35- Amelde Fıkhı Ekber Ders 35
AMELDE FIKH-I EKBER DERS 35
Çok kıymetli ve muhterem izleyenler! Yüce Allah’ın rahmeti, mağfireti, merhameti, saadet ve selâmeti her an her yerde, bizlerin, Ümmet-i Muhammed’in üzerine olsun. Hiç eksilmesin ebedî, Cenab-ı Hakk merhametini, rahmetini daim eylesin. Bugünkü yine dersimiz amelde fıkhı Ekber’in o ekolünde okumak okutmak. Namazın rükünleri ile ilgili dersimiz devam ediyor. Bunların içinde konumuz teşehhüt. Bunun anlamına bakacağız. Teşehhüt biliyorsunuz;
(اَلتَّحِيَّاتُ ِللهِ وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ؛ اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِىُّ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ؛ اَلسَّلاَمُ عَلَيْنَا
وَعَلَى عِبَادِ اللهِ الصَّالِحِينَ؛ اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
Kısaca bunun anlamına şöyle bir bakalım. (اَلتَّحِيَّاتُ ِللهِ) bütün övgülerin sahibi Yüce Allah’tır. Tüm övgüler Allah’adır. Ve bütün varlığımızla Allah’ı övmek kulluk görevimizdir. Ettehiyyatü okumak da Allah’ı övmektir. Bütün övgüler onadır. Bütün mahlûkatın dili ile övülen her türlü ibadet kendisine yapılan sadece Allah Teâlâ’dır. Tahiyyat şöyle bir bak. Beka, azamet ve mülk tamamen Allah’a aittir. Ezelî-ebedî varlık Allah Teâlâ’dır. Azamet ve kudret tamamen ondadır, büyüklük O’nda. Mülk ve saltanat tamamen O’na aittir. Şimdi şöyle bir bakalım. Aynı zamanda selâm, -bakın- selâm o selâmdır, selâm O’ndandır. Mübarekât sözünden kastedilen nema bulan bereketli her şeyler O’ndandır. Salavat, beş vakit namaz ile benzer fiilî ibadetlerdir. Bütün ibadetler Allah’a yapılır. Tayyibat, sâlih amellerdir. Bütün ihlas ile ameller, sâlih olarak Allah’a yapılmaktadır ve yapılmalıdır. (اَلسَّلاَمُ) Esselâm yani ‘’Ey şanlı Peygamber (A.S.V.)!’’. Şanı o kadar büyük bir Peygamber ki, Cenab-ı Hakk ona اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِىُّ diyor. ‘’Allah’ın selâmı üzerine olsun ey Rahmet Peygamberi ey Muhammed Mustafa (S.A.V)!’’. -bakın- salat-ü selâm, Allah’ın rahmeti bereketi, o Şanlı Peygamber’in üzerine olsun. ‘’Ve Aleyna’’, -bakın- orada namaz kılan ‘Ettehiyyatü’ okuyan kişiler, -dikkat ettiğin zaman- ‘’bizim de üzerimize olsun’’,
Dakika 5:04
Diye; Allah’ın -burada- lütfu, Peygamber’le beraber olanlara -bakın- ne diyor? Böyle deyin ve عَلَيْنَا ‘’bizim de üzerimize olsun’’ deyin. Çünkü, ‘’Ey Peygamber’in yolunda devam eden Ümmet-i Muhammed! Allah’ın selâmı, rahmeti, bereketi sizin de üzerinize olması için ve عَلَيْنَا ‘’ deyin. İmam, cemaat, melekler ve diğer hazır olanlar üzerine de selâm olsun. Burada sâlih kullar var. Sâlih kulların üzerine olsun. Bu Allah’ın selâmı, rahmeti, bereketi. Kıymetliler, tüm sâlihlerin de -bakın- üzerine olması için burada dua ediliyor. Allah’ın ve kulların üzerindeki haklarını yerine getiren, ödeyen kişi demektir bu sâlihler. Resûlullah’ın manası, kendisini gönderenin haberini yerine ulaştıran kimsedir. Evet, kıymetliler, Ettehiyyatü okuyan kişi, öyle bir umumî dua yapmaktadır ki, mükemmel mi mükemmeldir. Onun için Ettehiyyatü okumak Hanefilerde vaciptir. Kıymetliler, son teşehhütte Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) salavat getirmek, Şafiîler ile Hanbelilerde rükûn olan salat ve selâmın en azı Allahümme Salli ala Muhammed ifadesidir. Onlar da rükûndur. Fakat Hanefilerde bu sünnettir. Cenab-ı Hakk, Ahzab Suresi’nde: Ey imân edenler! O