o nişanlardır. İş’ar; bunda ise ihtilâf vardır, Hanefilere göre iş’ar mekruhtur. Bu müsle sayılır, demişlerdir. Müsle; el, burun, göz, ayak ve bunun gibi organları kesmektir, yaralamak gibi zararlardır. Müsle ise caiz değildir. Hayvanlara eza ve işkence etmeyi yasaklamıştır Şanlı Peygamber (A.S.V.). İş’ar da hayvana acı verir, Hanbeliler de böyle demişlerdir. Ve Arafat vakfesinde hazır etmek demek olan tarif vacip değildir. Taklît edip de taklîtte işaret koymak müstehaptır. Mâlikîlere göre hedy, taklît ve iş’ar etmek müstehaptır. İş’ar, taklît yapılmaz. Deveye iş’ar, taklît yapılıp örtü takılır. Sığıra taklît ve iş’ar yapılır, koyuna yapılmaz demiş Mâlikîler. Şafiîlere göre: “Şanlı Peygamber (A.S.V.) hacca giderken Zülhuleyfe’de öğle namazını kılmıştır. Sonra kendisine bir deve getirildiğinde devenin sağ hörgücü boyunca iş’ar yapmış, deveden de kan akmıştı. Daha sonra da hayvanın boynuna iki nalin asmıştı.” Bunu da Müslim-i Şerif’in rivayet ettiğini görüyoruz. İş’ar ve taklît, alâmetleri sebebiyle sahibine iade olunur. Şanlı Peygamber’i (A.S.V.) bir defasında hedy olarak işaretlenmiş bir koyun iş’ar da yapılmaz Hanbelilere göre. Şafiîlerin görüşüne katılmışlardır, sahih sünnettir demişlerdir. Şanlı Peygamber (A.S.V.) kurbanlıkların boynuna takılacak yularlar hazırlıyordu. O da koyunlara takıyordu. O esnada ihrama girmemiş bulunuyordu. Deve ve sığırı iş’ar etmek de sünnettir. Şanlı Peygamber (A.S.): “Hedy’leri için boynuna takılacak alâmetler hazırladım. Bu da hayvanları iş’ar etti ve bunları boyunlarına taktı.” Cumhura göre deve ve sığır iş’ar edilir. Hanefilere göre iş’ar mekruhtur. Mâlikî ve Hanbelilere göre sadece deve ve sığır taklît edilip alâmetlenir. Şafiîlerle Hanbelilere göre hepsi de taklît edilir. Evet, kıymetliler. Dersimiz; kıymetli fıkıh okulundaki okumak, okutmak ile ilgili dersimiz devam ediyor.
Dakika 38:03