305- Tefsir Ders 305 hayat veren nurun keşif notları
305- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 305
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Enfâl Sûresi 1’inci Âyet-i Kerime’den 30’uncu Âyet-i Kerime’ler)
Kıymetli dinleyenler, muhterem izleyenler!
İnsanlığı ebedî saadeti ölümsüz hayata hazırlayan Yüce Allah’ın, yüce Kitâb’ın ve o Kitâb’ın esaslarına istinâden Yüce İslam dininin insanoğlunu ebedî mutluluğa hazırlayan Levh-i Mahfuzdan ve Yüce Allah’ın ilminden vahiy yoluyla gelen İslam’ın hayat derslerini ve o nuru kuşatan nurun derslerini bütün insanlığın ebedî saadetini temin için bu yüce Kur’an’ın nur saçan dersleri devam etmektedir. Katıksız, katkısız, tarafsız Hakk’ın tarafını tutarak derslerimiz devam etmektedir. Sırayla şanlı Kur’an’ı sırayla takip ediyoruz ve şu anda Enfâl Sûresi’nin gelmiş bulunmaktayız. Enfâl Sûresi ile derslerimiz devam etmektedir. Cenab-ı Hak Yüce İslam’ın îmânıyla, O’nun Amel-i Sâlihleriyle, O’nun ilmi irfânıyla Allah’ın rızâsına mazhâr olan iki cihânda mutlu olan kullarından eylesin. Amacımız bütün insanlığın İslam ile kurtulmasıdır. Tüm insanlığın çünkü İslam dinini evrensel bütün mahlûkatın başta insanların ve cinlerin dinidir. Bunun için de İslam herkesi Allah’ın rahmetiyle kucaklayan ilâhî rahmetin bizzat tecellîsidir İslam ile Hazreti Muhammed ile Kur’an-ı Kerim ile Allah bu yüce rahmetini bu şekilde tecellî eylemiştir. Enfâl Sûresi biliyorsunuz ki Kur’an-ı Kerim’in 8’inci Sûresi olmaktadır ve uzun sûrelerden bir tanesidir. Ama fakat bundan önceki sûreler daha uzun idi bundan. 75 âyet olduğu rivâyet ya ağırlıktadır ve Medine-i Münevvere döneminde inzâl edilmiş medenî sûrelerdendir. Yani Medine-i Münevvere de inzâl edilen sûrelere medenî sûreler deniyor. Mekke-i Mükerrem’e de inzâl edilenlere de Mekkî sûreler denmektedir. Bunun için Cenab-ı Hak Kur’an’ın her âyeti Allah’ın bizzat kendi sözü olduğu için Kur’an-ı Kerim’in her kelimesini, her cümlesini her Allah’ın kulu iyi anlamaya, iyi dinlemeye, hükmünce îmân ve amel etmeye gayret etmek dindarlığın Allah’a kul olmanın asîl görevidir. Tabii bunu doğru anlamak, doğru anlatmak da aslî bir görevdir. Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamalı, doğru anlatmalıdır. Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat çizgisinde yürümelidir. Bu yol Hz. Muhammed’in Ashâbının yoludur. Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat, Fırka-i Nâciye işte Sırât-ı Müstakîm.
Dakika 5:05
Allah’a dosdoğru İslam’ı doğu anlayıp da Allaha doğru gidenlerin yoludur. Ehl-i bid’at ve dalâlet yollarının sayısı çoktur. İslam adına konuşanların da sayısı çoktur. Fakat ehl-i bid’at ve dalâlet anlayışıyla İslam’ın doğru anlaşılması mümkün değildir. Yanlış ile de Allah’ın rızâsı bulunmaz. Bunun için Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat ekolü bu yolda ki müçtehitler, yüksek âlimler, yüksek şahsiyetler bu yolu takip etmişlerdir bütün İslam âlimleri ve % 99.9 dünyada ki Müslümanlar Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat ’tır. Bunun dışındakilerin sayısı azdır. Her ne kadar ehl-i bid’at anlayışı şu çağımız da biraz yaygın gibi görünse de Ehl-i Sünnet’in Ve’l-Cemâat’in karşısında bütün yanlışlar tabii ki de doğrultulacak, düzeltilecektir. Yanlışı olanların da yanlışlarının düzeltilmesi onların da kârinedir, hepimizin kârinedir. Çünkü doğru olan bizim ebedî saadetimizin ayrıca vesilesidir. Vesile hakta, doğruda, gerçektedir. Yoksa yanlışa vesile diye sarılmak kişiyi gece yarısı odun toplarken zehirli yılanları sırtına yığmaya benzer. Bunlardan bir tane bir yılan dahi olsa odunların arasında kişiyi zehirler. İslam şanlı Kur’an yanlışı kabul etmez, yanlışları doğrultur. Bunun için kıymetli dinleyenlerimiz; Enfâl Sûresi’nin nur saçan o özlü anlamlarını vererek keşif notlarımızla da sizlere âyetlerin daha iyi anlaşılmasına elbette ki katkıda bulunmaya çalışacağız. Hepsi Allah’ın lütfuyladır, O’nun hidâyeti iledir, tevhîdi iledir. O’nun refâkati, O’nun hidâyeti, O’nun tevfîki, O’nun lütfu ihsânı olmadan hiçbir şey yapamayız. Bütün başarıda O’ndandır, lütuf keremin hepsi O’ndandır, bütün âlemlerde kim de ne varsa hepsi O’ndandır. Bize düşen O’ndan aldığımız bu yüce nimetleri O’nun rızâsına, O’nun yoluna sarf edebilmektir. O’ndan alıp da Allah’tan başka tâğutî yollara Allah’ın nimetlerini sarf etmek, tâğutlara kul olmak zerre îmânı olana ve zerre kadar vicdanı zerre kadar aklı olana yakışmaz. Biz Allah’ın kullarıyız Allah’a kulluk etmeye mecbûruz. Sultanlık burada, ölümsüz hayatı yakalamak burada çünkü yaratana isyân ederek kimsenin mutlu olması ve Allah’ın gazâbından, adâletinden kurtulması mümkün değildir. Bunun için Rabbimize gece gündüz yalvaralım ama amelî, fiilî dualarla yalvaralım. İlim, irfân yolunda bir cihâd ortamında gücümüzü Allah yolunda sarf ederek yalvaralım. O zaman bakın Yüce Rabbimizin yardımları nasıl geliyor. Yatarak istenirse bu kulluğa aykırıdır. Yatarak isteyenler kimdir? Yataklardır, mâzeret olanlardır, hastalardır gücü olan gücü nispetinde Allah’a kulluk ederek yalvaracak fiilî dua olacak fiilî dua Allah’a kulluğun adıdır. Ameller, farzlar, vacipler, sünnetler, işlenerek dua edilecek. Her farzın yerine gelmesi fiilî bir duadır.
