346- Tefsir Ders 346 hayat veren nurun keşif notları
346- Kur’an-ı Kerim Tefsîr Dersi 346
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Kıymetli dinleyenlerimiz,
Size Vahhabilik hakkında bazı bilgi istenmektedir size bu konuda kısa ve öz bilgiler vermeye çalışalım. Vahhabilik 1787 de ölen Muhammed Bin Abdulvehhâb tarafından kurulmuş bir mezheptir bu zât ibn-i Teymiye’nin bazı fikirlerini aşırıya götürerek ona taassupla bağlanarak tatbik mevkiine koymuştur. Bunların başlıca hükümleri şöylece özetlenebilir.
1: Esas delil kitaptır akıl delil olamaz derler. Müteşâbih âyetler, muhkem âyetler gibi delildir bunların zâhirî murâd edilmiştir. Bu sebeple bunları tevil ve tefsir etmek küfürdür. Bunlar zâhirî mânâsıyla mânâlandırılır derler. Burada Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat ’ten ayrılmışlardır, çünkü Kuran-ı Kerim’deki müteşabih âyetlerin tevilini Allah bilir. Bunlar ise o tevilini Allah’a ve Râsih Ulemâya bırakmadan kendileri ne yapmışlardır? Allah’u Teâlâ’ya şanına O’nun gerçek mânâsının murâdını Allah’a bırakmadan kendileri müteşâbih âyetlere mânâ vermişlerdir burada yanılmışlardır. Îmânda amel dâhili olarak mevcuttur derler, yani îmânda ameli cüz ve kül olarak kabul ederler. Amel îmândan bir cüzdür bu görüş Mu’tezile’nin amel îmânın bir rüknü saymasının aynısıdır. Yani burada Mu’tezile ile birleşmektedir. Amel îmândan cüz değildir Ehl-i Sünnete göre îmân kalbin tasdik işidir ve dilin ikrârıdır. Amel ise inandıklarını yaşamanın adıdır. Şimdi bu sebeple tembellikle bir vakit namazı geçirenin kanı heder der bu Vahhabiler. Dikkat edin! Bu sebeple tembellikle bir vakit namazı geçirenin kanı hederdir malı helâl sayılmıştır derler. Bu İslam’la hiç bağdaşan tarafı yoktur, Allah muhafaza buyursun bu çok aşırı yanlış Müslümanların kendi içinde en büyük fitnesinden biridir bu yanlışlığa diyorum sadece, bu yanlıştan vazgeçenler oldu ılımlılar var daha vazgeçmeyenler de var. Dikkat edin! Vahhabinin yanlışları bunlar Ehl-i Sünnete uymayan tarafları. Bir insan bakın, tembellik sebebiyle herhangi bir sebeple bir vakit namazı geçirenin kanı heder… Ne demek kanı heder? Katli vaciptir öldürün diyor, öldürebilirsin diyor. Olur, mu öyle şey? Malı helâl sayılmıştır ve İslam’ın içinde bunlar terör estirmişlerdir. Müslümanlar arasında en büyük fitne çıkmıştır.
