21- Amelde Fıkhı Ekber Ders 21
AMELDE FIKH-I EKBER DERS 21
Elhamdülillahi Rabb’il âlemin. Vessâletü vessalâm âlâ Rasulûna Muhammedin ve âlâ âli Muhammed. Rabbi euzûbike min’hemezatişşeyâtîyn ve euzûbike Rabbi eyyehdûrun. Bismillahirrahmanirrahim.
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler; şimdi Amelde Fıkh-ı Ekber okulunda, onun keşif notlarıyla dersimiz devam ediyor. Okumak okutmak. Sevgili izleyenler! Şimdi dersimiz gusülle buraya kadar geldi, şimdi guslün farzlarının durumuna şöyle bir bakalım. Hanefi ekolündekilerin, Mâlikî, Şafiî, Hanbeli ekolündekilerin durumuna şöyle bir kısaca göz atalım. Guslün farzları; Hanefilere göre -biliyorsunuz ki- gusülde farzlar şu şekilde Hanefilerde özetlenmiştir; ağzın ve burnun yıkanması Hanefilerde gusülde farzdır. Bedenin bir defa kuru yer bırakılmadan yıkanması yine farzdır. Eğer gulfesini sünnette kesilecek yerinin içerisini yıkamakta zorluk yoksa yıkaması gerekir. Göbeğin yıkanması, kapanmamış küpe -yani kapanmamış açık küpe- deliğinin yıkanması. Yine şöyle bir bakınca diplerine su bulaştığı takdirde, kadının örülmüş saçının iç tarafının yıkanması, diplerine su ulaştığı takdirde kadının örülmüş saçının iç tarafının yıkanması, sakalın ayağın altındaki tenin yıkanması, kaşların yıkanması, yine fercin dış tarafının yıkanması, ancak esah olan görüşe; göre gulfe’nin iç tarafının yıkanması mendup olup vacip değildir, dediler. Bu saydıklarımız Hanefilerde gusül esnasında yıkanması gereken yerler. Şimdi bunlara dikkat edelim. Diplerine su ulaştığı takdirde kadının örülmüş saçının iç tarafının yıkanması, sakalın, bıyığın, kaşların -yani vücudun dış azasında şöyle- kuru yer bırakmadan kıl dipleri -iğne ucu yeri kadar- kuru yer bırakmamaya gayretle çalışmak ve iyice gusletmek Hanefilerde bu sayılanlar farz olarak karşımıza çıkmaktadır. Mâlikî mezhebinde; niyet etmek, mülavat -yani organların peş peşe yıkanması-, vücudun dış tarafının bütünüyle su ile yıkanması, su döküldükten sonra ve bez parçası ile dahi olsa vücudun ovulması, saçların el ve ayak parmaklarının hilallenmesi; işte bunlar Hanefilerinkine bunları ilave ettiğimiz zaman Mâlikîler de bunlara dikkat çekilmiş. Bunlar Mâlikîlerde ayrıca farzdır.
Dakika 5:30
Şimdi şöyle bir bakalım. Şafiî mezhebinde yine bunlara ilaveten, niyet varsa ve necasetin giderilmesi görülen telinin üzerine suyun dökülmesi. Bunlar bir öncekilere ilave edilecek farzlardan olmakla beraber, bundan fazlasıyla -diyor- sünnettir, diyor. Bundan fazlası sünnettir, demişlerdir Şafiîler de. Hanbelilere bakıyoruz. Hanbelilerde, vücudundaki necaseti o tür maddeleri gidermek, niyet etmek besmele okumak, ağzı ve burun dâhil bütün vücudunu yıkamak, mazmaza ve istinşakda bulunmak, saçının dışını da içini de yıkaması, erkek ve kadın için saçı uzun olsun veya olmasın vaciptir (ki farz anlamındadır). Aybaşı ve lohusalık sebebiyle gusletmek gerektiğinde saçın çözülmesi de gerekir, demişlerdir. Yine gulfe üstündeki derileri açmak mümkün olduğu takdirde yıkanması bunlarda da vücup ifade eder ki farz anlamındadır. Yine yüzük ve benzeri şeylerin altının yıkanması vaciptir. Yüzük oynatılır ve aynı zamanda vücudun ön ve peş kısımlarındaki organların da görünen kısımları yıkanır demiş Hanbeliler. Nereden bakılırsa bakılsın hepsi de çok mükemmel. Allah’ın emri gusül yerli yerince yapılsın diye, çok güzel çalışmışlar keşiflerde bulunmuşlardır. Allah hepsine çok çok rahmet eylesin, (Rahmetullahi aleyhim ecmain ve mağfiretü). Guslün sünnetlerine de şöyle bir göz atalım. Niyet, besmele çekmek, elleri üç defa yıkamak, vücuduna yapışmış olan herhangi bir şeyi yıkamak, abdest almak saçın diplerini ıslatacak şekilde başına üç defa su dökmek, vücudunun diğer kısımlarına bolca su dökmek, sağ taraflardan başlamak, eliyle bedenini ovmak, ayaklarını yıkamak (yıkandığı yerin durumuna göre), üzerine su dökmeden önce saçın diplerini ve sakalı hilallemek ise bunlar müstehaptır. Şimdi kıymetliler kısaca guslün sünnetlerine baktığımız zaman, tabii burada mezheplere göre farzların içinde geçen durumları dikkate alınca değişen durumlar olmaktadır. Cenab-ı Mevla, yerli yerince -Yüce Allah’ın- emirlerini yerine getiren kullarından eylesin. Gusül ve abdestde kullanılacak suların miktarları da israf edilmemeli ve yetecek kadar su kullanılması gerekir.
Dakika 10:06
Onun için bunlar da şöyle; 675 gram görüyoruz ki; yine gusülde 2700 gram görmekteyiz. Bir sağ ile gusleder Sevgili Peygamberimiz ve bir müd ile de abdest alırdı, diye sahih olan haberlerde rivayet edilmiştir. Abdesti alırken bir müd’den fazla, guslederken de bir sağdan fazla su kullanılması da caizdir; duruma göre bunlar az çok fark eder ama israf etmemek şartıyla. Bir de yeteri kadar kullanmalı, abdest, abdest olmalı gusül de gusül olmalıdır. Yine Ayşe Annemiz’den (R.A.) gelen haberde bakın, ne diyor: ‘’Sevgili Peygamberimiz (A.S.V) kendisine ‘El-Ferah’ denilen büyükçe tek kaptan su alır gusül ederdik diyor. Ferhak ise Irak rıtılıdır. Ortalama ‘bir kullanma riayeti’ ortaya çıkar. Şimdi burada ölçüleri ortalama verdik. Öyle anlar olur ki durum farklı da olabilir. Ama israfa gidilmemelidir. Her konuda, Müslümanlar dünyada israftan uzak kalmaları gerekir. Kıymetli efendiler bir kadın Peygamberimiz’in yanına gelip hayızdan dolayı gusül etmeye dair soru sordu. Peygamberimiz (A.S.V) ona şöyle dedi: ‘’Misk katılmış bir pamuk veya bir bez parçası al. Onunla temizlen’’. Kadın, ‘’onunla nasıl temizlemeliyim?’’ diye sorunca Peygamber Efendimiz (A.S.V), ‘’Subhanallah’’ dedi ve ‘’Elbiseyle üzerini örterek onunla temizlen işte’’, dedi. Bunun üzerine Hz. Ayşe kadının kenara çekti ve kan kesildikten sonra onu süreceğini söyleyerek tarif etti. Şimdi Kıymetliler, sizlere guslün adabı konusunda da bazı kıymetli âlimlerimizin keşiflerinden keşif notları vermeye çalışalım. Mâlikîlere göre guslün sünnetlerine şöyle bir bakalım özlü olarak. Ellerini yıkamak, mazmaza, istinşak, kulakların içlerini mesh etmek, saç diplerini hilallemek. Bunlarda hem farzların içerisinde geçenlere hem de burada adap olarak sırasına dikkat et. Daha önce açıklamış olduğumuz gibi bunlar guslün hem farzlarından hem de adap olarak bunların yapılması gerekmektedir. Hanefilere göre -şöyle bir bakalım- gusülde, sünnetler vardır. Besmele ile başlamak Hanefilerde sünnettir. Niyet, elleri yıkamak, avret yerlerini yıkamak, sonra namaz abdesti gibi abdest almak, yıkamaları üç defa tekrarlamak, başı da bir defa mesh etmek. Ayaklarını yıkamayı sonra bırakır durum ayakların bulunduğu yerin durumuna göre. Vücudunun üzerine üçer defa su dökmek.