Şanlı Peygamber Hz. Muhammed’e salavat getirin ve selâm verin’’. İşte, âli üzerine salavat getirmek ise sünnettir. Şimdi Şafiîler ve Hanbeliler buna rükûn dediler, bu salat-ü selâm okumaya. En azı da ‘Allahümme Salli ala Muhammed’ ifadesidir dediler. Yine kıymetli muhaddislerimizin rivayetine göre; ‘’Peygamberimiz (A.S.V.) bizim yanımıza -diyor- çıka geldi’’. Bunu Kââb Bin Muğire (Radıyallahü anhüm ve erdahüm ecmain) anlatıyor. ‘’Biz kendisine, ‘Ey Allah’ın Resûlü! Allahu Teâlâ sana nasıl selâm vereceğimizi bizlere öğretti fakat sana nasıl salavat getireceğiz?’ diye sorduk’’. ‘’Bize şöyle cevap verdi: Allahümme salli âlâ Muhammedîn ve âlâ âli Muhammed, kema sâlleyte âlâ İbrahime ve âlâ âli İbrahim, inneke hamidün mecid, Allahümme Barik Alâ Muhammedin ve âlâ âli Muhammed, kema barekte âlâ İbrahime ve âlâ âli İbrahim, inneke hamidün mecid.’’ Kıymetliler, işte bu (Salli-Barik)’ler böyle okundu ve nasıl salavat getireceğimizi de Peygamberimiz, -işte- o sorular karşısında cevap verdi. Hanefiler ve Mâlikîlere göre salavat getirmek sünnet-i müekkededir. Evet kıymetliler.
Dakika 10:00
Şimdi, teşehhüdü de Arapça okumak. Şöyle bir bakalım. Teşehhüdün peş peşe ifade edilmesi de Arapça olması da şarttır. Gücü yeten kimselerin Arapçadan başka ifadeleri ile Peygamber’e salavat getirmesi, teşehhütte bulunması caiz değildir. Arapça bilmediği için yahut dilsiz olduğu için Arapça öğreninceye kadar kendi diliyle teşehhüt getirirse bunu yapmak caizdir, demişler. Eğer imkânı olmasına rağmen, öğrenmeden, bu namazlarını böyle kılarsa bu namaz sahih değildir. Bak buralara dikkat! Eğer imkânı olmasına rağmen öğrenmiyorsa, öğrenmeden önce namazını böyle kılıyorsa, bu namaz sahih değildir. İmkânları ölçüsünde gerekli olanı yapmalıdır. Güzel okuyamazsa o zaman (namaz) düşer. Evet kıymetliler, demek oluyor ki İslam’da her şeyin aslını korumak, aslı ile hareket etmek gerekiyor. Kur’an-ı Kerim Arapçadır. (اَلتَّحِيَّاتُ) Ettehiyat vacip bir teşehhüttür ki o Arapça okunmalıdır. İslam’ın fesahat ve belagati, İslam’ın lisanı Arapçadır aslı. Ama tercümeler tefsirler her dille yapılabilir. Tercümeler ile tefsirlerle de ibadet edilmez. Onlarla ilim öğrenilir. İbadet Kur’an-ı Kerim’in aslı ile ve yine ibadetler, İslam’ın aslî lisanı ile yapılır. Selâm vermek Mâlikîlere ve Şafiîlere göre birinci selâmı vermek farzdır. Hanbelilere göre iki tarafa selâm vermek farzdır. İşte görüyorsunuz, kıymetli müçtehitlerin aldıkları mânâlar farklı. Şimdi delillere gelince namazın anahtarı temizlenmek, Sevgili Peygamberimiz’den gelen haberde -bakın- ne diyor Peygamberimiz (A.S.V.): ‘’Namazın anahtarı temizlenmek tertemiz olmak. Tahrim-i Tekbir, yani İftitah Tekbiri almak. Çıkması ise selâm vermektir yani namaz selâmla bitirilir’’. Bu Hadis-i Şerifi delil almışlardır. Namazlarında selâm verirdi Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve bunu da devamlı olarak yapmaktaydı Şanlı Peygamberimiz. ‘’Benim nasıl namaz kıldığını görüyorsanız, sizler de öyle namaz kılınız’’, buyuruyordu Peygamberimiz. İslam Hz. Muhammed’in gösterdiği ve onun yaptığı gibi Yüce İslam’da her şey Peygamber’in göstermesine, uygulamasına bağlıdır. İşte bu fıkıh âlimleri bu delilleri ortaya koymuşlar. Bu delillerden çok mükemmel hükümleri de ortaya koyarak mükemmel çalışmalar yapmışlardır. Değişik mânâlar bu büyük zenginlik ve kolaylık ve rahmetin genişlemesidir.
