168- Amelde Fıkhı Ekber Ders 168
AMELDE FIKHI EKBER DERS 168
Çok kıymetli muhterem izleyenlerimiz; vasiyetin hükümleriyle dersimiz devam ediyor. Sizlere insanların geçirdiği aşamalar konusunda daha önce değinmiştik kısaca tekrar değinerek devam edelim. Mürahik ergenlik yaşına yaklaşmış çocuk anlamındadır. Tıfıl da daha mümeyyiz olmayan çocuğa denmektedir tıfıl. Sabi ğulam ve yafi kelimesi baliğ olmayan kişi hakkında kullanılır. Sabi ğulam yafi kelimesi baliğ olmayan kişi anlamında kullanılır. Yetim kelimesi de böyledir. Hanefilere göre zayıfların belirli şartı aranır. Şap ve feta şap ve feta büluğ’dan otuz yaşına kadarki durumuna denmektedir. Bir kişi büluğ’dan otuzuna kadar şap ve feta ismi söylenmesi bazı örf de yerleşmiştir. El Kehil ise otuzdan elli yaşına kadar olandır. Eşşeyh ise elliden yetmişe kadar olandır. Eşşeyh bundan sonra ömrün sonuna kadar ki duruma dönem hakkında da Elherim adı verilir. Şimdi sizlere musâbih’in telef olmasının hükmü hakkında ayın vasiyet edilmişse bizzat o zaman bu ayına taalluk eder. Mesela bir kişi filan şehirdeki evini vasiyet etmiş ise onun bu vasiyeti o vasiyet ettiği eve taalluk eder. Mağdum mevcut olmayan veya teslim edilmesinden aciz olunanı vasiyet etmek. Hanefilerin dışında kalan Cumhur’a göre bu sahihtir Hanefiler madum ’un vasiyet edilmesi ittifakla caizdir. Hanefi uleması musâbih mağdum ise herhangi bir akit ile temlik edilmesi kabil bir şey olması da lazımdır derler. Bu şartlarla mağdum ’un vasiyet edilmesi buna göre caizdir Hanefilerde de. Mûsi’nin ölümü esnasında musâbih mevcut değil ise vasiyet batıl olur yine buda Hanefilerin teşhisidir. Kıymetliler; her konuda geniş keşifler yapan Hanefi uleması bu konuda da böyle dediler. Yine Hanefiler sonradan meydana gelecek şeylerin vasiyetini caiz görmezler.
Dakika 5:03
Cumhur ise caiz kabul eder. Meçhul hakkında da musâleh’in malum yani belirli bir şey olmasının şart olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir. Kıymetli bizim İslam âlimlerimiz fukaha Fukaha-i Müslim’in. Gine intifa faydalanma yolu menfaatlerden maksat nedir? Hanefiler evin süknası evde oturmak ve geliri yine bahçenin galle arazinin ve bahçenin galle ve meyvesi hakkında kullanır. Galle arazinin ürünü ve kirasından hâsıl olan ile buna benzerlerin ücreti. Hanefiler galle tabirinin kapsamına mûsi’nin vefatı esnasında var olan şey ile musâleh’in hayatı süresince meydana gelecek şeyler girer derler. Hanefiler yine bizatihi kıymet taşıyan menfaatler bizatihi kıymet taşıyan mallar değildirler onlar mülktürler istihsanen üzerlerinde akit yapılmak suretiyle kıymet taşıyan bir mal olurlar. Onlara göre mal ele geçirilebilen saklanabilen menfaatler ise arazlardan ibarettir. Akitlerle kıymet kazanır. Bunlar mülktür tasarrufta bulunulan şeydir. Cumhur’u ulema menfaatler mütekavvim değer taşıyan mallardır demişlerdir. Bakış açıları farklı ama hepsi aynı şeyi söylüyorlar neticede. İstiğlal gelir sağlamak. İstiğlal gelir sağlamak için hazırlanmış olan mallar vakıflar yetim yetimlere ait mallar. Yine menfaatlerin vasiyet etmenin hükmü konusunda dört mezhep caiz olduğu hükmü üzerinde ittifak etmişlerdir. Hanefiler daha menfaatlerin vasiyet edilmesini hatta menfaatleri mal olarak kabul etmeyen Hanefiler dahi menfaatlerin vasiyet edilmesini caiz kabul ederler. Terekenin üçte birisinden fazla ise üçte bir kadarı geçerli kabul edilir. Menfaatin takdiri bu konuda Hanefilerle Malikiler intifa ayınlara bakılır. İntifa süresi ne olursa olsun burada menfaatleri vasiyet edilen ayınlara bakılır. Üçte birden çıkabiliyor ise vasiyet caiz ve geçerlidir. Menfaat vasiyet edilen ayn’ın kıymetidir. Şafilerle Hanbeliler musabihin menfaatinin kıymeti ile takdir edilir demişlerdir. Menfaat ile intifa yolu meşru İstiğlal kendisine vasiyet edilmiş bir aynın menfaatine malik olan musâleh kendi adına alacağı bir ücret karşılığında o ayn’ı kiralaması
Dakika 10:20
Şahsi kullanım Hanefilerin keşfine göre kayda riayet eder. İstiğlal gallesini gelirini almak orada kendisi de sakin olabilir. Şafilerle Hanbeliler musâleh dilediği şekilde intifa imkânına sahiptir. Muhaye’e nöbetleşe istifade etme Muhaye’e ayn’ın hepsi belli bir süre ortaklardan birisine verilir ve bu süre içersin de o ayn’ından faydalanır. Hâkim bu konuda içtihat eder. Menfaatlerin vasiyeti miras bırakılmaz. Hanefi uleması menfaat tayin edilmiş bir süre ile kayıtlı ise mesela iki yıl tayin edilmişse o zaman musâleh sadece bu süre boyunca menfaate hak kazanır. Şafilerde de buna benzer görüşler beyan edilmiştir. Yine ğurum masrafı karşılamak ğunum karşılığı sağlanan menfaat karşılığıdır yahut haraç gelir sağlamak tazminat yapılan masraf karşılığıdır. Semen buda fiyat anlamındadır. Ay’ın da tasarrufta bulunmayı vasiyet etmekle ilgili yine hakların vasiyet edilmesi intifa faydalanma vasiyeti ittifakla sahih kabul edilmiştir. Tehalli hakkı şirp hakkı tealli hakkı başkasının mülkü olan alt katın üzerinde bina yapma hakkıdır bu tehalli hakkı. Şirp hakkı genel veya özel bir ırmaktan bir tarlayı bağı bostanı veya hayvanları sulamak için zamanı ve miktarı belirli bir paydır. Misil hakkı bir ev veya başka bir yerin dışarıya yani başkasının mülküne suyu ve seli akmak ve damlalık hakkıdır. Mecra hakkı da suyu başkasının mülkünden geçirerek kendisindekine ulaştırma hakkıdır. Evet, kıymetliler; huluv hakkı vakfedilmiş bir akarın kiralanmasında öncelik hakkıdır. Cumhur’una göre kıymetli âlimlerimizin bağlayıcı değildir. Terike’nin paylaştırılmasını vasiyet etmek bu bağlayıcı değildir dediler. Şafilerle Hanbelilerin görüşüne göre caiz ve mirasçılar için bağlayıcı olduğu görüşündedirler. Bunun delili ise miras bırakan kişi ölüm hastalığında terikesinin tamamını semeni misil ile satacak olursa bu satış sahih ve nafis olur.