Dakika 15:35
Önce başının üzerine su dökmek ile başlar. Ondan sonra sağ omzuna, sonra sol omuzuna su döker. Sonra bedenini ovalar. Bunlar gusülde sünnettir Hanefilere göre. Guslederken kıbleye yönelinmez yani yönünü kıbleye dönmez guslederken. Şimdi Hanefilere göre guslün mekruhlarına bir bakalım. Abdestte mekruh olan şeyler gusülde de mekruhtur. Suyu israf etmek, suyu çok az kullanmak, suyu yüze çarpmak, sıradan rastgele konuşmak, yine özürsüz olarak başkasından yardım istemek. Ayrıca gusülde dua okumak da gusülhanede -açıktan- bunlar olmaz kalp ancak Rabi’sini zikreder. Açıktan dua okumak da mekruhtur. Şimdi abdestli ise abdest yeri ile gusül mahalli bir olmaz abdestte menduptur. Gusülde ise gusülhanede açıktan olmaz, kalp Rabb’ini zikretmeye devam eder. Bunlar Hanefilere göre guslün mekruhları. Şimdi şöyle bir bakalım Şafiîlere göre Hanbelilere göre Mâlikîlere göre de Peygamberimiz’in şu Hadis-i Şerifine bir göz atalım. ‘’Peygamber (A.S.V.) abdest aldığı sırada Hz. Saad’ın yanından geçti. ’Buna ne oluyor? Ne bu israf!’ deyince, Hz. Saad, ‘Abdest almakta da israf olur mu?’ diye sorunca; o Şanlı Peygamber (A.S.V.) Efendimiz, ‘Evet. Akıp giden bir nehir kenarında dahi olsan israf olur’ dedi’’ Peygamberimiz. Bunu İbn-i Mace rivayet etmiş. İşte bütün mezhepler burada; israf konusunda, guslün, abdestin mekruhlarına dikkatler çekilmiştir. Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberler üzerine. Yine diğer bir haberde, Ayşe Annemiz’den gelen haberde; ‘’Peygamber (A.S.V) gusülden sonra abdest almazdı, gusülden önce abdest almaktadır’’. Hanefiler buraya dikkat çekmişlerdir. Gusle başlarken bir namaz abdesti gibi abdest alıyor, guslüne başlıyor. İbn-i Ömer’in şu hadisine de bir bakalım. Hazreti Ömer dedi ki: ‘’Ey Allah’ın Resûlü (A.S.V.)! Bizden herhangi bir kimse cünüp olduğu hâlde uyuyabilir mi?’’ Şanlı Peygamber (A.S.V.), ‘’Evet abdest aldığı takdirde uyusun buyurdu’’. O anda uykuya çok ihtiyacı varsa gusülde yapmak hemen o anda gerekmiyorsa veya birkaç zaman ihtiyacı varsa, zaman müsaitse abdestini alsın uyusun ruhsatı verildi.
Dakika 20:04
Yine Ayşe Annemiz (R.A.)’ dan gelen haberde; ‘’Peygamber (A.S.V.) cünüp olarak uyumak istediği zaman namaz abdesti alırdı’’, diyor. Yine diğer bir haberde Peygamberimiz cünüp bir kimseye yemek veya içmek istediği zaman, namaz abdesti alınması şartıyla ruhsat vermiştir, diyor. Bu da Ayşe Annemiz’den gelen haberdir. Peygamberimiz’den rivayet edilmektedir. Yine diğer bir haberde Peygamberimiz (A.S.V.) şöyle buyurdu: ‘’Sizden herhangi bir kimse hanımına yaklaşır sonra tekrar yaklaşmak isterse her iki yaklaşma arasında bir abdest alsın’’ buyurdular. Bu da Müslim’in ve Hâkim’in rivayet ettiği Hadis-i Şerifler olarak görmekteyiz. Şimdi tekrarlamak için gusül etmek abdestten faziletlidir, şunu şöyle söyleyelim, bunu tekrarlamak için daha bir dinçleştiricidir mesela. Fakat tekrar içinde gusletmek daha faziletlidir. Bu hem dini hem de dinin sağlığa kazandırılmasıyla. Zaten Yüce İslam’ın her emri, insanoğluna hayat bahşetmektedir. En mutlu hayat tarzı İslam’ın hayat tarzıdır. Yüce Allah başka hayat tarzlarını insanoğluna takdim etmemiştir ve kabul etmemiştir. Etmeyeceğini de söylemiştir. Çünkü (Allah) İslâm’ın dışında din kabul etmiyor. Yine kıymetli kâşiflerimizden olan âlimlerimiz, cünüp olarak -diyor- tırnaklarını kesmemesi, sakal ve etek tıraşı olmaması, kan aldırmaması, vücudundan herhangi bir parçayı ayırmaması gerekir, diye de tavsiyelerde bulunmuşlardır. Tabii ki bu da Gazalî gibi kıymetli âlimlerimizden gelmektedir bu haber. Cünüp ve onun durumundakiler için haram olan şeyler, mesela cünüp insan neler yapamaz, neler haramdır. Cünüp insan namaz kılamaz, tilavet secdesi de yapamaz. İcmâ ile bunlar haramdır. ‘’Eğer cünüp iseniz temizleniniz!’’ ayet-i kerimesine dayanmaktadır. Yüce Allah, ‘’Cünüp iseniz temizleniniz’’; yani ‘guslediniz’ emri vardır. Onun için cünüp olan insanların namaz kılması haramdır. Hemen yıkanıp namazını kılar; hiçbir namazını geri -asla- bırakamaz. Yine Kâbe-i Şerif’i tavaf etmek, cünüpler için asla caiz olmaz. Beytullah’ı tavaf etmek (de) bir namazdır. Onun için tavaf ettiğiniz zaman az konuşunuz veya hayır konuşunuz. Bu da Sevgili Peygamberimiz’den gelen bir haberdir ve sahih olduğu da söylenmiştir. Yine cünüp insanlar Kur’an-ı Kerim’e dokunamazlar. Kur’an-ı Kerim’e dokunmak da bunlar da haramdır, demişlerdir.