Dakika 10:31
Her vacibin, sünnetin yerine gelmesi fiilî bir duadır ve cihâd ortamında her hayırlı çalışmak bir fiilî duadır. Fiilî dua amelî dualar olmadan sözlü dualar makbul olmaz. Onun için bir defa kişinin îmânından problemi olmayacak Amel-i Sâlih’lerini İslam’ın ortaya koyduğu kurallara göre fıkhî kurallara göre, şeriatın ölçülerine göre amellerin işlenecek. Herkes kafasına göre amel işleseydi ne peygambere ne de Kuran’a gerek kalmazdı, Allah binlerce peygamber göndermezdi. Bak Kur’an-ı Kerim’de 25 tane peygamber üçü ihtilaflı 28 bir de diyor size haber vermediğim nice peygamberler gönderdim diyor Cenab-ı Hak. Niçin gönderdi bu peygamberleri? Allah’a Allah’ın istediği gibi kulluk yapmak için. Hazreti Muhammed ne diyor; “Benden gördüğünüz gibi ibadetlerinizi yapın.” Ona kim öğretti? Allah’u Teâlâ öğretti. Cebrâil geldi İslam’ın her emrinin fiilî yönünün tatbikatı yapıldı. Emirler, kânûnlar kondu bir fiil ibadetlerin Allah’ın istediği gibi Hazreti Muhammed Ashâbına gösterdi. Ashâbı da Tâbiîne gösterdi, Tâbiînden de Tebei Tâbiîne bize kadar Ehl-i Sünnet yoluyla Peygamberin Ashâbın bütün ibadetleri Allah’ın istediği şekilde nasıl yaptılarsa işte bize Kur’an ile sünnet ile icmâ ile kıyasla hak delillerle ve müçtehit âlimlerle ve İslam yaşanarak nesilden nesile aktarılarak bize kadar geldi. Bizde doğru öğrenelim, doğru amel işleyelim, neslimize bizden sonrakilere doğru bir mîras bırakalım, emâneti iyi koruyalım. Allah’ın her emrinin emânet olduğunu hiç unutma sakın! Farzı terk ettiğin müddetçe Allah’a ihânet ediyorsun, vacipleri terk ettiği müddetçe Allah’a ihânet ediyorsun, sünnetleri terk edip Peygamberin yolundan saptığın zaman Peygambere ihânet ediyorsun. Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamayıp, doğru yaşamadığımı müddetçe Kur’an-ı Kerim’e ihânet ediyorsun. Farkında ol, şuuruna er, gereğini yap sakın emâneti koruyanlardan ve emaneti ehli olarak taşıyanlardan olmaya gayret et. Emânete ihânet edilmez. İslam’ın İslam şeriatının emrini emânettir en yüce, en kutsal emânettir. Bunu da unutma! Yüce İslam, yüce, Kur’an, sevgili Muhammed Mustafa Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem din adına ne verdiyse İslam adına bunların topuna iyi inan, iyi koru ve gereğini yap.
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
يَسْأَلُونَكَ عَنِ الأَنفَالِ قُلِ الأَنفَالُ لِلّهِ وَالرَّسُولِ فَاتَّقُواْ اللّهَ وَأَصْلِحُواْ ذَاتَ بِيْنِكُمْ وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١﴾
(يَسْأَلُونَكَ عَنِ الأَنفَالِ) Sana diyor ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. (قُلِ الأَنفَالُ لِلّهِ وَالرَّسُولِ) De ki; Ganimetlerin taksimi Allah’a ve Rasûl’e aittir de. (فَاتَّقُواْ اللّهَ وَأَصْلِحُواْ ذَاتَ بِيْنِكُمْ) Onun için siz gerçekten mü’min kimseler iseniz Allah’tan korkun. O’ndan kokunda birbirinizle aranızı düzeltin. (وَأَصْلِحُواْ ذَاتَ بِيْنِكُمْ) buyuruyor. (وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ) ne diyor Yüce Rabbimiz; Allah’a ve Rasûlüne itaat edin. Kim diyor? Allah diyor. Allah’u Teâlâ diyor ki; Bana itaat et benim Rasûlüm Muhammed’e itaat et diyor ve kendine itaatin yanına Peygamberimiz Muhammed’e itaati Allah emrediyor.
Dakika 16:15
Çünkü Allah’ın bütün emirlerini tebliğ eden, inanan uygulayan İslam’ı yeryüzünde tamamen yerleştiren, yerli yerince İslam’ı yeryüzüne yerleştiren, ilâhî emirlerin yerli yerince tebliğ edip yerli yerince uygulayan Allah’ın hak kânûnlarıyla hükmeden kimdir? O’nun Rasûlü’dür bura da görevli olan odur. Ondan sonra da Hazreti Muhammed’in ümmetidir ve bize kadar gelmiş bizden sonra da gidecektir. İnanan her Müslümanın Allah’a itaat edecektir, inanmayanlar çetin bir azâba çarpılacaklardır. Bunun için;
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ﴿٢﴾
Gerçek mü’minler ancak o mü’minlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. Allah, Allah, Allah anıldığı zaman yürekler ürperir diyor. Sevgiden coşar, vecde gelir, korkudan ürperir. Çünkü hiç kimse Rabi’sine hakkıyla kulluk edemez. Onun için azâbından korkar rahmetinden ebedî ümit kesmez ve bütün varlığıyla O’nu sever. İşte onun için Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir diyor. Âyetleri okunduğu zaman îmânlarını artırır diyor. İşte Yüce Allah diyor. Ne diyor? (وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ) buyuruyor. Bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler diyor. Allah’a güvenmeyip de kime güveneceksin? Yaratan O, yaşatan O, rızık veren O, öldüren dirilten O, hesaba çekecek O, cennete koyacak O, adâletini uygulayıp cehenneme atacak O’dur. O’ndan başka sana acaba öldürebilecek, hesaba çekebilecek, diriltebilecek biri var mı O’ndan başka? Yok. Rabbini tanı putları bırak, tâğutları bırak, birilerini Rab edinmeyi bırak. Birileri, hahamları, ruhbanları ne yaptılar? Rab edindiler diyor Kur’an-ı Kerim.
Dakika 20:00
Aç Tevbe Sûresine de bak, Kur’an-ı Kerim’e bak! Ve kulu Rab edinenler ne yaptılar? Allah’a iftirâ etiler, şirk koştular, küfre saplandılar ve Allah’ın gazâbına çarptırıldılar. Sakın böyle olma! Allah’ı iyi tanı. Kur’an-ı Kerim’in Allah’tan niye geldi? Allah’ı tanımak için Cenab-ı Hak kulumla tanışayım diye gönderdi. Emirlerimi kullarım öğrensin, benim istediğim gibi kullarım banma kulluk etsin diye Kur’an-ı Kerim’i Hazreti Muhammed’in kalbine yerleştirdi. Muhammed’e Kuran’ın anlamını da Allah açıkladı. Muhammed de cihâna bu gerçekleri hak ve hakîkati insanlara açıkladı. Hak kitap Kur’an, hak din İslam’dır. Bunda şek, şüphe yoktur şüphe edenin îmânı yoktur. Aziz dostlarım, gelin birbirimize doğruyu söyleyelim, kimseye kavuk sallamayalım. Eğer doğruyu söylemezsek birbirimize kötülük yapmış oluyoruz. Hakîkati bırakıp da dalâleti insanlara süslenmiş cilalanmış oluyoruz yazık oluyor.
