317- Tefsir Ders 317 hayat veren nurun keşif notları
317 Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 317
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Kıymetli izleyenlerimiz,
Hayat veren nurun dersleri devam etmektedir. Cenab-ı Hak nurlu hayatı bütün tehlikelerden korunmak için bütün kullarına önceden her tehlikeyi, her yanlışı her zararı haber vermektedir ve faydayı, mutluluğu ortaya koymaktadır. Bunun içinde geldiğimiz âyetlerin keşif notları 28’inci âyetten devam ediyoruz 33’üncü âyete kadar ve ondan sonra derslerimiz sırayla devam etmektedir.
Cenab-ı Hak burada şirkten ve bu müşrikten bahsediyor. Şirk için şirk necistir, rics’tir diyor. Şirkin ne olduğunu insanlar çok iyi bilmiş olmaları gerekmektedir. Yüce Allah müşriğe cenneti yasaklamıştır. Onun için insanoğlunun Allah’a olan görevinin en başta gelenlerden birisi şirkten uzak kalmak tevhîd îmânıyla gönlü parlamaktır. Bir insan tevhîd nuruyla gönlü parlamaz eğer orada şirk bulunursa cennete giremez çünkü Cenab-ı Hak şirkin rics olduğunu müşriğin de bu şirki taşıdığından dolayı cennete giremeyeceğini buyurmaktadır. İbn-i Abbâs’tan gelen bir haberde de: Müşrikler diğer kirli, necis olan yaratıklar gibi aynen necistirler diyor. Hasan-ı Basrî’den gelen bir haberde de: Müşrikle musâfaha eden abdest alsın demişler bunu tevilci kâşiflerimiz yani elini yıkasın demişlerdir. Günümüz Câferileri ve bazı Şiî gruplarından başka tüm mezhepler bunların aksinedir. Mesela bazı konuya açıklık getirelim, burnunu karıştırıp elinizi tutan birisini düşünün işte bunun gibi bir durum olduğu zaman ne yaparsınız? Elinizi yıkarsınız. Ayaktan idrar yapıp etrafa saçan birisini düşünün elinizden nasıl sıkmak isterse o kirli elleriyle herhâlde onun elini sıkmak istemezsiniz veya derhâl yıkarsınız. Bunun gibi şirke gelince şirk kendi kespleriyle arizi bir durum ki îmân ve taharetle temizlenirler yani şirkin temizlenmesi şirkten kurtulmak gerçek îmân etmeye bağlıdır. Kişi tevhîd îmânına ulaşınca şirkten vazgeçince tevhîd îmânıyla îmân ettiği zaman şirkten kurtulur. Şirkten temizlenmesinin yolu budur. Gerçek tövbe istiğfar ki, bunun da temelinde îmân olmalıdır.
Dakika 4:57
Bunun için kendi kespleriyle arizi bir durum ki îmân ve taharetle temizlenirler. Kim? Müşrikler. İtikat ve amel yönünden mânen pistirler müşrikler itikat yönüyle pistirler. Yani rics onların itikatlarındadır. İtikat ve amel yönüyle çünkü itikatlarında şirk amellerinde putlara ibadet vardır ve kişinin teslimiyeti kime ise onun dini orasıdır. Hak dinde ise İslam’da yalnız ve yalnız Allah’a teslim olursun ibadeti O’na yaparsın. Bunun dışındaki teslimiyetler, temayüller eğer Yüce Allah’a olan teslimiyetin önüne geçiyorsa temayülleri ve teslimiyeti orada şirk vardır. Çünkü bütün kalbin ve ruhunla, bütün kuvvetlerinle Allah’a teslim olacaksın kulluğu Allah’a yapacaksın ve Allah’u Teâlâ’nın Kur’an-ı Kerim’de, İslam da Hz. Muhammed’e inzâl ettiği açıkladığı îmân ile de Allah’a îmân edeceksin ki bu hak din İslam’ın îmân tarzıdır. Seyahat, elçilik, muhâkeme içinde teamül nesh edilmiştir. İmâm-ı Mâlik tüm mescitlere müşrikler giremezler demiş. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm’ın Sakif ve Necran heyetlerini Mescid-i Nebî’de kabul etmiştir. Mescid-i Haram hâriç diğer mescitlere bazı hâllerde girebilirler. Tevbe Sûresi 17’nci âyet mü’minlerin izniyle girmelerine bu da engel sayılmaz denmiştir. İmâm-ı Şâfiî ise Mescid-i Haram’dan men edilir devlet başkanı dahi geleni Harem dışında karşılar demiş İmâm-ı Şâfiî. Şâfiî mezhebi gizli girip ölen, gömülen müşrikin kemikleri dahi çıkarılır Harem dışına götürülür. İmâm-ı Âzâm ise, bu konuda Allah hepsine rahmet eylesin (Rahmetullâhi Aleyhim Ecmaîn). İmâm-ı Âzâm ve onun mezhebi ise, bunlar hac ve umreden men edilmiştir. Başka mescitlere ve hacla ilgili olmayan hususlardan izin verilebilir dikkatli ve ihtiyatlı olmalıdır demişlerdir. İktisâdî ve ticârî ekonomik sakınca olur mu diye tabi akla geldiği zaman, (بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْع) İbrâhim Sûresi’nin 37’nci âyetinde ne diyor; “Ot bitmez ekin yetişmez bir memleket.” Neresi? İşte Harem bölgesi… Cenab-ı Hak hemen cevap veriyor âyet 28’ile, fazlı kereminden zenginlik veriyor. O seneden itibaren hayır, bereket artmıştır. Hattâ bu âyette âyet 28’de petrole de işaret edilmiştir 1400 sene önce Kur’an-ı Kerim petrole de işaret etmiştir.
