322- Tefsir Ders 322 hayat veren nurun keşif notları
322- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 322
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Tevbe Sûresi 48’inci Âyet-i Kerime’den 72’nci Âyet-i Kerime’ler)
لَقَدِ ابْتَغَوُاْ الْفِتْنَةَ مِن قَبْلُ وَقَلَّبُواْ لَكَ الأُمُورَ حَتَّى جَاء الْحَقُّ وَظَهَرَ أَمْرُ اللّهِ وَهُمْ كَارِهُونَ ﴿٤٨﴾
Şurası kesindir ki bunlar daha önce de fitne çıkarmak istediler. Ey şanlı Habîbim Muhammed! Sana türlü işleri çevirdiler. Nihâyet hak yerini buldu hak her zaman gâliptir, yücedir, üstündür ve Allah’ın emri onların zoruna gitmesine rağmen Hak yüce emrini açığa çıkardı ve üstün kıldı. Hak ve hakîkat gerçekleşti onlar ne kadar zorlarına giderse gitsinler hak galiptir. Kimdi o zoruna gidenler? Münâfıklar idi. Hz. Muhammed’in ve İslam’ın muzaffer olmasını İslam’ın hâkimiyetini katiyyen hazmedemiyorlardı.
وَمِنْهُم مَّن يَقُولُ ائْذَن لِّي وَلاَ تَفْتِنِّي أَلاَ فِي الْفِتْنَةِ سَقَطُواْ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ ﴿٤٩﴾
İçlerinden “Aman bana izin ver, başımı derde sokma” diyen de var idi. Yani cihâda gitmemek için bahane peşinde koşan münâfıklar bunlarda. Dikkat et! Başlarını asıl kendileri derde soktular. Yüce Allah diyor ki: Cihâdı terk edenler işte îmân etmeyenler asıl kendileri kendi kendilerini derde soktular diyor. Ve dikkat et diyor başlarını asıl kendileri derde soktular. Hiç şüphesiz Cehennem kâfirleri elbette kuşatacaktır diyor Cenab-ı Hak (وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ )
إِن تُصِبْكَ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِن تُصِبْكَ مُصِيبَةٌ يَقُولُواْ قَدْ أَخَذْنَا أَمْرَنَا مِن قَبْلُ وَيَتَوَلَّواْ وَّهُمْ فَرِحُونَ ﴿٥٠﴾
Eğer sana bir iyilik dokunursa fenalarına gider. Peygamberimizin başarılı olması münâfıkların hiç hoşuna gitmiyordu. Eğer sana bir musîbet gelirse: “Biz zaten tedbirimizi önceden almıştık” derler ve sevine, sevene dönüp giderler. Yani Müslümanlara Peygamber Efendimize hemen bir musîbet gelmesini isterler ve sevinirler. Cenab-ı Hak münâfıkların ruh dünyasını insanlık âlemine bildiriyor ki, bu ruhlar çürümüş pis ruhlardır. Münâfığın, müşrikin, münkirin ruhları en kötü ruhlardır bunlar asla cennete girmeyeceklerdir. Cenab-ı Hak münâfıkların ruhlarını hem bir yandan bildiriyor ruh dünyalarını okuyor bir yandan da cevap veriyor.
Dakika 5:00
استعيذ بالله
قُل لَّن يُصِيبَنَا إِلاَّ مَا كَتَبَ اللّهُ لَنَا هُوَ مَوْلاَنَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿٥١﴾
Ey şanlı Habîbim Muhammed Mustafa (Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem)! De ki: Yani bu Kur’an-ı Kerim’i iyice anlatın diyor. Peygamberimizin şahsında kıyâmete kadar Kur’an-ı Kerim ne söylüyorsa siz de onu tebliğ edin diyor Cenab-ı Hak. De ki: “Hiçbir zaman bize Allah’ın bizim için takdir ettiğinden başkası dokunmaz. O bizim Mevlâ’mızdır mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etsinler” diyor Cenab-ı Hak.
Kıymetli dostlarım,
Kula düşen görev Allah’ın teklif ettiği yüce emirlerini yerine getirmektir yoksa bütün takdir Allah’ındır. Onun için Allah’u Teâlâ’nın takdir ettiğinden başka hiç kimseye bir şey dokunmaz. O da takdiri iyi bilen her şeyi bilen ve eşi bulunmayan Yüce Allah ki yerli yerince takdir etti. Çünkü o bizim Mevlâ’mızdır ve yalnız mü’minler Allah’a tevekkül etsinler diyor. (فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ) buyuruyor.
, قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلاَّ إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَن يُصِيبَكُمُ اللّهُ بِعَذَابٍ مِّنْ عِندِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا فَتَرَبَّصُواْ إِنَّا مَعَكُم مُّتَرَبِّصُونَ ﴿٥٢﴾
De ki: “Siz bizde iki güzelliğin (Zafer ve şahitliğin) birinden başkasını mı gözetirsiniz? Bizi ise size Allah’ın kendi katından veya bizim elimizle bir azâb indirmesini gözetiyoruz. Haydi, siz gözete durun biz de sizinle beraber gözetmekteyiz” diyor. Böyle söyleyin o münâfıklara diyor Cenab-ı Hak. Burada onlara Allah’u Teâlâ belâ vereceğini ve kendi katından bilinmez görünmez yollardan vereceğini birisini mü’minin Müslümanın eliyle vereceğini duyurmaktadır. “Haydi, gözetleyin diyor Cenab-ı Hak bekleyin bizde beklemekteyiz deyin onlara” diyor. Münâfığın aklı olsa azıcık münâfıklıktan vazgeçer Müslüman olur. Müslümanız diyor bunlar Müslüman görünüyorlar ama Müslümanların kuyusunu kazıyorlar sürekli.
Cenab-ı Hak bu yüce gerçeği duyurduktan sonra diyor ki;
قُلْ أَنفِقُواْ طَوْعًا أَوْ كَرْهًا لَّن يُتَقَبَّلَ مِنكُمْ إِنَّكُمْ كُنتُمْ قَوْمًا فَاسِقِينَ ﴿٥٣﴾
O münâfıklara şunu da de ki; gerek isteyerek, gerek istemeyerek infâk edip durun. Yani ne harcarsanız harcayın. O infâk ettikleriniz sizden hiçbir zaman sizden kabul edilmeyecektir. Çünkü siz fâsık bir kavimsiniz diyor. Münâfık şarktan kalbe köprü yaptırsa, dünyanın yetimlerini everse, dünya da köprüden insanlar faydalanır, yetimler faydalanır ama münâfığa zerre fayda gitmez münâfıklıktan vazgeçmedikçe.