Dakika 15:12
Hanefilere göre selâm vermek farz değil vaciptir. Yani namazda selâm vermek farz değil vaciptir (Hanefilerde). İki tarafa selâm vermek de vaciptir. Şöyle bir bakalım, İbn-i Mesud (R.A): ‘’Bunu bitirdiğin zaman, namazın tamam olur’’. İşte kıymetliler, İbn-i Mesut’tan gelen haber yine; ‘’İmam namazını bitirip oturunca, konuşmadan önce abdesti bozulursa namaz tamam olur. Bunun için imamın arkasında bulunup da namazını bitirmiş olanların da namazı tamam olur’’. Yani Hanefiler de bunları mükemmel incelemişler, neticede bu hükmü vacip hükmünü çıkarmışlardır ve mükemmeldir. Resûlullah (S.A.V) teşehhüdü bitirdiği zaman, yüzünü bize doğru döndürür ve şöyle buyururdu: ‘’Teşehhüdü bitirdikten sonra her kim bir abdestsizlik durumu ile karşılaşırsa namazı tamam olur’’, buyurmuşlardır. Hanefiler de çok kıymetli delillere istinat ederek, bu hükümleri ortaya koymuşlardır. Yine selâmın sözlerine şöyle bir bakalım; Hanefilere göre selâmın en az ölçüsü ‘selâm’ sözüdür. ‘Aleyküm’ sözü ise ona zaittir. En mükemmeli ‘’Esselâmü Aleyküm ve Rahmetullah’’ sözüdür. Evet kıymetliler, yine imam iki kere selâm vermekle, sağında ve solunda bulunan meleklere ve cemaatinden insanlara ve cinlerden bulunan Müslüman cemaatine, onlara -yani bu tür cemaate- selâm vermeye niyet eder. Kim? imam. Dikkat et buraya. İmam, her iki selâmda da sağında ve solunda bulunan tüm meleklere ve insan cemaatine ve cin cemaatine -cinlerden olan Müslüman olanlara- selâm vermeye niyet eder. Uzatmamak -selâmı uzatmamak- ve seri okumak da ayrıca sünnettir. ‘’Kıymetli muhaddislerimizin rivayetinde selâmı kısa kesmek sünnettir’’, diye Peygamberimiz’den rivayet vardır. Evet, Şafiîler ve Hanbelilere göre en az miktarı selâmın; ‘’Esselâmü Aleyküm’’ ifadesidir Şafiîler ve Hanbelilere göre. Şafiîlere göre bir kere, Hanbelilere göre iki kere sağ ve sola selâm vermek suretinde söylenmelidir, demişlerdir. Evet, kıymetliler, görüyorsunuz bu konuda da bu büyük âlimler büyük müçtehitler böyle değişik kanaatlere varmışlardır. Bunlar da birer birer rahmet kolaylık ve İslam caddesinin çok genişliğidir. Kimse bunları yanlış değerlendirmesin, cehalet çukuruna yuvarlanmasın, yazık olur.