Dakika 5:00
Sonra tevessül, başka şeyleri aracı yapmak küfür ve şirktir derler. Burada da ifrat ve tefritleri vardır doğruları vardır ifrata kaçan tefrite düşen tarafları vardır. Burada şirkten kaçarken kendileri şirke düşmektedirler. Tevessül, başka şeyleri aracı yapmak küfür ve şirktir. Meleklerden, peygamberlerden ve ruhlardan medet ummak peygamberlerden şefkat beklemek küfürdür derler. Burada da yanlışı doğruyu karıştırmışlar birbirlerine burada doğruları var yanlışları da var. Şimdi tevessül nedir? İnsanlar birbirlerinden ilim öğrenir. Bu nedir? Vesiledir işte ondan ilim öğrenir. Şimdi se burada tevessül diye birbirinden ilim tahsil etmeyi de bu kapsamın içine kattığın zaman bunları aracı yerine koyduğun zaman ve buna da şirk dediğin zaman ne yapıyorsun? Haddi aşıyorsun. Meleklerden, peygamberlerden ruhlardan medet ummak bakın, bunlar küfürdür diyorlar Peygamberden şefkat beklemek küfürdür diyorlar. Hâlbuki Peygamber Efendimize Yüce Allah Kur’an’da: “Mü’minler için istiğfar et” demiştir. Şefaat haktır şefaatin emrine Allah verir Peygamber kendiliğinden şefaat edemez, etmez de, edemez de. Bunlar burada doğruyu yanlışı karıştırmışlar birbirlerine. Yine Vahhabiler bid’atın mânâsını çok acayip bir şekilde genişleterek bid’at ve küfür saymadık bir şey bırakmamışlardır. Bu cümleden olarak tasavvuf bid’attir, tarikat bid’attir, Mürşide bağlanmak bid’attir, bunu vesile edinmek bid’attir. Rabıta kurmak şirktir, küfürdür kabirler üzerine kubbe yapmak yine küfürdür, adak adamak kabirleri ziyaret etmek küfürdür, delâlettir derler. Burada da ifratları var doğruya yakın görüşleri var yanlışları var. Kâfir olmayan bir Müslümana, mü’mine küfür isnâd edenin kendi küfre düşer. Bunlar şimdi kendilerini tehlikeye atıyorlar ve atmışlar. Vahhabiler vakıf müesseselerini bâtıl saymışlar girdikleri İslam şehirlerinde ki bilhassa Mekke ve Medine’deki büyük Osmanlı vakıflarını dağıtmışlar ve talan etmişlerdir. Bunun yanında sigara ve kahveyi de haram saymışlar daha aşırıya da giderek, Hâricîler gibi işi bu hususta da tekfire kadar götürmüşlerdir. Yani kişilere kahve içene bile kâfir demişler. Ayrıca namazdan sonra tesbih çekmek, minare yapmak, el öpmek gibi hareketlere de tamamen karşı çıkmışlardır. Hâlbuki namazdan sonraki tesbihler hakkında sahîh sünnet bulunmaktadır. Minare yapmak ise içtihatla yüksekten ezan okunmak için bunlar Peygamber Efendimizin uygulamalarına dayanmıştır. El öpmek bir hürmettir bunun küfürle, şirkle bir alâkası olmaz. Sonra oradaki büyüklerine sevgi, saygı, şefkat küçüklerine karşı merhamet şefkat göstermenin bunların ne alâkası var?
Dakika 10:10
Bunlar zaten insanda esastır büyüğüne ne yapar saygı gösterecek, küçüğüne şefkat gösterecektir. El öpmek bunun zâhirî bir uygulamasıdır. Bunun küfürle, şirkle ne alâkası vardır? Böylece şirk, küfür ve günah sayılmayan bir dini hareket pek kalmıyor yani bunlar her şeye şirk ve küfür demişlerdir. Allah muhafaza buyursun. Vahhabiler kendilerine muhâlif saydıkları kimselere karşıda kılıç kullanmışlardır, Müslüman kanı dönmüşlerdir ve kılıç zoru ile fikirlerini yaymaya çalışmışlardır. Sünneti yerleştirmek ve bid’atı söndürmek adına başlatılan hareket İslam âleminde büyük bir nifâkın ve fesâdın ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bunlar en büyük fesâdı ortaya koymuşlar ve nifâkı ortaya koymuşlar bunun adını da bid’at ve savaş koymuşlardır. Aslında kendilerinin yaptığı bu yanlışlar bid ’atinde ötesinde kâtilliktir. Şiddet ve sertlik ile devam eden hareket, İngilizlerin yardımı ve tahrikiyle… Buraya dikkat et, bunları körükleyen kim? O zamanki oryantalistler Arap çöllerinde o oryantalist İngilizlerin yardımı ve tahrikiyle Osmanlı Devleti’ne isyân şekline dönüşmüş ve senelerce Osmanlı idâresini ve ordularını işgal etmiştir. Bunlar o zamanın Haçlılarıyla beraber olmuşlar İngilizlerle bir olmuşlardır neticeden Mehmet Ali Paşa’nın yardımıyla ancak isyâncılar