345- Tefsir Ders 345 hayat veren nurun keşif notları
345- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 345
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
(Yûnus Sûresi 54’üncü Âyet-i Kerime’den 64’üncü Âyet-i Kerime’ler)
وَلَوْ أَنَّ لِكُلِّ نَفْسٍ ظَلَمَتْ مَا فِي الأَرْضِ لاَفْتَدَتْ بِهِ وَأَسَرُّواْ النَّدَامَةَ لَمَّا رَأَوُاْ الْعَذَابَ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْقِسْطِ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ ﴿٥٤﴾
أَلا إِنَّ لِلّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَلاَ إِنَّ وَعْدَ اللّهِ حَقٌّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ ﴿٥٥﴾
هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٥٦﴾
يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ ﴿٥٧﴾
قُلْ بِفَضْلِ اللّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَلِكَ فَلْيَفْرَحُواْ هُوَ خَيْرٌ مِّمَّا يَجْمَعُونَ ﴿٥٨﴾
Çok kıymetli ve pek muhterem efendiler,
Yüce Rabbimizin hayat veren İslam’ın, Yüce Allah’ın ezelî ve ebedî anayasası olan ölümsüz hayata insanlığı hazırlayan yüce Kur’an’ın yüce âyetlerinin hayat veren dersleri ile keşif notlarıyla derslerimiz devam etmektedir.
Zulüm yapmış olan herkes, bütün dünyadaki bütün zâlimler yeryüzündeki her şeyin sahibi olsa da, (o azâptan kurtulmak için) hepsini fedâ ederdi diyor Cenab-ı Hak. Ve içten içe pişmanlık duyardı. Fakat aralarında adâletle hüküm verilir ve hiçbirine zulüm yapılmaz. Çünkü Allah zulümden münezzehtir. Herkes neyi hak ediyorsa cezâsını günahını suçunun karşılığını da verir. Adamın suçu ne ise ona göre hüküm gerçekleşir. Çünkü Allah’u Teâlâ Hak’tır kendisi tamamen adâleti uygular. Dünyada hâkimlerin ideolojilerine göre hüküm verenlerin yarın Rûz-i Cezâ da hukûkun üstünlüğüne inanmayan ve adâleti uygulamayan bütün hâkimler ve devlet adamları en başta Allah’a hesap vereceklerdir.
Haberiniz olsun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Açın gözünüzü, Allah’ın vaadi muhakkak ki, haktır, gerçektir. Lâkin onların çoğu bunu bilmezler. O, hem can veren, hem can alandır. Ey hâkim beyler, ey hoca efendiler! Hakk’ı, adâleti, doğruyu öne getirin. Ey zenginler fakirlerin hakkını verin! Ey devlet adamları sosyal adâlet devletini kurun! Çünkü Allah size can verdi o canı alacak öldürüp, diriltip mahşere sizi getirecek hesaba çekecek. Ey komutanlar, Generaller! Hakk’ın, hakîkatin bekçisi olunuz ve Allah’ın emrinde olunuz.
Dakika 5:10
Yeryüzünde hakkı, adâleti uygulayınız. İlim, irfân, îmân hak ve adâlet hukûkun üstünlüğü uğrunda çalışınız. Birinin emrinde kul olmayınız yalnız Allah’ın emrinde kul olunuz. Ey devlet adamları, ey bürokratlar, ey yükümlülük taşıyan sorumluluk taşıyan herkes! Erkek ve kadın akıl ve baliğ akile baliğe kim varsa hepsi! Cenabı Hak; O can veren ve hem de can alandır. Cenneti kuran ölümsüz hayatı veren de O cehennemi yaratan adâletinin gereği suçların karşılığını veren de O. Ve hepiniz O’na döndürülüp götüreceksiniz. Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifâ, mü’minlere bir hidâyet ve rahmet geldi. İşte bu dersler bu âyet-i kerime ile de açıkça kendini göstermektedir. Ne diyor? Bütün insanlığın tamamına size Rabbinizden bir öğüt… Nedir bu öğüt? Allah’ın kitâbı, Allah’ın kelâmıdır. İslam baştanbaşa Allah’ın kânûnları Allah’ın öğütleridir. Gönüller derdine bir şifâ eğer ruhuna, kalbine şifâ ölümsüz mutlu hayat istiyor musun? İşte Kur’an-ı Kerim’in ortaya koyduğu hayat tarzı tamamen seni tüm dert ve belâlardan kurtarır yanlışlardan kurtarır hak ve hakîkatle seni donatır. Senin ruhuna, kalbine, ruh ve bedenine tam şifâdır Kur’an-ı Kerim. Yalnız onun içindeki mânâ deryâsında olacaksın o mânâ şerbetlerini doya, doya içeceksin cennet bahçesi olan Kur’an’ın bahçesinden yiyip içeceksin. Bu da Kur’an-ı Kerim’in mânâsı ile donanmaktır o deryâda yüzmektir. Kur’an deryasında Kuran-ı Kerimin mânâ âleminde, mânâ ikliminde Kur’an semâlarından senin kalbine Kur’an’ın mânâ yağmurları yağmalıdır gönüller derdine tam bir şifâ, mü’minlere bir hidâyet. Niye mü’minlere hidâyet? Mü’minler inandığı için hidâyet onları Allah’u Teâlâ’ya Allah’ın yoluna sevk ediyor. İnanmayan ise bu hidâyeti kabul etmiyor özgür hür irâde var ortada. Yine inananlara tam bir hidâyet ve tam bir rahmet geldi diyor. Neden inananlara rahmet? Bütün âlemlere rahmet olarak geldi ama inananlar kabul etti, inanmayanlar ret eylediler. Allah da onları rahmetinden ret eyledi, Allah da onları hidâyet yolu olan Sırât-ı Müstakîm’den ret eyledi. Sen kimi ret ediyorsun? Seni yaratanı senin reddetme şansın var mı? Varsa Azrâil’e deki ben ölmeyeceğim de Azrâil’i geri gönder ve ben yaratılmayacağım de yaratılma ben Allah’ın mülkünde Allah’ın nimetini yemeyeceğim de yeme mülkünden çık git mademki Allah’ı tanımıyorsun, emirlerini, kânûnlarını tanımıyorsun. Buna gücümüz var mı? Yok.