Cenab-ı Hak bu nur saçan âyetlerini bize bildirirken yine bize diyor ki;
استعيذ بالله
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ ﴿٣﴾
Onlar ki, namazı gereği gibi kılarlar. Allah bize günde 5 defa beş vakit namazı farz kılmış. Ey kullarım! Huzuruma gelin günde beş defa benimle buluşun demiş. Allah huzuruna çağırıyor. Biz O’nun kullarıyız O’nun huzurunda olmak en büyük sultanlık değil mi? Başkalarının huzuruna gidersin onlar kim? Allah’ın kulları onlar, kula kulluk olmaz. Allah’ın kulları, Allah’ın kulları oldukları için sevilecekleri sevilir. Yanlışların yanlışları giderilir kula kulluk olmaz ki. Onun için Cenab-ı Hak ne diyor; Onlar ki, diyor namazı gereği gibi kılarlar. Kim onlar? Allah adı anılınca ürperenler ve Kur’an okununca îmânı güçlenenler. Gerçek mü’minler ki, bunlar namazlarını gereği gibi kılarlar diyor. Gereği gibisine de dikkat et! Uydurukça yatma kalkma namazı değil. Allah’ın huzurunda ihlâs ile ihsân derecesini yakalayabilmek, elde edebilmek için gayret sarf edilerek İslam’ın kurallarına uygun olarak kılınan namazdır. İşte bunun içinde gayret içinde olacağız. Biz gayret etmeye devam edersek Allah işte o zaman gayretimizden dolayı bizim kusurlarımızı bağışlar ibadetlerinizi kabul eder. Kılıyorum nasıl olursa olsun da diyemezsin o zaman yüzüne paçavra olarak çarpılır, unutma! Elinden geldiği kadar doğrusunu yapmaya çalış bugün bilgin beş ise yarın altı olmasına gayret et. İki günün birbirine eşit olmasın yükselişe, gelişmeye, ilerlemeye devam et. İslam yükseliştir ta cennete, Allah’ın rızâsına, „Âlâ’yı İlliyyîn“e kadar yükseliştir. Îmânsızlık ise alçalıştır tâ cehennemin dibine kadar. Birisinin adı dereceler öbürünün adı derekeler. Aklını başına al! Yine diyor ki; Kendilerine rızık olarak sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcarlar. Mü’minler pek cömerttirler.
Dakika 25:11
Nimetin hepsinin Allah’tan olduğunu ve Allah’ın harca kulum dedikçe zevkle seve, seve ne yaparlar? Allah’ın verdiği nimetleri Allah yolunda harcarlar ki tam cömerttirler, harcamaktan zevk duyarlar. Niçin? Zaten nimetlerin hepsini Allah vermiş. Allah’a şu yolda harca deyince nasıl harcamazsın? Can verenden can esirgenir mi? Bütün nimetleri verenden nimet esirgenir mi? Sen bir nimet veriyorsun O sana binlerce seni tekrar sana lütfundan veriyor. Onun için mü’minler diyor bu mü’minler kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcarlar. Cimrilik Müslüman da mümin de olmaz olmamalıdır varsa kurtulmalıdır. Bunun ilacı yine Kur’an’dır Kur’an ile tedâvi olmak, irşâd olmaktır, rüşte ulaşmaktır. Peygamberimizin bir duası da ‘’Allâhümme elhımnî rüştü’’ diyor. Ne diyor? Allah’ım! Bana rüştü ilhâm et diyor. ‘’vegınî şerra nefsî’’ beni nefsimin şerrinden koru diyor. Bak yalvarışa bak o Peygamber ki, zaten ismet sıfatıyla sıfatlanmış bir Peygamber günah işleme şansı yok geçmiş gelecek günahları affa uğramış. Bütün kemâl sıfatları bir kulda bir Peygamber olan bir kulda bulunması lâzım gelen sıfatların tamamını Cenab-ı Hak ona lütuf etmiş. Onun için Allah’ın en büyük kulu, en büyük Peygamberi Hazreti Muhammed böyle dua ediyor, (Aleyhisselâtu Vesselâm) . Dikkat et! Hayatı o mübareğin bütün hayatı îmândır, cihâddır, ibadettir, duadır. Ama hepsi amelî, fiilî duadır. O amelî, fiilî duanın altyapısı o kadar sağlamdır ki ve kavlî duaları da ona göre yapmıştır.
Bunun için ne diyor Cenab-ı Hak;
أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَّهُمْ دَرَجَاتٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ ﴿٤﴾
(أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا) ne diyor Cenab-ı Hak; İşte gerçek mü’min onlardır diyor. Gerçek mü’min Müslümanlık işte burada. Bu âyetlerde Allah gerçek mü’mini, Müslümana açıkladı. Bunun teferruatı da açıklanmaya devam edecektir. Demek ki bu işin özünde ne var? Allah’a bağlılık, Allah sevgisi, Allah korkusu var. Kur’an-ı Kerim var, âyetler var, onunla yükseliş var. Allah sevgisi, Allah korkusu Kur’an ile tamamen haşir, neşir olmadan gerçek mü’min olamıyorsun. Namaz olmadan, cömertlik olmadan da olamıyorsun. Aklımızı başımıza alalım gece, gündüz Allah’a yalvaralım. Allah’ım hidâyet eyle, lütuf eyle, îmânımızı makbul îmân eyle, kâmil ve daim eyle diye gece, gündüz yalvaralım amellerimizi sâlih eyle diye yalvaralım. Ahlâkımızın en güzel amel olması için yalvaralım, bizi rahmetinin fazlını içine alması için yalvaralım ve O’nun sevgisini kazanmak için çırpınalım ve radıye, merdıye mertebesini isteyelim çalışarak.
Dakika 30:10
(لَّهُمْ دَرَجَاتٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ ) Cenab-ı Hak diyor ki; Onlara Rablerinin katında dereceler vardır, bağışlanma ve değerinin rızık vardır diyor. İşte Rızk-ı Kerim var, yüksek dereceler var, mağfiret var. Rızk-ı Kerim nedir? Belâsız, fitnesiz tamamen bitmek tükenmek bilmeyen nimetler var ve göz aydınlığı var. İşte hakîkî mü’minlere Allah bu müjdeyi bu Vaadi Subhânisi ile bakın müjdeyi verdi. Gerçek mü’min olursak biz hepimiz o zaman ne oluyor? Yüksek dereceleri Allah bize vaad ediyor. Allah sözünden cayar mı? Caymaz. Döner mi? dönmez. Mağfireti vaad diyor ve Rızk-ı Kerim’i vaad ediyor, müjdeliyor.
كَمَا أَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِن بَيْتِكَ بِالْحَقِّ وَإِنَّ فَرِيقاً مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ لَكَارِهُونَ ﴿٥﴾
Bakın bu gerçek mü’minlerin şimdi bir hareket noktası var. Buraya dikkat et! Nitekim Rabbin seni, diyor hak uğruna savaşmak için evinden çıkartmıştı. Kime diyor? Hazreti Muhammed’e diyor. Hayat dâima bir cihâddır, bir savaştır. Ama hangi savaştır? Barış için îmânın, sosyal adâletin, merhametin. Yani İslam’ın egemenliği ne demektir? Dünyaya ilâhî merhametin, ilâhî rahmetin, sosyal adâletin dünyaya hâkim olup bütün mahlûkatın huzur içinde yaşaması için savaş gereklidir, cihâd gereklidir. Bunun içinde Cenab-ı Hak ne diyor? Hak uğrunda savaşmak için Hak uğru Hak… Putların uğru değil, tağutların uğru değil, zorbaların uğru değil, dünyayı söndürenlerin uğrunda değil, kan akıtan kâtiller uğrunda değil. Hak uğrunda Hak bunu unutma! Ne diyor? (مِن بَيْتِكَ بِالْحَقِّ) senin evinden diyor çıkmıştın savaşmak için evinden çıkarmıştı diyor. Kim çıkarttı? Allah emretti Allah’ın emriyle Allah hadi dedi cihâd yoluna dedi Habîbine onun sevgilisi yatağında yat ben cepheleri fetih ederim diyemez miydi? Ordularını gönderemez miydi? Niye sevgili Habîbini nitekim ne diyor; Hak uğruna savaşmak için evinden seni Rabbim çıkarmıştı diyor. (كَمَا أَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِن بَيْتِكَ بِالْحَقِّ) diyor. Unutma! Yüce Rab diyor bunu. Bakın (وَإِنَّ فَرِيقاً مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ لَكَارِهُونَ ) Müslümanların bir kısmı o zaman bundan hoşlanmamışlardı diyor. Çünkü nefisler cihâd etmeyi her nefis istemez. Burada da diyor o zaman bir grup Müslüman bunun şuurunu, hikmetini kavrayamamış ve bundan hoşlanmamışlardır diyor.