Dakika 15:06
Terikesinin tamamını semeni misli ile satacak olursa bu satış sahih ve nafiz olur dediler. Bunu diyenler Şafiler ve Hanbelilerdir. Evet, kıymetliler; yine maaşların vasiyet edilmesi caiz kabul edilmiştir. Vasiyetin miktarı konusunda üçte bir gerçi üçte birde çoktur ya buyuruyor peygamber efendimiz. Çünkü sen mirasçılarını zengin olarak bırakman daha hayırlıdır buyurmuştur. Yine Malikilerle zahiriler kabul etseler bile üçte birden fazlasında geçerli değildir dediler. Mirasçısı bulunmuyor ise Hanefi uleması üçte birden fazlasında da vasiyet geçerli olur dediler. Cumhur ise üçte birden fazlasında vasiyeti caiz kabul etmemişlerdir. Yine icaze geçerli kabul etme zamanı. Mûsi’nin ölümünden sonra olur. Muciz icaze de bulunan geçerli kabul eden teberru ehliyetine sahip kimselerden olmalıdır buda akil baliğ ve reşit olmalıdır. Üçte birin takdir edilme vakti Cumhur’un teşhisine göre bunlar Hanefi, Maliki ve Hanbelilerdir. Paylaştırılma ve payların birbirinden ifraz edilme yani ayrılma zamanıdır dediler. Şafilerin görüşü ise vefat esnasında olur dediler. Yine mirasçının payının mistin’i vasiyet etmesi konusunda da bu tür vasiyetlerde musâleh’in hak ettiği miktar konusunda da cüzlerin vasiyet edilmesi yine vasiyetin tenfizi yerine getirilmesi gibi durumlarda gereken kıymetli görüşlerini açıkladılar bizde derslerin akımı içerisinde bu bilgileri size vererek geldik ve şu anda vererek de devam ediyoruz. Vasiyetle ilgili konular mutbik delilik ve buna benzer sebeplerle mûsi’nin ehliyetinin zail olması Hanefi uleması mutbik devamlı delilik demektir ve bunaklık demektir. Mutbik delilik bir ay ve daha fazla süre devam eden delilik hastalığıdır. İmamı Muhammed’e göre ise bir sene devam eden delilik mutbik sayılır demişlerdir. Hanefilerin dışında kalan ulema ise vasiyeti yaptığı zaman kâmil ehliyetli baliğ ve akil olsun delili ise şudur. Satış icâre vakıf ve benzeri akitler sonradan meydana gelen delilik sebebiyle batıl olmaz dedikleri bu durumu delil olarak göstermişlerdir. Mûsi’nin irtidat etmesi buda iptal edici bir sebeptir Hanefi ve Şafilere göre. Mürtedin mülkü mevkuftur. Yine rücu dönmek konusunda dilediği zaman vasiyetinden rücu edebilir. Ölümünden sonra hükmü sabit olan bir akittir. Açık bir nas ifade olan bir lafız kullanılarak yapılan rücudur. Buna sarih açık rücu denmektedir.
Dakika 20:32
Evet, kıymetli ve muhterem efendiler. Muayyen olan musâleh’in mûsi’nin ölümünden önce vefatı dolayısıyla vasiyet batıl olur dediler. Musâleh’in mûsi’yi öldürmesiyle de vasiyet batıl olur dediler Hanefi ve Hanbeliler. Ve öncekinde de dört mezhebin ittifakını görmekteyiz. Yine muayyen olan musabihin telef olması veya istihkakı bu konuda da vasiyet batıl olur dediler. Mirasçıya vasiyet, mirasçıya vasiyet yoktur hiç bir mirasçıya vasiyetlerin tezahümü yani birden çok olması yine kullara ait vasiyette de tezahüm kaidesi İmamı Azam Ebu Hanife üçte bir bu iki kişi arasında yarı yarıya paylaştırılır. Hanefilerce fetvaya esas olan görüşte budur. Mübahat konusunda da yine tezahüm konusunda İmamı Azam önce farz sonra vacip sonrada mendup olanlar yerine getirilir demiştir vasiyetle ilgili. Allah’ın hakkıyla kul haklarına dair vasiyetler arasındaki tezahüm yine vasiyetin ispat edilmesi yazılması ittifakla mendup kabul edilmiştir. Hanefi uleması yazı muteberdir demişlerdir. Yine vasiyet yazmaya şahit tutmak okunarak onunda içindekileri kabul ettiğini ifade etmesinden sonra gerçekleşir. Mûsi şahitlere şahit olunuz yahut da onu yerine getiriniz demiş ise vasiyet geçerlidir. Müslüman bir kimse yanında vasiyetini yazmaksızın iki gece dahi geçirmeye hakkı yoktur buraya dikkat et peygamberimiz böyle buyurdular. Müslüman bir kimse yanında vasiyetini yazmaksızın iki gece dahi geçirmeye hakkı yoktur buyuruyor. Cumhur’u ulema şahitlere dinletmek lazımdır demişlerdir. Fıkhi nazariyeler bahsinde Hanefiler bir yıllık süre ile tahdit etmişlerdir. Pek çok yıl sürecek olsa bile bu bir ölüm hastalığıdır demişlerdir. Ölüm hastalığında olan kişinin yaptığı teberruların hükmü hakkında söylediler. Yine ölüm hastalığında olan kişinin teberruların hükmü konusunda sağlık halinde sadır olacak olursa kişinin ana malından karşılanacağı hususunda ulema arasında görüş ayrılığı yoktur. Tehlikeli bir hastalık halinde sadır olursa Cumhur’un teşhisine göre malın üçte birinden karşılanır. Allah vefatınız esnasında lehinize salih amellerinizde bir artış olmak üzere malınızın üçte birini sizlere tasadduk etmiştir.
Dakika 25:12
Adamın birisi ölümü esnasında altı tane kölesini azat etti ve bunlardan başka bir malı da yoktu. Sevgili peygamberimiz A.S aralarında kura çekti ve kurası çıkan iki kişiyi azat etti geri kalan dört kişinin köleliğini de devam ettirdi. Evet, kıymetli efendiler eğer defnedilmezden önce yanında bulunsaydım Müslümanların kabristanına defnedilmesine izin vermezdim buyuruyor. Şimdi şöyle bir baktığımız zaman tehlikelerde görünüyor. Bu hadisi şerifi İmamı Ahmet rivayet ediyor. Şimdi ölümünden sonrasına izafe edilen teberru ve bağışlar. Bunlarında hükmü vasiyetin hükmü gibidir. Üçte bir yahut da bundan fazla ise mirasçıların geçerli kabul etmesine bağlıdır. Bu konuda ittifak vardır çünkü İmamı Ahmet Ebu Zeyd El Ensari den rivayet ettiği hadisi şerifi biraz önce okuduk. Vasiyet malının üçte birini geçmiyor işte görüyorsunuz. Miras mirasçıların hak haklarını zayi edilmesine müsaade edilmiyor. Malın üçte biri ölenin yetkisinde olduğu halde kalanı varislere intikal ediyor. Herkes sağlığında aklını başına alsın. Vesayet konusuna gelince istiklaf caizdir. Halifenin vasisi yine Ebu Bekir Hz. R.A. Hz. Ömer’i vasiyet etmişti. Ömer de şura ehline vasiyette bulunmuştur. Ashabı Kiram da Allah hepsinden razı olsun R.A ecmain bunu rızayla kabul etmişlerdir. Sana yetimler hakkında soruyorlar deki onların ıslahı hayırlıdır buyuruyor yüce Allah C.C Bakara suresi 216. ayeti kerimede buyuruyor. Çok kıymetli ve muhterem efendiler vasiyetin rükünleri dört yanı veya rüknü vardır. Mûsi, vasi, musafih ve sîga’dan ibarettir. Mûsi vasiyeti yapana denmektedir. Vasi vaside aranan şartlar hizmetçi efendisinin malında bir çobandır ve ondan sorumludur buyurdu peygamber efendimiz. Yine Ali İmran suresinin 118. ayeti kerimesinde Nisa suresinin 141. ayetinde Rabbimiz buyuruyor. Allah kâfirlere müminlerin aleyhinde asla bir yol imkân bırakmaz. Ey iman edenler kendi din kardeşlerinizden başkasını sırdaş edinmeyin onlar halinizi bozmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Sizlere sıkıntı verecek şeyleri arzu ederler buyuruyor.
