Tefsir 225-01

225- Tefsir Ders 225 hayat veren nurun keşif notları

225- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 225

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

 

Şimdi bütün insanlıkla Hz. Muhammed’in arasında esas şahit Allah’ın kendisidir. Muhammed’i o Peygamber olarak gönderdi evrensel bütün âlemlere, bütün insanlığa ve bütün milletlere, bütün çağlara gönderdi. Kıyâmete kadar dünyanın bütün milletlerin Peygamberi Hz. Muhammed’dir. (A.S.V) Allah bunu şahididir kendisi, Kur’an şahittir birde inananlar zaten şahittirler. Onun için (Eşhedü) okurlar. Eşhedü ’nün içeriği, Kelime-i Tevhîdin içeriğinde ve İslam’ın özü budur Kelime-i Şehâdet Allah ve O’nun Peygamberi, Muhammed’in Peygamberliği ve Muhammed’e indirilen İslam’ın tamamı, bir defa kalbin tasdikinden geçecek. Allah’a O’nun Peygamberi Muhammed’e ve ona indirilen İslam’ın tamamına. Bunun içinde ne var? Geçmişin tamamı var, gelecek var. Gerçek îmân burada, gerçek Allah’ın, Şârî Teâlâ’nın şeriatı burada. Allah’ın şahitliği kesin ilimle ortadadır o da kalptedir. Mesela kendi zâtında ki ilmi bir defa bunun şahididir her şeyi kuşatan ilmi. Efendimiz (A.S.V) da kalbindeki şahitliği ile de sabittir. Çünkü Hz. Muhammed’in kalbine yerleştirilmiştir Kur’an-ı Kerim, Kur’an-ı Kerim’in de her âyeti şahittir. Allah şahittir, kime? Hz. Muhammed’in Peygamberliğine kesin kez. Ebussuut da yine âyet 21’le ilgili şöyle diyor; “Allah’ın yok dediğine var diyenler, var dediğine de yok diyenler var ya diyor işte bunlar Allah’ın gazâp hükümlerine çarpılanlardır.” Yine Bakara Sûresi’nin 146’ncı âyetinde Hristiyan ve Yahûdîlere Cenab-ı Hak ne diyor;  “Bunlar öz oğullarını bildikleri gibi Hz. Muhammed’i biliyorlardı” Tevrât’ta, İncîl de diyor. Mûsâ, Îsâ Aleyhimüsselâmlar haber verdilerdi diyor. Böyle iken adamlar aka kara, karaya ak diyorlar. Allah’ın yok dediğine var diyorlar, var dediğine yok diyorlar. Tamam, diyorsanız Allah’a gidip hesap vereceksiniz. Yine İtalyan Kaytano tarihçi şöyle diyor İtalyan tarihçi; Muhammed diyor (A.S.V) Efendimiz için öyle bir Peygamber idi ki, öyle bir insandı ki, öyle bir kişiydi ki diyor hiçbir zorluktan yılmayan bir kişiydi diyor. Muhammed hiçbir zorluktan yılmayan ve hiçbir türlü ümitsizliğe kapılmayan ve sarsılmaz, yılmaz ve sarsılmaz bir sırlarla dolu olarak dünyadan gitti diyor. Bakın İtalyan tarihçi Hz. Muhammed de gerçek îmândan gelen bakın şecaati onun Peygamberliğidir ki insanüstü ona verilen mûcizeleri sezmiş ama tabii ki buna vahyin penceresinden bakabilseydi daha başka hayranlıkları ortaya çıkıp birde dünyaya îmânını, İslam’ını haykıracaktı. Be Müslümanım diye haykırması gerekiyordu. Bu kadarını görebilmiş.