Dakika 10:00
İnkârcılar da böyle, müşrikler de böyledir. Hiçbir amelleri kabul değildir. Yüce Allah bunu buyuruyor. Bunun için; (إِنَّكُمْ كُنتُمْ قَوْمًا فَاسِقِينَ) diyor, burada ki fâsıklık îmânsızlığın fâsıklığıdır çünkü münâfık kâfirdir, gizli kâfirdir.
وَمَا مَنَعَهُمْ أَن تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ إِلاَّ أَنَّهُمْ كَفَرُواْ بِاللّهِ وَبِرَسُولِهِ وَلاَ يَأْتُونَ الصَّلاَةَ إِلاَّ وَهُمْ كُسَالَى وَلاَ يُنفِقُونَ إِلاَّ وَهُمْ كَارِهُونَ ﴿٥٤﴾
İnfâkların ondan kabul olunmamasına sebep nedir? Gerçekte Allah’a ve Rasûlüne inanmamaları, namaza ancak üşene üşene, tembel tembel, istemeye, istemeye gelmeleri verdiklerini de ancak istemeye, istemeye vermeleridir. Yani onlar harcarlar ama isteyerek harcamazlar, namaza kalkarlar ama isteyerek kalkmazlar yani zoraki kalkarlar. Demek ki, münâfık namaz kılıyor ama böyle kılıyor, münâfık harcıyor ama böyle harcıyor istemeyerek yapıyor inanmıyor inanmış gibi görünüyor. Cenab-ı Mevlâ nifâkın her türlüsünden Ümmet-i Muhammed’i ve insanlığın tümünü muhafaza eylesin. Bütün insanlığa gerçek İslam’ın îmânını nasîb eylesin. Demek ki, münâfık namaz kılmayan biri değil kılıyor ama kılıyor, Müslüman görünüyor ama aslında inanmıyor, harcıyor görünüyor ama isteyerek inanarak harcamıyor.
فَلاَ تُعْجِبْكَ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُمْ إِنَّمَا يُرِيدُ اللّهُ لِيُعَذِّبَهُم بِهَا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ أَنفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ ﴿٥٥﴾
Onların malları da, evlatları da sakın seni imrendirmesin. Kim onlar? Münâfıklar, müşrikler, münkirler, inkârcılar. Bunların ne malları, ne evlatları sakın seni imrendirmesin diyor. Habîbi Muhammed’in şahsında bütün Ümmet-i Muhammed’e diyor ki: Sakın bunlara imrenmeyin diyor. Bu olsa olsa, Allah’ın onların dünya hayatında bu gibi şeylerle azâba uğratmasından ve canlarının kâfir olarak çıkmasını murâd etmiş olmasından başka bir şey değildir. Cenab-ı Hak onlara malı, evladı, mevkii, makamı veriyor ama onlar inanmadıkları için âhirette de hiç nasipler olmadığı için ile onlar o mal ile kendilerini ne yapıyorlar? İmansızlıklarını da daha da güçlendiriyor. Cenab-ı Hak’ta onlar öyle istedikleri için istediklerini onlara veriyor ve onlar da yanlarına kalacaklarını hayrına olacağını zannediyorlar. Bunlar birer istidraçtır ve çöldeki serap gibidir birden her şeyleriyle beraber yok olup gideceklerdir. Örümcek ağından daha bunlar hafiftirler, sinekten daha cılızdır bunlar. Bunların mallarına, mülklerine sakın ola ki imrenmeyin diyor Cenab-ı Hak. Bunlar bu mallarıyla bu mevkii ve servetleriyle tamamen Allah’ın gazâbına çarpılacaklardır diyor. Çünkü mal, evlat onlar için adı konmamış bir puttur Allah’a güvenmezler mallarına mülklerine güvenirler. Sorunca da Müslümanız derler bunlar ve bunların kâfir olarak çıkar diyor Cenab-ı Hak. Bunlar mü’min, Müslüman olarak ölmezler diyor. Kâfir olarak çıkarlar yani kâfir olarak canları çıkarlar böyle ölürler diyor.
Dakika 15:38
Bunun için insanoğlu Allah’u Teâlâ’nın lütfundan ne verirse mevki, makam, mal, mülk Allah yolunda Allah’ın emrinde Allah için olduğu zaman bunlar hayır üzerine hayır, nur üstüne nurdur. Allah yolunda olmayan, temelinde îmân ve Allah’a itaat olmayan hiçbir şeyin hayrı yoktur. Dünya da o cilalı süslü gibi lüks olarak görünür fakat bir istidraçtır, bir seraptır o kişinin helâkine sebeptir cehennemde ebedî kalmasına sebeptir. Her şeyi Allah içindir çünkü y her şey Allah’ındır. Sen Allah’ın mülkünde Allah’ın verdiği nimeti görüyorsun nimeti vereni görmüyorsun tehlike burada.
وَيَحْلِفُونَ بِاللّهِ إِنَّهُمْ لَمِنكُمْ وَمَا هُم مِّنكُمْ وَلَكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ ﴿٥٦﴾
Hiç şüphesiz onlar, sizden olduklarına dair yemin de ederler. Yani o münâfıklar biz Müslümanız diye yemin ederler, hâlbuki sizden değildirler. Yüce Allah onların kalbini, ruhlarını bildiği için, hâlbuki sizden değildirler. Fakat onlar öyle bir kavimdirler ki, korkudan ödleri patlıyor diyor. (قَوْمٌ يَفْرَقُونَ ) diyor.
لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَأً أَوْ مَغَارَاتٍ أَوْ مُدَّخَلاً لَّوَلَّوْاْ إِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ ﴿٥٧﴾
Eğer sığınacak bir yer veya barınacak mağaralar veyahut dirilecek bir delik bulsalardı başlarını diker o tarafa doğru koşarlardı. Bu âyet-i kerimede de localara da dikkatler çekilmektedir. İşte burada (مَلْجَأً) locadır. Gizli, gizli yürütülen faaliyetlerdir. Onun için münâfıkların ruh dünyasından birisi de nedir? Gizli insanlığın aleyhine bilhassa Allah’u Teâlâ’nın ortaya koyduğu ilâhî nizâmı ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetler de bulunurlar. Hazreti Muhammed için o gün her türlü kuyu kazmak tuzak kurmak için ne varsa gizli ve açık entrikalar, dolaplar, fitne fesatlar peşinde koşuyorlardı. Cenab-ı Hak insanlığın zararına çalışan bu fitne odaklarının haber veriyor.