Dakika 10:00
Öyleyse aklımızı başımıza alalım Allah’a kul olalım! Ey insanlar, diye Cenab-ı Hak bak bütün insanlara Kur’an-ı Kerim evrensel kitap İslam dini evrensel din Hz. Muhammed evrensel cihân şumûl bütün çağların milletlerin peygamberi bütün âlemlere rahmet Allah’ın rahmeti ne yapmış? Hz. Muhammed İslam ile Kur’an ile tecellî etmiş. (وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ ﴿١٠٧﴾) Bu şanlı Kur’an’da âyet. Cenab-ı Hak ne diyor Hz. Muhammed’e Aleyhisselâtu Vesselâm: “Bütün âlemlere rahmet olarak diyor biz gönderdik” diyor Cenab-ı Hak. Azametini, kudretini, rahmetini tecellî ettiriyor ettirmiş, inanan bundan ebedî faydalanmış faydalanacaktır.
Cenab-ı Mevla;
De ki: “Allah’ın ihsânıyla ve rahmetiyle, yalnızca bunlarla sevinç duysunlar. Bu onların biriktirip durduklarında daha hayırlıdır.” Ne biriktirirsen biriktir, hangi servete sahip olursan ol, hangi mevki makama gelirsen gel Allah o nimetin sahibi Allah’tır. O mevkii makamdan seni alıp hak ettiğin yere ne yapacaktır? Aşağı atılman gerekiyorsa aşağıya atacak seni cehennemin dibine. Yukarı çıkarılmak gerekiyorsa eğer o makamı, o mevkii, o serveti Allah yolunda kullandınsa Âlâ’yı Illiyyîn’e çıkaracaktır seni. Onun için de ki: “Allah’ın ihsânıyla, rahmetiyle, yalnızca bunlarla sevinç duysunlar.” Biz Allah’ın rahmetini, nimetlerini görünce ona ebedî minnettar olduğumuzu ilân ederiz. Çünkü her nimet O’ndan, yine bütün lütfu ihsân O’ndan, rahmetin nimetin tamamı O’ndan. O’nun rahmetiyle biz seviniriz. Yoksa biz kendimiz tamamen O’na aitiz. O bizim sevincimiz nedir? Allah’ın sevmek O’na hamd etmektir. Çünkü lütuf O’ndan, ihsân O’ndan, rahmet O’ndan, nimet O’ndan biz O’nun kuluyuz kulluğumuzla seviniriz O’nun rahmeti nimetleri ile seviniriz. Ama aczimizi, cehlimizi, gafletimizi de itiraf ederiz.
Çok kıymetli dostlarımız,
Cenab-ı Hak Allah doğruyu söyler ve söylüyor. Allah başka türlü söylemez Allah’ın sözleri ezelî, ebedî haktır.
Cenabı Mevlâ;
قُلْ أَرَأَيْتُم مَّا أَنزَلَ اللّهُ لَكُم مِّن رِّزْقٍ فَجَعَلْتُم مِّنْهُ حَرَامًا وَحَلاَلاً قُلْ آللّهُ أَذِنَ لَكُمْ أَمْ عَلَى اللّهِ تَفْتَرُونَ ﴿٥٩﴾
وَمَا ظَنُّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَشْكُرُونَ ﴿٦٠﴾
Yüce Rabbimiz bu âyet-i kerimede de bak ne diyor, de ki: “Baksanıza, Allah sizin için nice rızıklar indirdi.” Dikkat edin! İndirdi diyor. “Siz onlardan bir kısmını haram, bir kısmını helâl yaptınız.” De ki: “Size Allah mı izin verdi, yoksa siz Allah’a iftirâ mı ediyorsunuz?” Ey kıymetli dostum! Bu âyeti anladın mı? Bir insan helâle haram diyemez, harama helâl diyemez. Kimse bir nimeti haram yapma şansına sahip değildir. Bir haramı da helâl yapma şansına sahip değildir. Haramın tespitini Allah yapar, helâlin tespitini Allah yapar.
