323- Tefsir Ders 323 hayat veren nurun keşif notları
323- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 323
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
‘’Elhamdülillahi Rabbil-âlemin bi adedi halkıh ve mil’el-mîzân ve müntehe’l-ilmi ve mebleğa’r-rızâ ve zinete’l arş’’
Sevgili izleyenler,
Sizlere hayat veren nurun o ebedî nurun hayat veren derslerinin keşif notlarıyla bu dersimiz devam etmektedir. Cenabı Hak ebedî mutlu olmayı Yüce Allah’ın rahmetine, rızâsına yakînen mazhar olmayı, îmânın tadını almayı, hayatın tadını almayı ve Cenab-ı Hakk’ın rızâsını kazanmayı hepimize Cenab-ı Hak lütfu ihsânıyla kabul ve mazhar eylesin kabule karin eylesin. Sizlere 48 ‘inci âyetten itibaren keşif notlarımızı vermeye devam edeceğiz. Cenab-ı Hak 48 ve diğer âyetlerde sırayla bize tabii ki kendi yüce kânûnlarını bize yaptığı teklifleri açıklamaktadır. Biz de onun bize teklif edip bizden istedikleri ne kadar kulluk görevimiz varsa onları yapmaya çalışacağız. Önce bunu Şanlı Kur’an’dan Hazreti Muhammed’in getirdiği İslam nizâmınından bunu anlamış olacağız. Bunun irşâdından geçeceğiz, Kur’an-ı Kerim’i tanıyacağız, onu keşif edeceğiz, onun nuruna mazhar olacağız ki görevimizin nasıl olduğunu bilelim. Rabbimiz bizden nasıl görev istiyorsa öyle yapmaya çalışacağız. Şimdi dersimiz Tebük Seferi hakkında yine bazı keşif notları vereceğiz.
Efendimiz (Aleyhisselâtu Vesselâm) Tebük seferi için Seniyyetü’l Veda tepesinde ordugâhı kurdu yani o sefere giderken güzel bir ordu hazırladı ve ordusunu bu Seniyyetü’l Veda denilen tepede ordugâhını kurdu. İbn-i Ubey de adamlarıyla geldi altında ki Zîcidde diye denilen bir yere kondu. Bu da bu Seniyyetü’l Veda tepesinin alt kısımlarında bir yerdeydi. Burası da buraya da Zîcidde deniyordu. İbn-i Ubey de adamlarıyla oraya geldi ve orada kendi adamlarını, kendi askerlerini oraya yerleştirdi. Bunların sayısı da az değildi. Bu İbn-i Ubey kim biliyor musunuz? Medine’de münâfıkların reislerinden birisi münâfık önderlerden. Dikkat edin! Peygamberle savaşa gider gibi görünüyor ama dikkat et dolaplar, ne fırıldaklar çeviriyor. Netice de bunlar Efendimiz (Aleyhisselâtu Vesselâm) yola koyulunca İbn Ubey ve diğer tereddütlüler ile beraber hepsi geri döndüler. Bunların içinde İbn-i Nebtel, Rifâa, İbn-i Yezîd de döndüler bunlarda münâfık önderlerinden idiler. Hep kendi adamlarıyla Peygamberimizin ordusuna katılmadılar geri döndüler. İbn-i Ubey’in Af oğullarıyla İbn Nebtel ’in de Amr oğullarıyla İbn Nattun Beni Kaynuka ile dostluk anlaşmaları vardı. İbn Ubey Uhud’da yine aynen bu fırıldağı çevirmeye çalışmış Uhud Savaşında da fitne çıkarmak istemişti işi, gücü fitne zaten.