Dakika 19:27
وَمِنْهُم مَّن يَلْمِزُكَ فِي الصَّدَقَاتِ فَإِنْ أُعْطُواْ مِنْهَا رَضُواْ وَإِن لَّمْ يُعْطَوْاْ مِنهَا إِذَا هُمْ يَسْخَطُونَ ﴿٥٨﴾
İçlerinde (topladığın) vergiler hakkında sana tariz eden, (dil uzatan) o tariz edenler de vardır. Eğer o vergilerden bu ganimetlerden kendilerine verilmişse hoşnut olurlar, verilmemişse hemen kızarlar. Münâfıklar hep maddecidir maddeye bakarlar mânâya hiç bakmazlar inanmazlar da ama maneviyatçı da görünürler. Çünkü Müslümanız derler bunlar dünyanın her döneminde bu tür vasıflarda bulunan insanlar bulunmuştur bunlar gizli ajan ve casuslardır.
Cenab-ı Hak;
وَلَوْ أَنَّهُمْ رَضُوْاْ مَا آتَاهُمُ اللّهُ وَرَسُولُهُ وَقَالُواْ حَسْبُنَا اللّهُ سَيُؤْتِينَا اللّهُ مِن فَضْلِهِ وَرَسُولُهُ إِنَّا إِلَى اللّهِ رَاغِبُونَ ﴿٥٩﴾
Ne olurdu bunlar, Allah’ın ve Rasûlünün kendilerine verdiğine razı olsalar da: “Bize Allah yeter Allah bize lütuf ve ihsanından yine lütfeder, verir. Bizim bütün rağbetimiz Allah’adır deselerdi” de îmân edip Müslüman olsalardı, bu güzel vasıfları taşısalardı. Bak Cenab-ı Hak kullarının hepsinin îmâna, güzel ahlâka, güzel vasıflara çağırıyor. Gelin diyor münâfıklığı bırakın, müşrikliği bırakın. Zâlimliği, fâsıklığı, facirliği, inkârcılığı bırakın gelin sizi ben yarattım benim Kitâb’ım şanlı Kur’an’ın emirlerine hükümlerine sıkıca bağlı kalın. Çünkü benim katımda geçerli kitap Kur’an-ı Kerim’dir diyor. Yarın Rûzi Cezâ da büyük mahkemede Allah’ın oradaki mahkemede adâlet Kitâb’ı Kur’an-ı Kerim’dir. İnsanların ve cinlerin tamamını Kur’an-ı Kerim’e göre Allah mahşerde hesaba çekecektir. Bu âlem Allah’ındır, bu dünya Allah’ındır, Kitâb’ı Kur’an-ı Kerim Allah’ın Kitâbı’dır. Allah’ın mülkünde Allah’ı tanımayanlar, Allah’ın mülkünde Allah’ın Kitâb’ı Kur’an-ı Kerim’i tanımayanlar bunun hesabını Allah’a vereceklerdir.
Cenab-ı Hak bu âyeti Kerime de bakın ne diyor;
استعيذ بالله
إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاء وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ فَرِيضَةً مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿٦٠﴾
(إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاء) Sadakalar bakın şunlar içindir. Kimler bunlar? Fakirler. Yüce Allah İslam ile ezelî, ebedî rahmetini, merhametini, lütuflarını fakirlere uzatıyor. Bir Müslümanın eliyle bak fakirlere Allah nimetlerini rahmetini veriyor. Diyor ki: (إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاء) işte bu sadakalar, hayır hasenatlar, zekâtlar (لِلْفُقَرَاء) fakirler için diyor. (وَالْمَسَاكِينِ) miskinler, yoksullar içindir diyor. (وَالْعَامِلِينَ) o işte çalışan görevliler içindir diyor. (وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ) Müellefe-i Kulûb (kalplerini İslam’a ısındırılacaklar) içindir diyor. Yine (وَفِي الرِّقَابِ) köleler içindir çünkü İslam da kölelik kaldırılmak bütün insanlığa gerçek hak ve özgürlükleri, tam hürriyeti bütün insanlar arasında sağlamak İslam dininin birinci hedeflerindendir. İslam hürriyet yoludur ve Allah’tan gelen, Allah’a giden hürriyet yoludur İslam Yüce İslam’ın kendi yolu. Onun için bu sadakalar köleler içindir ve aynı zaman da (وَالْغَارِمِينَ) borçlular içindir. (وَفِي سَبِيلِ اللّهِ) Allah yolundakiler içindir. Birde (وَابْنِ السَّبِيلِ) yani yolda kalmışlar içindir. (فَرِيضَةً مِّنَ اللّهِ) Bu adı geçenler Allah tarafından öyle farz kılındı. Yani fakirlerin, yoksulların haklarını vermeden dünya da adâlet olmaz. Bura da 8 sınıf sayıldı icap ettikçe bu 8 sınıfa da gereken adâlet sağlanmalı ve bu güzelim âdil taksimat yapılmalıdır. Cenab-ı Hak (وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ) Allah alîmdir, hakîmdir diyor.
Dakika 26:20
Yani her şeyi bilen Allah insanoğlunun doğru yapıp yapmadığını da iyi biliyor ve Cenab-ı Hak hikmetiyle hâkimiyeti ile nice hükümranlığı ile bütün âlemlere hükümran olduğunu da ilân ediyor. Yani diyor ki, günün birinde ben hesaba sizi çekeceğim benim yolunda adâlet edin diyor. Kimsenin hakkını yemeyin adâletiyle, hakça gerçekçe bir taksimatta bulunun diyor ve gerçek barışı bu dünyada sağlayın. Azrâil (Aleyhisselâm) sizi isteseniz de, istemeseniz de sizi benim huzuruma büyük mahkeme getirecek diyor. Bütün insanlığı Azrâil’in orduları Mikâil ’in orduları, İsrâfil ’in orduları ve daha uçsuz bucaksız Yüce Allah’ın orduları bütün insanlığı yoktan dünyaya getiren yaratan Allah mezarlarından herkes fırlayarak mahşere gelip Allah’a hesap verecektir. Bu bir hakîkattir hattâ kendini yokla var mısın, yok musun? Kendin nasıl var isen ondan daha hakîkat bu çünkü sen yaratıldın. Bu âlem yoktu yaratıldı bu âlemi yoktan yaratan seni diriltmeyecek mi? Elbet diriltecek. Ve bu imtihanın sonunda sana ne yapacak? Notunu verecek Yüce Allah’a îmân ve itaat eden kim varsa kurtulacak. Kim Allah’ı ve O’nun ilkelerini kabul etmeyen hiçbir kimse Allah’ın adâletinden kurtulamayacak.
