AmeldeFıkhı 13-01

13- Amelde Fıkhı Ekber Ders 13

AMELDE FIKHI EKBER DERS 13

 

Euzübillahimineşşeytânîrracîm, Bismillahirrahmanirrahim. Elhamd-ülillahi Rabb’il âlemin. Vessâletü vessalâmû âlâ Rasulûna Muhammedin ve âlâ âli Muhammed. Estağfirullah bi adedi zünübina hatta tufer. Allahu Ekber hatta tufer.

 

Ya Rabbel âlemin! Hakikati söylet! Ya Rabbi! Her sözü hak olan, nur olan kullarından eyle. Bütün Ümmet-i Muhammed’i, nurlu İslam’a bütün kalplerini bağla. Bütün kuvvetleriyle maddi, manevi tüm imkânlarıyla Yüce İslam’ın emrinde birlik beraberlik nasip eyle. Dünyaya İslam’ın barışının adaletinin, kardeşliğinin, sevgisinin, merhametinin, egemen olmasını, hâkim olmasını lütfeyle, kerem eyle. Kıymetli ve muhterem efendiler! Amelde Fıkh-ı Ekber’in keşif notlarını vermeye devam ediyoruz. Dersimiz abdestin ihtilâf edilen farzları. İttifak edilenlerden bahsettik. Şimdi de abdestin ihtilâf edilen farzları. Bunlara bir bakalım. Bunlardan birisi niyet, tertip, mübalağat ve ovmanın vacipliğinde ihtilâf ettiler. Hanefilerin dışındakiler niyetin farz olduğunu söylerken, Mâlikîler, Hanbeliler ve İmamiyye ve mübalağatın vacip olduğunu söylediler. Ovmanın gerekliliğini ise sadece Mâlikîler söylediler. Şimdi bakalım burada ihtilâf edilenlerden biri niyettir. Niyet kalp ile bir şeyi kesin kastetmek, o şeyi niyet diye kalp ile yapmaya karar vermektir. Hanefiler niyeti ıstılah olarak ‘’Fiilin ortaya çıkması için kalbin kesin yönelişidir’’ diye tarif ettiler Hanefiler. Tekrar ediyorum Hanefiler niyeti ıstılah olarak ‘’Fiilin ortaya çıkması için kalbin kesin olarak yönelişidir’’ dediler. Demek ki Hanefilerde, fiilin ortaya çıkması için kalbin kesin yönelişine niyet, dediler. Yine Hanefiler dediler ki ‘’Sevap elde edilmesi için abdest alanın niyetle başlaması sünnettir’’ dediler. ‘’Vakti de istincadan öncedir’’, dediler. Yani niyet -mesela abdest alacaksın-, istincadan öncedir niyetin vakti, dediler. ‘’Vakti de bütün fiilinin kurbet olması için -yani ibadet olması için- istincadan öncedir dediler. Şekli ise kişinin, hadesin kaldırılmasına ya da namaz kılmaya abdeste veya emre uyumaya niyeti etmesidir. Bunun mahalli (de) kalptir, dediler.

 

5:09

 

Kalp ve dil fiilini birleştirmek için dil ile söylersen bu da müstehaptır, dediler. İşte kıymetliler! Burada Hanefiler, Kur’an-ı Kerim’de açıkça beyan edilmeyen hususların üzerinde, -ne yaptılar- sünneti de iyice keşfederek, abdestle niyetin sünnet olduğunu söylediler, dilin söylemesini müstehap olduğunu söylediler. Mesela serinlemek, yüzmek için suya girenin abdestinin sahip olacağı sonuçlarını ortaya koydular. Niyetin farz olmadığını söylemeleri – bakın Hanefiler niyet farz değildir diyorlar, sünnettir diyorlar-, farz olmadığını söylemeleri serinlemek için abdest alanın yüzmek, temizlenmek veya boğulanı kurtarmak gibi ve bunlar için suya girenin abdestinin sahih olacağı sonuçlarını ortaya koyuyor. Şimdi Hanefilerin delillerini de şöyle sıralayalım. Kur’an-ı Kerim’de niyetin farz olduğu zikredilmemiştir. Bak 4 farzı Kur’an-ı Kerim, abdestin farzlarını Kur’an-ı Kerim zikretmiştir ama niyet zikredilmiştir. Ahad hadisi ile -bakın Hanefiler ne diyor, yani Hadis-i Şerifleri niyet hakkında var ama diyorlar Ahad hadisiyle- niyeti şart koşma, kitabın nassına yani Kur’an-ı Kerim’e ziyadedir, Kur’an-ı Kerim’e ekleme şansı yoktur, farz derseniz Kur’an-ı Kerim eklemiş olursunuz, dediler. Onlara göre de kitaba ziyade nesih sayılır. Ahad ile nesih sahih olmaz, dediler. Hanefilerin, -bakın- ‘neden sünnet’ dediklerinin delillerini ortaya koyuyorlar. Yani müçtehitler bir şeye sünnet derse veya başka bir hüküm ortaya koyarsa onu ispat etmeden onu söylemez -ve ispat ediyorlar-. Sonra sünnette de geçmemiştir, niyet teyemmümde farzdır, dediler. Bilmediği hâlde Peygamber (A.S.V.) bedeviye niyeti öğretmemiştir. Yani Peygamber her şeyi insanlığa ilk öğreten nedir? Allah Teâlâ’nın nebisi, beşiri, veziri ve mübelliğdir. Yani her şeyi tebliğ eden öğretendir. Yine niyet teyemmümde farzdır. Çünkü toprakladır, hadesi de asaleten gidermez sadece suya bedeldir dediler, Hanefiler. Diğer taharetlere kıyas abdest su ile taharettir, necasetin giderilmesinde olduğu gibi onda da niyet gerekmez. Setr-i avret gibi namazın diğer şartlarında da niyet gerekmiyor, dediler. Zimmi kadının Müslüman kocasına helâl olması için hayızdan yıkanması da gerekmemektedir, dediler.