Dakika 30:26
İşte kıymetliler Müslüman akil baliğ ve hür bir Müslüman gerçek Müslüman olmak şartıyla ne yapılması lazım vasiyetler yerine iyice gelmesi lazım. Yine Hz. Ömer de kızı Hafza Radıyallahu anha ’ya vesayet vermiştir. Vasilerin taaddüdü yani birden çok olması caizdir. Hz. Peygamberin A.S kızı Fatıma R.A yaptığı vakfa nezaret etmeyi Hz. Ali kerremallahu veçheye havale etmiş ve havale etmiş olduğunu görmekteyiz. Hanefilerle Şafiler vasiler malın korunması hususunda anlaşmazlığa düşerlerse Muhaye’e nöbetleşme ile malı korumaya çalışırlar. Musafih vasi kızın babasının naibidir ve vekili gibidir. Şafi uleması küçük erkek ve kızı baba ve dede den başkası evlendiremez derler. Sultan yani İslam devlet başkanı ve kendisine bu yetkilerin havale edildiği kimse velisi olmayanın velisidir. Bu peygamberimizin sözüne istinaden söylenmiştir. Sîga vasiyetin icap ve kabul ile akd olunacağı ittifakla kabul edilmiştir. Zeyd şehit olursa Cafer, Cafer şehit olursa Abdullah Bin Revaha komutan olsun buyuruyor Peygamber Efendimiz. Yine buda vasi hakkında vesayet hakkındaki delillerle ilgilidir. Vasi üçte bir miktarında vasiyeti yerine getirir. Vekâlet vermek ki buna tevkil denmektedir ve başkasına vesayet vermek Hanefilerle Malikiler caiz kabul ederler. Yine musâleh üzerine vasi tayin edilenin malı ile mudarebe kar ortaklığı ticareti yapmak bazı yetimin Kur’an öğrenmesi ve edep kazanması için buna ehil olma halinde masraflarını karşılaya bilir. Hanefiler derki vasi ve aynı şekilde baba yetimin malını karz olarak veremez. Yine Hanefiler derki musâleh yerine paylaştırma üçte biri pay edebilir. Malikilerde Hanefiler gibi şöyle demektedir. Yani Malikiler Hanefilerin görüşündedirler. Hanefilere göre babanın tayin ettiği vasi dedesinden daha bir hak sahibidir. Hanefilere göre vasi rüştünün zuhurundan önce yetime malını verse ve mal zay olsa Ebu Yusuf ile Muhammed’e göre vasi tazminatını öder.
Dakika 35:38
İmam-ı Azam Ebu Hanife ise 15 yaşından sonra tazminat olmayacağını söylemiştir. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman karşılarında şahit bulundurun. En iyi hesap sorucu olarak Allah yeter buyuruyor Cenabı-ı Hak Nisa suresi ayet 6 da. Hanefiler vasinin sözü doğru kabul edilir demişlerdir. Vasilerin şahitliği konusunda da İmam-ı Azam bunların şahitlikleri batıldır. Ölenin malından başka bir şeye dair şehadetleri sahihtir demiştir. Yine vasi’nin yetimin malına rücu etmesi Hanefiler derki vasi kendisine terkiden isabet edeni satar ve onun bedeliyle birlikte telef olursa vasi küçüğün malına rücu eder. Ve bu takdir de satılan mala hak kazanır demişlerdir. Yine anlaşmazlıkların çözümü konusunda vasi emir kabul edilir. Onlara karşı şahit bulundurun Nisa suresi ayet 6. Her kim de fakir olursa maruf ile yesin buda aynı ayeti kerime. Mûsi’nin veya Hâkimin vasiye vekâlette olduğu gibi malum bir karşılık mükâfat tayin etmesi caizdir. Mûsi dilediği zaman vasi’yi azledebilir. Tam acizlik ve hainlik durumlarında bunu yapar. Ölüm delilik yahut fasıklık sürenin sona ermesi gibi durumlarla azledilmiş olur. Zaruret sebebiyle harcama infak Hanbeliler uygun ise terikiye onu uygular demişlerdir. Evet, kıymetli ve muhterem izleyenler; Amelde Fıkhı Ekber’le derslerimiz devam ediyor. Konumuz vakıflar hakkındadır. Vakıf sözlükte hapsetmek tahbis ve tesbildir. Filan şeyi vakfettim evkaftuhu gibi kelimelerle anlam taşımaktadır. Nitekim bu maarifte Fas’ta vakıflar bakanına Vezir-ül Ahbas denmektedir. İmam-ı Azam Hz. vakfın mülkü hükmünde kalmak üzere vakfın mülkü hükmünde kalmak üzere aynı hapsetmek ve menfaatini bir hayır yoluna tasadduk etmektir demiştir İmam-ı Azam Hz. yani vakfı böyle tarif ettiğini görüyoruz.
Dakika 40:09
Hâkimin buna hükmetmesi hakem tayin edilen değil de velayet sahibi olan hâkimin buna hükmetmesi. Yine hâkimin vakfedenin ölümüne talik etmesi ve vakfedenin ölecek olursam üçte birinden tıpkı vasiyet gibi filan şeye vakfettim demesi evimi filan şeye vakfettim demesi gibi. Yine ifraz etmesi ayırması mesela mescide vakfedip mülkünden ifraz edip ayırması. Mescidin teslimi ise orada namaz kılmakla gerçekleşir. Yine sevgili Peygamberimizin Allah’ın farzlarından habis alı koymak yoktur hadisi şerifi vardır. Kadı Şureyhin şu sözleri yine İmam-ı Azam’ın gösterdiği diğer delil. İkinci tarif Ebu Yusuf ile Muhammed, Şafiler, Hanbeliler ve Cumhur’un tarifi kendisiyle intifa mümkün olan bir malın rakabesin de aynında vakfedenin de başkasının da tasarruflarına son verip aynı, aynı baki kaldığı halde Allah’a yakınlık maksadıyla gelenini mübah ve var olan bir harcama yerine hapsetmek alı koymaktır dediler. Mal vakfedenin mülkiyetinden çıkar ve yüce Allah’a mülk olmak hükmü üzere hapsedilmiş olur. İbni Ömer’in rivayet ettiği hadis-i şerifte Hz. Ömer R.A Hazretlerine Hayber arazisinden bir parça isabet eder. Dilersen aslını hapsedersin onu tasadduk edersin buyurdu Peygamberimiz Hz Ömer’e. Ömer de onu tasadduk etti satılmaması hibe edilmemesi miras bırakılmaması şartını koştu ve gelirini fakirlere, akrabalara, kölelere, misafirlere ve yolculara harcanmasını istedi. Ümmet çeşitli malların hayır yollarına vakfedilmesi şeklinde ta İslam’ın doğuşundan bu yana kadar bununla amel ede gelmiş olduğunu görüyoruz. Yine Malikiler gelirini bir hayır cihetine lazım bir şekilde teberru edip bağışlar ve bununla birlikte ayn vakfedenin mülkiyetinde kalır dedi Malikiler de. Vakfedenin mülkiyetinde de kalmaz başkasının mülkiyetine de intikal etmez. Yüce Allah’ın mülkiyeti hükmünü alır. İşte kıymetli ve muhterem izleyenler; bu güzelim yüce İslam’ın güzelim içerisindeki yüce hükümlerine bakınca güzellik üstüne güzellik nurun ala nur görüyoruz. Dilersen aslını hapseder alı koyarsın ve onu gelirini tasadduk edersin buyurdu Peygamberimiz.
Dakika 45:05
Vakfedenin zimmetinde mülkiyetinin baki kalacağına bir işaret bulunmaktadır. Yine Hz. Ömer satılmayacak, hibe edilmeyecek, mirasta bırakılmayacak diye şart koştuğunu görüyoruz. Vakfın meşruluğu Hanefi ulemasının dışında Cumhur’a göre mendup bir sünnettir vakfın meşruluğu. Yine vakıf mendup teşvik edilmiş teberrulardan bir türdür. Cenabı Hak şanlı Kuran’da İmran suresi 92 de siz sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar iyiliğe kavuşmuş olmazsınız buyuruyor. Ey iman edenler kazandıklarınızın en güzeli olanlarından ve sizin için yerden çıkardığımız şeylerden infak ediniz buyuruyor Bakara suresi ayet 267. Evet sevgili kullar sevgili Peygamberin ey Ümmetleri bakın şanlı Peygamber ne buyuruyor. A.S Âdemoğlu öldü mü üç şey müstesna ameli kesilir amel defteri kapanır. Cari bir sadaka kendisinden sonra kendisiyle faydalı olan bir ilim yahut kendisine dua edecek salih bir evlat. İşte bunlar varsa kişinin ameli kesilmiyor sevap devam ediyor amel defteri kapanmıyor. Salih evlat ise yüce Allah’ında kullarında haklarını yerine getiren kimsedir. Sefihin durumu böyle değildir. Selef uleması ilim adamlarının birçoğu vakfın sahih olduğunu kabul ederler. Hz. Ömer Hayber’den yüz paylık vakfı meşhur olan görüşe göre İslam tarihindeki ilk vakıftır. Cabir R.A. der ki şanlı Peygamberin A.S. Ashabı arasında gücü yetip de vakıf yapmayan hiçbir kimse kalmadı diye rivayet var. Hükümlerin az bir kısmı sünnet ile sabittir. Ona dair hükümlerin çoğunluğu fukaha’nın içtihadı ile istihsana istislah’a ve örfe dayanarak sabit olur. Hanefi uleması vakıf mubahtır adamak suretiyle vacipte olabilir. Yine İmam-ı Azam lazım bağlayıcı değil caizdir dönmek caiz olur demiştir. Ölümü ile de ondan miras alınır. Muhammed Bin El Hasan ve Şafilerle Hanbeliler lazım olur sahih olduğu takdir de lazım olur. İkale veya bir başka yolla fesih olmaz. Rücu imkânına sahip değildir yani ondan rücu edemez satılmaz hibe edilmez ve mirasta bırakılmaz vakıf buna göre hibe ve sadaka ayarındadır. İmam-ı Ebu Yusuf ise mülkiyetin ıskât edilmesidir.
