AmeldeFıkhı 126-01

126- Amelde Fıkhı Ekber Ders 126

AMELDE FIKIH EKBER DERS 126

‘’Elhamdulillahirabbil âlemin vesselatü vesselamü alarasulüna Muhammedîn ve ala alihi vesahbihi ecmain’’

Kıymetli ve muhterem izleyenler ikrahla dersimiz devam ediyor amelde Fıkıh Ekber konumuz ikrah ve dersin devamı çok kıymetli efendiler; mesela ikrahın çeşitleri var. Bunlardan birisi de mal telef etmek konusunda şimdi ikrah tam bir ikrah olursa o Hanefi âlimleri ve Hanbelîlerde ki o kıymetli âlimlerin kıymetli keşiflerine göre Şafilerinde bir kısmı dâhil olmak üzere tazminat mükrih ikrah edene aittir demişlerdir. Malikiler, Zahiriler ve bir kısmı yine Şafiler de bunun yapılmasının mubah olmasıdır müstekrehinin de tazminat ödemesi vacip demişlerdir. Şafilerde ki diğer görüşe göre Hanbelîlerde ki yine bir görüşlerine göre tazminat hem mükrih hem de müstekreh üzerine düşer demişlerdir. İkrah eksik ise Hanefi, Zahiriler, Şafiler, Malikiler yine Şafilerin burada bir kısmı Hanbelîlerinde bir kısmı buraya katılarak tazminat müstekrehe aittir diyorlar. Hangi ikrahta bu? Yani tam ikrahta değil de nakıs ikrahta böyledir dediler. Şimdi bunun bir kısmı başka bir türü de öldürmek üzere ikrah işte görüyorsunuz ki İmam-ı Azam bu cihan âlemi İmam-ı Muhammed, Davud yine başka bir rivayette de Ahmet Bin Hanbelî yine Şafi de buraya dâhil olmak üzere müstekrehe kısas yoktur. Mükreh’e kısas uygulanır müstekreh sadece tazir edilir demişlerdir. Şanlı Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.v) Efendimizden gelen haber ki ümmetimden hata unutma ve yapmaları için zorladıkları şeyler bağışlandı. İşte burada ki zorlanma ikrahtır böyle buyurdu Peygamberimiz bunlar bağışlandı diyor. Yine İmam-ı Züfer Hanefi ulemasının kıymetlilerinden biride İmam-ı Zafer’dir yine İbn-i Hazm da dâhil olmak üzere mükrih ise sebep olmuştur demişlerdir ve sebep yoluyla ise onlara göre kısas yoktur. Tahavi gibi âlimlerimizde bunu tercih ettiklerini görmekteyiz yine Hanefilerin yüksek şahsiyetlerinden olan İmam-ı Ebu Yusuf müstekrehe de mükreh’e de kısas yoktur.

Dakika 5:00

Çünkü ortada şüphe vardır mükrih hakikaten katil değil sadece katlin müsebbidir katil ise müstekrehtir. Mükrih mükreh’e diyet vacip olur demiştir İmam-ı Ebu Yusuf ve görünüşe göre ve çok kıymetli keşifler yapmışlar bu hükümleri ortaya koymuşlardır. Malikiler ise yine şafiler ve Hanbelîlerin de bulunduğu bir bu ortak görüşlerinde mükreh’e de müstekrehe de kısas uygulanır demişlerdir. Bunlar tabi müsebbip olan fiilen işi yapan gibidir diye bunlarda bu şekil beyan etmişlerdir bu görüşlerini. 1.görüş tabi şayan olarak şayana tercihe şayan görülmüş buda İmam-ı Azamın görüşüdür. Çünkü fıkıhta dünyanın hocası İmam-ı Azam’dır. İkrah halinde diyete gelince kıymetliler Hanefi uleması ne dediler? Buda tercihen şayan olan görüşlerinde diyeti ödemek mükreh’e düşer dediler. Kim? Hanefi uleması. Şimdi elini kesmek üzere zorlanan müstekreh öldürme konusunda ikrahta sözü geçen görüş ayrılıkları aynen burada da söz konu olduğunu görmekteyiz. Şimdi zina konusunda ikraha da gelince kadın zina etmek için zorlanacak olursa fakihlerin Cumhur’una göre hat uygulanmaz. Çünkü ikrah altında yani zorlama icbar altında olduğu için ikrah ister tam olsun ister noksan demişlerdir. Cumhur ulema bu görüştedirler cariyeleriniz iffetlerini korumak istedikleri halde dünya hayatının geçici metaını kazanmak maksadıyla onları zinaya zorlamayın. Kim onları zinaya zorlarsa Allah onların zorlamasından sonra mağfirete rahmet edicidir buda şanlı Kur’an’ın Nur Suresinin 33. Ayeti Kerime de yüce Rabbimizin bu kelamından bunu anlıyoruz. İşte Cumhur bu Ayeti Kerimeye de istinat ederek görüşlerini açıklamışlardır. Erkek tam ve noksan ikrah ile zinada bulunmak üzere zorlanacak olursa Hanbelîler ona had uygulanması vaciptir dediler erkek için. Zina ancak erkeklik organın sertleşmesiyle gerçekleşir dediler. Şimdi isteyerek yapılması söz konusu olur dediler Hanbelîler herkes sağlam esaslara göre tam bir araştırmadan sonra görüş beyan ettiklerine göre bunlar kıymetli görüşlerdir.

Dakika 10:01

Sertleşmek isteyerek yapıldığının delili olmaz yine Şafiler had vacip olmaz dediler yani burada Hanbelîlere mağfiret ettiler. İmam-ı Azam ise daha öncede İmam-ı Azamın takdire şayan görüşlerini görmüştük. İmam-ı Azam ve diğer Hanefiler bu konuda ne dediler? İkrah tam olduğu takdirde hat vacip olmaz dediler yöneticinin dışındakilerin ikrahı halinde ise hak vaciptir dediler. Burada da İmam-ı Yusuf ve İmam-ı Muhammed ne dediler? Onlarda had vacip olmaz dediler ister yönetici tarafından olsun ister başkası tarafından olsun ikrah İmam-ı Ebu Yusuf’la İmam-ı Muhammed’e göre hat vacip değildir çünkü ortada ikrah vardır yani icbar altında bulunmaktadır dediler. Hanefilerin takdire şayan görüşleri İmam-ı Ebu Yusuf’la Muhammed’in bu görüşü daha görüşüne göre fetva verilmesi ve İmam-ı Azam başta olmak üzere bu tercih edildiğini bu görüşün tercih edildiğini görüyor burada da. Yine ikrahın nakız olması halinde İmam-ı Azam ve 2 talebesi bu konuda hat vaciptir demişlerdir. Zorlama tam olmadığı için nakız olduğu için yani ikrah zorlamanın adı biliyorsunuz unutulmasın diye terimler pek kamuoyunda bilinmediği için bunları tekrar edip anlamını da tekrar ediyoruz ki iyi anlansın iyi kavransın diye. Hanbelîler zorlayan kimseye had uygulanır dediler. Hangi konuda? Zina konusunda. Hadler şüpheler ile bertaraf edilir buda Şafilerin tercih edilen görüşüdür buda doğrudur çünkü hadler şüphe ile ortadan kalkar şüphe varsa had uygulanmaz bu bütün âlimlerin ortak görüşüdür hepsi bunu benimsemişlerdir. Şimdi meyte yani leşi yemek veya bir Müslüman’ı öldürmek arasında muhayyer bırakılırsa zorlama altında olan kişi meyte etinden yemek onun için o zaman mubah olur. Malı telef etmek öldürmekten tabii ki daha hafiftir öldürmek tarafına gidilemez malı telef etme ruhsatı vardır ama insan öldürme ruhsatı yoktur icmar altında olsan dahi. Öldürmek veya zina etmekten birisi için zorlanırsa o zaman birisini yapma ruhsatı yine yoktur ikisini de yapamaz burada ne zina edebilir ne adam öldürebilir ne kadar zorlanırsa zorlansın yapmadığı için öldürülecek olursa da günah kazanmaz o zaman ne olur şehit olur. Öldürmek veya kâfir olmaktan birisi için zorlandığı takdirde sadece diliyle kalbi iman dolu olmak şartıyla küfür sözü söyleme ruhsatı vardır dedi kıymetli o âlimlerimiz başta Hanefi ekolü olmak üzere. Müslüman’ı öldürürse Hanefilere göre kısas müstekrehe vacip olur çünkü öldürme ruhsatı yoktur katiyen zorlama altında o zaman ne olur dediler kısas gerekir öldürende öldürülür kısasla veya diyet uygulanır veya varislere varisler yetkilerini kullanırlar ölenin yakınları. Evet, kıymetliler fesih ihtimali olmayan tasarruflar talak, nikâh, zıhar, kısasın affedilmesi gibi tasarruflardır. Bunların fesih ihtimali yoktur yine fesih ihtimali olmayan tasarruflar konusunda bunlar lazım olan yani bağlayıcı olan tasarruflardır. Evet, kıymetliler bu konuda müşrikler onu yakalayıp her hangi bir gazve de Peygamber efendimiz (a.s.v) yardımcı olmamak üzere yemin ettirince oda ikrah altında kalarak yemin etti. Daha sonra Peygamberimize yaptığı yemini haber verince şanlı Peygamber (a.s.v) şöyle buyurdu; sen ettiğin yeminde dur bizde onlara karşı Allah’ın yardımını alırız buyurdu. İşte kıymetliler eğer ondan sonra yine onu boşayacak olursa artık ona helal olmaz bu yüce buyruğun manası bunu da desteklediğini görmekteyiz dediler. Şimdi buda Huzeyfe Bin El Yeman’dan gelen haberdir. Kıymetliler; işin özüne baktığımız zaman da bu gibi tasarruflar müstekreh tarafından yapıldığı takdirde sahih ve lazımdır yani bağlayıcıdır. Hanefilerin haricinde cumhur ulema ne dediler? İkrah bu gibi tasarrufları etkileyerek ifsat eder dediler. Kalbi iman ile dopdolu olduğu halde ikrah edilen müstesna işte buna yüce Allah’ın bu buyruğuna istinaden böyle dediler. Hizam kızı Hansa’yı dul iken babası evlendirmişti. Bu kızda bu işten hoşlanmamıştı yani hiç razı olmadığı halde babası evlendirmiş bu kadın Hansa Hizam kızı Hansa Peygamberimize geliyor durumu anlatıyor ve bu Hansa’nın babasını Peygamberimiz çağırıyor ve nikâhı kızın razı değilse geri çevir. Kızını veremezsin kız razı olmadan deyince kız o zaman diyor ki artık razı oldum çünkü kararımı kendim verme yetkisini kazandım babamın zorlamasından kurtuldum diyor kadın.

Dakika 20:04

İşte buda bağlayıcı hükümlerden olarak delil olarak gösterilmiştir. Şanlı Peygamberimizden yine gelen haber ilâk yani gazap ve ikrah halinde boşama olmaz diye rivayet vardır. Bu da yine kıymetli muhaddislerimiz tarafından rivayet edilmiş bir hadisi şeriftir. Kıymetliler; ilâk sözünü ikrah ile açıklamışlardır. Kim? Şafiler. İlâk’a ikrah anlamı vermişlerdir. Ümmetimin üzerinden hata unutma ve ikrah ile yaptıkları şeyin günahı kaldırılmıştır. Bunu Peygamberimiz buyuruyor daha öncede hatırlatıldığı gibi şafiler yine diyorlar ki müstekrehin boşaması, köle azadı, satışı, icaresi, nikâhı, ricatta bulunması ve buna benzer tasarrufları sahih değil dediler Şafiler. 3 şey vardır ki ciddileri ciddidir, alay yoluyla söylenmeleri de ciddidir buda yine Peygamberimizden gelen haberdir. Nedir o? Nikâh, talak ve ricat diğerinde mesela ıtak da vardır. Yine Hanefi ulemasının eğer tekrar onu boşayacak olursa artık ondan sonra ona bir daha helal olmaz diyen Ayeti Kerimeyi delil göstermişlerdir. Kim? Hanefiler. Yine fakat o kalplerinizin kazandıklarından dolayı sizleri sorumlu tutar buda Bakara suresinin 225. Ayeti Kerimesinde yüce Rabbimiz böyle buyuruyor. İlâk halinde talak yoktur zanlı delil kati delili kayıtlandırmaz dediler. Bu da kural ve kaide olarak ortaya koyulduğunu görmekteyiz kalem 3 kişiden kaldırılmıştır. Bu da kimden? Çocuktan, uyuyandan, uykuda ki kimseden ve deliden bunlardan kalem kaldırılmıştır buyuruyor. Kim? Sevgili Peygamberimiz (a.s.v) Efendimiz. İşte bunlar ulemaca delil gösterilmiştir bu kaynakta ki bu sahih hadisler ve Ayeti Kerimeler. Kıymetli efendiler; Ebu Hanefi ve 2 talebesi Mükrehin satışının fasit olduğu görüşünü ortaya koyduklarını görmekteyiz. İmam-ı Züfer mevkuf olduğunu söylemiştir imam-ı Züfer de biliyorsunuz çok kıymetli Hanefi âlimlerindendir. Malikiler bağlayıcı yani lazım olmadığının görüşünü ortaya koymuşlardır neyi müstekrehin satışını. Şimdi müstekreh kim idi? Zorlama altında olan kişinin adı bu kerimleri unutmayalım hatırlatıyoruz ki Şafiler, Hanbelîler diğer âlimler ki Zahirelerde bunlardandır. Ne demişlerdir?