 

10:08

 

Abdest namaz için vesiledir. Niyet ise maksatlarda istenen bir şarttır, vesilelerde değil. Bakın abdest namaz için vesiledir, esas maksut namazdır, niyet ise maksatlar da istenen bir şarttır, vesileler de değil. Hanefilerin bunlarda diğer delilleridir. Cumhura göre ise Hanefilerin dışında, abdestte niyet şarttır demişlerdir, cumhur -Hanefilerin dışında-. İbadet dışında olan şeyler için alınan bir abdestle namaz sahih olmaz. Efendim, şu delilleri ileri sürdüler, sünnetten ileri delil sürdüler onlar. Birincisi ameller niyetlere göredir ve kişi için ancak niyeti vardır, amellere amel niyetle olur. Abdest ameldir. Şer’an ancak niyetle bulunabilir. İşte sünnette olan bu kısımlara da Hanefiler niyet sünnettir dediler. Fakat cumhur -Hanefilerin dışındakiler- bu Hadis-i Şerifleri sünnetten delil getirerek onlar şarttır, dediler. Yine cumhurun görüşüne göre dinde ihlasla, Allah’a ibadet etmekle emir olundular. İhlas kalbin amelidir, o da niyettir, dediler. Şimdi bir de kıyas yaptılar cumhur olanlar. Namazda teyemmüm de şart olduğu gibi abdeste niyet şarttır dediler. Bunların cevabını Hanefiler daha önce verdiler. Abdest maksudun vesilesidir. O maksudun hükmünü alır, dediler. Allahu Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri namaza kalktığınızda yüzünüzü yıkayın buyurdu. Abdest namaz için emredilmiştir, dediler. İstenen namaz için azaların yıkanmasıdır, o da niyetin mânâsıdır dediler. Yine niyet ile ilgili bazı durumlar var. Şimdi hakikat; niyetin hakikati bir şeyin kastedilmedir. Hükmü, cumhura göre vaciptir, Hanefilere göre sünnettir ve dilin söylemesi müstehaptır dediler. Şimdi niyetten kasıt; ibadeti adetten ayırmaktır veya derecesinin ayrılması, dediler. Şimdi şartı, Müslüman olması, yani niyetin şartı, niyet edenin Müslüman olması. Temyizi ve niyet edilen şeyi bilmesi ve ona ters olan bir şeyi yapmaması, dediler, bu da niyetin şartıdır, dediler. Niyetin mahalli kalptir, niyet kasıttan ibarettir, kastın mahalli de kalptir dediler. Evet efendiler! Yine Mâlikîlerde, evla olan niyetin dille söylenmesini terk etmektir, dediler.

 

15:12

 