Dakika 10:05
Bugünkü keşifleri işaret ettiği gibi daha bugün Kur’an-ı Kerim’in işaret edipte insanoğlunun keşfedemediği daha neler bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’i kevnî âyetleri keşfetmek için kitâbî âyetleri öncelikle keşfetmek gerekiyor. Sevkiyat başlamış yani o seneden sonra Kâbe-i Şerif’e o kadar sevkiyat başlamış ki, çünkü Allah müjdeyi vermiş. Ne diyor o müjde de? “Fazlı kereminden zenginlik veriyor.” Hemen bu zenginlik o seneden itibaren bereket ve hayır her tarafta coşmaya artmaya başlamış. Sevkiyatlar başlamış insanlar akın akın gelmiş ve geliyorlar. Bütün ümitlerin Allah’a bağlanması hikmeti ilâhî emirlerin tutulması aslidir. Bütün ümitleri bir defa Allah’a bağlamak gerekiyor. Hikmeti ilâhî emirlerin tutulması aslî olması da bilinmesi gerekiyor ilâhî emirler yerli yerince eğer tutulursa nice rahmet, fazilet kapıları açılır ve açılmıştır. Yine âyet 28 ve 29 da Kitâb’ı, sünneti tanımayan, haramları mübah sayan, Hakk’ın hükümlerine, hak şeriatına, hakka, hukûka, adâlete karşı çıkan Allah’ın zatında sıfatında fiillerinde, hükümlerinde şerik, nazir tanıyan hak dine inanmayan, din nâmına zulüm, haksızlık, aşırılık, gulüv, taassüf içinde olan dindarlıkları dinsizliğe eşit olanlara karşı ne yapın diyor? Savaşın diyor Cenab-ı Hak. (دِينَ الْحَقِّ) Bu Yüce Allah’ın kelimesini bu cümleye dikkat edin! Hak dinden bahsediyor Yüce Allah. Hak dini Hakk’ın dini buna dikkat et. Allah’ın hakkının bütün hakların temeli olduğu umumun menfaatini her şeyin herkesin bir hakkı, hukûku olduğunu, Hakk’ın hâkimiyetini, hakların kutsallığını ilân ediyor Kur’an-ı Kerim bu kelimeyle, bu cümleyle, bu âyetle ve Kur’an-ı Azîmüşşân ile. Hakların kutsallığını ilân ediyor ödev ve görevlerin verilmesi seçim usulü de tembih edilmiştir. Âli İmrân Sûresi’nin 19’uncu âyetinde de: Açıkça (دِينَ الْحَقِّ) Hakk’ın dini (إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ) “Allah katında muhakkak ki din İslam’dır” diyor. Emrine teslimiyettir, dinden maksat Allah’ın emirlerine teslimiyettir. Teslimiyet neye aitse buraya herkes iyi dikkat etsin teslimiyet neye aitse o dinde diyânette O’na ait olmuş olur.
Dakika 15:05
Burayı tekrar ediyorum teslimiyet neye aitse o dinde diyanette O’na ait olmuştur. Bu da bâtıl veya haksız istemeyerek olabilir. Şimdi birileri zorluyor dayatıyor ne yapıyor? Benim dediğim gibi olacaksın diyor o dayatıyor birisi de o dayatmadan rant (getirim) sağlıyor. Teslimiyetini neye bağlıyor? Bâtıl bir şeye teslimiyetini bağlıyor bâtıla bağlıyor. Haksız olana bağlıyor hak gerçek olmayana bağlıyor. Ve her ne kadar istemeyerek de olsa bu neye bağlanıyor? İstemeyerek de olsa bâtıla bağlanıyor haksıza bağlanıyor. İşte o zaman o hak din olmadığı için bağlandığı şey o zaman ortadan dindarlıkta kalkıyor. Bağlandığın din hak din olacak ve Hakk’ın dini olacak yani Allah’ın dini olacak. Allah’ın dini işte o zaman Allah’ın hakkının bütün hakların temeli olduğu umumun menfaatini her şeyin herkesin bir hakkı hukûku olduğunu Hakk’ın dini kendi kânûnlarıyla ortaya koymaktadır. Bunun için dünyada bir sürü inanç sahipleri vardır hiç biri din değildir sadece Hakk’ın dini dindir. O da işte Yüce Allah’ın Hakk’ın dini dediği bütün peygamberleri içine aldığı din İslam dinidir. Bütün ilâhî kitaplar İslam’ın, İslam dininin içeriğidir. Bu Âdem ile başlamış diğer peygamberlerle devam etmiş Hz. Muhammed ile kıyâmete kadar devam etmektedir. Onun için din Hakk’ın dinidir hak dinde budur. Teslimiyet kayıtsız şartsız Allah’ın kendisine Allah’ın yoluna olacak ve Allah için olacak. İslam Allah için teslimiyettir, Allah yoluna teslimiyettir. İhlâs, itaat ve bağlılıktır. Kime? Allah’a. ihlâs, itaat ve bağlılıktır. “İslâmün İlallâhi ve İslâmün lillâhi” ve tamamen İslam sulh barıştır. Hakk’ın dini olduğu için İslam tamamen barıştır, sulhtur, sulh ve selâmettir, mutluluktur. Buradaki sulh, barış, selâmet bütün insanlığı kucaklayan sulh ve barıştır. Çünkü tüm insanlığın, tüm milletlerin ve bütün çağların dini İslam dinidir. Çağlar üstü bir Kur’an-ı Kerim vardır. Tabiatüstü bir insanüstü bir Kur’an-ı Kerim, Allah Kitâb’ı, Hakk’ın Kitâb’ı, Hakk’ın dini O’nun kânûnları İslam’dır. İslam’ın anayasası ise Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an-ı Kerim tamamen Allah’ın Kitâbı’dır. Kıyâmete kadar ve ebedî Kur’an’ın bozulma şansı yoktur. Kur’an-ı Kerim’in bozuldu diyen varsa kendisi bozulmuştur, kafası bozuktur, ruhu bozuktur, iç âlemi çürümüş bir serseridir.
Dakika 20:00
Onun için Kur’an-ı Kerim’in bozulma şansı da yoktur. Yüce Allah onu son kitap, ebediyyâtın Kitâb’ı, ezelî şahitliği kendinde toplayan ebedî delilleri kendinde toplayan Allah’ın Kitâbı’dır ve son Kitâb (Kuran-ı Kerim) olduğu için de bozulma şansı artık Kur’an-ı Kerim’e verilmemiştir. Önceki kitapların tamamını Kur’an-ı Kerim yenilemiştir. Önceki kitapların tamamı için hem Müheymin hem Mûsâddiktir. Onların hükümlerini Kur’an-ı Kerim yenilemiş tamamının hükmünü ortadan kaldırmış kaldırmadıkları da Kuran’ın tasdikinden ve Hazreti Muhammed’in tasdikinden geçenlerdir. Onun için gerçekleri doğru kavramak ve doğru ifade etmek için elden gelen yapılmalıdır. İslam dini silm yani sulh, selâmet, tam bir barış dinidir. Tüm insanlığın huzurunu, barışını, ebedî kurtuluşunu hedeflemiştir. Âli İmrân Sûresi’nin 85’inci âyetinde de Yüce Allah bunu açıkça ifade ediyor. Diyor ki; (وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ) “Kim İslam’dan başka din ararsa ondan kabul olunmayacaktır” diyor. İslam’dan başka dini Allah kabul etmiyor. Allah’ın dini iki olmaz çünkü Allah bir o da âlemlerin Rabbisi olan Allah işte tek dini tek din olarak Âdem ile Havvâ ile başlamış. İdrîs ve Şit’lerle, Nuh’la devam etmiş ve Hûd ile Salih ile İbrâhim ile Şuâyb ile Lut ile ve neticede İshâk ’la, Yâkup’ la, Yusuf’la ve onların devamında da yine İsmâil’le Mûsâ ile Dâvûd’lar Süleymanlar ile Zekeriyâ Yahyâ ile ve daha başka birçok peygamberler var. Ve en sonunda Hazreti Muhammed’in müjdeleyen Îsâ ile gelmiş neticede bunların tümünü Cenab-ı Hak Muhammed Mustafa Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem ile geçmişi yenilemiş son Peygamberini, son Kitâb’ını indirmiş ve ortaya İslam dini Âdem ile başlayarak peygamberlerle devam ederek Hazreti Muhammed’e kadar böyle gelmiş. Muhammed’le hepsi yenilenmiş kıyâmete kadar devam ediyor insanlığın Rabbisi Allah birdir dinde birdir. Onun için Cenab-ı Hak (وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ) “Kim ki İslam’dan başka din ararsa ondan diyor kabul edilmeyecektir, ondan kabul olunmayacaktır.” Bunu işte (دِينَ الْحَقِّ) Hakk’ın dini budur. Cenab-ı Hak Hakk’ın dininden hak dinden bahsediyor işte budur. Ahkâf Sûresi’nin 3’üncü âyetinde ‘’Her şeyi hak ile belli ecele göre yarattık ’’ diyor Cenab-ı Hak her şeyi. Dini hak ile dindar olunur. Dindar nasıl olur insan? Dini hak ile dindar olunur.