وَمِنْهُمُ الَّذِينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيِقُولُونَ هُوَ أُذُنٌ قُلْ أُذُنُ خَيْرٍ لَّكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِينَ وَرَحْمَةٌ لِّلَّذِينَ آمَنُواْ مِنكُمْ وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّهِ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٦١﴾
Yine onların içinde öyleleri vardır ki, Peygamberi incitiyorlar ve: “O her söyleneni dinleyen bir kulaktır” diyorlar. Yani ne söylesen Peygamber saftır inanır diyorlar. Münâfıklar Peygamberimizi incitmek için çeşitli dedikodular yaymaya çalışıyorlardı ve bu tür sözler de söylüyorlardı bunları Allah’u Teâlâ Peygamberimize haber veriyordu. Bunlar bütün dünya ya her kelimesinde bir ders vardır. Dünyada ki şer güçlerden, bozuk ruhlu insanlardan bütün insanlık sakınsın, tanısın onları tedâvi etsin diye Cenab-ı Hak burada insanların hasta ruhlarını münâfık ruhları kâfir ruhları müşrik ruhları burada bildiriyor ki, îmânlı kişiler bunların şerrinden korusunlar onları da kurtarmaya tedâvi etmeye çalışsınlar. Onların kurtuluşu İslam’ı bir defa İman yönüyle dosdoğru kabul etmektir. İmanı olmadan kişi kurtulamaz îmânda Allah ve ortaya koyduğu yüce gerçeklerdir ki, Allah’u Teâlâ’nın ortaya koyduğu yüce gerçekler İslam’dır. İslam’ın tümü Allah’ın kânûnlarıdır Allah inkâr edilmez emirleri kânûnları de inkâr edilmez inkâr etti mi îmân olmaz.
Dakika 31:28
Şimdi de ki diyor bunlara Cenab-ı Hak: “Sizin için bir hayır kulağıdır.” Peygamber nedir? İşi, gücü Peygamberin hayırdır insanların hayrına kurtuluşuna gelmiştir zaten. Allah’a inanır en mükemmel îmân Peygamberlerde bulunur, Hazreti Muhammed de bulunur. Allah’a inanır, mü’minlere inanır Peygamber mü’minlere güvenir inanır, ayrıca sizden îmân edenlere de bir rahmettir. Bak îmânsız bu rahmetten faydalanamıyor. Îmân eden herkes bu İslam’ın ezelî, ebedî rahmetinden faydalanıyor. Hz. Muhammed de âlemlere rahmet Peygamberi. Ama bu rahmetten kim faydalanıyor? İnananlar faydalanıyor. İnanmayanlar kendilerini mahrum ediyor yazık ediyorlar kendilerine. Cenab-ı Hak Allah’ın Rasûlünü incitenlere acıklı bir azâb vardır diyor. (لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ) diyor. (وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّهِ) Yüce Allah ne diyor; Benim Peygamberim Muhammed’i incitenlere acıklı bir azâb edeceğim, azâb ile muazzep kılacağım diyor. Peygamber incitilir mi? Allah’ın gönderdiği zât-ı muhterem insanlığın kurtuluşuna geldi. Münâfıklar onu incitiyorlardı (لَهُمْ) onlar için (عَذَابٌ أَلِيمٌ) elem verici bir azâb vardır diyor Cenab-ı Hak. Aklın varsa ey insanlık âlemi! O Peygambere ve onun getirdiği İslam’ın tamamını şeksiz, şüphesiz inan, kabul et ve gereğini yerine getir. İşte ölümsüz nurlu hayatın tâ kendisi İslam’ın Allah’ın ortaya koyduğu hayattır, hayat tarzıdır. Allah’tan başka ilâh yok başka hayat tarzı da yok. Çünkü insanoğluna Allah İslam’ın hayat tarzını teklif etmiş bunu kabul ederim diyor başka etmem diyor. Cennete girecek hayat tarzı İslam’ın hayat tarzıdır o da gerçek bir îmân, Amel-i Sâlih’tir, İslam’ın emirleriyle donanmaktır. Ölümsüzlük buradadır mutluluk buradadır.
Cenab-ı Mevlâ buyurduktan sonra;
Dakika 35:00
يَحْلِفُونَ بِاللّهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْ وَاللّهُ وَرَسُولُهُ أَحَقُّ أَن يُرْضُوهُ إِن كَانُواْ مُؤْمِنِينَ ﴿٦٢﴾
Gönlünüzü hoş etmek için gelir size yemin ederler. Bunlar eğer mü’min iseler Allah’ı ve Rasûlünü râzı etmeleri daha doğrudur. Şimdi Müslümanlara, mü’minlere münâfıklar gelirler yani yemin ederler biz de Müslümanız diye. Yüce Allah diyor ki; Eğer bunlar mü’min iseler Allah’ı ve Rasûlünü râzı etmeleri daha doğrudur. Mü’minleri kandırmaya kalkmasınlar. Îmâna gelsin îmâna diyor Allah kalpleri biliyor, ruhları biliyor. Bizi yaratan O yaratan bilmez mi? Rasûlüm Muhammed, râzı etsinler çünkü bütün gerçekler Muhammed ile tecellî ettirdim ben diyor bütün gerçekleri. İslam bütünüyle Hz. Muhammed ile tecellî etmiştir. Çünkü Kur’an onun kalbine indirildi İslam’ı o tebliğ eyledi, o yaşadı, o yerleştirdi bütün değerlerin dünyada hak temelini attı. Bütün bilimlerin Arş’a çıkan ilimlerin yükselişinin temelini attı ve Arş’ı Âlâ’ ya gitti de geldi.
أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّهُ مَن يُحَادِدِ اللّهَ وَرَسُولَهُ فَأَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدًا فِيهَا ذَلِكَ الْخِزْيُ الْعَظِيمُ ﴿٦٣﴾
Bilmiyorlar mı ki, kim Allah’a ve Rasûlüne karşı gelirse, İslâmî emirlerden birini kim tanımazsa ki, İslam tamamen Allah’ın emirleridir. Ve O’nun Rasûlüne ve Allah’a kim karşı gelirse, ona muhakkak ki, içinde ebedî kalınacak cehennem ateşi vardır diyor Cenab-ı Hak ve cehennemde ebedî kalacak diyor. O ateşte ebedî kalacak, Allah’ı inkâr etmenin cezâsı korkunçtur. Allah ve emirleri inkâr edilmez işte rüsvalığın büyüğü de budur diyor. (ذَلِكَ الْخِزْيُ الْعَظِيمُ ) buyuruyor. Rüsvalığın büyüğü de budur. Yani azim bir rüsvalıktır bu. Hiç Allah’a ve Rasûlüne İslam’ın emirlerine karşı gelinmez, inkâr edilmez, şüphe dahi edilmez şüphenin olduğu yerde îmân olmaz.