Şafiîlerde ve Hanbelilerde ise dilin söylemesi sünnettir, dediler. (Estâızübillah). Kıymetli efendiler! Yine Hanbelilerde gizlice söylenmesi niyetin müstehaptır dediler, açık söylenmesi ve tekrarı mekruh olur, dediler. Abdestin niyetle ilgili durumunu izaha devam ediyoruz. Şimdi niyetin şekli, mevcut yasağın kalkmasına niyet eder, hadesin kaldırılmasına ya da hadesten taharete niyet etmektir. Amaç hadesin kalkmasıdır abdestte. Yani niyetten maksat, niyetin şekli amaç diyor hadesin kalkmasına niyet etmektir, hades nedir? Abdestsizliktir ki bu abdestsizlikten kurtulmak için niyet ediyor, abdest alıyor. İbadet adetten ayrılmalıdır. Yani niyet ibadeti adetten ayırıyor. Mâlikîlerde ise hadesin kalkmasına niyet etmedikçe namaz için yeterli olmaz, dediler. Hadesi kalktığı için farz da kılınabileceğinde ihtilâf yoktur, dediler. Şimdi niyetin vakti; Hanefiler dediler ki, niyetin vakti istincadan öncedir, dediler. Hanbeliler Besmele anıdır, dediler. Mâlikîlere göre yüzü yıkama anıdır, dediler. İşte kıymetliler! Şafiîler yüzden bir bölümün ilk yıkanışın anıdır, dediler. Hepsi güzel söylediler, hepsi de. Çünkü insanlar birini tam zamanında yapamazsa öbürünü dediği zaman yapma fırsatı var. Öbürünün dediğini yapamadığında daha öbürünün dediğini yapma fırsatı doğuyor ki; fırsatlar artıyor ve kul burada zorluktan da ayrıca kurtuluyor. Bu müçtehitlerin kalbine, Allah ilham vermiş de bu Yüce İslam’ı ne kadar güzel anlamışlar ve anlatmışlar. Ve İslam tamamen kolaylaşmış. Allah bütün müçtehitlerimize, başta Hanefi âlimleri olmak üzere hepsine, çok mu çok rahmet eylesin, kıymetliler. Tabii Allah, Ashab-ı Gûzin’den, tabiinden razı olsun. Hz. Muhammed’e salât-ü selam olsun. Ebediyyû’l ebed hiç eksilmesin. Yüce Rabb’imize ezelî, ebedî, bitmez tükenmez hamd-ü senalar olsun. Rabb’imize hamdolsun. (Sûbhanallahi ve bi hamdih mil’el-mîzân ve müntehe’l-ilm ve meblâr-rıdâ ve zinete’l-Arş ve adede halgîh) Kıymetliler! Kıymetli âlimlerimiz teyemmümde niyetin vacip olduğunda ittifak ettiler. Yani buradaki vacip yine farz anlamındadır. Hadesi asgar ve ekberden vacip olup olmadığında ise iki görüşe ayrıldılar. Hanefiler, teyemmümde ‘evet farzdır’, dediler ama namaz abdesti ile gusül abdestinde Hanefiler ‘sünnettir’, dediler.

 

20:14

 

Öbürleri de, farzdır, dediler. Şimdi birde bakalım, abdestin tertibine bakalım. Tertip -yani ihtilâf edilen farzlardan biri de- abdesti sıra ile yapmak konusudur, yani tertiptir. Şimdi Hanefiler ve Mâlikîlere göre tertip farz değil, sünnet-i müekkededir. -Bak Hanefiler Mâlikîlere göre-. Çünkü burada ( و ) harfi ile atfetmiştir, dediler. Bu (و ) da sadece mutlak bir toplamı ifade eder. Eğer tertip istenecek olsaydı, fa’yada sümme edatları ile atfederdi. ‘’Fâ’silu-yıkayın’’ ayetindeki f harfi bütün uzuvlar, edatları hakkında takip ifade eder. Hz. Ali, İbn-i Abbas, İbn-i Mesud’dan tertibin vacip olmadığına delâlet eden rivayetler vardır. İşte Hanefiler, Mâlikîler bu rivayetleri daha iyi incelemişler. Çünkü bunlar Ashab-ı Gûzin’le görüşmüşler ve Tabiın Devri’ndeler, daha yakınlar işin kaynağı, merkezine. Hanefiler daha yakın, onun peşinden Mâlikîler geliyor, daha sonrada İmam-ı Âzam’ın öldüğü gün ve öldüğü sene, İmam-ı Şafiî Hazretleri doğuyor ve şöyle baktığımız zaman Hanefiler işin merkezine, kaynağına daha yakınlar hepsinden. Ama hepsi de güzel çalışmışlar, güzel keşfetmişler. Hepsi de hakkı aramışlar. Hepsi de hak mezheptir bunların, gerçek âlimlerdir bunların hepsi de. Şafiîler ve Hanbelilere göre tertip abdest de farzdır, gusülde değildir, demişlerdir. Delilleri işte emredilen abdesti açıklayan Peygamberimiz (A.S.V.) fiilidir, dediler. ‘Allah’ın başladığı ile başlayın’ sözüdür. Bunu Nesei sahih bir isnatla rivayet etmiş. Burada tabii karine vardır, dediler. Namazın rükunleri arasındaki tertibe de kıyas edilir dediler. Evet, Allah hepsine çok rahmet eylesin. Tertibin gerekliliğini söyleyenlerin görüşü -şöyle baktığımız zaman kıymetli görüşlerdir bunlar hepsi de ama öbürlerini de dikkatle izlemek, hepsiyle amel etmek ne kadar güzel olduklarını görmek mümkündür-, hangisi ile amel ederseniz bu gerçeğe dayanmaktadır. Kıymetliler mübalağat veya vila (ara vermeden abdesti yıkamak), abdest almak mübalağat veya vila, ara vermeden yapmaktır abdest alma işlemini. Hanefi ve Şafiîlere göre mübalağat vacip değil sünnettir, dediler. Bu görüş için şu delillere dayandılar. Resûlullah (A.S.V.) çarşıda abdest aldı yüz ve kollarını yıkadı, başını mesh etti ve cenazeye çağrıldı.