Dakika 20:12
Namaz kılan kişi sağında ve solunda bulunan meleklere, insanlara ve cinlere selâm vermeye niyet etmelidir. Dikkat et buraya! ‘’Ey namaz kılan kardeşler, baylar, bayanlar, namaz kılan kişi, sağında ve solunda bulunan meleklere, insanlara ve cinlere selâm vermeye niyet etmelidir’’. İmam da kendisine uyanlara selâm vermeye niyet etmelidir. Cemaat de selâm verirken imamın selâmını almaya ve imama uyanlardan kendilerine selam verenlerin selâmını almaya niyet ederler. Buraya da dikkat et! Şimdi, imam kendisine uyanlara selâm vermeye niyet etmelidir. Cemaat de selâm verirken, imamın selâmını almaya ve imama uyanlardan, kendilerine selâm verenlerin, selâmını almaya niyet ederler. Bunun da deliline şöyle bir bakalım; ‘’Peygamberimiz (A.S.V), o Allah’ın (C.C) Resûlü, imamın selâmını almanızı birbirimizi sevmemizi ve birbirimize selâm vermemizi emretmiştir’’. Bu da İbn-i Cündüt’ten gelen bir haberdir. Peygamberimiz’den rivayet edilmektedir. Hanefilere göre imama uyan kişi sağında ise -eğer imamın sağında ise- birinci selâm ile imamın selâmını almaya, solunda ise ikinci selâm ile onun selâmını almaya niyet eder. Dikkat et buraya. Hanefilere göre imama iktidada bulunan -yani imama uyan kişi- eğer imamın sağında ise, birinci selâm ile imamın selâmını almaya, eğer imamın solunda ise ikinci selam ile onun selâmını almaya niyet eder. Eğer imamın tam hizasında ise 2 selâmda da imamın selâmını almaya niyet eder. Yalnız başına namaz kılan kimselerin, sadece meleklere selâm vermeye niyet etmeleri sünnettir. Hanefilere göre durum böyledir ve mükemmeldir, bunu da Hanefi Mezhebi’ne intisap eden ne kadar Müslümanlar varsa her konuda olduğu gibi burada da dikkatlerini yönetmeleri gerekir. İbn-i Mesud ve diğerlerinden gelen bir haberde, Cihan Peygamberi (A.S.V) Efendimiz sağına soluna selâm verir ‘’Esselâmu Aleyküm ve Rahmetullah, Esselâmu Aleyküm ve Rahmetullah’’ derdi. Bunu yaparken de yanaklarının beyazı görünüyordu, yani sağına soluna böyle dönüyor, yanakları görünüyordu. Kıymetli ve muhterem izleyenler, selâmda namazdan çıkmaya, niyet konusunda da şöyle bir bakalım.
Dakika 25:07
Hanbelilere göre iki selâm ile namazdan çıkmaya niyet etmek sünnettir. Selâmı diğer selâmlardan ayırmaktır. Yine kıymetli muhaddislerimizden gelen habere göre Sevgili Peygamberimiz (A.S.V), imamın selâmını almamızı ve birbirimize selâm vermemizi bize emretmiştir. İmam ise cemaate selâm vermeye veya cemaat ise imân ve meleklere selâm vermeye niyet eder. Mâlikîlere göre Arapça olarak ‘Esselâmü Aleyküm’ sözüdür, selâm. Yine Mâlikîlere göre cemaat 3 kere selâm verir. Bir kere namazdan çıkmak için, bir kere imamın imamına selâm verir, üçüncü kere eğer sol tarafında bir kimse varsa ona cevap olmak üzere, meşhur olan görüşe göre selâm verir. Bu da Mâlikîlerin selâm verme durumu da böyledir. Kıymetliler, yine gelen haberde Peygamberimiz’den; ‘’Sizden birine elini uyruğu üzerine koyması, sonra sağında ve solunda bulunan Müslüman kardeşlerine selâm vermesi yeter’’, diye Peygamberimiz’den haber vardır. Yine şöyle bir bakalım. Amel işlerken itminan halinde bulunmak konusunda da o kıymetli yüksek âlimler -bakın- ne diyorlar. Cumhura göre namazda tadil-i erkân rükün veya rüknün şartıdır. Bu da tabii itminanla olmaktadır. Ruküden doğrulmada secde de iki secde arasındaki oturuşta tadil-i erkâna riayet etmek rükündür, bu cumhura göre. Hanefilere göre ise vaciptir. Ey Müslüman kardeşlerim! Herkes mensup olduğu mezhebinin delillerine dikkat etsin. Dört mezhepten keşif notları vermemizin hikmeti budur. Dünya Müslümanlarının %99 bu dört mezhebe bağlıdırlar. Onun için herkes ne yaptığını bilmeli mezhebinin delillerinden haberdar olmalıdır. Tüm Müslümanlara faydalı olmak için, bu çalışmaları yapan ne kadar dünyada kardeşlerimiz varsa Allah hepsine rahmet, mağfiret, merhamet, eylesin. İslam âlimlerine Cenab-ı Hakk ebediyyû’l ebed onlara rahmet eylesin, onlardan razı olsun. Amacımız tüm Müslümanlara faydalı olmak. İşte görüyorsunuz İslam’da her amelin dayandığı bir delil, o delilinde bir hükmü ortaya koymuştur. Hanefilerde -bakın- tadil-i erkân vaciptir. -bakın- cumhura göre burada bunlar -ne dediler-, onlar rükün dediler. Yani farz, dediler. Namazın bir şeye rüknü ise onsuz ibadet olmaz. Herkes mezhebine dikkat etsin. ‘’Namaza kalktığın zaman Tekbir getir.