dağıtılabilmişlerdir. Tabii bu o zamankini söylüyoruz bu zamanda farklı bir şekilde devam ediyor bugün o kadar değiller ama yine de yanlışları devam etmektedir. Biraz ılımlı hâlde devam ediyorlar. Vahhabilerin yeni bir meskûn bölgeye girdikleri veya yerleştikleri zaman ilk yaptıkları iş kabileleri yerler kabirleri mezarları yani yerle bir etmek olmuştur mezarları yok etmişler. İslam’da kabir ziyareti esastır kabir ziyaret edilir ölüm hatırlarız ve geçmişlerinin ruhlarına hediye gönderilir bunun anlamı budur oraya adam tapmaya gitmiyor ki mezara. Bunlar burada da aşırıya gitmişlerdir. İslam aşırılığı da sevmez, tefriti de, ifratı da. Bu hususta türbelerden başka açıkta olan mezarlıklardaki kabirleri de yıkmışlardır. Hattâ Hicaz’da idareyi ellerine geçirir geçirmez derhâl bütün “Sahâbe Kabirlerini” yerle bir etmişlerdir. Bu hususta Peygamberimizin kabrini de yıkmaya yeltendikleri olmuşsa da muvaffak olamamışlardır. Yani Peygamberimizin mi dahi ravzasını yok etmeye kalmışlardır. Ama Allah müsaade etmemiştir. Bunlardan Peygamberimize, Efendimiz gelmesini dahi bid’at sayanlar mevcuttur. Yani Peygamberimize, Efendimiz demeyi bile bid’at sayacak kadar sapıtmışlar. Efendimizin anlamı nedir? O bir Üsve-i Hasene Kur’an ı Kerim’de Allah’a ona ne diyor Peygamberimize? O bir Üsve-i Hasenedir diyor. Bir Üsve-i Hasene olan âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygambere, Efendimiz denmez mi? Salât-ü selâm okunmaz mı? Ettehiyyatü’nün içerisinde Allah ne yapmış? Peygamberi yanına almış onun yanına namaz kılanı diyor bak orada ve sâlih kulları içine almış.
Dakika 15:32
Bunlar demek ki buralara akılları ermemiş nerdeyse ortadan Kur’an-ı Kerim’deki Peygamberden bahseden âyetleri de ortadan kaldıracaklar güçleri yetseydi. Âlemlere rahmet Peygamberine, Allah kendine itaati ve Peygambere itaat kabul etmiş, Peygambere itaati kendine itaat kabul etmiş. (أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ) “Beni seven Peygambere tâbî olsun” diyor. Kur’an-ı Kerim’de esas kabul ettiklerini zanneden bu adamların Kur’an’ı da anlamadıklarını görüyoruz. Yine bunlardan Peygamber Efendimize, Efendimiz denmesini dahi bid’at sayanlar mevcuttur. Bu yüzden Ravza-i Mutahhara, Peygamberimizin kabrinin örtüsünü lime, lime oluncaya kadar yenilenmesini yasakladıkları zamanlar olmuştur. Bunlar bakın bir yeni örtüye bile karşı çıkıyorlar bir Peygamberin ravzasına. Fakat bugün bu ifratlar bir hayli yumuşamıştır. Eskiden bunlar daha berbat idiler ama şimdi ılımlı olarak devam ediyorlar yine de hâlâ yanlışları bulunmaktadır doğruları da bulunmaktadır. 19’uncu asrın sonlarında ortaya çıkıp daha sonra gelişen Cemâlettin Efkânî ve Muhammed Abdül’ün temsil ettikleri rasyonalist İslam Pozitivist anlayışı söylenenin aksine Vahhabilik ’ten çok İbni Teymiyye ve şekilci ilimci anlayışla Selifeye’ye dönüşü temsil eder. Vahhabilik dinde akla, tefsîre ve tevile yer vermemek, Tevhit akidesini Amel-i Tevhîd diye anlamak, Müslümanları tekfir etmek, onları müşrik sayarak silah çekmek, halîfeye isyân etmek, İslam âlemine batılıların teşvikiyle, işte bura çok tehlikeli hepsi tehlikeli de burada bakın bunları bu hâlde övdük diyenler kimler. Batılıların teşvikiyle ve onların işine yarayacak bir fitne sokmak medeniyet eserlerini tahrip etmek gibi yanlış ve sapıklıklarla dolu bir anlayıştır. Birçok güzelim doğrularının yanında yanlışlar bulunmaktadır. Hareket noktalarında haklı oldukları tarafları vardır fakat ulaştıkları neticeler ve tutumların daima zarar tevlit etmiştir. Tevlit nedir? Zarar doğuruyor sürekli bunlar zarar üretiyor. Tarikat ve tasavvuf erbabını müşrik saymak, bu yolun her seviyeden insanı ve kitleleri nasıl bir îmân ve ahlâkî nizâmla insan-ı kâmil idealine göre yetiştirdiğini, kültür ve sanatın gelişmesine nasıl yardım ettiğini, faziletli insanlarla içtimâi iktisâdî hayatı nasıl nizâma soktuğunu ya görmemek veya kasten inkâr etmek demek olur.