Dakika 15:35
Yerde gökte asîl olan ibâha’dır mübahlıktır yer, gök bütün insanlık için yaratılmıştır insan için içinde belirli Allah haramlar ortaya koymuştur şunlar haram demiştir. O haramlar Allah’u Teâlâ’nın hikmeti icâbıdır imtihan gereğidir. Birde kullarını zarardan korumak içindir. Her haram, her günah kulu zarardan kurtarmak için Allah ona haram demiş yasaklamış ve ne yapmış günah demiştir. Bu tespiti Allah’tan başkası yapamaz, Allah’ın haram dediğine helâl diyemez derse, Allah’a karşı gelmiş Allah’ın emrini inkâr etmiş olur. Helâl olanlara haram diyemez, Allah’ın nimetlerini kimse yasaklayamaz. Onun için helâller uçsuz bucaksız sayısı çoktur, haramların sayısı bellidir. Bir de ortada şüpheliler vardır şüphelilerden de sakınırsan işte o zaman dinini korumuş kendini de kurtarmış olursun.
Onun için Cenab-ı Hak diyor ki; De ki: “Size Allah mı izin verdi?” Allah izin kime verir? Peygamberini konuşturur vahiy eder. Peygamberinin şahsında İslam ona Allah tarafından indirilmiş din tamamlanmış. Bütün müçtehit âlimler ne yapmışlar? Kur’an’ı, sünneti, icmâyı, kıyası Hz. Muhammed’in hayatını ve onun uyguladığı ve yerleştirdiği İslam’ı A’dan, Z’ye incelemiş yaşanan İslam, uygulanan İslam, bilinen İslam, bilimsel İslam korunarak gelmiş ebedî korunarak devam etmektedir. Onun için; “Yoksa siz Allah’a iftirâ mı ediyorsunuz?” Bir insan eğer harama ve helâl diyorsa Allah’a iftirâ etmiş olur, helâlleri de haramlaştırıyorsa yine Allah’a iftirâ etmiş olur. Allah’ın yap demediğini sen dedi dersen. Hele Kur’an-ı Kerim’e yanlış mânâ vermeye kalkarsan kendi keyfine göre cehennemdeki yerini hazır ol. Allah yalanı iftirâ edenler yalan uydurup da iftirâ edenler kıyâmet gününü ne sanıyorlar? Allah insanlara çok ihsânda bulunmuştur, lâkin insanların çoğu şükretmezler diyor Cenab-ı Hak. Cenabı Mevlâ şükredenlerden eylesin. Şükür nedir? Gerçek şükür, gerçek zikir, gerçek Müslümanlık, gerçek dindarlık, Mütedeyyin olmak gerçek hak olan îmân ile bir defa îmân sahibi olmak. O gerçek hak ilimleri tahsil etmek ve bu hak îmân ve ilmin gereğini de yerine getirmek, işte burada şükür böyle başlar böyle devam eder. İslam’ı bilmek yaşamak tamamen şükürdür zikrin kendisidir. Yoksa sadece bir köşeye çekilmek tesbih çekmek bu dindarlık değildir.
Dakika 20:00
Dindarlık İslam’ı A’dan, Z’ye bilmek, inanmak, yaşamak bir, bir Allah’ın emirlerini yerine getirmek, itaat ve taatte bulunmaktır ve takvâdan zühtte ulaşmaktır bu yüzden de marifet ulaşmaktır.
