25-Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 25
25 Hadis-i Şerif Külliyatı Ders 25
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi rabbil alemin vessalatü vesselamü ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain euzu billahi mi misteaze bihi Muhammed mustafa sallallahu teala aleyhi ve sellem ve musa ve isa ve ibrahimüllezi veffa ve min şerri ma haleka ve zerea ve berea ve min şerri ma tahtessera ve min şerri külli dabbetin rabbi ahizün bina sıyetiha inne rabbi ala sıratın müstakim.
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem efendiler; imamın devlet başkanının seçimi konusun da biat akdi aleni olmalıdır ulema böyle dediler. Bunun 1. sebebi devlet başkanının hükümetin devletin oluşması fitnenin önlenmesi 1. gayedir, ondan sonra pek çok maslahatlar vardır. Faydalıyı celp etmek zararı def etmek esasına dayanmaktadır. Bazı âlimler biatin aleni olması gerekir dediler, Cüveyni aksi takdir de herhangi biri ortaya çıkıp gizli bir akitle imam olduğunu alenen imam olan kimseye nazaran takaddüm hakkı bulunduğunu iddia edebilir, bunların önlenmesi için ala niyet şarttır dedikten sonra ilave eder, imamet rütbece nikâhtan daha düşük değildir. Zira nikâh bile şahitler huzurun da aleni olmalıdır. İmamın tek olması baştaki devlet başkanının tek olması konusunda da, kim bir imama biat ederek anlaşma müsamahasını yaparsa gücü yettiğince ona itaat etsin. Bir ikincisi çıkıp da evvelkisi ile nizaya kalkışacak olursa onun boynunu vurun. İşte kıymetliler, bunu Sahihi Müslim rivayet etmiştir, bura da fitneyi önlemek için bir devletin başın da iki devlet başkanının olmayacağı bu rivayetten açık açık anlaşılmaktadır. İslam dünyasın da birliğin temini ve çokluğun hâsıl edileceği fitnenin önlenebilmesi için sünnet imamın bir olması prensibin de ısrar eder. Bir başka rivayette de birden fazla imam çıktığı takdirde de yapmaları lazım geldiğini soranlara da 1. biatınıza sadık kalın dikkat et seçtiğin devlet başkanına itaat et ona sadık kal gereğini ifa edin, birincilere olan borcunuzu ödeyin cevabı verilir. Bazı rivayetler de kim olursa olsun ikinciyi ortadan kaldırın vurun boynunu şeklin de tekidi bir ifadeye yer verilir, bu da ümmetin bölünmesi parçalanması için en büyük tedbirlerden birisi seçtiğini kim mesela kabul etmiyorsa karşısına kim çıkıyorsa boynunu vurun buyrulmuştur.
Dakika 5:17
İslam âlimleri imamın birden fazla olamayacağı hususun da icma ederler. Cüveyni irşadın da İslam beldeleri bir imamın hâkimiyet kuramayacağı kadar geniş olursa iki ayrı imamın devlet başkanının meşruiyeti hususun da içtihat yapılabileceğini söylemiş, birincisi meşru ikincisi gayrimeşru ve asi bağidir. İddiasından vazgeçilinceye kadar kendisiyle harp edilir. İkinci imam ortaya büyük bir zaruret çıkmadıkça asla kabul edilemez. Ehli kıbleden sadece Kerramiye, Kerramiye fırkası sahabenin ve ümmetin icmalarını muhalif olarak iki ve daha fazla kimsenin imametinin caiz olabileceğini söylemiştir ki Kerramiye, ehli bidat ve dalalet fırkalarındandır. İmamın yani devlet başkanının bir olmasındaki bu ısrar da fitneye düşüp nizamın bozulmaması konusundan ileri gelmektedir. Devletin yıkılmasına kadar gider bu tehlike, onun için daima devlet başkanı bir olmalıdır ve birlik beraberlik devletin tümün de görülmelidir birlik sağlanmalıdır. Onun için ikinciye kalkışanların vurun boynunu denmesinden anlaşılan budur ve darbelerin burada ne kadar tehlikeli ülkenin yıkımına geri kalmasına sebep olacağı da ortadadır. Ümmetin seçtiği başa geçirdiği bir kimseyi ümmetten başka aşağı kimse alamaz almamalıdır, alırsa bu düşmanın işine yarar. Asker de sultana devlet başkanına itaat etmelidir. Evet, kıymetliler; Kuran-ı Kerim’de Belkıs, Hz. Süleyman’ın tehditkâr mektubu üzerine askerleri ile istişare ettiği vakit askerleri şu cevabı verirler Belkıs’a; bunu Kuran-ı Kerim anlatıyor. Biz güç kuvvet sahipleri çetin savaş erbabıyız, emir sana ait bak sen ne emredeceksin o emrine göre biz hareket ederiz dediler, o işte Belkıs’ın ileri gelen kurmayları. Bazı müfessirler bu sözü biz kuvvet adamları harbi darp ehli askerleriz, siyaset ve reyden anlamayız, ne emredersen onu yaparız manasına telakki etmişlerdir. Elmalılı Hamdi Yazır merhum (R.A) bundan önceki ayette geçen bana fetva verin ifadesine dayanarak heyette askerden başka ileri gelenlerin de bulunabileceği ihtimalini kabul etmekle beraber bunun asker zihniyetini göstermesi itibariyle kayda şayan bir mana olduğun da şüphe yoktur da der.
