316- Tefsir Ders 316 hayat veren nurun keşif notları
316- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 316
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Şimdi sakalık ne demektir? Bunlar Mekke-i Mükerremede ki hacılara su dağıtmanın adının sakalık denir. Müşrikler Yahûdîlere biz hacılara, sakalık yapıyoruz yani su dağıtıyoruz. Mescid-i Haramın imârını ve bakımını üstlenmiş biz mi hayırlıyız, daha eftaliz Muhammed ve Ashâbı mı? Dediler. Kim bunu diyenler? Müşrikler, Yahûdîlere diyorlar. Biz mi üstünüz Muhammed ve onun tâbîleri, Ashâpları mı üstün? Diyorlar. Bakın ehli kitâbın doğru konuşması gerekirken putperestlere diyorlar ki Yahûdîler, siz eftalsiniz diyorlar. Bir putperesti, Muhammed’den Ashâbından üstün tutuyor. İşte Tevrât’ı bir defa korumayan Tevrât’a ihânet eden Yahûdî böyle düşünüyor. Mûsâ ya ihânet eden Yahûdî putperesti haklı görüyor. Hâlbuki Mûsâ Aleyhisselâm Tûr-i Sinâ da Hazreti Muhammed’in geleceğini kendi kavmine söyledi. Tevrât da, İncîl’de öz çocuklarını bildikleri gibi Hazreti Muhammed’i tanıyorlardı. Ne yaptılar? O âyetleri tahrif ettiler. Bilhassa Hazreti Muhammed’den bahseden Tevrât ve İncîl’in âyetleri tahrif ettiler bozdular ki, insanlık âlemi Müslüman olmasın diye. Bakın işte küfrün önderi budur. Bu Müslümanların içinde olsa da böyledir, Yahûdîlerin içinde olsa da böyledir, Hristiyanların içinde de olsa böyledir. Kendi kitâbını ihânet eden işte putperesti üstün görüyor. Allah’ın bir âlemlere rahmet olarak gönderdiği en büyük Peygamberi Muhammed’den bile üstün tutmaya çalışıyor putperestleri. Hiçbir peygamberin derecesine kimse ulaşamaz. Kaldığı Hazreti Muhammed’in derecesine, peygamberlik özel bir mertebedir. Kimse peygamber olamaz Allah’ını seçtiklerin hâriç. Bu haberin kaynağında da yine Suyûtî, Âlûsî bulunmaktadır. Hazreti Ali de (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Bütün İslam âlimlerine de Allah bol, bol rahmet eylesin. (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn) Hazreti Ali (Radıyallâhu Anhüm) amcası Abbâs’a hicret etsen, Rasûlullah’a katılsan demişti Hazreti Ali Amcası Abbâs’a diyor. O da, ben daha eftal değil miyim? Diyor. Bak, bak hicret etmiyor, Kâbe de rahatına bakıyor, Hazreti Muhammed’e katılmıyor, müşriklerin içinde rahatına bakıyor ve diyor ki, hacılara su veriyorum, Mescid-i Haramın imârını bakımını sağlıyorum diyor. Ben daha hayırlı değil miyim? Diyor. Hz. Ali’ye diyor Abbâs İşte bu âyetler geliyor. Her gün Kâbe’yi yeniden yapsan Mücâhidin derecesine ulaşamazsın. Dünyayı sulasan Mücâhidin derecesine ulaşamazsın. Hele de îmân etmedikçe şirkten kurtulmadıkça îmânı gerçek îmânla Mücâhid olmadıkça kimse Mücâhidin derecesine ulaşamayan ulaşamaz diyen âyetler geldi. Îmânı, hicreti, cihâdı övüyordu bu âyetleri anlamını daha önce verdiğim âyetler.