Dakika 30:00
Sonra kolayına gelen Kur’an-ı Kerim ayetlerinden bir kısmını oku, sonra mutmain olacak şekilde rukü yap, sonra mutmain olacak şekilde secde et, sonra bunu bütün namazın boyunca böyle yap’’. Bunlar da Peygamberimiz’den rivayet edilen haberler. Kıymetliler, yine Sevgili Peygamberimiz’den gelen bir haberde de -bakın- Cihan Peygamberi (A.S.V) buyuruyor. Rükû ve secdesini tam yapmayan birini görünce, ona şöyle buyurdu: ‘’Sen namaz kılmadın! Eğer ölürsen, Allah’ın Muhammed’i üzerinde yarattığı fıtratın dışında ölmüş olursun!’’. -bakın- bu tehlikeli bir tehdittir ve uyarıdır. Ümmet-i Muhammed’in tümüne bir uyarıdır. Peygamberimiz doğru namaz kılmayana böyle dedi. Bunu rivayet eden muhaddislerimizden birisi Buharî Şerif’tir. Ya Allah! Bütün muhaddislerimize de Allah çok rahmet eylesin. Bütün müfessirlerimize de bütün âlimlerimize de başta fakihler, müçtehitler olmak üzere Allah çok rahmet eylesin, mağfiret eylesin. Çok kıymetli ve muhterem efendiler, şimdi rükün olduğu konusunda şöyle bir bakalım. Tadil-i erkânın, rükün olduğunu söyleyenler, yine bu hadis kıyamı da içine almaktadır. Tadil-i erkân, itminan hâlinde olmak, yani bir rüknü yaptığın zaman, vücut sükûnete ulaşıp, sükûnet bulacaktır. Mesela secdeyi yaptın, birini oturdun, vücut sükûnet bulacaktır. Ondan sonra ikinci secdeye gideceksin. Mesela ‘’Semi allahü limen hamide’’ dedin ayağa kalktın, ayakta tam vücut sükûnet bulacaktır. Ondan sonra secdelere gideceksin. Bütün rükünleri sükûnet hâlinde itminan hâlinde yapacaksın, Tadil-i erkân böyle. Tadil-i erkânın en azı, azaların karar kalmasıdır. Mesela rükûya eğildin, vücut tamamen orada kararlaşacak azalar karara, istikrara, itminana varacak. Ölçüsü zikir kadardır. Mesela rükûda 3 defa ‘’Sübhane rabbiyel azim’’ diyecek kadar orada eğlenmek(beklemek) rükûdur. Bu üç defa ‘’Sübhane rabbiyel azim’’ de söyleyeceksin. Tadil-i erkân sükûnetten ibarettir, bak sükûnetten ibarettir. Burayı da unutma! Her rükûn yapılınca -ne yapacak- vücut sükûnet bulacak. Tadil-i erkân sükûnet ‘ten ibarettir. Bunu hiç unutma bir tesbih miktarı azaların teskin olması. Bu da bunun en asgari, en azıdır. Kıymetliler, rükünler arasında tertibe riayet etmek konusunda, şöyle bir keşif notları vermeye çalışalım. Cumhura göre namazda tertibe riayet etmek, diğerleri gibi bu da rükündür.