Dakika 25:01
Başka türlü dindarlık dinsizliğe eşittir hak din olmadıkça, hak din olduğu zaman o hak dinin esaslarına ve kurallarına inanıp yaşadığı zaman kişi ister dindardır, mütedeyyindir ve hak yolun yolcusudur. Şirkten, küfürden, nifâktan, zulümden, cehâletten, fıskı fücurdan böyle kurtulur. Bir defa tehlikelerden kurtulmadan kimsenin mutlu olması, mutluluğu bulması, ölümsüz hayata kavuşması mümkün değildir. İslam tamamen felâh, salâh ve necâhtır. Dinin hakîkati Hakk’ın hakkı olmasıdır. Buraya daha çok dikkat edelim! Hakk’ın dini dediğimiz zaman, dinin hakîkati Hakk’ın hakkıdır. Bu din Allah’ın hakkıdır, hukûkudur, O’nun hukûku olduğu için de hukûku insanüstü ve üstünlüğe, yüceliğe sahiptir. Hukûkun üstünlüğü buradadır. Dün yazmış bugün bozmuş, bugün yazmış yarın bozmuş, öbür gün bozmuş. Yazboz tahtası olanlar bir defa birinin doğru dediğine öbürünün yanlış diyen öbürünün ak dediğine daha öbürü kara diyenin dedikleri bir defa bunlar hukûk değildir. Hukûk nedir? Bütün insanlığın refâhını, hakkı adâleti temsil edecek, temin edecek bir de Hakk’ın hukûku, Hakk’ın hakkı olacak. Yani Allah’ın hukûku olduğu zaman, Allah yarattıklarının hepsine hakkını vermiştir. İşte insanoğlu bu adâleti sağlayacak her hak sahibine hakkını verecektir budur hukûk ve hukûkun üstünlüğü. Kendi ideolojisine uygun düşene onun lehinde karar veriyor kendi keyfine uygun düşmezse aleyhte karar veriyor bu zulümdür. Hakk’ın tarafını, hukûkun üstünlüğünü, hukûkun tarafını tutmayan hiç kimse adâlet edemez zâlimdir. Onun için dinin hakîkati Hakk’ın hakkı olmasıdır bir. Hakîkatin sınırı nedir? Hakîkatin sınırı, hukûkunun sınırıyla ayaktadır. Demek ki, hakîkatin sınırı hukûkunun sınırıyla ayakta durur. Hak yoksa hukûk yoksa hakîkat da yoktur. Hakîkatin sınırını bulmak için hukûkunun sınırıyla onu ayakta tutman gerekiyor. Dinin hakkı, Hakk’a tahsis edilmesidir. Hak dinin hakkı nedir dinin hakkı? Hakk’a yani Allah’a tahsis edilmesidir. Çünkü dini ortaya koyan Allah’ın kendisidir haktır yani Allah’ın bir ismi de haktır ve O’nun kânûnları da hukûktur ve tam bir adâlettir, tam bir refahtır. İnsanlığın ebedî mutluluğu bunun içindedir. Hakk’ın dini, Hakk’ın emridir. Dikkat et! Hakk’ın dini Hakk’ın emridir. Hakk’ın emri olmayan hak din olamaz bunu iyi bilmemiz gerekiyor. Hakk’ın emri olmayan hak din olamaz dindarlık da olmaz. Çünkü hak olmayan bir dinin dindarlığı dindarlık değildir yine hak olmayan bir dindarlık dinsizliğe eşittir.
Dakika 30:15
Hak dini tanımayan, ona saldıranlar bak şimdi işin garip tarafı burada insanlığı kurtarmaya gelmiş bir hak dini şimdi onu tanımayan ona saldıran hak hukûk tanımayanlar şimdi burada hak Allah’ın kendisi hukûk O’nun kânûnları. Şimdi hak dini tanımıyor ve hak dine ve hukûka saldırıyor işte bunlar îmânsız, saygısız, haksızlara karşı savaşın barışı, adâleti yerleştirin dünyaya bu emir Allah’ın emridir (âyet 29). Anlamını daha önce verdiğim âyetlerin bunlar keşif notlarıdır. Kitap verilmişken, bak şimdi Allah’tan kitap gelmiş kitap verilmişken Hakk’a karşı gelenler… Bunlar kim? Allah’tan gelen kitâbı uygulamıyor ya kendi keyfine geleni uyguluyor kitap verilmişken Hakk’a karşı gelenler İslam himayesi ve cizye vermeleri şartıyla hazır elden verinceye kadar bunlarla da savaşın diyor. Hakk’ı hukûku gözeterek Hakk’ı hâkim kılmaktır yani kesinlikle hak dinde Allah’ın hukûkunda Hakk’ı hukûku gözetmek vardır barışı sağlarken savaşırken de. Hakk’ı hâkim kılmaktır. Cizye, vergidir hayatın, hürriyetin korunması için alınan vergidir. Müslim, gayrimüslim bu vergi alınır çünkü onların hayat hakları ve hürriyetleri korunur. İslam dini 14 asırdan beri gayrimüslimlerin haklarını, hürriyetlerini korumuş vergi almıştır. Ve Müslümanlar kendi canlarını korudukları gibi gayrimüslimlerin de canlarını korumuşlardır ve can emniyetini hürriyetlerini korumuşlardır vergi almışlardır. Bu vergi anyedin diyor Cenab-ı Hak yani hazır elden, elden, kendi eliyle, gücü yetenden, koruyucu elin hakkı, adâletin himayesine girmek tabii ki bunun içindir diyor. Bu vergi niçin? Koruyucu elin hakkı diyor adâletin himâyesine girmek adâletin himayesinde korunmak için bir görev vazifedir yani vergi. El-Cessâs, İslam’ın büyük âlimlerinden biri; Batılı diyor hafife almak aşağılamak Hakk’ın karşısında bâtıl hafiftir aşağılıktır zaten. Cizye ehli kitap için varittir Mecûsi’ye de ehli kitap muamelesi yapın demiş Peygamberimiz. Bu haberin kaynağında da Muvattâ vardır. Mecûsilerin kestikleri yenmez kadınları da nikâh edilmez. Ehl-i Kitâb’ın kestiği yenir kadınları nikâh edilir ama burada da izâhâ muhtaç olan birçok durumlar vardır. Bunları iyi anlamalı, iyi kavramalıdır. Maide Sûresi 5’inci âyete de dikkat!