Dakika 25:07

Müstekrehin satışının batıl olduğunu kabul etmişlerdir daha önceki adı geçen ulema gibi düşündüklerini görüyoruz. Bu yine ikrahın tesiri konusunda da kıymetli âlimlerimiz Hanefiler başta olmak üzere Şafi, Hanbelî ve diğerleri ki onlardan da zahireleri görüyoruz ikrah geçersizdir dediler. Ona her hangi bir sonuç tereddüt etmez dediler yani ikrahın ikrarlara tesir konusunda ikrah geçersizdir dediler. Çünkü ikrah var yani zorlama var unutmayalım ikrahın anlamını hatta unutma ve üzerinde zorlandıkları şey ümmetinden kaldırılmıştır. İşte bu hadise şerife istinaden bu kıymetli âlimlerimiz böyle hüküm ortaya koyduklarını görüyoruz. Yine Şafi uleması belirlenmesi diyorlar şarttır diyorlar neyin ikrah edilen şeyin yine Cumhur ulema ise belirlenmesi yani şart olmadığını söyleyerek muhalefet ettiklerini görüyoruz. Kime? Şafilere tabi burada bakış açıları farklı olduğu için kıymetli görüştür bunlar kıymetli keşiflerdir şartlar farklı olunca manalar farklı olunca hükümlerde farklı olmaktadır. Bu muhalefetin rahmet olduğunu ve kolaylıkların ortaya konduğunu yüce İslam’ın selamet dini kolaylıklar dini olduğunu da görmekteyiz. Şimdi dersimiz hac ile devam edecektir inşa Allah’u Teâlâ hacı nedir derseniz lügatte bu men etmek anlamındadır. Buna yakın başka anlamda da bulunmaktadır yine haram kılınan şeye de hıcr denilmiştir ve hicran mahcuran derler. ‘’Furkan suresi 22. Ayet-i Kerimede kesinlikle haram kılınmıştır’’ diye söylerler. Allah’ta hıcr adı (c.c) bu Ayeti Kerime de onu anladığımız gibi akla da yani insan aklına da Hicr adını verildiğini görüyoruz buda Fecir Suresinde görüyoruz. Bunda akıl yani Hicr sahibi olanlar için büyük bir yemin vardır değil mi? Buyuruyor. Akıbeti zararlı olan kötü olan şeylerden alı koyar yine El Hatibe de hıcr adı verilmiştir. Hatim neresidir Kâbe’yi Şerifin işte altınoluk tarafında ki bu bölmeye hıcr adı verilmiştir, El Hatibe de bu isim verilmiştir.

Dakika 30:00

Şimdi bunun şerri bir kerim olarak ne diyorlar? İnsanın malında tasarrufta bulunmaktan alı koyulması denilmektedir zıttı onun izin vermektir. Şimdi kıymetli âlimlerimizden Hanefiler sözlü akit ve tasarrufların lüzumunu alı koymak engellemek bir dediler Hanefiler. Yine hacir altında bulunan kişi mahcur satış veya hibe gibi her hangi bir akit veya tasarrufta bulunacak olsa bu tasarruf geçerli değildir dediler. Evet, kıymetliler; hacir yani Hanefilerin yine kıymetli başka bir keşiflerde de belli bir kişiye tehalük eden belli bir tasarrufun lüzumunun yasaklanması demektir dediler. Akdi mevkuf yani şarta bağlı olarak gerçekleşir dediler hacir altında olan kimsenin akdi için söylediler bunu da. Küçük olan deli olan malı telef ettiği takdirde tazminatını öder küçük olsun deli olsun başkasına ait olan malı telef ettiği takdirde tazminatını öder ve onun değerini ve bu ödemeyi velisi veya vasisi yapar dediler. Öldürmeleri hatayla öldürme olarak değerlendirilir çünkü deli çocuk olduğu için. Zaten bunlardan kalemin de kalktığı Peygamberimizin buyruğundan anlıyoruz Şafiler, Hanbelîler hacir altında bulunan kişi sefih muhlis ve hasta talak cezayı gerektiren ikrar gibi tasarruflar konusunda da sahih olmadığını söylediler. Hacr altında bulunan kişi kim bunlar? Sefih, müflis ve hasta olanlar bunun meşru olmasının delili konusunda da Kuran-ı Kerim de Cenabı Hak ilke olarak hacr ’in meşru olduğuna delalet eden Ayeti Kerime de Nisa suresi 5. Ayet. ‘’Allah’ın size başına diktiği mallarınızı sefihlere vermeyeniz kendilerine bunlardan yedirin giydirin birde onlara güzel söz söyleyin’’ çünkü sefihler koruma altında tutulur hem kendileri hem de malları aklı yeterli olmayan kişidir bunlar. Yetimleri nikâh çağına erecekleri zamana kadar deneyin şayet onlarda bir reşitlik olgunluk görürseniz mallarınızı onlara teslim ediniz buda Nisa Suresi Ayeti Kerime 6.

Dakika 35:02

Yine diğer bir Ayeti Kerime de eğer üzerinde hak olan kişi akılsız yani sefih yahut zayıf olur ya da bizzat yazdırmaya gücü yetmezse velisi adaletle yazdırsın buyurmaktadır şanlı Kur’an’ın Bakara Suresi 282. Ayeti Kerime. Yine sevgili Peygamberimizden gelen delile göre Peygamber (a.s.v) muhazın malın hacir altına alıp üzerinde ki bir borç sebebiyle malı sattığı sabittir. Hz. Osman’da savurganlığı sebebiyle Abdullah Bin Cafer’i hacir altına almıştır. Evet, kıymetliler çünkü aklı yeterli olmayan zayıflar koruma altında tutulurlar işte hacir budur. Hacr’in meşru oluşunun pek çok hikmetleri vardır ve pek çoğu açıkta bilinmektedir. Merhamet bir maslahat bir koruma ve dayanışmadır. Evet, hacir her ferdin hem de toplumun menfaatinedir kıymetliler yine şanlı Kuran-ı Kerim de çünkü savurganlar şeytanın kardeşleridirler buyurmuştur yüce Rabbimiz İsra suresi 27. Ayeti kerime. Allah yetim ve yoksulların veli ve vasilerine hak adalet ve maruf ölçüler içerisinde işlerini gözetip kontrol etmelerinin zorunlu olduğunu bildirmiştir. Kıymetli efendiler; vefat ettiklerinde arkalarında güçsüz ve küçük çocuklar bıraktıkları zaman hallerinin ne olacağını düşünüp endişe edenler korksunlar Allah’tan sakınsınlar da sözün dosdoğru olanını söylesinler şüphe yok ki zulümle yetimlerin mallarını yiyenler karınlarına ancak bir ateş koymuş olurlar. Onlar yakında alevli bir ateşe de gireceklerdir Nisa Suresi 9 ve 10. Ayeti Kerimelerden de bunları anlıyoruz. Yüce Allah’ın (c.c) bir de yetimin malına rüştüne erince en güzel olandan başka bir suretle yaklaşmayın. Enam Suresi 172 ve İsra 34 gibi ayetlerden de bunlar anlaşılmaktadır. Şayet onlarla bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşleriniz. Allah ıslah edenle fesat yapanları bilir şanlı Kur’an’ın Bakara Suresi 220. Ayetin de Rabbimizin buyruğunu görüyoruz bu şekilde. Yetimleri nikâh çağına erecekleri zamana kadar deneyin şayet onlarda bir reşitlik görürseniz mallarını onlara teslim ediniz. Yani aklı başına gelmiş olgunluğuna ulaşmışsa mallarını onlara teslim ediniz diyor o ağna kadar bunlar hacr altındadırlar Allah’ın sizi başına diktiği mallarınızı sefihlere vermeyin.

Dakika 40:04

Evet, kıymetliler; çünkü mal telef olur. Maslahatı için hacir delinin sefihin müfessir yani savurganın durumu hakkında hacr ‘in meşru kılındığını görüyoruz. Yine başkalarının maslahatı için hacr alacaklıların hakkını korumak için borçlunun hacr altına alınmasını meşru olduğunu görmekteyiz hem fertleri korur yüce İslam hem de toplumlumlar. Yine sebepler konusunda da ittifak vardır ehliyetin yokluğu ve eksikliği küçüklük delilik bunaklıktan dolayı hacir altına almakta olduğu gibi bunların bir kısım sebepler hakkında ihtilaf vardır bu sefih gaflet ve borç konusunda kölelik sebebiyle hacr, hacr de ittifak vardır mülkiyet ehliyeti yoktur. Kimde? Kölede. Kıymetli efendiler; küçüklük, çocukluk durumu içinde doğum ile başar ergenlik yaşına varıncaya kadar devam eder. Yetim küçüklerin hacr altına alınmasının vacip oluşu konusunda da kıymetli âlimlerimizin görüş birliğinde olduklarını ve icma ettiklerini görüyoruz. Yetimleri nikâh çağına erecekleri zamana kadar deneyin buda Ayeti Kerime. Küçük yine konusunda fakihlerin görüşü Hanefiler ve Malikiler bu konuda ne diyorlar? 7 yaşını tamamlamayan çocuktur mümeyyiz ise 7 yaşını tamamlayan çocuktur. Çocuklarınızı 7 yaşındayken namaz kılmalarını emrediniz işte mümeyyiz olan 7 yaşını bitiren kimsedir bu mümeyyizdir. Fiili tasarruflar konusunda da gasplar ve teleflerdir küçüğün delinin telef ettikleri her hangi bir mal veya canın tazminatını ödemek durumundadırlar. Fiiller hakkında hacr söz konusu değildir. Hacr sadece sözler ile ilgilidir. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler; mümeyyiz olmayan kişinin çocuğun tasarrufları batıldır çünkü ehliyeti yoktur ne aklı nede temiz gücü vardır akdi ikrarı ya da talakı sahih değildir. Sözlü tasarruflar mümeyyizden sadıl olursa mutlak menfaat sağlayan tasarruf hibeyi veya vasiyeti kabul etmesi İslam’a girmesi ki bunlar sahihtir ve geçerli olur.

Dakika 45:00

Mutlak bir şekilde zarar veren tasarruflar ise teberru olarak vermesi borç vermesi ödünç vermesi boşaması gibi tasarrufları batıldır geçerli olmaz buna da yani nafiz olmaz geçerli kelimesinin terim olarak onun kelimesi de nafizdir. Yine Hanefiler gibi kıymetli âlimlerimiz her talakı geçerlidir ancak küçüğün ve matufun kimdir matuf bunamış kimselere matuf denir. Bunların talakı müstesna dedi Hanefi uleması. Zararlı ve faydalı olan tasarruflar için alış veriş kira vermek ve kiralamak ve evlenmek konusunda ne dediler? Mümeyyizin bu tasarrufu velinin iznine bağlıdır dediler ve mevkuftur dediler. Safi ve Hanbelîler gibi kıymetli âlimlerimiz mümeyyiz olsun veya olmasın tasarrufları batıldır dediler. Kimin için? Küçüklerin tasarrufları. İbadetleri sahihtir münkiri izale etmek konusunda da sevapta alır dediler. İslam’a girmesinin muteberdir olduğu gibi çünkü o küçük yaşta Müslüman olmuştur Hz. Ali (Radıyallahu Anhüm ve Erdahüm Ecmain) Hanbelîler velisinin izni ile küçüğünün yani mümeyyizin tasarrufu sahihtir dediler. Burada Şafilerle aralarında azda olsa bir farkın olduğunu görüyoruz. Yine Hanefi ve Malikiler mal olsun can olsun telef ettiği şeylerin tazminatını ödeyeceğinin ittifaklarını görüyoruz. Evet, kıymetliler; yine teslim etme konusunda neyi? Mallarını. Yetimleri nikâh çağına erecekleri zamana kadar deneyin onlarda bir reşitlik görürseniz malları onlara teslim ediniz buda buluğ yani reşitliktir buluğ erginlik yani reşitlik. Nisa Suresi 6. Ayeti Kerimede de bunu görüyoruz. Şayet reşit olarak buluğa ererse reşit şayet onlarda bir reşitlik görürseniz malları onlara teslim ediniz. Yine şanlı Peygamberimizden gelen bu ise ancak ergenlikten sonra gerçekleşir hem Ayeti Kerimde hem sahih sünnette bu konuda delilleri görmekteyiz. Mallarını kendilerine verdiğiniz zamanda karşılarında şahit bulundurunuz Nisa Suresi 6. Ayeti Kerimede. Kıymetliler; ulemanın çoğunluğu Hanefiler, Şafiler, Hanbelîler hacir reşit olarak buluğa ermesiyle ancak o zaman kalkar dediler.

