124- Amelde Fıkhı Ekber Ders 124
AMELDE FIKHI EKBER DERS 124
Kıymetli ve muhterem izleyenler, Amelde Fıkhı Ekber’le ilgili keşif notlarımız devam ediyor. Dersimiz kefalettir inşaAllahu Teâlâ. Mali konuları da damin, diyetler de hamil, büyük mallar da zain can ile ilgili konularda kefil ve bütün bunların hepsinde kefile sabir denilmektedir. Evet, kıymetliler yüce İslam’daki yeri ise kitap yani Kuran-ı Kerim, sünnet, sahih hadis-i şerifler icma ile meşru olduğunu görmekteyiz. Neyin? Kefaletin. Yüce Allah şanlı Kuran’da Azimüşşan olan yüce kitabımız Allah’ın kitabı olan Kuran-ı Kerim’de ona getirene bir deve yükü müjdelik var ben de buna kefilim Yusuf suresinin 72. Ayeti kerimesinden bunu anlıyoruz. Burada zain kelimesini İbn-i Abbas gibi sahabenin kıymetli âlimlerinden (Radıyallahu anhü ve erdahüm ecmain) bunun kefil diye açıkladığını görmekteyiz. Sünneti şeriften de baktığımız zaman zain kefil tazminatı öder diyen sevgili Peygamberimizin sözünü görüyoruz. Yine şanlı Peygamberimiz namazını kılmak üzere bir cenaze getirilmiş Efendimize o da -herhangi bir şey bıraktı mı diye soruyor? Cenaze sahipleri -hayır deyince şöyle buyuruyor; -bunun üzerinde borç var mı diye soruyor? Yani ölenin borcu var mı diye soruyor. Bu defada -evet 2 dinar borcu var diyorlar. O şanlı, şerefli Peygamber (a.s.v) -o halde arkadaşınızın namazını siz kılınız diyor. Bir başka haberde 3 dinar dendiğini görmekteyiz. Şimdi bunun üzerine Ebu Katade Radıyallahu anhü Hazretleri bakın ne diyor; ben onları ödemeyi üzerime alıyorum ya Resulullah diyor. O zaman cenaze namazını Peygamberimiz kılmış olduğu rivayet olunuyor. Şimdi buradan da bunların sahih sünnetteki delilini görüyoruz burada Ebu Katade ne oluyor? Kefil oluyor onun borcuna ölenin borcuna buda sünnetten delil olduğunu görüyoruz. icma konusunda da Müslümanların bu konuda icma ettiklerini de görmekteyiz. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler şimdi bu konuda Hanefi âlimleri ve Hanbeliler buna mana verirken ne diyorlar zammetmek, eklemek anlamı bulunmaktır.
Dakika 5:05
Yine Şafilerde iltizam etmek anlamını verdiklerini görüyoruz bunlar kelime anlamları. Şimdi Hanefiler bakın ne diyorlar? Zimmetin zimmete eklenmesidir diyorlar ki eklenme kelimesi zammedilmesi anlamındadır. Yine borç kefilin zimmetinde sabit olmaz asilin üzerinden de düşmez dediler. Evet, kıymetliler Malikiler ve diğer kıymetli ekolün âlimleri ki bunlar Şafiler ve Hanbeliler ne diyorlar? Borç ikisinin de zimmetinde sabit olur diyorlar. Kim bu ikisi? Hem asil hem kefil. Bu hadis-i şeriflerin adı geçen önceki hadis-i şeriflerin sahih olduğu rivayetleri mevcuttur. kıymetli muhaddislerimizin kaynaklarında görmekteyiz bunları. Yine değerli, kıymetli âlimlerimizin kıymetli keşiflerini ortaya koydukları hükümleri açıklayarak dersimiz devam ediyor. Yine Hanefi âlimlerinden İmam-ı Azam İmam-ı Muhammed bunun rüknünün icab ve kabul olduğunu da söylemişlerdir yani kefaletin rüknü icab ve kabuldür dediler. Onları ödemeyi üzerime alıyorum işte daha önceki hadis-i şerifteki Katade Hazretlerinin değimi ile bunları da kıymetli âlimlerimiz delillere istinaden bu hükümleri ortaya koymaktadırlar. Rast gele hiçbir âlimin bir şey söylediği düşünülemez onun için müçtehit ve mezhep insanlar için çok lazımdır. Cana kefalet, mala kefalet bunlara bakınca kefaletin hangi dallarda meşru olduğunu da her yönüyle bunları da incelemiş kıymetli âlimlerimiz. Kefalet mutlak olur ve mukayyetle olur. Şimdi mutlak olması da caizdir yine mukayyet olması da caizdir kefaletin her ikisinin de caiz olduğunu da görmekteyiz. Hanefi uleması şart konusunda da şart akdin gereğine uygun ise caiz olur dediler yani bir şarta bağlandığı zaman. Kim dedi bunu? Hanefi âlimleri dediler. Kefaletin şeraiti konusunda şöyle bir baktığımız zaman akıl ve buluğ ehliyetinin olması gereklidir bir de hürriyet olacak herkes yani bu özellikleri taşımayanlar kefil olamıyorlar. Asilin şartları konusunda da teslime kadir olması gerekiyor.