Dakika 10:00
Evet, Ümeraya karşı dikkatli olunmalı en iyi kurtuluş yolu onlarla temas kurmamak, onlara uymamak, isyan ederek fitneye de sebep olmamak kerhen itaat etmektir. Yani hoşlanmadığın devlet başkanı olursa böyle yap diyor. Tirmizi’nin bir rivayeti de şöyledir; benden sonra bir kısım kötü emirler başınıza geçecek Peygamberimiz buyuruyor, kim onlarla hemhal olur onlarla düşüp kalkarsa onların yalanlarını tasdik eder ve zulümlerin de onlara yardımcı olursa o benden değildir ben de ondan değilim. Böyleleri cennette Havzı Kevser’in başın da benimle buluşamaz da, her kim onlarla hemhal olmaz zulümlerin de onlara yardımcı olmaz, yalanlarını da tasdik etmezse o bendendir ben de ondanım o benimle Havzı Kevser’in başın da buluşacaktır. İşte bu da İslam adaletini yürütmeyen devlet başkanlarına karşı takınılacak bir tavırdır. Ama bakın isyanı emretmiyor kerhen de olsa itaat edin diyor, bir kısım hadisi şerifler de cemiyetteki fitnenin Ümera yani idareciler zümresinden çıkacağına dikkat çekilerek böylesi amirlere yaklaşılmaması istenir. Bazı hadislerin de kendisinden sonra hidayetten ayrılacak devlet başkanlarının çıkacağı haber veren Hz. Peygamber (A.S.V) ümmeti için en büyük endişeyi bunların verecekleri fesat ve hâsıl edecekleri helak ve tahribat sebebiyle duyduğunu da mükerreren ifade etmiştir. Onun için önemine binaen bu çeşit devlet başkanlarının şerrinden en iyi kurtuluş yolu onlarla temas kurmamak onlara uymamak, isyan ederek fitneye sebep olmamak, kerhen itaat etmektir. Tirmizi’nin rivayetin de benden sonra diyor Peygamber Efendimiz (A.S.V) bir kısım kötü idareciler emirler başınıza geçecek. Kim onlarla hemhal olur, onlara kavuk sallarsa onların yalanlarını tasdik eder ve zulümlerin de onlara yardımcı olursa o benden değildir ben de ondan değilim, böyleleri cennette Havz-ı Kevser’in başın da benimle buluşamaz da. Her kim onlarla hemhal olmaz zulümlerin de onlara yardımcı olmaz, yalanlarını da tasdik etmezse o bendendir ben de ondanım o benimle Havz-ı Kevser’in başın da buluşacaktır. Evet, kıymetliler; kötü idarecilere karşı çıkıp fitneye alet olma ama onların zulümlerinde de onlara yardımcı olma, işte bunun üzerinde Peygamber Efendimiz bunu sıkı tembih etmektedir. Bu nedenle Müslümanlar birlik ve beraberliklerini korumak zorundadırlar. Yine sevgili Peygamberimiz’den gelen habere bakın;
Dakika 15:00
Şanlı Peygamber (A.S.V) onunla diyor birlikte veda haccın da bulundum diyor Amiri İbnu Ebil Ahvas diyor bunları (R.A). Orada Hz. Peygamber (A.S.V) irat ettiği hutbe de önce yüce Allah’a Allah’u Teâlâ’ya hamdü sena hatırlatma ve tavsiyesinden sonra şöyle devam etti; hangi gün bu günden daha mukaddes ve haramdır? Bu soruyu 3 kere tekrarladı. Cemaat: El-Hacc ‘ül Ekber günü diye cevap verdi, Resulullah (A.S.V) devam etti öyleyse bilin ki kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız, namuslarınız birbirinize bu ayımız da bu beldenizde şu gününüz nasıl haramsa öyle haramdır, mukaddestir, bilin ki herkesin cinayetinden kendisi sorumludur, hiçbir babanın cinayetinden oğlu sorumlu tutulamaz. Haberiniz olsun ki Müslüman Müslümanın kardeşidir, bu sebeple bir Müslümana bizzat kendisi helal kılmadıkça kardeşinin hiçbir şeyi helal değildir. Bilin ki cahiliye devrinden kalan bütün faizler mülgadır ortadan kaldırılmıştır, terk edilecek ve alınmayacaktır. Faiz tamamen haram kılınmıştır, faize verilen paranın sadece sermaye kısmını yani aslını alacaksınız anaparayı, böylece ne zulüm, ne haksızlık etmiş ne de zulme ve haksızlığa uğramış olacaksınız. Böylece haksızlıktan kurtulmuş, haramdan kurtulmuş olacaksınız, Abbas