Dakika 50:00

Evet, yine Malikiler küçük ya erkektir ya değildir dediler babası hayatta olur ergenlik yaşı ulaşması ile hacr altından çıkar dediler. Yine babası ölmüş ve vasisiz olabilir vasisi baba tarafından seçilmiş bir kimse ise rüştüne hükmedebilir dediler her şeyi incelediler bu kıymetli âlimlerimiz ergenlik yaşına gelmesi reşit kabul edilir. Kız olup babası varsa kız çocuğu babası varsa babası onun reşit olduğunu ortaya koymadıkça 4 hususun dışında üzerinden hacr kalkmaz dediler. Buda erginlik yerinde tasarrufta bulunabilmesi delil yani adil kişilerin buna şahadet etmesi birde zifaf olması işte o zaman hacr bundan kalkar bu 4 durum varsa diyorlar. 4 husus dışında üzerinden hacr kalkmaz bu 4 husus varsa kalkar dediler. Yine ulemanın çoğunluğu ki ne dediler? Bu görüşler ulemanın çoğunluğunun görüşüne de yakın dediler Malikiler de dâhil. Yine Şafilerin dışında kalan ulemanın çoğunluğu ki bunlara Cumhur denmektedir velinin izin vermesi reşit olarak ergenlik çağına girmiş olmasıdır. Şafiler ise ergenlik çağına girmiş olması yeterlidir dediler. Şimdi reşit olmadan buluğa erdiğinin hesaba katarak bu yine hacir altına alınır demişler ve ittifak ettiklerini görüyoruz. Yetimlerin nikâh çağına erecekleri zamana kadar deneyin şayet onlarda bir reşitlik görürseniz malları onlara teslim ediniz diyen bu Ayeti Kerimeyi istinaden kıymetli âlimlerimiz ne dediler bu hükmümü ortaya koydular. İmam-ı Azam Ebu Hanefi (Rahmetullahi Aleyh ve Aleyhim Ecmain) reşit olmayarak ergenlik çağına giren kimsenin üzerinden hacir 25 yaşına kadar devam eder kalkmaz dediler. Kim dedi bunu? İmam-ı Azam söyledi. İmam-ı Azam da rüştün yaşı en son 25’tir reşit olmasa dahi malı olana teslim edilir demişti İmam-ı Azam. Birde yetimin malına güçleninceye kadar en güzel olandan başka bir suretle yaklaşmayın diyen Ayeti Kerime 25 yaşına gelmiş bir kimse ise gücüne ermiş demektir diyor İmam-ı Azam bu Ayeti Kerimeye istinaden bu hükme varmıştır. Bu yaştan sonrada çoğunlukla kişi terhip ve terbiye edilemez buda insanların durumunu keşfetmekle ilgilidir İmam-ı Azam büyük bir kâşiftir.

Dakika 55:06

Çok büyük bir dünya hukukçusudur dünya hukukçuların da hocasıdır. Yine İmam-ı Azamın talebesi 2 talebesi ki reşit olmaksızın buluğa ererse malı ona teslim edilmez dediler isterse 60 yaşına kadar gelsin şayet onlarda bir reşitlik görürseniz malları onlara teslim ediniz dediler. Bunlar bu görüşlerin hepsi mükemmeldir ergin çağına gelmiş olmak reşit olmak sefihlere mallarını vermeyin kim diyor bunu yüce Rabbimiz böyle buyuruyor.
Evet, çok kıymetli ve muhterem efendiler; İnşaAllah hacr ile dersimiz devam edecektir. Çok kıymetli ve muhterem izleyenler; Amelde Fıkhı Ekber’in keşif notlarıyla dersimiz devam ediyor. Yine konumuz hacr yine hacr hakkında keşif notlarımızı sizlere takdime devam edeceğiz yüce Rabbimizin lütfu kerimi fazlı ihsanı ile. Burada yine hacr konusunda buluğ meselesi üzerinde biraz duralım. Hanefi ekolunun yüksek âlimleri bakın bu konuda ne dediler? Yani erkeğin baliğ olduğu bunun alametleri biliyorsunuz ki ihtilam olması menisinin gelmesi ile anlaşılmaktadır bunlar buluğa ermenin belirtileridir. Aynı zamanda Nur Suresinin 59. Ayeti Kerimesinden de bakın şunu anlıyoruz. Yüce Rabbin yüce buyruğunda sizden çocuklar baliğ olduklarında daha öncekiler izin istedikleri gibi onlarda yanınıza girmek için izin istesinler 3 kişiden kalem kaldırılmıştır. Şanlı Peygamber (a.s.v) daha önce bunu hatırlatmıştık tabi ihtilam oluncaya kadarda küçük çocuk idi bu 3’ten bir tanesi demek oluyor ki işte burada buluğ çağının sizlere kıymetli müçtehitlerimizin, fakihlerimizin buluğun ne olduğunu aktarmaya çalışıyoruz. Kıymetliler; ihtilamdan sonra yetimlik yoktur hadisi şerifini öğrendim diyor. Kim? Hz. Ali söylüyor bunu da. İşte bunlardan tamamını iyice keşfeden âlimlerimiz bu keşiflerden akademik araştırmaların sonucunda bu yüksek müçtehit âlimlerimiz hükümlerini ortaya koymuşlardır.

Dakika 1:00:01

Yine hamile bırakmakta bu alametlerdendir kızın buluğa ermesi ise hayız olmasıyla bilinir yani adet görmeye başladı mı kız çocuğu da buluğa ermiştir. Allah aybaşı oldukları olduktan sonra hiçbir dişinin namazın başörtüsüz kabul etmez. Bunu kim buyuruyor? Sevgili Peygamberimiz (a.s.v). Allah aybaşı olabilecek çağa gelmiş bir kadının namazını başörtüsüz kabul etmez buyurdu şanlı Peygamberimiz (a.s.v) Efendimiz. Şimdi hadisi şerifte geçen elhimar kadının başını örten şey demektir. Kıymetli izleyenler; Yine bakıyoruz erkek için buluğ askeri yaşı 12’dir kadınların kızların askeri yası 9’tur Hanefilerce bu tercih edilen budur. Tabii bir buluğ olmadığı takdirde yaş ile buluğ sabit olur mesela bu alamette yok ama yaşı geldi işte o yaşta tespit edilmiş kıymetli âlimlerimiz erkek veya kadın olsun 15 yaşa geldi mi artık ergenlik yaşa geldiği kabul edilir. Aynı zamanda mürahitlik yaşı da budur yani mürahik olan mürahika olan erkek ve kız çocuklarının yaş durumu da 15’tir yani 15 yaşına gelen her erkek her kız çocuğu bunlar artık mürahitlik devresine gelmişler akıl baliğ olmuş kabul edilirler. Adet görmese bile kız çocuğu ihtilaf olmasa da bile erkek çocuğu için burada akıl baliğ olmanın normal yaşının 15 olduğunu görüyoruz bunda değişik görüşte vardır. İmam-ı Azam Ebu Hanefi kendisi bunun 18 olduğunu söylemiş kız da 17 yaşını tamamladığı takdirde balı olur demiş bu İmam-ı Azamın şahsi görüşü fakat mezhepteki görüş 15’dir diğer imamlarla birlikte. İmam-ı Azamın şahsi görüşü erkeklerde 18 kız çocuklarında 17 yaşında baliğ olur demiş. Yine bu yaş ile artık şeriatın hükmünü bağlandığı bir yaş durumudur bu yaşa geldiği zaman artık şeriatın bütün emirlerinden sorumludur kız olsun erkek olsun 15 yaş normal tam buluğ yaşıdır. İmam-ı Azama göre işte görüyorsunuz erkeklerde 18 kızlarda 17 yaş olarak imam-ı Azam böyle görüşünü ortaya koymuştur. Malikilerin görüşte tabi ki farklıdır.

Dakika 1:05:00

Ama birbirlerine temelde aynı ve yakındır tabi buluğun belirtileri Malikiler de ikisi de bunun 5’i ortaktır diyor 2’side sadece dişilere aittir demişler. Mesela aybaşı hamilelik kız ve kadınlar için söz konusudur meninin uyurken veya uyanıkken gelmesi cansız ve zayıf olanların değil sert etek tüyünün bitmesi, koltuk altının kokması, burun ucunun sertleşmesi, sesin kalınlaşması erkekle dişi arasında ortak belirtilerdir demiş Malikiler. Evet, kıymetliler işte görüyorsunuz bu müçtehit âlimler her konuda çok güzel detaylarla incelemişler Yüce Allah hepsine rahmet eylesin bol, bol. Şanlı Peygamber (a.s.v) buyuruyor ki Müşviklerin yaşlılarını ortadan kaldırın ve henüz tüyleri bitmemiş çocuklarını bırakın diyor şimdi buda tabi savaş ortamında duruma göre söylenmiş bir hadisi şeriftir. Burada bizim konumuzla ilgili kısma Peygamberimizin bu sözüne henüz tüyleri bitmemiş çocukları bırakın. İşte burada buluğ yaşıyla alametleri belirtileriyle ilgili tüyleri bitmemiş kelimesi Peygamberimizden bizim konumuzla ilgilidir. Şimdi belirtiler yoksa küçüğün 18 yaşını tamamlaması ile İmam-ı Azamın bu görüşünü almıştır Malikiler de veya o görüşü paylaşmışlardır. 18 yaşına girmesi ile baliğ olacağını da söylemiştir. Şimdi görüyoruz ki her hangi birisi ortaya çıkmayacak olursa adı geçen belirtilerden küçüğün 18 yaşını tamamlaması ile buluğu gerçekleşir 18 yaşına girmesiyle baliğ olacağı söylenmiştir Malikilerce de İmam-ı Azamın burada görüşünü de zaten daha öncede zikretmiştik oda erkeklerde 18 kadın kızlarda 17 demişti. Fakat fetva verilen görüş bütün mezheplerde 15’dir normal buluğ yaşı erkek içinde kızlar içinde asgaride kızlarda 9 yaş erkeklerde 12 yaş olduğunu da söylemiştik. Bunun için Şafilerinde aynen Hanefi mezhebinin verdiği fetvaya göre 15 yaşa tamamlaması tam buluğ yaşıdır demiştir Şafilerde. Onlarda yine aynı belirtileri saymışlardır yine 19 yaşını tamamlamak veya tıraş edilmesi gerekecek miktarda etek çevresinde sert kılların bitmesiyle olur diye de Şafiler böyle bir görüşler belirtmişlerdir.