Cenab-ı Hak;
يَحْذَرُ الْمُنَافِقُونَ أَن تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُمْ بِمَا فِي قُلُوبِهِم قُلِ اسْتَهْزِؤُواْ إِنَّ اللّهَ مُخْرِجٌ مَّا تَحْذَرُونَ ﴿٦٤﴾
Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimede de: Münâfıklar, kalplerindekileri bütünüyle haber verecek bir sûrenin tepelerine inmesinden çekinirler. Yüce Allah diyor. De ki, alay edip durum bakalım, Allah o sizin çekindiğiniz şeyi kesinlikle ortaya çıkaracaktır. Dünyada ne kadar münâfık varsa o zaman da bu zamanda Kur’an-ı Kerim kalpleri ruhları okuyor, münâfığın sıfatlarını bildiriyor, inkârcının sıfatını bildiriyor. Müşriklerin, zâlimlerin sıfatlarını bildiriyor sana açıkça ortaya koyuyor ve gerçek îmân modelini, insan modelini mü’mini hakîkî Müslümanı da ortaya koyuyor.
Dakika 40:08
Cenab-ı Hak ki işte Yüce Allah’ın istediği îmânlı ve Kur’an’lı, İslami donanımlı insan tipi istiyor. Buradaki hak dinin ve diyanetin bütün üsvesi ve örneği de Hazreti Muhammed olarak Cenab-ı Hak cihâna takdim ediyor. Hazreti Muhammed insanlığın ebedî üsve’sidir, örneği önderidir diyor ve hak dinin diyanetin üsvesi Muhammed’dir diyor (A.S.V). Daha önce de öbür peygamberler idi. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar insanların önderi, örneği, üsvesi Peygamberlerdir. En sonda evrensel bütün çağların, milletlerin kıyâmete kadar üsvesi, önderi, tek rehberi Hz. Muhammed’dir. Artık bütün dünya diyor Allah’ı, Allah’ın ilkelerini kabul ediyorsa, Muhammed’i örnek olarak, önder olarak, üsve olarak, numune-i imtisal olarak Muhammed’e bakın diyor. İşte benim istediğim tip Muhammed tipidir o diyor gerçek (خُلُقٍ عَظِيمٍ) en büyük ahlâk üzere bir cihân Peygamber’idir.
Onun için kıymetli dostlarım, biz Allah’ın kullarıyız Allah’ın sözlerini inkâr ederek bir defa Allah’u Teâlâ’nın azâbından kurtuluş olmaz, cennete girişte olmaz. Allah ne diyorsa en yücesi, en güzeli odur onu yapacağız.
وَلَئِن سَأَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ إِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُ قُلْ أَبِاللّهِ وَآيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنتُمْ تَسْتَهْزِؤُونَ ﴿٦٥﴾
Eğer kendilerine sorarsan, “Biz sırf lafa dalmış, şakalaşıyorduk” derler. Kötü kelimeler konuşur dil uzatırlar Peygambere sorunca da: “Biz şakalaşıyorduk” derler. Münâfıkların bir sıfatı da sürekli yalan söylerler Cenab-ı Hak diyor ki, de ki: “Allah ile âyetleri ile ve Peygamberi ile mi alay ediyorsunuz?” Allah ile alay eden kâfirdir Peygamber ile alay eden kâfir olur Allah’ın âyetleriyle alay eden istihza eden kâfirdir. Cenab-ı Hak onu bildiriyor. Ey münâfıklar! (قُلْ أَبِاللّهِ) Siz Allah ile mi, (وَآيَاتِهِ) Allah’ın âyetleriyle mi, (وَرَسُولِهِ) Allah’ın Rasûlü ile mi siz alay ediyorsunuz?” (كُنتُمْ تَسْتَهْزِؤُونَ) hiç mi şakalaşacak, alay edecek Allah’tan, Allah’ın âyetlerinden, Allah’ın Peygamberinden başka bir şey bulamadın mı? Ey münâfık, ey şeddeli gizli kâfir! Cenab-ı Hak diyor ki; Küfründen vazgeç, nifâkından vazgeç, sahtekârlığından vazgeç. İçin, özün, sözün doğru dürüst olsun diyor münâfığı îmâna gerçek adam olmaya, mü’min Müslüman olmaya çağırıyor.
لاَ تَعْتَذِرُواْ قَدْ كَفَرْتُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ إِن نَّعْفُ عَن طَآئِفَةٍ مِّنكُمْ نُعَذِّبْ طَآئِفَةً بِأَنَّهُمْ كَانُواْ مُجْرِمِينَ ﴿٦٦﴾
Cenab-ı Hak; Boşuna özür dilemeyin, diyor münâfıklara boşa mazeret göstermeyin diyor. Îmân ettik dedikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz îmân ettik dediniz kâfir oldunuz. İçinizden biz bir kısmını affetsek bile bir kısmını suçlarında ısrar ettikleri için azâbımıza uğratacağız diyor Cenab-ı Hak. İşte (بِأَنَّهُمْ كَانُواْ مُجْرِمِينَ) diyor. (مِّنكُمْ نُعَذِّبْ طَآئِفَةً بِأَنَّهُمْ كَانُواْ مُجْرِمِينَ) buyuruyor.
Dakika 45:45
الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُم مِّن بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمُنكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ أَيْدِيَهُمْ نَسُواْ اللّهَ فَنَسِيَهُمْ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ ﴿٦٧﴾
(الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُم مِّن بَعْضٍ) Yüce Allah diyor ki: Münâfıkların erkekleri de, kadınları da birbirlerine benzerler. Münâfığın üzerinde bakın bu âyetler bakın çok duruyor. Çünkü insanlığın başının belası en tehlikeli zihniyetin münâfıklardır onları zihniyetidir. En kötü insan tipi kâfirden de aşağıda münâfıklardır. Cenab-ı Hak (يَأْمُرُونَ بِالْمُنكَرِ) bakın münâfıklar kötülüğü emrederler, küfrü, şirki, nifâkı emrederler. Haramı, günahı ve insanlara zarar vermeyi emrederler. (وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ) iyilikten sakındırırlar, iyiliğin yolunu kesmek ister. (وَيَقْبِضُونَ أَيْدِيَهُمْ) ve Allah yolunda harcamaktan ellerini sıkı tutarlar. Yani hayra harcanmasını istemezler başkalarının hayırlarına da engel olurlar. (نَسُواْ اللّهَ فَنَسِيَهُمْ) Allah’ı unuttular da, Allah da onları unuttu. Allah’ın onları unutması ne demek? Onları azâb ile baş başa bırakmasıdır. Yoksa Allah hiçbir şeyi unutmaz Allah unutmaktan münezzehtir. Onları azâb ile cehennem ile baş başa bırakıyor. Başlarına verdiği belâ ile baş başa bırakıyor adâletini uyguluyor. Bunun için Cenab-ı Hak bunu da duyurduktan sonra yüce emrini (إِنَّ الْمُنَافِقِينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ) Cenab-ı Hak diyor ki; Gerçekten de münâfıklar hep fâsık kimselerdir diyor. Fâsık hep Hak’tan, doğrudan sapmış insanlara fasık denir. Gizli deliklerde yaşayan farelere dahi bu isim verilir çünkü münâfığın işi gizli kuyu kazmak hep gizli hareket etmek ve tuzak kurmak isterler ama bütün tuzaklara kendileri basarlar.