Dakika 50:03
Talak ve azat etmek köle üzerindeki mülkiyeti düşürmektir demiştir ve bu da mücerret söz ile tamamlanır. Bunda teslim şartı yoktur. İfraz edip ayırmaksızın paylaştırılabilen müşahın vakfı da sahihtir. Hanefilerce fetva esas görüşte fetvayı esas görüşte bulur çünkü bu görüş daha ihtiyatlı ve daha kolaydır. Malikiler lazım ve bağlayıcı olur. Yine vakfeden kişi vakıftan rücu edemez demiştir. Vakfın hükmü Hanefi uleması vakfın rüknü sigâ’dır. Benim bu arazim ebediyyen miskin yani fakir kişilere vakfedilmiştir gibi sözlerle söylenmesi hayır iyilik yollarına vakfedilmiştir yahut da filan şeye vakfediyorum demesi gibi. Yine Hanefi uleması vakfın rüknü vakfeden den sadır olan icaptır. Vakfedenin bizzat iradesidir. Cumhur ise şöyle demiştir. Vakfın dört tane rüknü vardır. Vakıf mevkuf mevkufun aleyh ve siga kip ifade demişlerdir. Mevkufun aleyh Hanefi ulemasında vakfın bir rüknü değildir. Hanbelilerde de böyledir. Vakıf mülkiyeti izale eder. Satışa hibeye ve mirasa mani olur köle azat etmek gibidir. Bir defa kabul edince de ondan sonra onu reddetmek hakkına sahip değildir ve bir defada reddedince ondan sonra kabul imkânına sahip değildir. Malikiler, Şafiler ve bir kısım Hanbeliler kabul bir rükündür değil ise velisinin kabulü şarttır hibe ve vasiyette olduğu gibi. Vakfın türleri konusunda hayır vakfı birde aile veya soydan gelenler için vakıf. Vakfın mealli konusunda mütekavvim kıymet taşıyan maldır bu icma ile arazi ve ev gibi akar cinsinden yahut da kitap, elbise, hayvan ve silah gibi taşınabilir cinsinden olan şeyler vakfın mahallidir yani konusudur. Cihan Peygamberi Hz. Muhammed A.S buyuruyor. Halide gelince sizler Halide zulüm ediyorsunuz hâlbuki o zırhlarını ve bütün savaş aletlerini Allah yolunda vakfetmiş bulunmaktadır buyurdu Peygamber efendimiz. Buhari Müslim gibi kıymetli muhaddislerimiz rivayet ettiler bu hadisi şerifi. Yine Hafsa annemiz R.A iki bin dirheme bir süs eşyası satın aldı ve bunu Hattab ailesinden gelen kadınlar için vakfetti. Ondan zekât gerekmediği görüşündeydi. Hanefiler menkul vakfın Akar’a tabi olması teamülün cereyan etmiş olması şartını koşarlar. Muşa olan akar veya menkulün vakfedilmesi sahihtir. Hz. Ömer R.A Hayber’den müşa olarak bulunan yüz hissesini vakfetmiştir. Vakıf aslın hapsedilmesi ve yani alıkonulması ve meyvesinin sebil kılınmasıdır.
Dakika 55.46
Annesinin karnındaki yavruyu vakfetmek sahih değildir. Müneccez bir temliktir. Maliki mezhebinden İbni Cüze şöyle der. Arazi çeşitli bölgeler, dükkânlar, mescitler, kuyular, köprü ve kabristanlar benzerleri bunların vakfedilmesi caizdir demiştir. Yemeğin vakfı caiz değildir. İmam-ı Malik ve onun görüşünde uyarak Eşşeyh Halil yiyeceklerin ve nakdin vakfedilmesinin caiz olduğunu kabul etmişlerdir. Onun bedeli de aynının bekası makamında kabul edilir. Akar’ın vakfı arazi, ev, dükkân bunlar emsalleri ittifakla sahihtir. Nitekim Hz. Ömer’in R.A Hayber’de ki hissesini vakfettiğini önceden görmüştük. Diğer taraftan akar da bir ebedilik söz konusudur ve devamlı kalır. Hanefiler vakfın sıhhati için Akar’ın tehdit edilmesi şart değildir şart onun malum olmasıdır demişlerdir. Menkulün vakfedilmesi Hanefilerin dışında kalan Cumhur caiz olduğunu ittifakla söylerler. Cumhur ebedi olması da geçici olması da hayır için yapılması aile için yapılması da sahihtir dediler. Akar bina edilmiş veya edilmemiş arazi demektir. Evet, kıymetliler Hanefi uleması ise menkulün vakfedilmesini caiz kabul etmezler. Örf te uygulana gelen vakıf türleri ise yine müstesnadır. Müslümanların güzel gördüğü bir şey Allah katında da güzeldir. Diğer taraftan örf ile sabit olan nas ile sabit olmuş gibidir. Binaların vakfedilmesi artık bir örf haline gelmiştir. İmam-ı Muhammed’in görüşü budur ve fetvaya esas olanda bu görüştür. İbni Abidin gibi kıymetli âlimlerimizden dirhemlerin Rum topraklarında yani Anadolu da bir örftür dirhemlerin vakfedilmesi. Hanefi uleması menkulün vakfının caiz olmayışının sebebi ise ebediliğin vakfın şartlarından olmasıdır. Müşa’ın vakfedilmesi Malikilerin dışında kalan Cumhur’a göre Müşa’ın şüyu-una rağmen vakfı caizdir. Paylaştırılması kabil olmayan Müşa’ın hibesi ise caizdir.
Dakika 1:00 .02
Malikiler şayi şeylerin vakfını caiz kabul etmezler. Ele geçirilmesi şarttır derler. Paylaştırılması kabil müşa ’ya müşa gelince fetvaya esas olan görüşü teşkil eden Ebu Yusuf ‚un görüşüne göre vakfedilmesi caizdir. Bu görüş ise Maliki, Şafi ve Hanbelilerin görüşüne uygundur. Daha doğrusu bu mezhepler İmam-ı Ebu Yusuf’un görüşünü kabul etmişlerdir. Yahut o görüşe uygun içtihatlar da tespitlerde bulunmuşlardır. İmam-ı Muhammed mezhep âlimlerinin çoğunluğunun kabul ettikleri görüşte ise şöyle demektedir. Müşa’nın vakfedilmesi caiz değildir. Kabzın aslı vakfın tamamı için bir şarttır. Kadı Ebu Asım derki Ebu Yusuf’un görüşü bana mana bakımından daha güçlüdür. Ancak Muhammed’in görüşü gelen haberlere daha uygun görünmektedir der. Hâkim bunların hangisine hükmederse hükmü sahih olur. Yine Malikiler ki Hanefilerin dışında paylaştırılması kabil olan Şai ve ortak şeylerin vakfı sahihtir kabil olmayan şeylerde ise yani paylaştırılması kabil olmayan şeylerde ise sahih olmaz. Şafilerle Hanbeliler sahihtir derler. Delili ise Hz. Ömer’in vakfıdır Hayber’de ki yüz hissesini vakfetmiş olmasıdır. Vakıftan maksat aslın alı konulması ve menfaatinde sebil edilmesidir. Müşa ise bu konuda paylaştırılabilen gibidir. İrtifak hakkının vakfedilmesi İrtifak Şafilerle Hanbeliler derler ki buda caizdir. Hanefiler derler irtifak hakların vakfı sahih olmaz. Hak bir mal sayılmaz yani menfaatler mülktür Hanefilerde. İkta devletin mülkünde olan bir arazi. Mülkiyeti devlete kalmakla birlikte vatandaşlarına verdiği arazidir vakfı sahih olmaz. Arazinin ölü olması ölü araziyi ihya eden kimsenin ise ihya ettiği bu araziyi vakfetmesi caizdir. Yine kıymetli kaynaklardan Dürr-ül Muhtarda Mısırdaki yöneticilerin yaptıkları vakıfların bir çoğunluğu Beyt-ül Mal vekilinden şeklen satın alıp vakfettikleri iktalardır. Sulhen fethedilmiş araziler asli maliklerinin elinde mülk olarak kalırlar. Havız arazilerin vakfı havız arazisi kullanmaktan aciz kaldıkları için hükümetinde orayı kullanıp vergilerini almak için el koyduğu arazidir. İrşat vakfı. İrşat devletin mülkiyetinde olan bir araziyi kamu maslahatına vakfetmesi demektir ve caizdir.
