324- Tefsir Ders 324 hayat veren nurun keşif notları
324- Kur’an-ı Kerim Tefsir Dersi 324
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Îmân da Kur’an-ı Kerim’den beslenir, oradan aydınlanır, gerçeklerle buluşur, gücünü de îmân, Kur’an’dan, Hak’tan, hakîkatten alır. Kur’an-ı Kerim tamamen Allah’ın kelâmı olduğu için îmân oradan kuvvetini gücünü oradan aldığı için îmân güçlüdür. Kur’an-ı Kerim’den aldığı kadar beslendiği kadar güçlüdür. Bunun için bir defa kudretin kuvvetin gücü tamamen Allah’a âit olduğunu bilen bir insan yerlerde göklerde ne varsa Cenab-ı Hak kendi yaratmış O idare ediyor. (أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ) inkârcılar gücü kuvveti hep başkalarında görürler, kendi nefislerinde görürler. İnkârcılar kuvvet nefistir sanırlar. Hâlbuki nefisleri de Allah yaratmıştır O yaşatır. İşi avucumuza aldık derler Hakk’a dayanmayan nefsin elinde hiçbir şey yoktur güvendikleri birer seraptır. Serap nedir? Çölde bakar geriden su zanneder. Yanına varır ki ne su ne bir şey yüzüne öyle ışıldamış bu şekilde görülmüştür. Kudret ve kuvvetin Allah’a âit olduğunu bilmeyenler, inkâr edenler bunlar hayatın tamamen serap olduğunu göreceklerdir anlayacaklardır ama geç kalmadan Kur’an-ı Kerim’le bütün insanlık tanışırsa herkesin kâri olur. Bunlar inanmadıkça hepsini kaybederler çünkü serap gördüğü zaman karşıdaki suyu serap serabı su zannederler. Allah’a itimat eden insanlar ise katiyyen sarsılmazlar. Çünkü insanoğlunu yaratan, yaşatan, rızık veren, öldüren, dirilten, kudret, kuvvet veren Allah’u Teâlâ’dır yaratıcı olarak verir. Hiç kimsede bir ilâhlık payı yoktur ne cüzünde ne başka bir şeyinde zerreden al kürreye hepsi Allah’ın yaratmasıyladır. İnsanoğlunu Cenab-ı Hak özgür bırakmış. Kul kesp eder, Allah hâlk eder çünkü Cenab-ı Hak yaşatan kendisi olduğu için yaşamayı sürekli hâlk eden yaratan hayatı sürekli yenileyen Allah’ın kendisidir. Yediğimiz içtiğimiz nimetler O’ndandır. Bunları sana yediklerini, içtiklerini ister sana şifâ kılar, ister cefa kılar. Sen neyi hak ediyorsan onu yapar O’nun adâleti şaşmaz. Kudretine sınır bulunmaz, kuvvetine sınır bulunmaz. Onun için müminler Allah’a itimat ederler ve sarsılmazlar gerçek mü’minler böyledir. Hz. Muhammed ömründe ki o cihadın da dünyanın en süper güçlü orduları ona saldırdığı zaman bir gün düşmandan kaçmamıştır. Çünkü Hak ile beraberdir. Tedbirini almış Allah’ın yardımı onunla beraber olmuştur.
Dakika 5:00
Ve O’nun ekolünde okuyan kahramanlar yetişmiş cihana âdil halîfeler yüksek hükümdarlar devlet adamları büyük komutanlar yetişmiş o ekolde yetişmişler. Çünkü Allah’a itimat eden sarsılmaz. Tevekkül ne demektir? Emrini canla, başla yerine getirmek için çalışmaktır tevekkül. Buraya dikkat et! Tevekkül Müslümanlar tarafından keşke doğru anlaşılmış olsaydı. Tevekkül, Yüce Allah’ın emirlerini canla, başla yerine getirmek için çalışmanın adıdır tevekkül. Görevin îfâsını Allah’a havale etmek değildir senin adına Allah görev yapmaz. Ya? Sen görevini yaparken o sana görünür, görünmez yollardan yardım eder yardımın tamamı da O’ndandır. Lütufta O’ndandır, sebepleri de O yaratır. Nereden ne gelirse gelsin O’ndandır. Günahlar sadece bizim kendi nefsimizdendir ve biz günah işlemeyi kesp edince yine bizim özgürlüğümüzü kısmadan isteğimizi yaratan yine o’dur ama hiçbir günaha Allah razı değildir. Özgürlüğümüzü icbâr altına almamak için iyi de istediğimiz zaman, kötüyü de istediğimiz zaman yaratılır. Yaratma O’ndandır. Biz kesp ederiz O hâlk eder yaratır. Görevin îfâsını Allah’a havâle etmek demek değildir. Nedir? Müslüman canla, başla görevini yapar ama emir ve karar Allah’a âittir çünkü biz O’ndan aldığımız emri yerine getirmeye çalışırız emir O’ndandır, kararda O’ndandır. Şimdi kader ve kaderin iktizâsı kaza O’dandır ama emirlerini bir, bir yerine getirme görevi bizdendir. Onun için burada tevekkülü, teslimiyeti çok iyi anlamak gerekiyor. Emir, karar Allah’tandır. Tefvizi vazife değil tefvizi emirdir. Yani biz benim