Dakika 35:09
Mesela ruküden önce secde ederse icmâen namazı bâtıl olur. Bunlara dikkat et. Hanefilere göre her rekâtta tekrarlanan hareketlerde, tertibin vacip olması üzerine şu hükümler bina edilir. ‘’Secde edip, ondan sonra rükûya varsa, secdesine itibar edilmez (Çünkü burada tertip bozulmuştur.). ‘’Yine bir kere daha secde etmesi lazım gelir. Secdeyi yaparsa, namazı sahih olur. Çünkü istenen tertip gerçekleşmiştir. Sehiv secdesi yapmak da ayrıca gerekir. Bir kimse eğer son oturuşta bulunsa ve namaza ait bir secdeyi yapmadığını hatırlarsa, bu secdeyi hatırlar hatırlamaz hemen yapar. Oturuşu iade eder. Sonunda sehiv secdesi de yapar. Bir rükûyu terk ederse, -dikkat et bir rükûyu terk ederse- daha sonraki secde ile beraber, bu rükûu iade eder’’. Yine, ‘’Kıyamı terk ettiğini yahut biri oturuşunu terk ettiğini hatırlarsa, bir rekât daha namaz kılmalıdır. Birinci rekâtın bir secdesini unutursa, selâmdan sonra eğer konuşmamışsa bunu kaza eder. Sonra teşehhütte bulunup, sehiv secdesi yapar’’. İşte kıymetliler, burada da tertibin namaz içerisinde önemi, bütün mezheplerde ortaya konmuştur. Hanefiler de bu şekilde bunu mükemmel mi mükemmel izahını yapmışlardır. Çok kıymetli pek muhterem izleyenler! Nur saçan Yüce İslam’ın okulu cihana nur saçıyor. Hakk’a, nura çağırıyor, İslam haktır, hakikattir. Ve ölümsüz hayat tarzıdır. Ve İslam nurdur, herkesi buraya çağırıyor, ölümsüz hayat tarzına. İslam okulunda okuyalım. İslam’ın hayat tarzını yaşayalım. Şimdi bir de sünnetler konusunda, namazın içinde sünnetler, dışında sünnetler var. Kıymetliler, sünnet terk edilirse, belki itap, sitem alma ve kötülenme söz konusu olur. Yine Peygamberimiz’in şefaatinden mahrum kalma gibi tehlikeler söz konusu olabilir. Onun için sünnetler vacipleri tamamlar, vacipler farzları tamamlar. Amaç farzların tastamam olmasıdır. Hanefilerin o kıymetli görüşlerine göre, delillerle ortaya koyduğu gerçeklere göre Hanefilerin, devamlı olarak -bakın- Şanlı Peygamber’in (A.S.V) devamlı olarak yaptığı ve özürsüz olarak hiç terk etmediği işlerdir sünnet, demişler.
