332- Tefsir Ders 332 hayat veren nurun keşif notları
332- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 332
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Her haram başının belâsıdır hak yiyen dert yer, belâ yer, mikrop yutar çaresiz dertlere belâlara dûçâr olur. Fakirin hakkını yiyerek âbât olunmaz berbat olursun bunu unutma! Cenab-ı Hak (biella yahşuru vela yağşuru) Diyerek ne yapmıştır Sevgili Peygamberimiz? Bunlara vergilerinizi hakkıyla vermelerini istemiştir, zekâtlarının hakkıyla verilmesini istemiştir. Mevaşi, sığır, deve, davarlar vergi memurları zekâtı mahâllinde toplayacaklardır. Yani tahsildarlar sürülerin bulunması muhtemel yerleri dolaşacaklardır. Hububat, bahçe gelirleri, tarla gelirleri ve diğer bütün ticaret malları, sanayi malları, teknik ve teknolojik üretim merkezleri ne kadar kimlerden ne kazanıyorsa kazancının içinden eğer zekât verecek vergi verecek duruma ulaşmışsa vergisini verecek zekâtını sadakasını verecek bunlar tamamen böylece toplanacaktır. Vergiler tam toplanıp ve âdil taksimat yapılacaktır güçlü millet güçlü devlettir. Gizli servet sahipleri altın, gümüş gibi paraların zekâtları sahipleri tarafından Efendimize götürülürdü. Ebû Bekir, Ömer bir müddet Osman zamanı da böyleydi sonra bir Ramazan’ı Şerif günü bir hutbe îrâd edip Hz. Osman yapıyor bunu onun hilâfet zamanında, bu ay zekâtlarınızın ayıdır dedi Hazreti Osman hutbede Ramazan’ı Şerif’te. Borcu olanlar ödesin malını temizlesin dedi yoksullara ödenmesini herkesin kendisine bıraktı. Bu gizli servetler açıktan servetleri devlet toplar. Gizli serveti ise ne yapar? O zaman gizli servetleri Hazreti Osman zenginin kendi vicdanına bırakmıştır ama bilinebilen görünebilenlerin hepsi de tahsil edilme, anlama, keşfetme durum olduğu müddetçe o açık servettir devlet vergisini almalıdır. Bu mallardan devlet başkanının zekât alması hakkı sâkıt oldu o zaman o gizli mallardan malın servetin gizliliğinden onu keşif edemiyor, göremiyor, bilemiyor. Zenginin vicdanına bırakılmış o zaman ama devlet bunu anlayabilir, keşfedebilir vergiden, zekâttan kaçırdığı anlaşılırsa devlet orada da görevini yapmalıdır. Âdil devlet sözleşmesidir İslam da âdil imam sözleşmesidir ki burada âdil imamdan maksat, devlet başkanıdır. Ümmet üzerinde ise hükmü geçerlidir. Gizli mallar için memur gönderilmemiş idi. İmama, halîfeye kendileri getirirdi şimdi kendilerinin getireceği dönem olur, getirmeyecek dönem de olabilir. Buraya da dikkat şartlar değişir, insanların kültür yapısı değişir, ahlak yapısı değişir, merhametler azalır, vicdanlar kısırlaşırsa o zaman kişinin vicdanına bıraktın adam vicdanı yok ki. Fakirin hakkını vermiyor cayır, cayır haram yiyor.