Bunun için kıymetli dostlarımız,
وَمَا تَكُونُ فِي شَأْنٍ وَمَا تَتْلُو مِنْهُ مِن قُرْآنٍ وَلاَ تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ إِلاَّ كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُودًا إِذْ تُفِيضُونَ فِيهِ وَمَا يَعْزُبُ عَن رَّبِّكَ مِن مِّثْقَالِ ذَرَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء وَلاَ أَصْغَرَ مِن ذَلِكَ وَلا أَكْبَرَ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ ﴿٦١﴾
Cenabı Hak, bu yüce âyetinde de bak ne diyor; Hangi işi yaparsan yap diyor… Kime diyor? Bize diyor. Hangi işi yaparsan yap, Kur’an-ı Kerim’den ne okursan oku, ne işte çalışırsan çalış, diyor… Aklını başına al! Ne işte çalışırsan çalış, unutmayın ki, diyor Cenab-ı Hak siz ona dalıp gitmişken, biz sizin üzerinizde şahidiz. Yani kimin ne yaptığını biz biliyoruz diyor Allah’u Teâlâ bize bizden yakın. Ey îmânı var diyen efendiler! Ben Allah’ın kuluyum diyen insanlar! Allah bize bizden yakın hangi işi yaparsan yap, neyi okursan oku Allah bizi gözetliyor ve bizim şahidimiz. İşte Allah öyle diyor. Ne yerde, ne gökte zerre kadar hiçbir şey Rabbinin gözünden kaçmaz, kaçamaz, kurtulamaz. Allah’ın kudreti ezelî ebedî kuşatmış nereye gidersen Allah orada yerin dibine insen O’nun kudreti orada, göklere çıksan O’nun kudreti orada her taraf kuşatılmış. O’nun kudreti ile ihâta edilmiş, ilmi ile kuşatılmış birde O’nun yaratmış olduğu sayısız orduları var sayısını sadece kendisi biliyor başkası bilemiyor. Uçsuz bucaksız da orduları var görünen görünmeyen. Yeryüzünde ki açık orduları Allah’ın açık aşikâr orduları kimdir? Mü’minlerdir. Bunlar Allah’ın yeryüzünde ordularıdır sulhun, barışın, hakkın adâletin ordusu yeryüzündeki hakîkî mü’min Müslümanlardır. Îmân taşıyan Allah’ın emrine bağlı kalan herkes yeryüzünde Allah’ın yeryüzünde ordusunda bir rütbesi vardır çalıştığına göre rütbe alır. Bu dereceyi Allah verir, mevki makamları Allah verir. Cennetler derece, derece tabaka, tabaka cehennemde böyle dereke, dereke aşağıya gidiyor. Ne yerde ne gökte zerre kadar hiçbir şey Rabbinin gözünden kaçmaz. Ne zerreden daha küçük ne de O’ndan daha büyük hiçbir şey O’ndan gizli kalmaz kaçamaz kaybolma şansı yok. Ancak bunların hepsi apaçık bir kitaptadır biliyor kendisi kendi ilminde her şeyi kuşattığı için. Birde bakın kitâba ne diyor? Kaleme emrediyor yaz diyor bütün emri ile yazdırıyor.
Dakika 25:00
Şimdi kıymetli dostlarınız, Tabii Yüce Allah’a kalbini, ruhunu, bedenini, maddî ve manevî imkânlarıyla Allah’ın emrinde olan Allah dostları Evliyâ kullar var. Cenab-ı Hak bak ne diyor dikkat edin!
أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿٦٢﴾
Açın gözünüzü! Diyor, Allah’ın dostları üzerine ne korku vardır, ne de onlar mahzûn olurlar. Yani onların herkes korkup titrerken onlara korku yoktur mahzûn da olmazlar. Her gün kıyâmet kopsa Allah’ın Evliyâ kullarında korku yoktur mahzûn olmazlar. Neden yoktur? Allah korkusu bütün korkuları silmiş atmıştır. Allah sevgisi her şeyi kuşatmıştır ve Cenab-ı Hak onlar rahmetiyle kuşatmıştır o kullarını ve muhafaza altına Hıfzı’na almıştır. Bunlarda hıfz sıfatı vardır peygamberlerde İsmet sıfatı vardır, bunlardan hıfz sıfat vardır.
Onun için;
لَهُمُ الْبُشْرَى فِي الْحَياةِ الدُّنْيَا وَفِي الآخِرَةِ لاَ تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ﴿٦٤﴾
Bunlar için dünya hayatında da, âhiret hayatında da ne vardır? Müjdeler vardır. Onlar ki, îmân etmişler. (الَّذِينَ آمَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ ﴿٦٣﴾) ve Allah’a karşı gelmekten sakınmışlar. Tam Allah’ın emrine girip itaat etmişler, isyân etmemişler mütteki bunlar. Onlara dünya hayatında da, âhiret hayatında da müjdeler vardır. Allah’ın sözlerinde değişiklik yoktur .(لاَ تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللّهِ) Allah’ın sözlerinde değişiklik yoktur. Üstelik O’nun kânûnlarını kimse değiştiremez. Değiştirenler kendini mahvetmiş olurlar, kendilerini değiştirmiş olurlar. Allah’ın kânûnları değişmez. Allah’ın kânûnları (C.C) kitâbî İslam’da ki kânûnlar kitâbî kânûnlardır âyetler Kur’an-ı Kerim’in âyetleri bir de kâinattaki kevnî âyetler bulunmaktadır. Bunlarda Allah’ın kânûnlarıyla işlemektedir Allah’ın idâresindendir. Kesinkes bütün âlemlerin mutlak hükümdarı Allah’ın kendisidir. Yaratmış birçok kullarını, onları da ekosistemde görev vermiştir herkes görevlidir. Tek bir sinek bile boşa yaratılmıştır ne bir karınca, her şey bir hikmet üzere yaratılmıştır. Hiçbir şey boşuna yaratılmamıştır. O boşuna yaratılıyor diyenlerin boş kafaları bunlar çağdışı kafalar. Kur’an-ı Kerim’i anlamayan karanlık kafalar, câhil kafalar bunları tedâvisi çaresi ilim, irfândır, bilimdir. Bunlar ilimden, irfândan, bilimsel çalışmalardan faydalansınlar ve boş kafalarını ilim irfânla doldursunlar. Kararmış kalplerini ve ruhlarını Kur’an’ın nuruyla aydınlatsınlar. İşte bu büyük en büyük kurtuluştur. (ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ) buyuruyor Cenab-ı Hak. İşte bu en büyük kurtuluştur. Bak seni en büyük kurtuluşa hazırlıyor Kur’an-ı Kerim en büyük kurtuluş ölümsüz hayata en mutlu hayata hazırlıyor.