Dakika 1:10:07

Koltuk altı kılının ve sakalları bitmesi ise buluğun delili değildir demişlerdir. Onlarda bir şey vardır ki en son hat olarak 19 yaşını tamamlamış olması da bu alametlerde hiç biri yok ise şafiler görüş belirtmişlerdir. Yine kadının aybaşı olmak hamile kalmak özellikleri olduğu bütün mezheplerde zaten tespit edilmiştir gerçek delillere istinat ederek melenin gelmesi etek kıllarının bitmesi ve yaştır yani buluğ belirtileri ikisi de kadına aittir bunların. Bunlarda aybaşı ve hamileliktir yani kadına ait olan aybaşı ve hamileliktir. Buluğ için 15 yaşını sınır kabul etmeleri dâhil delil ise şu hadisi şeriftir ki bu Hz. Ömer’in oğlundan rivayet edilmiştir. İbn-i Ömer diye sahabenin meşhur âlimlerinden birisidir                                                           (Radıyallahu Anhüm ve Erdahüm Ecmain ). Uhud günü 14 yaşında oldum sırada diyor kim? İbn-i Ömer. Peygamber (a.s.v) savaşa girmem için arz edildim bana izin vermedi ve benim baliğ olduğumu kabul etmedi hendek günü ise 15 yaşında ona takdim edildim baliğ olduğumu ve savaşa katılmamı kabul etti. İşte bu hadisi şerifte 15 yaşa işaret edilmiştir zaten bütün mezheplerinde ortak görüşü 15’dir şahsi değişik görüşler vardır onlar da istisnadır. Genel umuma verilen fetva 15 yaştır. Hanbelîlerin görüşü ise diğer mezheplere yakındır ve Şafilere daha yakın görünmektedir. Şimdi rüşt yaşına baktığımız zaman buda yine başta Hanefiler malikiler Hanbelîler bu konuda da ne diyorlar kar ve zararı yani maslahatı gözetebilme kabiliyetin ortaya çıkmasıyla rüşt ortaya çıkar dediler. Mesela bu gerekli bilginin burada bulunması rüşt alametlerindendir. Şayet onlarda bir reşitlik görürseniz mallarını onlara teslim ediniz buda ayet-i kerime bu Ayeti Kerime de işe rüşt yaşı olgunluk yaşıdır. Doğru bir tasarruf artık yapabilme olgunluğu kendinde görüldüğü zaman rüşt buna da rüşt denmektedir. Şafi uleması dinin ve malın salah olması bu özellikler varsa rüşt onda vardır demişlerdir.

Dakika 1:15:00

Dinin salahı adalet sıfatını kendinde bulması gerekiyor kendisinden adalet sıfatını düşürecek bir durum olmaması gerekiyor. İşte görüyorsunuz ki kıymetli âlimlerimiz her yönüyle enine boyuna incelendiğini görmekteyiz haramdan uzak kalma olgunluğunu artık rüşt yaşında kişide daha fazla görünmektedir. Ashab-ı Kiram’dan 17 kişiyi geri çevirdi Peygamberimiz onlar o sırada 14 yaşındaydılar onları savaşa almadı daha küçük bunlar akıl baliğ olmadıkları için savaşa alınmadılar bak bu rivayetler böyle 15 yaşında tekrar ona takdim edildiklerinde şanlı Peygambere o zaman savaşa katılmalarına izin verdi. Peygamberimiz diye kıymetli âlimlerimizin sahabeden rivayetler bulunmaktadır muhaddislerimiz tarafından. Veli olan kişiyi küçüğü reşit olup olmadığını anlamak için dini ve mali konularda onu denemesi gerekir buda velinin görevidir şimdi hacr altında velinin konusunda da şöyle bir bakalım veli hakkında Hanefi uleması ne dediler bu kardeş veya amca gibi dediler. Babadan sonra en başta gelen veli çocuğun babasıdır. Babanın önde kimsenin geçme şansı yoktur baba yoksa dede veli olarak ortaya çıkar eğer bunlarda yoksa babanın veya dedenin vasisi veya o vasinin de vasisi veya vali hâkim veya hâkimin vasi tayin ettiği kimse. Bulardan sonra kardeş veya amca ve başkaları olurlar ki bunların dışında başkaların yetkisi yoktur ancak bunlar olmadığı zaman başkaları söz konusu olur. Malikiler ise velisi baba reşit olan baba tabi vasisi babanın tayin ettiği vasi ve sonra hâkim gelir. Malikilerde veli konusunda hâkim yoksa Müslüman cemaat onun velisi olur dediler ve kardeşin veya amcanın velayeti sabit olmaz demişlerdir. Yani kardeşin veya amcanın velayeti babanın vasi tayin etmesi söz konusu olmadıkça sabit olmaz dediler yani baba tayin etmelidir vasiyi. Kıymetliler; şafilerde küçüğün velisi sırayla babası, dedesi ve bunların tayin ettiği vasi sonra hâkim gelmektedir.

Dakika 1:20:08

Devlet yöneticisi velisi olmayanın velisidir bunu şanlı Peygamberimiz buyurmuştur. Yine annenin velayeti amca ve kardeş gibi diğer Asabenin de velayeti yoktur demişlerdir ama fakat bu Şafilerde bu böyledir Hanefilerde onlarda veli olurlar gerek duyduğu zaman Hanbelîler, Malikiler gibi düşünmüşler ve öyle görüş beyan etmişlerdir. Yine kasr ehliyetinin konusunda ki tasarruflara bakınca velinin zarar vermemek ilkesine göre tasarruf etmesinin farz olduğunda ittifak etmişlerdir. Yani velinin kasr ehliyeti yani küçük olan malında maslahat ve zarar vermemek şartıyla vacip yani farz anlamında olduğunda ulema ittifak ettiklerini görmekteyiz. Yine şanlı Kur’an’da en güzel olandan başka bir suretle yaklaşmayın şayet onlarla bir arada yaşarsanız onlar sizin için sizin kardeşlerinizdir. Allah ıslahta bulunanı da fesat yapanı da bilir. İşte bu Ayeti Kerime yede istinat edilmiştir zengin olan kimsenin yetimin malından yiyemez bu konuda da ittifak görüş birliği vardır. Fakir olan bir kimse ise israf yapmaksızın maruf bir şekilde o zaman o yiyebilir. Kim? zengin ise kendine hâkim olarak yetimin malına dokunmasın. Kim de fakir ise marufa uygun bir şekilde yesin fakir olduğu takdirde onun işlerini bu görmesine karşılık fakire bu hak tanınmıştır. Çünkü o, o malı korumakta ve aynı zaman da işlerini görmektedir bir de fakirdir bundan dolayıdır. Bu Ayeti Kerime bize bu konuda da ne yapıyor? Bizi aydınlatıyor. Benim her hangi bir malım yoktur yanımda da bir yetim vardır bunun durumu ne olacaktır? Bunun üzerine Peygamber (a.s.v) ona şöyle buyurdu; bunu birisi sordu Peygamberimize Peygamberimiz bakın ne buyurdu; yetimin malından israf etmek sesin savurganlık yapmadan mal da biriktirmek sesin ve onun malıyla kendi malını korumaya kalkışmadan ancak ne yaparsın bu şartlarla yiyebilirsin

Dakika 1:25:06

Bununda gerekçesi zaten söylenildi. Nedir? Onun işlerin görmüş olması birde fakir olması nedeniyle. Hanefi uleması bakın ne buyurdular veli teberru etmek ve küçüğün malından bir şeye malik olmak imkânına sahip değildir. Görüyorsunuz Hanefiler küçük çocuğun bu kim olursa olsun velinin malından teberru edip yani hayra bağışlayamaz birine bağışta bulunamaz. Yine küçüğün malından bir şeye malik olmak imkânına da sahip değildir ancak onu korur bu yine velisi olduğu kimsenin malından borç vermez. Vasiyette de bulunmaz malından sadaka vermez veremez, hanımını boşamaz, yine malından her hangi bir şeyi hibede edemez. Ebu Hanefi İmam-ı Azam Hazretleri ve İmam-ı Ebu Yusuf bir şey karşılığında olsa da dair hibede bulunamaz yani çocuğun malı sadece korunur bu yetim olan çocuk içinde yine küçük olan her hangi birisi içinde böyledir. Onun malı korunur aklı başına gelince de o çocuğu teslim edilir. Hanefiler burada tamamen koruma altında tutulacağın onun malının harcanamayacağı ancak çocuğun kendi ihtiyaçları için gerekenin yapılacağı bir de fakir olduğu zaman işte onun hakkında da zaten biraz önceki durum ayet-i kerimeyle açıklanmış olmaktadır. İmam-ı Muhammed ise bu konuda yani hibe caizdir demiştir bir şey yani ivaz karşılığında demiştir. Çünkü bu bir manada satış demektir demiş İmam-ı Muhammed’de ama tabi çoğunluk bu görüşte değil hâkim yetimin malını borç olarak verebilir. Buda hâkim koruma altında tutmak kaydıyla hâkim için bunu beyan ettiler insanların en hayırlısı insanlara en faydalı olan kimsedir işte görüyoruz ki hasen bir hadisi şeriftir bu hadisi şerif Peygamberimiz buyuruyor bunu ödünç olarak verilebilir vedia bırakabilir rehin verebilir veli de bu gibi hususlara maliktir denilmiştir. Tabi bu görüşler yine biliyorsunuz ki Hanefi ulemasının o zengin dahi görüşleri ile ilgilidir. İmam-ı Muhammed vasinin satması veya satın alması caiz değildir demiştir. Hanefilerden bu kıymetli âlim imam-ı Azam Ebu Hanefi’yle Ebu Yusuf bunlar ise vasinin satışı veya satın alması yetimin faydasına ise caizdir.

Dakika 1:30:05

Yetimin faydası çocuğun faydasına ise caizdir bak orda da yine işe garantiye aldılar bu zatı muhterem o büyük dahi âlimlerimiz. Malikiler ise veli küçüğün malından maslahat esasına göre tasarrufta bulunur dediler. Baba ise zaten yetkilidir dediler malikiler maslahata ham edilmiş ki aynen İmam-ı Azam ve Ebu Yusuf gibi düşünmüşlerdir. Malikilerde vasinin satmak hakkı yoktur dediler. Kim? Malikiler. Görüyorsunuz bu kıymetli âlimler enine boyuna konuları araştırıp neticede asilde hepsinin aslında kökte temelde bir olduğunu görüyorsunuz. Teferruatta keşifler şartlar genişleyince görüşler zenginliyor ve değişik şartlar ortamında ki duruma göre delillerden çıkan müçtehitlerimiz zengin farklı görüşler ortaya koyuyorlar ki bunların tümü insanlığın hayat nizamı olan Yüce İslam’ın rahmet dini olduğu kolaylıklarla dolup taştığını görüyoruz. Bu âlimlere çok rahmet okumak gerekiyor Cenabı Hak bunlara çok rahmet eylesin. Şafi âlimleri ne diyor? Velisinin maslahat gereğince tasarrufta bulunması vaciptir. Bak bunlarda aynı şeyi savundular her kim bir yetime velilik yapar ve o yetiminde malı bulunursa onun adına malıyla ticaret yapsın ve sadaka zekât onu yiyip bitirsin diye öylece bırakıp terk etmesin. İşte görüyorsunuz yetimin kârına olan işleri Peygamberimiz de ne yapmış yapın demiş yetimin küçüklerin kârına olanları zararına hiçbir şeyi zararına edilmemiştir. Yüce İslam yetimleri, garipleri, kimsesizleri zaten merhamet kucağına esirgeme kucağına almıştır. İslam bütün insanlığı başta yetimleri, garibanları, fakirleri, yoksulları, merhamet kucağıyla kucaklamış yardım eli onlara daima uzanmaktadır. İslam’ın merhamet eli hep onlara uzanmaktadır zengine bu yükleri yüklemiş birde bütün Müslümanları cömert ve merhametli oldukları için hayırda yarış merhamette yarış yardımlaşmada yarış zaten Müslümanların arasında bulunan en güzel özellikler mevcuttur bütün güzel özelliklerin hepsi İslam’dadır. Müslüman bu değerlerle donanmış insandır vasi olan kimse yetimin malından bir şey satın almaz işte görüyorsunuz buda Peygamberimizden gelen haberdir. Şimdi bunlar şafilerin görüşüydü şimdi birde Hanbelî’nin ekolu kıymetli âlimlerine bakalım onlarda şafilerin ve öbürlerin görüşlerine yakın ya aynısını veyahut onlara yakın görüşler belirttiklerini görmekteyiz.