Dakika 20:10
Çünkü tasavvuf denilen ekol İslam’ın ruhudur. Allah’a îmân etmeyi O, Allah’a bağlanmayı şekilcilikten kurtarıp gerçek Allah’u Teâlâ kul olmayı gerektiren ekolün adı şeriattan beslenen ve şeriatın tasdikini alarak hareket eden tasavvuf İslam’da esastır. Şeriatın ruhudur şeriatla iç içedir. Onun için Vahhabilerin bu yanlışları olmuştur bugün de hâlâ burada câhil kitle burada ısrar edenlerin vardır Ama eskiye nazaran biraz daha ılımlıdırlar fakat Ehl-i Sünnete karşı bunların davranışları doğru değildir. Ehl-i Sünnet ise gerçek İslam’ın birimini doğruyu temsil eder Fırka-i Nâciye’dir. Dört ekolün mezhebin ekolündeki bütün müçtehitler Ehl-i Sünnet Ve’l- Cemâat müçtehitleridir. Dünyadaki Müslümanların %99’unu oluştururlar belki daha fazlasını. Onun için burada amacımız kimseyi tenkit etmek değil tevhitte, ilimde, irfânda buluşmak ve yanlışları gidermek, herkesin kurtuluşuna vesile olmaktır. İslam insanları kurtarmaya gelmiştir. Hâricîler tarihte Hz. Ali’ye bile kâfir dediler, Ashâplara kâfir dediler ve kılıç çektiler âlimleri öldürmeye kalktılar. Bugün de işten Vahhabiler vaktiyle aynı hatâya düştüler şer güçler bunları örgütlediler. Müslümanlar uyanık olsunlar bu oyunlara gelmesinler! İslam dünyanın barışıdır, adâletidir, ilimdir, irfândır, ilâhî nizâmdır. Kimsenin yanlış kafalarına sığacak bir değerler manzûmesi değildir ilâhîdir İslam. Vahhabi kafasıyla veya bir başkasının kafasıyla ölçülecek değildir. İslam, ancak kendi ölçüleri ile ölçülür ve ilâhîdir bunun içinde kişiler İslam’ı temsil etmezler İslam kendini temsil eder. İslam’ın kaynakları bellidir sadece örnek şahsiyet Hazreti Muhammed’dir onun yolunda gidenlerdir ve Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâattir. Bunun dışında benim yanlışım varsa, senin varsa, öbürünün varsa hepimizin yani gelip bu yanlışları Kur’an’ın, ilmin, irfânın sayesinde yanlışlardan kurtulmamız gerekiyor. Amacınız üzüm yemektir bağcıyı dövmek değildir. Cenab-ı Hak, bütün dünyadaki kardeşlerimizin tamam yanlışlardan kurtulmayı nasîb eylesin.
Şimdi Vahhabilik konusunda daha fazla bilgi isteyenler olursa bakın şu kaynakları gösteriyorum. Berâatü’l Eş’arîyyin, Min Akâidi’l Muhâlifin Ehl-i Sünnetin müdafaası bu eseri alın ve okuyun ve Hasip Seren bunu tercüme edilmiş şekli de var onun tercümesini de Hasip Seren’in tercüme ettiği bu eseri okuyabilirsiniz. 2’nci bir kaynak daha veriyorum bu da tamir ederken tahrip edenler.