Dakika 30:02
Seni yanlış ne varsa, tehlike ne varsa bunlardan kurtarıyoruz. Bir defa dünyada, mezarda, mahşerde ve cehennemden kurtarıyor, seni cennete hazırlıyor. Bu dünyada hazırlıyor ve seni hazırlamış olduğu İslam tipi, îmân tipi Allah’ın istediği tipteki modeldeki kişiyi cennete hazırlıyor. Bununda bütün modeli her şeyi İslam ile ortaya konmuştur. İslam şeriatını, İslam nizâmını Allah’ın âyetlerini hükmünü Peygamberimizin bize öğrettiği gibi ve Ashâplarının o yaptığı gibi o yolu takip edenlerin ilim, irfân ile bu yolu iyi bilenlerin yolu Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yoludur. İşte bütün dünyada ki müçtehit okulları, ekolleri bunun için kurulmuş büyük Ulemâmız dosdoğru hak İslam anlayışını koyarak gelmişlerdir. Ehl-i Bid’at ve dalâlet yollarına sapılmasın diye, insanlar zarar görmesin diye. Onun için 4 mezhebin ekolündeki müçtehitlerin tamamen din anlayışı Peygamberimizin, Ashâpların ortaya koyduğu gerçek din anlayışı olarak da dünya Müslümanlarının %99’u kabul etmiş ve Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat yoludur. Bunların dışındaki âlim geçinenlerin doğruları da vardır yanlışları da var. Biz, doğrular hep bizden İslam’dandır yanlışlar İslam’dan değildir. Yanlış kişinin kendine aittir, ama biz Müslüman olan Allah’u Teâlâ’nın emirlerini kabul eden suçlu-suçsuz, günahlı-günahsız herkes yine bizim kardeşimizdir ama yanlışların hiçbirine katılmamak şartıyla. Yanlışa katılınmaz, bu babanda olsa katılınmaz yanlış yanlıştır ama doğruya yanlış demek de zır câhilliktir. Müçtehidin karşısında zır bir câhilin müçtehide karşı koysa bilmeden müçtehidi kabul etmiyor ama kendi câhilliğini de ilim zannediyor. Bunlar ifrat, tefrit, cehli mürekkeptir ki, bu duruma düşmemek lâzım. Müçtehitlerin kendi aralarındaki ihtilâflar rahmettir bu bir ilim yarışışıdır. Onlara Allah bu salâhiyeti vermiş bunlar istimbat âlimleridir. Müçtehit İslam’ın bütün kaynaklarını delilleriyle bilen zât-ı muhteremdir. Onun için herkesin müçtehit olma şansı yoktur. Müçtehit olmanın şartları vardır; Kur’an-ı Kerim’i, sünneti, icmâyı, kıyası, İslam tarihini uygulanan İslam’ı fiili İslam’ın bir de bilimsel İslam’ı bunların tümünü bir arada kavrayan birde zamanın şeraitini iyi kavrayan çünkü İslam dini kıyâmete kadar çağları kuşatan bir dindir. Çağın şartlarına göre İslam, kendi içinde yepyeni hükümler ortaya koyar Asıldan hiç bir değişme olmaz. Çünkü asıl o kadar şümulü geniştir ki, çağlar Kur’an’ın yanında damla gibi zerre gibidir. Kur’an’ı anlamayan dar kafalar, Kur’an’ı çağdışı diyor. Allah’u Teâlâ çağlardan, zamandan, mekândan münezzeh Kur’an-ı Kerim Allah’ın kitâbı. Ey budala, ey aptal! Allah’ın kitâbı Allah’ın kitâbı Allah, nasıl ezelî ebedî kuşatmışsa Allah’ın kitâbını anlamı ezelî ebedî kuşatan değerlerle dopdoludur. Allah’ın ilmidir Kur’an-ı Kerim.