يُجَادِلُونَكَ فِي الْحَقِّ بَعْدَمَا تَبَيَّنَ كَأَنَّمَا يُسَاقُونَ إِلَى الْمَوْتِ وَهُمْ يَنظُرُونَ ﴿٦﴾
Ne diyor ve gerçek gün, gibi açığa çıktıktan sonra bile seninle münakaşaya devam etmişlerdi; bir grup sanki göz göre, göre ölüme sürükleniyorlardı diyor. Öyle zannediyorlardı.
Cenab-ı Hak buna da…
وَإِذْ يَعِدُكُمُ اللّهُ إِحْدَى الطَّائِفَتِيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ أَنَّ غَيْرَ ذَاتِ الشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُرِيدُ اللّهُ أَن يُحِقَّ الحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِرِينَ ﴿٧﴾
İşte o zaman Allah size iki taifeden birini (kervan veya Kureyş ordusundan) vaad ediyordu ki, sizin olacaktı. O iki taifeden birini Allah vaat edince onun birisi sizin olacaktı. Siz ise arzu ediyordunuz ki şanı ve şerefi olmayan (kervan) şey sizin olsun. Hâlbuki Allah, âyetleriyle hakkı yerine oturtmak ve kâfirlerin arkasını kesmek istiyordu. Çünkü küfrün kökünü kesmeden insanlık rahat etmez, barış dünyaya yerleşmez, adâlet tecellî etmez. Çünkü ehli küfür dâima zorbadan zulümden yanadır. Küfür zaten zulümdür her kâfir zâlimdir. Bunun için Cenab-ı Hak ne diyor; Kâfirlerin arkasını kesmek istiyorum diyor. (وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِرِينَ) diyordu Yüce Allah. Ki, diyor;
لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ ﴿٨﴾
Hakkın hak olduğunu tanıtsın. Allah hakkı insanlara tanıtmak için yapıyor. Eğer hakkı tanıtmazsanız bâtıl cihâna hâkim olur. Bunun için Yüce Allah bâtılını, yanlışın karşısında dâima doğruyu, hakkı, hakîkati yani İslam’ı, Kur’an-ı Kerim’i, Hz Muhammed’le ne yapmıştır dünyaya? Hakkı hakîkati bizzat tebliğ etmiş ve yerleştirmiştir. Hakkın diyor hak olduğunu tanıtsın ve bâtılı büsbütün yok etsin. Bâtılın hakkı yok olmaktır varsın o günahkârlar istemesin istemeseler de hak galip gelecek bâtıl yok olacak, hak hâkim olacak. Allah böyle istiyor. Allah’ın dediği olur mu? Olur. Neden? Her şeye kâdir… Başkasının dediği olur mu? Hayır. Allah dilemedikçe kimsenin dediği olmaz. Ancak Allah’ın olmasını dilediği bir şey kesin olur. (كُنْ فَيَكُونُ) o kadar. Allah bir şey ol dedi mi derhâl olur. Ama Yüce Allah dünyada ne diyor; Benim kânûnlarım var, her kul kulluk yapacak, kul kulluğunu yapacak kul kulluğunu yaparak Allah’tan yardım isteyecek yatarak değil kul kulluğunu yaparak.
إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُم بِأَلْفٍ مِّنَ الْمَلآئِكَةِ مُرْدِفِينَ ﴿٩﴾
Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimesinde de; O vakit siz diyor Rabbinizden yardım diliyordunuz. O da: “Bende işte art arda bin melekle size yardım ediyorum” diye duanızı kabul buyurmuştu diyor. Bedir Savaşı’nda düşman çok güçlü bizim ordu 300 küsûr, hattâ 315 kişi olduğu rivâyetleri vardır ve doğru dürüst ne silah var, ne kılıç var Bedir’de çünkü bir savaş hazırlığı yoktu. Düşman, güçlü bir orduyla karşıladı bunun içinde Cenab-ı Hak hemen yardımını 1000 melek gönderdi Cenab-ı Hak peş peşe.
Dakika 40:40
وَمَا جَعَلَهُ اللّهُ إِلاَّ بُشْرَى وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِ قُلُوبُكُمْ وَمَا النَّصْرُ إِلاَّ مِنْ عِندِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿١٠﴾
Bunu da Allah size sırf bir müjde olsun ve bununla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa zafer ancak Allah katındandır. Gerçekten Allah mutlak gâliptir ve hikmet sahibidir. Güç, kuvvet, Nusret hep Allah’tandır, zafer Allah’tandır. Gücünü sana verilen gücü O vermiştir O’nun yolunda kullan O’nun yardımıyla zafer gelir. Hep böyle gelmiştir.
إِذْ يُغَشِّيكُمُ النُّعَاسَ أَمَنَةً مِّنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُم مِّن السَّمَاء مَاء لِّيُطَهِّرَكُم بِهِ وَيُذْهِبَ عَنكُمْ رِجْزَ الشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلَى قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الأَقْدَامَ ﴿١١﴾
Cenab-ı Hak burada da diyor ki; O sırada size, yine katından bir güven ve esenlik olmak üzere bir uyku sardırıyordu, Sizi temizlemek, şeytanın vesvesesini sizden gidermek, yüreklerinize kuvvet vermek ve ayaklarınızı sağlam durdurmak için gökten üzerinize yağmur indiriyordu. Bedir Savaşında bütün sular düşman tarafından kuşatılmış bir yudum su vermiyorlardı ve oranın sıcağıyla da tamamen İslam ordusu sıcaktan, hararetten kavruluyordu. Allah her türlü yardımını yaptı ve onlara korkuyu unutturdu, güzelim bir uyku verdi, susuzluklarını giderdi, güzelim bir yağmur yağdırdı etraf sanki her taraf baraj oldu.