Dakika 1:05:00
Hanefiler derki rahimin mevhumu vakfetmesi sahihtir. Cumhur ise sahih olmayacağını söylemişlerdir. Kiralanmış ayn’ın vakfedilmesi Hanefilerle Hanbeliler şöyle derler. Sayh, sayh olmadığı için muvakkattir. Şafilerde şöyle demektedir caizdir derler. Malikilerde icare süresince ücretle tuttuğu şeyin menfaatini vakfetmesi hakkı vardır bu ebedi kılınması şartı yoktur. Teb’it konusunda. Müeccirin kiraya verenin ücretle kiraya verdiği şeyi vakfetmesi sahih değildir. Müstecir ise ücretle tuttuğu ayından ücret süresinin sonuna kadar istifade edebilir. Yine vakfın hükmü konusunda da İmam-ı Azam’a göre gelirin teberru edilmesidir. Vakfedilen ayn’ın ise vakfedenin mülkiyetinde kalmaya devam eder. Tasarrufta bulunacak olursa da vakıftan rücu etmiş kabul edilir. Ölecek olursa miras alırlar. Rücu etmesi caizdir bu İmam-ı Azam’a göre. Dilediği değişiklikleri de yapması da caizdir. Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre mülkiyetinden çıkar ve yüce Allah’ın mülkiyetine mülkiyetinde hükmü almak üzere haps edilmiş olur. Yine satılması temlik edilmesi ve paylaştırılması caiz olmaz. Malikilerin görüşü de mevkuf vakfedenin mülkü kalmaya devam eder. İmam-ı Azam gibi düşünürler. Delilleri de Peygamber efendimizin aslını haps et alı koy meyvesini ise sebil yap hadisi şerifine istinad ederler. Şafiler der ise Allah’a intikal eder (C.C ) Mevkufun aleyhin mülkü olur menfaatleri açısından. Şafiler Ebu Yusuf’la Muhammed ile aynı kanaattedirler. Hanbeliler vakfın mülkiyeti zail olur aslını haps et meyvesini sebil yap satılmayan hibe edilmeyen miras alınamayan bir şekilde alı konulması demektir. Vakıf, mescit ve buna benzer okul, medrese, ribat, köprü fakirler, gaziler ve benzeri kimseler için yapılmış ise mülkiyeti yüce Allah’a intikal eder. Bir insan eğer bir insana yapılırsa yahut da kendi çocukları ya da Ahmet’in çocukları gibi hasl edilebilen bir topluluğa yapılmış ise mülkiyeti mevkufun aleyhe intikal eder. İmam-ı Azam Ebu Hanife mescidin ifraz edilip ayrılması ile hâkimin hükmü ile bu müçtehedün fih hâkimin hükmü meseledeki görüş ayrılıklarını ortadan kaldırır. Ölüme talik edilmesi halinde ölüm ile öldüğüm takdirde mülkiyeti zail olur şeklinde vakfedenin böyle söylemesiyle. Ölüm ile Terike’nin üçte birinden yerine getirilmesi lazım olan bir vasiyet gibidir.
Dakika 1:10.19
Hayatında da vefatından sonrada ebediyyen onu vakfettim demesi ile zail olur. Yine İmam-ı Azam’a göre hayatta kaldığım sürece bu malın gelirinin tasaddukunu adamaktır. Ölünceye kadar rücu etmeyecek olursa vakıf Terike’nin üçte birinden yerine getirilir. İmam-ı Muhammed’in görüşü sadaka gibidir. Ebu Yusuf’a göre teslim şart değildir. Köle azat etmek gibidir. Şafilerde icap ile muttasıl olarak kabulü de şarttır. Dilersen aslını alı koy ve onun gelirini tasadduk et buyuran Peygamber sözüne istinaden bu kıymetli keşifler yapılmıştır. Kıymetli efendiler vakfın şartlarıyla derslerimiz devam edecektir İnşallahu Teâlâ. Çok kıymetli ve muhterem izleyenler Amelde fıkhı ekber den keşif notlarımız vakıflarla devam ediyor. Konumuz vakfın şeraiti konusunda. Vakıfta aranan şartlar. Vakıf hür ve malik olmalıdır. Vakıf akıllı olmalıdır. Yine vakıf hür ve baliğ olmalıdır. Vakıf kimdir? Vakfeden kişi vakıf dediğimiz zaman vakfeden Yine büluğa ihtilam veya adetle kendini göstermelidir. Veyahut da on beş yaşına ulaşmak veya İmam-ı Azam’ın görüşünde on yedi yaşına gelmekle varmak ile gerçekleşir. Diğer mali tasarruflarda olduğu gibi reşit olması gerekir. Mürtedin vakfı konusunda İmam-ı Azam Ebu Hanife vakfı mevkuftur diyor mürtet için. İslam’a davet ederse sahih olur. İslam’a avdet ederse sahih olur. Yani İslam’a dönerse. Ölür veya mürtet olarak öldürülür ya da Darul Harbe iltihakına hükmedilirse batıl olur. İrtidat ile batıl olur yani kişinin yaptığı vakıfların. Hanefi uleması mürtet kadının vakfı sahihtir. Çünkü mürtet kadın öldürülmez Hanefilerde. Mükrehin vakfı sahih değildir. Amanın vakfı sahihtir. Görülmeyenin vakfedilmesi oda sahihtir buda Şafilere göre. Vakfedenin şartı şariin nassı hükmü gibidir. Bunda ittifak edilmiştir İslam âlimleri İslam fakihleri tarafından
Dakika 1:15.09
Vakfedenin şartı şariin nassı gibidir ancak bu ibarenin meklulü ve boyutları konusunda fukaha arasında görüş ayrılığı bulunmaktadır. Hanefi uleması anlama delalet ve gereğince amel etmek açısından böyledir. Naslarda muteber kabul edilmeyen ve hitap delili diye adlandırılan mevhumu muhalefete itibar edilmeyeceği ilkesi ile amel ederler. Hanefilerin tasnif ve mevhumu bir hüccettir delildir. Tasnif mevhumu bir hüccettir delildir şeklinde ifade edilen kitapların rivayetlerindeki mevhum muteberdir. Cuma namazı erkek, hür, baliğ, akil ve mukim olan herkese farzdır derken bununla bu niteliklere sahip olmayanlar hakkında cuma namazının farz olmadığını kast ederler. Yine Hanefilerden usul âlimlerinin görüşlerine göre vakıftan mefhuma itibar edilmez yani vakfedenin şartı ona muhalif olanı nefyettiğinde nefyettiğine delil değildir. Ancak Hanefi ulemasının müteahhir olanları şer’i nasların dışında mefhuma itibar edilir. Örfü gereğince söz söyler vakfeden kişi örfü gereğince söz söyler. Vakfedenin lafzı mûsi’nin lafzı yemin edenin adakta bulunanın ve her akitte bulunanın lafzı âdetine hamledilir yani onun kitabında ve konuştuğu dildeki âdetine öylece yorumlanır. Arapçaya ve şeriatın diline uygun olması ile olmaması arasında bir fark yoktur. İşin özüne bakınca Hanefi âlimlerinin usulcülerine göre vakıf da mefhuma itibar edilmez fakat müteahhir’lerin görüşüne göre vakfedenin sözleri zamanının örfüne hamledilir. Yine müteahhirin uleması şer’i nasların dışındaki ifadelerde mefhuma insanların örf muamelat ve akliyatından anlaşılan şey göre itibar edilir. Hanefiler vakfedenin şartına muhalif olan her şey nassa da muhaliftir. Vakfedenin şartı şârii’nin nassı gibidir sözlerini yerine getirmenin bir gereğidir. Ona aykırı olarak verilen her hüküm delilsiz bir hükümdür. Vakfedenin sözü ister nas olsun ister zahir olsun değişen bir şey yoktur çünkü ona uymak icap eder ve âlimlerin vakfedenin şartı şârii’nin nassı gibidir sözlerinin yerine getirmenin bir gereğidir.