Dakika 40:13
Mesela Sübhaneke’yi okumak, ‘Euzu besmele’ okumak rükû ve secde Tekbirlerini almak gibi. Peygamberimiz bunlara hep devam etmiştir. Hanefilere göre namazın hem sünnetleri vardır hem de adabı vardır. Adap, Sevgili Peygamberimiz’in bir yahut iki kere yaptığı ve üzerine devam etmediği işlerdir. Rükûda ve secdede tesbihleri üçten fazla yapmak gibi. Mesela üçten fazla yapmak bir adaptır ve fazilettir. Hanefiler namazlar için birçok sünnetler saymışlardır. Ve biz de bunları yeri geldikçe sizlere saymaya çalışacağız. Sünnet içinde, sünnetler, teferruatlar ve tabii ortaya konmuştur. Mâlikîlerde de sünnetler vardır. Ve onlarda da (Mâlikîlerde adap onlarda da) vardır hem sünnet hem adap. Şafiîlere göre (onlarda) sünnet ‘hep az’ diğeri ‘heyetler’ olmak üzere ikiye ayırmışlardır. Hep az dedikleri terk edilince sehiv secdesi ile tamamlanan sünnetlerdir. Heyetler ise tesbihler ve benzeri olanlara da heyetler, demişlerdir Şafiîler. Hanbelilere göre vacipler ve sünnetler diye bu kısımlar ayrılmışlar. Vacipler kasten terkedilmelerinden dolayı namazın bâtıl olması gereken amellerdir. Bunların sayısının 8 olduğunu da söylemişlerdir. Kıymetli ve muhterem efendiler, demek oluyor ki kıymetli âlimlerimiz bu şekilde tespitlerde, keşiflerde bulunmuşlardır. Sünnetlere gelince şöyle bir bakalım. Sözlü sünnetler, fiilî sünnetler, şeklî sünnetler, gibi kısımlara ayrılmıştır. Şimdi namazın içindeki sünnetlerle dersimizi devam ettirelim. Elleri İftitah Tekbiri için, kaldırmak. Bunda ihtilâf yoktur, bu sünnettir. Hanefilerin ortaya koyduğu delilleri Şanlı Peygamberimiz’den gelen haberdir ki; İbn-i Hucur’un rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif. ‘’Sevgili Peygamberimiz (A.S.V) Namaza girdiği zaman ellerini kaldırdı. Namaza başladığı zaman Tekbir aldı ve kulakları hizasında tuttu’’. İşte Hanefilerin Hadis-i Şeriften delilleridir ki bunu bir heyet rivayet etmiştir. Güçlü Hadis-i Şeriflerdendir.
Dakika 45:03
Yine bir başka Hadis-i Şerifte; ‘’O, Rahmet Peygamberi (A.S.V) Hazreti Muhammed namaz kılınca, başparmakları, kulakları hizasına gelecek şekilde ellerini kaldırdı. Resûlullah’ın Tekbir aldığını ve başparmaklarını, iki kulağının hizasında kaldırdığını gördüm’’, diyor. Bu da Bera Bin Azib’in rivayet ettiği bir Hadis-i Şeriftir. Yine Hz. Enes’ten de rivayet edilen haberler var. Şafiîler ve Mâlikîler ise ‘’Hz. Peygamber (A.S.V) namaza başlayınca, ellerini iki omuzunun hizasına kaldırırdı’’, diye; Şafiîler ve Mâlikîlerde bu habere istinat etmişlerdir. Elleri kaldırma zamanı, Hanefiler de Tekbir’den öncedir. Evet, kıymetliler, elleri kaldırma zamanı Hanefilerde Tekbirden öncedir. Mâlikîlere göre iki elin üst kısmına göre, iç kısmı yere doğru -bakın-, Şafiî ve Hanbelilere göre İftitah Tekbiri ile birlikte kaldırır, demişlerdir. Sevgili Peygamberimiz bir buyruğunda: ‘’Size bir şey emrettiğim zaman, gücünüzün yettiği ölçüde onu yapın’’, buyurmuşlardır. Parmakların durumu; elleri kaldırırken, Tekbir alırken, Hanefi Mâlikî ve Şafiîlere göre Tekbir aldığı zaman, iki elini kaldırır, parmaklarının arasını açardı, -kim- Cihan Peygamberi Hz. Muhammed. Haber böyle. Hanefi, Mâlikî, Şafiîlerin delili de bu. Hanbelilere göre -bakın- Sevgili Peygamberimiz’den (rivayet), ‘’Namaza kalktığı zaman iki elini tam olarak uzatır ve bitiştirirdi’’, diyor. -bakın- ‘öyle de yaptı böyle de yaptığı’ rivayetleri bulunmaktadır. Bu bir kolaylık, bu bir rahmet, bu bir genişliktir. Sakın başka türlü anlamayın. İftitah Tekbiri’ni açıktan okumak; bu da Mâlikîlere göre menduptur. İntikâl Tekbir’lerine gelince, bunları açıktan almak sadece imam için mendup olup diğerleri için mendup değildir. Gizli olarak alınmasıdır. İntikal Tekbir’leri, namazın içindeki Tekbir’lerdir. İftitah Tekbirinin dışındaki Tekbirler. Evet, kıymetliler, şimdi bir de İftitah Tekbiri dışında iki eli kaldırma konusuna göre Hanefi ve Mâlikîlere göre sünnet değildir. Yani İftitah Tekbiri dışında elleri kaldırmak sünnet değildir. Kime göre? Hanefi ve Mâlikîlere göre. Delilleri ise; ‘’Cihan Peygamberi (A.S.V) namaza başlayınca ellerini kaldırır, sonra bir daha ellerini kaldırmadı’’. İşte Hadis-i Şerif. Bu Hadis-i Şerife hakkında değişik düşünenler olmuştur.