yerime Allah’ım benim görevimi yap deme şansımız var mı? Böyle bir şans yok. İşte biz tefvizi vazifemizi ne yaparız? Kendimiz kulluk vazifemizi yapmaya çalışırız. Ama tefvizi emir O’nun emrine de teslim oluruz. Bak görevimizi yaparız, emiri O’ndan alırız, O’nun emirlerine kararlarına uyarız ve O’nun emrine teslim olarak vazifemizi yaparız. Bunun için vazifeyi terk etmek tevekkül değildir. Tam suçtur, Allah’a isyândır vazifeyi terk etmek tevekkül değildir Allah’a isyândır. Senin yerine senin vazifeni Allah mı yapacaktır? Tevekkülü doğru anla, teslimiyeti doğru anla! Hem görevini yapmayacaksın hem de kaderini suçlamaya birde tevekkülden bahsedeceksin kaderi suçlayacaksın ki cinayet üstüne cinayettir bunlar. Allah’a iftiradır. Aklını başına al! Buraları iyi anla buraları böyle size anlatanlar dünyada her yerde keşke olsa!
Dakika 10:05
Maalesef üzüntüyle belirtelim ki kimse kimsenin derdiyle, dünyasıyla, mezarıyla, âhiretiyle, mahşeriyle ilgilenmeye zaman yok. Çünkü dünya kalbe girmiş, gemiler su almış, gemiler denizde batmaya başlamış kimsenin haberi yok. Haberi olanları da kimse duymak istemiyor çünkü dünya kalbe girmiş, Allah’a, peygambere, Kuran’a, ilme, irfâna yer kalmamış zaman bile bırakmamışlar. Böyle bir hâlde yaşayan bir dünya var. Ey insanlık âlemi! Hepimiz Allah’ın kullarıyız Allah’a kulluk edeceğiz görevimiz budur. Allah’a kulluk etmek ebedî sultanlıktır çünkü Allah’ın rahmet deryâsında ebedî yaşayacaksın Allah’a kulluk bu. Allah’a isyân edersen, kulluk görevini yapmazsan o rahmetten mahrum olacaksın ebedî birde azâba çarpılacaksın yazık değil mi? Bunun için kıymetliler tevekkülü, teslimiyeti Allah’a iyi anlayalım Celle Celalühü. Yüce Allah senin yerine senin vazifeni yapacak değil sen kulluk görevini yapacaksın O da seni nimetleriyle donatıyor zaten donatmış. Şu kafan yaratılırken sana senin bir emeğin var mı? Yok. Gözlerin sana verilirken senin veya bir başkasın bir emeği var mı katkısı var mı? Yok. Ya senin ruhunu, bedenini, organlarını, sistemlerini, hücrelerini, dokularını, aklını, ruhunu, irâdeni ve senin ruhun muhteviyâtını, ruh kuvvetlerini bedensel senin yapını, sûret ve sîretini Cenab-ı Hak güzel yaratmış. Bir de yaşanacak bir âleminin içine koymuş. Havasını, suyunu, nimetlerini yerde, gökte her şeyi yaratmış. Bak, nimetlerin içine koymuş bize de demiş ki; Rabbinizi tanıyın ve bana kulluk edin benim rahmetim tükenmez ebedî benim nimetlerimin içinde yaşayın. Siz fânîsiniz ama ben sizi ebedî yaşatacağım, yeter ki hayat veren nurun içinde olun ki bu İslam’dır, hayat veren nurun derslerini okuyun, öğrenin ebedî ölümsüz hayatı size ben lütfedeyim diyor Cenab-ı Hak. Cennet ölümsüz âlem bak hazırlamış dünyadaki ölüm de cennete geçiş için bir giriş kapısıdır. Dünyadan âhirete mezar dediğin şey kimisi buradan cennete giriş kapısıdır kimisi de cehenneme giriş kapısıdır. Ölüm kimisini cehenneme hazırlar kimisini cennete. Mezar, berzah âlemi ya cennet tabakalarından bir tabakadır veyahut da cehennem zindanlarından bir zindandır bu söz Hazreti Muhammed’e istinâden rivâyet edilmiştir Aleyhisselâtu Vesselâm. Şimdi biz görevimizi tam yapacağız Allah’a olan görevimizi, Peygamberimize olan görevimizi, Kur’an-ı Kerim’e olan görevlerimizi ne yapacağız? Görevlerimizi yerine getireceğiz. Mûsâ Aleyhisselâm’a İsrâiloğulları’nın söylediği gibi söylemeyeceğiz. Ne dedi İsrâiloğulları Mûsâ Aleyhisselâm’a? Mâide Sûresi 24’üncü âyeti aç bak ne dediler; (فَاذْهَبْ أَنتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلا إِنَّا هَاهُنَا قَاعِدُونَ) Dediler ki: “Ey Mûsâ! İsrâiloğulları diyor bak peygambere (A.S.V) Mûsâ Aleyhisselâm’a diyorlar; “Sen git diyorlar bir de Rabbin gidin ikiniz savaşın diyorlar. Biz burada oturacağız” diyorlar sende Rabbin gidin savaşın diyorlar. Hâşâ Sümme Hâşâ! Şu küstahlığı görüyor musunuz? Bir peygambere, peygamber emri Allah’tan alır insanlara tebliğ eder. Kur’an-ı Kerim Hazreti Muhammed Allah’tan geldi ona o da bize emirlerini Allah’ın emirlerini bildirdi.