Dakika 1:35:00

Yine Enam Suresinin 152. Ayeti Kerimesine istinaden görüş ortaya koymuşlar ve Cenabı Hak bu Ayeti Kerime de buyuruyor. En güzel yol ile olması hali müstesna yetimin malına yaklaşmayınız yetim hakkı yemeyeniz. İşte kıymetliler; hareket noktası şanlı Kur’an ile nurlu ayetlerle onları hükmüyle ortaya konmuş ulemamız mükemmel çalışmış ve yüce İslam’ın bütün ilmi kaynakları mezhepler ekol halinde bunları asırlardır okuyarak dünyayı okutarak bu günlere gelmiş hem de tevatür yoluyla. Mezheplerin kaynakları korunarak tevatür yoluyla okunarak gelmiş bunun için başta 4 mezhep olmak üzere bunların âlimlerine gece gündüz rahmet okuyun. Mezhepsizlere değer vermeyin bir de taassupta da bulunmayın mezhepsizlik bir defa dinsizliğe köprüdür diyenler olduğu gibi taassupta bir kuru, kuruya körü, körüne bir saplantıdır böylede olunmasın. İşte deliller işte ortaya atılan kıymetli hükümler neyle hareket edeceğiz? Delillerle, ilim irfanla, müçtehidin ilminden aşağısı geçerli olmaz en az müçtehidin içtihadı olacak ayet ve hadislerin hükmünü onlar değerlendiriyor. Hükümden ne anlar müçtehit olamayan rast gele konuşacak buda cahilin atıp tutmasıdır orda başıbozuklar ortaya çıktığı rast gele konuşmalar oluyor din hakkında rast gele konuşma olamaz buna dikkat edilmesi lazım. Zekâtı yiyip bitirmemesi için yetimlerin malları ile ticaret yapınız bak yetimin malını arttırmak için ticaret yapılıyor yetim malı yemek için değil yetimin kârına kâr eklemek için yetime yapılan iyiliğe iyilik eklemek için iyilik üzerine iyilik etmek için malı bitmesin tükenmesi diye bak Cenabı Hak yetimin malını artırın buyuruyor. Bunun için konuları samimi ihlâsla firasetle hilimli bir ilimle değerlendirmek gerekiyor. Bu haccı ekber günü Allah ve resulünden insanlara bir nedir? Ezandır diyor Tövbe Suresi 3. Ayeti Kerimede yani bir ilandır diyor. Kıymetliler; bir bildiri yayınlanıyor dünyaya ve bu bildireni içeriği biliyorsunuz zaten insan hakları evrensel beyannamesi ta Medine’den ve veda haccından def alırca yayınlanmıştır. Yüce İslam’ın tamamı bütün insanlığın ezeli ebedi insan hakları evrensel beyannamesi olduğu gibi İslam’ın tümü bir de tüm insanlığın ebedi kurtuluş sadet ve selametin bütün âlemlere ilanıdır bunu insanlar şanlı Kur’an’ı, nurlu İslam’ı bu müçtehit âlimler gibi iyi keşfettiği zaman anlar.

Dakika 1:40:02

Yoksa cahillerin rast gele konuşanların, birde çağ dışı imansız düşüncelerin, çağdaş kâfirlerin dediği gibi değil hakkın dediği gibi İslam Allahın ortaya koyduğu hak ve hakikattir. Yine hac suresinin 27. Ayeti Kerimesinde ve insanlar arasında hacca çağır yani hac içinde dünyaya bir bildiri yayınla dünya hacca gelsin dünya Müslümanları Kâbe’yi Şerife Beytullah’a diyor bu Ayeti Kerime de. Yine yetimleri sınayınız akılları başlarına gelince mallarına onlara teslim ediniz. Şafi âlimleri yine sefih imtihan edilir de denir çünkü Ayeti Kerime öyle emrediyor. Yine Hanefi uleması çok kıymetli görüşlerinde yine Malikiler de, Hanbelîler de dair olmak üzere ne diyor? Hepsi de yetimleri sınayınız akılları başlarına gelmişse mallarını teslim ediniz yani rüşte ulaşınca kıymetliler izin meselesi bunun etki konusu Hanefi âlimleri izin diyorlar hacrin ortadan kaldırılmasıdır. Evet, yine Ebu Yusuf ile Muhammed ise fahiş kabın ile tasarruf caiz olmaz dediler. Yine velisinin kendisine izin verdiği miktarda sahih olur dediler. Neyi, kim bu? Mümeyyizin ikrarı hakkında söylediler. Hacrin tasarrufları konusunda da hacrin delinin diyor tasarruflarına etkisinin nasıl olup olmadığı konusunda da eğer delilik varsa hacr altında olan kimsede sürekli ise bu delili buna mutbik delili adı verilmiştir. Sadaka da hibe gibi bunun neyine teberrularına itibar edilmez. Çünkü aklı başında değil alış veriş ikrarlar ve talak gibi bütün akit ve tasarrufları batıldır. Yani delinin bunları yapma durumunda değildir sakın ola ki deliyle böyle bir alış veriş yapmak deliyi kandırmaya kalkmak deliden daha hak deli duruma düşmek demektir. Yine hamile bırakmak başkasının malını telef etmek gibi filer ise bunlar muteberdir. O zaman delinin malında bunda tazmin ne yapar edilir tazminatını delinin adına onun velisi ne yapar öder ödemek zorundadır çünkü deliler çocuklar hacir altında olanlar koruma altında olan kişilerdir korunmalıdır. Yanlış bir iş yapmasına da müsaade edilmemelidir çünkü aklı başında yok. Kendisine geldiği vakitlerdeki tasarruflar ise sahih ve geçerli kabul edilir.

Dakika 1:45:08

Mesela arada aklı başına geliyor o zaman yaptıkları geçerlidir dediler tam değil ise mübeyyiz çocuk hükmündedir dediler zararlı ise batıl faydalı ise geçerli olur dediler. Yani yaptığı işler zararlı ise batıldır geçerli kabul edilmez ama faydalı ise geçerli kabul edilir dediler. Milim, milim her şeyi incelediler. Kim? Bu kıymetli hak mezhebin âlimlerin hepsi. Hanefilerle, Malikilere göre işte böyle olduğunu görüyorum bu izahlar çoğunlukla Hanefiler ve Malikilerin görüşüdür. Kıymetliler matuh yani anlayışı kıt olan kimseler içinde matuhluk oldukça ileri derecede eğer olursa matuhluğu deliliyle birlikte mütalaa etmişlerdir. Kim? Kıymetli âlimlerimiz, fakihlerimiz. Yine matuhluk hafif ve matuh kişi de mübeyyiz olursa Hanefilerle, Malikilere göre zararlı şeylere batıl faydalı şeyleri sahihtir dediler matuh için kimse için matuh için söylediler hem zararlı hem de faydalı ise velisinin geçerli kabul etmesine bağladılar. Mübeyyiz küçük çocuk gibidir mübeyyiz gibidir dediler. Şimdi sefih hakkında da mezheplerin ittifakıyla hepsinin görüş birliğiyle küçüğün ve delinin hac edilmesi gibidir yani sefih üzerine hacir dediler küçüğün ve delinin hacir edilmesi gibidir buyurdular. Sefih malını saçıp savurana vermektedir. Kârını, zararını bilmiyor şeriata uygun olmayacak şekilde malını tüketen kimsedir. Malı, şarap, kumar gibi fahiş bir aldanma ile ilgili malını telef etmesi bunlar birer, birer sefihliktir. Hanefi uleması sefihlik konusunda malın saçılıp savrulması şeriatın aklın gereğinin aksine zar edilmesidir dediler o dünyayı okutan ekolun âlimleri yani Hanefi âlimleri şarkıcılara malını vermesi gibi dediler tabi şarkılar da kendi içinde bunlar da ayrıca değerlendirilmektedir. Sefih aklı hafif olan malını telef eden kimsedir. İmam-ı Azam gibi o büyük imam bu şahsiyet ne diyor akıl ve baliğ hür bir kimse sefihlik borç fısk ve gaflet dolayısıyla hacr altına alınmaz demiş İmam-ı Azam akıl ve baliğ hür bir kimse diyor bakın İmam-ı Azam çok hürriyetçi bir cihan âlemidir. ve insan kişiliğine ferdi hürriyete de pek çok önem verendir çünkü ilhamı İslam’dan aldı iyi andığı için öyle diyor İmam-ı Azam.

Dakika 1:50:20

Akıl ve baliğ hür bir kimse sefihlik, borç, fısk ve gaflet dolayısıyla hacr altına alınmaz diyor yani bu adam korunmalı ama hacr altına da alınmamalı diyor. Yetkiyi ondan almak insanlığını yok saymak diyor İmam-ı Azam daha büyük bir zarardır diyor ayrıca bu diyor insanlığını yok sayıyorsun öbür tarafta malının israfını zarar sayıyorsun ama diyor beri tarafta onun insanlığını diyor yok sayıyorsun bu daha büyük zarar diyor. İşte İmam-ı Azamın ne kadar büyük hürriyetçi sosyal bir yapısı ve evrensel bir insanlığı kuşatan bir ilminin olduğunu görüyoruz. (Rahmetullahi Aleyh ve Aleyhim Ecmain) İslam âlemleri mükemmel âlemlerdir. Kıymetliler; hele 4 mezhebin ekolünde ki âlimler müthiş dünyada emsali olmayan âlimlerdir onun için biz sık, sık işaret ediyoruz herkes mezhebin kıymetini bilsin ona göre amel eylesin Müslümanlığın kurallarını yerine getirsin bunlar mükemmel âlimlerimizdirler. Delillerle hareket etmişler Amelde Fıkhı Ekber’i de lehte aleyhte delillerle ortaya koymuşlardır ve keşifleri çok zengindir her dalda güzelim keşifler yapılmış hükümler ortaya konmuştur şartlar çok farklı olduğu için tabi içtihatlar farklı olacaktır. Bu bir zenginliktir rahmetin yaygınlığıdır dar kafalar bunları anlamıyor bir türlü inşallah onlarda bir gün olur anlarlar bizden söylemesi. Ebu Yusuf ile Muhammed ki İmam-ı Azamın bunlar baş talebeleri bunda da cihan âlemidirler bütün aidimdir bunlar sefih hacir altına alınır dediler onlar fasık kişi ise alınmaz dediler. Bakın şu kâşifliğe bakın hepsi mükemmel 2 imamın görüşlerine göre fetva verilmiştir. Çünkü içinde bulunduğun çağın şartları bunu gerektirdiği zaman fetva bunlara göre verilmiştir. Bunların da delilleri Allah’ın sizi başına diktiği malları sefihlere vermeyin diyen Ayeti Kerimedir bunların bu Ayeti Kerime de anlaşılan sefih faklı İmam-ı Azamın ortaya koyduğu fesih farklıdır hepsi kendi açısından bu Ayeti Kerimeye göre hepsi doğrudur çünkü bütün ilham ayetten ilham olarak alınmaktadır. Yine aranızda ki sefihlerin elini tutunuz yani yanış tasarrufları olursa zararlarına engel olunuz zaten bu her Müslüman’ın birbirine olanın görevidir Müslüman Müslüman’ın zararını isterse onun neresi Müslüman. Müslüman, Müslüman’ın zararını istemez hele de sefihse hacir altında ise veya hacre ihtiyacı varsa küçükse yetimse aklı başında yoksa bunlar hep İslam’da İslam’ın merhamet kucağıyla koruma altına alınmış zaten.

Dakika 1:55:06

Yüce İslam yeryüzünün bütün insanlığını kucaklayan merhamet sistemidir rahmet adalet sistemidir top yükün evrensel barış sistemidir ruhların kalplerin bayramıdır. İslam oraya tam ilan girerse tam ilahi adalet sağlanırsa sevgiyle ruhlar kalpler kuşatılırsa ki İslam bu zaten dünyan güzel, yaşantın güzel, hem güzel, hem karşıya saçtığın güzellikler, oradan sana yansıyan güzellikler, nurun ala nur değil mi İslam dini nuru ala nurdur nur üstüne nurdur. Çünkü yüce İslam’da şanlı Peygamber o rahmet Peygamberi ne buyuruyor zararda yoktur zarara karşılık zararda yoktur. Yani zarar zararla karşılanmaz zararı ortadan kaldır ama zarar vermeden. Yüce İslam bunu emreder yine fetvaya temel teşkil eden durum Ebu Yusuf’la, İmam-ı Muhammed’in görüşleri ortaya konmuştur ve Hanefi mezhebin İmam-ı Azamın bunlar baş talebesidirler. Sefihin hükmü mübeyyiz küçüğün hükmü gibidir hüküm böyle verildi. Yine başındaki kayımın bu tasarrufunu geçerli kabul etmesine mevkuftur denildi yani mevkuf ona bağlıdır denildi iyilik ve talak gibi tasarrufları ise sahih olur dediler. Yine kişi bir kadın veya 4 kadınla evlenecek olursa nikâhı caizdir Mehri misil yine caizdir dediler. 3’te 1’i miktarında vasiyeti sahihtir dediler hayır yollarında olması şartı aranır dediler. Had ve kısas ikrahında bulunması da caizdir dediler. Nafakası düşenlerin ve ihtiyaçlarını vermesi vaciptir malının zekâtı da verilir sefihlik insanların haklarını iptal etmez de dediler. İşte bu görüşler Hanefi mezhebinin görüşleridir ibadetleri sahih olur farz olan hacda böyle diye buyurdular. Sefih veya borçlunun hacir altına alınması hâkimin hükmü ile sabittir dediler öyle sabit olur dediler yani işte bu kıymetli Hanefi ulemasının görüşünden size keşif notları verdikten sonra maliki ekolunun kıymetli âlimlerinin ortaya koyduğu hükümlere bakalım konumuzla ilgili malını saçıp savuran kimse dediler sefihtir dediler Malikilerde. Küçüğün buluğa yaklaşmış olması halinde babanın hakları arasındadır. Buluğdan bir seneden daha fazla bir süre sonra hâkimin hükmü zorunludur dediler.