 

25:22

 

Mescide geldi ve meshlerine mesh etti. Cenaze namazını kıldı. İmâm-ı Şafiî dedi ki: ‘’İkisi arasında çok fasıla vardır. Eğer burada mübalağat veya vila, farz olsaydı Peygamberimiz, abdestini tamamlar öyle giderdi’’. Bak! ‘’Ayaklarını aradan zaman geçtikten sonra mesh etti’’, dediler. İbn-i Ömer’in de iki uzvu yıkarken ara verdiği sahih yolla sabittir. Ashaptan kimse onun bu yaptığına itiraz etmemiştir. Mâlikî ve Hanbelilere göre abdestte mübalağat farzdır dediler. Onlar da delillere başvurdular. Resûlullah (A.S.V.), namaz kılan bir adam gördü, ayağının üstünde dirhem miktarı su değmemiş yer vardı, Kıymetli Efendimiz Hz. Muhammed (A.S.V.) ona abdesti ve namazı iade etmesini emretti. Mübalağat vacip olmasaydı kuru yerin yıkanması yeterli olurdu, dediler Mâlikîler ve Hanbeliler. Yine başka bir haberde, bir adam abdest aldı ve ayağında bir tırnak yeri kadar kuru kısım bıraktı. Peygamberimiz (A.S.V.) onu gördü ve dedi ki, ‘’Dön ve abdestini güzelce al!’’, döndü sonra da namaz kıldı. Şimdi kıymetliler burada bu adam abdestini doğru almamış. Onun için Peygamberimiz yeniden ona abdest aldırmış. Fakat bunu bu kıymetli âlimlerimiz delil kabul etmişlerdir, Mâlikî ve Hanbeliler. Yine elle hafif ovmak, abdest azalarını ovma konusunda bakın âlimlerimiz ne diyorlar. Ovma elden kasıt avuç içidir. Cumhur, -Mâlikîler hariç- cumhura göre bunlar ovma vacip değil sünnettir dediler. Ama Mâlikîler burada cumhurun dışında olarak, Mâlikîler ise ovma vaciptir yani farzdır, dediler. Çünkü suyun deriye ulaşması için ovmanın bizatihi vacip olduğudur, dediler. Meşhur olan su deriye ulaşsa da ovmanın bizatihi vacip olduğudur, dediler. Evet, kıymetliler; bu görüşler çok kıymetli görüşlerdir, ona göre Müslümanlar, bu kıymetli âlimlerimiz nasıl güzel incelemişler, ona göre herkes görevini iyi yapmalıdır. Yine abdest ayetindeki ‘yüzünüzü yıkayın’, ancak burada ovmak ile tahakkuk eder dediler. Kılı ıslatın, deriyi temizleyin, ovmanın vücubunu gösterir, dediler. Kıyas ettiler, üslup mübalağa içindir, mübalağa da ovma ile tahakkuk eder, dediler. Efendim.

 

30:00

 