Dakika 10:00
Yine aslin kefil tarafından tanınması gerekmektedir. Alacaklının üzerinde mevcut olan şartlar malum olması yine akit meclisinde hazır olmasını da bu şartlardan saydılar. Hükümdarın su kabını kaybettik onu getirene bir deve yükü var bende buna kefilim dediler. Yusuf (a.s) ve kardeşleri ile ilgili Yusuf suresinin 72. Ayeti kerimesinde bunları anlıyoruz ve şartlarında ne, hangi ayetlere dayandığına bakıyoruz. Yine akıl sahibi olması gerekmektedir yine tazmin edilmesi gereklidir bunlar hep şartlardandır. Can ile kefalet konusu da etrafınızın kuşatılması hariç onu bana kesin olarak getireceğinize dair Allah’tan bana sağlam bir taahhüt vermediğiniz sürece onu sizinle beraber asla göndermem dedi bu ayeti kerimede Yusuf suresinin 66. Ayeti kerimesi ki işte burada da can ile kefaletin bu gibi ayetlere istinat ettiğini görmekteyiz. Hanbeliler ise üzerinde hat bulunan kimseye can ile kefalet sahih olmaz dediler. Her yönü ile kâşif âlimlerimiz keşfini ortaya koydular ulemanın cumhuru hudut ve kısasta kefalet caiz olmaz dediler. Hiçbir hadde kefalet olmaz bu da yine bir Peygamberimizden gelen hadis-i şerife istinaden söylediler. Had veya kısas için kefaletin caiz olmadığını görüyoruz. Yine Şafi ekolünün kıymetli âlimleri şarap, zina, hırsızlık gibi Allah hakkı olan bütün hadlerde nefis veya beden kefaleti caiz değildir. İnsanın halis hakkı olan hadlerde o zaman caizdir. Yani kul haklarında caiz Allah haklarında caiz değildir. Yine borcun lazım ve sahih olması konusunda borcun dini terim olarak karşılığı deyn’dir kıymetliler. Deyn duyarsanız borç olduğunu anlarsınız. Yine hükümler konusunda da bununla ilgili bakın kıymetli âlimlerimiz her konuda güzel keşifler yaptıkları gibi bu konuları da ne kadar güzel incelediklerini görüyoruz. Bir kısım âlimlerimiz kefalet asilin ibrasını gerektirir dediler. Allah sana hayr ile mukabele etsin sen kardeşinin rehnini kurtardığın gibi Allah’ta senin rehnini kurtarsın. İşte Peygamber Efendimizin Ebu Katade’ye böyle bir dua ettiğinin de rivayeti bulunmaktadır.