Cenab-ı Mevlâ bu hakîkati da duyurduktan sonra münâfıkların ruh dünyasını Kur’an-ı Kerim okumaya devam ediyor. Diyor ki;
وَعَدَ الله الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا هِيَ حَسْبُهُمْ وَلَعَنَهُمُ اللّهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّقِيمٌ ﴿٦٨﴾
Allah (C.C) Erkek, kadın erkek kadın bütün münâfıklara ve bütün kâfirlere cehennem ateşini ebedî olarak vaat buyurdu diyor. Görüyorsunuz münâfık kadınlar, münâfık erkekler ve kâfire kadınlar, kâfire erkeklerin hepsine Cenab-ı Hak cehennem ateşini ebedî olarak vaat buyurdu. Bunlar ebedî cehennemliktir diyor.
Cenab-ı Mevlâ bunu buyurduktan sonra;
Dakika 50:00
(هِيَ حَسْبُهُمْ) Onlara o cehennem yeter diyor. (وَلَعَنَهُمُ اللّهُ) Allah onlara lânet etmiştir. (وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّقِيمٌ ) Onlara bitmez, tükenmez de bir azâb vardır. Yani devamlı ebedî bir azâb. Şimdi önceden Cenab-ı Hak, bu âyetlerle insanlara haber veriyor. Diyor; küfürden vazgeçin, nifâktan vazgeçin, sakın cehenneme düşmeyin. Eğer münâfık, kâfir olursanız ebedî cehennemde kalırsınız hiç mi hiç cennete giremezsiniz gelin vazgeçin îmâna gelin iyiden iyiye Müslüman olun diyor kendi isteğinizle diyor. Bunlar tebliğdir, Allah’ın kelâmıdır herkes kendi isteyerek seve, seve Müslüman olmazsa Müslümanlığı kabul değil zaten.
كَالَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ كَانُواْ أَشَدَّ مِنكُمْ قُوَّةً وَأَكْثَرَ أَمْوَالاً وَأَوْلاَدًا فَاسْتَمْتَعُواْ بِخَلاقِهِمْ فَاسْتَمْتَعْتُم بِخَلاَقِكُمْ كَمَا اسْتَمْتَعَ الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ بِخَلاَقِهِمْ وَخُضْتُمْ كَالَّذِي خَاضُواْ أُوْلَئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الُّدنْيَا وَالآخِرَةِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ ﴿٦٩﴾
(كَالَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ كَانُواْ أَشَدَّ مِنكُمْ قُوَّةً وَأَكْثَرَ أَمْوَالاً وَأَوْلاَدًا) Cenab-ı Hak ne diyor; Sizde diyor tıpkı kendinizden öncekiler gibisiniz. Oysa onlar sizden daha güçlü, kuvvetli, mal ve evlatça sizden daha varlıklı idiler diyor. (فَاسْتَمْتَعُواْ بِخَلاقِهِمْ فَاسْتَمْتَعْتُم بِخَلاَقِكُمْ كَمَا اسْتَمْتَعَ الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ بِخَلاَقِهِمْ وَخُضْتُمْ كَالَّذِي خَاضُواْ أُوْلَئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الُّدنْيَا وَالآخِرَةِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ ﴿٦٩﴾) Dünya nimetlerinden paylarına düşen kadar diyor zevk sürdüler. Sizden öncekiler kısmetlerine düşen kadarıyla nasıl zevk sürmek istedilerse sizde onlar gibi kısmetinize düşen kadarıyla diyor zevk sürmeye baktınız, sizde sizden önce batağa dalanlar gibi batağa battınız batağa daldınız diyor Cenab-ı Hak. İşte bunların dünyada ve âhirette bütün amelleri heder olup gitti diyor. Niye? İman etmediler dünya zevkine baktılar. Hâlbuki îmânda, amelde, helâldedir zevk haramın zevki dünya da bir an için öyle görünür ebedî pişmanlıkla olacak senin başına o zevk ne yapar? Ebedî azâbla başına geri döner. Haram da zevk olur mu? Küfürde zevk olur mu? Şirkte, Allah’a isyânda zevk olur mu? Zevk helâldedir, Allah’a itaattedir, îmândadır, Amel-i Sâlih’tedir. Sen ise zevki haramda, inkâr da aradın diyor Cenab-ı Hak. İşte diyor bunlar hep hüsrân içinde kalanlardır diyor. (وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ) bunlar hep hüsrândadırlar. Hüsrân nedir? Bütün değerlerini kaybedip ebediyyû’l-ebed azâbın içinde kalmaktır. İflâs işte buna derler ve kendine yazık edenler.
أَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَقَوْمِ إِبْرَاهِيمَ وِأَصْحَابِ مَدْيَنَ وَالْمُؤْتَفِكَاتِ أَتَتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانَ اللّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِن كَانُواْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ﴿٧٠﴾
Cenab-ı Hak; Onlara, kedilerinkinden öncekilerin; Nuh kavminin, Âd Kavminin, Semûd Kavminin, İbrâhim Kavminin, Medyan Ashâbının ve mü’tefikelerin Şuâyb (Aleyhisselâmın) Kavmi bu da altı üstüne gelen kavim. Bunların haberi gelmedi mi size? Diyor Cenab-ı Hak. Bu kavimleri Allah hep batırdı yerin dibine cehenneme gönderdi kökünü kesti bunların. Bunların haberi gelmedi mi? Diyor Cenab-ı Hak. (أَتَتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ) onların hepsine peygamberleri delillerle gelmişlerdi. Bak dikkat et buraya! (أَتَتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ) O batan kavimlerin hepsine peygamberler delillerle gelmişlerdi. Allah’ın emirlerini tebliğ ettiler bildirdiler. Ama o kavimler kabul etmediler, Allah da köklerini kesti cehenneme helâk edip gönderdi. (فَمَا كَانَ اللّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِن كَانُواْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ) Demek ki Allah, onlara zulüm etmiş değildi, lâkin onlar kendi kendilerine zulüm ediyorlardı. Şimdi bir insan özgür hür irâdesiyle küfrü seçerse işte kendine zulmediyor. Özgür irâdesiyle kişi ne yapıyor? Şirki, nifâkı, münâfıklığı seçiyor kendine zulüm ediyor, zâlimliği seçiyor zulüm ediyor kendine. Allah ne yapıyor? Allah, adâleti uyguluyor kişinin kazandığının karşılığını veriyor. Küfrün karşılığı, şirkin, nifâkın karşılığı Allah’ın adâletinde cehennemdir. Îmânın, Amel-i Sâlih’in karşılığı ise kesin kez Cennet-i Âlâ’dır, Allah’ın rızâsıdır. Ebediyyû’l-ebed Allah kendine inanan ve emirlerine bağlı kalan ve itaat edip isyân etmemeye çalışan beşer iktizâsı hatâlarına tövbe ve istiğfarlarına devam eden kullarına cennetini, cemâlini, rızasını veriyor.