Dakika 25:06
‘’Ona ancak iyice temizlenmiş olanlar el sürebilir’’. Bu da Vakıa Suresi’nin bir şanlı ayetidir. Cenab-ı Hakk burada, Kur’an-ı Kerim’e iyice temizlenmiş olanlar el sürebilir, buyurmuştur. Sevgili Peygamberimiz’in, Kur’an-ı Kerim’e ancak temiz olanlar el sürebilir. Şimdi bu da Hâkim Bin Hizan’dan gelen isnadının sahih olduğunu da söylemişlerdir. Burada ihtilâflı haberler olduğu gibi sahih olduğunu söyledikleri haberler de bulunmaktadır. Şimdi bu Hadis-i Şerif sahih olunca ayet-i kerimeye açıklık da getirmektedir. O zaman her kitapta, her sünnette Kur’an-ı Kerim’e abdestsiz el sürülemeyeceği ortaya çıkar. Evet, kıymetliler bu konuda gereken bilgiyi kıymetli âlimlerimiz keşif yoluyla vermişler, delilleri ortaya koymuşlardır. Büyük hem de küçük hades sahibi olan kimseye Kur’an-ı Kerim’e dokunmak caiz değildir. Yani abdesti olmayan da cünüp olan da Kur’an-ı Kerim’e el süremez ve haramdır, demişlerdir. Hanefilerle Şafiîlerdeki muhtar olan görüşe göre bir ayetten daha az bile olsa (bir ayet-i kerimeden daha az bile olsa) Kur’an-ı Kerim okuması; şayet bu dua sana bir işin başlangıcı olmak veya öğretmek, istihaza, zikir maksadıyla okunacak olursa o vakit haram olmaz. ‘’Bineğe binerken bize bunu musahhar kılanın şanı ne yücedir. Biz buna kendi gücümüzle sahip olamazdık’’. Zuhruf Suresi’ndeki ayetin anlamı bu. Yine binekten inerken de de ki: ‘’Rabb’im beni mübarek bir yere indir’’. Mü’minûn Suresi 29’da da yine ayet-i kerimenin anlamı. Yine ‘’Musibet zamanlarında muhakkak biz, Allah içiniz(dir) ve muhakkak yalnız ona dönücüleriz(dir)’’. Bu da Bakara Suresi 256’da olduğu gibi; (kişi) Kur’an-ı Kerim (okumak) niyetiyle okursa, haram olur. İşte yukarıda ya da geçtiği gibi dua, zikir maksadıyla olduğu zaman bu caizdir, haram olmaz, demişlerdir. Ama Kur’an-ı Kerim niyetiyle okunursa haram olur, demişlerdir. Besmele, Elhamdülillah, Fatiha, Ayetel Kürsi, İhlas Suresi’ni zikir kastıyla yani Yüce Allah’ı hatırlamak maksadıyla okunması haram değildir, demişlerdir. Çünkü Müslim-i Şerif’te, Hazreti Ayşe’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: ‘’Peygamberimiz (A.S.V.) bütün hâllerinde Allah’ı zikrederdi’’. Kur’an-ı Kerim’e olan tanzimi ihlal etmektedir, -ne? Abdestsiz, cünüp olarak- Kur’an-ı Kerim’e el süren insan, o zaman ona tanzimi ihlal etmektedir.
Dakika 30:20
Kur’an-ı Kerim’e saygısız davranmaktadır. Şimdi haram olduğunun delili ise, İbn-i Ömer’in Tirmizi ve diğerlerinde rivayet edilen Hadis-i Şerifte; cünüp olan bir kimseyle hayızlı olan kadın Kur’an-ı Kerim’den hiçbir şey okuyamaz. Şimdi bu Hadis-i Şerife bakıyoruz. Burada böyle buyurulmuştur. Bu Hadis-i Şerifler hakkında, zayıf olduğunu söyleyenler olmuştur. Şöyle bir bakıyoruz. Hz. Ali’nin şu hadisi de buna delildir. ‘’Resûlullah (A.S.V.) her halükârda cünüp olmadığı sürece bize Kur’an-ı Kerim’i öğretirdi’’. Bakın, bu Hadis-i Şerif sahihtir. O zaman öbürüne zayıf dediğin zaman, bu Hadis-i Şerif o zayıfı da güçlendirerek, o haberin önemi ortaya çıkar. Evet, demek ki güçlü ile zayıf bir araya gelince daha da güçlü olmaktadır. Hanbeliler bir ayetin bir kısmını okumayı caiz kabul etmişlerdir. Hanbeliler Hanefilerle birlikte Kur’an-ı Kerim lafızlarını hecelemeyi, harf harf okumayı da caiz kabul etmişlerdir. Mushaf’a bakmasını veya onu (sesini çıkarmaksızın) okumasını da caiz kabul etmişlerdir. Evet, tilavet olmaksızın Mushaf’a bakmasını veya onu sesini çıkartmaksızın okumasını da caiz kabul etmişlerdir. Şimdi Mâlikîler, Kur’an-ı Kerim’i istihaza maksadıyla; Ayetel Kürsi, İhlas, Felak, Nas gibi sureler okumayı veya kendisine veya bir başkasına nazar değmesine veyahut da herhangi bir acıya karşı rukiye, yani tedavi maksadıyla okumayı veyahut da ‘’Allah alışverişi helâl, faizi de haram kılmıştır’’ gibi bir buyruğu herhangi bir hükme delil göstermek maksadıyla okumayı da caiz kabul etmişlerdir. Kim? Mâlikîler. Şimdi hayızlı ve lohusa olan kadının kan gördüğü sürece az miktarda Kur’an-ı Kerim okuması haram değildir, demişlerdir. Bu Mâlikîlerde mutemet edilen bir görüştür. Fakihler cünüp, hayızlı ve lohusa olan kimsenin Kur’an-ı Kerim’e bakmasının haram olmadığı üzerinde ittifak etmişlerdir. Çünkü cünüplük gören göz hakkında söz konusu değildir, denmiştir. Çok kıymetliler! Mescidden itikâf, icmâ ile Hanefi ve Mâlikîlere göre geçmek veya bir tarafından girip öbür tarafından çıkmak şeklinde dahi olsa mutlak olarak haramdır, demişler.