Cenab-ı Hak bu gerçeği ile bildirdikten sonra;
إِذْ يُوحِي رَبُّكَ إِلَى الْمَلآئِكَةِ أَنِّي مَعَكُمْ فَثَبِّتُواْ الَّذِينَ آمَنُواْ سَأُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُواْ الرَّعْبَ فَاضْرِبُواْ فَوْقَ الأَعْنَاقِ وَاضْرِبُواْ مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍ ﴿١٢﴾
Yüce Rab diyor ki; İşte o anda Rabbin meleklere şöyle vahiy ediyordu: Dikkat et! Allah Melek ordusuna ne diyor? Vahiy ediyor, emir veriyor. Ne diyor? Ben sizinle beraberim diyor. Kime? Meleklere diyor, mü’minlere de diyor sizinle beraberim. Mü’minlerle beraber olmasaydı melekleri gönderir miydi? Yardım eder miydi? Her türlü yardımı yapıyor. Niye? Kahraman mücâhitlere her yerde Allah’ın yardımı hazır ve nazırdır. Mü’minlere sebat verin. Ne diyor Cenab-ı Hak meleklere? Mü’minlere sebat verin kâfirlerin yüreğine korku salacağım, diyor Cenab-ı Hak. Gâvuru bütün kalpler Allah’ın kudret elindedir. Unutma! Hemen boyunlarının üstüne vurun. Ne diyor Cenab-ı Hak meleklere? Gâvurun boynunun üstüne vur diyor. Bir meleğe dünyanın gücü yeter mi? Yetmez. Ama Allah orada böyle ayarlamış, öyle emir vermiş orada ki takdir böyle. Diyor onların boyunlarının üstüne vurun. Parmaklarına, parmaklarına, parmaklarına vurun. Bak burada Cenab-ı Hak nereye vurulacağını bile söylüyor meleklere.
Kıymetli dostlarım,
Dakika 45:45
ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ شَآقُّواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَمَن يُشَاقِقِ اللّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ ﴿١٣﴾
Çünkü onlar Allah’a ve Rasûl’ünde karşı geldiler. Kim Allah’a ve Rasûl’ünde karşı gelirse, bilsin ki Allah’ın azâbı çok çetindir. (فَإِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ ) Bunu herkes unutmasın! Allah’ın uçsuz, bucaksız nimeti, rahmeti vardır. Ama azâbı da çok çetin ve şiddetlidir. Onu da unutma, bunu da unutma! Onun için korku ile ümidin arasında yaşa, azâbından kork, rahmetinden ebedî ümit kesme. Sana emredilen Allah’ın emirlerini, hükümlerini, tekliflerini yerine bütün gücünle samîmî olarak yerine getirmeye çalış.
ذَلِكُمْ فَذُوقُوهُ وَأَنَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابَ النَّارِ ﴿١٤﴾
İşte gördünüz ya, şimdilik siz bunu tadın. Şu da kesindir ki, âhirette kâfirlere cehennem azâbı vardır. Bedir’de Allah’ın kılıcını yediler ehli küfür, ehli şirk Ebû Cehil’in şirk ordusu kılıçtan geçti ve bir kısmı esir alındı bir taraf kaçtı. O güçlü şirk ordusu bir avuç İslam ordusu karşısında niye hezimete uğradı? O koca gâvurların koca kelleleri kesildi. Niçin? Onlar insanlığın baş düşmanıydılar, insanlığın hak düşmanıydılar. Büyük mikroplar ortadan kaldırılır küçük mikroplar da ne yapar? Ortadan kalkınca vücutlar selamet bulur, sıhhat bulur. İnsanlığı mahveden koca mikroplar vardır bunların üzerine, şirkin üzerine tevhîd ilacını dökeceksin, dünyayı tedâvi edeceksin. Tabii ilaç kabul edenlere ilacı, kitabı, ilmi, irfânı, hak ve adâleti reddedenlerin hakkından Allah’ın adâleti gelmektedir. Kur’an ve İslam direk Allah’ın adâletidir ve rahmetinin tecellîsidir. Rahmetin içinde adâlet olmazsa o zaman haksızların hakkından nasıl geleceksin, zorbaların hakkından nasıl geleceksin, nasıl barış sağlayacaksın? Onun için Yüce Allah Yüce İslam’ın içine âlemleri kuşatan rahmetini, merhametini, hem sevgisini, hem adâletini koymuş. Eksik İslam’da yok eksik İslam’ı anlamayan beyinler de, kara ruhlarda, kara beyinlerde İslam’a, Allah’a, Peygambere saldıranlar da, Kitâb’a Kuran’a saldıranlar da. İşte zorbalık, cehâlet, çağ dışılık, hak düşmanlığı, insanlığın düşmanlığı orada. İslam ise insanları Allah’ın rahmetiyle kucaklayan hak dinin kendisi, hakîkatin kendisi.
Dakika 50:35
Onun için elimizdeki bir ağanın, bir paşanın yazdığı kitâbı okumuyorum ben size. Kuran’ı Kerim’i baştan sona sırayla Allah’ın Kitâb’ını onun âyetlerini âyet, âyet cümle, cümle size aktarmaya çalışıyoruz. Sırf Allah’ın tarafını Kur’an’ın, hakkın, hakîkatin, İslam’ın tarafını tutarak. İslam Hakk’ın bizzat kendi hukûkudur ve hukûkun üstünlüğüdür. Birilerinin anladığı anlattığı İslam değil Kur’an’ın kendini ifade ettiği, Hazreti Muhammed’in ifade ettiği, Allah’ın ortaya koyduğu İslam işte âyet, işte anlamları, işte mânâ. Ben böyle dedi şöyle anladı bu âyeti paşam böyle anladı demiyoruz. Bütün dünyanın müfessirlerinin, Ehl-i Sünnet müfessirlerinin, Ehl-i Sünnet müçtehitlerinin, Ehl-i Sünnet Fâkih’lerinin, yüksek âlimlerin tamamının ortaya koyduğu ilim irfân anlayışıyla bir Kur’an anlayışıdır. Birinin öttürdüğü, üflediği boruyu öttürmek İslam’ı anlatmak değildir. Birinin ağzıyla su içilmez direk Kur’an’ın kendi kadehlerinden iç. İşte kaynağından içtiğin zaman gerçek membaından içmiş ve hayat bulursun. Onun için derslerimizin adı da ebediyyû’l-ebed hayat veren nurun dersleridir diyoruz. Çünkü bize ait değil Allah’a ait. Biz tercümanlığını yapmaya çalışıyoruz, tebliğini yapmaya çalışıyoruz. Bütün âlimlerimizin, yüksek âlimlerimizin de görüşlerini tabii gözden geçiriyoruz. İlme bakıyoruz, ilmi anlamına kaynağına bakıyoruz, bir de yüksek âlimlerimizin görüşlerine bakıyoruz ve hepsinin birleştiği noktalar var ve müttefik oldukları noktalar var. O müttefik oldukları, hemfikir oldukları işte o noktayı biz izâh ediyoruz. İhtilâfların olduğu noktalara gelince orada da ayrı rahmetler var. Ulemâ eğer bir konuda ihtilâf etmişse gerçek Ulemâ orada bir zenginlik vardır. Yalnız ihtilâf eden müçtehit ve yüksek âlim olacak. Bundan dolayı dünyada ki Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat ekollerinde ki yüksek âlimlerin, müçtehitlerin ihtilâfları büyük zenginlik ve rahmettir. Câhillerin ihtilâfı azâptır, bölünme parçalanma azâptır. İlim de ihtilâf rahmettir ama âlimlerin gerçek hak âlimlerinin ihtilâf olacak. Başıbozuklar değil, alacağım var diye konuşanların değil, onun bunun ağzıyla konuşanlar onu bunu taklit edenler değil. İşin aslına membaına ulaşabilen ve ilmi kaynağından alabilen Kur’an-ı Kerim’i ilmel bilen ve rivâyet yoluyla dirâyet yoluyla iyi keşfeden kâşif Ulemâ müçtehit Ulemâ’dır.