Dakika 5:14
Onun, bunun hakkını sömürüyor. Devlet burada ne yapacak? Âdil tavrını gösterecek adil tavrını ve vergiyi alıp fukaraya ve sosyal devletini milletini güçlendirecek, adâleti sağlayacak. O zaman İslam gönüllere yerleşmiş, merhamet yerleşmiş, îmân yerleşmiş hakkını ye desen yemiyor kimse hak yemekten Allah’tan korkuyor. Böyle bir milli ruhu milli oluşmuş. Kalplere îmân yerleşmiş, İslam yerleşmiş, İslam tahtını kurmuş herkes Allah’ın huzurunda olduğunu biliyor, Allah’a saygı gösteriyor, emirlerini yerine getiriyor. Böyle bir ruhu milli oluşmuş bir devlet var ortada, o zaman şartları bakın öyleydi. Bugün ölülerin üzerinde can çekişenlerin üzerine sofra kurup rakı içilecek vicdansızlar var. Dünya da toplu hâlde insanların kanını akıtan cânîler var her asırda istisnâi olarak olmuştur ama ahlak zayıflarım adâlet olmazsa o zaman dünyada problem daha artar devlete daha büyük görevler düşer. Bunlar açığa çıkınca da âmiller yani tahsildar tayin olunmuştur. Ticârî mallar ticârî mallarda böyledir açıkta bulunan ticârî malların devlet bunları keşfedip anlayabildiği müddetçe vergisini alır, zekâtını alır ve fukaraya verir. Ömer Bin Abdülazîz devrinde bu zât-ı muhterem âdil bir devlet başkanıdır Ömer Bin Abdülazîz büyük Ömer gibi onun yolunda bir Ömer’dir bu da. (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn). Allah insanlığın hayrına sırf Allah için çalışan herkesten Allah râzı olsun, bütün îmânlılardan Allah râzı olsun îmânsızlara da îmân hidâyetini dileriz Cenab- Hak’tan. Ömer Bin Abdülazîz zamanında ticari mallardan mü’minlerin 20 ‘de 1 20/1 20 dînâr da yarım dînâr vergi alınıyordu. Bakın, 20 dînâr da yarım dînâr, zimmîlerinkinden 20 dînâr da 1 dînâr alınıyordu. Bir sene geçmeden onlardan hiçbir şey alınmamasını âmillere yazmış idi. Bunu Efendimizden (Aleyhisselâtu Vesselâm) Peygamber Efendimizden böyle haber verildiğini, böyle dinleyenin kendine haber verdiğini tahsildarların yazmış idi. Hz. Ömer de yani tahsildarlara bunlara âmiller deniyor. Âmillere mü’minden çeyrek öşür, zimmîden yarım öşür, harbîlerden tam öşür almalarını yazmıştı. Çeyrek öşür kırkta birdir buna tekâbül eder nÎsâp, ağıl, zaman mülkiyet gibi şartlar geçerlidir. İcmâ oluşmuştu Ömer Bin Abdülazîz de böyle yapıyordu yani büyük Ömer’in yolundan gidiyordu. Şimdi zamanın durumu değişince tabii ki bugün çeşitli ticaret malları vardır. Ticârî dünya da bir faaliyet vardır bunların durumu hukûkçular tarafından gözden geçirilir. Ehliyetli insanlar çağın şartlarını göz önünde bulundurarak ne yaparlar? Bu yerli yerince taksimat yapılmalı, adâlet sağlanmalıdır.