Dakika 57:36
Rızâsı demek ebediyyû’l-ebed Allah artık o kula azâb etmiyor, öfkelenmiyor. Ebedî zevk içinde bu bitmez tükenmez Allah’ın rahmetinin içinde yaşıyor. Allah’a îmânın, itaatin sonu bu. Îmân itaat nedir derseniz? İslam’ın bütün emir ve kurallarını tamamını eksiksiz kabul, edip tasdik edip gereğinin gücün nispetinde yerine getirmenle olur. Yoksa bir kısmına inanacaksın bir kısmını inanmayıp inkâr edeceksin böyle îmânı İslam kabul etmiyor yani Allah kabul etmiyor. İslam’ın, Kur’an-ı Kerim’in bir kısmına inanıp bir kısmını inanmayan hatta bir tek âyetini dahi kesin hükmünü inkâr edenin mü’min, Müslüman olma şansı yoktur. Allah’ın bütün emirlerini yücedir hiçbir emri inkâr edilemez. Onun için Kur’an-ı Kerim’in evrensel ezelî ve ebedî bütün îmân edilecek yüce değerleri Kur’an içine almıştır bütün ilâhî kitaplar Kur’an-ı Kerim’in amentüsü de Müslümanın amentüsünde bütün kitaplar, bütün Peygamberler var. Onun için gerçek îmân ve gerçek amentü İslam’ın îmân ve amentüsüdür. Şirki, küfrü, nifâkı reddeder Yüce Allah’ın yüce sıfatlarla muttasıf noksan sıfatlardan münezzeh zâtında sıfatlarında bir olan Allah’ı sana tanıtıyor Allah’la tanışacaksın. Bunun yolu Kur’an’ı doğru bilmekten geçer.
Cenab-ı Hak;
وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿٧١﴾
Allah sana şimdi cennete gidecek mü’mini tarif ediyor, râzı olduğu Müslüman tipini tarif ediyor. Bak buraya dikkat et! Erkek ve kadın bütün mü’minler îmânları mükemmel kadınlar ve erkekler birbirlerinin dostları ve velileridirler. Çünkü aynı Allah’a inanırlar ve bir olan Allah’ın bütün emir ve kânûn kurallarına inanırlar. Allah’ın hükümranlığını kabul ederler, Allah’ın emrindedirler. Muhammed’in getirdiği Allah’tan getirdiği bütün şeriatın hükümlerine Muhammed’e tâbî olurlar. Çünkü Cenab-ı Hak Hz. Muhammed’e inzâl eyledi İslam’ın tamamını. Bu îmânlı cennetlik kadın ve erkekler iyiliği emrederler, bütün insanlığın hayrına olan iyiliği emrederler kötülükten vazgeçirirler, her kötülükte insanlara zarar vardır. İslam zaten faydalıyı celb eden zararı def eden bir dindir. Mü’min, Müslüman, kadın, erkek de ne yaparlar?
Kötülükten vazgeçilirler. Bunlar cennetlik mü’min kadın, erkek bunlardır. Namazlarını dosdoğru kılarlar yerli yerince. Namaz şarttır 5 vakit namazını kılacaksın. Cenab-ı Hak ne diyor;
Dakika 1:02:00
(وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ) onlar Namazı dosdoğru yerli yerince kılarlar. Allah’u Teâlâ’nın huzurunda günde 5 defa Allah ile buluşur Allah’a el bağlarlar. Allah’ın kelimeleri ile Allah’ı zikrederek, Kur’an okuyarak namaz kılarlar ve sırf ellerini Allah’a bağlarlar, Allah için rükûya eğilirler, Allah için secdelere kapanırlar ve Allah için Allah’ın yüce kelimeleriyle Allah’ın şânına yakışan ibadeti ve kıraati yerine getiriler. Yerli yerince Allah’ın istediği gibi Muhammed’in öğrettiği gibi namaz kılarlar. Birilerinin uydurup da bu da bizim için ibadettir diyenler değil Allah’ın istediği ve öğrettiği ibadet ibadettir. Adam puta tapıyor buda bir ibadet diyor. Öteki kendi keyfine göre hareket etti kimsenin keyfine göre din olmaz. Allah’ın Peygamberine gösterir Peygamber de insanlara öğretir. Muhammed’in öğrettiği gibi onun kıldığı namazı, Ehlibeytin kıldığı namazı, bütün Sahâbî’nin müçtehit âlimlerin ve bize bunun ilmi belgeleriyle getirdiği namazı kılacaksın. İbadet Allah’ın istediği ve öğrettiği ibadettir. Birileri uydurmuş Kur’an-ı Kerim’e uymuyor, sünnete uymuyor, icmâya uymuyor, Ehl-i Sünnet yolundan gelmiyor ehl-i bid’at ve delâlet birileri uydurmuş buna ibadet diyor adam. Hayır, Yüce Rabbimiz peygamberlere Hazreti Âdem’den Hazreti Muhammed’e kadar ibadetlerinin şeklini, şemailini, içini, dışını Allah öğretmiştir. Cebrâil Aleyhisselâm aracılık yapmıştır ve namazı ilk namazı Cebrâil Aleyhisselâm ve Hazreti Muhammed birlikte katılmışlardır Allah’ın istediği şekilde. işte o gün bugün Bütün dünya Müslümanların o namazı kılarlar şekilde bazı farklar vardır aslında fark yoktur. Birisi elini aşağı bağlar, birisi yukarı bağlar. Biri tekbir de yukarı kaldırır, birisi hafif aşağıda tutar. Bunlar insanların anlayış farkıdır. Ama aslında hepsi aynı namazı kılan aslında bir fark yoktur bu şekildeki farklara bakıp da sakın ola ki birbirinizi tenkit etmeyin. Müçtehitlerin anladığı Peygamberimizin Hazreti Peygamberin Ashâplarından ve gerçek İslam âlimlerinden, müçtehitlerden öğrenin. O kaynakları bakın, kaynak eserlere bakın, bilenlerden sorun. Yüce Allah ne diyor? Bunu ehli ilimden sorun öğrenin diyor. Bilmediğini bilenden gerçek ilim ehlinden soracaksın. İlim ehli kimdir? Bunu da öğreneceksin, her başında sarığı olan ilim ehli olmaz, her cübbesi yerde sürünen de ilim ehli olmaz. İlimin kendine has ehliyeti vardır onun için ilim ehlinden sorunuz. Birisinin şunun sakalı uzun, ötekinin kısa diye ilim ehli olmaz. İlim, ilim sahibinde olur. Sakalda, bıyıkta, cübbede, sarıkta olmaz. Bunlar dışta güzel kisvelerdir yerli yerince olursa bunlar güzeldir. Ama bunları en câhil insan da giydiği zaman içinde ilim var mı, yok mu? Buna bakamdan sadece şekil ve onu taklit edenler gerçek âlimi de, ilmi de hiçbir zaman bulamazlar ve kendilerine de yazık ederler.