Dakika 5:05
Yine Müslim’in Sahîhi Müslim’in Ahmed bin Hanbel’in verdiği haberde birisi su dağıtsam diyor Ashâptan bazıları. Biri de Kâbe’yi ben imâr etsem diyor, biri de cihâd daha eftaldir diyor. Hazreti Ömer duydu bunları hemen bunları Peygamberimiz Hazreti Muhammed’e sordu. İşte o zaman bu âyetleri geldi ki cihâda hicret, îmân, cihâd bunların üstünlüğünü bildiren âyetler geldi. Yine bu haberi de Sahîhi Müslim gibi diğer rivâyet edenler Numan Bin Beşir’den rivâyet etmişlerdir bu hadis-i şerifi de. Âyet 22’de: “Cennet nimetlerine sınır yoktur.” Cennet o kadar uçsuz bucaksız nimetlerle dolu ki, “cennet nimetlerine sınır yok, sahibine de zevâl yoktur.” Cennete girdin mi? Artık ölüm yoktur ebedî mutluluk senindir. İhtiyarlık yok, hastalık yok, keder yok, üzüntü yok. Mutluluk üstüne mutluluktur, tariflere sığmayan mutluluktur. Birde bundan daha fazlası vardır Allah’ın rızâsı ve cemâlidir. Ecirler dünyalara sığmaz, yani cennette Allah öyle mükâfatlar veriyor ki öyle lütuflar da bulunuyor ki onlar diyor dünyalara sığmaz. Yine Âli İmrân Sûresi’nin 185’inci âyetinde ecirler kıyâmette ödenir. Rûz-i Cezâ da, Mahkeme-i Kübrâ da yani kıyâmette ödenir diyor. Dünyadakiler dünyaya göre, mezardaki berzahtakiler oraya göre esasi ise kıyâmette ödenen mükâfatlardır ki işte bunların esasi cennet ve Allah’ın cemâlidir. Bunlar Allah’ın lütfuyla kazanılır. Îmân da sebeptir, Amel-i Sâlihler sebeptir. Yoksa cennetten kimse bir karış yer alamaz gücü yetmez. Allah îmân ve Amel-i Sâlih sebebiyle kuluna ebedî lütuflar da bulunur.
23 ve 27’nci âyetlerinin keşif notları ile dersimiz devam ediyor. Öz babanı, öz kardeşini bile dost, sırdaş, velî edinmeyin. Kim bunlar? Hangi baba, hangi kardeş? Küfre hizmet ediyorsa baba ve küfre yardım ediyorsa, sakın onların küfrüne rızâ göstermeyiniz. Babanız da olsa, kardeşiniz de olsa, bunlar öz babanız da olsa, öz kardeşiniz de olsa bunları diyor dost, sırdaş, velî edinmeyin diyor. Kim? Yüce Allah diyor. Küfre hizmet eden ve küfre yardım edenler için diyor. Peki, ne olur? Baban küfre hizmet ediyor sen de babana katılırsa ne olur? Sende küfre hizmet etmiş yardım etmiş olursun. “Küfre rızâ küfürdür.” Küfre kim rızâ gösterirse kendi de dinden çıkar, îmândan çıkar. Onun için kim diyor velâyeti altına girerse yani küfre hizmet eden bir babanın velâyeti emrine girerse ve onun küfrüne yardım ederse onlar zâlimdirler.