Dakika 10:12
Çağın şartları değişince bazı hükümler değişir hükmün aslı değişmez, hükmün aslı hiç bir zaman değişmez. Çağın şartlarına göre o hükmün aslı yeni hükümler koyar içtihâd ortaya çıkar bilinenden bilinmeyene terakki edilir, içtihâd kapısı kıyâmete kadar açıktır. İrcadan bahsediyor irca tehir etmek. Mürcie tövbesinin kabulü kesin değil İbn-i Kesir, Ebû Âmir Âsım’dan Ebû Bekir Şûbe ve Yâkup kıraatlerinde ‘’Mürceune’’okunur ‘’Mürcevne’’ Aslı ‘’Mürceyune’dir’’. Mücâhitten, Kâ’b Bin Mâlik’ten, Mürare Bin Nebî, Hilal Bin Ümeyye idi. Buhârî, Müslim’in, Ahmed Bin Hanbel’in rivâyetlerinde: “Bunlar kendilerini Mescid-i Nebî’nin direklerine bağlayanlar ki, tövbe de acele etmeyenler” bunların içinde Bedir Ashâbı da vardı. Bunlar münâfıkların dışında mü’minler de aldanmış kişilerdi. (وَالَّذِينَ) Bu da Nâfi, İbn-i Âmir Ebû Câfer kıraatlerinde “vav’sız” okunur. Zarar vermeye çalışmak Benî Âmir Bin Avf Küba Mescidini yapmışlar Efendimiz (Aleyhisselâtu Vesselâm’ı) da davet etmişler. Onlara namaz kıldırmıştı Peygamberimiz Küba Mescidinin yapılmasında. Bu haberin kaynağında da Suyûtî vardır Dürrul Mensûr kayıtlıdır. Benî Gunüm Bin Avf; Bir mescitte biz yapalım Peygamberimizi davet edelim demişler amca çocukları bunlar da birbirlerinin ama aralarında bir kıskançlık da var. Rahip Ebû Âmir de Şam’dan gelir burada ibadet eder demişler. Rahipler darbe peşinde koşan münâfıkların tamamen başkanı reisi konumunda bir gizli darbeci kişi bu rahip. Hz. Muhammed üzerinde İslam’ı ortadan kaldırmak İslam’ın gelişmesini engellemek için o zamanın emperyalist süper devletlerinden yardım almak Medine’de bir darbe yapmak istiyordu. Bunlar Mescid-i Dırar’ı yapıp orada bir terör merkezi kurmak istiyorlardı. Efendimiz (A.S.V) o rahibe de El-Fâsık ismini vermişti. Çünkü rahibin ihtilâl peşinde, darbe peşinde koştuğunu Hz. Peygamberimiz biliyordu Bu rahibin adı Ebû Âmir’dir O zaman Şam Bizans’ın elindeydi, Rumların elindeydi. Bu Şam’a gitmişti bu rahip oraya kaçmıştı Peygamberimize karşı hep düşman saflarında yer almış Peygamberimize karşı savaşmış bir rahip bu. Bu rahip Uhud’da şehit düşen meleklerin yıkadığı Hanzala’nın babasıdır. Dikkat edin! Babaya bakın, oğula bakın, Hanzala Uhud’da şehit olmuş melekler Hanzala’nın cenazesini yıkamışlar melekler yıkamaya geliyor. Böyle bir şehit, Müslüman, mü’min, kahraman, Mücâhit bir şehit bu. Bu şehidin babası da bakın Peygamber düşmanı bir rahip darbe peşinde münâfıkların önder ve lideri olarak faaliyet gösteriyor. Münâfıklar da o rahipten medet umuyorlar ki Medine’den Peygamberimizi çıkarmak veya yok edip öldürmek istiyorlar.
Dakika 15:35