Dakika 55:00
Bunun için kıymetli dostlarımız, Cenab-ı Hak burada da diyor ki:
استعيذ بالله
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُواْ زَحْفاً فَلاَ تُوَلُّوهُمُ الأَدْبَارَ ﴿١٥﴾
Ey îmân edenler! Toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arkalarınızı dönmeyin, kaçmayın. Yani savaş kaçağı olmayın savaştan hiçbir Müslüman kaçamaz. Ancak iyi savaşmak için, barışı sağlamak dünyada insanlığın kârine olan barışın savaşını yapmak için ne yapar? O mevziiyi değiştirebilir sadece ama yine savaşmak hakkı, adâleti, merhameti ve sevgiyi dünyaya hâkim kılmak için.
وَمَن يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُ إِلاَّ مُتَحَرِّفاً لِّقِتَالٍ أَوْ مُتَحَيِّزاً إِلَى فِئَةٍ فَقَدْ بَاء بِغَضَبٍ مِّنَ اللّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ ﴿١٦﴾
Böyle bir günde her kim onlara, tekrar dönüp çarpışmak için geri çekilmek veya diğer bir safta yeniden mevzilenmek hâlleri dışında, arkasını dönerse, muhakkak Allah’tan bir gazâba uğramış olur ve varacağı yer cehennemdir. Savaş kaçakları var ya savaş kaçakları, cihâd kaçakları bunların yeri cehennemdir. Orası da ne kötü bir akıbettir. Şimdi sen kaçarsan, o kaçarsa peki zâlimler dünyaya hâkim olursa insanlığın çekeceği çileye düşün. Hak nerede kalır, adâlet nerede kalır, îmân nerede kalır, îmânın ilkeleri nerede kalır? Dünya zorbaların eline geçince bu insanlık neler çekecek bu zorbalardan neler çekti neler çekecektir. Onun için hak ve adâlet ve barışın savaşıdır. İslam bütün insanlığın kurtuluşudur. “Bir insanı haksız yere öldürmek bütün insanlığı öldürmektir” diyen Kur’an’ı Kerim’dir. Yani Allah’u Teâlâ’dır. “Bir hayat kurtarmak da bütün insanlığı kurtarmak gibidir” diyen Kur’an-ı Kerim’dir, Yüce Allah’tır. Bunu önce Tevrât’ta da söyledi, İncîl’de de söyledi ve suhuflar’da da söyledi, geçmiş bütün peygamberlere de söyledi, bütün ilâhî kitaplarına da söyledi. Allah’ın ilkelerinde haksızlık olur mu? Allah zulümden münezzehtir bizzat adâletin sahibidir. Allah adâlet eder zulmetmez Onun için Allah sözünden münezzehtir.
فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿١٧﴾
Yüce Rabbimiz bütün insanlığın, bütün âlemlerin, bütün mahlûkatın Rabbisi Hâlikı olan Allah ne diyor bak; Sonra onları siz öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü. Düşmanları için insanlığın düşmanları için öyle diyor. Attığın zaman da sen atmadın. Kime diyor? Hz. Muhammed’e. Hazreti Muhammed’in bir avuç toprak atması, kum atması düşman tepesine isâbet etmediğimi düşman gözü kalmamıştı. Peki, bunu bir kul yapabilir mi? İşte Muhammed’in eliyle Allah’ın attığı, cepheyi nasıl isâbet ettirdiği Yüce Allah onu anlatıyor. Attığın zaman sen atmadın, lâkin Allah attı diyor. Yine Bedir Savaşıyla ilgili bunlar ama Bedir Savaşına şahsında kıyâmete kadar haklı barış için ilâhî hak yolunda ki, hak için insanlığın kârine olan bütün savaşları da kapsamına almakta onlarda bunun şümûlü içindedirler. Buda mü’minlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Hayat bir imtihan kazanmak zorundayız Allah işitendir, bilendir her şeyi işiten O, işittiren de O, her şeyi bilen O, bize bilgi verilmişse verende O. Kimisi Allah’ın verdiklerini iyiye kullanıyor Allah yoluna, kimisi kötüye kullanıyor şer yoluna. Burada da imtihanı kötüye kullanan kaybediyor, Allah’ın yolunda hareket edenler imtihanları kazanıyor.
ذَلِكُمْ وَأَنَّ اللّهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِرِينَ ﴿١٨﴾
Gördünüz ya, Allah, kâfirlerin kurduğu tuzağı işte böyle boşa çıkarır.
إِن تَسْتَفْتِحُواْ فَقَدْ جَاءكُمُ الْفَتْحُ وَإِن تَنتَهُواْ فَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَإِن تَعُودُواْ نَعُدْ وَلَن تُغْنِيَ عَنكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْئًا وَلَوْ كَثُرَتْ وَأَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١٩﴾
Fetih istiyorsanız, işte size fetih gelmiştir. İşte zafer diyor Cenab-ı Hak, eğer aşırı gitmez de son verirseniz, hakkınızda daha hayırlıdır. İslam her yerde adâlettir. İfratı, tefriti sevmez ifrat ve tefriti yasaklar ölçülü olmayı her yerde adâleti emreder. Yok, eğer dönerseniz, biz de döneriz. O vakit askeriniz çok da olsa size hiçbir şekilde fayda vermez. İyi biliniz ki, Allah mü’minlerle beraberdir. İşte görüyorsunuz gerçek mü’min, gerçek Müslüman olmak gerekiyor. O zaman Allah seninle beraberdir. Allah’ın seni seninle beraber olan neyidir? Yardımıdır, lütfu keremidir, lütfu ihsânıdır, hidâyetidir ve tükenmeyen lütuflarıdır. Onun için iyi bir mü’min olmaya gayret et.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَأَنتُمْ تَسْمَعُونَ ﴿٢٠﴾
Cenab-ı Hak bu âyet-i kerimede de; Ey îmân edenler! Allah’a ve Rasûlüne itaat edin. İşitip durduğunuz hâlde O’nun emirlerinden yüz çevirmeyin! Sakın ha, Allah’ın hiçbir emrinden yüz çevirme! Emrinin gereğini yerine getir, emrine sarıl, emrine sarılmayan Allah’a itaat etmiş olmaz. O’nun hukûkunu, hukûkun üstünlüğünü de tanımış da olmaz ve görevini yapmış olmaz. Bunun için aklını başına al!
Cenab-ı Hak;
وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لاَ يَسْمَعُونَ ﴿٢١﴾
Ve işitmedikleri hâlde “işittik” diyenler gibide olmayın! Diyor Cenab-ı Hak.
إِنَّ شَرَّ الدَّوَابَّ عِندَ اللّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ ﴿٢٢﴾
Çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü anlamayan ve düşünmeyen sağırlarla dilsizlerdir. Hangi sağır bunlar? Kalp kulakları, dış kulağa değil. Kalp gözleri dış gözleri değil. Bunların ruhlarında, kalplerinde özrü olanlar yani îmânı kabul etmeyen, Hakk’ı hakîkati kabul etmeyen, Hakk’ı duymak istemeyen, Hakk’ı görmek istemeyen. Nice dış gözü görmeyenler vardır Evliyâ’dır Hakk’ı iç gözü görür, Hakk’ı duyar, kalp kulakları çalışır. İşte esas canlıların en kötüsü kalbi içindeki kalp gözüyle Hakk’ı görmeyen ve hakîkati duymayan ve anlamayanlar diyor anlamak istemiyor kabul etmiyor ki, anlasa ve hakîkati düşünmeyen kimseler ki, diyor canlıların en kötüsü bunlardır.