Dakika 1:07:00
Onun için dünyada ilk olarak gelmiştir Ehl-i Sünnet Ve’l Cemâat yolundan müçtehitler ekolü, Ehl-i Sünnet Ekolü Ehl-i Sünnet yolundan gelen gerçek ilim kaynaklara bakın ve Kur’an-ı Kerim’in gerçek kaynağından okuyun. Fıkıh kitaplarını iyi okuyun ve burada Hanefî’lerin, Mâlikî’lerin, Şâfiî’lerin, Hanbelî’lerin o ekolden gelen gerçek ilmi kaynakları okuyun. Mezhepsizlere de hiç mi hiç değer vermeyin. Mezhepsizler insanları câhillere yönetiyorlar İslam’da müçtehit derecesinde olmayan kimsenin ilmi taklit edilmez müçtehit de İslam’ın ilimlerini Ehl-i Sünnet Ve’l Cemâat yolunda bilen âlimlerdir herkes de müçtehit olamaz.
وَعَدَ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ أَكْبَرُ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ﴿٧٢﴾
Allah’u Teâlâ (C.C) bizlere neyi tarif etti? Cennete gidecek mü’min tipini. Namazdan sonra (وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ) zekâtı verenler îmânlı kişiler, cennetlik kişiler hakiki îmân olacak mârufu emredeceksin, münkerden nehy edeceksin, namazını dosdoğru kılacaksın ve (وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ) zekâtını dosdoğru vereceksin. Her yoksulun, fakirin cebinde hakkının olduğunu bileceksin seve seve vereceksin zekâtını da. (وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ) Allah ve Rasûlüne itaat edeceksin isyân etmeyeceksin. (أُوْلَئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ) İşte Cenab-ı Hak ne diyor; Bunları Allah rahmetiyle yağlayacaktır yani rahmetine gark edecektir diyor. (إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ) Allah azîzdir, hakîmdir diyor. Allah mü’min erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından akan cennetler vaat buyurdu diyor. Cennetine koyacak, Müslüman beşikten mezara kadar okuyan ilim, irfân peşinde cihâd eden mücâhit ve mücâhidedir kadını erkeği cennetlik insanlar hep mücâhit ve mücâhidedirler. Çünkü gerçek Müslümanlık bir mücâhitlik gerektirir onun için de bunlar cennetim insanlarıdır cennete gireceklerdir kesin. (وَعَدَ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ) Allah vaat etti mü’minlere diyor. (وَالْمُؤْمِنَاتِ) İnanmış kadınlara diyor mü’mine, mücâhide kadınlara vaat etti. Neyi? (جَنَّاتٍ) cenneti vadetti kesin cennetini verecek. (تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ) İşte diyor altından ırmaklar akan cennetini vaad etti. Aynı zamanda (خَالِدِينَ فِيهَا) orada ebedî kalacaklardır cennette ebedî zevki sefa süreceklerdir. İşte buraya kişiyi hazırlayan İslam dinidir, Kur’an-ı Kerim’dir, Hz. Muhammed’in getirdiği ilkelerdir. Tek kelimeyle İslam’ın kânûn ve kurallarıdır bunun adına İslam şeriatı denir. (وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً) Cenab-ı Hak ne diyor; Hem de Adn akan cennetler yani Adn cennetlerinde hoş meskenler (فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ) diyor. Adn cennetlerinde hoş meskenler vaat etmiştir. Yani cennetlerin saraylarını, köşklerini yakutlardan, elmaslardan, incilerden, zebercetlerden yapılmış cennete mahsus cevherlerden yapılmış saraylar, köşkler vardır. (وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ أَكْبَرُ) Allah’ın rızâsı ise hepsinden büyüktür. (ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ) işte asıl büyük kurtuluş da budur diyor. Cenab-ı Hak orada rızâsını verdiği zaman kulundan râzı olduğu zaman en büyük nimete kul İşte o zaman kavuşuyor. Allah ona ebedî diyor sana artık kızmayacağım, azâb etmeyeceğim bu cennette ebedî mutlu olarak yaşayacaksın diyor büyük kurtuluşta budur diyor. Kim diyor? Yüce Allah’ın kendisi söylüyor.
Biz Kur’an-ı Kerim’i sizlere anlaşılır şekliyle özünü vermeye çalışıyoruz yoksa Kur’an-ı Kerim’in kendisi ne azaltılır, ne çoğaltılır. Ancak onun aslı öz mânâsı verilir ve şümûlünde hareket edilir telakkî edilir. Şümûlünün dışına asla çıkamazsın çıkarsan Kur’an’ı doğru anlatmış, anlamış olmazsın. İşte birileri kafasına göre Kur’an yorumlayanlar vardır ilimsiz, irfânsız dikkat lâzım.
Cenab-ı Hak dünyada ebediyyû’l-ebed mutlu olan mutluluğa vesile olan, îmân ve Amel-i Sâlih sahibi bulunan kullarından eylesin. Bütün insanlığın mutlu olmasına geldi İslam dini Cenab-ı Hak tevfîki hidâyetiyle bizleri yolundan ayırmasın. İnsanlığın hayrına Yüce İslam’ı, Kur’an-ı Kerim’i de en iyi şekil de tebliğ etmeyi nasîb-i müyesser eylesin. Çünkü insanlığın hayrına çalışmak budur. Burası eğer tam anlamıyla uygulanırsa, tebliğ edilirse artık diğer iyilikler zincirleme peşinden gelir.
Dakika 1:15:13