Dakika 10:05
Hidâyet nasip etmez bunlara diyor Cenab-ı Hak. Ben bunlara hidâyet etmem diyor. Niye? “Küfre rızâ küfürdür, küfre hizmet küfürdür, harama rızâ haramdır.” Bunu unutma! 23’üncü, 24’üncü, 27’nci âyete kadar bak şöyle Tövbe Sûresi’nin 23 ve 27’nci âyetlerinin keşif notlarını verdik sizlere. Yine 23 ve 24 ile ilgili bizim meşhûr âlimlerimizden el-Cessas bak ne diyor; Mü’mini münâfıktan ayırt etmek için böyle emredildi diyor. Dikkat et! Eğer mü’min isen münâfıktan farkını göster, inkârcıdan farkını göster. Mü’min münafık gibi olamaz, münkir inkârcı gibi olamaz. Bu inkâr eden babansa da, kardeşinse de ondan yana olamazsın. Küfrüne yardım edemezsin, küfrün emrine giremezsin. İşte o zaman küfrün emrine girince o zaman zaman hem Müslüman bir adam hem de bir defa kâfir olamayacağına göre münâfık olacaktır. Küfrün emrinde ki kişi Müslümanım diyorsa münâfıktır, direk münâfıktır. Müşriklere dostluk, ikrâm, velâyet ve taraftar idiler. Kim? Münâfıklar. Dikkat et! Münâfığı iyi tanı! Münâfıklar müşriklere dostluk, ikrâm velâyet ve taraftar idiler. Münâfık mü’minle geçinmez ama müşriklerle geçinir. Onlara dostluk yapar, dostluk kurar, onlara ikrâm eder, onların velâyetini ve taraftarlığını tutar. Onlara taraftar olurlar. Münâfık gizli kâfirdir Müslüman görünür, kendini Müslüman zanneder. Lokman Sûresi’nin 13, 14, 15, Nisâ 36, En’âm 151’inci âyetlerde de ana babanın yanlışlarına katılma, dünyada onlarla iyi geçin. Ama yanlışlarına katılma sakın şirklerinin, küfürlerinin emrine girme! Ama sana muhtaç olurlarsa yine onlara bak yanlışlarını hele küfür şirklerini sakın kabul etme! Ama baban olduğu için yine onların ihtiyaçlarını temin et iyi geçin onlarla. Dikkat et! İyi geçin derken onların küfrünü, şirkini, yanlışlarını kabul etmeden onların ihtiyaçlarını temin et. Fakat onların küfrünün emrine, şirkinin emrine girme ve onların küfrüne ve şirkine sakın yardım etme. Onların dünyevî ihtiyaçlarına bak. Yanlış inançlarını komple ondan kurtaramazsan kendilerine bırak. Eğer onların şirkinin, küfrünün emrine girersen sende müşriklerden ve münkirlerden olursun ve direk zâlim olursun. Bunun için baba, ana ile Allah’a Rasûl’e bir defa itaat etmek zorundasın. Annen, baban Allah yolunda değil ise sen Allah’a itaat edeceksin. Ananın, babanın kulu değilsin ki Allah’ın kulusun.
Dakika 15:00
Ana babalık eğer onların ihtiyaçları kadar onlara ne yapılır? İhtiyaçları temin edilir. Kötü davranması ama yanlışlarını da kabul edemezsin. Bu kim olursa olsun ana-baba değil sadece bu âyet-i kerimede babadan kardeşten bahsetti Allah’a isyân edilen yerde mahlûka itaat yoktur bunu bil. Allah’ın hatırı mı üstün, birinin hatırı mı üstün? Allah’a itaat edeceksin. Onun içinde Allah’a, Rasûl’e itaat et. Müşrik babaya, müşrik kardeşe ve müşrik olan bir başkalarına itaat değil onların sakın şirklerine katılma, kabul etme! Evler, konaklar, köşkler, bağlar, bahçeler, iller, obalar ve diğerleri cihâda engel olmasın. Dikkat et! Cihâda engel olmasın, engel olurlarsa belâ ve musibettirler. Nedir o belâ? Evler belâ olur musibet olur başına cihâda engel oluyorsa bunlar. Konaklar, köşkler, bağlar, bahçeler, iller, obalar ve diğerleri cihâda engel oluyorsa belâdır, musibettir hiç hayrını görmezsin. Dünyada da, mezarda da, mahşerde de… Bunlar cihâda, Allah’a kulluğa engel olmamalıdır. Bunların hepsi Allah yolunda kullanılmalıdır. Yoksa hem belâdır hem de musibettirler. Cihâda mazeretsiz gitmeyenler her zillete, aşağılıya, alçaklığa boyun eğerler helâki beklerler, felâketi cezâyı beklerler çünkü cihâdı terk eden insanlar mazeretsiz olarak cihâd etmeye gitmiyor. Bunların vatanı olmaz namusu olmaz, din, îmânı olmaz bunların. Bunlar zillete düşerler alçaklığa aşağılığa düşerler çünkü vatan elden gider, namus elden gider bunlar helâki beklerler, felâketi, cezâyı beklerler. Onun için her Müslüman bütün varlığıyla Mücâhid olmak zorundadır. Îmân ve Allah sevgisi olursa zaten kişi aslan gibi Mücâhiddir cihâdını yapar cihâddan kişiyi geri bırakan ya îmânsızlıktır veya Allah sevgisini olmamasıdır. Veyahut da cılız îmândır îmân ve Allah sevgisi olursa mutlaka cihâd olur. Bunlar engel olamaz. Nedir engel olamayanlar? Evler, konaklar, köşkler, bağlar, bahçeler, ticaretler, obalar ve diğer neyin varsa bunlar engel olamaz. Allah sevgisi ve gerçek îmân olduğu müddetçe cihâd olur.