Dakika 2:00:02

Yani hacir altında bulunabilmesi için dediler hükmü de şöyle belirttiler sefihliği de muhakkak geçerlidir dediler sefihliği muhakkak olmayan kesin olarak bilinemeyen kimsenin tasarrufları ittifakla geçerli olduğunu söylediler Malikiler. Çünkü bir insanın sefih olduğuna kesin kararın yoksa tabi o zaman bu tasarrufları geçerlidir tam tespit edilinceye kadar durumu hacr altında velinin görüşüne bağlıdır dediler. Hacr altına alınmışsa artık velisinin görüşü burada geçerli Şafi uleması malını zahir etmesi yani sefih demek malını zahir etmesi ile ortaya çıkar dediler. Sefihin hacir altına alınması için hâkimin hükmü lazımdır dediler öbürleri gibi düşündüler Sefihin velisi hâkimdir dedi Şafiler. Velisinin izniyle nikâh sahih olur dediler buyurdular satışı satın alması hibesi sahih olmaz dediler. Kimin? Sefihin hacir altındadır çünkü sefih Şafilere göre de. Yine farz ibadetlerde hükmü reşidin hükmü gibidir dediler. Buda mutlak manada zekâtını kendisi dağıtmaz mümeyyiz küçük gibidir bak önceki Hanefiler başta olmak üzere hüküm şafiler de onlar gibi verdiler vekilin huzurunda olması şartı aranır dediler yani mümeyyiz küçük gibidir. Kim? Sefih kimsenin durumu hükmü böyle verdiler. Evet, muhterem izleyenler; çok güzel keşif eylediler bizde bu keşif notlarını sizlere arz etmeye çalışıyoruz yüce İslam Amelde Fıkhı Ekber Müslümanlar tarafından iyiden iyiye bilme bu bilgiler yayılmalıdır topluma kadın erkek bu bilgileri bilmelidir şuurlu Müslüman bilerek yaşanan bir Müslümanlık ortaya çıkmalıdır. Hanbelî uleması bakın o kıymetli ekolun âlimleri de hacir altında hacir altına alınması hâkimin hükmü ile olur dedi yine Hanbelîlerde bakın hepsi birbirinin ya aynısını ya birbirine yakın ifadeler ortaya çıktığını görüyoruz Hanefilerin dediği gibi dediler Hanbelîlerde. Zaten Hanefi ekolu bunların hepsinin hocasıdır ve dünyanın da Hanefi ekolün dünyanın da hocasıdır fıkıhta onun için biz bütün âlimlerimize rahmet okuyoruz hocasına da o diğer âlimlerde yetişmiş âlimlerde de. Sefihin satmak satın almak ve buna benzer tasarrufları Hanefilerle, Malikilere göre velisinin izin vermesine bağlıdır Şafiler ise velisinin izni de olsa batıldır dediler.

Dakika 2:05:02

Hanbelîler ise velinin izni olmazsa batıl izni olursa raci onlarda görüş nedir? Sahihtir geçerlidir yani Hanefiler gibi yine düşündüklerini buradan da anlıyoruz. Kimin? Hanbelîlerinde. Şafiler faklı görüş beyan etmişler ama aslında hepsinin aynı olduğunu görmekteyiz. Yine gafil kimse hakkında da aldatılan tecrübesinin azlığı saflığı nedeniyle aldatılan kimselere mesela gafil kimseler mugaffel kimseler denmektedir. Yine matuh da değildir mugaffel matuh da değildir yani bunak değildir. İmam-ı Azama göre ise hacr altına alınmaz kim? Gafil kimse. Ebu Yusuf ise Muhammed’e göre alınır dediler onlar hacr altına hepsi doğru söylediler. Niye? Kendini az çok idare edebiliyorsa İmam-ı Azamın dediği geçerlidir artık kendini idare edemeyecek kadar gaflet içinde ise o zamanda onun ilk talebesinin dedikleri doğrudur. Hepsi doğru anlayabilirse onların bakış açıları çok sağlam mükemmel mi mükemmel kıymetli efendiler. Yine hükmü ise bu gafilin hükmü ise sefihin hükmü gibidir dediler güzel çalıştılar güzel keşfettiler bizde size hayat veren nurun keşif notlarını Amelde Fıkhı Ekber ile ilgili notlarımızı vermeye devam ediyoruz. Hâkimin kararı ile olur dediler evet Hanefiler ve yanlarında bazı kıymetli âlimlerimiz de olmak üzere şimdi Fasığın durumuna gelince sırf fıskı sebebiyle hacr altına alınır mı alınmaz mı? Alınmaz dediler. Hacr altına alınmaz dediler. Şimdi yine gaip olan hakkında da Hanefi uleması hacir altına alınmasını sahih kabul ederler. Kamu menfaati konusuna da gelince burada daha hacr Hanefi âlimleri kamu menfaati için hacr altına alınması caiz olur dediler. Özel zarara katlanmak demektir şimdi cahil doktor ahlaksız ve laubali müftü ve müflis kiracı müflis kiralayıcı hacr altına alır mı alınır dediler. Bak cahil doktor ahlaksız ve laubali yani ciddiyi ciddi almayan serseri müftüler bu müflis kiralayıcı hacir altına alınır dediler. Kim dedi? Hanefi âlimleri yine ölümüne sebep teşkil edecek ilaçlar veriyor.

Dakika 2:10:00

Bak hastanın ne yapıyor insanların ölümüne sebep olacak ilaç veriyor öyle bir doktor var ki buna cahil doktor ismini vermişler. Burada cahil de olur başka türlüde olur insanlara zarar veriyorsa bitti hacir altına alınır din hakkında da rast gele konuşuyorsa bir müftü işte oda ahlak dışı davranışlarda bulunuyorsa oda hacr altına alınır. Müfriz mesela ifraz eden kiralayıcı buda böyledir. Çünkü insanların doktordan hareket edecek olursa insanların ölümüne sebep teşkil edecek ilaçlar veriyor veya hastalara oldukça ağır zararlı olan zararını ortadan kaldıramıyor ise o doktor cahil demektir ehliyeti yok. Yine ahlaksız ve laubali bir müftü ise topluma bağlı yolları öğreten kimse hacr altına alınır bunlar. Yine kadının kocasından bain olması için veya üzerinden zekâtın sabit olması için kadına irtidadı öğretmek gibi bak, bak, Allah korusun işte bu şekil yanlış fetvalar verip karı koca arasını ayıran müftü olur mu? İrtidadı öğreten müftü, müftü olur mu? Kendinde din iman kalmaz birinin mürtet olmasını isteyen adamın kendi dinden imandan çıkar onun için bunlarda hacir altına alır dediler. Cahil doktorun insan sağlığına, ahlaksız müftün dine İslam’a, müflis karalayıcının da mala zararı vardır. İşte kamu zararına kamu menfaatini temin etmek zararın önüne geçmek için bunlar hacir altına alınır dedi. Kim? Hanefi âlimleri o büyük kitle dünyayı okutan o ekolün âlimleri bu 3 kişi fiilen işlerini yapmaktan alı konulurlar mı? Evet, bunlara mani olunur bunlar iş yapmaktan görev başından bunlar alınır. Yine cahil doktorun insanlara zarar vermesi, ahlaksız müftünün Müslümanların dinini bozması, müflis karalayıcının da insanların mallarını bozup onlara zarar vermesi nedeniyledir bu. Ölüm hastalığı konusunda da yine mecellenin de kayda aldığı gibi 1 sene geçmeden ölümle sonuçlanan hastalıklar ölüm hastalığı olarak nitelendirilmiştir. Her asırda tıp’ın ilerleme şartlarına tabi bu bağlıdır bu burada ki ağır hasta konusu tıp bölümüne girer eğir doktorlar bunun kararını onlar verirler raporu onlar verirler. Kıymetli âlimlerimizin tamamını hem fikir olmasıyla mirasçıların hakkı sebebiyle ölüm hastası olan bir kimsenin hacir altına alınması caizdir bütün âlimlerin ittifakı vardır burada.

Dakika 2:15:04

Maliki uleması cephede ki savaşçı öldürmek üzere gasp edilen yahut idam hükmü verilmiş olan aynı zamanda kişi 6. aya ulaşıp bir gün dahi olsa 7. aydan gün almış kadın gibi ölüm hastalığına yakalanmış kimse gibi ne yapmışlar bunları? Böyle değerlendirmişlerdir. 3’te 1 birde geçerli olur yani ölüm hastalığında olan ağır hasta kişinin vasiyeti ancak onun malının 3’te 1’i geçerlidir kalanı varislerin iznine tabidir. Yine zevcenin hacir altına alınma konusu da kıymetliler bir kadının malından bir bağışta bulunması ancak kocanın izni ile caiz olur çünkü nikâhına sahip olan odur. Şimdi bu bir hadisi şeriftir kıymetliler dolayısıyla Hanefi âlimleri başta olmak üzere şafiler ve Hanbelîler bakın ne dediler reşit olan kadının malının tümünde tasarrufta bulunmak hakkı vardır dediler başta Hanefiler. Şayet onların reşit olduklarını görürseniz mallarını onlara veriniz bu erkek içinde kadın içinde mesela bu Ayeti Kerime şümulün de hepsi var. Yine şanlı Peygamber ey kadınlar toplumu sadaka veriniz kullandığınız süs eşyasından olsa dahi kadına mülk edinmek tasarruf konusunda eksiksiz bir ehliyet vermiş şeriatın ödünç noktalarından biridir kadına tam bir hürriyet vermiştir. İslam şeriatı bununda mülkiyeti vardır hürriyeti vardır. Bu görüş kimin? Cumhur ulema ki 1 tane Malikiler görünmüyor Hanefiler, Şafiler, Hanbelîler. İşte bu Ayeti Kerimeye göre kadının tam bir ehliyete sahip olduğunu görüyoruz bu ehliyeti kim vermiş şeriatı Muhammedi’ye İslam şeriatı Muhammed’i şeriat vermiş (a.s.v). Peki, kadın kocasının malından sadaka verip vermeme konusunda da rivayete baktığımız zaman caiz olduğunu görüyoruz en sahih de budur dedi ulemamız. Yine şanlı Peygamber de gelen haberde her hangi bir fesat söz konusu olmaksızın kadın kocasının evinden infak ettiğinden dolayı ecir alır yani sevap alır mükâfat alır kocası da kazandığı için ecrini alır. Burada kocası da kazanan o olduğu için oda sevap alır kadında onu hayra verdiği için oda alır oda alır sevabı aynı şekilde malın koruyuculuğunu yapanda bir o kadar ecri vardır. Çünkü kadında evin bir koruyucusudur ve kimisinin ecirde ötekinin ecrinden bir şey eskitmez yani oda sevabını tam alır oda alır birisi sevabı alınca öbürün sevabı azalmaz diyor.