Dakika 15:00
Evet, kıymetliler bu görüşte olan âlimlerimiz Zahiriler, İbn-i Sirin, Ebu Sevr, İbn-i Şükrüme, Ebi Leylâ gibi ve âlimlerin bu görüşte olduklarını görüyoruz. borcu kendisi namına ödeyinceye kadar müminin canı askıdadır. Kim diyor bunu? Peygamberimiz buyuruyor dikkat et buraya borcu kendisi namına ödeninceye kadar müminin canı askıdadır. Evet, kıymetliler borçlu ölmemeye gayret edilmelidir bu hadis-i şeriften bu Peygamber sözünden bunları anlıyoruz. Kefalet asilin emriyle olduğu takdirde kefilin asil olan şahıstan talep yetkisinin bulunması buda gerekli şartlardan olduğunu görmekteyiz. Mala kefalet birisi ile yani bazı hususların birisiyle sona erer ki onlara bir bakalım malın alacaklıya eda edilmesi işte bu hususlardan biri bu. Aynı zamanda ibra anlamına gelen konular. Yine nefse kefalet ise bakın bununda şekil ve şemasına şöyle bir bakalım; Birincisi teslim edilmesi gerekmektedir. İbra edilmesi canına kefil olunanın ölümü gibi hususları olduğunu görüyoruz. Tazminat altında bulunan ayınların kefaleti nasıl sona erer konusunda da mislinin veya kıymetinin teslim edilmesi ile dediler birde kefili kefaletten ibra etmek ile olur dediler. Şimdi rücu konusuna da gelince o konuda da kefaletin sahih bir izin ile olması gerekmektedir. Yine kefillerin birden çok olup olmaması konusunda bakın ne dediler? O konuda da Hanefiler kefilin asilden ne istediğine bir bakalım Hanefi âlimleri taahhüt ettiği şeyi talep için rücu eder dediler. İşte rüculardan kefilin asile rücusunda birisi bu Hanefilerin ortaya koyduğu keşifle ilgili. Yine diğer kıymetli âlimlerimiz kefil ödediği tazminat ile yaptığı ödeme için rücu eder bunu da söyleyenler Şafiler ve Malikilerdir kıymetliler. Kefil asile rücu eder buda yine Hanbelîlerin görüşüdür. Kefil asile ne zaman rücu eder veya etmez bu konularda da benzeri hükümler ortaya konmuş kefalet iyilik üzerine bir yardımlaşmadır zaruret ihtiyaç sebebiyle ona ücret ödenmesi caiz olur dediler.
Dakika 20:00
Fakihler Kuran-ı Kerim öğretmek ve dini gerekleri yerine getirmek gibi Allah’a yaklaştırıcı ve itaat olan bir takım işlerin edası için ihtiyaç sebebiyle ücret ödemeyi caiz kabul etmişlerdir. Evet, ulemayı müteahhirin zamanın değişen şartlarına göre ne yapmışlardır? Her değişen şarta zaten hükümler mevcuttur şartlar değişti mi o şartlara hemen hükümler geliştirilir çünkü aslı vardır asıldaki olanı fer’e senin taşıyabilmen gerekir. Kıymetliler havale konusunda da Hanefilerin terimlerinde havale borçlunun zimmetinden mültezim yani ödemeyi üzerine alan kişi yani onun zimmetine intikal etmesidir. Ne diyor Hanefiler? Borçlunun zimmetinden mültezimin zimmetine intikal etmesidir dediler. Hanefilerin dışındaki âlimlerimiz borcun bir zimmetten bir başka zimmete intikalini gerektiren bir akittir dediler ki birbirlerine pek yakın ifadeler kullandılar. Zaten meşruluğunu da görüyoruz ki sünnet ve icma da icma ile meşru olduğunu görüyoruz bu şanlı Peygamber Efendimiz (a.s.v) varlıklının borcunu savsaklaması yani ertelemesi zulümdür sizden herhangi biriniz zengin birisine havale edilirse kabul etsin buyuruyor. Kim ödeyebilecek güçte birisine havale edilirse kabul etsin Peygamberimizden gelen bu haberdir. Kim ödeyebilecek birisine havale edilirse o da bu havaleyi kabul etsin diyen değişik rivayetler bulunduğunu görüyoruz. Emir burada İmam-ı Ahmet bin Hanbeli’ye göre vücub ifade ettiğini söylemiştir yani farz vücub burada farz anlamındadır yani havale edilenin havaleyi kabul etmesi vaciptir demişlerdir Hanbeli uleması. İlim ehli bu konuda da ne dediler? Caiz olduğu üzerinde icma ettiklerini söylediler kim? Ulema tabakası. Yine Hanefi ulemasına göre rüknünün icab olduğunu ve kabul olduğunu söylediler icab ve kabul. Hanefilerin rükün konusunda icab ve kabulün üzerinde durduklarını daima görmekteyiz öbürleri de bunu 4’e, bazen 5’e, bazen 3’e indirdiklerini ve o şekil rüknü keşfettiklerini görüyoruz. Yine Hanbelîler Zahirelerle dâhil olmak üzere burada muhilin rızası da şarttır dediler. Malikiler, Şafiler muhil ile muhalin rızası şarttır dediler.