25, 26 ve 27’nci âyetlerinin keşif notlarını gelmiş bulunmaktayız. Burada da bu Huneyn ile ilgili sizlere notlar vermeye çalışacağız. Huneyn Savaşı İslam tarihinde, saadet devrinde önemli savaşlardan biridir. Tam barışı gerçekleşmesine Arap Yarımadasında putların yıkılmasına cehâletin sönüp ilmin, irfânın, îmânın parlamasına vesile olan savaşlardan barış için savaşlardan biride Huneyn Savaşı’dır.
Dakika 20:20
Huneyn Mekke ile Taif arasında bir vadidir. Mekke ile Taif arasında bir vadidir. Müslümanlar ile “Havazin ve Sakif Kabileleri” arasında savaş burada yapılmıştır Huneyn Vadisinde. Arap Yarımadası’nın en büyük kabileleri bunlar idi yani Havazin Sakif Kabileleriydi ki etraflarında da birçok kabileler ile anlaşmışlardı. Bunlar Hazreti Muhammed’le savaşacaklar Hazreti Muhammed’i ortadan kaldırır İslam’ı silmek istiyorlardı. Bu onların hesabıydı Allah’ın hesabından hiç haberleri yok. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm da ne yaptı? Hazırlığını yaptı. Bunlar savaşçı insanlardı bu kabileler çok savaşçıdır Arap Yarımadası’nın en savaşçı kabilesi bunlardır. Kin, öfkeyle tama hazırlanmışlar o günkü dünyanın şartlarına göre 20 binden fazla bir ordu kurmuşlardı. Havazin ile Sakif kadın ve çocuklarını da getirmişlerdi ki, askerlerin gayretini ve yiğitliklerini harekete geçirmek için yapıyorlardı. Tabii askerin orada kadınları var çocukları var yani öyle savaşacak ki o kadın o çocuk kurtulsun. Savaş meydanına onları da getirmişlerdi. Kâb ve Kilâb bu savaşa katılmamıştı bu iki kabile Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm da hazırlığını yaptı Peygamberimiz. Ödünç olarak 300 ok ve 300 mızrak aldı. Bunları Savvân’dan ve Nevfel ’den almıştı. 12000 askerle Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm Huneyn ’ne yürüdü 20 binden fazla güçlü bir şirk ordusu vardı. Mekke’den Huneyn ’ne 10 bini Mekke’nin fethindeki askerdi Peygamberimizin 10000 askerle Mekke’yi yeni kuşatmıştı, 2000’de yeni Müslüman Mekkeliler idi. Mekkelilerden 2000 kadar yeni Müslüman vardı. 80 kadarda müşrik vardı İslam ordusunun içinde biri de bunlardan biri yine Savvân Bin Ümeyye idi. Bu ordu yenilmezdi diyorlardı. Yani bizim İslam ordusu o güne kadar böyle bir kalabalığa böyle bir sayıya ulaşmamıştı. Düşman ordusu bunun bizim ordunun iki katından fazlaydı bir de bizim ordunun içinde o 2 bin kişi daha yeni Müslüman idi, müşrikler de vardı içinde. Düşman ise 20000’den fazlaydı fakat zafer daima Allah’tandır. İnsanlar sayı çokluğuyla zafer kazanamazlar. İşte o gün bizim ordunun içinden bazıları bizim ordunun önceki sayılarına bakarak bu ordu yenilmez dediler. Zafer’in Allah’tan olduğunu tabii bilemeyen bunlar kişiler idi. Sayı çokluğundan değil zafer Allah’tandır bunu unutmamak gerek. Savaş başlamış, İslam ordusu hezimetle yenilgi ile yüz yüze gelmişti. Savaşın başında panik başlamış Benî Süleym ile Mekke’nin yeni Müslüman olan askerleri Hâlid Bin Velîd kumandasında öndeydiler. Benî Süleym ilerlemiş Mekkeliler de laubali şekilde ganimete koşmuş düşman kuvvetleri de pusudan gizli yerlerinden ânî bir hücuma geçmişlerdi.