‘’Ovmak vesiledir vaciplik yerine sünnet olduğunu söylemek yeter’’ diyenler oldu. Hadis-i Şerifler gerçekten ovmaya delâlet etmiyor. Şimdi delillerin hepsine baktığımız zaman. Şimdi bütün görüşler çok kıymetli izahlar. Ama Hadis-i Şeriften alınacak mânâ ovmayı ortaya koymuyor. Fakat ovmanın sünnet olması yeterli görülmektedir. Farzlardan birini unutanın hükmü. Şimdi bir insan farzlardan birini unuttu, ne yapar, terk ettiğini yapar, yine unuttuğunu ve de devamını tekrar eder, abdesti baştan almaz, sahih olan da budur. Kıymetli ve muhterem izleyenler, abdestin şartlarına geldik. Şimdi bir de abdestin şartlarına bakalım. Abdestin şartları; akıl baliğ ve Müslüman olmak. Burada Hanefilere göre onlarda ‘meşhur olan kâfir ibadetler ve diğer şeriatın füruğu ile muhatap değildir’ derler Hanefiler. Çünkü kâfirin birinci görevi imân edip Müslüman olmaktır. İmân etmedikçe Müslüman olmadıkça kâfir muhatap değildir, demişlerdir. Cumhura göre ise sıhhatinin şartıdır, kâfirlere şeriatın füruğu ile de muhataptırlar. Yani onlar indinde kâfirler şeriatın füruğu ile de muhataptırlar, demişlerdir, bu da cumhurun görüşüdür. Suyu kullanma gücü, yine abdestin şartlarından birisi de suyu kullanma gücü olacak, abdest alacak kişide. Birer defa dökmeye yetecek kadar su bulamayana abdest vacip olmaz. Suyun kendisine zarar verdiği, dokunduğu, âcize de vacip olmaz. Su var ama kullanamıyor, mazereti var, özrü var veya hasta. Bu Hanefilere ve Mâlikîlere göredir. Şafiîler ve Hanbeliler de azhar olan, abdestin tamamına yetmeyecek suyun kullanılması vaciptir. Sonra da teyemmüm eder, demişlerdir. Evet, kıymetliler; şimdi bir önceki görüş, Hanefilere ve Mâlikîlere göre idi. Fakat Şafiîler ve Hanbeliler ise azhar olan abdestin tamamına yetmeyecek suyun kullanılması vaciptir, sonra da teyemmüm eder, dediler onlar. Hadesin bulunması, bakın şartlardan biri de budur, hades yani kişinin abdestsiz olması. Yani abdest üzerine abdest alması gerekmez. Abdestli olan için değil abdesti olmayan için. Burada şartın biri de bu. Şer’an kesilmeleri, yine hayız ve nifas’ın kalkması. Şimdi hayız sona ermiş yıkanması gerekiyor şart o. Nifas da sona ermiş yıkanması gerekiyor o da şarttır.

 

35:02

 

‘Vaktin darlığı’ -şimdi-… Çünkü şer’i hitap; ‘’O zaman daralmış olarak mükellefe yönelmektedir, vaktin başında daha geniştir’’. Yine şöyle özetleyebiliriz; mükellefin su ile taharete kudreti olmasıdır. Yani suyu kullanabilecek durumda olan kimseye, abdest almak kesin kes şarttır. Bir de abdestin sıhhatinin şartları var. Tabii Hanefilerde ve cumhura göre şartlara şöyle bir bakalım. Temiz tahur suyun deriye ulaşması, iğne ucu kadar yer kalsa abdest sahih olmaz. Yani kuru yer bırakmayacaksın, abdest azalarını öyle yıkayacaksın. Yani temiz tahur suyun bütün deriye ulaşması sağlanacak, kuru yer bırakılmayacak. Mâlikîler hariç cumhur indinde, dar bir yüzüğün, parmaktaki yüzüğün oynatılması vaciptir. Mâlikîler ise dediler ki: ‘’Kullanılmasına izin verilmiş yüzüğün oynatılması gerekmez’’, dediler. Şimdi ne kadar burada bir rahmet görüyoruz, rahmet, merhamet yağıyor. Yüce Allah’ın lütfuyla bu müçtehitlerin görüşlerinin içerisi, rahmet ve merhamet yağıyor, mağfiret yağıyor, kıymetliler. Çünkü şimdi hepimiz deriz ki yüzüğün altı ıslansın, oynatılsın, iyice yıkansın. Peki unuttun bak mesela! Mâlikîlerin görüşüne göre bakın o yüzüğün altı kuru kalanlar kurtulurlar. Eğer Mâlikîlerin burada içtihadı olmasaydı, -birçok konularda da öbürleri aynı-, ne yapardın suçluydun. Yüce İslam ve o konudaki müçtehitlerin ortaya koyduğu bu keşifler bu dinî delillere dayanarak veya içtihat edilerek yapılanlar tam bir rahmettir. Sakın! bu dini doğru anlamaya çalışın. Suyun organa ulaşmasını önleyen şeyin giderilmesi, mesela parmağında oje, cila var, far gibi şeyler var. Bunları ortadan kaldır ki vücuda, organa su ulaşabilsin. Onları ortadan kaldırman -nedir-, şarttır hem de sıhhatinin şartıdır abdestin. Ojenin altına su gitmez, o abdest, abdest olmaz, ojeyi ortadan kaldırman gerekiyor. Fakat zeytinyağı ve benzerleri böyle değildir. Çünkü suyun deriye geçmesine bunlar engel olmazlar. Bak zeytinyağı ve benzerleri. Şöyle bir düşünün 14 asır önce, bunlar ne kadar güzel incelenmiş ve ortaya ne kadar güzel keşifler konmuş. Bu dini ne kadar güzel incelemişler. Ve insanlığa -ne yapmışlar- bu rahmet sofrasına buyurun, demişler, İslam A’dan Z’ye ezeli, ebedî Allah’ın bir rahmet sofrasıdır. Abdeste muhalif olan bir şeyin bulunmaması veya dışarıdan abdesti bozucu bir engelin ve buna benzer bir şeyin kesilmesi, abdesti bozacak hâlin sona ermiş olması lâzımdır. Abdestin sıhhatinin şartlarından biri de budur.