Dakika 35:23
Hanefiler ve Mâlikîler cünüp insanın, mescitte itikâfta bulunmasını -cünüp olarak-, bunlar haramdır, demişler ve anlatıldığı gibi geçmek konusuna da değindiğimiz gibi; Hazreti Ayşe’nin (R.A.) öyle dediğini rivayet etmişlerdir muhaddislerimiz. Ebu Davut da bunlardandır. Resûlullah (A.S.V.) geldiğinde ashabın evleri mescide açılmakta idi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: ‘’Bu evlerin istikametini mescitten çeviriniz çünkü ben hayızlı veya cünüp olan bir kimseye mescidi helâl görmüyorum’’, buyurdular. Buna da zayıf diyenler olmuştur, muhtelefün-fih diyenler de olmuştur. Diğer bir delil ise Ümmü Seleme’nin şu sözleridir: ‘’Resûlullah (S.A.V.) mescide girerek sesinin çıkabildiği kadar şöyle seslendi: Mescit aybaşı olan kimseye ve cünübe helâl değildir’’. Bakın, bu hadis sahihtir, şimdi öbürüne zayıf diyen kişilerle, şimdi bu sahih bir hadis bir araya gelince -ne oldu- hüküm gerçekleşti. İşte haber güçlendi. Haberüssebi’den maksat, yolcu olan Şafiîlerle teyemmüm etmek aynı zamanda -şöyle- ayet-i kerime, böyle bir kimsenin hükmünün teyemmüm etmek olduğunu beyan etmiştir. Şafiîlerle Hanbeliler ise cünüp ve onun durumunda olan kimseler için mescitte durmayı veya özürsüz olarak mescide gidip gelmeyi haram kılmakla yetinmişler ve ihtiyaç olmaksızın dahi mescidin bir tarafından gelip öbür tarafından çıkmasını mubah kabul etmişlerdir. ‘’Sarhoşken ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın ve yolcu olduğunuz zaman -müstesna- cünüp iken de gusül edinceye kadar namaza durmayınız’’. Efendim. Bu da Nisâ Suresi’ndeki ayet-i kerimedir. Kıymetliler! İşte, camii kirletmekten emin olması hâliyle mukayyettir. Camiye giren, girip çıkacak olan bir aybaşı hâlindeki kadın hemen camiye girip çıkması, camiyi kirletmemesi ortaya çıkmaktadır. Orada kalmak gibi; onun için haram olmaktadır. Sünnet olan gusüllere şimdi bir göz atalım. Cuma namazı için alınan boy abdestleri, bunlar sünnet olanlardır. Yine bu konuda cuma günü gusletmek ergenlik yaşına gelmiş her kişiye vaciptir.
Dakika 40:02
Bu da sünnet anlamındaki bir vacip olarak değerlendirmişlerdir âlimlerimiz bu Hadis-i Şerifi. Efendim. Bunu Kütüb-i Sitte sahipleri rivayet etmişlerdir. Çünkü ayet ve hadislerin hükümlerinin hangi anlama geldiğini müçtehit âlimlerimiz keşfederler. Onun hükmünü onlar ortaya koyarlar. Rastgele kimse hüküm ortaya da koyamaz. ‘’Cuma günü abdest alan bir kimse iyi ve güzel iş yapmıştır. Şayet gusül ederse gusül daha faziletlidir’’. Bak bu hadis onun vacip olmadığını ve sünnet veya müstehap olduğuna işaretler vermiştir. Şimdi kıymetliler bunların tümünü araştıran kıymetli âlimlerimiz sonuçta hükme varıyorlar, rastgele ortaya hüküm koymuyorlar. Peygamberimiz (A.S.V.) dört şeyden dolayı gusül ederdi; cünüplükten, cuma günü hacamattan ve ölü yıkamaktan dolayı, -diyor- guslederdi, diyor. Kıymetliler, bunun için cuma günü kadınlar için gusletmek müstehap değildir; ama gusledebilirler. Yani ihtiyaçları yoksa sırf cuma (günü) için fazladan gusül etmeleri müstehap değildir denmiş, ama yaparsa bir sakıncası da olmaz. Bayram namazları için gusletmek, boy abdesti almak da sünnettir. Cemaatin -şöyle bir bakalım- bu namazlarda cemaat meşru olması, yine bayram namazları da cumaya (namazına) benzemekte olmaları; bunlarda boy abdestinin, bayramlarda sünnet olduğu burada zikredilmiştir. Hac veya umre için ihrama girmek, zevalden sonra Arefe’de vakfeye durmak, Mekke’ye girmek, Müzdelife’de gecelemek, ziyaret ve veda tavafında bulunmak maksadıyla gusletmek de; bunlar da birer birer sünnettir, demişlerdir. Bundan yine gelen haberde; ‘’Sevgili Peygamberimiz A.S.V.) ihrama girmek için elbiselerini çıkardı ve gusül etti’’. İşte haber oradan gelmektedir. Bu Hadis-i Şerifin hasen olduğu söylenmiştir. Şimdi aybaşı veya nifas söz konusu olsa dahi böyledir. Bakın, buraya da dikkat! Hadis-i Şerifin zahirine göre aybaşı ve nifas söz konusu dahi olsa böyledir. Yani bunları yapacağın zaman boy abdesti almak sünnettir. Esma bin Ümeyse, Muhammed Bin Ebubekir’i dünyaya getirdiği zaman gusül etmesini emretmesidir. Bunun delili de budur. Sahih-i Müslim ve diğer kıymetli muhaddislerimiz Ayşe Annemiz’den rivayet etmişlerdir. Kişi ‘harem bölgesinde dahi olsa’ yıkanması sünnettir. Harem bölgesi, Kâbe-i Şerif’in çevresi(dir). Buralarda bulunan insanlar mîkâtlardan geçerken boy abdestiyle geçmesi -bunlar o kıymetli muhterem yerlere saygının gereği ve- faziletlidir, boy abdesti almak.
Dakika 45:19
Sevgili Peygamberimiz’in huzuruna vardığında Medine’ye girmek için de gusletmek menduptur, dediler. Evet, kıymetliler, sünnetler bazen de karşımıza mendup olarak çıkmaktadırlar. Sünnet veya mendup; bunlar kişiye çok şey kazandırır, fazilet yarışıdır bunlar. Yine Arefe’de vakfede bulunmak, Müzdelife’de gecelemek, Mina’da cemreleri taşlamak, ziyaret ve veda tavaflarında bulunmak için gusletmeye gelince; insanların eda etmek üzere toplandığı ibadetler olmaları dolayısıyladır. Bu bakımdan kokuların giderilmesi ve temizlik maksadıyla cuma namazı için olduğu gibi gusletmek müstehap olur, demişlerdir. Mâlikîler der ki: ‘’Tavaf, Arefe’de ve Müzdelife‘de vakfe için gusletmek, müstehaptır’’, demişlerdir. İhrama ve Mekke’ye girmek için gusletmek ise sünnettir, demişlerdir. Hanefiler derler ki: ‘’İhrama girmek ve Arefe ’ye gitmek maksadıyla gusül sünnettir’’. Müzdelife’de vakfe ve Mekke’ye giriş esnasında menduptur, demişlerdir. İşte birer birer bunların fazilet yarışı olduğunu görüyoruz. Sünneti sünnet bilmek, müntahapları müstehap olarak bilmekte de ayrıca kaideler, faziletler vardır. Güneş ve Ay tutulması namazlarında cuma ve bayram namazlarına benzerler (durumlarda) yine boy abdesti almak gerekir, demişlerdir. Fazilet açısından bu da sünnettir, demişlerdir. Hanefiler, bu guslün sadece mendup olduğunu söylemişlerdir. Kıymetliler. Ölüyü yıkamak dolayısıyla gusletmek, Mâlikî, Şafiî ve Hanbelilere göre müstehaptır. Çünkü Peygamber (A.S.V.) şöyle buyurmuştur: ‘’Kim bir ölüyü yıkarsa gusül etsin, kim onu taşırsa o da abdest alsın’’ buyurmuşlardır. Şimdi buradaki emir şu Hadis-i Şerif sebebiyle mendup olduğuna hamd edilmiştir. ‘’Sizin ölünüz temiz ölür, bu bakımdan ellerinizi yıkamanız sizin için yeterlidir’’. Şimdi biz ölüyü yıkadık, kimimiz gusleder, kimimiz de temizlik yapardı. Bakın, bu Hadis-i Şerifler bunun mendup veya sünnetten öteye gitmediğini bize göstermektedir. Hanefiler (için), bakın, burada ölüyü yıkamaktan dolayı üzerinize gusletmek yoktur. Şimdi Hanefiler bunun için gusletmek vacip değildir, demişlerdir (yani ölü konusunda). Bunu da şu Hadis-i Şerif ile delil göstermişlerdir: ‘’Ölüyü yıkamaktan dolayı üzerinize gusletmek yoktur’’. Yine başka bir haberde ‘’Ölülerinizi kirletmeyiniz. Çünkü mümin hayatta iken de necis değildir, öldükten sonra da necis olmaz’’.