Dakika 25:50
Bizim öncü kuvvetler bozguna uğramış panik birden İslam ordusunu sarmıştı. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm Hazreti Muhammed merkezde bir kaç kişiyle yapayalnız kalmıştı. O düşman güçlü düşman ordusu bütün gücüyle Hazreti Muhammed’in üzerine geliyorlardı. Peygamberimizin üzerine oklar yağıyordu yağmur gibi. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm da tam sabır, tam cesâret, tam bir îmân ve tam bir sebatla düldülü düşman üzerine sürüyordu ve mûcize gösteriyor tüm cihâna karşı tek başına savaşıyordu. Böyle bir durum ortaya çıktı. Düldülünü düşmanın üzerine tek başına sürerken (Enennebiyyü la kezibe) yalan yok ben Peygamberim diyordu düşman üzerine at sürerken. Yalan yok ben Peygamberim diyordu (Ene İbn-i Abdülmuttalib) yalan yok ben Muttalib’in oğluyum diyordu. Abdülmuttalib’in oğluyum diyordu. Buhârî Şerif var bu haberin kaynağında da, Müslim var, Tirmizî var, Ahmed Bin Hanbel bulunuyor. Fahri Kâinat Efendimiz düldülü sürdükçe düşman kaçıyor. Dikkat edin! Hz. Muhammed orada tek başına Allah onunla beraber… İşte burayı ehli küfür hiç anlayamadı, ehli şirk hiç anlayamadı. Hz Muhammed, Fahri Kâinat düldülü sürdükçe düşman üzerine düşman kaçıyor düşman kaçınca, Efendimiz duruyordu düşman geri döndüğü zaman, Peygamberimiz düşmana tekrar atını sürüyor düldülü sürüyordu. O zaman düşman yine kaçıyordu. 10 kere bu diyor tekrar edildi düşman 10 kere kaçırdı düşman tek başına ve düşmana böyle hamle yapıyordu. Onları geri püskürtüyordu yanında Abbâs, Amcaoğlu Ebû Süfyân Bin Abdülmuttalib, onun oğlu Câfer, Hazreti Ali, Rabia Bin Hâris, Fadl Bin Abbâs, Usâme Bin Zeyd, Eymen Bin Ubeyd ki Eymen Bin Ümmü Eymen’dir. Ve Hazreti Ebû Bekir ve Hazreti Ömer hiç yanından ayrılmamışlardı. Ama bu birkaç kişinin de düşmanla zaten orada o güçlü düşmanla savaşacak durumda değil idi. Peygamberimiz tek başına sürüyordu. Bir Peygamberin bir dünyayı değil birkaç dünyaya yeter artar. Hele Hazreti Muhammed gibi evrensel cihân Peygamberi Aleyhisselâtu Vesselâm. Efendimiz düldülü sürerken Hazreti Abbâs koşmuş daha ileri gitmesin diye düldülün dizginini tutmuştu. Yani dizgini at gitmesin düldül düşman üzerine gitmesin diye bak Abbâs düldülü tutuyor. Yüce Allah sükûnet, rahmet ve meleklerini hemen gönderdi. Dikkat et! 5000 Melek Ayrı, 8000 Melek 16.000 gibi melek ordularının indiği rivâyetleri vardır ve Enfâl Sûresi’nin 8’inci âyetine baktığımız zaman ve diğer âyetlerde de buna işaret görüyoruz. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm Hazreti Abbâs’a dedi ki gür sesinle bağır dedi. Ey Akabe de bîat eden Ensâr! Yani bizim kaçan paniğe kapılan bizim orduya sesleniyor. Peygamberimiz bizim orduya seslen dedi şu kaçan kaç orduya dedi. Abbâs’ın sesi gürdü. Ey Akabe de bîat eden Ensâr! Ey Biat-ül Rıdvân da ağaç altın da söz veren Ashâp! Ey Ashâb-ı Sûre-i Bakara diye Abbâs çağırdı bizim orduya Allah onun sesini duyurdu. Her taraftan Lebbeyk sesleri gelmeye başladı. Hemen bizim ordu toplandı. Peygamberimiz şu duayı yapıyordu; ‘’Allahumme enzil nasrake’’ Allah’ım! Bize yardımını gönder diye dua etti. Bunun da kaynağından Müslim bulunmaktadır. Duanın peşinden semâdan melekler indiler ve yardım ettiler bizim asker derlenip toparlandı. Savaş düzeni aldılar ve cenge bir giriştiler, bir savaş başladı. Peygamberimiz, ‘’Hamiyel vatisü’’ buyurdu. Yani “fırın kızıştı” diyordu. Bununda kaynağında yine Sahîh-i Müslim bulunmaktadır.
Dakika 33:09
Yerden bir avuç toprak alıp müşriklerin üzerine savurdu. ‘’İn hezimü ve Rabbe Muhammed’’ diyordu. “Muhammed’in Rabbi hakkı için bozuldu dağıldı” dedi. Hezimete uğradılar. Yine bu haberin kaynağında da Sahîh-i Müslim bulunmaktadır. Düşmandan isâbet etmedik kimse kalmadı o bir avuç toprak savurdu düşmana. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm Huneyn ve Eftas ’da alınan esirleri ve ganimetleri Cirâne de muhafaza edin dedi. Kendisi oradan orduyu aldı Taif üzerine hareket etti. Zafer’den zafere yıldırım hızıyla gidiyor zafer kazanıldı Huneyn de. 18 gün sonra Cirâne ’ye döndü. 6000 esir alındı 24000 deve, 40000 fazla koyun ve keçi 400 okka altın gümüş vardı. Bunlar düşmandan alınan ganimet malları. 10 gün orada Cirâne de oyalandı ki belki esirlerini kurtarmaya gelenler olur diye 10 gün eğlendi. Daha sonra “Havazin Heyeti” çıka geldiler. Kim bu “Havazin”? İşte Huneyn de Peygamberimizi yok etmek isteyen ama çağsını, çoluğunu, malı mülkünü, Huneyn meydanında bırakıp kaçan hezimete uğrayan kabile büyük kabilelerden birisi. Bunlar geldiler, esirleri almak için esir olan eşlerini ve çocuklarını istediler. İslam üzere bîat ettiler Müslüman oldular. Kadın ve çocukların tamamını Peygamberimiz geri verdi onlara. O bir rahmet Peygamberi bunlar ganimettir siz bizi yok edecektiniz yok etmek istiyorsunuz demiyor. O bir rahmet Peygamberi esirleri, çocukları, kadınları verdi hepsini geri. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm, kim vermek istemezse bize satsın dedi. Çünkü ganimetler askere, gâzîlere dağıtıldı idi. Peygamberin İslam ordusu hepsi râzı oldular esirleri herkes kimin yanında ne esir varsa hepsi geri verildi.
İşte sevgili dostlarımız, şirk sönüyor îmân parlamaya devam ediyordu. Çünkü İslam îmânın dünyada parlamasıdır, gönüllerde ruhlarda parlamasıdır. Allah’la tanışması, Allah’ın emrine girmesi, ebedî mutlu olmasıdır. İslam ebedî ölümsüz hayatının, mutluluğun tâ kendisidir.
Dakika 37:03