 

40:02

 

Kıymetliler! Hanefilerin dışındaki cumhura göre teyemmüm için vaktin girmesi, Şafiîler ve Hanbelilere göre de hadesi sürekli olan için vaktin girmesidir. Bu da abdestin yine sıhhatinin şartlarındandır. Fakat şöyle bir bakalım. Temyiz ittifakla, abdestle diğer ibadetlerin sıhhati için şarttır. Temyiz nedir? Akıl baliğ olmayan bir çocuğun artık hayrı ve şerri bilecek duruma gelmiş olmasıdır. Şafiîler dediler ki abdestin ve guslün şartları on üçtür. Bunlardan biri İslam, temyiz, hayız ve nifasdan arınma, suyun deriye ulaşmasını engelleyenlerinden arınması, farziyetini bilmesi, muayyen farzlarından birine sünnet olarak itikat etmeme -yani farzı farz bil sünneti sünnet bil diyor-, temiz su, aynı necasetin giderilmesi, organda suyu değiştiren bir şeyin bulunmaması, niyetini talik etmemesi, suyun organa akması gibi şartları ortaya koydular. Hadesi sürekli olan için vaktin girmesi ve azaları peşi sıra yıkamak. Şimdi abdestin ve guslün şartları olarak saydılar Şafiîler bunları. Kıymetliler şimdi abdestin sıhhatinin şartlarını da bitirdik, şimdi abdestin sünnetlerine geldik. Çünkü abdestin farzları var, aynı zamanda sıhhatinin şartları var ve varda var onları inceledik, vücubunun şartlarını, sıhhatinin şartlarını, ittifak edilen farzları, ihtilâf edilen farzları inceledikten sonra abdestin sünnetlerine geldik şimdi. Bir ibadetin gerçek ibadet olması için farzlar, vacipler, sünnetler, bunlar yerine gelmeli, müstehaba ulaşmalı ve ibadeti ifsat eden hareketlerden kaçınmalı, mekruhlardan da kaçınılmalıdır. Şimdi abdestin sünnetleri; Hanefiler ‘’sünnet müekked olandır’’ (diyor)… Ve Hanefiler, sünnetleri ayırdılar. ‘’Sünnet, müekked olandır, dinde zorlama olmadan devamlı olarak tutulan yoldur sünnet’’ dediler. Yani Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.)’ın devam ettiği ve bazen de özürsüz olarak terk ettiği şeylerdir sünnet, dediler. Hükmüne gelince, sünnetin hükmü nedir? Yapıldığında sevap vardır, terk edildiğinde ceza yoktur ama Peygamberimiz’in azarlama durumu vardır. Mendup ya da müstehap; bunun da hükmü yapıldığında sevap vardır, terk edildiğinde kınama yoktur. Sünnetin terkinde kınamı vardır ama müstehabın, mendubun terkinde kınama da yoktur. Ama yapıldığı zaman sevap alınır. Hanefilerde, Mâlikîlerde, Şafiîlerde sünnetlerin sayıları değişiktir. Efendim.

 

45:04

 