Dakika 25:15
Evet, havale edenle edilen burada bu kastedilmektedir. Şimdi bunlarında bazı şeraitinin olduğunu görüyoruz ki akıl sahibi buluğa ermiş olmak gerekir kim? Muhil, muhil kim idi; havale eden. Yine muhilin razı olması da gerekmektedir. Akde ehil akıl sahibi olması da şarttır rıza da gereklidir havale meclisinde gerçekleşmesi de önemlidir dediler. Şimdi akıllı ve buluğa ermiş olması gerekiyor havale eden öyle olduğu gibi edilende aynı şartları onun da taşıması gerekiyor yine onda da rıza ve akdin kabulü akit meclisinde olması gerekiyor. Şimdi borç olması, lazım olması buda şartlardan olarak sayılmıştır. Borcun miktarı, borca eşit olması, yine yiyecek olmaması gibi şartlarda olduğunu görmekteyiz. Hanefi uleması bunun çeşitleri konusunda da mutlak ve mukayyet olarak kısımlarını ortaya koydular ödeyebilecek olan birisine havale edilen kişi bunu kabul etsin hadis-i şerifine istinaden bunu söylediler. Yine bakın ne diyorlar? Hakkın havalesi ittifakıyla caizdir kimin? 4 mezhebin ulemasının tamamı hakkın havalesinin bu görüş birliğiyle caiz olduğunu ileri sürdüler. Bütün âlimlerin bütün mezheplerin hepsi 4 mezhep başta olmak üzere. Menfaat tazminat karşılığındadır. Adamın birisi bir köle satın aldı ve onu işlerinde kullandı daha sonra onda bir kusur gördü bu kusur sebebiyle iade etti. Bu sefer satıcı peki benim sattığım kölenin sağladığı gelir ne olacak deyince o şanlı Peygamber buyurdu ki (a.s.v) o gelir onun tazminat altında olması sebebiyledir buyurdular. İşte kıymetliler yine Hanefilerin havale onlara göre bağımsız bir akittir şöyle baktığımız zaman yine borçludan Hanefilerin borçludan başkasına borcun temlikini veya satışını caiz görmediklerini görüyoruz onun için böyle söylediler. Hakkın havalesini caiz gören Hanefilerin dışındakilerin dayandığı istinat ise şer-i ruhsatın mutlak olmasıdır dediler havale özel bir akittir dediklerini görüyoruz yani bütün Fakihlere göre, bütün âlimlerimize göre havale özel bir akittir dediler yani satış değildir dediler.
Dakika 30:20
Yine bu konuda ki hükümler ise muhilin ibra edilmiş olması bunlardan birisidir bu konuyla ilgili hükümlerden. Yine yetkinin ortaya çıkması borcu ödemesi için sıkıştırdığı takdirde bu durumun baki olması havalenin sona ermesi konusunda da havalenin fes edilmesi ölüm gibi durumlarda fes ortaya çıkmaktadır. Mesela ‘etteva’ helak olmak, telef olmak demektir. İstilahta ise iflası gibi muhalin herhangi bir müdahalesinin söz konusu olmadığı bir sebep ile. Evet, kıymetliler yine şanlı Peygamberimiz (a.s.v) Efendimiz Müslümanlar şartlarına riayet ederler yani ortada şartlar neyse o şartlara göre hareket edilmesi gerekiyor şartlarında şer-i şerife uygun olması gerekiyor. Burada ödenmesi muhalin ölmesi, yine hibe etmesi gibi tasadduk da bulunması, ibra etmesi gibi durumlarda işte bunlar ne yaptılar? Bunları bu şekilde âlimlerimiz havalenin nasıl sona ereceği konusunda bu gibi keşiflerde bulundular. Rücu konusunda da havale muhilin emri ile olmalıdır dediler. Rücu’nün şartları havale malının ödenmesi yine bir alacağın olmaması benzer bir alacağı gibi şartları ileri sürdüler. Yine muhilin sözü kabul edilir olması birde süftece konusunda ne dediler? Ticaretle uğraşan birisine bir başka beldedeki arkadaşına ödemesi için borç olarak belirli bir meblağ vermesidir süftece işte bu. Hanefi uleması buna tahrimen mekruhtur dedi. Bir menfaati sağlayan karzları yasaklamıştır dediler kim? Şanlı Peygamberimiz (a.s.v). Emanet olarak vermesi halinde caizdir dediler. Şimdi beraberinde bir menfaat getiren her bir borçlanma faizdir şanlı peygamber buyurdu ki; süfteceler haramdır işte Hanefilerin istinat ettiği delillerin hayli mevcut olduğunu görmekteyiz. Şimdi kıymetli izleyenler rehin ile dersimiz devam ediyor. Rehin nedir konusunda da tabi bunun sözlükte sabit olma, devam etme gibi anlamlar taşıdığı gibi şanlı Kuran da bakın ne diyor? Her bir nefis kazandığı şeyler mukabilinde rehinedir Müddesir suresinin 38. Ayeti kerimesinden bunu anlamaktayız şeran rehin akdi bir hak karşılığında bir şeyi hapsetmek yani alıkoymaktır dediler.