Efendimiz (Aleyhisselâtu Vesselâm) aleyhine dolap çeviriyorlardı. Tabii bakın, baba bir Hristiyan rahibi oğul ise bir İslam Mücâhidi ve İslam şehidi Hanzala unutmayın! (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Efendimize karşı bakın ne diyor, diyor ki o rahip Peygamberimize: “Sana karşı kimi bulursam onlara katılacağım sana karşı savaşacağım” demişti Peygamberimize. Peygamberimiz ona: “El-Fâsık” ismini vermişti. Uhud’da düşman safındaydı Peygamberimize karşı savaşıyordu Huneyn’de de düşmanla beraberdi yine Peygamberimize karşı savaşıyordu. Sonra Şam’a kaçtı bu İslam’ın önünde hiçbir şer ordusunun durma şansı, zafer kazanma şansı yoktur. Bugün Müslümanlar sürünüyorsa görevini yapmadığındandır. Kur’an-ı Kerim’de sarıl, barış için cihâda sarıl birlikte dünyaya barışı sağlamak için kadın erkek dünyada bütün Müslümanlar sırf barış ve adâlet için cihâd edecek, Mücâhit olacak. Mücâhit olmadığı müddetçe, Mücâhide olmadığı müddetçe önce Müslümanlar teröre karşı koymadığı müddetçe Müslümanlar sürünmeye devam edecektir. Tabii istisnalar hâriç görevini yapan Hak’la, hakîkatle, Kur’an’la, ilâhî nizâmla, bilim ile hareket eden Müslümanların kastetmiyorum ben. Adı Müslüman İslam’la alâkası olmayan İslam ne derse tersini yapan ve kendini Müslüman zanneden neden bahsediyoruz. Onun için Bu rahip işte o zaman bu Âmir fâsık kişi Şam’a kaçmıştı. Münâfıklara da diyordu ki gizli haber göndermiş kuvvet hazırlayın silahlanın demiş ve Kaysere gidip orduyla gelip Muhammed’i Medine’den çıkaracağım diye haber gönderdi Şam’a kaçtıktan sonra. Bakın onun adamları Münâfıklar da Mescid-i Dırar’ı yapmışlardı. Yani darbe merkezi yaptılar mescit adı altında. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm’ı bakın davet etmişlerdi. Efendimiz de Tebük Seferinden dönüşte gelirim mescidinize demişti. Dönünce tekrar Peygamberimiz Tebük ’ten döndü. Bunlar da Mescid-i Dırar’ı yaptılar Peygamberimizin geldiler ve bu âyetler nazil oldu. Hangi âyetler? Anlamını verdiğimiz 107’nci âyet Tevbe Sûresi, Berae Sûresi’nin 107’nci âyeti. Ne diyor? Mescide Dırar’ın niçin yapıldığını Allah Celle Celâlühü Hazreti Muhammed’e haber veriyor. (Aleyhisselâtu Vesselâm) Oranın bir darbe merkezi olarak yapıldığını ve dünya da ne kadar şer güçlerden yardım geldiğini, geleceğini ve İslam’ı yok etmek için planlar kurulduğunu Yüce Allah haber verdi.
Dakika 20:06
Efendimiz (Aleyhisselâtu Vesselâm) Mâlik Bin Duhşun, Maan Bin Adî, Âmir Bin Seken ile Vahşî’yi çağırdı bu âyetler gelince gidiniz şu ahâlisi zâlim mescidi, Mescid-i Dırar’ı yıkıp yakın dedi Peygamberimiz fitne mescidini çünkü Allah öyle emrediyordu. Ve yeri çöplük oldu o fâsık Ebû Âmir de Şam’da kaldı Kinnesrin de helâk oldu. Allah’a karşı koyan kim olursa olsun hep helâk olmuştur, helâk olacaktır bunda şüphe yoktur. Allah’a karşı konmaz. Eğer o gerçek rahip olsaydı İncîl’i doğru okusaydı Müslüman olması gerekiyor derhâl. Niçin? İncîl Hz. Muhammed’i müjdeliyor. Muhammed ile Îsâ kardeşten daha kardeş ikisi de Allah’ın Peygamberleri. İncîl’e kötülük edenler, Îsâ’ya kötülük edenler, Mûsâ’ya, Tevrât’ı kötülük edenler o alçak zihniyet Muhammed’e de ne yapmışlardır? Aynı kötülüğü yapmak istemişler ve Muhammed’i yok etmek istemişlerdir. Hangi zihniyet bu? Îsâ’yı çarmıha germek isteyen zihniyet Zekeriyyâ’yı, Yahyâ’yı katleden zihniyet işte aynı zihniyet bunlar. Kur’an’ı doğru okumazsan, İncîl’i doğru okumazsan, Tevrât’ı doğru okumazsan, Mûsâ’yı, Îsâ’yı, Muhammed’i