Dakika 35:10
Sen şu karanlık beynini hangi çağda olsan sen daha aşağıdasın. Çağdışı değilsin yerin altına doğru dereke olarak gidiyorsun. Kur’an-ı Kerim seni kurtarmaya geldi gel! Kur’an’ın nuruna gel karanlığı terk et oradaki mikropları ter et. Gel şifâ burada, rahmet burada, ölümsüz mutlu hayat burada. Kur’an’ın ufkuna gel, Allah’a gel, Peygamber Muhammed’e gel, müçtehitlerin gerçek ilmine, irfânına gel! Biz kendine çağıranlardan değiliz. Biz insanlığı kardeş bilip Hakk’a Allah’a çağıranlardanız, Peygambere Kuran’a çağıranlardanız kendine çağıranlardan değiliz. Kendine çağıranlar kendilerini putlaştırmışlar ve Rab yerine koymuşlar. Bu kendine çağıranlar insanlığı puta çağırıyorlar. Öteki kendi üstadına çağırıyor, öteki kendi rehberine çağırıyor, beriki kendi liderine çağırıyor, öbürü bilmem neyine çağırıyor. Bunlar birer, birer Rab olmuş ortaya çıkmış. Kur’an-ı Kerim’de açın ruhbanların nasıl Rab edindiklerine de bakın Kur’an-ı Kerim ne diyor? Bunlar diyor hahamları, keşişleri, ruhbanları, papazları Rab edindiler. Bugünde Müslümanların içerisinde ki durum Kur’ansız Müslümanlığı birilerini Rab edinmektir. Kur’an ’sız, ilimsiz, irfânsız, müçtehitsiz hareket edenler bu ilimsiz birine bağlı kalmış Kur’an’ın dediğine aykırı olduğunu bilip bilmeden birinin dediğini Kur’an’ın yerine koymuş ve Kur’an’a da aykırı olup olmadığını hesaba katmadan onun dediğini Kur’an kabul ediyor. Bu nedir? Onu Rab tanımaktır işte. Putperestlik sadece put yapıp ortaya dikip tapmak değildir adı konmamış ne kadar putperestler var. Yalnız ifrata, tefrite gitmeden ortaya Hakk’ı, hakîkati, ilmi, irfânı koyacağız birilerini ortaya koymayacağız. Biz müçtehitlerimizin kendilerini ortaya koymuyoruz. İlimlerini, irfânlarını, Kur’an-ı Kerim’e nasıl istinat ederek sünneti nasıl güzelim anlayarak ve icmâya bakarak yaşanana, inzâl edilen Allah’tan gelen İslam’ın Muhammed Mustafa tarafından, onun Ashâpları tarafından nasıl yaşandığını nasıl bilindiğini ilmi delillerle bilen müçtehitlerin biz ilmine bakarız kendilerine, şahıslarına değil. Ama o ilmi taşıyan insanlar da tabii değerli insanlardır rahmet okunur onlara tapılmaz Rab yerine konmaz kimse peygamberlerde Rab olmaz. Sadece ve sadece Rab Allah’tır Peygamberler Allah’a çağırır Allah’ın dinini öğretir, Allah’ın kulluğu öğretir âlimlerde böyledir. Kendine çağıranlar Kur’an ’sız, ilimsiz, irfânsız bu rantiyeciler bu vampirler câhilleri sapıtan sapıklar, karanlık yerlerde iş görenler, ilimden irfândan kaçanlar ve birilerini ilâhlaştırmaya çalışanlar işte tehlike burada ilimsiz, irfânsız bir din anlayışı İslam da olamaz. Onun için kıymetli dostlarımız, Kur’an-ı Kerim’i konuşturalım Kur’an konuşsun biz anlayalım dinleyelim hükmünce îmân ve amel edelim. İşte dindarlık bu, Peygamberimizin anlattığı İslam’ı iyi bilelim ilim yoluyla âlimlerimizin ilminden iyi faydalanalım.
Dakika 40:20
Âlim olmayanları âlim yerine sakın koymayalım onlara da faydalı olmak için onlara da ilim, irfânı öğretmeye çalışalım. Çünkü biz İslam ile cihânı kucaklayıp bütün insanlığın kurtuluşuna geldi İslam dini biz kimsenin düşmanı değil insanlığın en sıcak gerçek dostu İslam’dır ve Müslümandır, bütün mahlûkatın dostudur ama îmâna dost olmaz. Ne? Küfür. Yine tevhîde dost olmaz. Ne? Şirk. Yine istikâmete, dürüstlüğe, sadâkate dost olmaz. Ne? Münâfık. Yine adâlete dost olmaz. Kim? Zâlim. Onun için problem onlarda, İslam’da ve Müslüman da problem yoktur olamaz. Eğer bir Müslümanın kendinde hatâ varsa onun şahsidir İslam’da o hatâ yoktur. O Müslüman olan bilmediği bir tarafı varsa da öğretilir. Yalnız öğrenmeye, ilme, irfâna açık olmalı lâzım taassup ile saplantısı olmaması lâzım. İşte o birilerini Rab edinenler var ya, onların saplantısı var. Oraya saplanmış yatıp benim liderim de benim liderim diyor başka lider yok dünya da diyor. Benim önderim de benim önderim başkası yok dünya da diyor. Kendi kuşundan başka kuş görmemiş, kendi çayından başka ne ırmak ne deniz görmemiş. Onun için bu saplantı İslam’dan adı bunun taassuptur taassup İslam da yoktur. İslam bilim ve terakkî dinidir. Sürekli yükseliş, gelişme neyle? Yine hak, ilmi delillerle, ilim irfânla.