Dakika 15:50
Şimdi o zaman da Mûsâ Aleyhisselâm görevliydi o zaman elinde de Tevrât vardı Tevrât-ı Şerif vardı. Bakın, o gün Tevrât’a, Mûsâ’ya isyân edenler bugün Kur’an-ı Kerim’e Hz. Muhammed’e isyân edenler var ya! Allah’a isyân edenlerdir. Çünkü o gün onu görevlendiren Allah idi o bir olan Allah daha sonra Îsâ’yı görevlendirdi İncîl ile yine o bir olan Allah’tı daha sonrada hepsini yeniledi Muhammed’i, Kur’an’ı Kerim’i gönderdi bir olan Allah bunları görevlendiren âlemlerin Rabbisi bir. Bakın, Allah’u Teâlâ’nın emirleri insanoğluyla muhatap olarak, teklifi ilâhî olarak Âdem Aleyhisselâm ile başlamıştır. İnsanlar çoğaldıkça Cenab-ı Hak da onlara verdiği emirleri artırmıştır. Mesela Âdem Aleyhisselâm’a 10 sahife vermiştir o gün yetiyordu onlara çünkü dünyada insanalar az o zaman. Daha sonra biraz çoğaldılar İdris Aleyhisselâm’a 50 suhuf verdi. Şit Aleyhisselâm’a 30 sahife verdi ve bunlar Nuh peygambere ve İbrâhim’e kadar böyle geldi bu sahifelerle o günkü dünya insanlarına bunlar yetiyordu. Allah’ın anayasası kânûnları bunlar. Daha sonra İbrâhim Aleyhisselâm’a 10 sahife daha verdi çünkü oldu 100 sahifelik bir ilâhî kitap ortaya çıktı. Daha sonra insanlar biraz çoğalınca ne oldu? Mûsâ’ya Tevrât’ı gönderdi çünkü insanların şartlar zaman değişti, konjonktür (toplu durum) değişti, şartlar değişince Allah hükümleri Allah kendi yeniler. Dini kimse yenileyemez Allah yeniler. Dinin Akâid bölümü de ezelî ebedî aynıdır ama zamanın şartlarıyla ilgili hükümleri Allah kendi yeniler. Tevrât’la yeniledi daha sonra Tevrât’ı İncîl’le yeniledi. Daha sonra İncîl’i ve geçmişin tamamını Son Peygamber Hz. Muhammed’le, Kur’an-ı Kerim’le geçmişin tamamını yeniledi ve kıyâmete kadar bütün çağlara cevap veren Kur’an’ı gönderdi. Artık dünyada her şey eskidir yeni olan Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an-ı Kerim’e kim ayak uydurabilirse bilimsel yoldan ne kadar ilerlerseniz Kur’an-ı Kerim’in yeniliğine değerine yaklaşırsınız. Çünkü Kur’an çağları kuşatmış Allah’ın son kitâbıdır çağları kuşatmış artık ebediyyâta âit ne varsa içine almış evrensel bir kitap. Bunun için insanoğlu Kur’an-ı Kerim’i anlarsa çağdaş olur, yenilikleri anlamış olur, Kur’an-ı Kerim sürekli keşifleri emreder ve bilimi teşvik eder. Bütün bilimdeki ilerlemeler Kur’an’ın emridir keşifler Kur’an-ı Kerim’in emridir.
Dakika 19:57