Dakika 50:15
Hanefiler şöyle demektedirler: ‘’Bunu gerekli görenlerin hilafından kurtulmak için gusletmek menduptur’’, demişlerdir. Buradan baktığımız zaman dört mezhepte de bunun teşvik edildiği anlaşılmaktadır. Yani ölüyü yıkamak için veya yıkadıktan sonra gusletmek menduptur. Şimdi bunun delili şudur; şöyle bir bakalım. İstihaza durumundaki kadının Şafiî ve Hanbelilere göre her bir namaz için gusletmesi sünnettir. ‘İstihaza durumundaki kadının Şafiî ve Hanbelilere göre her bir namaz için gusletmesi sünnettir’. Mâlikîler ise müstehaptır, demişlerdir. Hanefiler (kadının) kanı kesildiği zaman menduptur, demişlerdir. Burada en kolay yolu Hanefiler göstermişlerdir. Mâlikîler de ona yakındır, öbürleri de işi sünnetle (çözmekle) yetinmişlerdir. Şimdi bunun delili de şudur; -Ümmü Habibe (Radıyallahu anha minha ve erdahüm ecmain)-. ‘’Ümmü Habibe istihaza kanı gördü de Peygamber’e (aleyhisselatu vesselâm) sordu. O da gusletmesini emretti. Her namaz için gusül ederdi’’. Sahihin dışındaki rivayetlerde ise ‘’Her namaz için gusül etmesini emretti’’ denilmektedir. Şimdi Hz. Ayşe’den gelen rivayet şöyledir: ‘’Zeynep Binti Cahş istihaza kanı gördü ve Peygamberimiz (aleyhisselatu vesselâm) ona ‘Her namaz için guslet’ dedi’’. Kıymetliler, şimdi bunlardan çıkan neticede (ki müçtehitler görüşlerini bu Hadis-i Şerifleri keşfederek belirttiler); Şafiîler, Hanbeliler sünnet dediler, Mâlikîler müstehap dediler, Hanefiler de kanı kesildiği zaman menduptur, demişlerdir. Zaten özürlülerin durumu daha önce anlatıldı. Yeri geldikçe de anlatılmaya devam edilmektedir. Yine baygınlıktan sonra boy abdesti almak menduptur, dediler. Şimdi gelen haberde Sevgili Peygamberimiz’in (aleyhisselatu vesselâm) baygınlıktan dolayı gusül ettiği sabittir. Kan aldırırken Berat gecesi ve tesadüf ettiği zaman da Kadir Gecesi için gusletmek Hanefilere göre menduptur. Evet, kıymetliler bunlar birer fazilet yarışıdır. Yüce İslam, faziletler ile dolu, insanı cennete, Allah’ın cemaline hazırlayan gerçek hayat tarzı, (İslam’ın) yaşam tarzıdır. Korkulardan dolayı gusletmek. Yine karanlık, şiddetli rüzgârdan dolayı da gusletmek; bir günahtan tövbe eden, seferlerden gelenlerin de gusül etmeleri, bunlar fazilettir. Kimisi mendup, kimisi sünnet derecesindedir.
Dakika 55:05
Cenab-ı Hakk fazilet yarışında bulunan kullarından eylesin İnşâAllah. Dersimiz camilerimizin yeryüzündeki bütün mescitlerimizin başta Beytullah olmak üzere İnşâAllah o konularla derslerimiz devam edecektir Yüce Allah’ın lütfu, keremiyle. Kıymetli izleyenlerimiz. Fıkıh ekolündeki okulumuz, onun keşif notları, okumak, okutmakla ilgili derslerimiz devam ediyor. Okuyoruz, okutuyoruz. Cenab-ı Hakk her sözü, her işi, nur ve hak olan kullarından eylesin. Şimdi de şöyle bir mescitlerin, camilerimizin durumuna şöyle bir göz atalım. Gusül konusuna dâhil olan derslerimiz onunla ilgili devam ediyor. Mescitler, camiler başta Kâbe-i Şerif Beytullah olmak üzere yeryüzünün en faziletli yerleridir. Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa bunlar başta gelmektedirler. Tabii cumhura göre en faziletlisi Mescid-i Haram’dır. İmâm-ı Mâlikî’e göre ise Medine’deki Mescid-i Nebevi’dir. İmâm-ı Mâlikî Medine’nin Mekke’den daha faziletli olduğunu belirtmiştir. Hanefiler ise şöyle, demişlerdir: ‘’Kişinin ilim öğrendiği ve hocasının ders verdiği mescidi ittifakla daha faziletlidir. Mahalle mescidi ise umumî camiden daha faziletlidir’’. Şimdi şöyle Hanefilerin bakın, keşfine bakalım. Nur saçan bunların şu ilmi deryalarına göz atınca bakın, ne diyor? ‘’Kişinin ilim öğrendiği ve hocasının ders verdiği mescidi ittifakla daha faziletlidir’’. Bu da kişiye göre; şimdi dünya cami dolu, dünya hoca dolu ama sen hangi hocadan, hangi mescitten camiden ders almışsan senin için birinci derecede ora faziletlidir. Oranın kıymetini bil, değerini bil! İlim öğrendiğin hocanın ve ilim öğrendiğin o mescidin kıymetini bil diyor. Kim diyor bunu, Hanefiler. Mâlikî, İmâm-ı Mâlikî Medine’yi niçin söylemiştir. O da İslam dini Medine’de parladığı için. Bu Beytullah’ın değerini azaltmaz, bunların hiçbiri. Bunlar kendi içinde birer birer yüce fazilettir. İmâm-ı Nevevi (Rahmetullahi Aleyh ve aleyhim ecmain). Bakın, bu konuda birçok kıymetli görüşler ortaya koymuştur. Diyor ki: ‘’Cünüp, hayızlı ve lohusanın mescitlere girmesi haramdır’’ diyor.