Dakika 2:20:05

Herkes sevabını alır işte yüce İslam’ı kadın hakları dediğiniz şeyi 14, 15 asır önce bütün kadına bütün haklarını veren kadını dünyada zilletten kurtaran yüce İslam’dır İslamsızlık kadını perişan etmiştir. Dünyanın haline şöyle bir bakın o zarif nazik vücutlu kadına ne ağır yükler yükledi bu dünya şu anda kadın hakları diye, diye sırtına taşıyamayacağı yükleri vurdular istisnalar kaideyi bozmaz. Evet, kıymetli izleyenler kocası onu tasadduktan men eder yahut cimri olduğu için razı olup olmayacağından şüphe edecek olursa kadın için o zaman evinin huzuru bozulmaması için kocasının durumunu da bildiği için. O zaman kadın ne yapar? Kadın için tasarruf kocası adına yaptığı tasarruflar caiz olmaz haram olur demişlerdir. Buda kocanın durumuna evdeki ahlakın bozulup bozulmayacağına ailenin içyapısında ki samimiyetin ne kadar güçlü olup olmadığına bakılarak bu keşifler yapılmıştır. Tıpkı erkeğe hanımına yiyecek maddelerinden izni olmaksızın sadaka vermesinin haram olduğu gibi mesela bir erkek kadının zaruri ihtiyaçları var kadının ihtiyacını vermiyor da kadının hakkını almış oraya buraya harcıyor bu erkek için haramdır. Sen kadının hakkını alıp da başka yere çarçur edemez yani o öyle buda böyle yüce İslam kimsenin hakkını zayi olmasını zarara gitmesini istemez. İslam’da esas olan sevgi saygı muhabbet ve huzurdur. İslam’da bu esastır ve cömertliktir cimrilik yok İslam’da men etmemiş yahut cimri bir kimse değilse o zaman kadın kocasının malından harcar ve caizdir. Gördünüz işte yüce İslam bunun hepsini sen buradan 1 tanesini al işte kadın için şöyle de bu detaylardan milletin hiç haberi olmasın kadın için şöyle diyor şeriat erkek için böyle diyor değil cımbızla içinden bir kelimeyi al şeriatı karalamak için sen dünyada propaganda yürü bu imansızlık ve alçaklıktır. Bütün hakları insanlara Allah vermiştir şeriat Allahın ortaya koyduğu kanun ve kurallar ve kadın hakları erkek hakları bütün mahlûkatın hak ve hukuku adalet ve hukukun üstünlüğü Allah’ın ortaya koyduğu bu kanunlar ki bu İslam ve İslam şeriatıdır. Bunu karalayıp insanlara şeriatı öcü gibi gösterdiğin zaman insanlar dinsiz imansız kalırsa onlara da buna sen sebep olursan senden ne din ne iman ne insanlık kalır mı sende doğruları doğru söyleyelim keşfimizi doğru yapalım. Bak biz diyoruz ki keşif notları veriyoruz bizim anlattıklarımızdan daha güzel bu Yüce İslam daha güzel olduğunu unutma biz bu güzellikleri size anlatıyoruz ama bizim anlattığımızdan bu Yüce İslam daha güzel o güzel âlimlerimiz güzel keşfetmişler.

Dakika 2:25:00

Onun için Yüce Allah âlimlerimizi çok rahmet eylesin o âlimlere o ilmi verdiği için Allah’a bitmez tükenmez hamdü senalar olsun. Muhammed’i okulda okudukları için bu âlimlerde Hz. Muhammed’e ebediyle salatü selam olsun çünkü dünyanın hocası Hz. Muhammed’dir (a.s.v). Bütün çağlarların bütün yetişen ekollerdeki âlimler hep Muhammed’i okulda yetişmişlerdir bu okulun ezeli, ebedi dersleri Allah’tan gelen arşı ala levhi mahfuzdan gelen şanlı Kur’an’ın ayetleri sahih sünnetle, icmayla, kıyasla bütün dünya asli ve feri delillerle dünya okutularak geldi okutularak gidiyor. Çağlar değiştikçe şartlar değiştikçe yüce İslam zengin hükümler ortaya koyuyor İslam’da olmayan bir şey yok ki senin kafan boşsa cahilsen bu sefer İslam’ın bir suçu yok. Kendi kafanı cahiliyetten kurtar zaten İslam dininin amacı bütün dünyayı cahillikten kurtarmak, fakirlikten kurtarmak, hastalıkların tümünden kurtarmak, mikroplardan kurtarmak adaleti sağlayıp sağlıklı mutlu ve imanlı ve ahlaklı bir dünya ilahi adaletin tecelli ettiği bir dünya ki. İşte ruhların üzerinde egemen bir bağış Yüce İslam bu bütün âlemleri barışla kucaklayan bir dindir İslam dini. Ama içinde adaleti var imanı var ahlakı var ve ameli Salih’i var Allah’a itaat var isyan yok. İslam’ı doğru anladığımız gün bu dünya çok mutlu olacaktır. İslam’ı doğru anlayalım doğru anlatalım mesela ben bildiğim kadar bildiklerimi 4 mezhebin ve diğer mezheplerin kıymetli ilimlerin keşif notlarını dünyaya veriyoruz dünya faydalansın diye yarın mezara ineceğiz dünyada ne yaptın hangi eseri bıraktın diyince ne diyeceğiz. Boş bir hayat insanlığa yakışır mı? Hele de haram günahta geçen ömür insanım diyene hiç yakışır mı? Sevap yarışında insanlara en faydalı olma yarışında olacağız. İslam bunun emrediyor İslam’ın amir hükmü bu her faydalıyı celbeden her zararı def eden Yüce İslam’dır. Biz bunun için azlimizle, cehlimizle, gafletimizle çırpınıyoruz kıymetliler kendimizi de hiç çağırmıyoruz. Kendimizi de sizi de Allah’ın emirlerine Yüce İslam’ın emirlerine birlikte sarılalım Allah’a birlikte kul olalım bizim amacımız bu lidere çağırmıyoruz şu guruba çağırmıyoruz, bu guruba çağırmıyoruz, şu şeyhe çağırmıyoruz, bu şeyhe çağırmıyoruz. Allah’a Peygambere onun emrine çağırıyoruz. Neyimizle? İşte bildiğimiz Allah’ın bize verdiği ilimle. Önce kendimize söylemediğimizi kimseye söyleme hakkı da yok. Çünkü ben acıyı tatlıyı kendime söylerim sonra beraber dinleyelim diye Allah’ın emri olduğu için herkese tebliğ etmek görevimiz onun için tebliğ etmeye çalışıyoruz sen biliyordun bize niye söylemedin demesin kimse bildiğimiz kadar. Her yanlıştan her batıldan Allah’a sığınırız.

Dakika 2:30:00

Cenabı Hak bizi doğru en doğrularla donarmış insanlığa da o doğruları takdim etmiş kullarından eylesin biz hidayete vesile olmak istedik hidayet Allah’tandır vesile de Allah’ın yine takdiriyle olur onun için biz hidayet vesilesi olmak için çırpınacağız birbirimize faydalı olmak. Yine kadın kocasının izni olmaksızın evinden bir şey infak etmesin eğer evde bir huzursuzluk olacaksa bakın oda evin huzurunu kaçırmamak. Ey Allah’ın resulü bakın yiyecek olsa da mı diye sorunca o şanlı Peygamber yiyecek mallarınızın en değerlisi diye buyurdu kıymetliler. Şimdi buda yine evin durumuna göre bazı erkek cimri olur ne kadınına bakar doğru nede çocuklarına bakarak doğru ne çocuklarına o zaman kadın evinin ihtiyacı kadar kendine de çocuklarına da harcar kocanın malından o kadının hakkı zaten. Ama fazla harcayıp mesela hayır hasenatı fazla yapınca kocasıyla arası açılıp huzursuzluk doğacaksa kadının orda mutedil dikkatli olması gerekir. Bu kadının mesela şahsi malından erkeğe çarçur edip harcama hakkı zaten yok. İslam’ı doğru anlamazsanız işte birini kral ilan ederseniz İslam’da öyle bir şey yok ki herkesin Allah hakkını vermiş herkes kendi hakkını bilecek karşının hakkına tecavüz etmeyecek sınırı öte aşmayacak ölçüler var sınırlar var bunları Allah koymuş (c.c). İnsanların mutluluğu için koymuş hak ve adalet ölçülerle konmuş ilahi adalet ama biz bu ölçüleri A’dan Z’ye bilmemiz gerekli. İslam okulunda bütün insanlığın tümü okuması gerekiyor önce bu dünyada ilk okuyacaklar. Devlet adamları Proflar, hâkimler önce bunlar İslam okulunda okuyacak ki dünyaya adalet merhamet dağıtsın generaller mana şarlar okuyacak ki dünyada gerçek adalet emniyet sağlanır haksızlık zorbalara karşı koymak nasılmış dünya bunu öğrensin. Kendi keyfi için dersim otizmi faşizmi destekleyen insanların kanını emen silah zoruyla insanların hakkını yiyen bilmem bankaları hortumlayan bu zorbaların elinden alıp imanlı dünyada adaleti temin edecek güveni temin edecek insanlar başa geçmesi için silahlar en güvenilir insanlara verilmesi lazım en merhametli en adil insanlara silahlar verilir. Despotların zalimlerin eline silah verilmez ordular teslim edilmez bunlara. Çünkü adam silah zoruyla geliyor hâkimi hâkimlikten çıkarıyor, devleti devletlikten çıkarıyor, ötekini iffetten namustan çıkarıyor, milletin hakkını sömürüyor, baba zoruyla milletin tepesinde milleti sömürüp duruyor. Bunlara ne ordu, ne silah, ne devlet, ne millet bunlara teslim edilmez bunları önce okutup ehliyetli gerçek askerlere gerçek generallere ordular teslim edilmelidir.

Dakika 2:35:08

O zaman dünyada barış sulh kardeşlik merhamet adalet hak ve hürriyetler ne yapar insanların mutluluğu için yeryüzüne yerleşir bunlar bunların yerleşmesi için çalışacağız hep beraber. Evet, kıymetliler şöyle bakınca ister hususi isterse umumi delile takdim edilir aynı zamanda kadın kocasının malında tasarrufta bulunur ve bu konuda geniş yetkilere sahip olur örfümüzde zaten bizim bunlar vardır. Kocası varken de yokken de onun malından tasaddukta bulunabilir. Kim? Kadın. Örfümüzde bu zaten var örf’e bulunan bir izin ise hakikaten verilen izin gibi kabul edilir çünkü örf meşru örf bizde geçerlidir dolayısıyla kocası ona bunu yap demiş gibidir. Çünkü iyilikte insanların gönülleri birlikte hareket eder akılları birlikte hareket eder inançta kıvançta tasada bir olan karı kocanın arasında ayrılık olur mu inançta kıvançta tasada her şeyde bir olmasını zaten birbirlerini tanırlar. Yüce İslam’da zaten imanı olmayanın nikâhı yoktur diyor İslam’da nikâh ve aile köklü bir devlet çekirdeğidir. Bu köklü ailelerden büyük milletler devletler ortaya çıkmıştır aileyi bozarsanız o zaman dünyadan hayır gelmez. Evet, kıymetliler İnşaAllah derslerimiz devam edecektir Cenabı Hak hakkı tahsil eden her şeyi hak ve nur olan kullarından eylesin. Çok kıymetli ve muhterem izleyenler; dersimiz hacr ile devam ediyor. Şimdi borçlunun durumu buna teflis yani iflasa gitme iflasa götürme gibi anlamlar verildiğini görüyoruz ki yine burada bunun teşhir etmek ile nitelendiğini görüyoruz birde hâkimin borçlu olduğu kimseyi alacaklıların lehine malından uzak tutmak gibi bir durumu görmekteyiz elfes ve mal yokluğu olarak anlamaktayız. Yine müflis hiçbir malı olmayan kimse olarak örfe yerleştiğini görüyoruz. Istılahta da malı borcunu ödemeye kâfi gelmeyen bir yere diyerek nitelendiğini görüyoruz.

Dakika 2:40:00

Şimdi bunun hacir altına alınıp alınmayacağı konusunda İmam-ı Azam daima farklı düşünen bizzattı muhteremdir buna İmam-ı Azam hacir konulmaz demiştir hürriyetini hem de insanlığını ehliyetini heder etmek demiştir İmam-ı Azam. Borcunu ödemesi ona emredilir demiştir İmam-ı Azam doğrusu bu. Yine İmam-ı Azam Ebu Hanefi hâkimin müflisi hacr altına alma yetkisi yoktur diyor. Malını da hâkim satamaz diyor borcunu ödeyinceye kadar ancak zorlanır diyor hatta hapis de eğer hapis gerekiyorsa malını ödemesi için hapis de yapılır diyor ama hacir konmaz diyor çünkü hacir onun kişiliğini elinden alıyor diyor İmam-ı Azam. Şimdi tabi İmam-ı Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed ise ne diyor? Bunlarda aynı zamanda Cumhurun da görüşü burada bulunuyor ki hacr altına alınır denmiştir bunlar. Şanlı Peygamberin (a.s.v ) Muaz Hazretlerini hacr altına aldığı konuyu da delil olarak almışlardır. Şimdi bu konuda hâkimin hükmü gerekli mi değil mi konusuna da Malikiler önceki durumu göz önüne almışlar müflis hâkime götürülmez 2. durumda da böyle şey yapmışlar. Hâkimin hüküm vermesi demişler ve yine cumhur burada borçlu ama ancak hâkimin hükmü ile hacr altına alınabilir demişlerdir. Borcunu ödeyecek kadar veya daha az olması ve alacaklıların hacr altına alınmasını istemeleri Hanefilerde fetva bunun üzerine verilmiştir Cumhur da buradadır bunların yanındadır. Evet, kıymetliler zaten İmam-ı Azamın görüşünü size beyan ettik. Müflis borçlunun yine diğer bir özelliği Hanefi ve Şafiler vade gelmiş ise engellemek hakları vardır. Kim bu yolculuğa çıkan? Borçlu yani müflis yolculuğundan engellenebilir borcun günü gelmişse demişlerdir Hanefiler ve Şafiler. Evet, kıymetliler yine Hanefiler ve Şafiler vadesi gelmedikçe alacaklı alacağını isteyemez de demişlerdir vadesi gelmiş ise işte o zaman önleyebilir diyor adam çekip gidecek bir tarafa bu önlenebilir diyor. Yine alı koyma konusunda alacaklıların hakları müflisin malına taalluk eder. Sadaka gibi teberruları batıl olduğu gibi yine ulemanın hem fikir olduğu konu iflastan sonra kesinlikle ikrahı da kabul edilmez.