Şimdi bunlara bakalım, Hanefilerde niyet sünnettir abdestte, vakti istincadan öncedir, -bak sünnetin vakti istincadan öncedir-. Yani temizlik için gidiyorsun ya, istincayı anlattık derslerimizde, istinca nedir (diye). Bu dersleri baştan sonra iyi okumalı fıkıh okulunda iyi okumalıyız, iyi okumalı, iyi okutmalıdır. Çünkü dersler birbirini takip etmektedir. Birini bilirsen öbürüne ışık tutar. Hanefilerde niyet sünnettir, vakti istincadan öncedir. Keyfiyeti ise hadesin kaldırılmasına veya namaz kılmaya, abdeste ya da herhangi bir emre uymaya niyet etmesi şeklindedir. Niyetin mahalli kalptir. Meşa-i lisan ile söylenmesini müstehap görmüştür. Abdestin farzlarında açıkladığımız gibi Hanefilerin dışındaki cumhura göre niyet, farzdır. Evet, kıymetliler; ‘Uykudan kalkmış olsun veya olmasın ellerini su kabına dokunmadan bileklere kadar üç defa yıkamak’; sünnet olanın biri de budur. Elleri bileklere kadar üç defa yıkamak, daha su kabına dokunmadan. Tabii bu, o şekil su kabı kullananlar için ama bugün filkeler şırıl şırıl akan yerler var, ama aynı imkânları bulamayanlar var. Yüce İslam, hayat dinidir. Her ortama kolaylık getirmiştir, her ortama. Hiç kimseyi zorlamamış, zorluğu ortadan kaldırmıştır. İslam’ı iyi anla ki hayat kolaylaşsın ve hayat mutlu bir yere, hayat, tarzına ulaşsın. ‘’Sizden biriniz uykusundan kalktı mı, su kabına elini değmeden önce elini yıkasın, sizden biriniz elinin nerede kaldığını bilemez’’. Bu haber, Hz. Muhammed’den rivayet edilmiştir. Kütüb-i Sitte musanniflerinin tamamı Ebu Hureyre‘den rivayet etmişlerdir bu Hadis-i Şerifi. Abdeste besmele çekmek; evet kıymetliler, bu da sünnettir. Şimdi şöyle bir bakalım, Mâlikîler besmele getirmeyi abdestin faziletlerinden, adabından saydılar. Hanbeliler de abdestle besmeleyi vacip saydılar. Şöyle bir bakalım. ‘’Abdesti olmayanın namazı olmaz. Allah’ın ismini anmayanın da abdesti yoktur’’, bu da Ebu Davut, İbn-i Mace gibi muhaddislerimizin rivayet ettiği bir hadistir. Şimdi bu Hadis-i Şeriflere dayanarak böyle dediler. Tabii bu Hadis-i Şerifleri diğer müçtehitlerimiz de incelediler. Mâlikîler besmele getirmeyi, -bakın- abdestin faziletlerinden saydılar. Hanbeliler ise bunu -besmeleyi- vacip saydılar. Kıymetliler; yine şöyle bir bakalım. Cumhur ise bu hadisleri sıhhatin nefhine değil, kemâlin nefhine dair, varit olduğu şeklinde yorumladılar. Yani Hanbelilerin yorumu dışında cumhurun yorumu farklıdır.

 

50:04

 

Hanbeliler besmele okumanın vücubunu bu hadisle istidlâl ettiler. Ama bak cumhur ise bu hadisleri sıhhatinin nefhine değil kemâlin nefhine dair, varit oldu şeklinde yorumladılar ve bunlar da bu konuda birçok deliller ortaya koydular. Şimdi örneklerini de gösterdiler bunların. Yine de hayatı bu zatı muhteremler bu Hadis-i Şeriflerden ve diğer kaynaklardan, farklı anlamlar elde ederek hayat kolaylaştı. Hepsine rahmet okumamız gerekiyor. Kıymetliler; yine besmelenin vacip olmaması, vacipleri sıralayan ayette geçmemiş olmasındandır. Çünkü farzları Allah emrederken; besmeleyi de farz olsaydı onu da oraya koyardı ,dediler. Şimdi Bismillah diyerek; en ekmeli de besmelenin tamamlanmasıdır. Sonra da şöyle bir dua edilmesinde tavsiye edilmiştir, (Sümmelhamdülillahi âlel İslam ve nimetihi elhamdülillahillezi calel mae tahura) bunun gibi duaların yapılması da tavsiye edilmiştir. Mazmaza ve istinşak, şimdi ağza, buruna abdestle su vermek. Mazmaza, suyun ağza konması, çalkalanması ve atılması(dır). İstinşak ise suyun buruna konması ve nefes ile burun içine hafifçe çekilmesidir. Şimdi bunlara istinsar sünneti de ilave edilir. İstinsar, bu da sümkürürken yaptığı gibi sol elinin baş ve ikinci parmağı burnuna koyarak nefesi ile suyun dışarı atılmasıdır. Sol elinin baş ve ikinci parmağı buruna konarak nefesi ile suyun dışarı atılmasıdır. İşte istinsar! Bunların hepsi Hanbeliler hariç cumhura göre sünnet-i müekkededir. Bu konuda Müslim’in şu Hadis-i Şerifi rivayet ettiğini görmekteyiz. Sevgili Peygamberimiz’den şöyle buyuruluyor: ‘’Sizden biriniz yoktur ki abdestine hazırlanır sonra da namaza istinşak ve istinsar ederse muhakkak su ile beraber ağzı ve burnunun günahları dökülür gider’’ buyurdular. Mazmaza ve istinşak yapın haberi zayıftır, dediler. Kıymetliler! Mazmaza ve istinşakta Resûlullah’ın abdest şekli üç defa mazmaza ve istinşak, bu sünnettir, dediler. Hz. Osman bir kap istedi üç defa avuçlarına su döktü, onları yıkadı, sonra sağ elini kaba uzattı, mazmaza ve istinsar yaptı. Sonra yüzünü üç defa; dirseklerle beraber kollarını üçer defa yıkadı. Sonra başını mesh etti, sonra topuk kemikleri ile beraber ayaklarını üç defa yıkadı. Sonra dedi ki Resûlullah’ın (A.S.V.) bu abdestin gibi abdest aldığını gördüm dedi. Kıymetliler, şimdi hadis tabii devam ediyor, o şey fıtrattandır.