Dakika 1:00:13
Şimdi cünüp, hayızlı ve lohusanın mescitlere girmesi haramdır. Şafiîlerle Hanbeliler durmaksızın mescitten geçmeyi kabul etmişlerdir. Hanefiler özürsüz olarak mescidin yol gibi kullanılmasını ‘tahrimen mekruh’ kabul etmişlerdir. Bakın, ‘özürsüz’ diyor Hanefiler. Mâlikîler de mekruh görmüşlerdir. Evet, kıymetliler, şimdi kıymetli âlimlerimizin görüşleri birbirine ya yakın ya da aynısıdır veyahut da birbirine ayna (ışık) tutmaktadırlar ki; çok kıymetlidirler. Mescitteki toprak ile teyemmüm edilmez. Bakın, mescitteki toprak ile teyemmüm edilmez, diyor. Yani mescitler, bunlar kullanılmazlar ibadetin dışında. Ve kendine yakışan durumlarla mescitler ibadet, ilim irfan mahallidirler. Hanefiler, yabancı ve itikâfta bulunan; Hanefiler (yabancı ve itikâfta bulunan) mescitte uyumak mekruhtur (dediler). Yani yabancı ve itikâftaki hariç (bunun dışındakiler hariç) mescitte uyumak mekruhtur, demişlerdir. Bunu Hanefiler söylüyor. Yabancı, bir yeri olmadığı için belki o ihtiyacı duymuştur, zaruretten. İtikâfta bulunan da zaten orada bulunmaktadır gece gündüz. Bunların dışındakilerin mescitte uyuması mekruhtur, demişlerdir Hanefi âlimleri. Yine Ebu Hanife (Rahmetullahi aleyh ve aleyhim ecmain) inkârcının, gayrimüslimin bütün mescitlere girmesinin caiz olduğunu söylemiştir. Şafiîlere göre gayrimüslim(ler) kimseler Mescid-i Haram ile Mekke’nin harem hudutları dışında sahih olan görüşe göre mescide girebilirler. Orada geceyi geçirebilir. İsterse cünüp olsun (şu kadar var ki) giriş, Müslümanların izniyle olmalıdır; rastgele olmamalıdır. Şafiîler böyle demişlerdir. Yani Şafiîlere göre gayrimüslim bir kimse Mescid-i Haram ile Mekke’nin harem hudutları dışında, -ne yaparlar- mescitlere girebilirler. Ama Mescid-i Haram’a giremez, harem hudutlarını (da) giremez, demişlerdir. Diğer mescitlere girişleri de Müslümanların izniyle olmalıdır, demişlerdir. Bu görüşlerin hepsinin dayandığı deliller bulunmaktadır ve kıymetlidir. Hanefiler şöyle der: ‘’Mescitte yenmesi içilmesi tenzihen mekruhtur’’ derler.
Dakika 1:05:05
Mâlikîler de yabancıların mescitlerde yemek yemeleri caizdir, demişlerdir. Etrafı kirletmediği sürece -bak- Mâlikîler bu şartı koşmuşlar. Etrafı kirletmediği sürece yabancıların mescitte, mescitlerde yemeleri caizdir, demişlerdir. Hanbeliler de mubah olduğunu söylemişlerdir. Sarımsak, soğan, pırasa veya buna benzer kokusu devam etmekte ise -buna benzer olanlarla onlar ve buna benzerlerin- mescide girmek mekruhtur. Şu bitkiden, sarımsağı kastediyor; ‘’Yemiş bulunan kimse -yani Peygamberimiz diyor bunu- bizim mescidimize veya mescitlerimize sakın yaklaşmasın’’. Burda cemaati rahatsız edecek olaylardan son derece sakınılması gerekiyor. Bunlardan birisi -işte- sarımsak yemek (soğan da buna dâhil) ve ona kıyas edilen kokusu devamlı olup cemaati rahatsız eden diğer şeyler de buna kıyas edilmiştir. ‘’Bu bitkiden yiyen bir kimse bize yaklaşmasın. Bizimle birlikte namaz kılmasın’’. Peygamberimiz söylüyor bunu ki ‘sarımsağı’ kastederek. Yine ‘’Soğan ya da sarımsak yemiş olan bir kişi bizden uzak dursun veya mescitlerimizden uzak dursun’’ buyurmuştur Peygamberimiz (aleyhisselatu vesselâm). Bu Hadis-i Şerifleri, Müslim, Buhari ve diğer kıymetli muhaddislerimiz rivayet etmişlerdir. Çünkü ‘’Melekler de Âdemoğlunun rahatsız olduğu şeylerden rahatsız olurlar’’ diye de rivayet bulunmaktadır. Evet, kıymetliler. Hanefiler buna tahrimen mekruhtur derken, Mâlikîler bunun haram olduğunu söylemişlerdir. Bakın, soğan sarımsak yiyen kişinin cemaati rahatsız etmesi, camiye gelmesi; böyle bir davranış tahrimen mekruhtur Hanefilere göre. Mâlikîler ise bunun haram olduğunu söylemişlerdir. Çok kıymetliler! Yine Hanefiler derler ki: ‘’Mescit içerisinde küçük ve büyük abdest bozmak, cinsi ilişkide bulunmak tahrimen mekruhtur’’. Burası, semâvâta kadar mescittir. Yani zannetmeyin (ki) sadece camii burasıdır zannetmeyin. Ta göklere uzanmaktadır, buralar mescittir, demiştir bu kıymetli âlimler. Şimdi buralara dikkat etmek lazım. Mescide kirli bir şeyler getirmek mekruhtur. Yine mescitte kan aldırmak da caiz değildir; ancak zaruretler müstesnadır. Şafiîler şöyle der: ‘’Necis bir şeyin mescide getirilmesi haram olur. Necis bir şeyle mescit inşası ve mescidi alçılamak caiz değildir’’.
Dakika 1:10:01
Kirli bir şeyle badana yapamazsın. Duvarına kirli, necis bir şey koyamazsın. Hanefilere göre tahrimen mekruhtur. Necis olan bir madde kullanmak haramdır. Camilerin inşaatında bile necis olan maddeler kullanılamaz. Bunların delili şu Hadis-i Şeriftir; Hazreti Enes (Radıyallahu anhüm ve erdahüm ecmain), ondan gelen haberde Müslim-i Şerif rivayet ediyor: ‘’Bu mescitler hiçbir şekilde küçük abdest ve kirli, pisliklerden herhangi bir şeye elverişli değildirler. Bu mescitler ancak Allah’ı zikretmek ve Kur’an-ı Kerim’i okumak içindir’’. Bu sözleri Hz. Muhammed’den (aleyhisselatu vesselâm) rivayet etmektedir Enes Hazretleri. Yine mescitlerin içerisine ağaç dikmek, çukur kazmak da mekruhtur. İmam, mescide dikilmiş ağacı söktürebilir. Hanefiler, ‘faydası olması hâli müstesna’, demişlerdir. Çünkü İslam dini faydaya dayalıdır. Yine mescitlerde tartışmak, ses yükseltmek, kayıp ilanı, alışveriş, icare ve ona benzer akitler mekruhtur. Mescitte yitiğini yüksek sesle ilan edip arayan bir kimsenin sesini işiten kimse ona, ‘’İnşâAllah onu bulamazsın’’ desin, Peygamberimiz’den gelen haber bu. Çünkü mescitler bu iş için bina edilmedi. Peygamberimiz’den geliyor bu haber. Mescitte (mal) alan veya satan birisini gördüğünüz zaman ‘’Allah ticaretini kârlı kılmazsın’’ deyiniz. Kaybını ilan eden bir kimse gördüğünüz zaman da ‘’İnşâAllah onu bulamazsın’’ deyiniz. Çünkü mescitler bunlar için inşa edilmemiştir. Bunları Peygamberimiz -bakın- ihtar ediyor; mescitleri dünya menfaati için, kendi keyfinize (göre) olarak kullanmayın diye. Bakın, burada, üstelik beddua da yapılmaktadır. Dua değil, ‘beddua’. Bakın, camilerde, mescitlerde tartışmak yasaktır, ses yükseltmek yasaktır, kayıp ilanı yasaktır, alışveriş yasaktır, icare ve buna benzer akitler, mekruhtur bunların tamamı, demişlerdir. Şimdi kıymetli ve muhterem efendiler. Bu Hadis-i Şerifleri kıymetli muhaddislerimiz rivayet etmişlerdir. Şimdi Hanefilerle Mâlikîlere göre alışveriş; camilerde, mescitlerde (alışveriş) mekruhtur. Hanbelilerde ise haramdır ve yapılan alışveriş bâtıldır demiştir Hanbeliler. Yüksek sesle zikretmek dahi (şimdi Hanbelilerde bu da) yasaktır. Hanefiler ile Hanbelilere göre yine mekruhtur. Yüksek sesle zikretmek dahi mekruhtur. Yani sesi, cemaatin durumuna göre ayarlamak gerekir.