Dakika 1:06:32
وَلَوْ عَلِمَ اللّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَّأسْمَعَهُمْ وَلَوْ أَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّواْ وَّهُم مُّعْرِضُونَ ﴿٢٣﴾
(وَلَوْ عَلِمَ اللّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَّأسْمَعَهُمْ) Allah onlar da hayır görseydi Allah onlara işittirirdi diyor. (وَلَوْ أَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّواْ وَّهُم مُّعْرِضُونَ ) İşittirseydi ne olurdu? Yine de aldırmaz arka dönerlerdi. Yine tekrar ret eder tekrar duymak istemezlerdi diyor. Allah yarattığını bilmez mi? İnkâr da ısrar bu küfür de ısrar, şirkte ısrar hak düşmanlığında ısrar, îmân düşmanlığında ısrar. Bir insanın içine kötülük, küfür işte kişinin kazanımlarıyla mühür olarak basıldı mı, artık orada bir felâket ortaya çıkar. Gerçi ondan sonra ne duyar, ne anlar, ne görür.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿٢٤﴾
Ey îmân edenler! Peygamberin sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman… İşte Kur’an’ı Kerim’in hayat verdiğini anlatan âyet bu âyettir. Daha başka âyetlerde var. Dersimizin adı da hayat veren nurun dersleridir. İşte bu âyet Kur’an’ın, İslam’ın kişiye hayat verdiğini Yüce Allah açıkça burada bildiriyor. Ne diyor? Size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman ki, Allah’a ve Rasûl’e icâbet edin ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz kesin kez O’nun huzurunda toplanacaksınız. Kalpleri O yarattı O’nun kudret parmağı arasında O eviriyor, O çeviriyor. Mukallibel Kulub, Mutasarrıfal Kulub Cenab-ı Hak’tır. Bize bizden daha yakın, kalbinize kalbinizden daha yakın, her şeyin mâhiyetine Allah daha yakındır. Çünkü O yaratmış, O idâre ediyor, O yaşatıyor. Onun için O’nun kuşatmadığı bir şey yok ki. Ya azâbıyla kuşatmıştır, ya rahmetiyle, kimisine yardımları sürekli gelir..
Dakika 1:10:00
Kimisine de mühlet vermiştir başında belâsı bekler o mehil müddet bitince başına inecek belâ iner. O da at oynattığını zanneder. Zulüm ne kadar at oynatırsa oynatsın zulüm ve zâlimin tepesinde belâsı beklemektedir. Onun bir vakti saati var o vakit saat geldi mi o saati geri ileri de alamazsın. Tepesine inecek iner binecek belâ biner. Duyduk duymadık kimse demesin!
وَاتَّقُواْ فِتْنَةً لاَّ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُمْ خَآصَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ ﴿٢٥﴾
(وَاتَّقُواْ فِتْنَةً لاَّ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُمْ خَآصَّةً) Cenab-ı Hak ne diyor ve öyle bir fitneden sakının ki, içinizden yalnızca zulüm yapanlara dokunmakla kalmaz. Ya ne olur? (وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ ) Ve bilin ki, Allah’ın cezâsı şiddetlidir. Sen eğer fitneden sakınmaz da fitneye meydan verir zâlimden, küfürden, şirkten yana olur zâlimi fitneyi desteklersen o fitne seni de boğar. Sadece zâlimleri helâk etmez zâlime yardım eden seyirci kalan nemelazımcıları da yok eder mahveder. Meydan zâlimin elinde değil âdillerin, sosyal adâleti uygulayanların, ilmin, irfânın, merhametin, sevginin, rahmetin elinde olacak. Bunlar kim? İşte ehliyetli kadrodur hak uğrunda hareket edenlerdir.
وَاذْكُرُواْ إِذْ أَنتُمْ قَلِيلٌ مُّسْتَضْعَفُونَ فِي الأَرْضِ تَخَافُونَ أَن يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُم بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿٢٦﴾
Düşünün diyor Cenab-ı Hak ve hatırlayın o zamanları ki, hani bir vakitler siz yeryüzünde güçsüzdünüz. Bir avuç Müslüman vardı onlar da baskı ve zulüm altındaydılar. Hor görülen bir azınlıktınız diyor Cenab-ı Hak. Müslümanları hor görüyorlar, işkence ediyorlar, alay ediyorlar, istihzâ ediyorlardı. Bir kısmına da işkence ettiler öldürdüler. Hattâ iki bacağını iki deveye bağlayıp da paramparça eden zihniyette vardı. Müslümanlara böyle kötülüğü revâ görmek isteyen Allah’ın düşmanları vardı, hak düşmanları, insanlık düşmanları bunlar tüm insanlığın kâtilleri ve yeryüzünde eşi bulunmayan canavar idi bunlar. Bunların hakkından İslam’ın şecaati, İslam’ın kahramanlığı, İslam adâleti yani Allah’ın adâleti gelmiştir. Bunların canı cehenneme gönderilmiştir. Bir kısmı kurtarılmıştır bu zulümden îmâna insafa gelmişlerdir, Müslüman olmuşlardır. Olmayanlar ise insanlara zulmetmeye devam etmek kararında oldukları için Allah’ın adâletini hepsi yakalanmıştır. Yakalanmayan olmayacaktır. Herkes Allah’ın orduları tarafından kuşatılmıştır. İnsanların sizi diyorsun hırpalamasından korkuyordunuz, öyle iken O, sizi barındırdı ve sizi yardımıyla destekleyip güçlendirdi. Ne oldu? O azınlık Müslüman Bedir’de 300 kişi oldular. Güçlü bir düşman ordusunu, şirk ordusunu küfür zulüm ordusunu ortadan kaldırdılar ve şükretmeniz için temizlerinden rızık verdi. Cenab-ı Hak fakirlik gitti artık zenginlik geldi zenginliğin bide insanlara adâletçe, hakça taksimi başladı. Yani ilâhî adâlet, ilâhî merhamet, ilâhî sevgi yayılmaya başladı. Ne ile? İslam ile İslam Allah’ın merhameti, Allah’ın adâletidir. Onun için insanoğlu da Allah’ın halîfesidir bu adâleti yeryüzünde uygulamak mecburiyetindedir. İmtihanın en başta başladığı nokta burasıdır. Bunu ister kabul et ister etme! Azrâil Aleyhisselâm alıp götürüp sana bu hesabı “Münker Nekir” tâ mezar da soracak. Neden Allah’ın hak olan hukûku, hukûkun üstünlüğü ile adâleti neden sağlamadın? Neden zulümden yana oldun? Şirkin adını çağdaşlık koydun, küfrün adını çağdaşlık koydun, sömürünün adını kâtilliğin adını çağdaşlık koydun, ilâhî hak ve adâleti çağ dışı saydın. Tabii sayanlar için onların hesabı mezarda başlayacak. Dünyada da mukadder olan başlarına gelecekler gelecek. Ama esası Mahkeme-i Kübrâ da Allah’ın mahkemesinde Allah o mahkemenin hâkimi kendisi.