Dakika 1:20.06
Vakfeden kişi fasit bir şart koşmuş ise o takdirde vakıf sahih şart da batıl olur. Evet, kıymetliler vakfedenin şartına muhalefetin caiz olduğu meseleler vardır. Eğer vakıf mevkufun başkasıyla istibdal edilmemesini şart koşmuşsa hâkim ehil olmayan kimseyi azl edebilir. Hâkim bu şarta muhalefet edebilir. Vakfının bir yıldan fazla kiraya verilmemesini şart koşmuş fakat insanlar bir yıl kiralamaya yanaşmıyorlarsa hâkim bu şarta muhalefet edebilir. Vakıf kabri başında Kuran’ı Kerim okunmasını şart koşmuşsa tercih edilen görüş bunun tersidir. Kabir üzere kıraatin mekruh kabul eden görüşe göre böyle bir tayin batıldır ancak tercih edilen görüş bunun tersidir. Filan mescit de kayyım bir başka mescit de herhangi bir kimseye tasadduk da bulunmak yetkisine sahiptir. Hak sahibi kimselere ekmek ve et verilmesini şart koşmuş ise kayyum bunun kıymetini nakden ödeyebilir. Hâkim o İmam’ın maaşını artıra bilir caizdir. Eğer tayin edilen İmam’ın maaşı ona yemiyor ve bu imam âlim ve takva sahibi bir kimse ise hâkim o İmam’ın maaşını artırabilir ve caizdir. Malikiler vakfedenin şartına uymak vaciptir. Şer’an caiz değil ise şarta uyulmaz. Şafilerde aynı şeyi ifade ederler. Ömer Bin Hattab Hz. (R.A) şöyle yazmıştır. Bu dilenene, mahruma, misafire, akrabaya yolcuya ve Allah yolunda cihat edenlere sadakadır. Hz. Ali (R.A) hazretleri de sadakası ile ilgili olarak şunları yazmıştır. Beni cennete sokması ateşi benden beni de ateşten uzaklaştırması için Allah rızası için Allah yolunda akraba yakın ve uzak kimseler için sadaka olarak vakfediyorum satılmaz ve mirasta alınmaz. Şanlı Peygamber A.S kızı Hz. Fatıma-tüz Zehra (R.A) ise şanlı Peygamberin hanımları ve Haşimoğluları ile Muttalipoğulları’nın fakirleri için vakfiye yazmıştır. İşte görüyorsunuz vakıf devli saadetten beri devam etmektedir. Takdim, tehir, cem, tertip, tesfiye, tafdil gibi hususlarda da yine onun şartlarına başvurulur. Örf gereğince amel edilir. Bidat ehline yapılacak olursa bu tahsisat o şartla amel edemez. Yine Hanefi uleması mevkuf da şu şartları ortaya koymuşlardır. Mevkuf mütekavvim kıymet taşıyan ve akar bir mal olacak Hanefilere göre hak bir mal değildir. Sarhoşluk veren şeyler sapıklık ve inkâr içerikli kitaplar gibi bunlar sahih değildir. Teb’it ebedi kılmaklık bir şarttır.
Dakika 1:25.40
Müslümanların güzel gördüğü şeyin Allah katında da güzel olmasından dolayı istihsanen caiz görülmüştür. İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri atın ve silahın vakfedilmesi caiz değildir çünkü bu bir menkuldür. Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre caizdir. Halit’e gelince o yüce Allah yolunda atlar ve silahlar vakfetmiş bulunmaktadır diyen hadisi şerife istinaden. Mevkuf malum olmalıdır. miktarını tayin etmek suretiyle olur. Meçhulün vakfı sahih değildir. Hanefi ulemasına göre Akar’ın tahdidi şart değildir. Yine tam bir mülkiyet ile malik olması gerekir yine teslim edilmesi şarttır. İmam-ı Muhammed’e göre. Ebu Yusuf, Şafiler ve Hanbeliler gibi âlimler bunu şart görmezler. Hz. Ömer’in Hayber’de ki yüz payını vakfetmiş olmasıdır. Yine Malikiler merhunun ve başkasının hakkı ona taalluk etmesi halinde mecurun icarı verilmiş olanın vakfı sahih değildir. Şafi ve Hanbelilerde hür bir kimsenin kendisini vakfetmesi de sahih olmaz dediler. Akarın Hz. Ömer’in Hayber arazisindeki yüz hissesini vakfetmesidir akarın sahih olmasının gerekçesi. Yine hayvanın vakfedilmesinin sahih olmasının gerekçesi ise Ebu Hureyre’nin merfu olarak rivayet ettiği hadisi şeriftir. Herkim inanarak ve ecrini de Allah’tan umarak Allah yolunda bir at vakfedecek olursa o atın yemesi içmesi ve gübresi de diğer akıntısı da vakfedenin mizanında hasenat olur. Sevgili Peygamberimizin Halide gelince o zırhlarını silahlarını ve Allah yolunda vakfetmiş bulunuyor hadisi şerifi de göz önüne alınarak bunlara kıyas edilmiştir. Silahın vakfedilmesi gibi onlarında vakfı da caiz olur. Hz. Hafza validemizin Hattaboğullarının kadınlarına süs eşyası vakfettiği belirtilmiştir. Ev ve benzeri şeyleri vakfetmek sahihtir. Hanbelilere göre ise avcılıkta kullanılabilen yırtıcı hayvanlarla kuşların vakfı onlarla faydalanmak mübah olduğu için sahih kabul edilmiştir.
Dakika 1:30.06
Yine mevkufun aleyh te aranan vasıflar ise muayyen ise ya bir tek kişidir ya iki kişidir veya bir topluluktur. Muayyen olmayan kişi veya cihet ise fakirler, âlimler, kurra, mücahitler, mescitler Kâbe-i şerif, ribat, okullar, medreseler, serhatler ve ölülerin tekfin edilmesi gibi cihetlerdir. Muayyen mülk edinmeye ehil olması şart kabul edilmiştir. Hanefi uleması malum veya Mağduma Müslüman veya zimmiye veya sahih kabul edilen görüşe göre Mecusi’ye vakıf sahihtir. Kilise veya harbiye vakıfta bulunmak sahih olmaz. Yine Malikiler ve Şafiler esah olan görüşe göre kişinin kendisine yahut mürtet veya harbiye yapacağı vakıfta sahih olmaz. Vakıf ise bir sadakayı cariyedir. Devamı olmayan bir şeyin vakfedilemeyeceği gibi devamı olmayan kimseye yani küfür içindeki köleye küfür içindeki böyle bir kimseye vakıfta yapılamaz. Hanbeli mezhebi Şafi mezhebi gibidir. Meleklere, cinlere, şeytanlara vakıf sahih olmaz. Mürtet ve harbi olan vakıf sahih olmaz. Onların malı esasında mübahtır. Mallarını almak caizdir. Mürtet ve harbi olanlar için söyledi. Vakıf aslın hapsedilmesidir dedi Hanbeliler. Peygamber efendimiz A.S hanımı Safiyye R.A Yahudi olan bir kardeşine vakıf yaptığına dair yapılan rivayettir bunu da delil olarak ileri sürüldüğünü görmekteyiz. Mescid vakfedecek olursa o mescitte namaz kıla bilir. Bir kabristan bırakacak olursa orada defnedilebilir. Yine bir kuyu vakfedecek olursa oda oradan su çekebilir. Hz. Osman’ın R.A rume kuyusunu vakfettiği ve onunda sair Müslümanlar gibi kovasıyla o kuyudan su çektiği rivayet edilmiştir. Yine İmam-ı Ahmed Hıcır El Mederi’den yapılan rivayette sevgili Peygamberimizin sadakasından ailesi de maruf bir ölçüde yerdi. Ayrıca Hz. Ömer R.A hazretleri de vakfettiğinde şunları söylemişti onun mütevelliliğini yapan kimsenin ondan yemesi yedirmesi hakkı vardır. Yine Hz. Ömer maruf ile ifadesini kullanmıştır. Malik Şafi ve Muhammed Bin El Hasen vakfedenin vakfından faydalanmasını caiz kabul etmezler hibe ve satışta olduğu gibi köle azat etmesinde de durum böyledir.