Dakika 35:40
Bütün tarifler bu tarifin etrafında ya aynısı ya ona yakın olarak tarifler yapılmıştır. Meşruluğu konusunda da şanlı Kuran, nurlu sünnet, icma-i ümmet ile meşru olduğunu görmekteyiz. Kuran-ı Kerimde eğer yolculukta olup yazacak bir kimse bulamazsanız bu sefer kabzedilen bir rehin alınız Ayeti Kerimesi Bakara 283. Ayeti kerimeden de bunu anlıyoruz. Yine şanlı sünnetten de şanlı Peygamber (a.s.v) bir Yahudi’den bir miktar buğday ve arpa satın almış ve bunun karşılığında demirden bir zırhı onu da rehin bırakmış. Şanlı Peygamber (a.s.v) Medine de bir Yahudi’ye bir zırh vermiş ve bunun karşılığında aile halkı için arpa almıştır diye rivayetler bulunmaktadır. İşte rehinenin de sünnette de, Kuranda da yerinin olduğunu görmekteyiz. Yine başka bir hadis-i şerifte binek rehin olduğu takdirde ona yapılacak masraf karşılığında ona binilir, aynı şekilde sağma bir hayvan rehin olduğu takdirde ona yaptığı masraf karşılığında sütünü içebilir. Binen ve sütünü içerek ondan faydalanan kimseye de bunun masrafını karşılamak düşer buyurdu buda Peygamberimizden gelen bir haberdir. Kıymetli muhaddislerimiz bunları sahih hadis kitaplarında kayda almışlardır. Rehin edilen mal onu rehin veren sahibinden çıkartılarak alıkonulmaz o, o malın menfaati de sahibine aittir zararı da onun üzerindedir buyurdu Peygamberimizden gelen diğer haber buda. Rehin alanın hakkı bu hakkı olmaz rehin alan da buda bu rehini mülkü edinirdi. Şeriat sahibi cihan Peygamberi Hz. Muhammed (a.s.v) bu uygulamayı cahiliye uygulamalarını iptal eyledi. Kıymetli izleyenler şimdi bunun hükmü konusunda da ulemanın hem fikir oldukları caiz olup vacip olmadığıdır yani rehin caizdir ama vacip değildir dediler kim? Kıymetli âlimlerimiz. Eğer biriniz diğerinize güvenirse kendisine güvenilen kişi emanetini yani borcunu eksiksiz ödesin diyen ayeti kerimeden anlaşılan manaya göre bu hükmü verdi kıymetli âlimlerimiz yani rehin ittifakla caizdir vacip değildir dediler.