Dakika 5:10

Ne diyor Kaytano tarihçi Muhammed diyor yılmaz ve sarsılmaz, sırlarla dolu dopdolu olarak dünyadan gitmiştir diyor. Bunlar Hz. Muhammed de ki bu yılmayan, sarsılmayan ve hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmayan bu durum nereden geliyor? Allah’a güvenden geliyor. Hz. Muhammed Allah’a kesin kez güveniyor ve inanıyor. O’nun en büyük Peygamberi O’ndan geliyor. Bunlar hakka güvenin sırrıdır. Hiçbir zaman Hz. Muhammed nefsine güvenmemiştir, bütün varlığıyla Allah’a güvenmiştir ve inanmıştır emrinde olmuştur. Ne emir aldıysa hep Allah’tan emir almıştır. Zaten ne diyor Peygamberlere kendiliğinden konuşmaz, vahiy ile konuşurlar demiyor mu Kur’an-ı Kerim?

(وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى ﴿٣﴾)

(إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى ﴿٤﴾)

En’âm Sûresi’nin 14 ve 19’uncu âyetlerinde: “Allah’tan başkasına mı güveneceğim?” diyor. Hz. Muhammed, bak ne diyor; “Allah’tan başkasına mı güveneceğim?” İlk Müslüman olmakla emir olundum diyor. Yine diyor ki; “Aramız da Allah şahittir” diyor. Ey dostum! Allah’a inanmış, , güvenmiş, bağlanmış Allah’ın himâyesinde bir Peygamber o, Makâm-ı Mahmûd’un sahibi. Ne diyor; Her canlının perçeminden tutmuştur diyor. Bütün âlemler Yüce Allah’ın kâbzai kudretindedir, bütün âlemler avucundadır. Yani kudretinin kudretine karşı bir zerre bile değildir bu âlemler onun büyüklüğü karşısında. Onun için her canlının perçeminden tutmuştur diyor. Nerede? Hud Sûresi’nin 57’nci âyetine bakıver. Yine Mü’min Sûresi’nin 44’üncü âyetinde bak ne diyor; Allah’a güvenen, teslim olan zât-ı muhteremler, başta Peygamberler Hz. Muhammed olsun, Mûsâ olsun, Îsâ olsun, diğer İbrâhim’ler, diğer peygamberler olsun bunlar, (وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ)  ne diyorlar; (وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ) ben Allah’a teslim oldum, bütün işlerimi O’na havâle ettim O kullarını görüp durmaktadır diyor. Şimdi yakînen Allah’ın himâyesinde olduğunu, Allah’ın kendisini sürekli gördüğünü, koruduğunu, himâye ettiğine inanmış büyük zât-ı muhteremler bunlar. Her îmân ehlinde bunlar olmalıdır. Yine ne diye yalvarıyor bak Peygamberimiz bir duasında Ahmed Bin Hanbelî’n rivâyet ettiği (Rahmetullâhi Aleyh) bir hadis-i şerifte: “Nefsime bırakma” diyor, Allah’ım! Beni nefsime bırakma, çünkü nefsim beni şerre yaklaştırır diyor ve hayırdan uzaklaştırır diyor. Kızı Fâtıma’ya da ne diyor?

(Allâhümme eslehlî şe’nî velâ tekinnî ilâ nefsî tarfete ayn) diyor.

Dakika 10:00

Kızım, bu duaya devam et diyor. Peygamber kızına (Radıyallâhu Anha) salât selâm o Şanlı Peygamber Hz. Muhammedin üzerine olsun. O kızı olan Annemizin de Allah ona da bol, bol rahmet ve ondan Allah râzı olsun o sevgili annemiz, Fâtıma Annemiz. (Allâhümme eslehli şe’ni) Allah’ım! İşlerimi ıslâh et diyor (velâ tekinnî ilâ nefsî tarfete ayn) göz açıp yumuncaya kadar beni bana bırakma! diyor. Onun için bu tam bir teslimiyet duasıdır. Allah’a yakînen kesin inananların duasıdır.