Dakika 1:15:04
Fıkıh öğrenen kimselerin seslerini yükselmesi bunun dışındadır. Fıkıh ilmi başka bir ilimdir. Konuşmak (bunlara göre mubah olmayan sözlerle konuşmak) da mekruhtur. Ama fıkıh ilminde bunlar serbesttir; tabii onun da ölçülerine riayet ederek. Mâlikîleri ise zikir ve ilimle dahi olsa mescitlerde sesleri yükseltmek mutlak olarak mekruhtur, demişlerdir. Yani haddini aşarak hareket etmeler -görüyorsunuz- hiç kabul edilmemiştir. Camiler Yüce Allahu Teâlâ’nın huzurunda miraç mekânlarıdır. Şafiîlere göre mescitte dilenciye bir şey vermekte bir sakınca yoktur. Şöyle bir baktığımız zaman Peygamberimiz’den gelen haberde; ‘’Bugün sizden fakir bir kimseye bir şeyler yediren var mı? ‘’ Peygamberimiz böyle soruyor. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir der ki: ‘’Mescide girdim, dilencilik yapan birisini gördüm. Abdurrahman’ın elinde de bir ekmek parçası buldum. Onu alıp o dilenciye verdim’’, diyor, Ebu Bekir Hazretleri Peygamberimiz’in bu sorusu üzerine. İmâm-ı Şafiî mescitte dilenmeyi mekruh görmüştür. Mâlikîlerle Hanbelilerin görüşüne göre de bu mekruhtur. Hanefiler de şöyle der: ‘’Mescitte dilencilik etmek haramdır ve dilenciye mescit içerisinde bir şeyler vermek mekruhtur’’. Bakın, burayı Hanefiler ayırdılar. Mescitlerde dilencilik etmek haramdır. Dilenciye mescit içerisinde bir şeyler vermek mekruhtur dediler. Hepsinin görüşleri bu konuda ortak noktada birleşen -tabii ki kuvvetli- bir ittifakta görmekteyiz. Hayvanların, delilerin, temyiz gücüne sahip olmayan çocukların mescitlere sokulması mekruhtur. Buraya dikkat edin. Şimdi hayvanların, delilerin, çocukların mescitlere sokulması mekruhtur. Çocuk, ‘temyiz gücüne sahip olmayan çocuklar’; dur deyince durmuyor sus deyince susmuyor. Daha ‘durun’ ne olduğunu, ‘susun’ ne olduğunu bilmeyen çocukları camilere getirmek mekruhtur. Mâlikîler ve Hanefiler çocukların ve delilerin mescitlere sokulmasına mâni olmuş ve mekruh kabul etmişlerdir. Kıymetliler, şimdi Peygamber Efendimiz’in Hasan, Hüseyin’i sırtına almasını delil gösteren bazıları var. O Hadis-i Şeriflerin, Hanefîler, mensup olduğunu söylemişlerdir. Şimdi yine camilerde terzilik ve buna benzer bir meslek icrası için mescidin belirli bir yerinde oturmak mekruhtur. Mescitte sırt üstü yatmak, (bunlar da duruma göre buna ihtiyacı olmayanın böyle yapması) edebe aykırıdır.
Dakika 1:20:11
Ama ihtiyaç duyduğu zaman yapılması caizdir. Ama bunlar sürekli olacak işlerden değildir. Mescitlerde ilim halkaları kurmak orada vaaz nasihatta bulunmak, bunlar müstehaptır, fazilettir, sevaptır. Yine şöyle bakıyoruz, Sevgili Peygamberimiz’den (aleyhisselatu vesselâm) Sait Bin Müseyyem’in rivayet ettiği muhaddislerimizin haber verdiği Hadis-i Şeriflerde bakın, ne buyuruluyor: ‘’Hassan Bin Sabit mescitte şiir okumakta iken Ömer Bin El-Hattab da oradan geçer ve onun şiir okuduğunu fark eder. Hazreti Ömer bu (onun) tutumuna itiraz edince Hasan, şöyle der: ‘Bu mescitte senden daha hayırlı kimse varken burada şiir okundu.’ sonra da Ebu Hureyre’ye dönüp şöyle dedi: ‘Allah adına bana söyle Resûlullah (aleyhisselatu vesselâm)! Benim yerime sen cevap ver. Allah’ım sen onu ruh-ül Kudüs ile destekle dediğini duydun mu?’. Ebu Hureyre, ‘evet’ diye cevap verdi.’’ Şimdi kıymetliler, bir zalimi öven veya hoş olmayan bir övülmeyi ve buna benzer şeyleri ihtiva eden şiirlerin okunması haramdır. Yani mânâsı bozuk, faydadan uzak, zalimi övüyorsa bugünkü camilerde istisnalar hariç bunlar yapılmaktadır. Zalimin övülmesi haramdır. Hoş olmayan bir övülmeyi ve buna benzer şeyleri ihtiva eden şiirlerin okunması da haramdır. Ancak faydalı, mânâsı güzel, hakkı(doğruyu) yansıtan şiirler müstesna; onlar okunabilir. Dokuzuncu meselede de sözü geçen Hz. Enes’in rivayet ettiği Hadis-i Şerifte, bakın ne buyuruldu: ‘’Peygamber Efendimiz (aleyhisselatu vesselâm) mescitte karşılıklı şiir okunmasını nehy etmiştir, yasaklamıştır’’. Evet, bunları, bu hadislerin hasen bir hadis olduğu söylenmiştir. Mezhepler tarafından da aynı şekilde bunlar böyle kabul edilmiştir. Yine camilerin, mescitlerin temizlenmesi sünnettir. Sevgili Peygamberimiz mescitte görmüş olduğu bir tükürüğü eliyle silmiştir. Ebu Davud’un rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte, Enes Hazretleri şöyle demiştir: ‘’Resûlullah (sâllâllahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: ‘Kişinin alıp mescidin dışarısına çıkarttığı saman çöpü, toprak ve benzeri ufak şeye varıncaya kadar ümmetimin ecirlerine sebep olan amelleri bana arz edildi’. Yani, bunlar birer birer sevap olarak amel defterimize yazıldı ve bana arz edildi, diyor.