Dakika 40:25
Yine rüknü konusunda da rahin; rehin veren, mürtehin yani rehin alan merhum veya rehin borca karşılık bir vesika yani belge teminat güvence olmak üzere verilen maldır. Merhunun bih ise borçtur dediler bu Hanefilerin dışındakilerin rükün anlayışıdır kıymetliler. Hanefiler ise bunun icabet ve kabuldür dediler birde kabz olmadıkça rehin tamam olmaz dediler. Bağlayıcı da olmaz tamam da olmaz dedi kim? Hanefi uleması. Akitlerde itibar neye göredir? Manalara göredir. Akit ile birlikte olması buda rehnin özelliklerindendir. Kabzedilen bir rehin hakkın meydana gelmesinden önce vaki olması yine satış ehliyeti, ehliyet şartı aranan şartlardan olduğunu söylediler ki buda rehnin şartlarındandır. Taraflarda akıl veya temliş şartı aranır. Hanefilerin dışındaki kıymetli âlimlerimiz rehin vacip olmayan bir teberrudur dediler. Yine güvenilir kimseye şahitler önünde rehin verilir dediler. Malını rehin vermek konusunda caiz olmasını gerektirir dediler şayet eğer bir telef olma durumu olursa tazminatını da öder dediler. Ebu Yusuf ve Züfer gibi kıymetli âlimlerimiz bunlar caiz değildir dediler neye? Kıyasa göre veli veya vasinin kendilerine ait bir borç karşılığında kasırın malını rehin vermeleri caiz değildir dediler. Buluğdan sonra rehne karşı küçüğün durumu borcunu ödemedikçe hakkı yoktur dediler. Yine rehin veren veya rehin alan birden fazla olur mu olmaz mı? Olabilir birden fazla olabilir dediler. Yine tamamen alıncaya kadar hapsetme rehini yanında alıkoyma hakkına sahiptir dediler. Kim? Rehin alan kendi hakkını alıncaya kadar rehini yanında tutar dediler. Zaten rehin onun için borç ödeninceye kadar rehine yanında kalır. Akdin bir şarta bağlanması veya geleceğe izafe edilmesi mümkün değildir dediler aksi takdirde fasit de olur dediler. Evet, kıymetliler Allah’ın kitabında bulunmayan her bir şart batıldır. Bunu diyen kim? Şanlı Peygamberimizden gelen haber bu ve Buhari, Müslim gibi kıymetli muhaddislerimiz Hz Aişe’den rivayet etmişler Allah’ın kitabında bulunmayan her türlü şart batıldır isterse yüz şart olsun Allah’ın hükmü daha bir haktır ve Allahın şartı daha sağlamdır diyen rivayet Peygamberimizden Hz. Aişe ondanda muhaddislerimiz rivayet etmişlerdir.
Dakika 45:55
Rehin bırakanın onun üzerindeki mülkiyetini engellemez Peygamberimizden gelen haber buda. Sahibine teslim edilmesi vacip bir hak olması. Evet, şimdi Hanefi uleması tazminatı gerekli bir borç olmasıdır dediler. Yani yüce İslam bütün Müslümanlara ne aldanın ne aldatın bütün işlerinizi sağlam yapın diye hükümleri ortaya koydular. Ey Müslüman ne aldan ne aldat işini sağlam yap işte bütün ulema her konuda hükümleri, delillere istinat ederek ortaya koydular ve mükemmel çalıştılar karşılığında rehin verilen hakkın malum olup olmama konusunda da ne dediler? Malum olması gerekir dediler. Evet, yeşil ekini rehin vermek caiz olur mu? Olmaz dediler çünkü daha yeşil ekin olgunluğa ulaşmamış ki. Yine menfaat rehin verilebilir mi? Sahih olmaz dediler çünkü mal mütekavvim olmalıdır dediler. Şimdi sahih eğer haram bir madde ise domuz veya şarap gibi buda sahih olmaz dediler. Ne güzel söylediler, ne güzel incelediler, cadde nasıl genişledi, rahmet nasıl yayıldı, bu mezhep âlimleri ne güzel çalıştılar yüce Allah bunlara çok rahmet eylesin kıymetliler. Şarabı Müslümanın yanında rehin bırakan kişi zimmî olursa Hanefilere göre bunu tazmin etmesi gerekir dedi Hanefiler. Zimmî için bir maldır dedi zimmî kimdir? Müslümanların himayesinde Müslüman olmayan gayri Müslim insanlara zimmî denir kıymetliler. Meçhulün rehnedilmesi caiz midir? Değildir sahih değildir dediler. Evet, yine kıymetli âlimlerimizin Malikiler hariç diğerlerine göre yine kabz dediler lüzumunun bir şartıdır dediler yani rehin, rehin alan kişinin eline geçmiş olması gerekir. Yoksa daha rehineyi sen vermeden onun eline geçmeden bunlar gerçekleşmiş olmaz. Her konuyu ne kadar güzel incelediler hükme bağladılar. Dünya Müslümanlarına düşen görev müçtehitlerin ilmiyle hareket etmektir.