Bunun için azîz dostum, Hak âşıkları sevgi şarabını içerler. Allah sevgisinin şarabını içer de içerler ve Allah sevgisiyle sarhoş olurlar. O’nun mutluluğuyla yaşarlar, hep Allah’ın Cemâlinin özlemi içindedirler. Hakk’ı tanıyan mahlûkata takılıp kalmaz ki zaten Hakk’ı tanımıştır. Cenab-ı Hak tanıyanlardan eylesin, bütün varlığımızla O’nu sevmeyi, O’na sevilmeyi Allah nasîb eylesin.

Bak ne diyor bir için de sevgi dolu zâtın biri;

Meyhâne mi bu, bezm-i tarâb hâne-i cem mi
Peymâne mi bu efser-i dârât-u haşem mi
Sâkî mi bu nev bave-i büstânî cemâli
Reşk-i çemenistân-ı hıyâbân-ı irem mi

Mirât-ı Musaffâ mı değil câm-ı şarabın
İç gör ki safâsı ne imiş âlem-i âbın
Çekmem elemin mihnetini çarh-i cihânın
Pekçe sarılan dâmenine pîr-i mügânın

Ey aziz dostum! Bütün varlığınla Cenab-ı Hakk’ı sev O’na tamamen şevk ile bağlan bütün muhabbetin Allah’a olsun.

Dakika 15:10

Muhabbetullah, Marifetullah işte O’nun sevdiklerini sev, O’nun yerdiklerini yer, O’nun en büyük sevgilisi Hz. Muhammed’i sev, bütün sevdiklerini sev. Muhammed’e Habîbim, sevgilim demiş, Mûsâ’ya kerimim demiş ve İbrâhim’e Safiyullah demiş, Halilullah demiş, Âdem’e Safiyullah demiş ve Îsâ’ya da ne demiş – yine ona da Ruhullah demiş ve onların hepsini ayrı, ayrı güzel bir mevkii makam vermiş, hepsini sevmiş. Çünkü onların hepsi Allah’ı sevmişler, inanmışlar bağlanmışlar. Allah da onları sevmiş ve onların her birisine mertebeler vermiş ama Hz. Muhammed’i hepsine imam kılmış bütün peygamberlerin imamı serveri, bütün Evliyâların sertâc-ı, rehberi Hz. Muhammed’dir. Onun için her peygamberin derecesi yüksektir ama birbirinden de yüksek dereceler bulunmaktadır. En büyük derece Makâm-ı Mahmûd Hz. Muhammed’e verilmiştir. Miraçta her Peygamberler 1’inci katta, 2’inci katta, 3. 4. 5. 6’ncı kata kadar, 7’nci kata kadar peygamberlerin dereceleri gösterilmiştir. İbrâhim (AS.) 7’nci katta görülmüştür. Mûsâ 6’ncı katta görülmüş, Hârun 5’inci katta görülmüş ve Îsâ 2’nci katta veya 3’üncü katta görülmüş, Yusuf yine İdrîs 4’üncü katta veya 3’üncü katta görülmüş. Şöyle bir baktığımız zaman Âdem (AS.) 1’inci katta görülmüş Hz. Muhammed 7 kat gökleri aştı, sidre’yi de aştı Arş ovasında Kâbe, Kâbe Kavseyn’e ulaştı. Uçsuz bucaksız derecelere gitti. Cebrâil (AS.) bile gidemediği makamlara gitti. Sidre’yi öte aşamadı Cebrâil (AS.) Hz. Muhammed’in orayı da aştığını Kâbe Kavseyn’e ulaştığını görüyoruz. Onun için her peygamberin derecesi yüksektir hepsine selâm olsun.