Dakika 35:00
Cizye için Ehl-i Kitâb’a bir tahsis yoktur burası içtihâda bırakılmıştır. Şimdi Ehl-i Kitâb’dan vergi alınmıştır. İslâmî idâre içerisinde İslâmî idârenin himayesinde olan Ehl-i Kitâb’dan vergi alınmıştır ama bu durum içtihâda bırakılmıştır. İmâm-ı Âzâm diyor cizye mutlak olarak Ehl-i Kitâb’dan Arap olmayan müşriklerden alınır diyor İmâm-ı Âzâm’ın içtihâdı. Arap müşriklerine İslam teklif edilir diyor İmâm-ı Âzâm. Yani burada Arap müşrikleri bu konuda Ehl-i Kitâb kadar tolerans tanınmıyor bunlara. Ebu Yusuf bu içtihâdı Ehl-i Kitâb olsun olmasın Arap’tan diyor cizye alınmaz. Arap olmayanın Ehl-i Kitâb’ından da müşrikinden de cizye alınır diyor. Bu da İmâm-ı Ebû Yusuf’un içtihâdıdır. İmâm-ı Şâfiî’nin içtihâdı Arap’tan, Acem’den Ehl-i Kitâb ise, cizye alınır diyor. Yani Arap’tan da alınır, Acem’den de alınır, Ehl-i Kitâb ise, cizye alınır demiş İmâm-ı Şâfiî. İmâm-ı Mâlik ne diyor? Bunlar dünyanın en büyük İslam hukûkçuları İslam filozoflarıdır bu müçtehitlerimizden. İmâmı Mâlik de şöyle diyor, Evzâi de bu görüşte, küffarın her türlüsünden vergi yani cizye alınır diyor. Yine tabii ki hürriyet ve yaşama can emniyeti ve hürriyetlerini sağlamak adâletin içinde korunmalarını temin etmektir. Burada İslam dâima hak dinin hükmü adâlettir. Herkesin hakkına riâyettir Allah’a, âhirete îmân etmeyen Ehl-i Kitâb var mı? Şimdi Kur’an-ı Kerim buna da açıklık getiriyor Allah’a, âhiret âlemine îmân etmeyen Ehl-i Kitâb var mı?
Âyet 30, devam ediyoruz keşif notlarına. Efendimizin huzuruna Yahûdî hahamları gelmişti bir gün Hz. Muhammed’in huzuruna Yahûdî hahamları Yahûdî Mûsevî din adamları gelmişlerdi. Bunlardan Sellam bin Mişkem, Numan bin Evfâ, Şas bin Kays, Mâlik Bin Sayf gibiler gelmiş idiler. Bunlar ne dediler biliyor musunuz? Üzeyir Allah’ın oğludur dediler Üzeyir (AS.) için. Fenhas Bin Azure da yine bunlardan, Allah fakir biz zenginiz demişti. Bu haberin kaynağında Suyûtî, Âlûsî gibi sağlam Ulemâ ve onların eserleri bulunmaktadır. Demek ki, Ehl-i Kitâb kitâbının yolundan sapmış olanlar var. Ehl-i Kitâb kitabının yolundan, peygamberin yolundan saptığı an Ehl-i Kitâb değildir. Tevrât’la ameli bırakmışlar. Dikkat et buraya! Tevrât’la amel ettiği zaman Ehl-i Kitâb sayılıyor. Tevrât’la ameli bırakmışlar.
Dakika 40:00
Kim? Bırakanlar. Peygamberleri katletmeye başlamışlar nice Peygamber katlediyor öldürmüşler. Bunlar Ehl-i Kitâbız diyenler ama istisnâlar dâima hâriçtir o başka. Tevrât’ı bilen kalmamış, kimi ölmüş, kimi öldürülmüş, kimi de unutmuş. Allah da kalplerinden silmiş. Niçin? Tevrât’la amel etmiyor, Tevrât ne derse tersini yapıyor onun için e kalplerinden bu siliniyor. Tevrât, tabut ortadan kaldırılmış idi vaktiyle. Üzeyir (AS.) da 100 senelik ölümünden sonra Tevrât ona ihsân olunmuştur diye bir haber var. O zaman ona Üzeyir Allah’ın oğludur demişlerdi. Bakın kim Allah’a oğul isnâd ederse şerik denk isnat ederse bunlar küfürdür, şirktir ve bunu diyen kişi Ehl-i Kitâb değildir. Üzeyir’e (AS.) Allah’ın oğludur demişlerdi. Îsâ’nın (AS.) Allah’ın oğludur sözüne bunlar bir kapı açmışlardır. Bu âyet yani otuzuncu âyet nâzil olunca itiraz ve inkâr etmemişlerdir. Kimler? Peygamberimizin çevresinde Hazreti Muhammed’in çevresinde Yahûdî kabileleri vardı, Yahûdî âlimleri vardı isimlerini saydık bazılarının. Bu âyet nâzil olunca itiraz etmediler. İslam’ın gücü karşısında sonraki Yahûdîlerden bunlar duyurmaz olmuştur. Önce bir kısım Hristiyanlar Îsâ Mesîh Allah’ın oğludur demişler. Şimdi bak Hristiyanlığa geçiyoruz buradan da, önce bir kısım Hristiyanlar Îsâ Mesih Allah’ın oğludur demişler. Sonraları ise hemen hepsi söylemişler yine istisnâlar hâriçtir. Söylenmeyenleri de ne yapmışlar? Kâfir ilân etmişler ve aforoz etmişler. Şimdi İncîl’in hükmünce amel etmeyen de ehli kitap değildir. İncîl de, Tevrât’ta filan Allah’ın oğludur diye bir emir yoktur. Bunlar Allah’tan gelen İncîl’de yok Allah’tan gelen Tevrât’ta yok sonradan uydurulmuş İncîl adına İncîl uydurulmuş, Tevrât adına Tevrât uydurulmuş. İşte oralarda ne yapılmış? Burada Tevrât’ın yolundan sapılmış, Mûsâ’nın yolundan sapılmış, Îsâ’nın İncîl’in yolundan sapmışlar. Îsâ’yı tanrılaştırmışlar. Îsâ Allah’ın kulu, Meryem’in oğlu ve peygamberdir. Kur’an-ı Kerim Îsâ’yı peygamber olarak, Meryem’in oğlu olarak, Allah’ın da kulu olarak doğruları, gerçekleri ortaya hak ve doğruyu koymuştur. Mâide Sûresi 73’e Bir bak, 72’ye de bak ne diyor Mâide Sûresi’nde Cenab-ı Hak. Îsâ, Mesîh, Allah diyenler üçün üçüncüsüdür diyenler bunlar tamamen küfre saplandılar, Îsâ’nın yolundan saptılar, İncîl’in yolunda saptılar ve küfre saplandılar. Saçma sapan sözler, müşrikler de melekler Allah’ın kızlarıdır diyorlar.