İbnu Abdülmuttalib’in faizi hariç, zira onun tamamı mülgadır terkedilmiştir, haberiniz olsun ki cahiliye devrinden kalan bütün kanlar da terkedilmiştir. İntikam peşine düşünmeyecek, ilga ettiğim ilk cahiliye kanıda El-Hâris İbnu Abdülmuttalib’in kanıdır. Haris Benu Leys ’den tuttuğu bir sütanneye bebeğini emzirtiyordu. Çocuğu Huzeyl adın da birisi bir kavga sırasın da attığı bir taşla kazaen öldürülmüştü, sakın ha kadınlara da iyi muamele yapın çünkü onlar yanınız da esir durumundadır, onları esir gibi kullanmayın, onlara iyi muamelenin dışın da terk etmek dövmek gibi bir başka şey yapmak hakkına sahip değilsiniz. Ancak açık bir çirkinlikte bulunulursa o hariç, çirkin iş yapmaları halin de önce yataklarını ayırın, yine de devam edecek olurlarsa yaralamayacak şekil de tedip edin, bundan sonra itaat ederlerse onların yaptığına ayrı, ayırma dövme gibi muamelelere zulmen devam etmek için bir yol bir bahane aramayın. Bilin ki sizin kadınlarınız üzerin de bazı haklarınız var kadınlarınızın da sizler üzerin de bazı hakları vardır. Kadınlarınız üzerindeki haklarınız istemediğiniz kimselere yatağınızı çiğnetmemeleri, evlerinize hoşlanmadıklarınızın girmesine izin vermemeleridir.
Dakika 20:00
Onların sizdeki hakları ise yiyecek ve giyeceklerin de iyi davranmanızdır. Evet kıymetli ve muhterem efendiler, işte Tirmizi ve Müslim gibi sahih kitaplar da bu Peygamberimizin veda hutbesi yer almıştır ve değişik hadisi şerifler de bu veda hutbesinin daha diğer değişik maddeleri de vardır. Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak Müslümanlığı beğenip seçtim ve ondan razı oldum. ‘’Maide Suresi Ayet 3. Ayeti Kerime’’ de bu ayette bu hac sırasın da nazil olmuştur diyen veda haccının maddesi de odur bu ayeti kerime de orada ilan edilmiştir. Hacc ’ül Ekber denmesi de umre ziyaretinden ayırmak içindir. Zira umre ‘ye El Hacc ’ül Asğar denmiştir, umre Hacc ’ül Asğar olunca, hac da Hacc ’ül Ekber olmaktadır. Veda hutbesinin İslam’ın insan hakları evrensel beyannamesi veya kadın hakları beyannamesi olarak nitelendirilmiştir. Çünkü bundan 1500 sene önce insan hakları evrensel beyannamesi, kadın hakları evrensel beyannamesi dünyaya Peygamberimiz tarafından yayınlanmıştır. Diğerleri bu hakları 1000 seneden sonra bile doğru anlayamamışlar şu anda bile tam anlamıyla kadın hakları bugün hercümercin içindedir. Karıyla kocanın iyi muamele de bulunması esastır, İslam’da iyilik esastır ondan ötesi ya tedbir ya terbiyedir. Koca hanımın yemeğini pişmiş ve hazırlanmış olarak getirmek zorundadır. Yani kadının yiyeceği giyeceği kocaya aittir, kadın bir kısım ev işlerini yapıyorsa bunu hukuki bir mecburiyet olarak değil bir iyilik hoş bir adet örf olarak yapar. Bu çeşit işleri yapmak istemese kocası icbar edemez. İşler iyilikle olması gerekir iki taraf, bu sevgi saygı iyilik esasına dayanmalıdır. Hukuki vecibe kocasından izin almadan evden ayrılmaması, kocasının istemediklerini eve almaması çağırdığı takdir de yatağına gelmesidir kadın bunları yapmaya mecburdur. Her millette kadınlar dövülmüştür ama İslam dini kadını zulümden kurtarmış kadını ve erkeğin arasına sevgi muhabbet, iki tarafın birbirini anlayacağı şekil de bir denge kurmuştur ve kadının hakkı koca da vardır, kocanın da hakkı kadın da vardır. Herkes hakkını yerine getirmeye çalışırsa orta da sevgi saygı ve hürmetten mutluluktan başka bir şey kalmaz. Onun için yüce İslam orta yolu ortaya koymuştur, ifrat tefrit rıza gazap sevgi öfke iç içe olduğu zaman İslam dini bunun çaresi de ortaya koymuştur. Münakaşalar, ağız kavgaları, yumruklaşmalar hatta cinayetler vukua gelir.