Yine güvensizlik eğer Allah’a güvenmezsen O’nu bütün varlığınla sevmezsen kendini mahvetmiş olursun başka bir şey yapmazsın. O zaman güvensizlik ortaya neyi çıkarır? Rezillik, şüphe kalp hastalıkları ortaya çıkar, büyük felâketler ortaya çıkar. Nefse güven daha da kötüdür. Kişi nefsine eğer güvenirse kişi helâk olur. O zaman gurur ve aptallık ortaya çıkar. Allah’a güvenmiyor da kendi boş hayallerine, gururuna güveniyor. Bunlar birer, birer kendine kötülüktür, aptallıktır. Bunlara güvenilmez. Nefes almaya muhtaç olan bir kişi kendine nasıl güvenirsin sen?

Dakika 20:00

Nefesin bir tane nefes alıp veremediğin zaman orada hayatın sona eriyor. Sana her nefeste hayat bahşeden Allah’a güvenmeyeceksin de her nefeste Allah’a muhtaç iken demek nefsine güveneceksin öyle mi? Aldanma, sakın aldanma! Bak Cenab-ı Hak ne yapıyor? Sana bu gerçekleri de bir kulunun ağzından sana duyuruyor. Şunu hiç unutma! Kâinatın tamamı Hakk’ı haykırır. Bu orta da kâinatta ki Hakk’ı haykıranların Hakk’a çağıranların hepsi doğrudur. Ama esas doğru Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an neye doğru dediyse tam doğrudur, Muhammed Mustafa tam neye doğru dediyse tam doğrudur. İki kaynağı da hiç elden bırakma, Hakk’a güven, aynı zaman da güvenilir ol! İslam haktır, hakîkattir, Hakk’ın tecellîsidir İslam, Hakk’ın kânûnlarıdır İslam onun içi hakka güven, güvenilir ol. Güvenirken bir de güven ver güvenilir ol. Güvenirliği karşıdan bekleyip kendin sakın yılandan eğri yaşama dosdoğru ol, güvenilir şahsiyet ol. Bu hepimizin vazifesidir. Güvenmek Hakk’a güvenmek, güvenilir olmak karşıya güven vermek hepimize vazife bu, boynumuzun borcu. Hem ihtiyaçtır bu nefisler yıkılır. Aklın da bir ilkesi mutlaka olmalıdır. İlkesiz bir şey bilemez, aklın ilkesi vahyin emrinde Allah’ın emrinde olacak, Allah’ın rızâsını kazanacak, ora da hizmet verecek. Hakk’ı anlayıp, Hakk’ı kavrayıp, Hakk’a itaat etmek herkesin görevidir. Aklında görevidir. Kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. İşte Allah’a itimat budur. Nedir o?

فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

“Kopmayan sağlam kulpa yapışmak demek Allah’a îmân, tâğutları inkârla başlar.” Tâğutları inkâr et Allah’a îmân et işte o zaman sağlam kulpa yapışmış olursun. Yoksa kendini aldatmış olursun. Bu, Allah’a itimat böyle başlar. Îmân yeteneğini kaybedenlerin durumunu bir düşün ne kadar yazık etmişler. İslam fıtratıyla yaratılan nice insanlar var ki îmân etme kabiliyetini kaybetmişler, kalpleri mühürlenmiş. Allah, bu duruma düşenlerden eylemesin! Gece, gündüz yalvaralım. Allah’ım! Îmânlarımızı kâmil ve dâim eyle, amellerimizi Sâlih eyle, şirkten, küfürden, nifâktan, şikaktan muhâfaza eyle, kötü ahlâktan muhâfaza eyle! Ve her türlü Peygamberimizin ve Kur’an-ı Kerim’de ki hazır ilâhî hak dualarla Cenab-ı Hakk’a dua edelim.

Yine âyet 23’le ilgili İbn-i Abbâs’tan şöyle bir haber var; samîmî mü’minleri Allah bağışlar diyor. Günahlarından vazgeçer.