Dakika 6:13
Münâfıklar tehlikeli kâfirdir en tehlikeli kâfirler dünya da münâfıklardır, bunlar Müslüman görünürler. Kur’an-ı Kerim münâfıkların ruh hâllerini en iyi şekilde anlatır. Kur’an-ı Kerim’i bilirseniz dünyadaki insan tiplerinin ruh hâllerini de iyi bilirsiniz. Bunun için insanoğlu Kur’an-ı Kerim’i İslam’ı bilmeli, hayat dersleri hayat veren nurun dersleri seni, seni sana anlatır senin kim olduğunu sana Kur’an-ı Kerim anlatır. Ve başkalarının da söz ve davranışlarıyla onlarında ruh hâllerini anlatır. Hayatı, insanlığı tanımak için Kur’an-ı Kerim’i iyi bilmek gerekmektedir.
Sevgili izleyenler,
Şimdi Cenabı Hak Âli İmrân Sûresi’nin 122’nci âyetinde de bu gerçeklerle ilgili nice yüce beyanda bulunmuştur. Bu haber İbn-i Sâd’ın Tabakât’ında bulunmaktadır. Kavlî, fiili nifâklarıyla iftihar eder övünürler ve münâfıklar kâfir tarafına dönüverirler. Çünkü onların îmânla araları yoktur. İslam’la, Allah’la, Peygamber’le araları yoktur. Gerçek mü’minler ile de araları yoktur. Çünkü nifakla îmân sahtekârlıkla dürüstlük bir arada bir arada barınma şansı yoktur. Sahtekâr insanlar dürüst insanlardan hoşlanmazlar. Küfür îmândan hoşlanmaz, şirk nifâk îmândan hoşlanmaz. Yani yanlış yoldakiler dürüst temiz insanlardan katiyyen hoşlanmazlar. Yalnız onlarda doğruluktan dürüstlükten bahsederler dilleriyle ama kalpleri dillerini yalanlar. Şimdi Cenab-ı Hak bu gerçekleri duyuruyor. Sahibimiz, yardımcımız, veliyyi umurumuz bütün tasarruf ve velâyetimiz tamamen Allah’a âittir. Mü’min böyle düşünür ve Allah’ın emrinde hareket eder çünkü mü’min der ki: “Bizim sahibimiz Allah’tır der. Yardımcınız Allah’tır der, Veliyyi umurumuz Allah’tır der, bütün tasarruf ve velâyet O’nundur yani Allah’ındır der. Güç, Kudret ancak yüce Allah’a âittir der, güven O’na der yani Allah’a tam güvenir teslimiyeti tamamen Allah’adır ve Allah’ın emirlerinin tümüne teslim olur”. Mü’minler böyledir hem kulluk görevlerini yaparlar, hem güzelim amellerini işlerler tedbirlerini tam alırlar kuvvet toplarlar ama kudretin, kuvvetin tamamen Allah’a âit Allah’tan olduğunu bilirler. Bu hadis-i şerifinin Müslîm’in ve diğer Kütübü Sitte de bulunan diğer sahîh kaynaklarda rivâyet olunan bakın şu haber var; hepiniz pek çoğunuz bunu bilirsiniz ama içeriğini bilmek daha önemlidir. „Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm” bu yüce veciz olan Peygamber sözü ve Kur’an-ı Kerim’in de buna âit birçok nice mânâsı ki, bunu teyit eden. Ne diyor burada? Bütün kudret ve kuvvet Yüce Allah’ın güç ve kuvvetinden başka yani Yüce Allah’ın güç ve kuvvetinden başka güç ve kuvvet yoktur. Yani kime ne kuvvet vermişse bunu veren Allah’tır. Kudret, kuvvet, güç tamamen Allah’tadır Allah’ındır, verilmiş olanlara da Allah vermiştir. Bunu iyi anlayalım, iyi dinleyelim bunları güzel okuyalım! Yüce Allah’ın güç ve kuvvetinden başka güç ve kuvvet yoktur bunu iyi anlayalım! Şimdi bunu anlamak istemeyen nice zihniyetler vardır îmân olmayınca bu anlaşılmaz.
Dakika 12:44