Dakika 50:01
Fakat Hanefilerin döneminde, Hanefilerin işin kaynağında olduğuna bakarsanız, muhaddislerin kaynadığı bir zamanda tabiinin içinde ve yaşanan sünnetler, bizatihi Ashapla görüşülüp tabiin de bunun şahidi olunca Hanefilerin mezhebine mevzu hadis almalarını, ihtimal dışı görmek gerekir. Çünkü yaşanan, uygulanan ortada bir canlı yaşantısı var. Hanefi ekolü bugün bütün ekollerin başında. Tabiın içerisinde, ashapla görüşülmüş. Her şeyi sıcağı sıcağına. Şimdi Mâlikîler de böyle. Hanefilere en yakın da Mâlikîler. Bunlara mevzu demek, bunun üzerinde iyi düşünmeyi gerektirir. Ve buna mağlup demek de düşünmeyi gerektirir. Kıymetliler, yine bir başka haberde; ‘’Size Resûlullah’ın namazını kıldırayım mı?’’. Bunu söyleyen İbn-i Mesut Hazretleri namaz kıldırdı. Ve ellerini İftitah Tekbirinden başka yerde kaldırmadı. ‘’İlk defa ellerini kaldırır, sonra bir daha ellerini kaldırmazdı’’. Bu Hadis-i Şerifi de -bakın- İbn-i Mesud yoluyla, Tirmizi, hasen olarak rivayet etmiş. Hem Nesei, hem de Ebu Davud rivayet etmiştir. Peki, öbür Hadis-i Şerife mevzudur, mağluptur diyenler. Bu Hadis-i Şerife ne diyecekler? Hiçbir şey diyemezler. Yine -bakın- Peygamberimiz’den şöyle haber vardır; ‘’Resûlullah (A.S.V) ile beraber namaz kıldık. Ebubekir ve Ömer’le de beraber namaz kıldım. Onlar İftitah Tekbiri dışında ellerini kaldırmazlardı’’. İşte bu da başka bir Hadis-i Şeriftir. Bunda da Mürsel olduğu söylenmiştir. Şimdi kıymetliler, Şafiîler ile Hanbelilere göre elleri kaldırmak sünnettir. Onların da delilleri; ‘’Hazreti Peygamber (A.S.V) namaza kalkınca, iki elini omuzlarının hizasına gelecek şekilde kaldırır. Sonra Tekbir alırdı, rükûya varmak isteyince de ilk Tekbirde olduğu gibi yine iki ellerini kaldırırdı. Rükûdan başını kaldırınca da yine ellerini kaldırır ve şöyle derdi: ‘semiallahü limen hamideh rabbena ve lekel hamd’.’’ İşte kıymetliler, kıymetli âlimlerimizin her birisinin dayandığı deliller bulunmaktadır. Bu Şafiîler ve Hanbelilerin rivayet ettikleri, dayandıkları deliller de Neylül Evtar’da zikredilmiştir. Cenab-ı Hakk bu hak mezheplerin dayandığı delilleri, iyi anlayıp, iyi keşfedip, Kur’an-ı Kerim, sünnet, icmâ, kıyas, aslî ve fer’i delillere göre tam Ehl-i Sünnet yolunda; İslam’ı en iyi yaşayan, her sözü hak, her işi hak ve nur olan kullarından eylesin. İslam hak, hakikat. İslam’da kusur yok. Kusur ve acziyet insanoğlunda. Onun için Cenab-ı Hakk bütün amelleri makbul olan, ihlas ile Rabb’ine riyasız ibadet eden, Hakk’a tâbi olan, bâtılın kendisinden uzak kaldığı, bâtılın yok olduğu, hakkın(doğrunun) hâkim olduğu ve Hakk’a mensup olup, Hakk’ın emrinde olmayı Allah hepimize nasib-i müyesser eylesin.
55:53