Dakika 25:00

Samîmî mü’min Müslüman olmak lâzım. Müşrikler ise, ne yapacaklar? İnkâr edecekler şirklerini mahşer de inkâr da bir işe yaramaz ki. Allah’tan ne dünya da, ne mahşerde de kurtuluş olur mu? Yalanla bir yere varılır mı? Müşrikler biz müşrik değildik diyecekler ora da bu sefer Allah ağızlarını mühürleyecek, elleri şahitlik yapacak, eller ve ayaklar konuşmaya başlayacak. İşte Yasin’i Şerifte ve başka emsâli âyetler de bunlar bulunmaktadır. İşte Kurtubî’den gelen haber bu da İbn-i Abbas’ın rivâyeti ve Kurtubî’nin de kendisi bu kaynağı bize rivâyet etmesidir. Yine Kurtubî diyor ki; “Hesap süratli olur, onun için saat denmiştir” diyor. Allah’ın hesabı çok süratlidir milyarlarca insanı bir anda hesaba çeker. Allah bütün cihetleri, her şeyi kuşatmıştır. Onun için Yüce Allah’ın kudreti tamdır, kuşatması tamdır. Onun içinde hesapta süratlidir.

İbn-i Cüzey şöyle diyor; “Kâfirin ameli çirkin sûrette sırtına biner” diyor. Dikkat et! Kâfirin ameli kâfirin sırtına biniyor çirkin sûrete biner diyor. Mü’min ise ameli en güzel sûrettedir. Mümin kendi ameli ona vasıta binek olur, onun sırtına biner diyor. Bu Tehsîl’de İbn Cüzey ’den gelen bir haberdir bu kaynağa dayanmaktadır. Başka kaynaklar da bulunmaktadır. Ebû Cehil de Peygamberimize şöyle diyordu; “Ey Muhammed! Sen doğrusun çünkü Peygamberimize onlar ‘’Muhammed-ül Emin’’ olarak tanıyorlardı. Ey Muhammed! Diyor, Ebû Cehil diyor gâvur aklı bu, sen doğrusun biz kitâbı yalanlıyoruz diyordu. Bu haber de Bahru’l – Muhit‘te bulunmaktadır. Şimdi Muhammed’i kabul ediyor, Kur’an’ı kabul etmiyor. Gâvur aklı bu hâlbuki Hz. Muhammed’in Peygamberliği Kur’an iledir, Hak iledir, vahiy iledir Allah’ın elçisi çünkü. İşte gâvur bir doğruyu görse öbür tarafta öbür tarafta birçok doğruları, gerçekleri göremiyor, îmân bir türlü îmân edemiyor. Ebû Cehil de o çağda câhilleri önderi ve lideriydi, küfrün şirkin önderiydi, o çağın çağdaşıydı bu. Bu çağın da çağdaşları var, küfür önderleri var, şirk önderleri var. Yine diyor ki İbn-i Abbas’tan gelen haber de: “Kelimeden maksat diyor Allah’ın vaatleridir” diyor. Kur’an-ı Kerim de Allah ne vaat etmişse Allah vaadinden dönmez. Onun için de Allah’ın vaadi yerine gelecektir.

Şimdi Cenab-ı Hak kullarını her türlü uyarmaktadır. Fahrettin Râzî’nin de 27’nci âyete istinaden dediği diyor ki; Cenab-ı Hak kullarını uyarmak için tehditte ediyor. Yani korkutma şeklinde de ikaz ediyor uyarıyor ve burada şartın cevabını da hasf ediyor ki şimdi kuluna daha iyi tesir etsin diye yapıyor.

Cenab-ı Hak iç dünyasının tamamında, enfüsî ve âfâkî âlem de gerçekleri gören Rabbi’sine bütün varlığıyla îmân eden kullarından eylesin.

Dakika 30:30

 

 

 

(Visited 90 times, 1 visits today)
{"message":{"type":8,"message":"Undefined variable: show_right_meta","file":"\/home\/pwny9ik9\/public_html\/wp-content\/plugins\/cactus-video\/video-hook-functions.php","line":1155},"error":1}