Dakika 50:15
Şimdi birde adil adlin tahini güven duyacağı kimsenin olması gerekir. Rehn kimin eline teslim edilir? Güven duyulan birinin eline teslim edilir ona teslim edilir burada da adil yani aklin tayini güven duyacağı kimse olması gerekir güven duyulmayacak adalet sıfatı yoksa o kişi de buna emanet de verilmez rehin de verilmez muşa, Müşa’nın rehin edilmesi nedir? Müşa başkasının hakkı da karıştıysa bir şeye ona muşa denmektedir. Hanefiler bunu kabul etmemişlerdir ama Cumhur buna caizdir demişlerdir. Herkesin bakış açısı doğrudur. Yine o kıymetli Hanefi uleması ne dediler? Caiz değildir dediler muşa için çünkü kendi hakkının içinde başkasının hakkı da var sen bunu götürüp rehn veremezsin ki kendi hakkın olacak Hanefi âlimleri bunu söylüyor başkasının elin başkasının malını da gidip başkasına tutsak yapamazsın. Şimdi yine buna benzer Hanefi uleması eğer başkasına muttasıl veya başkası ile meşru olan bir rehne ise Hanefi uleması bunun da sahih olmayacağını söylediler. Yine Cumhur burada da yine bakış açılarına göre caiz gördüklerini bizde anlamış olmaktayız. Alacağın Rehni konusunda da Hanefi uleması her konuda tam söz sahibi oldukları gibi bu konuda da alacağın rehn edilmesi caiz değildir dediler. Çünkü alacak daha ele geçmemiş ki neyi rehin edeceksin. Ulema her şeyi güzel incelemiş Allah onlara ilim vermiş onların şahsında ki ilimle Cenabı Hak dünyayı ilimle aydınlatmış ilimle tecelli etmiş. Yine izni ile rehin vermek caiz olur başkasının mülkünü rehin bırakmak o mülk sahibinin iznine bağlıdır dediler. Yoksa onun izni olmadan başkasının malını nasıl rehin bırakacaksın. Evet, ulema keşfetmiş bizde keşif notlarını veriyoruz yani dağın kendisini değil içindeki cevherleri okyanusların kendini değil içindeki cevherleri size takdim ediyoruz keşif notları yani özümde özü olarak size takdim edilmektedir. Bu özümde özü görüyorsunuz ki ne kadar yer tutuyor kitaplar da yer tutuyor kafalar da zamanlar da bugün teknolojik bilgisayarlar da şöyle bir bakın ne kadar yer tutuyor özüm özünü insanlarda anlamakta azze düşerse teferruatın bir defa karşısında ne hale geleceklerini bir düşünün.
Dakika 55:05
Musaf-ı Şerif’ler rehn edilebilir mi? Kıymetli âlimlerimizden ekollerden Hanefi Maliki ve Şafiler sahihtir dediler. Hanbelîler ise Mushaf-ı Şerif’in Rehni sahih olmaz caiz olmaz dediler. Şimdi Hanbelîler niye söyledi gayri Müslimlere eline geçerse Kuran-ı Kerime Mushaf-ı Şerife onlar hakaret edebilirler çünkü yüce kitap yükseklerde korunması gerekir imansızların eline geçerse hakaret edebilirler diyen pencereden baktılar. Kabz ile tahakkuk eder. Ne? Rehnin lüzumu buda ulemanın çoğunluğuna göre Hanefi, Şafi ve Hanbelîler kabz ile lüzum ifade eder dediler onlarda. Ne kadar güzel çalıştılar, ne kadar dünyaya hukuk dersi verdiler ve hayatın şartları için yaşam şartları için ne lazımsa şeriat Peygamberin şeriatında bunların hükümlerinin bir, bir hepsinin mevcut olduğunu görmekteyiz. Yüce Allah’ın kullarına takdim ettiği hayat tarzı yüce İslam’ı hayat tarzıdır kıymetliler. Bunun dışında ki hayat tarzını Cenabı Hak insan hayat tarzı görmemiştir İslam hayat tarzını takdim etmiş onu istiyor insandan. Ey insanoğlu diyor İslam’ın hayat tarzını yaşayacaksın. Rehn binilir de sütü sağılır binek mevhum olduğu takdir de ona masrafı karşılığı binilir tabi koruması yapılarak. Yine Hanefi uleması rahinin yani rehin verenin izni ile istifade edilebilir dedi. Kim? O Hanefi ekolünün yüksek dahi âlimleri (rahmetullahi Aleyhim Ecmain.) Evet, efendiler işte görüyorsunuz bizim âlimlerimiz dünyayı okuttular kıyamete kadar dünyayı okutmayı bizim âlimlerimiz devam etmektedir. Dünya ne öğrendiyse bizim âlimlerimizden öğrenmiştir bunu bilmeyenler gerçeği bilmeyen yabancının teknesinden bir şeyler yiyenlerdir. Kendi milli değerlerinden nasibini almayanlar, yabancıyı taklit edenler, yabancıdan ne gördüyse işte bizden falandan aldık filandan aldık diyen yabancılaşmış kafalar kendi değerlerini kendi tarihindeki dahi âlimlerini bilmeyen kafalar dünyayı okutan Muhammed’i okuldur. (A.S.V) Muhammed’i okulda sahabeler tabiin onların yolunda giden bütün müçtehit âlimler dünyayı okutarak geldiler okutarak gidiyorlar. Hakkın bütün asli ilimleri hakikatin İslam’dan dünyaya yayılmıştır.