Dakika 45:07
Bunlarda başka bir Müşrikler. Melekler Allah’ın kızlarıdır diyenler de kâfir olmuşlardır. Küfür ve şirktir çünkü Allah’ın oğlu kızı değil, Allah’ın kulları vardır. Peygamberler Allah’ın en üst düzeyde derecesi yüksek kullarıdır. Îsâ da bir peygamberdir Allah’ın kuludur Mûsâ da, Muhammed de Allah’ın kuludur. Bunlar ve yüksek şahsiyettirler peygamberdirler. Yahûdîler de, Hristiyanlar da onlara benzerler mü’min değil müşriktirler. Yani Îsâ’yı, Üzeyir’i, ilâhlaştıran Allah’ın oğlu diyen Allah’u Teâlâ şirk koşan şerik, nazır, vezir tanıyan zihniyet müşriktir. Âyet 31’de: “Yahûdîler hahamlarını Hristiyanlar da rahiplerini rab edindiler” diyor Cenab-ı Hak, rab edindiler. İşte bu tehlike Müslümanlar için de geçerlidir. Hangi Müslüman kendi İslam’ın din adamlarını aynen hahamlar yaptığı gibi, ruhbanların yaptığı gibi, rahiplerin yaptığı gibi İslam’ın din adamları da böyle bir şey yapar onları da birileri rab ilân ederse, rab tanırlarsa işte o zaman bunlar da Kur’an’ın yolundan, Muhammed’in yolundan sapmışlardır ve kendilerini dindar zannederler. Hakk’ın dinine uymayan dindarlık dinsizliğe eşittir. Bunu herkes iyi öğrensin unutmasın! Allah’ın emrine hükmüne değil, onların emrine hükmüne tâbî oldular. Dikkat et buraya! Tevrât’ı bıraktılar, İncîl’i bıraktılar, Îsâ’yı, Mûsâ’yı bıraktılar o hahamların rahiplerin emrine hükmüne tâbî oldular. Allah’ı bırakıp onlara taptılar irâdelerine tâbî oldular. İllâki birisini rab ilân etmeye gerek yok. Allah’ın emrini bırakıp birinin emrini yaptığı zaman Allah’ın emrine ters bir şekilde o senin rabbindir. İster adını koy ister koyma ve O’na taptığın kesindir ister taptığını bil ister bilme. Niçin? Allah’ın emrinin tersine bir başkasının emrini kabul ettiğin zaman, onu ilâhlaştırdığın zaman, rab edindiğin zaman durum budur. Allah’ın emrine ters düşeni keyfi arzularına itaat ettiler. Yani Allah’ın emrine ters düşeni aldılar ve keyfi arzularına itaat ettiler. Kimin? İşte hahamların rahiplerin ve sahte İslam’ın içinde sahte ilâhiyatçıların, sahte şeyhlerin sahte din adamlarının. Bunlar İslam’ın içinde bugün sahte Kur’an’a uymayan, İslam şeriatına uyumayan İslam’ın ilmine, Kitâb’a, sünnete, icmâya, kıyasa uymayan bir din anlayışı eğer bir şeyh adı altında… Bir din adamı İslam din adamı adı altında birisi bu Kur’an’a ters ve muhâlefet ederek dindarlık taslıyorsa bu buna dayalı bir grup kurmuş sa mensupları varsa bunların durumu daha hahamlardan hiçbir farkları yoktur rahiplerden ve farkları yoktur.
Dakika 50:10
Haramları onların emriyle helâl gördüler. Dikkat edin! Hangi harama eğer bir din adamının helâl dediğini kabul edip bir grup veya fert veya cemiyet veya topluluk Allah’ın haram dediğine biri helâl dedi. Hadi bu iyi bilir dedin sen Kur’an’a uyup uymadığını araştırmadın. İşte o harama helâl diyen kişi dinden çıkmıştır. Onu da sen rab edindiğinden dolayı sen de dinden çıktın senin dindarlığın da dinsizliği eşittir. Harama helâl denmez, Kur’an-ı Kerim’e muhâlefet edilmez, Peygamber’e muhâlefet edilmez. İcmâ ise müttefiklerin ittifâk ettiği ve sapasağlam Ulemânın görüş birliğidir. Kıyas ise, Kur’an’dan sünnetten müçtehitlerin çıkardığı hükümlerdir. Bu da müçtehidin yapacağı görevdir. Bunun için bu tehlike vaktiyle Tevrât’a, İncîl’e, Mûsâ’ya, Îsâ’ya muhâlefet yüzünden ne yapılmıştır? O kitaplara muhâlefet edilmiş onların yolundan sapılmıştır. Cenab-ı Hak Kur’an ile İslam ile o yolu doğrultmuş ve yenilemiştir. Şimdi Kur’an içinde aynı yanlışı Kur’an’ı bozamazlar Ama insanları bozabiliyorlar. Bozulmuş kafaları var Kur’an-ı Kerim’in bozulma şansı yok. Bunu aklına koy ve çıkarma kulağına kalp kulağına küpe et. Kur’an-ı Kerim’in bozulma şansı yok çünkü son Kitâb. Öyle bir yüce mûcize ki o bir mûciz karşında ki âciz 14, 15 asırdır dünyaya Kur’an-ı Kerim meydan okuyor. Daha kimse onun bir sûresini bir dengini mislini meydana getirme şansı yok. Yüce Allah, cinleri toplayın insanları toplarım bütün insanları Birbirimize yardım edin bir mislini meydana getiremezsiniz diye meydan okuyor. (فَإِن لَّمْ تَفْعَلُواْ وَلَن تَفْعَلُواْ فَاتَّقُواْ النَّارَ الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ ﴿٢٤﴾) “Ve ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa, bir o kadarı da bunlara takviye edilse yine diyor onların hepsi tükenir Allah’ın kelâmı, ilmi tükenmez.” Bunun için Kur’an-ı Kerim Allah’ın artık ebedî ve ezelî Kitâbı’dır geçmiş değerleri de Musaddik ve Müheymin’dir. Bunun için harama haramları onların emriyle helâl gördüler, nitekim onların emir ve yasaklarını dinlediler. Kimin? İşte hahamların, rahiplerin, bugün de Kur’an-ı Kerim’e ters düşen sahte ilâhiyatçıların sözlerini dinlerseniz, sahte şeyhlerin sözlerini dinlerseniz işte o zaman onları rab edinmiş olursunuz. Şeriat vaaz etmeye müdebbir rabmiş gibi baktılar. Adam müçtehit falan değil câhilleri müçtehit gibi görüyor, keyfine göre de fetvâ veriyor birileri de onu öpüp başına koyuyor. Kur’an’a uygun mu? Sünnete uygun mu? İcmâya, kıyasa uygun mu? Müçtehitler bu konuda ne dedi? Hiç buraya bakmadan birilerinin o zehirli hapını yutuyor ve onu Kur’an’mış gibi kabul ediyor bu tehlike Müslümanlar için de aynıdır. Vaktiyle Tevrât’ın başına gelenler Kur’an’ın başına gelmez ama insanlığında başından da eksik olmaz bu tehlike çünkü Kur’an bozulmayacak, İslam bozulmayacak ama insanları bozanlar dâimi olacak.