Cenab-ı Mevlâ bakın ne diyor;
Dakika 1:17:27
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَخُونُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُواْ أَمَانَاتِكُمْ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٢٧﴾
Ey îmân edenler! Allah’a ve Rasûl’e hâinlik etmeyiniz ki, bile bile kendi emânetlerinize hıyânet etmiş olmayasınız. Allah’a hâinlik nedir? Peygamberine, Rasûlüne hâinlik nedir? Allah’ın emirlerini tanımadığın terk ettiği müddetçe Allah’a ihânet vardır hesabını vereceksin. Peygamberine tâbî olmadığın müddetçe Peygambere ihânet vardır hesabını vereceksin. Kime? Allah’a. Âyetler Allah’ın, kânûnlar Allah’ın hesap vereceğin yüce eşsiz varlıkta Allah’u Teâlâ. Ben sana demiyorum ki, bana hesap vereceksin, şuna buna hesap vereceksin demiyorum. Ya? Allah’a hesap vereceksin. Ama biri de diyor ki bazıları ama câhilliğinden, ama kâfirliğinden onu bilemem, bu dünyada sen bana diyor bulgur ver de ben sana âhirette pirinç vereyim diyor. Bu senin safsata kafana göre Allah’ın adâleti karşısında o gün görürsün. O gün ne diyeceksin biliyor musun canını kurtarmak için paçanı cehennemden? Karımı alın, çocuklarımı alın, 7 sülalemi alın, her şeyimi alın beni yeter ki salın. Beni kurtarın şu cehennemden diyeceksin. Bu işte kefere dünya da insanlığa acımadı orada kendi yakınlarına bile açılmayacaktır. Bu gâvur vicdanıdır dünyada insanlığa acımaz mahşerde de kendini cehennemden kurtarmak için, çocuklarımı alın, karımı alın, yedi sülalemi alın beni yeter ki salın ben şu cehennemden kurtulayım kendi nefsinden başka bir şey düşünmeyen zihniyet bu dünyada insanlığın düşmanıdır. Orada da kendi yakınlarının düşmanıdır. Bunlardan dost olmadığının küfür îmâna düşmandır. Küfür kendine tapar, şirk kendine taptırır. Birine tapan kendine tapmaz mı? Allah’ın eşi yok, benzeri yok, şeriki yok, naziri yok Allah’tan başkasına kulluk olmaz.
Onun için Cenab-ı Hak ne diyor; Hâinlikten vazgeçin Allah’a ve Rasûlüne hâinlik etmeyin. Bile bile de kendi emânetlerinize de hıyânet etmiş olmayasınız diyor. Bize teklif edilen her şey yüce emânettir Allah’ın bize ne teklif ettiyse İslam adına. İslam deyince sen ne anlıyorsun? Ezelî, ebedî Allah’ın işleyen kânûnlarıdır. Bütün varlıklar üzerinde Allah’ın kânûnlarının hâkimiyeti vardır. İslam Allah’ın yüce hukûkudur, Allah’ın hakkıdır hak dindir İslam. Onun için İslam da her emir yüce bir emânettir. Aklını başına al! Bizim görevimiz ailenizle beraber Hakk’ı tebliğ etmektir. Kendi nefsime söylemediğim bir şeyi kimseye söylemem. Bütün söylediklerimi önce kendime kendi nefsime söylüyorum. “Sen benden, ben sendenim.” Biz Allah’ın kullarıyız. Bunu unutmayalım bunu tekrar ediyorum ki, ara sıra… Biz biriz, birbirimizdeniz, Allah’ın kullarıyız, Âdem’in Havvâ’nın çocuklarıyız. Allah bir hakîkat bir paramparça olmaya ne gerek var. Allah sana parça olun dememiş ki teklif etmiş bütün kullarına Allah’ın teklifleri Allah’ın hukûkudur. Allah’ın hakkıdır hakkı olan Allah’ın hukûku ve hukûkun üstünlüğü, yüceliği işte buradadır. Allah’ın hakkını ver. Nasıl vereceksin? Onun teklif ettiği emirlerine inanıp gereğini yerine getireceksin. Putları, tâğutları tanıyorsun da neden Allah’ın ortaya koyduğu hakîkatleri tanımak istemiyorsun? Bunun da hesabını vereceksin.
Dakika 1:23:15
وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ ﴿٢٨﴾
Ve iyi biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız birer imtihan aracından başka bir şey değildir. Mal imtihan için verilir adama evlat da imtihan için verilir. Allah katında büyük ecir vardır. Kime? İmtihanı kazananlara bu imtihanları kazan diyor büyük mükâfatlara mazhâr ol diyor Cenab-ı Hak.
يِا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إَن تَتَّقُواْ اللّهَ يَجْعَل لَّكُمْ فُرْقَاناً وَيُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ ﴿٢٩﴾
Ey îmân edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, O, size bir Furkân verir ve günahlarınızı örtbas eder. Furkân nedir? İçine öyle bir güzel anlayış veriyor ki Cenab-ı Hak hakkı bâtıldan ayıra biliyorsun. Ama Allah’a karşı gelmemek şartıyla bu veriliyor sana Allah’a karşı gele, gele emirlerini inkâr ede, ede sana Furkân verileceğini mi zannediyorsun? O zaman sana şeytanlar musallat oluyor. O zaman senin yanından şeytanlar hiç ayrılmıyor sapıttıkça sapıtıyorlar ve senin yanından ayrılmayan samimi dost oluyor şeytanlar onların cilaladığı, süslediği her şeyi sen doğru zannediyorsun. Şeytanlar şer insanlarda aşikâr olan şeytanlardır. Cinni olanlar sadece vesvese verirler. Aklını başına al kiminle düşüp kalktığına bir bak! Sana hakkı tebliğ edenlerle mi acaba haşır-neşir oluyorsun, yoksa düşmanlarıyla haşır neşir oluyorsun bir buna bak! Cenab-ı Hak işte size Furkân verir günahlarınızı örtbas eder. Yani mağfiret eder sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir. Herkesi tövbeye, istiğfara gerçek îmâna, Allah’a itaate, zühtü takvâya çağırıyor Cenab-ı Hak bütün kullarını kurtuluşa, ebedî mutluluğa çağırıyor. Bizde bunun dersini kendi nefsimize tebliğ ederek cihâna duyurmak istiyoruz. Çünkü bütün insanlık Allah’ın kulları birbirinize faydalı olalım.
استعيذ بالله
وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُواْ لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ ﴿٣٠﴾
Hani bir vakitler, o kâfirler, seni tutup bağlamak veya öldürmek veya sürüp çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı. Kimi tutmak öldürmek istiyorlardı kime tuzak kuruyorlar? Hazreti Muhammed’e. Bakın, insanoğluna Allah Muhammed’i âlemlere rahmet olarak göndermiş. İnsanoğlu Allah’ın rahmetini kendine gelen rahmeti bütün âlemleri yok etmek istiyor. İnsanoğlu cennetin yolunu kendi kesiyor, eşkıyalık yapıyor, kâtillik yapıyor, zorbalık yapıyor ki, cehennemin yolunu açmak için. Muhammedi öldürmek isteyenler işte bunlardı. Îsâ’yı çarmıha germek isteyenler bunlardı. Zekeriyyâ’yı, Yahyâ’yı şehit eden kâtiller bunlardı ve Mûsâ’ya karşı koyan, İbrâhim’i ateşe atan bunlardı. Allah hepsinin kökünü kesti. Mü’minlere zafer verdi.
Dakika 1:28:28