Dakika 2:45:03

Hanbelîler ve Şafiler alış verişi de batıl olur demişlerdir. Evet, kıymetliler Hanefiler yine semeni misil ile veya benzer değer ile satması da sahih demişlerdir. Malikiler hâkimin ve alacaklıların görüşüne bağlı kabul edilir demişler. Yine Hanefiler ve Malikiler ne diyorlar alacaklıların ölmesi halinde borçlunun vadesi gelmesi gibi vadeli borçlunun borçlarının da hemen vadesinin gelmesi hacir ölüm sebebi ile borcun vadesi gelmiş kabul edilmez demişlerdir. Şafiler ise vadesi gelmiş olmaz demişler ve Hanefiler gibi düşünmüşlerdir. Yine hapsedilmesi konusunda da mülazemet yani alacaklıların hakları vardır. Kimde? Borcunu ödeyecek kimsede kapısında olur bekleyebilirler hak sahibinin eline ve dilini kullanma yetkisi vardır. Yine zafer değil de Hanbelîler Şafi ve Maliki de Hanefilerden Züfer Hazretleri ve hazirat hâkimin yanında borçlunun ödemekte zorluk çektiği sabit olursa mülazemet etmek hakkı olmaz şayet ödemede zorluk çeken birisi ise kolaylıkla ödeyebileceği zamana kadar ona mühlet verilir bunu Yüce Allah buyurmaktadır. Bakara suresi 280. Ayeti Kerime de bulduğunuzu alınız bundan başka almayı hak ettiği bir şey yoktur borçlunun hapsedilmesi konusunda da eğer borcu savsaklıyorsa hâkim onu hapsedebilir gücü yettiği halde borcu ödemiyor ödeyebilecek gücü olan kimsenin ödemeyi geciktirmesi savsaklaması bir zulümdür bunu kim söylüyor? Şanlı Peygamber buyuruyor bunu da. Yine buyuruyor ki böyle bir kimsenin şikâyet edilmesi de cezalandırılması daha helaldir diyor yani hapsedilmesi burada gerekir anlamı çıkmaktadır. Hanefiler şöyle diyorlar hâkim şüpheye düşer borçlu kişiyi hâkim hapsedebilir kolaylıkla ödeyebileceği bir zamana kadar müddet verilir dedi Hanefi âlimleri. Vadesi gelmiş olmalıdır yani hapsedilmesi için vadesi gelecek ondan sonra güç sahibi zorluk çeken birisi ise hapsedilmez adam olsa ödeyecek yok ödeyemiyor bu hapsedilmez. Çünkü şayet ödemesinde zorluk çeken birisi ise kolaylıkla ödeyebileceği zamana kadar bir müddet verilir buyurmuştur cenabı hak. Evet, kıymetliler işte şanlı Kur’an’dan bunları anlamaktayız. Yine varlıklı kimsenin matalı diyor bak geciktirmesi savsaklaması nedir zulümdür matal borcu ödemeyi gücü yettiği halde geciktiriyor savsaklıyor buna matal denmiştir.

Dakika 2:50:03

Kıymetliler; İşte o zaman bu kişi hapsedilebilir geciktirdiği açıkça ortaya çıkmadıkça da hapsedilmez yani durum iyi tespit edilmelidir. Şimdi anne ve baba, dede, dedenin babası, annesi vs. çocuk ve torunları kendilerinden alacakları sebebi ile hapsedilmezler. Yani anne baba dede ve daha yukarı doğru bunlar hapsedilmez. Bunlar vermeseler bile hapsedilmezler dünyada onlarla iyi bir şekilde geçin idare et Lokman Suresi 15. Ayeti Kerime de yüce Rabbimiz böyle buyurdular ve anne babaya iyilik yapın diye emrettik diyor baba hapsedilmez annede böyle dede de böyle aşağı yukarı bunlara yakın olan devamı olanlarda böyle. Alacaklı kimsenin hâkimden istemesi bunu isteme hakkı vardır hakkını arama hakkı vardır daima herkesin. Eğer zorluk çeken birisi ise kolaylıkla ödeyeceği zamana kadar mühlet verilir diyen ilahi mesajı hiç kimse unutmasın. Evet, hâkimden başkası da onu hapsedemez zaten ödeyebilecek gücü olan kimsenin savsaklaması halinde şikâyeti de helal olur cezalandırılması diyor bak Peygamberimiz buyuruyor bunu da. Bulduğunuzu alınız bundan başka da alacak bir şeyiniz yoktur. Evet, kıymetliler şanlı Peygamber (a.s.v) Muaz’ı hacr altında altına aldığında borcu sebebiyle malını sattı ve onun bedelini alacaklı olanlar arasında paylaştırdı çağımızda bu gibi şeyler açık arttırma ile satılmaktadır. Malikiler ise akarın satışı konusunda 2 ay gibi bir süre beklenir demiştir İmam-ı Azam Ebu Hanefi hâkim için borçlunun ticaret mallarını ve akarını satmayı caiz kabul etmez İmam-ı Azam borcunu ödettirin ama ne yapın diyor malını satmayın diyor hâkime diyor. Yine Şafiler hanımı hizmetçisi ve yakın akrabasının ve bir günlük yiyeceği bırakılır Hanefilere göre ise borçlunun malından onlara masraf yapılır Malikilere göre ise ona birkaç gün yetecek kadar mal bıraktılar. Evet, Hanbelîler, Şafilerin görüşündedirler birbirlerine yakın görüşler beyan ettiklerini görmekteyiz. Yine malını gördü onu almasıyla ilgili Hanefiler malın eski sahibi diğer alacaklılar durumundadırlar malını almak hakkına sahiptir cumhur böyle demiştir. Her kim iflas etmiş bir kimsenin veya iflas etmiş bir insanın yanında kendisine ait malı bizzat görürse o malı almaya başkalarına göre daha bir hak sahibidir buyurdu.

Dakika 2:55:12

Kim? Peygamber Efendimiz (a.s.v) Hanefiler her hangi bir kişi iflas eder bir başka kişi de onun yanında malını bulursa oda diğer alacaklıların durumundadır demiştir Hanefiler. Burada tabi duruma göre tercih edilir bu görüşler ama Cumhurun görüşünü daha güçlü olduğunu söyleyenler olmuştur. Yine muhayyerlik konusunda da fevri midir, Kerahi midir konusunda şafilerle Hanbelîler fevrendir yani hemendir demişlerdir. Bütün konularda rücu hakkına sahiptir demişler şafiler Hanefi ile âlimleri aynı durumda olacağına bu daiz görüşlerine Hz. Ali diye istinaden söylemişler İbn-i Şübrüme, Ömer Bin Abdülaziz, Zühri gibi zevatın hüküm verdiklerini zikretmişlerdir. Evet, kıymetliler çünkü hepsinin dayandığı deliller bulunmaktadır çünkü delilsiz ortaya hüküm koymazlar. Yine rücu konusunda vadesinin gelmiş olması iflas edildiği için semerin elde edilmesine imkân olmaması gibi durumların olması müşterinin mülkünde kalmaya devam etmesi rücu da bulunmalıdır satışı fesih ettim diye durumu açığa vurmalıdır ivazı yani karşılığı alınmamış olmasıdır. Bunlar rücu yapabilmenin şartlarıdır ki şunlar da onlardandır iflas dolayısıyla olmalıdır ivaz yani alacak olmalıdır. Vadesi gelmiş olmalıdır fiilen bu baki olmalıdır nerde müflisi mülkiyetinde Hanbelîler malın bizzat batıl olması yine satılmış olan malın temizliği artmamış olmalı kıymetinden bir şey almamış olması kimsenin hakkı taalluk etmemiş olması müflisin hayatta olması gibi şartların ileri sürdüklerini görüyoruz. Kim? Hanbelîler. Şayet müşteri ölürse mal sahibi diğer alacaklılar durumdadırlar buyruldu. Yine mülkiyeti ortadan kalkmamış olmalı satıcı hayatta olmalı bu sayılanlar Hanbelî’ye göre idi Malikilerde kıymetli görüşlerini yine Hanbelîlerin görüşüne benzer görüşler ortaya koydukların görmekteyiz. Yine malın artması konusunda da bitişik artış ayrı artış boyama gibi bina yapmak gibi mesela bina yapmış olması gibi durumların da yine Malikiler ortaya sürdüler. Bu şartları da yine buğday gibilerinde karıştırılması mesela satılan bir şeyin karıştırılması eksilmesi satıcı bu konularda ne yapar? Muhayyerdir ister kabul eder ister fesih eder.

3:00:20

Yine hacrin kaldırılması konusunda da hâkimin kararı bulunması gerekir dediler. Şafilerin dışında ki diğer âlimlerimiz ki bunlara Cumhur denmektedir velinin ona ticaret izninin vermesi velinin reşit kabul etmesine ve hâkimin hükmüne istinat etmesi gibi şartları ileri sürdüğünü görüyoruz. Yine Şafiler ve Hanbelîler pay edilmesi ile birlikte hacr ortadan kalkar dediler neyin pay edilmesi müflisin malını hâkimin hükmüyle ortadan kalkar ancak dediler. Yine Cumhuru ulema Hanefiler ve Malikilerde İmam-ı Zühri de uygulana gelen şey ölüm ile birlikte onun borçlarının vadesinin gelmesi şeklinde olmuştur. Şanı yüce Allah mirasçıların miraslarını almayı ancak borçların ödenmesinden sonra mubah kılmıştır. Ölenin zimmetinde kalmasına imkân yoktur zimmet zaten bozulmuştur ondan istenmesine imkânda kalmamıştır. Mirasçıların zimmetinde de olamaz onlar böyle bir borcu iltizam etmiş olmazlar. Yani iltizam etmiş değiller ölüye zararlı olması ise borcu ödeninceye kadar onun zimmetinden borcun devam etmesidir. Kendisi adına ödeninceye kadar müminin canı borcu karşılı nedir? Taalluktadır. Yine alacaklıya zararlı olması konusunda onun hakkı gecikmiş olur ayın telef olabilir neydi ayn malın kendisi mirasçılara zararlı olması konusunda terekenin aynlardan faydalanamazlar. Her kim bir hak veya bir mal terk ederse bu onun mirasçılarındır buyurmuştur. Kim? Peygamber efendimiz. İşte görüyorsunuz kıymetli izleyenler her konuda kıymetli görüşlerin beyan edildiğini görüyoruz. Her kim bir hak veya bir mal terk ederse o bu onun mirasçılarına kalır çoğunluğu borcun ölümü zimmetinde olduğu gibi kaldığı görüşündedir kimin çoğunluğun ilim adamlarımızın kıymetli âlimlerimizin çoğunluğu. Malının aynına taalluk eder ne borç zira mirasçılar için borçların ödenmesinden önce terekede tasarruf yasaktır terekeyi kaplayan borç ile başkası arasında fark yoktur mirasçıları terekenin hiçbir şeyinde tasarrufları geçerli olmaz. Yine şanlı peygamber (a.s.v).

Dakika 3:05:03

Her hangi bir kimse ölür veya iflas ederse malın sahibi o mala daha bir halk sahibidir. Hanbelîler başta Hanefiler olmak üzere Malikiler de mal sahibi diğer alacaklılarla aynı durumdadır her hangi bir adam ölür veya iflas ederse onun alacaklıların birisi bizzat kendi malını aynen bulacak olursa malın sahibi diğer alacaklılar gibidir. Evet, kıymetli efendiler yine borcun intikalin konusunda Şafilerle Hanbelîler değişik görüşler ortaya koyarak sahih bir görüş olarak borcun terekeye taalluku mirasa mani değildir dediler. Cenabı Mevla hem alma borçlarından hem de kul borçlarından tam da kurtulmuş selamete ermiş olarak yüzü ak gönlü pak sevapları çok günahları yok olmuş veya mağfiret olmuş kullarından eyleyerek Cenabı Hak huzuruna aldığı ebedi razı olduğu kullarından eylesin.

Dakika 3:06:45

 

 

(Visited 65 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}