Dakika 25:00
Şimdi Vahhabi kardeşlerimizden şirkten milleti kurtarmaya çalışırken daha büyük şirke saplanıyorlar bundan haberleri yok. O müteşâbih âyet konusunu açmadım fazla o müteşâbih âyet konusunda onlar Allah’a mekân tâyin ediyorlar, zaman tâyin ediyorlar, Arş da oturuyor diyorlar. Bunlar şirktir şirkin büyüğüdür. Allah zamandan mekândan münezzehtir. Onun için ikinci kaynakta Vahhabiler hakkında sağlam bilgi almak için özellikle bunu Vahhabiler okusunlar. Herkes okusun ama Vahhabi kardeşlerimizde okusun. Benim amacım dünya Müslümanlarının tamamının yanlıştan kurtulması, bütün insanlığa faydalı olması, fitneden fesattan ve Müslümanların bölünüp parçalanmadan kurtulmasıdır. Ne yapmak istiyorsunuz ne faydanız var? Osmanlıyı yıktınız da ne yaptınız? Osmanlı’yı yıkınca kimin elinde kaldınız? Hz. Ali’ye karşı koydu Hâricîler ne oldu? Nehrevan da kılıçtan geçtiler. İslam içine nifâk sokmaya, fitne sokmaya kimsenin hakkı yok ancak ortaya bilimsel ilim irfânla ortaya çıkarsın o zaman o ilim, irfânın kaynağına deliline gidilir ve gereken herkes dersini alır. Allah’a din öğretemezsin, Peygambere din öğretemezsin bir müçtehitlere de din öğretemezsin sen öğreneceksin oradan yanlıştan vazgeç. Bunun içinde, 2’inci kaynak dini tamir ederken tahrip edenler, bununda tercüme edilmiş şeklini almak isteyenler Ahmet Davutoğlu’nun yazdığı eseri de alabilirsiniz. Adını tekrar söylüyorum tamir ederken tahrif edenler yapıyım derken bozuyor dine faydalı oluyum derken dine, İslam’a zarar veriyor. İşte onun için bu eserler bu tahripçilere karşı yanlışlara karşı ne yapıyorlar? Doğru bilgiyi Ehl-i Sünnet çizgisinde Ve’l-Cemâat çizgisinde bilgi veriyorlar faydalı olman için. Bizim birbirimizden çok faydalı olacağımız konu ilmi olandır ilmi saplantılar değil. İlimde gerçek âlimle hareket etmekle olur câhillikle olmaz bir eser okursun başkasından haberin yok bir eserde her şey yazmaz. Birkaç hadis öğrenmişsin birçok hadisten haberin yok. O konuda nice hadisler var hem de sahîh hadisler var. Sen bunun bir tanesini bir yerden almışsın kendi kaynağından başka kaynaklara ters bakıyorsun. Bu da saplantı işte bu da taassup bütün hadis kaynaklarının tümünü incele müçtehit o hadislerin tümünden yer ve zamanına göre hangi şartlar üzere o hadislerin söylenme sebepleri âyetlerin nüzul sebepleri olduğu gibi hadis-i şeriflerinde içinde bulunduğu şeraite göre kavlî, fiili, takrîrî sünnet eden hadisler ortaya çıkmıştır. Bunu değerlendiren müçtehitlerdir câhil-cühelâ değil. Onun için birbirimize kardeş olalım ve Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurları mahvetmeyelim birde durduğumuz evi yakmayalım. Bu tahripçiler durduğu evi yakanlar, bastığı dalı kesenler, İslam’a zarar verenler. Müslümanların kendi aralarında ilim yoluyla birbirlerini irşâd edecekler.
Dakika 30:00
İrşâd nedir? Mürşit ile olur. Mürşit kim? Âlime denir mürşit ilim yoluyla faydalanılır. Mürşit demekle kişi mürşit olmaz. Biz sarığı kaba sarmış cübbeyi de fazla yerde sürünüyor mürşit bu değil, sarığın içini ilimle dolduran, cübbenin içini ilimle dolduran, irfânla dolduran mürşit olur. Şimdi bazıları şekilci bazıları da kuru, kuru sûfî kuru kuruya ilimsiz irfânsız olmaz bunlar. Kur’an-ı Kerim ortada, sünnet ortada, müçtehitlerimiz ortada, gerçek âlimlerimiz ortada, gerçek kaynaklar ortada tartışmaya bile gerek yok. Birbirinizi incitmek kırmak câiz midir? Birbirinin gıybetini yapmak bile câiz değil ilimle hareket edeceksin orada ilimle hareket ederken de ilmin delillerini kaynaklarını tümünün akademik araştırmış olacaksın.
Cenab-ı Hak tevfikî hidâyetiyle başarılar nasîb etsin. Birlik, beraberlik, kardeşlik nasîb etsin bütün dünyaya Allah barışı, adâleti, ilâhî nizâmın egemen olmasını nasip eylesin. Çünkü bütün insanlık Allah’ın kullarıdır kâinat Allah’ındır. Bozmayalım, tahrif etmeyelim ve faydalı olmaya çalışalım.
Dakika 31:46