Dakika 1:00:06
Teknik ve teknolojinin hamlesi de oradan başlamıştır dünya ehli hemen ne yapmışlar? İslam’dan aldıkları ilham ile dünyalık kazanmaya başlamışlar öbürleri hem ahiret, hem dünya için çalışmışlar. Velhasılı dünya kadrosu da, ukba kadrosu da İslam’ın ortaya çıkmasıyla yetişmeye başlamış insanlık ilerliyor, yükseliyor. İslam’ın olmadığı yerde ise dünyalık var yüce değerler ne yapıyor? Ruhlar da, kalplerde zayıflıyor veya kayboluyor. İlacı dermanı devası ise İslam’ın ilimlerini bütün kalplere, ruhlara nakşedilmektir. Rehn onu rehin bırakan kişiden alı konulamaz onun geliri de ona aittir masrafı da. İşte görüyorsunuz her konuyu ne kadar güzel incelemiş bu mübarek âlimlerimiz her konuyu bir konuyu değil ki şu rehn hakkında size verdiğimiz öze öz olarak keşif notları teferruat dolup taşmaktadır her konu da her konu böyle. Onun rıza ve iznine bağlıdır. Evet, o kim? Rehni veren rehinenin sahibi rehineden faydalanmak için ondan izin alacaksın yoksa rehine eğer rehine telef olacaksa tazmin etmek zorundasın bunu da unutma. Şimdi rehinin artması konusunda Hanefi uleması oda asır ile birlikte rehin olur dediler yani rehinin artması ile. Hanefi uleması ve diğer ulema da bunlara zaten asilde hep muvafakat etmişler sadece teferruatta ve keşiflerde içtihatlar da zengin katkılarda bulunmuşlardır birbirlerine ihtilafta içtihatta rahmettir. Cahiller arasında azaptır ulemanın ilmi arsındaki ihtilaflar içtihatlar rahmettir ve zenginliktir. Bunları bilmeyenler o mezhep niye öyle dedi beriki niye böyle dedi diye cahiliye kapılmaktadırlar. Öyle olmasaydı bak 4 tane hak mezhep diyoruz ve bunların dışında bunlara yakın Fakihlerimiz var bunlara uymayan az tarafları var, uyan çok tarafları var, bunların dışında da var. Ama esas hak mezheplerin 4 olması delillerin sağlamlığından ve delillere bakış açıları mükemmel olmasındandır. Yine şayet insanlara iddia ettikleri şeyler verilecek olursa bir takım kimseler kalkar başkaların kanları ve malları üzerinde hak sahibi olduklarını iddia ederler fakat yemin davalı kimseye düşer. İşte görüyorsunuz öyle rast gele bir iddia ile kimse kimsenin malına kondurmuyor yüce İslam hakları koruyor adaleti sağlıyor. İhtilaflı konularda da işi sağlam inceliyor öyle hemen aha sana, aha sana, demiyor adaleti sağlamak için işi çok sağlam tutuyor. Kıymetli âlimlerimizde ömürlerini göz nurlarını bu yolda harcamışlar hiç esirgememişler onun için bunlara gece gündüz rahmet okumak lazım yüce Allah bu ulemayı çok rahmet eylesin.
Dakika 1:05:29