 

55:19

 

Yine Peygamberimiz’den rivayet edilen bir haberde bunlardan mazmaza ve istinşakı da saydı. Bu haberde Hz. Ayşe Validemiz tarikiyle geldiği rivayet olunmaktadır. Fıtrat, sünnet mânâsındadır. Fakihler, oruçlu olmayanın mazmaza ve istinşak da mübalağa etmesinin sünnet olduğundan ittifak etmiştelerdir. Ve bunu sahih olarak da görmüşlerdir. Ve buradaki sahih görülen İbn-i Kadda’nın isnadını sahih görmüşlerdir. Abdest aldığında oruçlu olmadıkça mazmaza ve istinşakda mübalağa et, diyor. Abdesti güzel al, parmaklarının aralarını hilalle, oruçlu olmadıkça istinşak da mübalağa et, diye haberler vardır. Bu da Tirmizi’nin sahih dediği bir Hadis-i Şeriftir. İstinsar da sünnettir, dediler İbn-i Abbas’tan gelen bir haberde. İki kere mübalağalı olarak istinsar edin ya da üç defa, diye de bir haber bulunmaktadır. Bu da kıymetli muhaddislerimiz tarafından rivayet edilmiş ve sahih olduğu da söylenmiştir. Evet, kıymetliler; şöyle bir bakalım. Mazmaza ve istinşakta Hanefilerin kitaplarında geçen cümle şöyledir. ‘’Müekked sünnetler, sünnetledir, üçleme, suyu yenileme, sağ el ile yapılmaları, gargara yapılması, oruçlu olmayanın bunun burun yumuşağını aşarak mübalağa yapması’’. Bunlar sünnettirler demişlerdir Hanefiler. Mâlikîlere göre ise menduptur demişlerdir. Şafiîlere göre ise müstehaptır demişlerdir. Yani ‘tertip müstehap değil müstahaktır’ demiş Şafiîler. Esas olan Şafiîlere göre, sağın sola takviminin aksine, bu ikisi de terkip müstehap değil müstahaktır demişler. Delillere göre mazmaza ve istinşak abdestte ve gusülde vaciptir, dediler. Ağız ve burun da yüzdendir, dediler. Mazmaza ve istinşak muhakkak abdesttendir, dediler -kim Hanbeliler-. Hz. Osman’ın Hadis-i Şerifini de Hz. Ali’nin hadisi gibi; abdest suyu istedi, mazmaza ve istinşak yaptı, sol eliyle de istinsar etti. Bunu da üç defa yaptı. Sonra dedi ki: ‘’Bu Allah’ın Peygamberi’nin abdestidir’’ dedi Hz. Osman, aynı şey Hz. Ali’den de rivayet edilmiştir. Yine Peygamberimiz (A.S.V.) buyurdu ki biriniz abdest aldı mı burnuna su koysun sonra da sümkürsün, Resûlullah (A.S.V.) mazmaza ve istinşak’ı emretti.

 

1:00:21

 

İşte Hanbelilerin dayandığı noktalardan biri de bunlardır. Şimdi sünnetlerden birisi de misvaktır. Onu fezailden sayan -Mâlikîlerin dışında- misvakın sünnet olduğunda fakihlerin ittifakı vardır. Sık sakal ve parmakların hilallenmesi, bu da sünnettir. El ve ayak parmaklarının hilallenmesi fakihlerin ittifakı ile sünnettir. İbn-i Mace ve Tirmizi’nin rivayet ettiği ve sahih dedikleri haberlerde bu mevcuttur. Resûlullah (A.S.V.) sakalını hilalliyordu. Yine Ebu Davud’un rivayetinde ‘’Resûlullah (A.S.V.)  abdestini aldı mı bir avuç su alır, çenesinin altına koyup onunla sakalını hilaller ve derdi ki: ‘Rabb’im bana böyle emretti’ ‘’. İşte Kıymetliler bunların hepsinin dayandığı haberler ve kıymetli muhaddislerimizin rivayetleri bulunmaktadır. Yine Peygamberimiz’den, ‘abdesti güzel al, parmaklarının hilalle, oruçlu olmadıkça istinşakta mübalağa et’, diyor ve bunun emsâli haberler devam ediyor. Yine abdestin sünnetlerinden biri üç defa yıkamaktır, yani yıkanmanın üçlenmesidir.  Fakihler sünnet olduğunda ittifak ettiler. Mâlikîler de bunu abdestin faziletlerinden saydılar. Cenab-ı Hakk bütün amelleri sâlih ve makbul olan, imânlı ve kâmil olan daim ve ebedî olan kullarından eylesin.

 

1:03:17

 

 

 

 

(Visited 113 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}