Şimdi sizlere Allah dostlarıyla ilgili âyetten bazı keşif notları vermeye çalışalım. Allah korkusu her korkuyu silmiş atmıştır. İşte Allah dostlarına korku üzüntü yoktur. Niçin? Allah korkusu bütün korkuları silip attığı için. Yalnız buraları doğru anla, korku başka tedbir başkadır. Şimdi Allah’tan başkasından bütün korkuları silip atmak en güzelidir fakat tedbiri elden bırak diye bir emir yoktur. Tedbir nedir? İçinde bulunduğun şartları iyi değerlendirmek, şeriatın emirlerini uygulamaktır ve İslam siyasetini iyi bilmektir. İslam siyaseti Allah’ın siyasetidir haktır, âdildir, dürüsttür. Faydalıyı celb etmek zararı defetmek için içindeki ortamı iyi değerlendirmektir. Bunun için işte Allah korkusu her korkuyu silip atan korkudur ve sevgi ile beraber iki kanattır Allah’a doğru uçarsın bunlarla. Biri sevgi kanadıdır biri de korku kanadıdır ikisiyle Allah’a uçulur uçarsın her hayırlı hareket Allah’a uçmaktır. Çünkü Allah’ın kudreti seni kuşatır ve o seni yükseltecek yere yükseltir. Allah’a dost olanlar Allah için dost olanlar yine Allah için birbirlerine destek verenler meşrû yoldan velâyet, muhabbet, dostluk, yardım ve vekâletten onun işine bakmak gibi anlamlar ifâde eder, Allah dostluğu. Bunların birer birer senetleri Taberî ’de de bulunmaktadır. Bakın şöyle demiştir; Sevgili Peygamberimizden İbn-i Mâce’nin rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte: “Evliya kimdir?” diye sorusuna: (Hümüllezine iza ru’u zikirallahu) “Onlar öyle kimselerdir ki görüldükleri zaman Allah zikr olunur yâd olunur.” Onların dillerinden hikmet dökülür Allah dostlarının boş davranışları yoktur, boş kelime kullanmazlar, zamanı boşa da harcamazlar. Yine başka bir rivâyette de: (Yüzkerullahu bi ru’yetihim) “görülü vermelerinden dolayı Allah hatırlanır.”
Dakika 46:30
Bir Evliyâ olan kişiyi görünce kişi Allah’ı hatırlar. Dikkat edin! Hakiki âlim kişiyi Allah’a yöneltiyor kendine değil Evliyâ ’lık işte burada başlıyor. Bu da Suyûtî’nin kaleme aldığı ed-Dürrü’l-Mensûr ’de ki bir haberdir. Yakınlarında bulunmak hâlleri duruş ve davranışları derhâl Allah’ı hatırlatır ki, Abdullah Bin Abbâs ….. heyetleri yerine ihbat ve sekinet yani duruşları ve yürüyüşleri şeklinde tefsîr etmiştir. Bunların dünya malına kazanç yollarına sevgi ve düşkünlükleri de yoktur. Bunlar mallarını, servetlerini Allah yolunda harcarlar ancak Allah için Allah da sevmek (Hubdün Fillahi) ile birbirlerine sevgi ve dostluk gösteriler. Bu da Ebû Dâvûd’un rivâyet ettiği haberdeki hadis-i şeriftir. (El-mütehâbbüne fillahi) Allah uğrunda birbirini seven kimselerdir diye de rivâyet olunmuş bu da Sahîh-i Müslim’in, Tirmizî’nin ve diğerlerinin rivâyet ettiği bir hadis-i şeriftir. Demek ki Allah’ı sevmek, Allah’ın sevdiklerini sevmek, Allah için sevmek ve meşrû davranmak, şeriatın ölçülerine uymak, bunlar da sevginin ölçüleridir. Bunlar Enbiyâ değiller, şehitler de değiller ama bunlara kıyâmet gününde Allah katındaki makamlarından dolayı bunlara Nebî’ler, şehitler imrenerek bakacaklardır. Bunlar kimlerdir? Dikkat et! Allah ruhi ile Allah’ta sevişirler ruh mahlûktur Allah’ın emirlerinden bir emirdir. Yani Allah için sevişirler başka hedeflerinde hiçbir şey yoktur. Hayallerinde bile yoktur başka bir şey sırf Allah için severler sevilecekleri ama bu sevginin bütün kaynağı tek sevgi Allah sevgidir, Allah için sevgidir. Vallâhi diyor bakın haberi veren bunların yüzleri bir nur ve kendileri de nurdan birer minber üzerindedirler. Nerede? Mahşer gününde.