Dakika 1:35.05
Şartla sahih olur. Vakfeden kişi aile halkının vakfından yemelerini şart koşarsa vakıfta şartla sahih olur. Peygamber efendimizin sadakasında böyle bir şartı koşmuş bulunmaktadır. Hz. Ömer Resulullah’ın görüşüne başvurduğu sadakasında vakfında böyle bir şart koşmuştu. Hz. Ömer R.A mütevelliliğini de üzerine almıştı. Yine Hz. Ömer’in kızı Hafza R.A Hz. Ömer’in vefatından sonra vakfının mütevelliliğini üzerine almış ondan sonrada Hz. Ömer’in oğlu Abdullah bunu üstlenmişti. Birinci şart mevkufun aleyh olan cihette aranan şartlar konusunda cihet malum olacak hayır ve bir yani iyilik ciheti olacak bu konuda ittifak olduğunu görüyoruz. Allah’a bir yakınlık olacak cihet mevkuf olan mala hükmen sahip olur. Bir bütün hayırları kapsayan genel bir isimdir. Aslı yüce Allah’a aittir. Allah’a itaattir. Maksat ise Allah’a yakınlık sadaka sevabı almaktır. Fakirlere, ilim adamlarına, akrabalara, mescitlere, medreselere, hastahanelere, yetim yurtlarına, hacca, cihada, fıkıh ve Kuran’ı kerim yazımına yine köprülere, yolların düzeltilmesine Hanefiler fakirlere elbise kışın bu elbiseler onlara verilir. Mescid cemaatine yine okunmak üzere bir Mushaf vakfetmesi bunlar birer birer caizdir sadece o mescide münhasır kalmaz bir başkasına vakfetmek caizdir. Kitapları yine bir yere nakletmekte caizdir. İlim talebeleri fakir olurlar. Hanefilere göre ise sırf zenginlere yapılan vakıf sahih olmaz. Fasıklar gibi Şafilerde fasıklar gibi kurbetin vakfın bir temlik ve bütün türleriyle Allah’a bir yakınlık olduğunu nazara itibara alarak sahih kabul edilmiştir Şafilerce. Zimmet ehline vakıf ittifakla sahih kabul edilmiştir. Malikilerde zenginlere vakıf sahihtir demiştir. Hanbeliler mekruh bir işin iş için vakıf da sahih olmaz. Zenginlere vakıfta sahih değildir. Hanefilerin görüşündedir Hanbeliler. Masiyet sahih olmaz eğlence yuvaları inkâr ve sapıklık cemiyetlerine yapılan vakıflarda olduğu gibi. Hanefi uleması havra veya kilise vakıfta bulunması sahih değildir. Sigara içenlere vakıf içmenin caiz olduğunu söyleseler dahi batıldır. Kilise ve benzeri yerlere tamir edilmesi Tevrat ve İncil kitaplarına yahut yol kesenlerin silahlarına yapılan vakıflarda sahih değildir. Şafilerin görüşüne göre yine sahih değildir. Masiyet ise kurbetle çatışma halindedir.
Dakika 1:40.09
Hanbelilere göre Şafilerinde söyledikleri gibi. Tevrat ve İncilin yazımı için vakıf sahih olmaz. Tevrat ve İncil de tahrif söz konusu olmuştur. Peygamber A.S Ömer’in elinde Tevrat’tan bazı bölümlerin yazılı olduğu bir sahife gördüğü zaman öfkelenmiştir. Bidat kitapları içinde vakıf sahih değildir. Fasıklara ve şarkıcılara vakıf sahih olmadığı gibi. Sevgili Peygamberimiz kabri ziyaret eden kadınlara ve kabirler üzerine mescit ile kandil edinenlere de lanet okumuştur. Hanefi uleması derki kurbet olması şartı aranır. Gayri Müslim’in kiliseye veya havraya vakfı da sahih değildir. İslam nazarında kurbet değildir. Maliki mezhebinden olan İbni Rüşt kiliselerdeki abitler için ise onun batıl olduğuna hükmeder. Hâkim hükmeder. Şafiler Hanbeliler İslam noktayı nazarında bir kurbet olmasıdır yapılan vakıflarda. İkinci şart İmam-ı Azam ile İmam-ı Muhammed teb’it ebedi kılmak vakfın cevazı için bir şarttır. Ebu Yusuf der bu şart değildir Hanefilerin dışında kalan Cumhur’u ulema Ebu Yusuf’un görüşünü kabul etmiştir. Fakirler, mücahitler ilim talipleri ve bunlara benzer cihetler. Sevgili Peygamberimiz A.S ‚ın rahim yoluyla olan akraba muhtaç iken başkasına sadaka olmaz buyurmuştur. Yine Sevgili Peygamberimizin Müslümanlara sadaka bir sadakadır. Rahim yoluyla akrabalığı ise iki sadakadır. Bir sadaka ve bir sıla buyurmuştur. Bu hadisi şerif Ebu Hureyre den rivayet olunmuştur. Ey Muhammed ümmeti beni hak ile gönderene yemin ederim. Allah kendisinin ihtiyacı olan yakın akraba bulunup da başkasına veren bir adamın sadakasını kabul etmez. Yine hasen bir hadisi şerifte de aynen manaya gelen hadisler rivayet edilmiştir. Evet, çok kıymetli ve muhterem efendiler. Fakirlere zenginler ortak olur. Vakıfta zengin ile fakir aynı durumdadır bunu Hanbeliler söylüyor. Malikiler ve Şafiler ve bir kısım Hanbeliler icap ve kabul ile akd olur. Hanefilere göre vakfa has olan lafızlar. Benim bu arazim miskinlere ebediyyen vakfedilmiş bir sadakadır yahut yüce Allah’a vakfedilmiştir yahut hayır ve bir cihetine vakıftır demesi türünden sözleridir. Fetvaya esas teşkil eden Ebu Yusuf’un söylediğidir. Sadece vakıftır. Teb’it ise sahih görülen görüşe göre Hanefilerin ittifakı ile bir şarttır.(dakika1:45.08) Vakfı ölüme talik ederse bu vasiyet gibidir. Ölüm ile malının üçte birinden vasiyet gibi yerine getirilmesi lazım olur. Vakfı bir ay süreli Hanefilerin ittifakıyla batıl olur. Malikiler vakfettim haps ettim sebil kıldım kayıt ile kayıtlamayacak olursa tasadduk ettiği kimselere ait mülk olur. Soyu zürriyeti gibi ebedi kılmaklığa delildir. Şafi uleması şunu şuna vakfediyorum benim arazim ona vakıftır demesi gibi. Yine kaineler ile sarih olurken bizatihi sarih lafızlardır. Tasadduk ediyorum sahif olmaz vakıf sarih olmaz. 1.46.29 Hanbeliler sarih lafız veya kinaye olur. Vakfettim haps ettim sebil kıldım gibi sözlerdir bunlar yeterlidir. Kinaye yolu ile vakıf sahih değildir. Maliki niyeti teb’it lafızlarıdır. Haram kılmak tahrim ve ebedi kılmak teb’it lafızları kinaye lafzını vakıf ile nitelemek satılmamak yahut hibe edilmemek veya miras alınmamak üzere tasadduk ediyorum demesi gibi. Kinaye ile birlikte vakıf hükmünü de zikretmelidir. Vakıf siga ’sının şartları konusunda teb’it ebedi kılmak Malikilerin dışında kalan Cumhur’a göre bir süre belirtilerek muvakkat oluşu delalet eden ifadelerle vakıf sahih olmaz ebedilik manasını kapsaması gerekir. Hanefiler mevkufun akar olması şartını koşarlar. Menkulün vakfını caiz görmezler. İyilik cihetine olmasını da şart koşarlar. Malikiler ise vakıf da tebidi şart görmezler. Hayır, işlerinde insanlara bir genişlik sağlamış olmaktadırlar. Tenciz derhal Müneccez gerçekleşmiş olmalıdır. Akit iltizamidir. Yine Zeyd gelecek olursa gibi yarın olursa veya aybaşında veya filan ile konuşursam gibi durumlarda Malikilerin dışında kalan Cumhura göre vakıf batıl olur. Talik sigalar üç türlüdür. Gelirse yine temlikler ise gelecekteki bir işe taliki kabul edemez. Şafiler gelecekteki şarta taliki sahih değildir. Ölümüne yapılırsa ittifakla vakıf sahih olur. Hz. Ömer bu Allah’ın kulu müminlerin emiri Ömer’in yaptığı vasiyettir. Eğer başına bir iş gelirse semiğ sadakadır. Ölümünden sonra vakıftır.