Dakika 1:25:08
Sevgili Peygamberimiz (A.S.V.). Şaban-ı Şerif’in yarısı; yani Beraat Kandili’nde çokça kandiller yakmak, bunlar bid’atlardandır. Haddinden fazla hiçbir zaman hiçbir israfta bulunma. İsrafın bir defa kesin haram olduğunu unutma. Sâlih olduğu hâlde mescide giren kimse için okun ve mızrağın ucunu ve buna benzer keskin tarafını tutması sünnettir. Eğer silahınla girmişsen bunu keskin taraflarını tut, vatandaşlara, cemaate zarar verecek bir durumda bir konumda olmasın. ‘Onların uç kısımlarını tut!’. Bu da tehlikeye karşı tedbiri ihtiva etmektedir. İslam tedbir dinidir, bunu unutma. Yolculuktan dönen bir kimsenin önce mescitte iki rekât namaz kılması sünnettir. Resûlullah (aleyhisselatu vesselâm) bir seferden döndüğü zaman önce mescitte iki rekât namaz kılardı. Yine namazı beklemek, ilimle uğraşmak veya buna benzer bir sebeple mescitte oturan kimsenin itikâfa niyet etmesi gerekir. Çünkü süresi az dahi olsa itikâf sahihtir. Bakın, burada da ayrı bir fazilet kazanımları öğretilmektedir. Mescidi korumak maksadıyla kapatılmasında bir mahsur yoktur. Kapanacağı zaman. Resûlullah’ın mescidi ne kendi döneminde ne de ondan sonra hiçbir zaman kapalı tutulmuş değildir, hiç kapanmıştır. ‘Mescide gelen kimsenin iki rekât namaz kılmadıkça oturması mekruhtur’. Tabii bu konuda mezheplerin değişik görüşlerini söyledik, söylemeye devam edeceğiz. ‘Hâkimin, mescidi hüküm vermek için bir yer edinmemesi gerekir’. Çünkü camilerde ceza verilmez, mahkeme yapılmaz. Şartlar gerektirdiği için hüküm verildiği olaylar müstesnadır, bunlar zarûri durumlardır. Yüce Peygamberimiz şöyle buyurmuş (aleyhisselatu vesselâm)-Yüce Allah’ın Şanlı Peygamberi-: ‘’Allah Yahudileri kahretsin! Onlar peygamberlerinin kabirlerini mescit edindiler!’’. Buradaki Yahudi(ler), Tevrat’ın, Musa’nın yolundan sapan Yahudilerden. Bunlar için Peygamberimiz böyle buyurmuştur: ‘’Yani onlar peygamberlerinin kabirlerini mescit edindiler’’ diyor. Kabirler mescit olmaz. Mescitte kabir kazmak ise haramdır; şiddetli bir şekilde haramdır. Caminin içi mezarlık yapılmaz. Şafiî Hanefi ve Hanbelilere göre mescitlerin duvarlarına, tavanlarına yazı yazmak mekruhtur. Dikkat edin. Şafiî, Hanefi ve Hanbelilere göre camilerin mescitlerin duvarlarına tavanlarına yazı yazmak mekruhtur.
Dakika 1:30:09
‘’Mescidin boyanması ve namaz kılanı namazdan alıkoyup uğraştıracak her bir şey de mekruhtur’’, demişlerdir. Bugün artık bunun tam tersi yapılmaktadır. Bütün camiler cilalı ve süslüdür. Cila, süsle insanları camiye çekeceklerini zannetmişlerdir. İnsanların iç dünyasına irşad, ilim, irfan, imân girmediği müddetçe (cilalarla) insanları camiye çekemezsiniz. Mescidin iç ve dış duvarı da korunması ve saygının gösterilmesi bakımından mescit hükmündedir. Bakın, mescidin iç ve dış duvarları da saygının gösterilmesi bakımından mescit hükmündedir. Bugün camilerin içi ve dışı öyle yerler var ki; imamlar da -tabii her imam değil bazıları- top sahası gibi camiyi kullanmaya çalışanlar var. Bu da camiye saygının ne olduğunu bilmeyecek kadar ‘zır cahil’ insanlar olduğunu görmekteyiz. Şafiî ve onun ve mezhebindeki ilim adamları mescidin avlusunda ve çatısında itikâfın sahih olduğunu, aynı şekilde mescit içerisindeki imama uyarak buralarda namaz kılanın namazının sahih olduğunu da ifade etmişlerdir. Mescidin çatısı diğer mezheplerde de aynı şekilde mescitten kabul edilmiştir. Şanlı Peygamberimiz’den (aleyhisselatu vesselâm) gelen haberler şöyle buyuruyor Peygamberimiz: ‘’Sizden kim mescide gelirse baksın. Eğer ayakkabılarında bir kir, bir pas bulunursa onları derhal temizlesin ve onlarla namaz kılsın’’. İşte hasen denilen bir Hadis-i Şerifte de böyle rivayet edilmiştir. ‘’Mescitte Ebu Hureyre (Radıyallahu anh) ile birlikte oturmakta idik’’, diyor. Bunu da ve Ebu Şasa diyor (Radıyallahu anhüm ve erdahüm ecmain). ‘‘Müezzin ezan okudu adamın birisi mescitten kalkıp gitmek istedi. Ebu Hureyre göz ucuyla onu takip etti. Nihayet mescitten çıkınca Ebu Hureyre şöyle dedi: ‘Bu kişi Kasım’a, yani Hz. Muhammed’e asi olmuştur’, dedi’’. Yani Ebul Kasım ki; Peygamberimiz’in lakabı olarak söyleniyordu. İlk çocuğunun adı Kasım’dı. Ve Peygamberimiz’in de Ebul Kasım diye anıldığını görmekteyiz. Yine mescide insanlar (müminler) girince şu duayı okusunlar: (Euzu billahil azim ve vechihi’l kerim ve sultanihil kadim mineşşeytanirracim bismillahi velhamdülillahi Allahümme salli âlâ seyyidinâ Muhammedin ve âlâ âli Muhammed ve sellim, Allahu mağfirli zünübi veftahli ebvâbe rahmetike). Şimdi bu duayı mescide girenler okusun diye tavsiye edilmiştir.
Dakika 1:35:22
‘’Yüce olan Allah’a onun kerim zatına ve kadim saltanatına taşlanmış olan şeytandan sığınırım. Allah’ın adıyla giriyorum, hak yalnız Allah’adır. Allah’ım Efendimiz Muhammed’e ve onun aile halkına salât ve selam olsun. Allah’ım günahlarımı bağışla! Ve bana rahmetinin kapılarını aç!’’ diye böyle dua etmek müstehaptır, dediler. Yine kıymetliler (Allahümme veftahli ebvabe fazlike). Bana fazlı kereminin kapılarını aç der ve bunlar ve bunun benzeri dualar da yapılabilir. Çakıl parçası kendisini mescitten çıkartacak kimseye yalvarır (çıkarmaması için yalvarır). Yani bir çakıl taşı dahi camiden çıkmak istemez. Taş, çakıl, toprak gibi mescit içerisinde herhangi bir şey almak caiz değildir. Çünkü bir Hadis-i Şerif’te böyle buyurulmuştur.
Dakika 1:37:15