Dakika 50:00
İnsanların korktukları zaman bunlar korkmazlar insanlar mahzun oldukları zaman bunlar hüzünlenmezler buyurdu. (أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿٦٢﴾) Bu haberin kaynağına da Hâkim bulunmaktadır ‘’El-Müstedrek’’ de kayıtlıdır. Ebû Hûreyre’den de ve Ebû Mâlik Eş’arî ’den ve aynı meâlde rivâyetler bulunmaktadır. Allah’a ibadet ve taatle sevgi gösterisinde bulunur Allah da kendilerine kerâmet ihsân ederek dostluğunu gösterir. Bunlar Allah’tan râzıdırlar, Allah’ta bunlardan râzıdır. Radıye, Merdıye de mertebesi bunlar için lütuf edilmiştir. (الَّذِينَ آمَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ ﴿٦٣﴾) Buraya dikkat etsin herkes! Onlar ki îmân etmişlerdir ve ittika eder dururlar. Yani Allah’a hep itaat ederler isyân etmezler. Birinci derecede mü’min cinsinden olmak, şimdi Evliyâ olmak için birinci şart mü’min olmaktır. Bu derecesi Evliyâlar derece derecedir, mü’minler derece derecedirler. Birinci derecesi mü’min olmaktır. Gerçek bir mü’min kişide Evliyâ ‘lık vardır Allah’ın o da Evliyâ’sıdır ama derecesi farklıdır. 2’nci derecede Allah korkusundan dolayı ittika hasletine sahip olmaktır, bunların Allah’a yönelmeleridir. Bunlar tamamen Yüce Allah’a yönelik yaşarlar. Düşünceleri Allah’u Teâlâ’nın hep rızâsı emridir bütün teveccühleri, teslimiyetleri, tefekkürleri Allahu Teâlâ’dır ve bunlar her yaptığını Allah için yaparlar.
لَهُمُ الْبُشْرَى فِي الْحَياةِ الدُّنْيَا وَفِي الآخِرَةِ لاَ تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ﴿٦٤﴾
Dünya ve âhiret hayatında müjde onlarındır bunlara müjde vardır. Allah’u Teâlâ’nın kendilerine karşılık olarak teveccühü ve ikrâmıdır. Bunun için; (إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ) ‘’Fussilet Sûresi 30’uncu âyet’’ Cenab-ı Hak, burada da: “Muhakkak ki Rabbimiz Allah’tır deyip de sonra doğrulukta ve dürüstlük de devam ederler üzerine melekler şöyle diyerek inerler.” Bak bunların yanlarına melekler iner ölürken de, mezardayken de, mezardan kalkıp mahşere gelirken de birde dünyada bunların yine hıfz melekleri vardır. Bunlar derler ki: “Korkmayın mahzûn da olmayın vaat olunduğunuz cennetle sevinin.” Fussilet Sûresi’nin 30’uncu âyetinde de Yüce Rabbimiz böyle buyurmuştur. Yine ayrıca yine âhirette bakın bunlara ne deniyor. Zümer Sûresi 73’üncü âyet-i kerimede (سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ) size selâm olsun selâm size hoş geldiniz cennete ebedî kalmak üzere buyurun girin şu cennetin içine diye bunlara ikrâm edilir böyle karşılanır. (لاَ تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللّهِ) Allah’ın kelimelerinde tebdil yoktur. Allah’ın, korkma mahzûn olma dediğini korkutacak mahzûn edecek hiçbir kuvvet ve kudrette yoktur. Birisine Allah korkma kulum dediyse artık onu kimse korkutamaz, mahzûn olma dediyse daha onu kimse mahzunda edemez. Bunun için bunların sevgisi Allah’a üzüntüsü Allah’a ağlamaları, yalvarmalar, yakarmaları Allah’adır başkasına değildir. Şunu da kimse unutmasın! (إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ) ‘’Rad Sûresi 11’inci âyet’’ Allah hiçbir kavmi o kavim kendi kendini değiştirip bozmadıkça değişikliğe Allah’a uğratmaz. Yani kişi kendini bozmadan Allah kimseyi bozmaz. Onun için herkes kendine çeki düzen verip iyi Müslüman olmaya gayret edecektir. (ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ) İşte bu da büyük kurtuluşun bizzat kendisidir buyuruyor. Cenab-ı Mevlâ büyük kurtuluşa eren kullarından eylesin.
Dersimiz hayat veren nurun dersleri ki işte büyük kurtuluş burada Cenab-ı Hak hepimize o büyük kurtuluşla kurtulan kullarından eylesin. O ebediyyû’l-ebed zengin olan Allah’ın o tükenmez lütuflarına mazhâr olan kullarından eylesin.
Dakika 57:44