Dakika 1:50.02
Terikenin üçte birinden çıkıyor ise mirasçıların geçerli kabul etmesine bağlı olmaksızın nafiz olur. Mevcut şarta talik bir tencizdir. Hanefilere göre ölümden sonra ise vakıf Ebu Hanife’ye göre batıldır çünkü vasiyettir demiştir. Cumhur’a göre sahih değildir aybaşı gelirse benim evim vakıftır demek gibi. Temcit şart değil vakıf Malikiler söylüyor bunu da. İzan bağlayıcılık Malikilerin dışında Cumhur’a göre muhayyerlik şartını veya şart muhayyerliğine talik edilmesi sahih olmaz. Rücu şartını koşması sahih değildir. Vakıfta hibe ve ıhtık köle azat etmek gibi batıl olur. Hanefiler mescit vakfını bundan istisna etmişlerdir. Vakıf mescit vakıf edilecek olursa bu caizdir fakat şartı batıldır. Hanefi uleması batıl şart vakfın mübtezasına aykırı olan şarttır. Mülkiyetinde kalması bununla vakıf batıl olur. Yine lüzuma bağlayıcılığa aykırı olan vakıf batıl olur. Fasit şart şeriata aykırı olan şarttır. Fasit şartın hükmü şudur. Vakıf batıl olmaz. Aksına vakıf sahih fakat şart batıl olur. Sahih şart vakfın mübtezasına aykırı olmayan şarttır hükmü böyle bir şarta uymak ve uygulamak icap eder. Tamir ve vergilerin ödenmesi sahihtir. Şafilerin görüşü vakfeden eğer vakfın satılması dilediği kimseyi de çıkarmak şartını koşsa vakıf batıl olur. Hanbelilerde onlara muvafakat ederek aynısını söylemişlerdir. Dilediğim zaman değiştireceğim dese sahih olmaz. Mübtezasına aykırı bir şarttır. Şafilere göre masrafın harcama yerinin beyanı bu konuda şunu vakfettim deyip harcama yerinden söz etmeyecek olursa asar olan görüşe göre vakıf batıl olur. Harcama yeri zikredilmemiştir. Vasiyet sahih olur. Yakınlık olmak üzere mülkiyeti izale etmektir. Şafilerin dışında Cumhur masraf cihetini şart koşmaz. Malikiler derki şart değildir. Örflerinde görülen cihete harcanır. Fakirlere harcanır. Yine tayin edilenlere harcanır. Mevkufun aleyhler konusunda akit sonradan gelenler çocuk, velet, nesil, zürriyet, soy, sop, akrabalar, all, aile halkı ve ehil aile gibi lafızlar sadır olabilir. Velet ve evlat çocuk ve çocuklar vakfeden kişi çocuğuma yahut çocuklarıma vakfettim diyecek olursa ittifakla bu sulbünden gelen erkek kız bütün çocuklarını kapsar. Malikilerce erkek olanları kapsar kızları kapsamaz demiş. Hanbeliler de erkek ve kadın bu konuda eşittir demişlerdir. (dakika 1:55.19)
Mirası paylaştırdığı esasa göre paylaştırmaktır. Eşit paylaştırmaktır. Zürriyet nesil ve akit soyundan sopundan ondan sonra gelenler ittifakla bu sadece erkekleri kapsamına alır. Hanbelilerin dediği gibi bir taslih açıklama veya karine bulunması halinde müstesnadır. All cins ve Beyt Ehli, aile halkı, cins ve hane halkı erkek çocuk, kız çocuk, erkek kardeş, kız kardeş, amca ve halalardan asabe olanlar gibi bunların hepsi girer kapsamına. Hanefiler en uzak atasına kadar neseben kendisine yakınlığı olan herkestir demişlerdir. Hanefilerin zikrettiğine göre zenginde fakiri de kapsamına alır. Küçük sadece anne babasının ve iki kardeşinin zenginliğiyle zengin sayılır. Erkek ve kadın ise füruğlarının zenginliği ile kadında sadece kocasının zenginliğiyle zengin sayılır. Karabe akrabalar mahrem olan bütün zürahimleri kapsamına girer. Malikilerce mahrem olması ile olmaması arasında fark yoktur. Hanefilerin görüşünde ebeveyni tarafından İslam da en uzak atasına kadar nesebe herkestir. Anne babası ile sulbünden olan çocukları ise müstesnadır. Bu kimselere ittifakla akraba denilmez. Ebu Hanife İmam-ı Azam’a göre iki kişiden daha aşağısına yapılmaz. Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre ise tek kişi ile yetinmek mümkündür. Şafiler şöyle derler üç kişiye harcanır. Yakın akrabalara harcanır demiş ise de miras ve asabelik yönünden akrabalar değildir. Salih akraba kimseler demiş ise İbni Abidin dediği kimseler durumu mestur örtülü hakkında şüphe edilmeyen kişi yalancılığı bilinmeyen kimsedir. İffet hayır ve fazilet ehlide bunun gibidir. Muhtaç olanlar yüz dirhemden daha az bir miktara sahip olan kimsedir. İnsanın geçirdiği merhaleler tıfıl sabi ve sağir baliğ olmayan kimsedir. Tıfıl, sabi, sağir, baliğ olur ise ona bir şey yoktur. Şavk 1.59 ve hades genç ve delikanlı büluğ’dan kırk yaşının tamamlanmasına kadarki süredir. Kırkı tamamladıktan sonra ona bir şey verilmez. Kehil olgun kırk tan atmışın nihayetine kadar şeyh ihtiyar atmıştan ömrünün sonuna kadar olan dönemi ifade eder. Yine dul manasına gelen elermel kelimesi de erkeği ve dişiyi kapsamaktadır. Allah’ın yolu ve benzeri ifadeler Sebilullah İbni Sebil El Galim Galimin Sebilullah gazabe cihat demektir. Kıymetli muhterem izleyenler; ittisal ve inkıta süreklilik ve kesinti eğer kesintisiz olarak başlangıcı ve sonu bilinmekte ise sahihtir. Şayet çocuklarına çocuğu yoksa vakıf batıldır çünkü henüz yaratılmamış durumdaki çocuk malik olmaz. Başlangıcı muttasıl fakat sonu malum değil ise sahihtir sona ermeleri halinde vakfedenin akrabalarına harcanır. Hanefi uleması fetvaya esas Muhammed Bin Hasanın görüşü şöyledir. Böyle bir vakıf sahih olmaz. Ebediyyen olması gerekir. Meçhule yapılmış bir vakıf olur onun için sahih olmaz demiştir. Şayet kendisine, kölesine yahut da kiliseye vakfın caiz olmadığı kesintili sonu bakımından muttasıl bir vakıfta bulunmuşsa Şafiler ve Hanbelilerin bunda da değişik görüşleri vardır. Çok kıymetli ve muhterem izleyenler vakfın ispatıyla İnşaallah dersimiz devam edecektir.
Dakika 2:02.22