Dakika 55:34
Bozulmamasının çâresi var mı? Var. Neden? Birinin doğru söyleyip söylemediğini, Kur’an-ı Kerim’e uyup uymadığını bakacaksın. İnananların hepsi de yanılmıyor ki hepsi de sapık değil ya, içinde bir sürü iyileri var o yanlışı bilenle giderebilirsin. Her yanlışın karşısında doğru var yanlış bilginin karşısında da doğru bilginler var. Onun için Kur’an-ı Kerim’e uygun mu, değil mi araştır ve birilerini rab edinme! İşte Kur’an-ı Kerim’in bu âyetlerini Tevbe Sûresi’nin 31’inci âyetini de hiç unutma!
Hâtem-i Tâî’nin oğlu Adî bir gün Peygamberimizin yanına girdi Medine’de boynunda da bir haç asılıydı. Efendimiz (Aleyhisselâtu Vesselâm) Ona dedi ki; Hristiyan’dım dedi diyor Adî kendi anlatıyor bunu. Peygamber Muhammed Mustafa’nın yanına boynumda haç ile girmiştim diyor camide diyor Medine Camisi’nde Medine-i Münevvere deki Mescid-i Nebî de.
Efendimiz (Aleyhisselâtu Vesselâm) da bu âyetleri yani Tevbe Sûresi’nin diğer adı Berâe Sûresi’nin bu âyetlerini okuyordu diyor Berâe Sûresi’ni okuyordu.
Bana dedi ki; Ya Adî! Boynunda ki ve deseni at dedi. Hz. Muhammed söylüyor Adî’ye boynunda haç var.
Hemen diyor çıkardım attım diyor.
Bunu Adî anlatıyor bu haberin kökeninde Tirmizi var. Yine dedi ki Adî bu âyetleri Peygamberimiz okurken: Ya Rasûlallah! Onlara ibadet etmezlerdi dedim.
O zaman Efendimiz buyurdu ki; Helâle haram, harama helâl derler siz de öyle tanırdınız bu onlara ibadettir buyurdu.
İşte Kur’an’ın, İslam’ın emrini tersini birisi söylüyor o da kabul ediyorsa biri işte o kabul eden o yanlış söyleyeni rab edinmiştir diyor. Adî’ye Peygamberimiz böyle söyledi diyor. Hahamlar, ruhbanlar ne yapıyordu, rahipler? Tevrât’ın, İncîl’in tersini söylüyor vatandaş onu kabul ediyordu. İşte o zaman da ne oldu? Peygamberimizin diliyle onu rab edinmektir diyor. Rebi Abdul Âliye’ye Rab ’lık nasıl diye sordu Rebi? Hahamların sözü kitaba aykırı idi. Bak, Abdül Alîye söylüyor bunu da. Rebi soruyor hahamların sözü kitaba yani Tevrât’a aykırı idi biz hahamları dinlerdik dedi. Ona rab ismini vermek değil, onun emrine uymak ilâhî emre uyup uymadığına bakmadan onu kural koyucu ne söylerse doğru farz etmek. Tehlike burada, şimdi onu ne söylerse doğru farz etmek ve gerçeğe uyup uymadığına bakmadan… Bak işte burada bir saplantı var.
Dakika 1:00:28
Burada ki saplantı ne yapıyor kişi? Saplandığı kişiyi taassubu ile rab ediliyor farkında değil. Adını rabbim demiyor ama yaptığı iş nedir? Adını koymadan onu rab edinmiştir. Bu da nedir? İşte Hak’tan sapmanın yollarından biridir. İlâhî emre ters mi, değil mi demeden ona uymak onu rab edinip tapmaktır dedi. İşte din âlimlerine, Ulü’l Emre, Devlet Başkanlarına itaat nasıl olur? (مِن دُونِ اللَّهِ) Yani Allah’tan başka din âlimlerine ve Ulül Emre ve Devlet Başkanlarına itaat nasıl olur? Allah’ın emrine ters düşen itaat onları rab edinmektir. Allah’ın emrine ters düşen bir itaat onları rab edinmektir. Ama şuraya dikkat et! İlmi hakîkatleri kabul edip âlimlere itaat etmek ve saygı göstermek bu da Allah’ın emridir ama ilmi hakîkatler olmak şartıyla. İlmi hakîkatleri kabul edip âlimlere itaat etmek ve saygı göstermek Allah’ın emridir Allah’ın emrine itaat da Allah’a itaattir. Bura ile orayı karıştırmamak lâzımdır. Demek ki, ilim esastır ama ilmi hakîkat olmak şartıyla ilim esastır âlimde çok kıymetlidir işte bu âlim bunun için kıymetlidir. Doğru âlimle, yanlış âlimi hak yoldaki ile bâtıl yoldakini Hakk’ın emrine muhalefet edenle Hakk’ın emrine itaat edeni birbirinden ayırmak zorundayız. (وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ) Nisâ Sûresi 59’uncu âyetinde ne diyor Cenab-ı Hak: Allah’ın emirleri doğrultusunda bir itaat olması gerekiyor. Allah’a ve Rasûlüne itaat ediniz Allah’ın emirleri doğrultusunda bir itaat istiyor yaratana isyân bulunmayan bir itaat istiyor. İşte o zaman Ulül Emre itaat bu şekilde vardır. Nasıl vardır? Allah’ın emirleri doğrultusunda Ulü’l Emre itaat edilir yaratana isyân bulunmayan bir itaatten bahsediliyor işte bu itaat meşrû. Allah’ın emrine isyân bulunmayacak, Allah’ın emirlerini doğrultusunda olarak olacak o zaman itaat Ulü’l Emre itaat esastır. İlmin hükmünün hak… Buraya dikkat et! İlmin hükmünün hak, emrinde mâruf olması şarttır. İlmin hükmü hak olacak öyle bir ilim olacak ki âlim de o ilmin hükmü hak olacak, hakîkat olacak, emrinde mâruf olması şarttır diyor. Yani emir de mâruf olacak, ilmin hükmü hak olacak, emrin de bizzat mâruf olması gerekiyor.