Allah’ın gönderdiğini bilmezsen Allah’ın birliğini tanımazsın o zaman ne olur? Dünyada işte ikilik olur, beşlik olur, kan olur, kavga olur ve parçalanma olur, düşmanlık olur. Allah bir bütün Peygamberleri de Allah görevlendirdi ikiliği çıkaran İncîl düşmanları, Tevrât düşmanları, Kur’an düşmanlarıdır. Cenab-ı Hak geçmişi bir sonraki kitâbıyla yeniler. Önceki şeriatını Allah bir sonraki şeriatla kendi yeniler İslam’da geçmişi yeniledi Allah bir bütün peygamberler İslam peygamberidir. Dünyaya insanlık gelmiş ayak basmış İslam insanla dolmuştur ve insanda diğer peygamberlerle gelmiş Muhammed ile kıyâmete kadar devam diyor. Niçin? Hazreti Muhammed son Peygamber “Âhir Zaman” Peygamberi aklını başına al son Peygamber! „Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm”
(اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلٰى سَــيِّــدِنَا مُحَمَّدِ)
Kıymetli dostlarımız,
İşte Allah’a karşı koyanlar, hak ve adâlete ve hukûkun üstünlüğü karşı koyanlar hep helâk oldular, helâk olacaklardır. Rant peşinde koşanlar kendi adamlarıyla toplanıp bir yerde rant sağlamak, hükümran olmak, ortalığı hâkim olmak, hak hukûk tanımamak, kendi rahatından başka bir şey düşünmemek, ilim irfânı yok saymak bunlar insanoğlunun helâkini hazırlar yazık olur. Efendimiz (Aleyhisselâtu Vesselâm) Küba’da Küba Mescidi yapılıp da oraya gittiğim zaman Küba da Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe günleri 5 vakti kıldırmış idi. Yine Kurtubî’den gelen bir haber de: Ebû Saîd el-Hudrî (Radıyallâhu Anhum ve Erdahüm Ecmaîn)’den ‘’Takvâ Mescidini’’ diyor Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm’dan soruyor. ‘’Mescid-i Nebî’’ diyor. ‘’Takvâ Mescidinden’’ bahsediyor bu âyetler.
Dakika 25:03
Takvâ Mescidi başta Mescid-i Nebî, Küba Mescidi bunlar Mescid-i Takvâ mescitleridirler. Bu âyet nâzil olunca bir grup Muhâcir ile Mescid-i Küba’ya gidiyor Peygamberimiz Takvâ Mescid-i ile ilgili ve Küba Mescidinin içinde Ensâr oturuyor. Peygamberimiz içeri girdi ve durdu, duruyor biraz sonra soruyordu Efendimiz camide oturanlara: “Siz mü’min misiniz?” diye sordu. (Mescid-i Küba da oturanlara) Tabii herkes sus pus oldu sustu. Tekrar sordu: “Siz mü’min misiniz?” dedi Efendimiz. Hazreti Ömer hemen cevap verdi. Şüphesiz ki mü’minler bende onlardanım onlarla beraberim ya Rasûlallah dedi Hazreti Ömer. Efendimiz (Aleyhisselâtu Vesselâm) o Ensâr’a dedi ki: “Kazaya râzı olur musunuz?” diye sordu. Evet dediler. “Belâya sabreder misiniz?” diye sordu. Evet dediler. “Bollukta şükreder misiniz?” dedi Efendimiz. Evet, dediler. Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm şöyle dedi; Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki, bunlar mü’mindir dedi. Ey dinleyenler! Buradan da alınacak çok önemli dersler vardır. Ne dedi Peygamberimiz Ensâr için? Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki bunlar mü’mindir dedi. Kâbe’nin Rabbi hakkı için bunlar mü’mindir dedi. Ey Ensâr! (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) Allah sizin Meth-ü Senâ etti. Allah, Muhâcirleri över Kur’an-ı Kerim’de Ensâr’ı över (Radıyallâhu Anhüm ve Erdahüm Ecmaîn) İslam’ın öncü kahramanları bunlardır. Hz. Muhammed’in etrafında pervaneler gibi dönen gökteki parlayan yıldızlar bunlardır. Peygamberimiz; Ey Ensâr dedi onlara! Allah sizi Meth-ü Senâ etti, Abdestte ne yapıyorsunuz? Diye sordu. Abdest çok önemli ibadetlerimizden biridir. Kıymetli dostlarımız, dediler ki: dışkıyı üçtaşla siliyoruz sonra su ile yıkıyoruz dediler. Cenab-ı Hak bakın orada tertemiz Kur’an-ı Kerim’de âyet bunlar anlamını verdik bunların. “Orada tertemiz olmayı seven erkekler vardır” diyen âyeti okudu. Bu haberin kaynağında da İbn-i Mâce, Ahmed Bin Hanbel bulunmaktadır. İdrar kalıntısını su ile yıkarlardı cünüp durmazlardı, cünüp uyumazlardı. Tetahhür, maddî manevî kirlerden arınmak temizlenmektir. Dırar, küfür, tefrika, irsat gibi kötü hasletler ihtivâ etmektedir. Tetahhür ise günah, isyân, cimrilik, tembellik gibi manevî lekelerden arınmaktır Tetahhür. Dikkat edin! Hem maddî, hem manevî temizliktir. Şimdi bütün kirlerden arınmaktır. Başta şirk, küfür, nifâk, riyâ gibi içteki kirlerden tam temizlenmek bir de dışta ki kirlerden temizlenmenin adı tetahhur’dur.
Dakika 30:11
Dırar ise bunun tersidir. Küfür dırar da, tefrika dırardadır irsat gibi kötü hasletlerde dırar içeriğinde bulunmaktadır. Bunun için îmân, sabır, şükürde işin aslıdır, işte burada îmân bir defa olmazsa olmazlardandır. Îmânın ne kadar güçlüyse sabrın o kadar güçlüdür îmânı güçlü, sabrı güçlü olan adam en büyük Mücâhit ve kahramandır. İşte kazaya râzı olur musunuz? Dediği zaman, Peygamber Efendimiz. Evet dediler. Belâya sabreden misiniz? Dediği zaman, evet dediler. Bollukta şükreder misiniz? Deyince, evet dediler. Bunlara îmân evet diyor îmân. Îmâna katılmayıp da kalbimden haberi olmayıp bir papağan gibi söylemenin bir faydası olmaz. Münâfıklar diliyle her şeye evet der ama kalbiyle inkâr eder. Dilini kendisi tekzip eder. Onun için cüruf Mescid-i Dırar’ın bir sıfatı da cüruftur, yıkılmaya hazır yer, cehenneme uçacak bir yer. “Har” da geriden çatlaması demektir ki şimdi çatlamış uçmaya hazır bir yere sen bina yapmışın bu ne yapacak? Uçacaktır. Mescid-i Dırar da cehenneme uçan bir yer demektir. Niye? Şirki, küfrü, nifâkı, fitne fesâdı barındırmak için yapılmış idi o Dırar, Dırar Mescidi. Müslümanın bulunacağı konum “Beyne’l Havf Ve’r- Reca” korku ile ümit arasında yaşar Müslüman. Allah’tan hiç ümit kesmez ama pekte korkar bütün varlığıyla da sever. Nice kalpler fitne şüpheden ebedî kurtulamazlar işte en kötü kalp bunlardır. Bir kalp fitneden, şüpheden kurtulamıyorsa bunların sonuçta takip parça, parça oluncaya kadar bundan yine kurtulamazlar. Münâfığın kalbi mühürlü kalpler hep böyledir. (Allah muhafaza buyursun)
Cenab-ı Mevlâ gerçek îmân ehli, Amel-i Sâlih ehli dünyada mutlu insanlığın da mutluluğuna hayrına çalışmayı, Hakk’ı yaşamayı, Hakk’ı tebliğ etmeyi, o hayat veren nur ile nurlanmayı ölümsüz mutluluklara tükenmez nimetlere mazhâr olmayı Cenab-ı Hak nasip eylesin.
Dakika 33:47