Dakika 25:02
Bunlar İslam’da katiyen olmamalıdır, herkes haddini bilmelidir. Vasat yolu göstermek İslam’ın ana ruhunu teşkil eder. Yine ‘’Nisa Suresinin 34. Ayeti Kerimesin de’’ serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara gelince evvela kendilerine nasihat edin, sonra yatakların da onları yalnız bırakın, yine dinlemezlerse tedip için dövün intikam için değil. Yani tedip terbiyesi için. Burada serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara gelince diyor yüce Allah buyuruyor bunu, önce nasihati nasihatle eğer terbiyesini takınmazsa o kadın sonra yatakların da onları yalnız bırakın diyor. Bununla da terbiye gerçekleşmezse onları tedip için uslanmaları için diyor tedip için dövün ama bu bir intikam vurma kırma dövmesi değil, tedip edep ve terbiye için yapılandır. Bura da serkeşlik kocasına isyan olarak da anlaşılmıştır ve birçok yorum da yapılmıştır, vecibelerini yerine getirmemesi diye hülasa edebiliriz. Kadının görevleri var, kocasının kadın üzerin de hakları var kadının da kocası üzerin de hakları var. Bura da Kuran-ı Kerim’de kadının buradaki tedibi gerektiren suç nüşuzdur, fahiş kelimesi ile ifade edilmiştir. Bu çirkinlik olarak tercüme ettik bunu dilimiz de aynı kökten fuhuş kelimesi ile tercümeyi uygun bulmadık, çünkü fuhuş zina manasına gelir, zinanın cezası ise zaten idamdır. Evli bir kadın veya erkek zina ederse bunun cezası farklıdır, onun için bura da kadının işlediği nüşuz kelimesi ile değil fahiş kelimesi ile ifade edilmiş, hâlbuki fahiş kelimesi de fuhuş anlamın da o zina anlamına gelir. Zinanın cezası terbiye etmek değil onun hakkın da tam suçunun cezasını vermektir. Şartlar şahitler oluştuğu zaman, ilk önce serkeşliği sebebiyle nasihat edip katılıkla ondan vazgeçirme yolu aranacaktır. O yani kötü huyundan vazgeçmeye vazgeçirmeye çalışmak, onun terbiyesini takınmasını sağlayabilmek, çok acı verici olmamasını da emretmiştir, vurucu kırıcı bir sopa değil bu, terbiye sopasıdır, en az zararlı bir hale getirmiştir. Evet, kıymetli ve muhterem efendiler; yüce İslam’ı iyi anlarsa dünya o zaman dünya da huzur olur sevgi saygı olur, hak adalet yerini bulur. Mutlu bir yaşantı düzeni kurulmuş olur, İslam’ı doğru anlaşılmazsa işte İslam’ı anlatmasanız anlamaya da çalışmazsa birileri, o zaman herkesin çekeceği çilesi var demektir. Cenabı Hak fertte, aile de, cemiyette, devlette İslam âlemine ümmeti Muhammed’in tümüne birlik beraberlik huzur kardeşlik nasibi müyesser eylesin. Allah’a kul Peygambere tabi olmayı da kendine en büyük görev olması için çalışması ve muvaffak olmasını da Cenabı Hak’tan dileriz. Evet, kıymetliler; Allah’a kul olacağız Peygambere tabi olacağız asil görevimiz bu, başkalarına tabi olursanız işte başkaları sizi alır kimisi doğuya götürür, kimisi batıya götürür, kimisi Vatikan’a, kimisi localara götürür, her biri bir yere çeker götürür. Ama Allah’a kul olursan Peygambere tabi olursan, işte o zaman iki cihan da gerçek Müslüman ve gerçek mutlu insan sensin bizden söylemesi.
Dakika 31:10