Dakika 1:05:02
İlmin hakkı… Buraya dikkat et! İlmin hakkı, hak ve hakîkati izlemesinde Hak ve hakîkat izlemesinde Hakk’ın ahkâmını tanımasında Allah için olmasındadır. Buraya da çok dikkat lâzım! İlmin hakkı nedir? İlmin hakkı, Hak ve hakîkati izlemesindedir. Hakk’ın ahkâmını tanımasındadır, Allah için olmasındadır. Yani Allah için olacak, Hakk’ı hakîkati izleyecek ve Hakk’ın ahkâmını hükümlerini tanıyacak. İlahi kânûn ve kurallara karşı gelmek ilâhî hukûka aykırı ne varsa süslü kuruntular bunların hiç birisi ilim değildir. Dikkat et buraya! İlâhî kânûn ve kurallara karşı gelmek ilâhî hukûka aykırı ne varsa süslü kuruntular bunların hiçbirisi ilim değildir. İslam tamamen bilimdir bilimler üstü bilimdir ve her hayırlı bilim ve ilim İslam’ın kendi içinden uzantısıdır. Çeşitli dallarda bütün faydalı ilimler İslam’ın bağrından çıkar. Çünkü İslam ebedî, ezelî kapsayan tam bir hakîkat Allah’ın hukûkudur, Allah’ın kânûnlardır. Âlimin değeri ilim zihniyetini ve haysiyeti ile ölçülür. Âlimin değeri neresindedir? Âlim çok değerlidir, ilim çok değerlidir ama neresindedir bu değer? İlim zihniyetindedir bir, birde haysiyeti ile ölçülür, zihniyetiyle ölçülür ve haysiyet ile ölçülür. Ulü’l Emr bilgi ve haysiyet iledir. Bir insanın Ulü’l Emr olması için hak bilgi olacak tam bir de haysiyet olacak. Hakk’ın tersini yapan ve ilmin irfânın birbirinin tersini yapan haysiyet taşımayan kişi Ulül Emir olamaz. Mârufu tanımak âyetin hükmünü, mânâsını iyi kavramaktır. Mâruf nedir? Şeriatın emrettiği yani Allah’ın, Şâri Teâlâ Allah’tır. O’nun ortaya koyduğu Şâri Teâlâ’nın Allah’ın ortaya koyduğu da şeriatıdır. Şimdi mârufu tanımak yani Allah’ın emrettiklerini şeriatını Allah’ın âmil hükümlerini tanımak âyetin hükmünü mânâsını iyi kavramaktır demek ki âyetler Allah’ın kânûnlarıdır. Kitâbî âyetler, kevnî âyetler ama burada birinci derece de sorumlu olduğumuz kitâbî âyetlerin hükümlerini Ulü’l Emr olan kişi iyi tanıyacak, âyetin hükmünü mânâsını iyi kavrayacak. Nisâ Sûresi’nin 83’üncü âyetinde bak bu Kitâb’ı iyi bilen Ulemâ’ya Cenab-ı Hak ne yapıyor? İstimbat Ulemâsı bunlar ki, müçtehitlerdir. (لَعَلِمَهُ الَّذِينَ يَسْتَنبِطُونَهُ مِنْهُمْ) Bunların hüküm çıkarmaya gücü yetenleri elbette onu anlarlardı diyor. Şimdi gücü yetenler ilmi dehâsı, ilmi ehliyeti olanlar ne yaparlar?
Dakika 1:10:00
Âyetlerden hüküm çıkarırlar ve bunların hüküm çıkarmaya gücü yetenleri diyor bak hüküm çıkarmaya gücü yetenlerin elbette onu anlarlardı. Neyi anlarlardı? Şimdi Avamın anlayamadığını, anlayamayacağını, bilmediğini, bilemeyeceğini âlimlerimiz bilmektedir. Cenab-ı Hak işte burada bilen Ulemâ’dan, ehliyetli Ulemâ’dan bahsediyor. Nahl Sûresi 43’üncü âyetinde de Cenab-ı Hak: (اسْأَلُواْ أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ) “İlim ve hikmet ehline danışınız diyor ve bilmediklerinizi onlardan sorunuz” diyor. İşte burada ilim hikmet ehline danışınız. Cenab-ı Hak burada ilmi ilim hikmet sahibini bak burada övüyor ve bunlardan öğrenin, sorun diyor Cenab-ı Hak. Âlim ancak Hakk’ın kuludur. Neden? Delillerin, âyetlerin elindedir de ondan. Hangi delillerin? İlmin kesin delillerini, Kur’an’ın âyetlerini, İslâmî ilimleri bilir delillerin, âyetlerin emrindedir kimsenin emrinde değildir. Kim? Âlim ancak Allah’ın kuludur Allah’a kulluk eder kula kulluk etmez. Gerçek âlimin birinci özelliği budur. Allah’a kulluk çünkü delillerin, âyetlerin emrindedir, deliller Allah’ın kânûnları emirleridir, âyetler Allah’ın sözleridir. Allah’ın emrine bağlı olan kişi Allah’a kulluk eden kişidir. Delilin şerefi meblülü olan Hakk’a delâlet etmesindendir. Dikkat et buraya da! Delilin şerefi nerededir? Meblülü olan Hakk’a delâlet etmesindendir. Hakk’ı bâtıl, bâtılı Hak gösterenler, tâğutlardır. Burayı unutma! Hakk’ı bâtıl gösterenler, bâtılı da Hak gösterenler tâğutlardır. Firavun’lar, Nemrut’lar, Peygamber, kitap ilâhî hukûk ve hukûkun bir hukûkun üstünlüğünü tanımayanlar hep bunlar tâğutlardır bunlar Firavun’lardır, feverân etmiş nefislerdir. Feverân eden nefisleri taşıyan tağutlardır. Hakk’a itaat farizasını yerine getirdikçe… Şimdi buraya dikkat et! Hakk’a itaat farizasını yerine getirdikçe, Hakk’a bağlı oldukça, ilme âlime uymamak ilim ve Ulemâ düşmanlığıdır. Burayı da unutma, tekrar ediyorum hiç unutma! Hakk’a itaat farizasını yerine getirdikçe… Kim? Âlim kişiler. Hakk’a itaat farizasını yerine getirdikçe, Hakk’a bağlı oldukça ilme âlime uymamak ilim ve Ulemâ düşmanlığıdır. Demek ki hak ilmin sahibi âlimlerimize elbette sevgimiz, saygımız olacak ilminden dolayı Hakk’ı ve hak olan bilgiyi delilleri o kişi insanlara tebliğinden dolayıdır. Orada ki kıymet ilme, irfânadır o ilimde seni Hakk’a Allah’a bağlar. Âlimi rablaştırmaz, âlimi tanrılaştırmaz o hak ilimle âlim seni Hakk’a bağlar.
Dakika 1:15:12
Kendine çağırmaz kendine çağıranlara dikkat edin birileri kendine çağırıyorsa işte bu ortada bir kendini rab ilân edenler vardır adını koymadan. İlâhî emri göz ardı ederek… Şimdi buraya dikkat et! İlâhî emri göz ardı ederek âlimlere cüz-i bir hüküm vaaz etme yetkisi vermek, zerrenin bile hükmünün yerini değiştirmeye yetkili olduğunu kabul etmek, Allah’tan başkasına Rablık yetkisidir bir başkasına rab edinmektir. Burayı da unutma bunların hiçbirisi unutulacak cinsten değil hiçbirisi hayat veren nurun dersleri ki hakîkatin kendisi. Kur’an-ı Kerim’in aslî mânâsını veriyoruz, bir de sizlere keşif notları veriyoruz ki anlaşılsın diye. Zaten tefsir ile tevil de keşfetmek demektir. Burayı bir daha tekrar ediyorum önemini binaen, ilâhî emri göz ardı ederek âlimlere cüz-i bir hüküm vaaz etme yetkisi vermek, zerrenin bile hükmünün yerini değiştirmeye yetkili olduğunu kabul etmek, Allah’tan başkasına Rablık yetkisi vermektir Allah’tan bir başkasını rab edinmektir. Burayı da unutma! Allah’ın emri göz ardı edilerek diyor bak, ilâhî emri göz ardı ederek âlimlere cüz-i bir hüküm vaaz etme. Hükmü kim vaaz eder? Allah vaaz eder. Âyeti kim ortaya koyar kânûnu? Allah ortaya koyar. Ama gerçek âlim ne yapar? İlâhî emrin göz ardı ederek değil ilâhî emre tam riâyet ederek oradan hüküm çıkarır o başka, o başkadır. Bunları birbirinden ayırt etmek lâzım. Ayırt edemeyenler işte ne yapıyorlar? Ortalığı karıştırıyorlar kafaları karıştırmak içinde elinden geleni yapanlar da var. Onun için çalışanlar da var. Onları Allah’tan başkasını yani (مِّن دُونِ اللَّهِ) diyor buna Allah’tan başkasını rab edinmektir. Onlara hüküm yetkisi vermek ve ilâhî emri göz ardı ederek, yok sayarak ve hüküm vaaz etme yetkisi vererek zerrenin bile hükmünün değiştirmeye yetkili olduğunu kabul etmek. Allah’ın zerre bir emri dahi olsa onun yerini dahi kimse değiştiremez. Değiştirmeye birini yetkili kabul edersen onu rab edindin diyor. Şimdi bizim gerçek Kâşif Ulemâ’larımızın gidin kaynaklarına bakın Fahreddin Râzî gibi, Kurtubî gibi Muhammed Hamdi Yazır Elmalılı gibi gidin Ulemâ’larımızın eserlerine bakın. Eğer Arapça kaynaklarını bilemezsiniz Türkçe bir kaynak ismi vereyim Elmalı’nın işte bu Tevbe Sûresi’nin 31’inci âyetini açın bakın orada Kâşif Ulemâmız, müfessirlerimiz ve Elmalı kendisi de ne demiş oraya bir bakın.
Kıymetli dostlarınız,
Cenab-ı Hak burada bu gerçekleri şeytanlara, tâğutlara, Nemrutlara, Firavunlara, putlara, evsâna tapmak nasıl şirk ve küfür ise buda öyledir diyor bizim kâşiflerimiz.
Dakika 1:20:20
Demek ki Allah’ın kânûn ve emirlerini kimsenin değiştirme yetkisi yok ve birde ilâhî emri yok sayarak onun yerine bir hüküm koyma yetkisi de yok. Bunları var kabul edenlerin durumu korkunç. İşte o zaman diyor (مِّن دُونِ اللّهِ) Allah’tan başkasını rab edinmektir diyor. Şeytanlara, tâğutlara, Nemrutlara, Firavunlara, putlara, evsâna tapmak nasıl şirk ve küfür ise bu da öyledir diyor. Hak ilmin gereği olmayan fikirlerini, görüşlerini keyfi fetvâlarını üstün tutmak, Hakkı değiştirmek, onlara itaati câiz görmek şirk ve küfürdür. Onlara rab demeden rab yerine koymaktır demiyor ama rab demiyor ama rab yerine koymuş adını koymuyor, adını söylemiyor ama rab yerine koymuş. Konuyu iyi anla hak ilmin gereği olmayan bak kendi fikirlerini, kendi görüşlerini, keyfi fetvâlarını veya birinin fikirlerini, birinin keyfi görüşlerini, keyfi birinin fetvâlarını üstün tutmak hakkı değiştirmek ve onlara itaat câiz görmek şirk ve küfürdür. Onlara rab demeden rab yerine koymaktır. Ruhbanların kutsal sayılması, papaların hatâ etmez sayılması resmiyet kazanması açık bir durumdur. Dinde her türlü tasarrufa yetkili sayılması rûhânî meclislerin papanın emriyle kesin emirlerin tevil ve tebdil edilmesi, tahrif edilmesi, istenilen şekle konulması, her günahın affedilmesi bunlara affedici olarak kabul ediyorlar cennetin cehennemin anahtarları bunlardadır diyorlar. Kimde? Hahamlar da, ruhbanlar da, rahipler de, papalar da olanlar da diyorlar. Cennetin cehennemin anahtarları bunlar da istediği günahı affedebilir bunlar diyorlar ve papazların elinde cennet cehennem anahtarlarını kabul edenler istediğine cennet satıyor istediğine cehennem satıyor, anahtarlar papazların elinde ve İslam’ın sahte ilâhiyatçıların da bir kısmı böyle. bunlara kimsenin itiraz edemeyeceğini nice imtiyazlar tanınmış. Dikkat edin! Bunlara kimse itiraz da etmiyor ve bunları mâsum kabul ediyorlar. Papa günah işlemez mâsumdur ve tanrının yerine konmuş. Papazlar cennet, cehennem anahtarı ellerinde istediğinin günahlarını bağışlıyorlar. Bu zihniyet ne Tevrât’ta vardır ne İncîl de, ne Mûsevî’dir bunlar ne Îsevî ’dir, ne Muhammedî’dir. Bunların bu anlayış İslam da yoktur.
Dakika 1:25:03
İslam’da olmayan bir şey zaten geçerli değildir. İslam’da ki hak, hukûk Allah’ın kendi hukûkudur. Şimdi Adî hadisi bunun tefsiridir. Daha önce Adî’nin Peygamber Efendimizin yanına girerken Peygamber Efendimiz ona durumu açıkladı. İşte bu hadis Hazreti Muhammed’in tefsiri de burada bu âyetleri keşif eden esas Hazreti Muhammed’dir burada gerçek kâşif odur (Aleyhisselâtu Vesselâm). Rab edinmeye klerikalizm deniyor sonra Protestanlık zuhur etmiştir. ‘’Mâide Sûresi 64 ve 65’inci âyete bak!’’ Rab ‘lık imtiyazına bak, Ruhban sınıfından ne yaptı? Rab ‘lık çıktı parlamenterlere geçti. Muvahhitler hâriç yaygın şirk istisnâlar hâriç işte Îsâ’nın, Mûsâ’nın yolundan İncîl’in, Tevrât’ın yolundan sapanlara işte yaygın bir şirk yerleşti. Meryem oğlu Mesîh Rab’dır demelidir en büyük şirk, küfür buradadır. Meryem oğlu Mesih Rab’dır demeleridir. Ona üçüz’lü ilâh diye taptılar Rab ’lığı onda topladılar hâlbuki hepsi Allah’a ibadetle emir olunmuşlardı. Îsâ Aleyhisselâm yüksek bir şahsiyettir öyle bir şey söylemedi, ben Rab’bım demedi, ben Allah’ın oğluyum demedi, ben ilâhım demedi. Îsâ yüksek bir şahsiyettir, Peygamberdir, Allah’ın kuludur Meryem’in oğludur. Meryem Annemizde tertemiz kadındır. Mâide Sûresi’nin 72’nci âyetine de baktığımız zaman: “Şirk koşana cenneti Allah haram kıldı” diyor. Dikkat et buraya! Kimde şirk varsa ona cennet yok bu yüce Kur’an’ın, Yüce Allah’ın kendi sözü cennet cehennem bütün âlemler Allah’ındır. Bakara Sûresi 87, 253’üncü âyetine de bak, müşrike benzemek değil burada bir fiil Allah’a…
Dakika 1:28:27